Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Bölüm 11

@zeeyneep41

 

Heyoooo Yeni bölüm geldi.

 

 

Satır aralarını yorumlarla doldurmayı unutmayınız.

 

 

Yıldızlanmak için yıldızlara dokunalım...

 

 

Keyifli okumalar dilerim.

 

 

~~~~~~~~~~~~~~~

 

 

"Ne diyorsun kadın sen. O benimde oğlum. Gideceksen tek gideceksin ama bil ki bizde gelinlikle gelinir, kefen ile gidilir!" demişti. Oğlunu bırakıp gidemeyeceği için böyle söylemişti. Demet ise sessizdi. Mehmet bu sessizliği fırsat bilerek gitmişti. O kadına gitmişti.

 

*** 

 

 

Günümüz

 

 

Ömer duyduklarını değerlendirirken kendi içine dalmıştı. Zişan Hanım ise gönül dostu arkadaşının yaşadıklarına üzülmüştü ama daha üzücü olanı gittikten beş sene sonra ölüm haberinin gelmesiydi.

 

 

Zeynep o zamanları hatırlamıyordu ama yaşadıkları zihninden silinmeyen kötü anılar olarak kalmıştı. Silmek istediği ama silemediği...

 

 

Bir lanet gibi...

 

 

Zeynep anlatırken Berfin'de gelmişti. Biraz olsun dinlediği anıların kötülüğüne üzülürken Zeynep'in annesinin yaşayıp yaşamadığını bilmiyordu. Sormak istiyordu ama nasıl soracağını da bilememişti.

 

 

Aslında günü güzel geçsin istemişti ama yine de annesinin arkadaşı ile tanışmış olmaktan mutluluk duydu. Çünkü annesini sevmişse belki kızını da sevip kabullenebilirdi.

 

 

Ömrü hep kendini birine sevdirmekle geçmişti. Hep kabul görmek istemişti ama nedense ilişkiden kaçan Zeynep, bu sefer gerçek bir ilişki için istekliydi. Kalbi ilk defa bu denli hızlı atıyordu.

 

 

Ömer ise günü güzel geçirmek adına biraz muhabbet etmek istemişti. Bir süre güzelce muhabbet ettiler. Zeynep, Milhan ve Bahar ile buluşmaya gideceği için kalkmak istedi ama bunu dile getirmeye çekiniyordu. Sürekli saatine bakan Zeynep'e Ömer merakla bakıyordu.

 

 

"Zeynep bir planın mı var?" diye sorarken ne diyeceğini bilmiyordu. Zişan Hanım ise gençlerin yalnız kalmak istediğini düşünerek biraz yanlarından ayrılırken kızını da yanında götürmeyi ihmal etmemişti.

 

 

"Berfin hadi kızım, bizim biraz işimiz vardı ya onları yapalım. Sizi yalnız bırakıyoruz ama ayıp olmaz değil mi?" diyerek Zeynep'in utanmasının önüne geçmek istemişti. Zişan Hanım, Zeynep'i çok sevmişti ve istediği gibi bir gelin adayıydı. "Umarım siz evlenirsiniz" diye dua ederek gençleri yalnız bıraktılar.

 

 

Ömer Zeynep'i süzerken, Zeynep'te utangaç hallerde sağa sola bakıyordu. Ömer ağa ise onun bu hallerine gülümsemeye başladı. Zeynep zor bela Ömer'e çevirdiği gözleri ile gülümsediğini görünce kalbi yerinden çıkmaya niyet etmişti.

 

 

Bir adam bu kadar güzel gülmemeliydi. Aklını kaybetmek için bir neden arıyor olsa Ömer'in gülüşleri ona kâfi gelirdi. Gülümseyen sevdiğine gülümseyerek karşılık verdi Zeynep. Bir süre liseli âşıklar gibi gülümserken Zeynep'in telefonuna mesajlar gelmeye başlamıştı.

 

 

Mesajlarına cevap vererek iki saat sonra buluşmayı ayarladıktan sonra bir saat daha Ömer ile muhabbet etmek istemişti. Ömer ise Zeynep'in düşüncelerini merak ederken kendisi için haberleşmelerini biraz arttırmak istemişti.

 

 

