Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@zdatsy

Emir okuduklarıyla afallamasına engel olamadı. Rüya'nın ona hissettiği duygularını biliyordu. Kendi de en az onun kadar onu çok seviyordu. Ne kadar onun kendisine hissettiği gibi olmasa bile... Gerçi mektupta hislerimi yanlış anladım da demişti. İki farklı mektupta iki farklı histen bahsetmişti. Burada bir şeylerin tuhaf olduğunu anlamıştı. Ama hastalık...? Ne hastalığından bahsediyordu?

Rüya bu zamana kadar ondan hiçbir şey saklamamışken önemli bir varsa dahi bu hastalığını ondan saklamış olabilir miydi?

Aynı zamanda bir polis olarak onu araştırmaya başladığından beri onun hakkında her şeyi bildiğini sanıyordu. Gerçekten neyi bilmiyordu?

Bu hastalık dediği şey ne olabilirdi?

'Cevabı günlüğün devamında.' diyen iç sesine hak verip derince nefes alıp günlüğü okumaya devam etti.

Paralel Zamanlarda Polis Amirliği

Arzu, Emir polis karakolundan çıktıktan sonra Arzu, Gamze ve diğerlerini gönderip memurları teker teker çağırmaya başlayan adamla beraber beklemeye başladı. Bu zamana kadar suçlu insanların bazen de masum insanların sorgulandığı odaya yıllarını insanlığa adamış ve 3 yıldır Rüya için çabalayan polisler suçlu olarak getirilmeye başlanmıştı.

Hem de Rüya'nın katili olarak.

'Kim bilir Emir oraya kelepçeyle götürülürken ne hissetti?' diye düşünen zihnini ne kadar zorlansa da Emir ve Rüya'dan arındırmaya çalışarak olayları yeniden düşünmeye başladı.

Ama şu an onu değil kendini düşünmeliydi. Emir, suçu kendilerine attığına göre bir ipucu bulmuş olmalıydı. Bunu yaparken de kendi başlarını da yakmıştı. Sorun değildi. Emir, bu kadar büyük bir sorumluluk onlara yüklediyse bir sebebi olduğunu biliyordu. Ve zaman istemişti. Ona bu zamanı verecekti. Aynı onun yaptığını yapacak ve amirin kafasını daha da karıştırıp Emir'i unutmasını sağlayacaktı. Bu sayede Emir ne yapmak istiyorsa onu yapabilecekti.

Bu sayede Emir, Rüya'yı bulacaktı.

Kardeşini bulacaktı...

En azından öyle umuyordu.

"Arzu Kaçık! Sorgu odasına geçin lütfen."

Arzu, kendisine seslenen amir ile bu zamana kadar polis olarak girdiği odaya ikinci kez kardeşi için suçlu olarak girdi. Bu amiri ve ne yapmaya çalıştığını biliyordu. Aslında amacı Rüya'yı bulmak değil, Mehmet amiri kötü bir duruma sokmak ve ondan iyi olduğunu kanıtlamaktı. Bu yüzden Emir ve Mehmet amir ile uğraşıyordu.

Bunun için ise onları harcıyordu.

Kimseye bir şey demeden ve bakmadan açık duran kapıdan amirin karşısında sorgulanmak için girdi. Mehmet amir ayakta durmuş, ortalığın bir anda karışmasından sonra nasıl düzelteceğini düşünürken içeriye giren kızıyla yüzünde mahcubiyet yer alamaya başladı. Sırf bir inat uğrana kendi yetiştirdiği kızının öz kardeşinin katili olarak anılması en çok da onun zoruna gidiyordu. Arzu, içeriye girdikten sonra ona endişeyle bakan üvey babasına ufak bir tebessüm edip karşısındaki amire yüzünde bir mimik oynatmadan bakmaya başladı.

"Rüya Kaçık nerede?"

"Sizce kardeşimin nerede olduğunu bilsem siz burada olur muydunuz?"

Mehmet amirin mahcuptan kızgın bakmaya dönen gözlerini o anlık görmezden gelmek zorundaydı. Ona olayları daha sonra anlatacaktı. Şimdi yapması gereken zaman kazanmaktı. Bunun içinde ortalığı sanki az karışık gibi biraz daha karıştırmalıydı.

"Bu yaptığın işi kolaylaştırmaz. Ne biliyorsan anlat."

