@zeeyneep41
|
Heyoo yeni bölüm geldi.
Bölümü şarkı ile dinlemenizi tavsiye ederim :)
Oy ve yorum ile destek olmayı unutmayınız. (Yıldızlara basmadan geçmeyin)
Yorumlarda benimle buluşmayı unutmayın.
Keyifli okumalar dilerim.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Bu uzun bir hikâyedir Ömer ağam öyle ayaküstü anlatılmaz. Bacım, İstanbul'da yaşardı ve yaklaşık sekiz yıldır gelmezdi. Gelişine bir yemek yiyeceğiz. Sizin otelin restoranının yemekleri güzel derler. Bugün orada yemek yiyeceğiz. İstersen sende katıl bize Ömer ağam."
Ömer ağa, Mehmet ağanın bir İstanbul'lu kadınla evlilik yaşadığını biliyordu ama tüm hikâyeyi bilmediği için kurcalamak istemedi. Sahi ne demişti Ateş? "Bu uzun hikâyedir Ömer ağam öyle ayaküstü anlatılmaz. Neydi bu kızın hikâyesi? Bugün bu cümleyi ikinci kez duyuyordu.
***
Flash Back
Sabah tepede Berzan ağa ve amcaoğlu olan Azat ile yemek yiyen Ömer, duyduğu şarkı ile neye uğradığını şaşırmıştı. Bir kadın tepede, bir taşın üzerine oturmuş içli içli türkü söylüyordu. İçine dokunmuştu ve kızı izlemeye başladı. Herkes duyuyordu onu ama Ömer farklı duyuyordu. Hıçkırık sesi ile duraksayıp tekrar söylediği türkülerle mest etmişti herkesi.
"Bir derdi mi var acaba?" diye düşünürken sesli söylediğini fark etti.
"O kızı tanıyorum ben. O bizimkilerin sınıfından bir kızdı. Adı Zeynep'ti sanırım bilemeyeceğim. Samyeli'lerin kızı."
"Sabah sabah tepede bir taşın üstünde neden ağlıyor?"
"Valla Ömer o kız giderken bir şeyler duymuştum ama ne kadar doğru bilemeyeceğim. Hatırladıklarım da öyle ayaküstü anlatılacak şeyler değil. Uzun hikâye anlayacağın."
Ömer, merak etse de kurcalamamış ama öğrenmeyi kafasına not etmişti.
***
"Ben sizi rahatsız etmeyeyim Ateş ağa. Sizin baş başa konuşacaklarınız vardır."
"Estağfurullah ağam. Şeref verirsiniz. Hem Ömer ağa bir yerde Zeynep varsa emin ol oralarda Bahar'da vardır. Kesin onu da davet etmiştir."
Zeynep gözlerini kaçırırken gülümsedi çünkü doğruydu. Birlikte çarşıda biraz oturacaklardı ve alışveriş yaparak akşama hazırlanacaklardı. Ömer ağa ve Ateş'te Zeynep'in bu haline gülümserken;
"Ateş, Bahar benim arkadaşım değil, kardeşim gibi. Seninle dışarı çıkarken, onu yalnız bırakamam. Akşamı netleştirdiysek ben gidiyorum. Sonuçta Bahar çarşıda beni bekliyordur ve şuan bana kızmaya başladığına eminim! Ateş, senin işin çok mu?"
"Biraz işlerim var. Neden?"
"Belki beni bırakırsın demiştim. Şoförü yolladım ve insanların sağlığı için benim araba kullanmamam en doğrusu."
Zeynep araba kullanırken fazla stres yaşıyordu ve bağırmaya başlıyordu. Kurallara dikkat eden Zeynep önde ki araçların sinyal vermemesine bile kızarken, bazen tartışmalara dâhil oluyordu. Bazen strese bağlı olarak ufak kazalar yaptığı için cesareti de kırılmıştı. Ateş'in ise bugün fazlasıyla önemli işleri vardı ve kafasını kaşıyacak vakti yoktu.
"Sana taksi çağıralım. Benim bu sıralar işlerim fazla yoğun. Birazdan şirket içi toplantılarım var. Bir iki firma ile toplantım var."
Ömer ağa ise fırsattan istifade ederek Zeynep'i götürmek isteyebilirdi ama yanlış anlaşılmamak için susmayı tercih etmişti.
Ömer vedalaşarak oradan ayrıldığında şirketin önüne arabasının gelmesini beklemişti. Arabalar sırayla dizilirken Ömer kendisi için açılan kapıdan arabaya binecekti. Tam o sırada şirketten çıkmış taksinin gelmesini bekleyen Zeynep'i gördü. O sırada göz göze geldi Zeynep ve Ömer. Kendisine doğru yaklaşan Ömer'i görünce, Zeynep biraz tedirgin bir şekilde Ömer'e döndü.
"İsterseniz sizi bırakalım Zeynep Hanım."
"Teşekkür ederim ama sizi rahatsız etmeyeyim ağam."
"Ne rahatsızlığı. Asıl sizi burada bırakırsam rahatsız olurum."
