Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@zdatsy

Önünde durduğu evin kapısını kapatmış ve artık tamamıyla evin içinde kalmış bir şekilde etrafına boş gözlerle bakıyordu. Kapının tam karşısında gitmesi gereken oda bulunuyordu. Ama adım atmak her zamankinden zor geliyordu. Sanki nefes bile alsa tüm büyü bozulacak gibiydi. Ya da tüm gücünü kaybedecek ve yere yıkılacak gibiydi. Ama çok iyi biliyordu ki eğer bir kere düşerse bir daha kalkamazdı. Bu yüzden Rüya için gücünü toplayıp o ilk adımı attı. Ardından iki, üç, dört derken odanın kapısına geldi. İçinde oluşan heyecan ve korkuyla elini kapının kulpuna götürdü ve sanki yok olacakmış da engel olmak istercesine yavaş hareketlerle odanın kapısını açtı. Karakoldayken zar zor tuttuğu yaşlarını bu sefer serbest bıraktı. Ve günlerdir hissetmediği bir güçle odaya girdi ve kapıyı bu sefer hızlıca arkasından kapattı. Gördüğü oda yüzünde ufak bir tebessüm oluştururken tüm odanın aynı kalması ve kokusunun bile değişmemesi burnunun direğinin sızlamasına sebep oldu.

Belki de odada Rüya'nın kokusu bile yoktu. Emir öyle sanıyordu ama hiç problem değildi onun için. Bu huzur için delirmeyi bile göze alabilirdi.

Gözleri ilk önce kapının yanındaki duvar boyunca olan kitaplığa çevirdi. Tavandan yere kadar uzun kocaman bir kitaplık... Her bir kitap Rüya'nın severek okuduğu ve her seferinde saatlerce etkisinden çıkamayıp herkese anlattığı kitaplar... Kendisine de sürekli olarak tekrar tekrar anlattığı kitaplar. Gözüne Rüya'nın ona okuduklarını ve düşüncelerini anlattığı zamanlar gelince iyice bulanıklaşan gözleriyle hatıralardan çıkıp dikkatini odaya geri vermeye çalıştı. Kapı ve kitaplığın karşısında kalan duvar ve cam kısmında ise camın mermeri ile birleşik, mermer yüksekliğinde yatak ve yan taraftarlarında dolaplar... Kapının sağ tarafında ise orta ebatlarda bir masa vardı.

Rüya'nın çoğu anına şahit olmuş bir yaşam alanı.

Üzüntüsüne, mutluluğuna, karamsarlığına...

Emir odaya kısa bir göz gezdirdikten sonra masanın üzerindeki müzik kutusu dikkati çekti. Yavaş bir şekilde masaya yaklaştı. Masanın üzerindeki kalemlere ve defterlere baktı. Hepsini tek tek incelemek istese de ilk dikkatini çeken müzik kutusunu eline alıp yatağın yanına geldi ve oturdu.

Elinde tüm dünyanın bedel biçemeyeceği kadar değerli gördüğü müzik kutusuna bir süre sadece baktı. Rüya'nın bir zamanlar bu müzik kutusuna sahip olduğunu düşündü. Onun beğenip aldığı bir şeydi sonuçta. Belki de sırf bulunsun diye almıştı ama ne olursa olsun Rüya'nındı. Ona ait bir eşyaydı. Onundu... Ona ait bir şeylerin var olduğu o anda içinde huzur dolmasına engel olamamıştı ki olmakta istememişti.

Var mıydı daha ötesi?

Yavaş bir şekilde müzik kutusunu açıp içindeki melodinin odada yankılanmasını sağladı.

Uzun zaman olmuştu...

Ona ait bir eşya görmeyeli. Onunla ilgili 'Ölüm' dışında bir şey düşünmeyeli...

Uzun zaman olmuştu mesela onun sesini duymayalı. Onun herkesin dönüp tekrar baktığı güzelliğini görmeyeli...

Uzun zaman olmuştu Rüya hayatından gideli...

Herkes genelde bir erkeğin varlığından güç alırdı veya almak isterdi ama Emir'in en büyük güç kaynağı Rüya'ydı. Ve o, Rüya gittiğinden beri tükenmiş gibi hissediyordu. Kısa bir süre önce hayatına girmiş ve üzerinde çok büyük etki bırakmıştı. Şimdi ise onun acısını çekiyordu.

Kendini kaybediyordu...

