Yeni Üyelik
18.
Bölüm

Bölüm 17

@zeeyneep41

Heyooo yepyeni bir bölümle geldim şekerlerim.

 

Oy vermeden geçmeyelim lütfen.

 

Keyifli okumalar dilerim.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

"Gerçekten söz mü abi?" Zeynep sorularına cevap vermek yerine önce Ömer için içini rahatlatmak istemişti. Savaş ise sadece başını sallayarak onaylamıştı. Zeynep derin bir nefes alarak içindeki o korkuyu atmıştı. Çünkü abisi sözünü çiğnemezdi.

 

***

 

"Abi sen kötü değilsin. Bizde senden gizlemedik. Yeni tanıştık ve ben İstanbul'a gelince sana anlatacaktım ama Ateş'in sana mesaj atışı, telefonumu kırışı vs. Ömer bana telefon aldığında eve gelmiştik ki sen aradın. Aslında akşam seni arayıp konuşabilirdim bile ama vakit yoktu." diyerek güzelce açıkladığını düşünmüştü.

 

Savaş bu konuda sessiz kalırken, Zeynep abisinin kendisine aldığı hediyeyi açmıştı. Çok güzel bir crop, blazer ceket, pantolon ve stiletto ayakkabı almıştı. Zeynep hediyelere bakarken gözlerinden ışık saçıyordu.

 

"Yarın bunları giyinsene küçük hanım. Sana çok yakışacaklar!" diyerek kardeşinin gönlünü alırken Ömer'in de kardeşine nasıl davranacağını merak ediyordu çünkü crop fazlasıyla açıktı. Pantolonda skinny jeandı. Zeynep ise sadece olumlu anlamda başını sallamıştı.

 

Birlikte bu evdeki anılardan bahsederek akşama kadar sohbet eden iki kardeş, birbiriyle geçirdiği zamandan mutluydular. Bazı anılarla gülerken bazılarına gözyaşı döktüler. Zaten onların en sevdiği hobi birlikte annelerini anmaktı. Yaralı iki öksüz anne kollarından mahrum kalmıştı

 

Biri on iki,

 

Diğeri beş yaşında!

 

Birlikte akşam yemeği yerken Ayşe'nin hikâyesinden bahsetmişlerdi. Azat Baran ile konuşarak eğlenen Zeynep, Savaş'ın getirttirdiği hediyeleri açmak için Azat Baranla paketlerin başına oturmuştu.

 

Savaş küçükken çok oyuncağı yoktu. Oyuncak alan bir babası olmadığından dolayı annesi de pek çıkmıyordu. Çünkü bize bakan gözleri görünce rahatsız oluyordu. Zişan Hanımın getirdiği hediyeler ile dünyanın en mutlusu olmuştu.

 

Azat Baran'a da hediyeler alarak kendi geçmişini yaşamaması için çabalamıştı. Ayrıca ona güzel bir okulda anasınıfı ayarlamıştı. Biraz geç olsa da okula başlayacaktı. Azat Baran bugün fazlasıyla mutluydu ve hediyelere aşırı sevinerek tepkiler veriyordu. Bunca uyku arasından en güzeline bu gece dalacağı belliydi.

 

Abisiyle biraz daha muhabbet ederken telefonu çalınca abisine mahcup bir şekilde bakmıştı. Arayan Ömer'di ve abisinin tepkisi ne olacaktı. Savaş ise kardeşinin yanında olacağını belli etmek adına birkaç kelam söylemek istedi.

 

"Telefonu açarak hoparlöre almanı istiyorum!" diyerek kardeşine direktif vermişti. Zeynep sessizce denileni yaparken kalbinin duracağını hissetmişti.

 

Tüm bunlardan habersiz Ömer ağa sevdiğinin açtığını anladığında sesini sevdiğine iletmenin sevinci ile konuşmuştu. "Canım benim nasılsın?" diye konuştuğunda Savaş bir an öksürük krizine girmişti. Ömer ise duyduğu sesle gülümseyerek dudağını ısırmıştı.

 

"Ömer ağa, benim Savaş. Kardeşimle bir beş dakika daha konuşacağım. Odasına geçtiğinde o seni arar." diyerek telefonun kapatma tuşuna basmıştı. Canım demenin de bir bedeli olacaktı. "Sonuçta o benim canım!" diyerek kardeşini kıskanmıştı.

 

"Canım benim, sana zamanında gerçekten zamanı geldiğinde yanında olacağımı söylediğimi hatırlıyorsun değil mi?" Savaş konuşurken kardeşine samimi ve sakin olmaya çalışıyordu. Bu mevzu önemliydi ve Savaş dikkatli olmazsa kardeşinin de diğer kızlar gibi gizli saklı işler yapmasından çekinmişti.

