Yeni Üyelik
13.
Bölüm

Bölüm 12

@zeeyneep41

Heyooo Ben geldim.

 

Satır aralarını yorumlarla doldurmayı ve sol alt köşedeki yıldıza tıklayarak beni mutlu etmeyi unutmayın.

 

Keyifli okumalar dilerim.

 

~~~~~~~~~~~~~~

 

Arayan Bahar'dı.

 

Merak etmiş olmalıydı ama açmasına fırsat vermeden Ateş elindeki telefonu yere çarpmıştı. Zeynep birkaç adım geriye giderken, Ömer kapıdaki adamlara verdiği işaret ile kapıları açtırmıştı.

 

***

 

Avludaki gürültüden dolayı duyulmayan sese birde Ömer'in ağır yürüyüşündeki sessizlik katılmıştı. Ateş öfkeden dönen gözü ile Zeynep'e bakarken bir an sinirle elini kaldırmıştı. Ömer'in içi titredi o anda. Sevdiği kadın ellerini kendisine siper ederken Ateş'in öfkeli gözleri ve kaldırdığı eli içine oturmuştu.

 

Ateş'in elini tutarken "Ateş ağa!" diye bağırmıştı. Tuttuğu eli öyle sıkı tutmuştu ki kırılması an meselesiydi. Ömer ağa Ateş'in elini bırakmadan ceylan gözlü sevdiğine dönmüştü.

 

"Sen dışarıda bekle. Murat!" diye seslenirken Murat ağasını anlayarak Zeynep'e dışarı kadar eşlik etmişti. Kapılar kapanınca Ömer ağa gözlerini tekrar Ateş'e çevirdiğinde elini kırmıştı. Söylenecek onca şeyden daha iyi bir ders olabilirdi elini kırmak.

 

Herkes bilirdi ki Ömer ağanın asla adalet ve zalimlik karşısında susmayacağını. O her zaman mazlumun yanında güç olur dururdu. Zeynep'i sevmeseydi de korurdu. Herkes bilirdi ki Demirhanlı'lar kadınlarına ve diğer tüm kadınlara hürmet gösterirdi.

 

Ateş acı ile kıvranırken Ömer, Mehmet ağanın yanına oturdu. Adamlarından birine işaret vererek kafasına dayanılan silaha bakan Ateş gözlerini Ömer'e dönmüştü.

 

"Ben konuşacağım ve sen sessiz duracaksın. Ağzından bir ses çıkarsa adamım seni vuracak" diye gözünü korkutmuştu.

 

Mehmet ağa ise oğlu için endişe ederken kızını unutmuştu. Ömer'in kızı için yaptıklarını fark edince de artık içi rahattı. Şuan Ömer kızını istese gözü kapalı verirdi.

 

"Belli ki kulağınıza bir şeyler gelmiştir. Kimden ne duydunuz bilmem ama ben size üç beş kelam edeceğim. Mehmet ağa babasın hakkındır ama ben kimsenin namusu ile oynamam bilirsin. Kızın ile tanışmak isterim. Gerekirse gelir isterim ama Zeynep zamana ihtiyacı olduğunu söylediği için bekledim. Babası olduğun için açıklama yapıyorum ama bu ilk ve sondu!" diyerek ekledi.

 

"Bilirim Ömer ağa ama kızım narindir, incinir. Kızım nazlımdır, gönlüme yaramdır. Zeynep'im öksüzümdür. Gönlü yaralı kuzudur" derken ne de güzel anlattı babalığını. Peki, bunları Zeynep'te hissetmiş miydi? Bu kadar anlattığı babalığı, evlatlarına yaşatabilmiş miydi?

 

Ömer ağa anlamıştı ne demek istediğini. Başını sallarken baktı Mehmet ağaya ve "Gözün arkada kalmasın. Kızının istemediği bir durum olmaz. Olursa da bugün olduğu gibi onu korurum" demişti. Mehmet ağanın zaten gözü arkada değildi ama denemek istedi Ömer'i.