Bu kutu, onun varlığını doldurmazdı ama kısa bir an da olsa Rüya yanındaymış hissi verirdi belki. Eskisi gibi huzurlu hissettirmezdi belki ama her şeyin normale döneceğine dair ufak bir umut verirdi...

İyi ki dedi, iyi ki sahilde nefes alamadığını hissettiğinde Rüya'nın Gamze ile kaldığı eve gelmeyi düşünebilmişti. Aradan geçen zaman sonra ilk defa Rüya'yı bu kadar yakınında hissetmişti.

Emir kutuyu kapatmadan üzerinde oturduğu yatakta biraz daha kayarak başını yastığa denk gelecek şekilde yattı. Kulağında müzik kutusundan gelen melodi, burnunda Rüya'nın kokusu ve içine dolan azıcık huzurla geçen günlere göre huzurlu bir uykuya daldı.

 

 

Zifiri karanlık...

Ve ben bu karanlıkta nereye gittiğimden habersiz yürüyorum. Hatta koşuyorum. Bazen tökezliyor, bazen yavaşlıyor ama nereye yetişmem gerektiğinden habersiz koşuyorum. Nefesimin yetmediğini ve beni boğduğunu hissediyorum. Yine de zihnim bana 'Koş!' diyor.

Bende sorgulamadan sadece koşuyorum.

Derken, bir anda bir ışık belirmeye başladı. Işık kısa sürede tüm karanlığı içine hapsedip içinde bulunduğum ortamı aydınlatıyor. Başı ve sonu görünmeyen bir yerde ayakta duruyorum. Etraf yavaş yavaş yeşil çimlerle kaplanmaya başlıyor. Sonradan koşup oynayan iki kız çocuğu ve bir kadın ve erkek belirmeye... İki küçük kızın annesi ve babası olduğunu tahmin ediyorum. Hepsi beraber çok mutlu ve huzurlu bir şekilde otururken önce kadının yüzünü görüyorum. Anında aklıma uçurumda gördüğüm görüntüler geliyor. Kanımın donduğunu hissediyorum. Sonra kız çocuklarına çeviriyorum başımı. Kızlardan bir tanesi ağlarken diğeri kanlar içinde oynamaya devam ediyor. Ve bu kızların yüzü bir anda Arzu ve Rüya oluyor. Tam o anda gök gürlüyor ve kara bulutlar her yeri kaplıyor. Oradan koşup kaçmak için hazırlanırken karşıma Arzu çıkıyor. Her yeri kan içinde beyaz bir elbiseyle karşımda dikiliyor.

"Sen Rüya'yı bulamadın. Katili yakalayamadın. Annemiz bu yüzden öldü. Biz senin yüzünden bu haldeyiz. Bizi bu hâle sen getirdin. Her şey senin suçun."

Arzu'nun sesi yankı halinde her yerde duyulurken kaçmak için arkamı dönüyorum. Ama bu seferde siyah kıyafetlerle, sadece kalbin olduğu kısım beyaz olan bir elbiseyle karşıma Rüya çıkıyor. Ne kadar onu gördüğüme sevinmek istesem de gözünde oluşan halkalar ve morluklar beni bu fikirden vazgeçiriyor. Ona 'Neyin var?' demek istiyorum ama konuşamıyorum.

"Senin yüzünden anneme kavuşamadım. Sen eğer saklamak yerine söyleseydin bunlar olamayacaktı. Her şey senin suçun. Ben senin yüzünden acı çekiyorum. Arzu senin yüzünden acı çekiyor. Her şeyin suçlusu sensin."

Arzu ve Rüya'nın sesi yankı yapıp bana ulaşırken ben o sesleri duymamak için çırpınıyordum. Yere önce diz çökmüş ardından cenin pozisyonunda yatmış, ellerim kulaklarımda bu seslerin kesilmesini bekliyordum. Ama kesilmek yerine daha da artıyor...

 

 

"Emir!"

"Emir, bak korkuyorum kalk artık."

Denizin altında kalıp boğulmuş birinin yüzeye çıktığında ihtiyacı olan oksijen gibi büyük bir oksijen ihtiyacıyla derince nefesler alıyordu Emir. Aldığı her nefes daha çok onu tıkıyor ve o gördüğü rüyanın etkisini üzerinde hissetmeye devam etmesine sebep oluyordu.

Bir anda kendini farklı bir yerde bulunca korkmuştu. Etrafında kararan hava, Arzu, Rüya ve kan görmeyi bekledi. Ama onun yerine Rüya'nın eşyalarını görünce gerçekler aklına hücum etmeye başladı. Arzu karakoldaydı ve Rüya nerede bilmiyordu. Şu ansa Rüya'nın evinde ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

Bu bir rüyaydı...