"Bakın: Eğer bizden birini suçlamak istiyorsanız buna Melih ile başlamanız lazımdı. Rüya, yani kardeşim kaçırıldığından beri onu bulmaya çalışan benim. Aynı şekilde Emir'de her gün burada benimleydi. Ama Melih buraya o günden beri neredeyse hiç gelmedi. Nerede bilmiyoruz. Emir ve ben diğer polislerle kardeşimi ararken o bize hiç katılmadı. Sizce kim daha suçlu o mu, biz mi? Eğer soruşturmaya dahil olmak istiyorsanız dosyayı tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ederim."

Arzu, sözlerini bitirdikten sonra Mehmet amir şaşkınlığını gizleyemez olmuştu. Tanıttığı ve bildiği Arzu asla böyle değildi. Değil büyükleri, üst rütbesi olan herhangi biriyle konuşurken sesinin tonunu bile yükseltmezdi. Şimdi ise ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu.

"Emir ve sen ne saçmalıyorsunuz. Ne demek tüm bunlar?"

Çok fazla kızan ve ne olduğunu algılayamayan Mehmet amir sadece Amir ve Arzu arasında olanları izliyordu. Arzu ise amacına ulaşmış ve yeni gelen amirin aklını karıştırmış olmanın mutluluğunu içinde yaşıyordu. Emir ve ikisi amacına ulaşmış ve zaman kazanmışlardı.

"Bana ilk önce Melih Korkmaz'ı bulun. Nerede, ne yapıyor, bu zaman kadar kiminleydi.? Her şeyi bilmek istiyorum."

Odadaki polis memuru çıktıktan sonra Arzu, aynı ruhsuz bakışlarla amire bakmaya devam etti. Amacına ulaşmıştı. Emir'in artık kardeşini bulması için daha çok vakti vardı. Dava kapanamayacaktı.

"Şimdilik serbestsin. Ama buradan uzaklaşma çaksın."

Arzu, amiri onaylamış ve odadan çıkmıştı. Aklında ise tek bir şey vardı.

Umuyordu ki Emir, Rüya'yı bulabilirdi.

Ceset Bulunmadan 5 Sene Önce

Rüya, bir hafta aradan sonra aynı yerde yeniden katilin karşısında oturuyordu. Bu sefer korku veya tedirginlikten ziyade daha fazla kendine güveniyordu. Kararını vermişti. Annesi ve ablasını şu an tehlikeye atamazdı. Bu adama karşı çıkacak bile bunu yapabilmesi için zamana ihtiyacı vardı. Ve bu zamanı onu tanıyarak ve amacını anlayarak geçirecekti. Bu sayede düşmanını daha yakın tutarak onu en zayıf yerinden vuracaktı.

"Akıllıca bir karar verdin Rüya."

Rüya, ona bakarken bile midesini bulandıran bu adamı şu an öldürmek istiyordu. Ama eğer annesi ve kardeşini kurtarmak istiyorsa ona zaman lazımdı. Uygun bir an beklemek şu an için en iyi planıydı.

"Sana planımı anlatacağım. Sende bu planda bana yardım edeceksin. Eğer başarılı olursak annen ve ablan senin olacak."

"Sana neden güvenmeliyim?"

Rüya, tepkisiz bir şekilde katile bakarken o bu durumdan zevk alıyor gibi duruyordu. Karşısındaki insanın çaresizliğini ve korkularını görüyordu. Ve bu duyguların ona neler yaptırabileceğini çok iyi biliyordu.

"Benim amacım farklı. Ailen ise bunun için sadece bir aracıydı. Eğer asıl istediğimi alırsam sizi bırakırım. Bu kadar basit."

Rüya bu kadar basit olmadığını biliyordu. Bir hafta içinde çok kez düşünmüştü. Bu adam kim diye. Sonunda aklına kim olduğu anlamıştı. Kazadan önce bu adam, ailesi ile çok sık görüşen biriydi. Fakat annesinin onu kovduğunu ve bu adamın annesini tehdit ettiğini çok net hatırlıyordu. Aynı zamanda başka bir aile resminde fotoğrafını görmüştü. Kuzey'in babası olduğunu biliyordu. Ama bunu belli etmeyecekti. Zamanı gelene kadar bekleyecekti.

"Annemin yaşadığına emin olmak istiyorum. Ya bu eski fotoğrafsa? "

Katil, bir anda karşısında kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Rüya, ne kadar içinden yüzünü buruştursa da dışarıdan yüz ifadesini bozmadan onu izlemişti. Katil sustuğunda ise konuşmaya yeniden devam etmişlerdi.