"Zeynep seninle konuşmak istediğim bazı konular var" diyerek söze başlarken Zeynep, telefonu yanına bırakarak tüm dikkatini Ömer'e vererek dinlediğini göstermişti.

 

 

"Ben seninle sadece günaydın ve iyi gecelerden fazlasını konuşmak istiyorum. Sence de birbirimizi tanımak için daha çok konuşmamız gerekmiyor mu?" diyerek Zeynep'in ne düşündüğünü anlamaya çalışmıştı.

 

 

Zeynep ise sadece olumlu anlamda başını sallarken aklından geçeni de söyleyecek cesareti göstermişti. "Ömer ağa!" Ağa kelimesinin üstüne basarak konuşmuştu.

 

 

"Sen bir ağasın ve ben senin işlerinin yoğunluğunu bilmediğim için seni rahatsız etmek istemem" demişti. Aslında Ömer'den bir şeyler bekliyordu ama bu kadarını dile getirmişti.

 

 

Ömer ise telefonu ele alarak kardeşi Ahmet'i arayarak bir hafta işleri yürütmesini söyledi. Şirkete gitmeyeceğini ama buralarda olacağını belirterek telefonu kapatmıştı. Zeynep ise bunu beklemediği için kocaman gözlerle Ömer'e baktı.

 

 

"Ömer, mesaj attığında cevap verirdim. İşlerinle ilgilenseydin buna gerek yoktu" demişti ama bir yanıyla da kendini çok önemli hissetmişti. Ömer ise sevdiğine değerini belli etmek istediği için kendince "Senden değerli hiçbir şey yok" demeye getirmişti.

 

 

"Artık daha çok mesaj veya arama yaparsın değil mi Hanım ağam. Yoksa evlenmek zorunda kalırız, tanışmak için" diyerek gülümsemişti. Zeynep bu cümleyle kulaklarına kadar kızarmıştı ama ne diyeceğini de bilememişti. Artık yavaş yavaş kalkması gerektiğinde ise derin bir nefes alarak Ömer'e bakmıştı.

 

 

"Ömer, benim artık kalkmam gerekiyor" diyerek dikkatlice Ömer'e baktı. "Milhan ve Bahar ile buluşacağım. Aslında Berfin'de gelecek ama benim önce eve gitmem lazım" diyerek eklemişti.

 

 

Ömer, Milhan ismini duyunca biraz kıskançlık hissetmişti ama Zeynep'e hayatı zehir edebilecek bir adamda değildi. Sevdiğini hapis eder gibi kısıtlamak istemiyordu. Aklına otelde Bahar'ın anlattığı Zeynep'i seven kişi konusu gelmişti. Sahi kimdi o?

 

 

"Milhan kim Zeynep?" diye sorarken sesinin gayet normal çıkması için çabalamıştı ama yüzüne bakan onun kıskançlığını anlayabilirdi. Zeynep yaşadığı bu duyguları ilk defa tatsa da hoşuna gitmişti.

 

 

"Milhan arkadaşım. Ben Bahar ile yakın arkadaştım ama Milhan'da bizim yakın arkadaşımızdı. Yıllarca zaten kopmadığım iki kişidir onlar benim için kardeş gibidir" diye bir açıklama yaparken Ömer tam olarak istediği cevabı alamamıştı.

 

 

"Ben Milhan kimlerden diye sormak istedim" diye ekledi Ömer. Hala kıskançlığı üzerindeydi. Zeynep bu anın keyfini çıkarmak istemişti ama Ömer'in yüzündeki ciddiyet ona biraz daha açıklamazsa kıskançlıkla onların yanına geleceğini düşündürmüştü. İçinden geçen bu ifadeye "Yok! Hayır! Olmaz öyle bir şey!" diyerek ötelerken dudakları aralandı.

 

 

"Milhan Ateşoğlu. Tanıyorsundur..." diyerek kısa kesmişti. Ömer ise Berzan Ateşoğlu'nu tanıdığı için Milhan'ın onun kardeşi olduğunu da biliyordu. Güvenebileceği bir genç olduğu içinde içi rahatlamıştı ama bu onu seven kişiyi de öğrenmesi gerekiyordu.

 

 

