Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Hayatın Rolü - 3

@zatenhepyalandolan

Yazar.

 

"Le sta troppo bene quel vestito?" ("O elbise ona fazla mı yakıştı?") Diyerek kaşları çatık bir şekilde fotoğrafları çekinen kardeşine baktı Luca.

 

Hepsi dikkatle Eva'ya bakarken, Eva her zaman ki o enerjisiyle işini yapıyordu. İşini yapmak ona zevk veriyordu, bundan hiç sıkılmıyordu.

 

"Harika Eva. Bir kaç fotoğraf da aldıktan sonra, her şey bitmiş olacak." Diyen kadın ile Eva onu onaylamıştı.

 

"Elinin birini havaya kaldır," dediğinde Eva dediğini yaparak kameraya bakmıştı. Fotoğrafların estetikliği kıyafeti de göz önüne çıkarıyordu. "Son pozlar." Derken bir kaç fotoğraftan sonra sette büyük bir alkış kopmuştu.

 

İşin bitişi için yerinden kalkan Eva'da hafif bir alkışla gülümseyerek setteki kişilerle vedalaşmıştı. İşini bitmesiyle onu bekleyen Luca ve Loris'e ilerlemişti.

 

"Mi sto preparando e sto arrivando. Puoi andare alla macchina." ("Hazırlanıp geliyorum. Siz arabaya geçebilirsiniz.") Diyerek karavana ilerlemesiyle Luca ve Loris birbirine dönerek hafif sırıtmışlardı.

 

"Ora che siamo fratelli dobbiamo obbedire agli ordini di nostra sorella, gemelli, vero?" ("Artık birer abi olduğumuza göre, kız kardeşimizin emirlerine uymalıyız ikiz ha öyle mi?") Diyen Luca arabaya ilerlemeye başlamıştı bile. Loris kafasını iki yana sallarken saçlarını arkaya itmişti.

 

Magazinde geçmeleri için korumaların yardımını alırken, bindikleri gibi yan yana oturmuşlardı.

 

"Stai tranquillo, posso fare qualunque cosa tu dica per il resto della mia vita. Può portarci via il dolore di diciassette anni." ("Emin ol, ömür boyu her dediğini yapabilirim. on yedi yılın acısını bizden çıkarabilir.") Dediğinde Luca küçük bir kahkaha atmıştı.

 

Çalan telefonu ile dikkatini ona verirken, babasından aramayı onaylamıştı.

 

"Padre?"("Baba?") Dediğinde Felice Molinari havalimanında duran arabasından karısının elini tutarak inmişti.

 

"Il set è finito? Siamo arrivati all'aeroporto. Ti aspettiamo." ("Seti bitti mi? Havalimanına geldik. Sizi bekleyeceğiz.") Demesiyle arabaya binen Eva ile Luca kısa bir an ona bakıp önüne dönmüştü.

 

"Stiamo arrivando, la mia famosa bellezza è con me." ("Geliyoruz, ünlü güzelim de yanımda.") Diyip Eva'ya göz kırpmasıyla, Eva'nın da ona göz devirmesi bir olmuştu.

 

Telefonu kapatan Luca karşısında telefonu ile ilgilenen kardeşine dönmüştü, Loris de aynı şekildeydi.

 

"Che ne dici di guardarci Eva, ho una faccia che è più importante del telefono, per favore fratello." ("Bize bakmaya ne dersin Eva, telefondan daha önemli bir yüze sahibim lütfen kardeşim.") Luca yüzünde havalı bir ifadeyle bunları söylerken Eva derin bir nefes vermişti.

 

"So che vuoi passare del tempo con me, ma purtroppo Luca Molinari senza appuntamento." ("Benimle vakit geçirmek istediğinin farkındayım ama randevusuz maalesef Luca Molinari.") Demesi ile Loris de hafif sırıtmıştı. Bu an fazla kısaydı.

 

"Oh, sono i geni. Mi somiglia moltissimo, Loris." ("Ah genler işte. En çok bana benziyor Loris.") Dediğinde Loris tek kaşını alayla havaya kaldırmıştı.