"Katil olduğumu bilmene rağmen çok cesursun. Ve elimde senin için bu kadar değerli kişiler varken... İlginç."

"Eğer sana asıl istediğini vereceksem bende asıl istediğimden emin olmalıyım."

Katil, bunu beklemediğini belli etmişti. Onu beklemediği bir yerden vurmuştu. Ama ne kadar kararlı olduğunun kendisi kadar o da farkındaydı ve bu işi riske atmayacaktı. Planlarının devamı için ona ihtiyacı vardı.

"Bekle,"

Telefonunu almış ve biriyle konuşmaya başlamıştı. Ardından bir şey demeden telefonu kapatmıştı. İkisi de konuşmadan bir süre geçirdikten sonra telefon çalmaya başlamıştı. Katil ise telefonu direkt Rüya'ya uzatmıştı. Bir numara görüntülü bir şekilde arıyordu. Rüya, içindeki heyecanla telefonu kapanmadan almış ve açmıştı. Karşısında çıkan görüntüyle bugün ilk defa yüz şeklini değiştirmiş ve gözlerinin dolmasına engel olamamıştı.

"Rüya? Gerçekten sen misin?"

Yüzü yaralı ve zar zor konuştuğu belli olan annesinin sorusuyla gözleri dolu bir şekilde sadece kafasını sallayarak onaylayabilmişti. Annesi ise onun onaylamasından sonra daha fazla ağlamaya başlamıştı. Yüzü yara bere içinde, en son hatırladığından daha çok zayıflamış ve yılların yorgunluğu yüzüne sinmiş yıllar içinde.

"Annem... Ne kadar büyümüşsün... Çok güzel bir kız olmuşsun. Bunca zaman kendine çok iyi bakmışsın. Ama yalnız kaldın değil mi? Çok yalnız kaldın. Özür dilerim..."

Annesi bir yandan ağlayıp bir yandan konuşurken Rüya'da annesinin konuşmasıyla yeniden ağlamaya başladı. Kısa bir an ağlamadan sonra bu sefer kendisi konuşmaya başladı.

"Sen hiç ağlama. Ben çok iyiyim. Halam bana gayet güzel baktı. Hiçbir sorunum yok. Ama... Sizi çok özledim anne."

Son kısımda artık Rüya kendini tutamaz bir şekilde ağlamaya devam etmişti. Onlar beraber karşılıklı ağlamaya devam ederken katil, elinden telefonu bir anda almıştı.

"Bu kadar yeter! Annen yaşıyor gördün. Artık plandan konuşmanın zamanı geldi."

Zor da olsa Rüya ağlamasını durdurmuş ve yeniden odak noktasını katile vermişti. Artık her iki tarafta ne istediğini biliyordu. Planların havada uçuşacağı günlere geldiğini de biliyordu. Çünkü katilin bir adım arkasında kalırsa annesi ve ablasına mahal olacağının farkındayım.

"İyi dinle beni: Sana bazı kişiler söyleyeceğim. Onları detaylıca anlatacağım. Onlarla ilgili bilgiler vereceğim. İki yıl sonra yani üniversite birinci sınıfta onlarla tanışacaksın. Ama kesinlikle bunu onlara belli etmeyeceksin."

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

"Onu ben halledeceğim. Sen buna takılma. Önemli olan onları tanıdıktan sonra ne yapacağın. Şimdi tanıman gereken öncelikli isim Emir Yılmaz. En iyi tanıman gereken kişi o. Aynı zamanda en yakın olman gereken kişi de o. Ona âşık ol! Olamıyorsan bile öyle davran. Çünkü..."

Katil uzun uzun kendi planından bahsetti. Ve zamanı geldikçe detayları tekrar gözden geçireceklerini de söyleyerek gitti. Ve böylece bugün olan olayların temeli yıllar önceden atılmış oldu.

15.01.2018

Merhaba günlük? Umarım iyisindir... Bugün ben pek iyi değilim.  Hatta biraz zor saatler geçirdim diyebilirim. Ne yapacağımı ne düşüneceğimi bilmediğim anlar yaşıyorum. Aklımda çok fazla soru var. Kafamın içinde dönüp duruyor ama mantıklı bir şekilde anlam yükleyemiyorum. Aklımdaki hiçbir soruya cevap bulamıyorum. Beynimin içinde dönüyorlar ve ben sadece onların beni daha fazla delirtmesine müsaade ediyorum.