 

"Ağa burası İstanbul değildir. Elimize gelen bu resimler başkalarının eline düşerse ne olur bilir misin?" diye sordu. Aslında amacı Ömer'i denemekti. Denemekten ziyade aşkına sahip çıkar mıydı emin olmak istemişti. Çünkü Mehmet ağa aşkına sahip çıkamamıştı ve Demet ziyan olmuştu. Zeynep ziyan olsun istemiyordu.

 

"Ateş ağa, benim hakkımda konuşmak kimin haddine. Zeynep bugün dese bugün gelir isterim ama bekleyeceğim. Zeynep'in istediği zamanı bekleyeceğim!" dediğinde sesindeki kararlılık kendini belli ediyordu. Mehmet ağa memnundu ama bunu oğluna göstermemek için susmuştu.

 

Ömer ağa diyecek bir sözü kalmamıştı. Ayağa kalkıp gideceği sırada Zeynep ile ilgili yaptığı araştırmada Zeynep'in dayak yediği söylentileri olduğunu öğrenmişti. Daha tam olarak bilmediği ama annesinin hikâyesinden de bildiği bazı noktalar ile karşısındakilere had bildirmek istemişti.

 

"Ben Zeynep'i sizden daha iyi korurum Mehmet ağa. Zeynep'in Mardin'de yaşadıklarını tekrar ettirmek istemem. Emrimdir, Zeynep emrimin üstünde emri olan tek kişidir. Emri emrimdir. Ona dokunan bana savaş açmıştır. Bu böyle biline! Tüm Mardin duysun!" diyerek adamlarına emir vermişti.

 

Artık tüm Mardin bunu duyacaktı ve Zeynep, Ömer ağanın sevdiği olarak bilinecekti. Ömer ağa, Ateş gibi birinin Zeynep'e el kaldırmasına engel olmak istemişti. Belli ki dayak yediği doğruydu. Ateş elini kaldırdığında Zeynep kendisini elleri ile korumaya çalışmıştı. Ömer bu görüntüyü ölse unutmazdı.

 

Zeynep'in yaşadıklarını öğrenecekti ve yaralarını saracaktı. Konaktan çıkarken yemin etti sevdiğine yuva olacaktı ve onu iyileştirecekti.

 

Dışarı çıktığında endişeli bekleyen Zeynep arabadan inmeye yeltenmişti. Murat ise kapıyı açınca Ömer daha sevdiği inmeden arabaya binmişti. Zeynep Ömer'e yer açmak adına geriledi.

 

"Murat! Ben izin vermeden kimse arabalara binmesin. Demirhanlı konağına gideceğiz." Murat emri almış ve ona uygun hareket etmesi için herkese işaret vermişti. Ömer ağa ise filmli camlardan kimsenin onları rahatsız etmeyeceğini bildiği için sevdiğine dönmüştü.

 

"Ömer! İçeride ne oldu? İyi misin?" diye soran Zeynep'in gözlerine bakan Ömer, parmaklarını Zeynep'in dudağına koyarak;

 

"Şşş Sakin ol Zeynep!" dedi. Aslında ona doğrudan şiddet görüp görmediğini sormak istemişti ama Zeynep'in kendi anlattığı şekilde ilerlemenin daha doğru olduğuna karar vermişti. Zira Zeynep'in hakkında duydukları, susulacak nitelikte değildi.

 

"Sadece konuştuk. Ben iyiyim de asıl sen iyi misin?" diye sorarken Zeynep'in gözlerine dikkatle bakmıştı. İyi olduğunu görmüştü ama yine de emin olamamıştı. Kendisinden duymaya ihtiyacı vardı ve Zeynep'in "İyiyim!" demesinden başka bir ilaç yoktu Ömer için.

 

"Ben iyiyim de bana saati söyler misin?" diyerek ne kadar geç kaldıklarını anlamaya çalışmıştı. Ömer ise saati söylerken Ateş'in, Zeynep'in telefonunu kırdığını hatırlamıştı. Saati söylerken Murat'a işaret vermişti ve tüm arabalar Demirhanlı konağına giderek Berfin'i almıştı.

 

Zeynep sonunda buluşma yerine geldiğinde Berfin ile arabadan inerken Ömer ağa kardeşine kartını verirken gözlerinin içine bakmıştı. Berfin, Ömer ağanın ne istediğini anlarken Zeynep gözlerini devirerek Berfin'in koluna girmişti.