 

Aralarında Eva'yı anımsatan en çok o gibiydi, Luca ile ikiz olsalarda farklılıkları vardı. Loris'in o farklılıkları da kız kardeşi ile tamamlanıyordu.

 

"Loris, penso di assomigliargli." ("Loris, ona benziyorum bence.") Demesi ile Loris bakışlarını kız kardeşine çevirmişti.

 

"Sei come me, Eva." ("Bana benziyorsun, Eva.") Demesi ile Eva hafif kızarırken bunun nedenini anlamadığı için kafasını eğmişti. Luca kız kardeşinin kırmızı yanaklarını görmesiyle gülerek ve şokla konuşmuştu.

 

"Cazzo! Sei ufficialmente in imbarazzo, guardati le guance, fratello. Ehi Eva, ma non ti vergogni di quello che ho detto. Ho detto tutte quelle cose, oh, non ci posso credere." ("Siktir! Resmen utandın, yanaklarını bak kardeşim. Hey Eva ama benim dediklerime hiç utanmıyorsun. O kadar şey dedim, ah inanamıyorum.") Dediğinde Eva daha da suskun kalırken en sonunda araba durmuştu. Kendini arabadan Eva aniden karşısında gördüğü ikili ile duraksamıştı.

 

Annesi ve babası el ele tutuşmuş, dik duruşları ile kızlarına bakıyordu. Felice Molinari her zaman ki gibi sert bakışlarını etrafta gezdirsede karısının elini tutarken bu biraz imkansızdı.

 

"Oh, finalmente sei qui. Sei pronta, Eva? Se vuoi posso prenderti il braccio, andiamo insieme?" ("Ah sonunda geldiniz. Hazır mısın Eva? Eğer istersen koluna girebilirim, beraber geçelim mi?") Diyen Rosanna umutlu gözlerle kızına bakarken, Eva gözlerini kısa bir an onun koluna çevirmişti.

 

Kafasını onaylar anlamda sakladığı da Rosanna hızla Felice'in elini bırakmış kızına ilerlemişti. Eva annesinin koluna girerken yanında olduğu kadına yaslanmaktan korkmamıştı.

 

Beraber uçağa ilerlerken Rosanna kızına ara sıra dönüp bakıyordu, aynı zamanda bakarken yakalanacak korkusuyla dudaklarını ısırıyordu. Eva bunları fark ettiğinde sessiz kalarak yürümeye devam etmişti.

 

Uçağın boş oluşun sadece onların olduğunu anlayan Eva, aynı zamanda bu uçağın da Molinari'lere ait olduğunu anlamıştı.

 

"Eva! Li hai tenuti perché erano speciali! Cosa hai messo nella valigia, il tuo amante o qualcosa del genere?!" ("Eva! Özel diye tutturduğun bunlara! ne koydun valizin içine sevgilini falan mı?!") Demesi ile Felice ve Loris aynı anda Luca dönmüşlerdi. Kaşları çatık bir ona bir de valize bakarlarken Rosanna hafif kıkırdamıştı. Eva ise kaşlarını çatıp Luca dönmüştü.

 

"Maneggiali con cura, Luca! Per me sono preziosi." ("Dikkatli taşıyın ama Luca! Değerli onlar, benim için.") Bunları söylerken o kadar naif konuşmuştu ki Luca hafif yutkunarak valizlere bakmış daha sonra yanında duran görevlilere dönmüştü.

 

"Se anche solo una parte del bagaglio di mia sorella viene danneggiata, ti darò fastidio."("Kız kardeşimin valizlerinin tek bir yeri zarar görürse belanızı sikerim.") Dediğini sadece görevliler duyarken hemen onu onaylamışlardı. Gülümseyerek kafasını kaldıran Luca kardeşi ve annesine doğru ilerlemişti.

 

Rosanna ise heyecanlı gözlerle Eva'ya dönmüştü.

 

"Eva?" Diyerek ilk mırıldansada Eva onu duymuş ve ona dönmüştü.

