@zatenhepyalandolan
|
Yazar.
Carla'nın odasına çıkmasıyla Rosanna merakla oğullarına dönmüştü. Tüm gün ne yaptıklarını fazlasıyla merak ediyordu fakat aklına gelen şeyle, Gabriele ve Samuele'in koluna girerek bakışlarını ikizlere de dikti. "Nasıl geçti diye soracaktım ama şuan daha güzel bir şey oldu, Carla'nın albümleri bugün diğer eşyaları gelirken onları da göndermişler."
Duydukları gibi oturma odasına doğru koşan ikizlerle Rosanna şaşkınlıkla iki oğluna bakıp yürümeye başlamıştı. Odaya geldiklerinde, Luca videoları televizyondan izlemek için bir şeyler yapıyordu. Loris de babasının yanına geçmiş bekliyordu. Babasının diğer yanına Rosanna geçerken Gabriele ve Samuele de tekli koltukları oturmuşlardı. Ekran aniden açılarken, herkesin gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.
İlk video açılmıştı ve Carla burada çok küçüktü. 4 aylıktı ve Atalar onu kucağında tutarak yavaş yavaş sallıyordu. Felice Molinari ilk defa bu kadar sıktı kendini, sol elini yumruk yapıp sıkarken Rosanna bunu fark ederek acıyla elini eşinin eline atıp sarmaladı. Küçük Eva babasının onu güldürmesi için yaptığı şeylere öylece mırıldanırken aynı zamanda bebeksi seslerle gülüyordu. Arkadan onları videoya çeken annesi de onlara güzel sözler söylerken, Eva daha da ellerini hareket ettirip, bağırıyordu. Rosanna dudaklarını ısırırken, güzel bebeğinin bu hallerini görmek için her şeyini vereceğini hissediyordu. Öylesine berbat bir haldeydiler ve gerçekten acı çekiyorlardı. "Çok... Çok tuhaf."
Luca zar zor konuşurken, video bitmiş ve diğer kayıt başlamıştı. Burada Eva 6 aylıktı ve ilk kelimesini tam olarak şimdi söylüyordu. Büyük bir yatakta yatan Eva, pembeler içerisinde Atalay yine kızının yanına eğilmişti ve baba kelimesini söylemesi için heceliyordu. Eva ise inat etmiş gibi bunu söylemeden gülüyordu. "Bak babacım, söyle hadi. ba-ba."
"puffff" tuhaf seslerler çıkaran Eva, baba dememekte ısrarcı gibiydi. Atalay elini Eva'nın karnına atıp hafif gıdıklarken kızının gülüşüyle boynuna küçük bir öpücük bırakıyordu. Annesi, Seren de gülerek ikisine baksa da kızına ara sıra an-ne diyerek söylemesi için uğraşıyordu. Bir süre kızları ile uğraşan iki ile Eva ilk kelimesini gerçekten de söylemişti. Bu söyledi sıfat belki de Felice Molinari'nin artık unutamayacağı tek şeydi.
"Babbaa!" Heceliyordu fakat söylemişti işte. Eva'nın ilk kelimesi babaydı.
Herkes öylesine sessizdi ki hepsi gözleri babalarına kayıp duruyordu. Felice Molinari ise dalgın bakışlarını az önce baba diyen kızına dikmişti. Ona öyle seslendiğini düşündü sürekli, bu fikir bile onu deli gibi heyecanlandırmıştı. Bir video daha bitmişti ve şimdiyse Eva'nın 2 yaşında olan hali gelmişti. Saçları sarıydı ve o buz mavisi gözleri ekrana bakıyordu. İnceliyor gibiydi diğerleri onun bu meraklı bakışlarına istemsizce gülmüştü. "Gediy! Gey!" Diye bağırıyordu ve çimlerde gözleri gibi mavi bir elbiseyle koşturuyordu.
"Ayne! Gediy! Bak!" Diyerek annesine kediyi işaret ederken aynı zamanda sürekli konuşup duruyordu. Söylediği kelimeler hızlı hızlı ve heyecanla konuştuğu için karmakarışıktı.