 

Birlikte buluşma yerine gittiklerinde meraktan kalbi ağzında atan iki arkadaşının yanına gitmişlerdi. Bahar ve Milhan "Sonunda!" dediler koro gibi. Sonunda kavuşmuşlardı ve birbirlerine sarılmışlardı. Masaya oturan Zeynep ve Berfin, muhabbete başlarken Ömer ağa ise sevdiğine küçük bir hediye almak için yola çıkmıştı.

 

Ömer ağa güzel bir telefonu hediye paketi yaparken, Zeynep'in eski hattını tekrar getirttirmişti. Güzelce hediye paketi yapan Ömer ağa, sonunda Zeynep'in olduğu yere giderek tahminlerini görmek için beklemeye başlamıştı.

 

Zeynep ve arkadaşları muhabbet ederken yanlarına gelen Boran'ı görünce Zeynep'in tüyleri diken diken olmuştu. Zeynep, kendisini sevmesini istemediği Boran'ı sadece arkadaşı gibi görüyordu. Sevilmek istememesinin özel bir nedeni yokken bile onu görmek kendisini çok geriyordu.

 

Boran yanlarına yaklaşırken duyduğunun gerçek olmasına sevinmişti. Yıllar sonra tekrar Zeynep'i görmek ona çok iyi gelmişti. Hala onu seviyordu ve bu sefer artık onu kaybetmeyecekti. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile yaklaşırken, Milhan ve Bahar'da en az Zeynep kadar gerilmişti.

 

"Amcaoğlu senin burada ne işin var?" diyerek Milhan, Boran'ın önüne geçmişti. Milhan, Boran'ın hala Zeynep'ten vazgeçmemiş oluşunu biliyor ve bunu Zeynep'in bilmesini istemiyordu. Zaten zor dönemler geçirmişti ve sevdiği bir arkadaşının artık mutlu olmasını istiyordu.

 

Boran ise mutlulukla gülümseyen yüzünü bir an Milhan'a çevirse de tekrar Zeynep'e geri döndürmüştü. Gözlerini alamadığı o güzel kız hala güzellikle karşısında duruyordu. Birkaç kere İstanbul'a uzaktan Zeynep'i görmeye gitmişti ama hiç yanına gidememişti. Çünkü Zeynep genellikle seanslara gidiyordu. Onu kırmak istememişti.

 

"Bende sizin arkadaşınız değil miyim amcaoğlu. Sizinle oturmaya geldim" derken gözleri sadece Zeynep'e bakıyordu. Zeynep ise gözlerini sadece masaya dikmiş ve ne yapacağını anlamaya çalışıyordu. Kendisini çıkmazda gören Zeynep yerinden kalkmak istemişti.

 

"Bahar, Berfin, Milhan size ayıp olmazsa ben kalksam olur mu? Sanırım biraz..." Zeynep daha sözünü bitirmemişti ki arkalarından gelen sesle Zeynep olduğu yerde dona kalmış hissetmişti.

 

"Geç kaldığım için özür dilerim canım. Sizi çok bekletmedim değil mi?" diyen sese dönen herkes Zeynep gibi donakalmıştı. Herkes yavaşça şaşkınlığını atarken ayağa kalmaya başlamıştı. Berfin, Bahar, Milhan ve Boran sesin sahibine bakarken, Zeynep sadece kızarmış yüzüyle masaya bakıyordu.

 

Yavaşça yüzünü Ömer'e döndüğünde Zeynep sadece gülümsemişti. Ömer ağa biliyordu ki Boran inatçı bir gençti ve öyle kolay vazgeçmezdi. Vazgeçmediyse de gelirdi.

 

Gelmişti...

 

Ömer ağa ise Boran girince içeri girerek Zeynep'in yanında olduğunu bildirmek istemişti. Zaten birkaç saate tüm Mardin bu iki aşığın adını duyacaktı ve ona dokunanın Ömer ağaya savaş açtığını bilecekti.