 

"Signore?" ("efendim?") Dediğinde Rosanna ellerinin titrediğinin farkında bile değildi. Eva ise annesine gerçekten benzediğini şimdi görüyordu.

 

"Parliamo con la mente lucida quando arriviamo a casa? Possiamo parlare di qualsiasi cosa. Quindi, anche se me lo dici, ti ascolterò e te lo dirò. È la stessa cosa..." ("Eve gidince rahat bir kafa ile sohbet edelim mi? Her şeyi konuşabiliriz. Yani sen anlatsanda dinlerim, bende anlatırım. Aynı şey gibi..") Diyerek yutkunduğunda Eva karşısında ki kadının annesi olduğunu bir kez daha hatırladı ve hafif gülümseyerek kafasını yana yatırdı.

 

"Come madre e figlia." ("Anne kız gibi.") Diyerek cümlesini tamamlamasıyla Rosanna'ın göğsünde ki o yük yerinden kalkmıştı. Rahat ve derin bir nefes vermesi Eva'ya da iyi hissettirirken, Eva emindi.

 

Madem gerçek ailesi onu bulmuştu, onlara alışmalıydı. Zor olmayacaktı, ailesi onu bu kadar tanımaya çalışırken o kendini geri çekmiyecekti. Hep olduğu gibi davranacaktı. Eva olacaktı.

 

Eva'dan...

 

"Ha chiamato Samuele, è stata preparata una riunione d'urgenza. Lui e Gabriele sarebbero venuti, ma se vuoi posso dirgli di aspettarti, papà." ("Samuele aradı, acil bir toplantı hazırlanmış. Gabriele ile ikisi katılacakmış ama istersen seni beklemelerini söyleyeyim baba.") diyen Loris ve Felice Molinari ciddi bir konu konuşuyor gibilerdi.

 

Duyduğum isimlerle kaşlarım yukarı havalanırken, Rosanna kolumu sürtüp gülümsemişti.

 

"Gabriele è il tuo fratello maggiore, Samuele è il tuo secondo fratello, che è più piccolo di lui. Poi ci sono i gemelli. Non aver paura, ti vogliono tutti molto bene. Anche noi." ("Gabriele büyük abin, Samuele'se onun bir küçüğü ikinci abin. Daha sonraysa ikizler var. Korkma hepsi seni çok seviyor. Bizde öyle.") Dediğinde gülümsedim. Adlarına magazin tarafından birkaç kez duymuştum bu yüzden Rosanna'ya kafamı sallayarak uçağa dönmüştüm. İkimiz yanyana binerken, uçağın içerisinin rahatlığı hoşuma gitmişti.

 

Ben ve Rosanna yanyana otururken Felice ve Loris de karşımıza oturmuştu diğer yan tarafta ise Luca vardı. Ona her baktığımda bana sırıtarak göz kırpıyordu. Ara sıra ağzıyla abi kelimesini heceliyordu.

 

Günün tüm yorgunluğu sanki şuan üzerime düşmüş gibi kafamı koltuğa yaslamıştım. Telefonumun ardı ardına titremesi ile onu alıp kapattım. Şuan tahminen herkes bizi konuşuyordu. Gözlerimi yumarken hafif tebessüm ettim.

 

Rolünü başarıyla tamamladı Eva Görgü. Şimdi asıl Rolün başlıyor. Hayatın Rolü.

 

Sahne senin Eva Molinari.

 

🪐

 

Öylesine derin uyuduğumu düşünmemiştim ama şuan gözlerimi açtığım yer kocaman geniş bir odaydı. Uçaktan inmiştik hatta ve hatta eve gelmiştik.

 

Şuan anladığım kadarıyla Molinari'lerin evindeydim. Ayağı kalktığım da üzerimin değiştirildiğini görmek kaşlarımı çatmamı sağlasada bunun Rosanna dışında birinin yapmayacağını bilmek rahatlamamı sağlamıştı.