 

"İşte görüyorum ki zamanı gelmiş ama senden istediğim bazı şeyler olacak. İlk zamanlar aşk deli akar, yaşa ama abartıya düşme. Bizim dışarıda nasıl olmamız gerekiyor biliyorsun. Magazin denen şeyin bizi nerede yakalayacağını bilemiyoruz. Gerçi burada pek sıkıntı olmaz ama emin olamazsın!" derken kendi geçmişi de gözlerinin önüne gelmişti.

 

"Senden tek istediğim şey var o da okulun. Son birkaç dersin kaldı ve tezin... Görüşme demiyorum ama okulunu bitir diyorum. Sonra pişman olacağın bir şeyler yaşamanı istemiyorum. Sen benim tek ailemsin. Ben ne olursa olsun senin yanında, ardında olurum ama sen burada yaşarsan..." Savaş'ın boğazına bir yumru oturmuştu.

 

"Hadi git Ömer'le konuş sonra da uyu. Sabah sekizde yola çıkacağımızı söyle!" diyerek Zeynep'i göndermek istemişti ama Zeynep hızla abisine sarılarak soluklanmıştı. İki kardeşin hep birbirine ihtiyacı olacaktı ve bu iki kardeşin bağları çok kuvvetliydi.

 

Zeynep odasına geçerek Ömer'ini aramıştı. Biraz konuştuktan sonra kendisini yatağına bırakarak günü sonlandırmıştı. Savaş ise yatağa yatmıştı ama uyumakta çok zorlanmıştı. Kardeşi sevdiği adamı bu şehirden bulmuştu ve eğer evlenirseler kendisi tamamen yalnız kalacaktı.

 

"Keşke anne, keşke ölmeseydin de ben kızın gidince yalnız kalmasaydım. Onu özledikçe bu şehre gelirim. Sende Zeynep'te gelir mi? Ömer'le evlenince beni unutur mu anne? Bendeki de soru unutmaz ama geride kalırsın. Eskisi kadar yanında olmaz." annesine böyle seslenirken içini huzur kaplamıştı.

 

"Allah'ım, ben yalnız kalıp sonra da Arslanlı'lar gibi ölecek miyim? Keşke o kızlardan biriyle evlenseydim!" diyerek kendine çareler aramakla meşgul oldu. Sosyal medyadan kendisine mesaj atan kişilere biraz bakarak kısmet aramıştı. Daha bakacağı çok kişi varken telefonu bir kenarı bırakarak sessizce uykunun gelip kendisini bulmasını beklemişti.

 

**** 

 

Gün Zeynep için yine erken başlamıştı. Kendisini mutfağa atarak kahvesini hazırlamaya koyuldu. Bugün Demirhanlı konağına abisi ile birlikte gideceklerdi ve bu gidiş diğerinden farklı olacaktı. Birbirine seni seviyorum diyen iki çiftin aile buluşması gibi hissettiği için elleri titriyordu.

 

Kahvesini yudumlarken Ömer ile mesajlaşmaya başlamıştı. Ömer'in bugün Zeynep için bir sürprizi vardı ve Zeynep'in buna nasıl tepki vereceğini bilmiyordu ama Savaş'ın onlara yaşattıklarından sonra onay veren halleri ve bu kahvaltıya gelişleri, Ömer'de bunu çağrıştırmıştı.

 

Zeynep odasına geçerek kendisini ılık duşun altına bırakmıştı. Rahatlayan bedenine abisinin hediye aldığı kıyafetleri geçirerek saçlarını şekillendirdi. Biraz makyajına özenerek yaptıktan sonra odasından çıkarken abisi ile karşılaşmıştı.

 

Abisi üzerine takım elbise yerine kot pantolon üzerine geçirdiği beyaz tişörtünün üzerine pantolonu ile aynı renkte bir kot ceket giymişti. Gözüne taktığı gözlükleri ve saçlarına verdiği şekil ile çok yakışıklı görünüyordu.

 

"Bütün Mardin kızları peşimize takılacak." diyerek abisine takılmayı ihmal etmemişti. Abisinin koluna girerek merdivenlerden inerek kapıdaki arabaya binmişlerdi. Demirhanlı konağına giderken sessizce çevreyi izleyen Savaş'ın gözü meydanı görünce anılara gitmişti.

 

Demirhanlı konağına geldiklerinde, Zeynep'in oturduğu kapıyı Ömer açmıştı. Murat ise Savaş'ın kapısını açarak inmesini sağlamıştı. Ömer, Zeynep'in kulağına yaşlaşarak bir hoş geldin demek istemişti.