"Şu Bahar'ın bahsettiği seni seven biri vardı... Sahi kimdi o?" diye sorduğunda Zeynep ise sessizce yutkundu. "Acaba neden sordu?" diye düşünürken sanki boğazı kurumuştu. Bir an öksürünce Ömer bir bardak su doldurmuştu ceylan gözlüsüne.

 

 

"Helal, helal... Bir su iç güzelim!" derken sesinde bir ima vardı. Zeynep ise suyu içtikten sonra Ömer'e baktı. "Şimdi bu nereden çıktı?" diye sordu. Sorarken bir cesaret sormuştu ama Ömer'in cevabını duymaktan biraz olsun çekinmişti. Elindeki bardaktan küçük yudumlar alarak zaman kazanmak istemişti.

 

 

"Merak ettim canım. Sonuçta seninle tanışıyoruz değil mi?" diye sormuştu. Zeynep ise rahat bir nefes alarak Ömer'e baktı. Kıskandığını kabul etmesi ne kadar zordu. Oysaki yüzünün her hattından belli ediyordu kendisini Ömer.

 

 

"O da Ateşoğlu ama Milhan'ın kuzeni. Baran Ateşoğlu" diyerek ekledi. Ömer Baran'ı tabi ki tanıyordu. İnatçı bir genç olduğunu da biliyordu. Acaba o da Zeynep'ten vazgeçmiş miydi? Bundan emin olması gerekiyordu zira Ömer'in Zeynep'i birileri ile paylaşmaya niyeti yoktu.

 

 

Ömer sadece başını sallarken, Zeynep'e eve bırakmayı teklif etti. Zeynep ise emin olmasa da kabul etmişti. Ömer ağa Zeynep'i bekleyecek ve sonra Berfin'i almaya geleceklerdi. Daha sonra buluşma yerine onları bırakacaktı. Berfin'e de haber verdikten sonra Ömer ağa ile Zeynep, Zeynep'in Zişan Hanımla vedalaşmasının ardından konaktan ayrıldılar.

 

*** 

 

 

Tüm bunlar olurken Mardin'in bir köşesinde Samyeli'ler de bir tuhaflık vardı. Mehmet ağa bu tuhaflığı farkındaydı ama artık eskisi gibi de kör değildi.

 

 

Olmayacaktı...

 

 

Hamit'i Ateş'in peşine adam takmasını isteyerek Ateş'in şoförünü hasta diyerek izine göndermişlerdi. Ateş ise sorgulamadan yanına aldığı adamın onu dinlediğinden habersiz arayan annesinin yanına gitmişti.

 

 

Zeynep geleceğini söylediğinde annesinin konağında kalmak istemişti ama Mehmet ağa buna izin vermemişti. Havva gidecek zaten sen gel kızım demişti. Havva'yı ise başka bir mahallede oturan kız kardeşine göndermişlerdi.

 

 

Zaten Zeynep gelirken beni sıkmayın, kalacağım süre bir hafta saygı duyun ve bana o kadını göstermeyin demişti. Kurallarını baştan belirtmişti ve aksi bir durumda gidecekti. Mehmet ağa kızını en azından ara sıra gelebilsin diye rahat ettirecek ve ona değen ellere gerekirse zarar verecekti. Zamanında yapamadığını şimdi yapacaktı.

 

 

Ateş annesiyle dışarıda bir arazide buluşmaya gittiğinde annesinin yanında bir adam vardı. Ateş tanımasa da annesinin yanına doğru ilerledi. "Sabah sabah ne için beni çağırdın anne!" diyerek öfkesini kustu.

 

 

Ateş babasından ağalığı devralmıştı ve babası gibi değildi. Adı gibi Ateş'ti. Öfkesi ile yakıp kül ederdi. Bir kere söylerdi ve üstüne laf istemezdi. Makamının hakkını verirken aşiretini iyi yönetiyordu.

 

 