 

Yataktan kalkıp odanın diğer tarafında kalan odalara ilerlememle ilk kapıyı açtım. İçerisinin giyinme odası olduğunu gördüğümde kaşlarım yukarı havalanmıştı. Çünkü dolapların hepsi doluydu. Buna takılmadan duşa girmek istediğim için kendime daha üzerinde etiketi olan kıyafetlerle kombin kurmaya çalışmıştım.

 

Çocukluğumdan beri kıyafetlere bayılırdım, hiç sıkılmadan kendime uyumlu kombinler yaparak onları tek tek deneyebilirdim. Güzel olduğuna kanaat getirerek banyoya ilerlerken, bugüne üvey annem ve babamsız başlamanın verdiği tuhaflığı sıkıntılı bir nefes vermeme neden oldu.

 

Gözlerimi kısa bir süre yumduktan sonra kendimi ılık suyun altına atmıştım. Yorulmuştum. Bu sefer gerçekten rol yapamayacak kadar bitmiş hissediyordum.

 

Oysa rol yapmak benim işimdi. Şimdiyse işim olmaktan çok hayatım olmuştu. Yeni bir ülkede yeni bir hayata başlıyordum. Sanki bunlar yeni yeni aklıma geliyor gibiydi.

 

Her sabah sete kalkarak güne başlamam, boş günlerimi arkadaşlarımla geçirmem. Annem ile güle eğlene yaşadığım alışverişler, babamın her duştan sonra benle film izleme çabaları. Gözlerimden yaşların akmasına sebep oldu. Anılarım, 17 yılım durmadan film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu.

 

Onlardan nefret etmek tuhaftı. Hayatımı mahvetmeleri ise daha tuhaftı. Bir insan bunu yapmamalıydı. Görgü ailesi ile mutluyken, Molinari ailesinin ne yaşadığını bilmiyordum.

 

Kapının başında yazan o isim duşa girdiğimden beri gözlerimi dolduruyordu.

 

Bu oda. Bu oda hep varmış meğerse. Bu oda zaten hep benimmiş.

 

Yatağın köşesinde duran pembe patikler bana aitti. Onu farketmiştim. Ayrıca orada yazan isim de bana aitti.

 

Carla Eva Molinari.

 

Carla. Bana verecekleri isim meğerse buymuş. Bunu hissetmem kalbimin deli gibi atmasına neden oldu.

 

Carla isminin anlamını biliyordum. Carla, küçük kraliçe demekti. Eva, hayat dolu demekti.

 

Molinari ailesi adımın anlamlarını öylesine güzel seçmiş gibiydi ki bunu bilmek harika hissettiriyordu.

 

Duştan çıktıktan sonra giyinmiştim. Odadan artık çıkmam gerektiğini anlarken, daha da gözümü Carla'ya ait olan eşyalara çevirmedim. Benim olan şeylere yabancı kalmışken daha da acı çekmek istemedim.

 

Odadan çıkarken ıslak saçlarım, bu havada beni serinletiyordu. Büyük bir malikane olduğu zaten belliydi o yüzden merdivenlere ilerlerken derin bir nefes vermiştim.

 

Merdivenlerin sonunda gelirken aniden arkamda hissettiğim beden irkilmemi sağlarken kendimi düşmekten son anda kurtarmıştım. O panikle ağzımdan küçük bir küfür çıkmıştı.

 

"Fanculo!" ("Siktir!") Arkamı döndüğümde Luca'nın sırıtan yüzünü görmek sabır dilememe sebep olmuştu. Bu adam gerçekten şaka gibiydi. Hayır bir de gülüyordu.

 

"Ignorerò quella parola che hai detto, fratellino. Conosci il mio valore." ("Dediğin o kelimeyi görmemezlikten geleceğim küçük kardeşim. değerimi bil.") Demesi daha da sinirlerimi bozarken önden yürüdüm. O da bana yetişerek yanımdan yürümeye başlamıştı. Boyum kısa olduğu için bana eğilip duruyordu.

 

Luca en az 1.90 vardı. Ve ben 1.76'ydım. Boyum benim için gayet iyiydi. Hatta uzundum bence.

 

Ah şu İtalyan erkekler. Kendimde İtalyan olsamda bu durum Türkiye'ye olan sevgimi geçmiyordu.