 

"Evime hoş geldin hanım ağam. Umarım bu bir sürecin başlangıcı olur. Umarım bu evde hep mutlu olursun. Benimle yaşar, yaşlanırsın. Umarım bu konakta seninle çocuklarımızın kahkahalarını dinleriz" diyerek aralarında bir hoş geldin meselesi oluşturmuştu.

 

"Bunu her geldiğimde söyleyecek misin?" derken gülümsemişti. Ömer'in her söylediği ve yaptığı şeylerin kalbinde bu denli etki bırakması gerçek olamayacak kadar güzel bir duyguydu ve Zeynep kendisini prenses gibi hissediyordu.

 

"Hoş geldiniz kızım, Savaş oğlum hoş geldin. Ne kadar büyümüşsün ve ne kadar da yakışıklı olmuşsun" diyerek Savaş'a sarılmıştı. Savaş ise kendisine sarılan kadına güzelce karşılık verirken gözlerini alamadığı birine öylece bakıyordu.

 

"Sen gerçek misin?" diye içinden geçirirken kendisinden ayrılan Zişan Hanıma gözlerini çekmeye çalışmıştı. "Zişan teyze sen hiç değişmemişsin!" diyerek iltifat ederken bile gözlerinde sanki o kadın vardı.

 

Hep birlikte eve geçerken Savaş içine düştüğü duygulardan kurtulmaya çalışıyordu. Yaşadığı bu durumun ne olduğunu anlamaya çalışırken rüzgârın sesi bile melodi gibi gelmişti. Kalbinin sesi kulaklarını doldururken duyduğu tek ses rüzgârın kulağına söylediği şarkıydı.

 

Herkes muhabbet ederken Savaş'ın bakışlarını hisseden Berfin'de kalbinin atışını herkes duyacakmış gibi hissettiği için ağzını bile açmaya çekinmişti. Dünyanın en zor durumunu yaşadığını zannederken dergilerde gördüğü bu adamın karşısında olmasına şaşırmıştı.

 

Zişan Hanım evdeki herkesle Savaş'ı tanıştırmaya başlarken sıra sonunda Savaş'ın kalbini yerinden söken kadına gelmişti. Hayat bu ya işte bu o olabilir miydi? "Bu benim kızım Berfin'dir Savaş oğlum" diyen kadının sözlerinden Savaş'ta kalan bir tek Berfin'di.

 

Berfin!

 

Savaş ve Berfin'in gözleri birbirini bulduğunda bir an için zaman durmuştu. Sadece ikisinin duyacağı bir şekilde kalpleri atarken ikisinin duyduğu o rüzgârın melodisi kulaklarına dolmuştu. "İsmi de kendisi gibi güzelmiş" diye içinden geçirirken bir an dışından söylemekten korkarak sustu. Gözlerini zorda olsa çekerek önüne dönmüştü.

 

Hayat işte buydu. Ümidiniz kestiğiniz anda, ihtiyacınız olduğu bir anda sürprizler ile karşınıza güzellikler gelirdi. Savaş içinde böyle olmuştu. Tek sorun şuydu ki Savaş ve Berfin nasıl birlikte olacaktı?

 

Kahvaltıya oturduklarında Zeynep yine masada başköşede yerini almıştı. Savaş ise kardeşinin yanına oturarak masadaki yerini almıştı. Yanına oturan Berfin olunca kalbi ağzında atmaya başlamıştı.

 

Zişan Hanımın yanına Fırat ve Dicle oturmuştu. Masada Ömer ağanın tam karşısına da Ahmet oturmuştu. Bu abisinden sonra sözün onda olduğunu temsil etmek için yapılan bir hamleydi.

 

Kahvaltı sürerken bir yandan da muhabbet ediliyordu. Savaş ise herkes sussun sadece Berfin konuşsun isterdi. "Bu kadın konuşsun ben saatlerce dinlerim" diye içinden geçirdi.

 

Berfin'in sesi ona en güzel şarkıdan daha güzel, gökkuşağından daha muazzam ve görülmemiş en güzel eser gibi geliyordu. "Bir insanın kalbi gerçek eşini ilk gördüğünde tanır" diyen annesini kınadığı zamanları hatırlamıştı.

 

Sonuçta babası ilk görüşte tanınmış gerçek bir aşka benzemeyen bir adamken Savaş, annesinin ne demek istediğini ancak şimdi anlıyordu. Berfin'i ilk gördüğü anda ona tutulmuş gibi hissederken "Annem haklıymış!" diye mırıldanmıştı.