"Bak! Beni evimden yolladığınız kıza bak!" diye eline bir zarf vermişti. Ateş ise bu duruma sinirlenirken elindeki zarfı açmaya çalıştı. İçinde Zeynep ve Ömer'in çeşitli yerlerde çekilen fotoğraflarını görünce ellerini yumruk yaptı. Dudaklarından sadece "Ömer ve Zeynep" isimleri dökülmüştü.

 

 

Öfkeden gözleri dönmüş gibiyken Havva'nın aklında tek bir şey vardı. O kızın buradan gitmesi ve sonsuza kadar gelmemesi. Ateş yanındaki şoförü çağırarak ekmeğine yağ sürmüştü. Zarfı ona vererek arabaya göndermişti. Araba çok uzak olmasa da, arabaya giderken resimlerden birini gizlice cebine atmayı başarmıştı.

 

 

"Sen bunları nasıl buldun anne?" diye soran sesinde öfke vardı. Havva Hanım ise önceliği o kızın Ömer'den uzaklaştırmaya vermek isterken Ateş'in sorduğu soruya sinirlenmişti.

 

 

"Oğul sen beni sorgulamak yerine, kardeşim dediğin kızı sorgula. O kadının çocuğundan sana kardeş olmaz anla bunu. Namusumuzu iki paralık etmiş bak şuna!" diye çemkiren annesinin söyledikleriyle elini daha sert yumruk yapmıştı.

 

 

"Anne ağzından çıkanı kulağın duysun. Bir hatadır olmuş. Ömer ağada namusla oynayacak adam değildir. Bu söylediğin bile ölüm sebebin olur, sus!" diyerek tanıdığı adamı savunmuştu.

 

 

Ömer ağa hakkında korkudan kimse konuşamazdı. Gençti ama korku saçardı. Kendinden büyük herkes ona hürmet ederdi. Merhametli bir adamdı ama cezaları çok ağırdı. Herkese kök söktürebilecek kişiydi. Adalet der başka bir şey demezdi. Adaletten asla ödün vermezdi.

 

 

"O kızın oyunu bu aç gözünü!" diye çemkiren annesine bakarken Ateş'in kafası karışmıştı. Annesine bakarken ne demek istediğini çözmeye çalışmıştı. Zeynep, kardeş bildiği kızın oyun oynayacak biri olmadığını düşünürken annesinin bu düşüncesi nereden çıkmıştı.

 

 

"Ne oyunu? Ne diyorsun sen anne?" diyerek çemkirdi annesine. Belki yaptığı hataydı ama yine de annesine olan saygısını çoktan kaybetmişti Ateş ağa. Zaten Havva'da onu öyle yetiştirmişti.

 

 

"O kız, bizden intikam almak istiyor! Ah benim saf yavrum. O kızın annesi de öyle yılandı. Efsunludur onların sözleri, kanma. Belli ki Ömer ağayı da efsunlamış. Ömer ağa ile evlenip Mardin'in Hanım ağası olmak istiyor. Hanım ağa olacak ve bizi cezalandıracak. Gör bunu oğlum gör" diyerek oğlunu kışkırttıktan sonra dönüp gitti.

 

 

Artık Ateş'in içine o kurdu koymuş ve buna engel olması için bir şeyler yapmasını istemişti. Ateş biliyordu ki, Zeynep'e yaptıklarının cezası ölüm bile olabilirdi. Annesini ne kadar sevmese de, ölmesini istemezdi Ateş. Ateş'in içine şüphe ekmek için Havva'nın ağzından tek bir cümle döküldü.

 

 

"Gerçekten ona inanıyor musun?"

 

 

İçi parça parça oldu Ateş'in. Annesi için üzülen adam biraz boş arazide yürümeye başladığında Hamit'in yanına koyduğu şoför hızlıca Mehmet ağaya haber vermişti. Aldığı fotoğrafı yerine koyarken Ateş'e yakalanmadığı için rahat bir nefes almıştı.

 

 

Mehmet ağa ise ne yapacağını bilmediği bir durumun içinde avluda oturmuştu. Kahve istemiş ve biraz olsun çare aramıştı. Kızının mutlu olmasını isterdi ama burası da Mardin'di. Öyle İstanbul'daki gibi bugün onunla yarın başkasıyla gezilmezdi.

 

 

