Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@zdatsy

'Beni yaşarken öldüren, hayatımı mahveden katil sensin!'

 

------------------------------------------------------------------

 

Sahilde aldığı her nefes biraz daha ciğerlerini yakarken daha fazla orada da kalamayacağını anladığında yeniden üzerindeki gözlerle beraber kimseyi umursamadan harabe bir biçimde arabasına bindi. Aklında neler olduğundan bile habersizken aslında ne yapmak istediğini içten içe çok iyi biliyordu. Aylardır gitmeyi çok istediği, defalarca kere yeltendiği ama kapısına bile yaklaşamadan geri döndüğü, bir türlü gitmeye cesaret edemediği o yere gitmek istiyordu. En başından beri...

 

Rüya'nın evine...

 

Aslında Rüya kaybolduğu ilk andan beri oraya hep gitmek istemişti ama yüz bulup gidememişti. Buna hakkı olmadığını kendisine söylemişti. Ama şimdi Rüya'ya yaşatılanlardan kaçmak için yine Rüya'ya gitmek istiyordu. Ama herkesten her şeyi saklamıştı. Üç yıldır arkadaşım dediği insanlardan kendi kimliğini saklamıştı. Kim olduğunu, asıl mesleğini, neden onlar olduğunu, hayatını... Gerçeği hep saklamıştı. Hem de bilmeleri gereken tüm gerçekleri... Yanlarında her zaman olması gereken Emir olmuştu. Gerçek Emir değil. Aralarında her zaman nedenini bilmedikleri bir sınır koymuş ve onları hayatına almamak için çabalamıştı.

 

Onlardan sakladığı basit şeyler değildi. Yaşadıkları acıya sebep olabilecek her şeyi onlardan gizlemişti. Hayatlarının gerçeklerini... Şu an bu durumda olma sebeplerini... Ama yapamazdı. Söylemezdi... Bildiklerini hatta bilmediklerini dahi kimseye söyleyemezdi. O da böyle olsun istemezdi ki... Yalan söylemek, onları kırmak veya incitmek istemezdi. Yalanlar üzerine kurulu bir ilişki çemberi oluşturmak onun tercihi değildi. Ama yapmak zorundaydı. Onun görevi en başından beri buydu.

 

Rüya'nın hayatı tehlikedeydi. Onu bile korumak zorken başkalarını bu çıkmaza sürükleyemezdi. Onları da tehlikeye atamazdı. Gerçi, bu yaptığı onları daha çok çıkmaza sokmuştu. Sakladığı doğrular daha fazla yanlış doğurmuştu. Onları kırmış, üzmüştü. Güvenlerini sarsmıştı. Belki de onları sonsuza dek kaybetmişti. En başında da Rüya'yı...

 

Ama Emir, o zamanlar bu yaptığını doğru sanmıştı. İşlerin bu noktaya geleceğini nereden bilebilirdi ki?

 

Rüya'yı kaybedeceğini nereden bilebilirdi ki?

 

Yol boyunca ona eşlik eden bin bir türlü düşünceyle en sonunda kararını vermiş ve kapısına dahi yaklaşmaya cesaret edemediği o eve gitmek için harekete başlamıştı. Aslında farkında değildi ama yola çıktığı andan beri istikameti sadece oraya doğruydu. Bunun farkına varmadan arabayı son hızda kullanmaya devam ederek Rüya ve arkadaşı Gamze'nin beraber kaldığı evine gelmişti. Ama yapabilir miydi? Bu kadar kötü şeylere sebep olduktan sonra buraya girebilir ve birazda olsa huzuru bulabilir miydi? O huzuru hak ediyor muydu?

 

Tüm düşüncelerine rağmen yine de arabasından bu sefer sessiz ve alışılmadık bir sakinlikle inmiş ve titreyen bacaklarında zar zor güç bularak eski binadan yavaşça içeriye girmeye başlamıştı. Merdivenlerin kulpundan tutarak zar zor çıktığı basamaklarda her adımda nefesi biraz daha kesiliyor, geriye dönüp kaçma dürtüsü daha da artıyordu. Yine de sessizliğine hâkim olmaya devam ederek tüm basamakları çıkmış ve aylardır görmediği o kapıyla yeniden karşı karşıya gelmişti. Kapıya geldiğinde eli defalarca kez zile gitmiş ama çalmaya cesaret edememişti. Kapıyı açan Gamze'ye ne diyecekti? Yüzüne bakmaya bile utanıyordu. Ne yüzle içeriye girmeye izin isteyecekti? Hem bunu hakkediyor muydu ki? Gamze izin vermese ne yapabilirdi?

 

Aklındaki türlü düşüncelere rağmen bir kez daha cesaretini toplayıp zile basmak için hareket edecekken kapıyı açan Gamze ile eli havada kalmış ve şaşkın bir şekilde ona bakmaya başlamıştı.

 

Gamze, Emir'in göreve başladığından beri sevdiği bir arkadaşıydı. Evet, kendisinden yaşça küçüktü. Ama bu onu sevmesine veya değer vermesine hiç engel olmamıştı. Üç yıl hatta biraz daha fazla zamandır tanıdığı bu kız hayatının her zamanında yanında destek olmasını isteyeceği biriydi. Kaybetmek istenmeyecek bir dosttu.