 

Kimsenin duymadığı bu sözleri şuan içinde saklaması gerekiyordu ve bu çok zordu. Ömer ağaya bunu söylemesi gerekirdi ama Berfin'in kalbinde biri var mıydı önce bunu öğrenmesi gerekiyordu. Zira kızdığı duruma düşmek istemiyordu.

 

Kahvaltının bitmesi ile Savaş, Ömer ağa ile çalışma odasına gitmek istedi. Zeynep bu duruma pek sıcak bakmasa da sessiz kalmak zorundaydı çünkü Ömer gözleriyle sorun yok işareti yapmıştı.

 

Zeynep, Berfin ve Zişan Hanımla üst katta avluya çıkarken Mizgin'den çay isteyen Zişan hanım kızı ve gelin adayı ile muhabbet ediyordu. Ahmet işe gitmeden abisine uğradığı için Ömer ağa önce ona yardım ederken Savaş'ta Ömer ağanın odasındaki kitaplığa bakınıyordu.

 

Ahmet çıkarken Savaş hala kitaplara bakıyordu. Elini kitaplarda gezdirirken gözüne çarpan bir kitapta elini bir süre bekleterek hissetmek istedi. Zeynep öyle derdi. Kitabı hisset. Sana sesini duyuruyorsa oku. Savaş yavaşça Ömer'e dönerek konuşmaya başladı.

 

"Ömer ağa, kitapları sever misin?" diye sorarken aşikâr olan bir soru ile başlamasının nedeni sadece tanışmak istediğini göstermekti. Ömer ağa ise Savaş'a sadece başını sallamakla yetinmişti. Zira Ömer, Savaş'ı çözmeye çalışıyordu.

 

"Zeynep'le ortak noktalarınızın olması güzel" diyerek kitaplığa geri döndüğünde Jane Austen'in Gurur ve Önyargı kitabını eline aldığında "En sevdiğin kitap hangisidir?" diye sormuştu.

 

"Jane Austen'in elinde tuttuğun kitabı Gurur ve Önyargı kitabı en sevdiklerimdendir. Çok fazla sevdiğim kitap var!" diyerek eklediğinde Savaş kendisiyle kapanan kitaplıktan onu aldığını nerden bildiğini düşünmüştü.

 

"Ömer ağa kardeşim yemek bilmez. Onunla ciddi düşünüyorsan eğer bu sizin için sorun olabilir" diyerek deneme sorularını önüne koymaya başladığını belli etmişti. Ömer ağa ise Savaş'ın sözlerine gülümsemeye başladı.

 

"Bizim konakta çalışanlarımız var. Çok öğrenmek isterse de anam iyi yemek yapar. Nitekim buna ihtiyacı da olmayacak!" diyerek bunun önemli olmadığını belirtmek istemişti ama Savaş'ın durmaya niyeti yoktu.

 

"Benim kardeşim temizlik bilmez! Hatta bazen buna kalkışır ve Yeliz, yani çalışanımız arayarak haber verdiğinde ben gider onu evden çıkarırım. Temizlerken pisletmek kardeşimin özelliğidir" diyerek gözünü korkutmak istemişti ama Ömer'in bunlara ihtiyacı yoktu. Korkmayacak ve o ciddi yolda ilerleyecekti.

 

"Önemli değil. Temizlikte çalışanların işidir. Bende kızlara bana haber vermelerini söylerim. Gelir Zeynep'i çıkarırım" diyerek onun yaptığı gibi özen göstereceğini belirtmişti. Savaş şimdi ne diyeceğini bilememişti.

 

"Benim kardeşim çokta narindir. Kendini bile korumakta zorlanır. Kendisine bağırılınca ağlar. Onu kendinden bile koruyabilir misin?" diye sormuştu. Bu sefer denemek değil inanmak istediği bir şeyler sormuştu. Buna dürüst olursa elinden geleni yapardı.

 

"Sana açık olacağım Savaş. Elim, kolum uzundur. Kulağım, gözüm de bir o kadar uzundur. Zeynep'in bütün yaşadıklarını bilmiyorum. Bana anlattığı bir küçük anda bile kanım donarken onun neler yaşadığını az çok anlıyorum!" derken bile sesindeki sinir belli oluyordu.

 

"Şuan burada oturmamın sebebi kardeşindir. Bunun cezasını kesmiyorsam sebebi Zeynep'tir. Bana kalsa babanız..." cümlesi bitmeden Savaş hızla sözünü bölmüştü.

 

 

 

Bölüm Sonu

 

Oy ve yorum ile destek olabilirsiniz.

 

Loading...
0%