"Taksi de geldi zaten. Ayıp olmasın. Hem şimdi insanlar olur olmadık konuşmalara başlar. Siz zaten daha iyi bilirsiniz ağam."
"Siz merak etmeyin. Buyurun lütfen."
Ömer, Zeynep'i arabasına doğru yönlendirirken Zeynep heyecanla tökezlememek için dikkat ediyordu. Aslında sakar birisi değildi ama bazen heyecanlandığında sakarlık yapabiliyordu. İçinden dua ederek arabaya binerken Ömer ağada mutluluktan uçacaktı ama bunu belli etmedi. Sağ kolu olan Murat'a dönerek;
"Murat, taksiyi halledin. Önce çarşıya Zeynep Hanımı bırakıyoruz."
"Tamam ağam. Hemen hallediyorum."
Şoför Ömer için açtığı kapıyı kapatarak yerine geçmişti. Murat taksiye yüklü miktarda para vererek geri göndermişti. Taksiyi gönderdikten sonra ağasının bulunduğu aracın önünde bulunan şoförün yanına oturduğunda yolculuğun başlama işaretini tüm araçlara vermişti.
Yolculuk boyunca hiç konuşmayan Zeynep ve Ömer birbirlerine kaçamak bakışlar atarak yolun sonuna gelmişti. Yaklaşık on beş dakikalık yolun sonunda çarşının girişinde araçlar durmuş ve Zeynep için veda vakti gelmişti. Şoför ve Murat arabadan inerek iki kapının yanında kapıyı açmak için hazırda bekliyordu. Yolculuğu bitirmek için vedalaşma vakti geldiğinden Ömer'e dönen Zeynep;
"Ben çok teşekkür ederim. Size zahmet verdim."
"Ne zahmeti, benim için sorun değil."
Zeynep söyleyecek sözü olmadığından arabadan inmek için kapıyı açacağı sırada şoför kapısını açmıştı. Zeynep ise aklındaki soruyu sormadan gitmek istemedi.
"Siz hep böyle ordu ile mi gezersiniz?"
Ömer ağa bir an gelen bu soruyla afallasa da gülümsemeye başladı.
"Sizce çok kişi mi var?"
"Sence az kişi mi var?"
"Ben sadece bir aşiret ağası değilim Zeynep Hanım. Beylik ceketinin getirdiği birçok sorumlulukla birlikte birçok düşmanı da barındırıyor. Beylik ceketi önemlidir. Kimse bu kadar güçlü birini hayatında istemez" Ömer'in sözlerini Zeynep tamamlamıştı.
"İnsanlar düştüğünüzü bile görmemeli... Zira bir kere düşerseniz, üstünüze basmak isteyen çok olacaktır. Sizin işiniz de zormuş. Bende sizi tutuyorum. Kusura bakmayın" diyerek Ömer'e bakmıştı. Vedalaşmak bile zor geliyordu ama artık Bahar onu beklemekten sıkılacaktı. Arkasını döndüğü sırada Ömer hızla soru sormuştu.
"Sizce akşam size katılmalı mıyım?"
Sessizce Ömer'e dönerek ne cevap vereceğini düşünürken gözleri bir an Ömer'in ellerine kaymıştı. Aşiret ağalarının taktığı ağalık yüzüğü dışında yüzüğü olmadığını görünce "Acaba bekâr mı yoksa yüzük takmayı mı sevmiyor?" diye içinden geçirdi. Aklına gelen cümle ile ne diyeceğini bilmeden Ömer'e bakarken birden;
"Sizce katılmak istiyor musunuz?"
Ömer ağa gülümsedi. "Bu sizceler başımıza dert açmasa bari" diye içinden geçirdi. Başını sallayarak onayladığı Zeynep'e bakıyordu. Zeynep ise aklındaki soruyu merak etmekten çok sormayı istemişti. Bir cesaret anlamak için düşüncelerini dile döktü.
"Eşinizi ve sizi bekliyoruz o zaman. Şimdi izninizle ben gideyim. Zira alışveriş yapmam lazım. Bahar bekliyor. Görüşmek üzere ağam" diyerek arkasını dönerek gitti.
Ömer ise içinde kalan cümleyle baş başa kalmıştı. Bir korumayı Zeynep'i korusun diye bırakırken "Uzakta dur. Bir şey olursa müdahale et ve haber ver" dedi. Zeynep yanında kimse olmadan gezecekti ve Ömer daha tanımadığı bu kıza bir şey olur korkusu yaşamıştı.
Zeynep'in "Eşinizle sizi bekliyoruz" dediği cümle aklına gelince canı sıkılmıştı ama aklına gelen muziplikle telefonu eline alarak Berfin'i aradı. Akşam için hazırlanmasını isteyerek otele döndü. Akşam için heyecanla işlerini yapmaya çalışıyordu ama odaklanmakta çok zorlanmıştı.
