Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Bölüm 3

@zeeyneep41

Heyoooo yeni bölüm geldiii.

 

Bölümler nasıl ilerliyor? Fikirlerinizi bekliyorum.

 

Sizden gelen olumlu ve olumsuz tüm yorumlarla kendimi düzenlemeye devam ediyorum. kitap yolundaki en büyük destekçilerim, hepinize çok teşekkür ediyorum.

 

Güzel bir bölüm olmasını diliyorum.

 

Keyifli okumalar dilerim şekerlerim.

 

¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨

 

Kızlar gülümserken aklına gelen dönemlerde yaşadıkları bir lanet gibi gözlerinin önüne geldiğinde hüzünlenmişti. Zeynep'in hüzünlendiğini fark eden Bahar, konuyu değiştirmek isterken pot kırmaya başlamıştı.

 

"Birde Ateş abi kızma ama Zeynep'in bir belalısı vardı. Ay ne çekmiştik ondan. Hatırlıyor musun Zeynep?"

 

Zeynep, Bahar'ı dürterek Ateş'i işaret etmişti ama çok geç kalmıştı.

 

"Kimmiş o belalı?"

 

             ***

 

"Abi çocukluk işte. Zaten bir şey olduğu yok. Bahar biraz abarttı değil mi Bahar?"

 

Zeynep'in sesi biraz uyarıcı çıkmıştı. Ömer ise içinden "Acaba hala seviyor mu? Sevdiği birisi var mı?" diye geçirdi.

 

"Zeynep! Böyle kolay kapanmaz bu konu? Söyleyin bakalım siz o okulda neler karıştırdınız?"

 

"Valla Ateş abi bir şey karıştırmadık. Ben hele çok masumum. Baran Ateşoğlu var. Sizim sınıftaydı ve her sabah elinde gül ile gelirdi. Zavallı çocuk yüzünden mahallede gül kalmamıştır eminim" dedi bir çırpıda. Ömer'in damarlarında kıskançlık dolaşırken Ateş'in kan beynine sıçramıştı.

 

"O çocuk bana seni sorup dururdu! Bende arkadaşı diye ses etmezdim. Bak sen Baran'a bak hele. Karşıma çıktığında sorarım hesabını."

 

"Abi lütfen. O zaman küçüktük ve ben ona beni sevmemesi gerektiğini anlattım. Eminim bunca yıl sonra birilerini bulmuştur hayatına. Beni unutmuştur."

 

"Evet, bence de unutmuştur. Sonuçta Zeynep gözünü kararttığı bir gün Baran'a senin için bir şey pişirdim diyerek gözlerini kapattırdı. Baran'ın getirdiği çiçeği ağzına sokarak gitmişti. Herkes gülünce Baran çok kızmıştı."

 

"Unutmasa da unuttururuz."

 

Zeynep göz devirirken Berfin konuyu değiştirmek istedi. Zira abisinin kıskançlık yaşadığını anlayabiliyordu ve konuya dâhil olmaması için konuyu değiştirmeye çalışmıştı ama bilmediği bir şey vardı. Bilmediği Zeynep'in yaralarıydı ve yaraların kabuklarını kaldıracak bir soru silsilesi başlamıştı.

 

"Zeynep, sen burada mı okudun?"

 

"Evet. İlk ve ortaokulları Mardin'de okudum."

 

"Sonra neden gittin?" Berfin'in bu sorusu karşısında sessizliğe bürünen masa Baran'ı unutmuştu. Ömer ve Berfin sorunun normal olması ama cevabın gelmemesine şaşırsa da belli etmemişti. Sonunda Zeynep sessizliği bozmuştu.

 

"Bu uzun bir hikâye öyle ayaküstü anlatılacak bir şey değil" dediğinde Ömer'in gözü seğirdi. Bu cümleyi duymak sinirlerine dokunsa da sessiz kalarak konuyu anlamaya çalışmıştı.

 

Bu sırada Zeynep'in telefonuna gelen mesaja gülümsemesi Ömer'in içine kurt düşmesine sebep olmuştu. Zeynep ise bu durumu kullanmak istemişti. Madem Ömer eşini getir dediği için kardeşini getirdiğini belirtmemişti, Zeynep'te Savaş'ın kim olduğunu belirtmemeyi düşündü ama planını bozan bir çevreye sahip olduğunu anlaması uzun sürmemişti.