Yaşanan olayları ve kendisine söylediği yalanları ilk duyduğunda yaptığı şey Emir'e tokat atmak olmuştu. Sonra emniyete gitmiş ve tüm olayları Emir'in babası aynı zamanda emniyetin amiri olan Mehmet Yılmaz'dan tekrar dinlemişti. İlk başlarda herkes gibi hazmedememiş ve bir süre bitkisel hayatta gibi dolanmış ve serumlarla ayakta kalmıştı. Sonradan yavaş yavaş olayları idrak ettiğinde Rüya'yı aramak için çok çalışmış ama diğer herkes gibi o da bir şey bulamamıştı. Aklına gelen herkesi aramış, her yere bakmış ama bir ipucuna ulaşamamıştı. Hastaneden çıktığı günden beri Emir'in suratına dahi bakmıyor, onunla muhatap olmuyordu. Emir, bu ana kadar ona hiç kızmamıştı. Yaptığı ve yapacağı her şey için ona hak vermişti.

Ama şu an ihtiyacı vardı. Onun desteğine, yanında olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı.

Gamze, mahalleye yüksek sesle giren arabadan dolayı istem dışı bir merakla pencereden dışarıya baktığında Emir'in geldiği görmüştü. Buraya geleceğini biliyordu. Hatta uzun zamandır gelmesini bekliyordu. Ama yeni gelmeye cesaret edemediğinin tahmin edebiliyordu. Kapı uzun bir süre çalınmayınca da kapıyı açmış ve Emir'i büyük bir yükten kurtarmak durumunda kalmıştı. Çünkü ne kadar ondan şu an için nefret ediyor olsa da polis olan değil üç yıldır arkadaşı olan Emir'in desteğine onun da ihtiyacı vardı.

"Biliyorum bana kızgınsın. Haklısın da... Ama bana arkanızı dönmeyin. Tüm bu yaşananlar olsun bende istemezdim. Yanımda olun, lütfen..."

Emir, bir anlık topladığı cesaretle konuşmuştu. Ne kadar doğru veya mantıklı konuştuğuna emin değildi. Ama Gamze'nin onu anladığını umuyordu. Onları eskisi gibi yanında istiyordu. Eskiden her olayda beraber üstünden geldikleri gibi yeniden öyle olsun istiyordu.

Emir belki de acizce arkadaşlarını geri istiyordu.

"Kızgın değil kırgınım. Ama bunları Rüya bulunduktan sonra konuşacağız."

Emir yüzünde ufakta olsa tebessüm oluşturmaya çalışmıştı. Ama ne kadar başarılı olmuştu, ona emin değildi. Başaramamış olma ihtimali çok daha yüksek gibi geliyordu. Ama o an için bunu umursamadı. Gamzenin de umursamadığına emindi. İkisi de o an geçmiş arkadaşlıkları ve yaşanılanlardan sonra hissettikleri yüzünden kendileriyle psikolojik bir savaş içerisindeydiler.

Rüya bulunduktan sonra bol bol gülümseyecekti. Bunun sözünü o an verdi kendine.

"Onu çok özledim. İzin verirsen onun odasına- "

"Tamam gel."

Cümlesini tamamlamasına bile izin vermeden onu anlayan ve izin veren Gamze'ye içinden tüm minnetlerini sunarken yavaş bir şekilde içeriye geçti. Rüya'nın bir zamanlar içinde olduğu o eve... Onun bir parçasının hala ayakta olduğu son yere. En son buraya geldiğinde hala mutlu oldukları bir zaman içerisindeydiler. Rüya, onlar için yemek yaptığı zaman gelmişti. O gün hep beraber kahkahalarla gülmüş ve eğlenmişlerdi. Daha katilin ortaya fiilen çıkmadığı zamanlardı. En azından sadece kendisinin ve Arzu ile Melih'in bildiği ve kimseye musallat olmadığı zamanlar... Ve hayatının belki de en mutlu zamanları olduğu anlar...

Herkesin...

Sonraki zamanlarda sadece bir kez Rüya kaybolduğunda, evi aramak için gelmişti. Hayatının belki de en berbat günü o gündü. Çünkü ilk defa Rüya'ya ulaşamayacağını ve ona bir şey olacağını fark etmişti. İlk defa bu gerçekle, oraya asıl gidiş sebebiyle yüzleşmişti. İlk defa o gün Rüya'yı kaybetmişti.

Gamze, sessizce Emir'e tek kelime etmeden kendi odasına giderken Emir ise arkasında durmuş onu izliyordu. O an neyi beklediği hakkında ise bir fikri yoktu. Sadece durmuş ve ne ileri ne de geri gitmeden etrafına bakıyordu. Gerçi kimi kandırıyordu ki? Tüm bunların kâbus olmasını umuyor ve Rüya'nın bir yerden çıkıp ona her zamanki gülümsemesiyle 'Hoş geldin' demesini bekliyordu.

Ama boşuna olduğunu da biliyordu.

Rüya olmadan eve koca bir kasvet havasının büründüğünü fark etmişti. Eski neşeli enerjisi kaybolmuş yerini karanlık almış gibiydi.

 

Merhabalar, nasılsınız?

 

 

Loading...
0%