 

Zeynep hiç kendisini bu kadar huzurlu hissetmemişti. Boran'ı kırmak istemiyordu ve onun neden geldiğini belli eden cümleleri ile bu durumdan çok rahatsız olmuştu. Ömer ise naif bir şekilde cevap vermişti. Belki kırılmıştı ama Zeynep onu daha da kırabilirdi.

 

Ömer ağa masaya yaklaşırken Zeynep'in yanına oturması için Murat ona sandalye çekmişti. Murat biraz geride beklerken etrafta bir sürü koruma vardı. Ömer ağa önemli biriydi ve öyle yalnızda gezemezdi. Bu yüzden oradaki herkese bu normal geliyordu. Öyle ki Zeynep bile bu duruma alışmıştı.

 

Ömer oturduğu sandalyeden herkese oturması için işaret verirken, herkes yavaşça kendine gelmeye başlamıştı ve sandalyelerine oturdular. Ömer ağa ise kendisine içecek sipariş verirken Zeynep'e de ne içeceğini sormuştu. Masadaki herkesin içecekleri yenilenirken Ömer ağa Zeynep'in yanından ayrıldığı o kısa sürede bile sevdiğini özlediğini fark etmişti.

 

Ceylan gözlü sevdiği ile arkadaşları masada sessiz kalmışken Ömer ağa "E siz böyle sessiz mi oturuyordunuz? Sizi gören de yeni tanıştınız zanneder!" diye herkese sitemle konuşmaya davet etmişti. Boran ise orada olmasının uygun olmadığını düşünerek kalkmak istemişti. Sonuçta sevdiğinin sevdiği vardı ve Boran Ömer ağa ile savaşamazdı.

 

"Benim bir işim vardı. Azat ağabeyim bekliyor. Kusura bakmazsanız ben kalkabilir miyim ağam" diyerek Ömer'e bakıyordu. Ömer ise vazgeçip geçmediğini anlamak istediği için biraz daha durumu zora sokmuştu. Eğer vazgeçmediğini anlarsa da onu vazgeçirecekti.

 

Vazgeçecekti!

 

Çünkü başka çaresi yoktu.

 

Ömer ağa Zeynep'i kazanmak için elinden geleni yapacaktı. Aslında zaten ikisi de birbirini seviyordu ama zaman ilaçtı. Kader zaten bir yolunu bulurdu ve sizi bir araya getirirdi ama Ömer ağanın ihtimallerle uğraşacak vakti bile yoktu. İlk defa birini bu kadar erken istiyordu.

 

Alacaktı da...

 

"İstersen Azat ağabeyinle konuşayım. Biraz daha otur Boran. Sonuçta yıllar sonra gelmiş Zeynep. Değil mi canım?" Ömer ağa cümle başında Borana baksa da sonunda Zeynep'e bakarak bitirmişti. Ömer ağa korku salan bir adam olmasa masadakiler kesin "ooo" derdi ama kimse o riske girmek istememişti.

 

Milhan ve Bahar bu sırada birbirine bakarak gülümsemişti. Sonunda arkadaşları mutlu olabilirdi çünkü Ömer ağa bunu yapabilecek tek kişi gibiydi. Boran ise sadece başını hayır anlamında sallamıştı. Derin bir nefes alarak kendisini biraz toparlamak istemişti.

 

"Yok ağam! Ben zaten ayaküstü uğramak istemiştim. Size afiyet olsun" diyerek arkasını döndü ve gitti. Zeynep ise rahat bir nefes alırken Boran için üzülmüştü. Bunu tahmin ettiği için ona her seferinde benden vazgeç diyordu.

 

Muhabbet ederken saatler ilerlemiş ve artık herkesin kalkma saati gelmişti. Milhan Bahar'ı eve bırakacağı için Ömer ağa Murat'a bir aracın Berfin'i eve bırakmasını istediğini iletmişti. Kendisi Zeynep'i bırakacaktı.

 

Herkes birbiriyle vedalaşırken Zeynep artık kendi evim diyebileceği annesinin konağına da beklediğini söyleyerek vedalaşmıştı. Ömer ağa ve Zeynep'te eve doğru yol almıştı. Zeynep'in yalnız kalacağını bildiği için ona sormadan yaptığı birkaç düzenlemeden memnun kalmasını umarak ona eşlik etmişti.