Soruları sahibine sorup cevap aramaya da cesaret edemiyorum. Çünkü kafamı karıştıran sorulardan ziyade, soruların cevaplarından deli gibi korkuyorum.

Anlayacağın elim kolum bağlı bir şekilde durmaktan başka bir çare kendime bırakmadım.

Anca gelip sana anlatabiliyorum işte.

Bugünün ilk saatlerinde sıradan bir gündü fakültede. Gamze ve Onur ilk günkü aşkla birbirlerini ne kadar sevdiklerini söylerken Kuzey onların yanında sap olduğu için mutsuzca duruyordu. Emir'in bizden iki yaş küçük kardeşi Mine ise sık sık yanımıza uğruyor ve sonrasında sıkıcı olduğumuzu söyleyerek geri gidiyordu. Ben ise yeri geldiğinde Gamze-Onur çiftiyle, yeri geldiğinde Kuzeyle, yeri geldiğinde ise Mine ile konuşuyordum.

Herkes aynıydı anlayacağın günlük. Fakat tek bir kişi hariç.

Emir...

Son günlerde onda bir tuhaflık olduğunun farkındaydım. Her zamankinden farklı davranıyordu. Eski güleç, sevecen, eğlenceli Emir gitmiş yerine soğuk, ne yaptığı belirsiz, değişik biri gelmişti. Eski Emir gibi değildi.

Sürekli etrafını kolaçan ediyordu mesela. Sanki biri bir yerden çıkacak ve ona saldıracakmış edasıyla tetikte duruyordu. Çok sık telefondan arayanı ya da çok sık mesaj atanı olmaya başlamıştı. Normalde telefon çok kullanmazdı. Kullanmayı da sevmezdi de zaten. Ama son zamanlarda tam tersi bir şekilde telefonu elinden telefonu hiç düşürmüyordu.

Emir, sürekli diken üstünde, her an bir şey olacakmış gibi durunca ve bu kadar sık telefon görüşmeleri başlayınca sanki bir şeyler varmış izlenimi veriyordu bana.

Başına bir şey gelebilecek veya gelmiş olmasından korkuyordum.

Bugün yine Emir bize çaktırmamaya çalışarak -ki ben anlıyordum- etrafına sürekli dikkatli bakıyordu. Birini mi bekliyordu yoksa birinin gelmesinden mi korkuyordu emin değildim. Uzun zamandır emin olmadığım gibi... Ama bir anda telefon geldi. Dediğim gibi son zamanlarda çok sık telefon geliyordu ama bu telefon, diğer gelen telefonların aksine çok daha önemli olsa gerek Emir bize bir şey demeden apar topar gitti.

Ciddi söylüyorum.

Normalde endişelenmemem için elinden geleni yapan Emir, bana tek bir şey söylemeden gitti. Bir anda... Tabii günlerdir beni yiyen merakla bende peşinden gittim. Amacım sadece başına bir iş gelip gelmediğini sormaktı. Onun için korktuğumdan peşinden gitmiştim. Ona yardım etmek, destek olmak istemiştim. Gerçekten başka bir amacım yoktu.

Fakat yanına gittiğimde o cümleleri duyacağımı nereden bilebilirdim ki? Bundan sonra hepimizin hayatını etkileyeceğine emin olduğum o sözleri...

Hepimizi mahvedecek o sözler...

Bilseydim yine gider miydim açıkçası bilmiyorum. Veya daha erken gidip tüm konuşmasını dinler miydim onu da bilmiyorum. Ama bu duyduğum tek bir cümle hayatımı, hayatımızı değiştirecek onu biliyorum.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Kiminle konuştuğunu ne hakkında konuştuğunu veya ne konuştuğu anlamamıştım. Zaten duyduklarımı dinlediğim için değil yanına konuşmak için yaklaştığım bir anda duymuştum. Haliyle dikkatim konuşmasında olmadığı çok fazla anlayamamıştım.

Başında ne konuştu bilmiyorum. Fakat onun yanına ulaştığımda beni korkutacak bir o kadar da endişelenmeme sebep olacak o cümleleri kurmasının hemen ardından telefonu kapatmıştı.

Kapatmadan önce de şu kelimeleri çok net duydum günlük;

"... Artık hepimiz tehlikedeyiz. Katil her an ortaya çıkabilir."

Merhabalar, nasılsınız?

Emir, Rüya'yı bulabilecek mi?

Loading...
0%