Hatta çok kötü bir kabustu.

Burnuna damlayan suyla önce kendisini uyandırmaya çalışan Gamze'ye baktı. Elinde su şişesi vb. bir şey bulamayınca bu suyun, daha doğrusu rüyadan dolayı terin kendisinden geldiğini anladı. Gözleriyle kısa bir oda turu yaptıktan sonra Gamze'de durdu. Aklından rüyada gördüklerini çıkarmaya çalışarak Gamze'ye baktı. Rüya'nın kaybolması herkesi derinden etkilemişti ama belki de en çok etkilenenlerden biri Gamze olmuştu. Lise yıllarında tanıştığı ve o zamandan beri ayrılmadığı, sadece arkadaşı değil kardeşi olan kız, kimliği belirsiz bir katil tarafından kaçırılmıştı. Ve o, eli kolu bağlı oturmaktan başka hiçbir şey yapamıyordu.

"Emir seni acil polis amirliğinden çağıyorlar. Önemli bir şey oldu sanırım."

Emir, Gamze'nin dediklerini başta anlayamasa da Rüya ile ilgili bir gelişme olmuş olabileceği aklına geldiği gibi yataktan kalktı. Müzik kutusunu dikkatlice kapatıp eski yerine koydu. Yatağı da elinden geldiğince düzeltip odayı geldiği an ki gibi yapmaya özen gösterdi. Odayı elinden geldiğince ilk gördüğü an ki gibi bırakmaya özen gösterip, düzenledi.

Tam kapıya yanaşmış çıkıyordu ki kolundan tutan Gamze ile duraksamak zorunda kaldı.

"Rüya ile ilgili olabilir. Bende gelmek istiyorum."

Emir ne kadar onun boşa ümitlenmesini istemediği için gelmemesini söylemek istese de bu kadarını onlara borçlu olduğu düşünüp vazgeçti. Gamze'yi başıyla onayladıktan sonra beraber evden çıkıp Emir'in arabasına bindiler. Yüksek hızla giden arabayla polis karakoluna kısa süre içinde geldiler. O sırada Emir'in bunu nereden duyduğunu Gamze'ye sorması ve Gamze'nin, Emir'in babasının, ona ulaşamayınca kendisini aradığını söylemesi dışında başka bir şey konuşmadan karakola gelmişlerdi.

Kapıda görmeyi beklemediği babası ve üst mevkilerdeki şu an kim olduğunu hatırlamadığı müdür, müdür yardımcıları, savcı ve bir avukatın olduğunu görünce içinde olan huzursuzluğun arttığını hissetti. Kimseye belli etmemeye çalışarak kapıdaki onu bekleyen kalabalığın yanına yavaş ama huzursuz adımlarla ilerledi.

Adamlar, zaten onu beklediği için gözleri Emir2in üzerindeyken Emir, içinde yeşeren huzursuzluğa rağmen yürümeye devam etti. En sonunda karşılarına geldiğinde durdu ve ne olduğunu anlamak için onlara bakmaya ve konuşmalarını beklemeye başladı.

"Emir Yılmaz. Rüya Kaçık'ın alıkoyma suçundan tutuklusunuz."

Emir kalakalmıştı.

Ne ağzını açabiliyor ne de tek kelam söz söyleyebiliyordu. Suskundu... Birkaç saat önce yolun ortasında ağzı çıktığı kadar bağıran bu adamın şimdi ağzından tek bir kelime bile çıkmıyordu. Ne olduğunu algılayamıyordu bile.

Katil olmakla suçlanıyordu.

Hayır, hayır...

Rüya'nın katili olmakla suçlanıyordu.

Bunu da o kâbusun devamı olmasını diledi. Fakat kolundan çekiştiren memurlar ve onu durdurmaya çalışan amirlerin arasında ezilen bedeni bu umudunu yerle bir ediyordu. Kendisinin aksine herkes ayrı bir itiraz cümlesi söylerken Emir daha ne olduğunu bile anlayamamıştı. Ortam bir anda kaos meydana gelmişti. Bir tarafta ne olduğunu anlayamayan Emir'in polis arkadaşları, bir taraftan Arzu'nun 'Emir yapmadı,' diyen sesi, bir taraftan herkesi uzaklaştırmaya çalışan babası ve en kötüsü Emir'i suçlu gibi kelepçeleyip götürmek isteyen üst mevkiden amirler...

Polis amirliğinde tam bir yaygara koparken kimse ne olduğunu anlayamıyordu.