 

"Kim o Zeynep? Neden güldün?" Ateş sorduğu soruya cevap bekliyordu. Zeynep'in sevgilisi olup olmadığını bilmek istiyordu. Zira ona yakın olmasının bir sebebi vardı. İlk defa sebebi olarak kardeşine yakın duruyordu ama kimse bunu bilmiyordu.

 

"Savaş mesaj atmış. Kuaförde hazır olunca resim çekip atmıştım."

 

"Ne demiş abin?"

 

Zeynep "abin" dediği yere takılmıştı. "Ne yani Ateş. Detay vermenin zamanı mıydı?" diye içinden geçirdi.

 

"Çok beğenmiş. Ne zaman geliyorsun diyor."

 

"Daha yeni geldin."

 

"Savaş bana düşkündür. Biliyorsun bunu."

 

Ateş başını sallarken Ömer ve Berfin olaylardan uzak kalmıştı. Ömer ağa olduğu için biraz daha geri planda tutarken kendisini Berfin sormak istemişti.

 

"Senin başka bir abin daha mı var?"

 

"Evet!"

 

"Neden burada değil?"

 

Zeynep ne diyeceğini bilmezken Bahar söze girdi.

 

"Savaş abi serttir. Mardin'i de pek sevmez. Aşireti de kabul etmez. Zeynep'in annesi İstanbul'dan gelmişti. Gittiklerinde de Savaş abi bir daha Mardin'e gelmedi. Zeynep'i almak için gelmesi dışında" diyerek kısaca özetledi.

 

"Ateş, tepeye gidecektik. Kafe açmışlar. Kahveyi de orada içelim mi?"

 

"Olur güzelim. Haydi, ben hesabı öderken siz aşağı inmeye başlayın. Ömer ağam sizde gelin isterseniz."

 

Ömer, Berfin'e bakmıştı. Berfin ise başını olumlu anlamda sallarken, Ömer;

 

"Misafirlerime hesap ödetmem ben Ateş ağa. O cüzdanı cebine sok!"

 

Zeynep ise söze girerek mahcup olmamak adına konuştu.

 

"Ömer ağam, misafir evde olur. Ateş ödeme yapmazsa otelin bir müşteri kaybedecek. Değil mi Ateş?"

 

Ateş Zeynep'in cesaretine bakarak başını salladı. Ömer ağa kimsenin kendisi ile böyle konuşmasına izin vermezdi ama Zeynep'e ses etmemişti. Ateş ise ödeme için giderken herkes asansörün gelmesini beklemeye koyulmuştu. Bu sırada Ömer, Berfin ve Bahar'a işaret vererek biraz uzaklaşmasını istedi.

 

"O zaman konağıma misafir olarak gelin. Bu gün için mahcup kalmak istemem."

 

"Bizi misafir etmek zorunda değilsiniz ağam."

 

"Ben misafir etmek isterim. Anam misafiri pek sever. Sizin gibi misafire de bayılır."

 

"Sizin gibi derken?"

 

"Sizin gibi... Hanım ağa olabilecek..."

 

Ömer'in söyledikleri ile çekilmesi bir olmuştu. Zeynep ise hızlanan kalbi ile ne olduğunu anlamadan kızlar yaklaşmıştı ve asansör geldiğinde Ateş'inde içerden çıktığını gördüler. Hep birlikte asansöre binerek aşağı indiler. Şimdi nasıl gideceklerini düşünürken;

 

"Ay inşallah kimse yoktur. Oturup kahve içeriz."

 

Ömer ağa Zeynep'in bu dileğini yerine getirmek için Murat'a talimat vermişti. Murat talimatını yerine getirmişti ve arabalar gelince nasıl bineceklerini düşünen Ömer ağanın düşünmesine gerek kalmadı. Pek istediği gibi olmasa da Zeynep bir fikir sunmuştu. "Kızlar bir arabaya binsin. Siz iki erkekte başka arabaya binersiniz" diyerek sunduğu fikirle biraz Berfin'i tanımak istemişti. Sonunda Zeynep'in fikri ile yola çıktılar.