 

Tüm bu olaylar yaşanırken Ateş'te hastaneye giderek elini alçıya aldırmıştı. Annesinin yanına giderek durumdan haberdar etmişti. Şoförün onu takip ettiğini bile fark edemeyecek öfkesi ile dolanıyordu.

 

Öfke onu doğru düşünmeden alıkoyan bir şeydi ve bunu bildiği için annesi oğlunun öfkesini kullanıyordu. Ateş çok kolay manipüle edilebilen biriydi ve Havva ise narsist bir kişilikti. Kendisinin ve oğlunun en iyi olmasını istiyordu. Zeynep'in kendileri için hüküm vermeyeceğine emin bile olsa onu buradan yollamak isterdi.

 

Havva'nın narsistliği Demet'i ve Zeynep'i ateşe atmıştı. Çünkü Mardin'de genelde büyük oğlanlar ağa olurdu ve Savaş, Ateş'ten büyüktü. Zeynep burada kalırsa Savaş'ta gelebilirdi ve Savaş gelirse ağalığı oğlundan alabilirdi. Bir ağanın eşi, annesi olmak varken sıradan bir oğlan annesi olmak Havva'nın hoşuna gitmiyordu.

 

Ateş kendisine gelen numaraya mesaj atarak Savaş'a bırakmıştı kardeşini. Biliyordu ki Savaş gelir ve Zeynep'i ne durumda olursa olsun alır giderdi. Gözü karaydı ve asla kimseden çekinmezdi. Ağa olsa belki de Ömer ağa gibi korku salan bir ağa olurdu. Kendisi gibi Ateş saçan bir ağa değil de korku salan bir ağa...

 

Havva ile Ateş planlar yaparken her olasılığı düşünmüşlerdi. Zeynep'in gitmesi veya kalması durumunda yapacakları tüm planları anlatırken şoförde gizlice onları dinleyerek Mehmet ağaya haber veriyordu.

 

Mehmet ağa ise kızı için endişe duyarken Savaş'a mesaj atıldığını da öğrenmişti. Belki dünya gözüyle oğlunu bir kere daha göreceğinin heyecanıydı kalbinde hissettiği. İşte o zaman dua etti Mehmet ağa. Allah'a yalvarmaya başladı.

 

"Ya rab, sana gelmeye yüzüm yoktur ama ben kime geleyim. Sen benim tek sığınağımsın rabbim. Ben senin kulunum ve rabbi kulunu bırakmazmış. Sende beni bırakmazsın ve işitirsin. Kızım ve oğlum için hayırlısını ver. Ne olur kızım mutlu olacaksa Ömer ağa ile evlensin. Belki o zaman ara ara oğlumda gelir. Bende dünya gözü ile evlatlarımı görmek için bir çare bulurum."

 

Mehmet ağa evlatları için gözyaşı dökmüştü. Neydi onları ayıran? Dünya nasılda zordu. Hele ki Demet gidince Mehmet ağa ne de zorlandı bu hayatı yaşamakta. Dayanağı yıkılmış bir adamdı ve Bekir ağa olmasa belki de çoktan...

 

Ömer ağa yolda sevdiğine telefonu hediye ederken Zeynep mahcup hissetmişti ama şuan Savaş'ı merakta bırakmamak için kabul etmekten başka çaresi yoktu. Ömer ağa ve Zeynep eve geldiğinde Zeynep, Ömer ağaya kahve ikram etmek için konağa davet etmişti. Ömer ağa ise kabul ederken kapıyı açan kadına bakmıştı Zeynep.

 

Kapıda otuzlu yaşlarında bir kadın vardı ve "hoş gelmişsiniz ağam" diyerek kapıyı ardına kadar açmıştı. Ömer ağa ise Zeynep'e bakarak gülümsemişti. Zeynep ne olduğunu anlamadan içeriden gelen çocuk sesine dönmüştü.

 

İçeri girdiklerinde Ömer ağa durumu anlatmıştı. Zeynep ise sessizce dinlemişti.

 

 

 

Bölüm Sonu

 

Oy ve yorum ile destek olmayı unutmayınız.

 

Loading...
0%