Anlamlandıramıyordu...

Kimse Emir'in böyle bir olayda parmağı olduğuna inanmıyordu. Rüya'yı nasıl sevdiğini, onu nasıl koruduğunu, kaybolduğundan beri neler yaşadığını hepsi biliyordu. Fakat bu amir neden suçlamaya çalışıyordu?

Bu çok saçmaydı!

Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor, herkes Emir'i korumaya çalışıyordu. Ama Emir'in suçlu olduğunu kendilerine ve il polis amirine bile inandırmış biri vardı karşılarında. Bu dava açıldığından beri her şeyin tek suçlusunu Emir olarak gören ve bunu ispatlamak için çalışan diğer ilçenin amiri... En sonunda uçurumda katilin cesedi bulunmasıyla bu fırsatı değerlendirmiş ve tüm suçları Emir'in üzerine yıkma fırsatı bulmuştu. Şimdi eline geçen bu şansı kimseye bırakmayacak ve kendine koyduğu hedefine ulaşmak için masum bir adamı harcamak bahasına savaşacaktı.

O kargaşa ortamında ilçe amiri Emir'i kelepçelemiş ve kendisine ayaklanan polis memurları arasından zar zor geçip Emir'i sorgu odasına götürmeye başarmıştı.

Emir ise ne olduğu anlayamamış şekilde kendisini götürmeye çalışan amire ayak uydurmuş onunla gitmişti. Ama aklı karman çorman olmuştu. Bir anda neden böyle bir suçla itham edilmişti? Bir anda ortaya çıkan bu amir nereden çıkmıştı? Neden Emir'i suçluyordu? Neden?

Kendisi suçsuzdu. Eğer Rüya'nın nerede olduğunu bilseydi ona sımsıkı sarılmaz mıydı? Onu merak etmekten kendini perişan etmiş Arzu'ya nerede olduğunu söylemez miydi? Onun için altına bakılmadık taş bırakmayan Onur, Gamze ve Kuzey'e kavuşmasını sağlamaz mıydı?

Onun bir saniye olsun yanından hiç ayrılır mıydı?

Ama yoktu.

O yoktu.

Artık yanında yoktu!

Peki ne olmuştu da Rüya'yı en çok arayan kişi iken suçlu duruma düşmüştü?

Ne olmuştu da Rüya'yı en çok seven kişilerine biriyken onun canına susamış katil olmuştu?

Emir büyük bir kargaşadan alınıp en sonunda sorgu odasına getirilmiş ve bekliyordu. Zamanında kendisi bu odaya birilerini getirir ve sorgulardı. Şimdi suçlu durumunda gelmişti.

Hem de Rüya'nın katili olma suçuyla.

Ne kadar bu absürt duruma gülme istediği gelse de ona bile mecali yoktu. O yüzden yüzünde mimik oynatmadan durmaya devam etti. Biri yanına gelip ne olduğunu anlatana kadar da böyle olmaya devam edecekti.

Bir süre karşısında kendisine bakan ve hâlâ kim olduğunu anlayamadığı görevliyle beraber beklediler. İçeriye babası ve birkaç kişi daha girdiğinde Emir eğik duran vücudunu dikleştirip demir sandalyede arkasına yaslandı. Ne olursa olsun o amir karşısında eğilip bükülmeyecekti. Kendinden ödün vermeden belki de Rüya kaybolduğundan beri ilk defa bu kadar büyük güçle karşısındaki yetkililere bakmaya devam etti.

"Emir... Nasıl söyleyebilirim bilmiyorum. Rüya'yı en çok sen arıyorsun hatta bunu ben hatta bütün amirlik biliyoruz ama... Başkaları öyle düşünmüyor. Ve Rüya'yı koruma görevi sende olduğu için seni suçlu görüyorlar."

Babasının yaptığı açıklamayla beraber içine dolan sinire engel olamadı. Her taşın altına bakıp aradığı kıza zarar vermekle suçlanıyordu resmen. Hem bu kadar zamandır onu aramadık yer bırakmamasına rağmen. İçine dolan öfkeyle ne kadar her yeri yıkıp dökme istediği dolsa da sakin kalmalıydı. Buna mecburdu. Çünkü şu an vereceği her yanlış tepkide daha çok dikkatleri üzerine çekerdi ve şüpheleri daha çok üzerine toplardı. Ama Emir, Rüya'nın katili olarak anılmak istemiyordu.

 

Merhabalar, nasılsınız?

 

 

 

 

Loading...
0%