 

Arabada birbirini daha iyi tanımak için konuşan kızlar birbirine ısınmışlardı. Zeynep ve Bahar, Berfin'le yakınlaşırken, Berfin'de Zeynep ve Bahar ile yakınlaşıyordu. Birbirleriyle konuşarak gülerek yolun nasıl geçtiğini bile fark etmemişlerdi. Yarım saatlik yolun sonunda tepeye gelmişlerdi ve akşam serininde biraz olsun üşüyen Bahar direk kafede bulunan şöminenin yanına geçmişti.

 

"Resmen eşref saatindeymişim. Keşke başka bir dilek dileseymişim. Kafe resmen boş."

 

Zeynep, dilediği dileğin gerçekleştiğini düşünürken Ömer'de içten içe mutlu ettiği kadının mutluluğuna seviniyordu. Sabah ağlarken gördüğü kadın şuan gülümserken Ömer'in içi çiçekler açmıştı. Ağlarken beğendiği kadın gülerken güneş açıyordu. Herkes için akşamken Ömer için gün yeni başlamış gibiydi. "Bu kadın hep gülsün" diye geçirdi içinden. İlk gördüğünde anlamıştı zaten bu kadın onun kaderiydi ve kalbi bu yüzden hızlanmıştı.

 

Kendisi bilmese de kalbi bilmiş, hatta onu hissetmişti. Sabah burada denk gelmeleri ne güzel bir tevafuktu.

 

"Üşümüşüm ben. Nereye oturacağız?" diye sordu Bahar.

 

Zira burada konum olarak en altta kendini gördüğü için şöminenin yanında oturalım diyememişti ama kardeş gördüğü Zeynep onu da düşünmüştü.

 

"Senin için şöminenin yakınına oturalım mı bahar gözlüm?"

 

Berfin bu iki yakın arkadaşı tanıdığı için kendisini çok mutlu hissediyordu. Dünyanın en şanslı iki arkadaşıyla aynı ortama düştüğü için abisine minnet duymuştu. Ömer ise Berfin ve Zeynep'in anlaştığını görünce mutlu hissetmişti. Aklına Berfin'i ilk gördüğü anda yaşadığı hayal kırıklığı gelince, Ömer ağa gülümseyerek "Acaba o da benim gibi mi hissediyor?" diye düşündü.

 

Muhabbet başladığında Zeynep arkadaşlarını sormaya başladı. Herkesin dikkatle dinlediği muhabbetlerde Ömer ve Ateş'in tanışma hikâyeleri ve Ateş'in okul hikâyeleri anlatılırdı. Zeynep'in anlatacak çok hikâyesi olmadığı için dinliyordu. Normal bir çocukluk geçirmediği için anıları çoğunlukla Bahar'la ve Savaş'laydı.

 

Ömer ise Zeynep'i dinlemek istiyordu. Şu ayaküstü anlatılamayan hikâyeyi de deli gibi merak ediyordu. Araştırmaya başlamıştı ama yaşayan kadar detaylı bilemezdi. Hissediyordu Ömer, bir şey vardı ve bu Zeynep'i üzüyordu. Tüm detayı öğrenerek onun yaralarını sarmayı düşündü.

 

Kendi kendine "Eğer o da beni severse, onun için çabalayacağım, gerekirse de savaşacağım ama onu yalnız bırakmayacağım. Eninde sonunda onun yaralarını sararak onu dünyanın en mutlu insanı yaparak hayatı olacağım" diyerek kendi kendisine söz verdi.

 

Zeynep'in haberi yoktu ama güzel günler ona geliyordu. Hayat hep acımasız davranmıştı onlara ama artık mutluluk onunla olacaktı. Sekiz yıl sonra geldiği memleketinde gerçek aşkı bulacağını nereden bilebilirdi ki? Her şey burada başlamıştı ve burada bitecekti. Kader ağlarını birçok kez bu noktada atmıştı ve atacaktı da... Zeynep bu tepede yaşadıklarını ve yaşayacaklarını bir ömür unutmayacaktı.