Zeynep ise kardeşi gibi gördüğü Bahar'ı görünce sarılmış ve gözlerinde biriken yaşları arkadaşının omuzlarına dökmüştü. Yedi yılda sadece telefon ile görüşen iki yakın arkadaş, birbirlerinden ayrılarak kendilerine içecek bir şeyler sipariş verdiklerinde Zeynep biraz acıkmış hissediyordu.
"Kuzum çok değişmişsin. Sembusek seven kardeşim şuan salata ile karın doyuruyor."
"Bahar gözlüm, sembusek hala seviyorum ama onu sizde yiyeceğim. Hem akşam yemeğine de fazla bir zaman kalmadı. Şimdi çok yersem akşam yiyemem. Ateş'le bu konuda uğraşmak istemiyorum."
İki arkadaş gülerek muhabbete devam ettiler. Bir süre sonra alışveriş yaptıktan sonra gittikleri kuaför salonunda hazırlanarak akşam için gelen Ateş'in yanına giderek arabaya bindiler. Birlikte Ömer'inde bulunduğu otele gittiler. Zeynep'in aklında sadece Ömer'in evli olup olmadığını öğrenmek vardı.
Bahar'la da konuşamadığı bu konu içinde kalmıştı. Sonunda masaya oturduklarında Zeynep manzaraya âşık olmuş gibi bakıyordu. Restoranın teras kısmında oturduklarından Mardin'i görebiliyordu Zeynep.
Otel Mardin'in Merkezi konumuna yakın hafif yüksek bir bölümdeydi. Eski mimari yapılarda tasarlanmıştı. Dışardan bakan birisi taştan bir otel hissine kapılıyordu. İçeri girdiğinde ise gayet modern ve spor tarzın hâkim olduğu bu otelin manzarası mükemmel denebilecek kadar güzeldi.
Mardin'in eski mimari yapılarını, güneşin batışını ve çevrenin tarihi eserlerini görebilme imkânı sunuyordu. Sonunda garson gelmiş ve menü getirmişti. Ateş ise garsona Ömer ağanın geleceğini söyleyerek siparişleri bekletti.
On dakika kadar sonra gelen Ömer'in yanında bir kadını görünce Zeynep'in yüzü düşmüştü. Masaya gelince Ömer, Berfin'le Zeynep'i tanıştırarak masaya oturmuştu. Zeynep manzarayı izlerken içinden "İyi ki Bahar'a anlatmamışım. Aptal Zeynep. Adam evliymiş" diye geçirdi.
Menüye dönerek siparişlerini seçmeye devam ederken, Ömer ara ara Zeynep'i izliyordu. Sonunda sipariş vermek için çağırdıkları garsona isteklerini belirtikten sonra muhabbete başladılar.
Zeynep aklında olan düşüncelerden sıyrılamıyordu. "Evliyse neden kalbim sızladı. Kim bu adam?" Zeynep bunları aklından geçirirken, Bahar arkadaşının daldığını fark ettiği için arkadaşına döndü.
"Zeynep!"
"Efendim Bahar gözlüm."
"Daldın. Bir şey mi oldu?"
"Hayır! Sadece manzara çok güzel. Kim burayı izlerken dalmaz ki?"
Bu sırada Berfin söze girince Zeynep ne olduğunu anlamak için birkaç dakika bakakaldı. Anladığında ise içini bir sevinç kaplamıştı.
"Evet! Abimin odasında da böyle bir manzara var ve o da izlemeyi seviyor."
Zeynep içinden "Abisiymiş, abisiymiş" diye nidalar atıyordu. Dışından belli etmeden konuyu değiştirmek isterken yemeklerin gelişiyle herkes susmuştu. Masaya gelen yemekler çok güzel görünürken Zeynep yemeklere gülümsemeye başladı.
Yemekte okul anılarından bahsederken Zeynep, Berfin'i tanımak istiyordu ama başta soğuk kaldığı için konuya girememişti. Sora bir okul anısıyla konuya girmek istediğinde de biraz hüzünlenmişti.
"Bahar hatırlıyor musun? Bir gün biz okuldan kaçmaya çalışırken yakalanacaktık diye seni hızlıca itmiştim. Sen duvarın öteki tarafına düşünce yanına atlamıştım. O zamanlar Ateş liseye geçti diye rahatız demiştik ama duvarın öteki tarafında Ateş vardı."
"Ay evet! Hatırlıyorum. Eziyet olsun diyerek bizi her gün tehdit etmişti. Resmen ödevlerini bize yaptırmaya geliyordu."
Kızlar gülümserken aklına gelen dönemlerde yaşadıkları bir lanet gibi gözlerinin önüne geldiğinde hüzünlenmişti. Zeynep'in hüzünlendiğini fark eden Bahar, konuyu değiştirmek isterken pot kırmaya başlamıştı.
"Birde Ateş abi kızma ama Zeynep'in bir belalısı vardı. Ay ne çekmiştik ondan. Hatırlıyor musun Zeynep?"
Zeynep, Bahar'ı dürterek Ateş'i işaret etmişti ama çok geç kalmıştı.
Bölüm Sonu
Oy ve yorum ile destek olmayı unutmayınız.
|
0% |