"Görüyorum bebeğim ama koşarken dikkat et. Düşersen canın acır." Diyen Seren ile Eva belli belirsiz kafa sallarken yeniden koşmaya başlamıştı.
Rosanna kızının anne diyişine yine kendini bitirmişti, gözünden birkaç damla yaş aksada silmeden devam etmişti. Kayıt yine bir süre devam etmiş ve diğer kayıda geçmişti. Bu sefer anne ve babası yoktu sadece Eva vardı ve kameraya bakıp gülüyordu. Burada 5 yaşındaydı.
"Sono Eva! Sono così bella e sono così felice! Come stai, gatto?" ("ben eva! çok güjelim veyde hayikayım! naşılım kediş?) Molinari'ler ekrana şaşkınlıkla bakarken Gabriele ve Samuele resmen kahkaha atmaya başlamıştı. Aynı şekilde diğerleri de gülerken, hepsi Eva'nın küçük yaştan beri İtalyanca bildiğini yeni öğrenmişlerdi.
Eva hala ekrana bakarak İtalyan'ca konuşurken sonda annesi geliyordu ve ekran yine kapanıyordu. Bir video daha açılmıştı ve bu da 6 yaşında ki Eva'ya aitti. Oyunculuk kariyerinin ilk günüydü, güzel bir aile dizisinde oynuyordu. Annesi sette hazırlanan kızını çekerken, Eva gülerek onunla ilgilenen makyöz ile konuşurken ara sıra annesine el sallıyordu. Daha sonra Eva'nın oynadığı sahneleri de çekmişti.
Bu videodan sonra Eva'nın 12 yaşında ki hali ekrana gelmişti, fazlasıyla güzelleşmişti. Sarı saçları parlarken mavi gözleri çok güzel gözüküyordu. Küçük burnu ve hafif dolgun dudakları ile tuttuğu kemanı dikkatlice çalıyordu. Atalay hayran bakışlarını kızına dikmişken, Seren de aynı şekilde gülümsüyordu.
Videolar, bu şekilde kısa kısa geçip giderken. En son fotoğraflara da bakmışlardı, Rosanna bebeklik halini gördükçe daha da ağlıyordu.
"Anne, yapma böyle lütfen." Diyen Samuele annesinin omzuna elini atıp hafif sıkarken Rosanna gözlerini silmeye çalışarak burnunu çekmişti. "Çok güzel büyümüş ama ben," durdu. "Biz hiç göremedik." Derken dudakları titriyordu.
Luca bu ortama dayanamayıp kalkarken ağlamamak için kendi odasına doğru adımladı. Fazlasıyla etkilenmişti, Molinari oğullarını mahveden bir fotoğraf ise Eva'nın erkek kuzenleri ile olan fotoğrafları olmuştu. Videoların bazı kısımlarında onlara abi diye seslenip duruyordu.
Felice Molinari ise düşünüyordu. Kızı şuan yanındaydı evet, hissettiği mutluluğu anlatamazdı ama kızının ilk konuştuğu, ilk yürüdüğü, ilk işini, ilk okul gününü, ilk arkadaşlarını, ilklerin göremediği içinde bir o kadar acı içerisindeydi. Yıllardır kızı hayattayken onu nasıl bulamadığını düşünmekten delirecekti.
İnsan, evladını hiç mi hissetmezdi. En azından nefes aldığınıda mı anlamazdı diye düşünüyordu.. Karşısında büyümüş ve genç bir kız olan, kişi onun kızıydı. Canıydı. Ne derse desin kızının her anı görmek isterdi, o bir babaydı. Rosanna, bir anneydi. Ve oğulları onlarda kız kardeşlerinin abileriydi. Biricik kızları tüm ailenin her şeyi iken onsuz bir aile kimsesizdi.
Bazen nefes almak yetmiyordu yaşamak için, bazen olmuyordu. Yaşanmıyordu işte. Kim ne diyorsa yaşanır diye yalandı. Bir an bile aklının en küçük köşesinde yerini alan o düşünce en büyük engeldi.