 

Muhabbet ettikleri sırada biraz sessizlik olunca Zeynep gitmeden bir türkü söylemek istemişti. İçinden geliyordu ve kendisini tutmak istemedi. Zeynep bir yudum su içerek yalandan öksürükle boğazını temizledi. Herkes Zeynep'e bakarken gözlerini kapayınca anladılar ne olacağını. Gözlerini kapayan Zeynep nefes aldı ve kalbinden geçen dizeler dudaklarından dökülmeye başladı.

 

Nurettin Rençber'in Ezo isimli türküsünün dizeleri, Zeynep'in ağzından kuş olup uçuyordu. Kuş olup uçan her bir dize, herkesin kalbine dokunuyordu. Zeynep bir türkü söylerken onu sadece söylemezdi. O şarkıyı yaşar ve yaşatırdı.

 

Zeynep'i dinleyenler hüzünlü bir gülümseme ile duygudan duyguya geçmişti. Ömer ve Berfin hariç herkes, Zeynep'in acılarına üzülürken Ömer karşısındaki kadının neler yaşadığını bilmek istiyordu. Onu böyle içli türküler söyletecek neler yaşadığını öğrenmek için bekleyecekti.

 

Beylik ceketini ölen babasından devralırken, hayatta hep sorumluluk ve sınavlarla uğraşacağını biliyordu. Beylik ceketinin ona verdiği o büyük sorumluluk, ona aşkı da yasaklamıştı. Aşiretin zamanı geldiğinde ona sunacağı kızlardan biriyle evlenecek ve hayatına bu şekilde devam edecekti.

 

Ta ki şu ana kadar. Şu an kimse ona birini veremezdi. Ömer ağa ilk kez yaşadığını ve nefes aldığını hissediyordu. Bunu bırakmak kolay olabilir miydi? Bu duygu için savaşılmaz mıydı? Ömer ilk kez kalbini titreten bir kadın bulmuştu ve elinden geleni yapmazsa kendini yaşıyor saymazdı.

 

Tıpkı boğulan birinin son anda nefes alması, gözleri görmeyen birinin göz ameliyatı sonrası gözlerini bir manzaraya açması, duymayan birinin ilk defa güzel bir müzik duyması gibi özel ve güzel bir andı. Şimdi bu hisleri yaşamışken bırakmak ölüme eşdeğerdi.

 

Oy ezo yalnızlık ezim ezo.

 

Oy ezo görmüyor gözüm ezo.

 

Oy ezo tutmuyor dizim ezo.

 

Tükendim dön gel ezo.

 

"Tükendim dön gel ezo" derken sesi de tükenmişti. Zeynep yavaşça gözlerini açmış ve herkese tek tek bakmıştı. Gözlerinde o beğeniyi gördüğünde, kendini daha da iyi hissetmişti.

 

Yıllardır her an birilerinin gözünde beğeni arardı. Ne kadar terapi görse de bu huyundan asla vazgeçememişti. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, her zaman o beğeniyi arıyordu. Anne ve babasından yeterince takdir göremediği için olduğunu düşünüyor ve çaresizce bunu yapmamak için kendi ile cebelleşiyordu.

 

"Berfin! Türkü sever misin?"

 

Berfin türküyü babasının dinlediği zamanlarda çok sevmese de her kız çocuğu gibi babasına olan aşkıyla seviyormuş gibi davranırdı ama babası vefat edince özellikle özlediği zamanlarda babasının dinlediği türküleri dinlerdi. Evet, anlamında başını salladığında;

 

"Rahmetlik babam severdi. Şimdi de biz seviyoruz" dedi.

 

Zeynep baş sağlığı dilerken kendisini kötü hissetti. Kendi annesi kanayan yarayken, başkasının babasının ölümü de ona yaraydı. "Demek ki her giden bir yara bırakıyor içimizde" diye geçirdi içinden.

 

"En sevdiğin türkü nedir?"

 

"Neşet Ertaş severim ben. Özellikle yolcu isimli türküsünü severim. Abim de genelde Onur Akın sever ama yine de hepsini dinliyoruz. Değil mi abi?"

 

Bölüm Sonu

 

Oy ve yorum ile destek olabilirsiniz.

 

Loading...
0%