 

"Sono quasi caduto, Luca! Puoi anche smettere di sporgerti verso di me? Sono abbastanza alto." ("Az kalsın düşüyordum Luca! Ayrıca bana doğru eğilmeyi keser misin? boyum gayet uzun benim.") Dememle gür bir kahkaha atmıştım. İnadına daha da eğildiğinde omzuna elimi koyup hafif onu ittirmiştim.

 

"Ehi aspetta un attimo, mi hai chiamato Luca? Va bene, ragazza, mi chiamerai fratello. Ho 3 anni più di te! Fammi vedere, fratello, vieni, mia piccola regina." ("Hey bir saniye sen bana Luca mı dedin? Öyle olur mu kızım, abi diyeceksin. Ben senden 3 yaş büyüğüm! De bakayım abi, hadi küçük kraliçem.") Demesi ile sonda dediği şey duraksamamı sağlamıştı.

 

Carla ismimin anlamını söylemişti. Bir şey demeden girdiğimiz geniş oda ile kocaman bir yemek masası bizi karşılamıştı.

 

Masada olan tüm bakışlar ben ve Luca'ya değerken bu durum sanki Rosanna dışında kimseyi gülümsetmemişti.

 

Rosanna'ın yanında olan sandalyeye ilerlerken bana bakan ve daha tanışmadığım iki adama pek bakmadan konuşmuştum.

 

"Buongiorno." ("Günaydın.") Dememle Rosanna bana bakarak kocaman gülümsemişti.

 

"Buongiorno." ("Günaydın.") Dediğinde Felice Molinari ve Loris de aynı şekilde karşılık vermişti.

 

"Bentornato a casa, Carla. Ci hai messo molto tempo per arrivare dove devi essere, mio bellissimo fratello. A proposito, io sono Samuele. Il tuo fratello più intelligente." ("Evine hoş geldin Carla. Olman gereken yere gelmen uzun zaman aldı güzel kardeşim. Ha bu arada ben Samuele. En zeki abin.") Dediğinde kaşlarım yukarı havalanmış bir şekilde ona şaşkınlıkla baktım. Fazla mı egoluydu anlayamamıştım ama tahminen genlerinde vardı.

 

"Piacere di conoscerti." ("Memnun oldum.") Derken pek de diyecek bir şey bulamamıştım. Gözlerim Gabriele değerken aynı anda onun da gözleri bana değmişti. Ona bakınca istemsizce yuktunmuştum. Gerçekten dedikleri kadar yakışıklıydı. Daha doğrusu hepsi öyleydi.

 

"Piccola regina, bentornata a casa." ("Küçük kraliçe, evine hoş geldin.") Diyerek yüzümü incelemeye başlamasıyla zar zor nefesimi dışarı verdim.

 

"Oh mio Dio! Dov'è il mio famoso cugino baklava?!"("Aman tanrım! Benim ünlü baklava kuzenim nerede?!") Diyerek koşarak içeri giren çocuk ile irkilmiştim.

 

Ah hayır, ünlü baklava ben oluyordum! Molinari ailesi, gerçekten dedikleri gibi inanılmazdı.

 

Biri şu çocuğa ilk defa insan görüyormuş gibi bakmamasını söylesin!

 

&

 

Bölüm hakkında düşünceleriniz neler??

 

Molinari erkekleri nasıl sizce?

 

Bu arada bu bölümden sonra İtalyanca yazmayacağım yani Türkçe yazacağım ama onların konuştuğu dil İtalyanca olacak. Anlayacağınız sadece çevirisini yazacağım.

Diğer şekil çok fazla uğraşıyorum ve kelime sayısı gereksiz fazla gözüküyor. Bu yüzden bölümü uzatamıyorum pek.

 

Carla ismini beğendiniz mi?

 

Yorumlar arttıkça bölüm daha çabuk gelecek. Aynı zamanda destekleriniz için de teşekkürler.

 

Öyleyse ben kaçıyorum, diğer bölüm görüşürüz.

 

Loading...
0%