Yalan hayatlar, yanlış kişiler ve oyunlar. Her şey bunlardan ibaret, Eva'nın doğumu bir kamera ile kayıt altına alınmış ve 17 yaşına kadar tüm rolünü oynamıştı.. Eva, başroldü evet ama bu sefer son belliydi. Karakterin acı çekerek rolünü batırması ve aldığı yeni bir kararla hayatının tümünde rolü bırakması. Gerçek hayata dönmesiydi.
Aile diye seslendiğimiz kişiler bile yalansa, doğru diyebileceğimiz kimimiz vardı ki bu hayatta.
* Carla Eva.
Erken saatlerde kalktığım için ne yapacağımı çok düşünmeden biraz yürüyüşe çıkmak istemiştim, rahat bir şeyler giyip sessizce bahçede gezinmeye başlamıştım. Ne kadar geç yatsam da erken saatlerde kalkmaya olan alışkanlığım kendini gösteriyordu. Etrafa bakıp öylece gülümserken gözlerime çarpan kişi ile kaşlarım yukarı havalanmıştı.
Sıfır kollu bir tişört ve şort ile koşarak bana doğru gelen Loris ile olduğum yerde durup gelmesini bekledim. Yanıma geldiğinde, kulağında olan kulaklıkları çıkarıp geri bana dönmüştü.
"Günaydın."
"Günaydın, Carla."
Yüzünde hoş bir tebessüm ile bana bakarken istemsizce gülümsedim, onunla benzer olduğum tüm huylarım hoşuma gidiyordu. "Sana olan benzerliklerim hoşuna gidiyor gibi," diyerek şirince ona baktım.
Bana bakan gözleri kısılırken ilk defa gördüğüm ve harika olan küçük bir tınıyla kahkaha attı. Çok kısık ve mükemmeldi.
"Daha çok senin hoşuna gidiyor gibi güzelim ne dersin?" Diyerek göz kırptığında arkada kalan yoluna baktı. "Koşuya eşlik etmek ister misin?" güzel olacağına düşünerek onu onayladım. Yanyana durarak yavaş yavaş koşmaya başladığımız da derin bir iç çektim.
Loris abim ile yaptığım ilk koşu, 1 Eylül.
* "Günaydın çocuklar!" Kocaman bir gülümseme ile kahvaltıya oturan Rosanna ile hepimiz ona karşılık verdik. Bana bakıp, rahat bir tebessüm ile masaya döndüğün bende gülümsedim. Felice Molinari, masaya gelirken önce yanıma doğru geldiğinde istemsizce kafamı kaldırdım alnıma ve saçlarımın arasına küçük bir öpücük bırakıp hoş bir gülümseme ile yerine geçti. Aynı şekilde ona karşılık vererek gülümsemiştim.
Sessizce tabağıma bir şeyler alırken, sabahtan beri aklımda olan soruyu konuşmak için kafamı kaldırdım. "Ben size şeyden bahsedecektim," dememle zaten hepsinin bakışları bana dönmüştü. "Üniversite," diyerek asıl meseleyi derken Gabriele söze girdi.
"Loris, hukuk okuyor. Dördüncü senesi onunda, yani yüksek lisansının ilk senesi. Aynı şekilde Luca da öyle ama o mimarlık okuyor. Üniversite konusunda karar vermekte zorlanırsan o ikiside sana bizden daha yardımcı olur abicim." Dediğin şaşkınlıkla Loris ve Luca baktım. Okul konusunu pek açmadığımız için bilmiyordum ne yaptıklarını pek fakat ikisinin de mimarlık okuduğunu duyduğumu hatırlıyordum.
"Oyunculuk, sahne üzerinden devam edeceğim yani tüm kariyer planım hep bunun üzerindeydi," dedim ve gülümsedim. "İşimi yapmayı da özledim ayrıca normalde pek boş durmazdım. Teklif olmasa bile bir şeylerle ilgilenirdim, öyle yani..." Sahneyi çok özlediğimi şimdi daha da iyi hissediyordum, bu ara kendimden o kadar uzaktım ki ne hissettiğini bile anlayamıyordum.