Ateş eve gelirken babasına evde kalmasını istemişti. Bir süre sonra da eve Ateş öfkesiyle girmişti. Mehmet ağaya durumu anlatırken Mehmet ağa ne diyeceğini bilememişti. Annesinin söyledikleri hariç her şeyi anlatan Ateş bir yandan da adamlarına haber vererek Savaş'ın numarasını istemişti. Bu kızın buradan gitmesi gerekiyordu ve bunu ancak Savaş yapardı.

 

 

Savaş bu topraklara kızgın bir adamdı. Kız kardeşinin bırakın burada evlenmesini, buraya gelmesini bile istemiyordu. Zeynep, Savaş'ın tek kıymetlisiydi. Onu babasından aldığında ki halini görünce bir fanusa koymuş gibi yaşatmıştı. Ateş ise bu durumu kullanarak Zeynep ile Ömer'i ayıracaktı. Mehmet ağa ise bu duruma sessiz kalarak kızı için çare düşündü.

 

 

Ateş'in öfkesi daha dinmemişti ki kapı açılmıştı. Zeynep içeri girerken hızla odasına gitmişti. Ateş seslense de "Bahar'lar bekliyor. Hızlıca hazırlanacağım" diyerek odasına çıkmıştı. Ömer ağa ise kapıda konuşmaları duyuyordu. Kapıda duran adamlar Ömer ağanın koyduğu adamlardandı. Bu yüzden kapı hafif aralık bırakılmıştı.

 

 

Ömer ağa ilişkilerinin öğrenildiğini duymuştu. Ateş'in öfkesini de bir abinin bacısını düşünmesi olarak yorumlamıştı. Ömer ağa konuşmak isterdi ama "Madem Ateş ağa öğrenmişti, karşıma dikilsin de cevabını alsın o zaman" diyerek Zeynep'i beklemeye devam etti.

 

 

Zeynep ise hızlıca üzerini değiştirmişti. Saçlarını toplayarak makyajını yenilemişti. Aşağı inerken Abisi ve babasına el sallayarak çıkmak üzereyken babasına döndü. "Baba ben annemin evini temizlettirdim. Artık oraya geçeceğim. Sizin de evinizin hanımı evine gelebilir. Eşyalarımı topladım bavulumu biri ile yollar mısın?" diye sordu.

 

 

Mehmet ağa hiç istemese de kızını sıkmayacağına söz vermişti. Hem gitmesi belki daha iyi olur diye düşünerek başını yukarı aşağı salladı. Hamit'e seslenerek eşyaları götürmelerini istemişti.

 

 

Ateş ise sessizce izlediği sahneye daha fazla sessiz kalamadı. "Neden? Ömer ağayla daha iyi buluşmak için mi gidiyorsun?" diye seslendi arkasından. Zeynep olduğu yerde dururken, Ömer ağa pür dikkat dinlemişti onları. Ömer ağanın üslubu değildi bu ama Zeynep için kapıda kaldığını unutmadan beklemeye devam etmişti.

 

 

Zeynep yavaşça Ateş'e dönerken gözlerindeki öfkeyi görüp sessizce beklemişti. Zeynep kendisine bakan öfkeli gözlerden korkarken aklına gelen bazı sahneler vardı ve yerinden kıpırdamadan Ateş'e bakıyordu.

 

 

"Ne o? Dilini mi yuttun? Konuşsana kızım, konuş!" Diye bağırınca Zeynep istemsizce geriye bir adım atmıştı. Ömer ağa içeri girmeye niyet ederken Zeynep'in çalan telefonu ile herkesin dikkati dağılmıştı.

 

 

Arayan Bahar'dı.

 

 

Merak etmiş olmalıydı ama açmasına fırsat vermeden Ateş elindeki telefonu yere çarpmıştı. Zeynep birkaç adım geriye giderken, Ömer kapıdaki adamlara verdiği işaret ile kapıları açtırmıştı.

 

 

Bölüm Sonu

 

 

Oy ve yorum ile destek olmayı unutmayınız.

 

 

 

Loading...
0%