"Yine öğreneceksin istediğini bu sefer bizde göreceğiz, öyle değil mi? Eğer bir planın varsa bize de anlatabilirsin?" Heyecanla bana bakan Rosanna'ya buruk bir tebessüm ile baktım. Dudaklarımı hafif ısırırken konuştum, "Planım var ve ilki belli aslında, alışmak. Uzun bir süre ilk plana uymalıyım en zorunu halledersem her şey düzelecek buna inanıyorum."
Rosanna duraksadı ama gülüşünü bozmayarak beni onayladı. "Alışacağız, ailemiz birbirine o kadar alışacak ki gerçek bir aile ne demek onu öğreneceğiz. Biz de yeniyiz, senin gibi kızım." Demesi ile rahatladım. Ve kafamı biraz geriye atıp, yüzüme gelen saçlarımı geri ittim.
"2 hafta sonra reşit olacağım." Sözlerim ile Felice Molinari iç çekti.
"Bu yaşın ve bundan sonraki tüm hayatında Carla yanında olacağız. Kimse, kimse seni bizden alamaz." Felice Molinari, güvenin ta kendisiydi.
Onun bana hiçbir zaman yalan söylemeyeceğine emindim. Güven, hiç bu kadar kalbimde yerini hissettirmemişti. Aniden aklıma gelen şeyle yüzüm düştü. Öyle ki istemsizce kaşlarımı çattım.
"Ondan sonra seni yanımıza almak, hepimizi hayata döndürdü küçük kızımız."
O ses. Babam sandığım adama aitti bunu ne zaman söylemişti hatırlamıyorum, yutkunmam ile gözlerim aniden Samuele ile buluştu. Ayağa kalmak için haraketlendi ki bunu engelleyerek yerimden kalktım. "Sen iyi misin güzelim?" Samuele kafamı sallarken telaşla bana bakan aileme gülümsemeye çalıştım.
"Bir yüzümü yıkayıp geleceğim, sorun yok gayet iyiyim." Merdivenlere ilerlediğimde tutunmak zorunda kaldım çünkü başım dönüyordu, o adam durmadan konuşuyor ve sesler karışıyordu. Anlamıyordum, ne oluyordu böyle.
Ne oldu anlamadım ama elim kaydı, başımın ağrısı ile daha bir adım atamadığım yerde öylece kaldım. Dizlerim titrerken, elimi saçlarımın arasından geçirdim. Son bir şey zihnimde yankılandı ve sonra duyulan tek şey adımı bağıran Molinari ailesiyle, kendimi Luca'nın kolları arasında bulmamdı.
"Erva'mız yaşıyor!"
Ben yaşıyordum. Dediği isimi anlayamadım, kimden bahsetmişti. Ya da neden onun sesini duyuyordum, neyi hatırlamaya başlıyordum ben. Neler oluyordu bilmiyordum ama aklım bu sefer bana kötü bir oyun oynuyordu. Bu kötü oyunda rol almak, finalde beni yaşatmayacaktı.
& Bölüm hakkında düşünceleriniz neler? Acayip beğendim ben ya, asıl şimdi başlıyoruz diyorum başka da bir şey demiyorum. Ayrıca meslek ve üniversite kısmında mantık hatalarım olabilir, aynı şekilde yazım yanlışlarında da düzenlemeye vakit olmadı ama halledeceğim. İlk önce diğer bölümleri üst üste atmama rağmen okumaya göre oy ve yorum sayısı çok az. Son bölüme yine oy verilmiş ama diğer bölümler de bir farklılık yok. Ayırca hesabımı da takip ederseniz sevinirim, hayatın rolü dışında başka kitaplar ile de beraber olacağız. 55 oy ve 30 yorum sınırımız var. Okuma sayısına göre bunlar dahi az ama buraya yeni başladık ve direk buradan destekleyen herkese çok teşekkür ediyorum. İyi varsınız, öpücükler!!
|
0% |