Yeni Üyelik
24.
Bölüm

Bölüm 23

@zeeyneep41

Heyoooo Sizlere yeni bir bölümle geldim.

 

Sol alt köşedeki yıldıza basarak destek olmayı unutmayınız.

 

Satır aralarını yorumsuz bırakmayın şekerlerim.

 

Keyifli okumalar dilerim.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

İçeriye yirmili yaşlarında bir adamı getirdiklerinde, darp izleri kendisini belli ediyordu. Ömer ağanın daha hesabını kesmediği bu adamı neden getirdiğini anlamadıkları için herkes fısıldaşıyordu. Ateş ise kendini aklayacak bahaneler bulmak için kafasını çalıştırmaya başladı.

 

"Murat! Fotoğrafları topla ve odama götür! Sende konuş bakalım Abdurrahman Efendi!" dediğinde adam irkildi.

 

                                                         ***

 

Flash Back

 

"Muay thai bir Tayland sporu olarak geçer. Eski bir spor dalıdır ve sanırım biraz sert bir spor" diyerek açıklamıştı. Ömer ağa ise kafa karışıklığı ile bakarken Zeynep derin bir nefesin ardından yutkunmuştu.

 

"Abim bu sporla ilgilendiği için ona dikkat etmeni istiyorum. Sana dokunursa ne olacağını da biliyorum ama o benim tek ailem. İkinize de zarar gelmesinden korkuyorum" diyerek devam etti.

 

Ömer ağa sevdiğinin bu endişesine gülümserken, kendisinin de boş bir adam olmadığını göstermek adına karate asıl duruş pozisyonu ile karşılık vermişti. Zeynep ise onun bu haline gülerek cevap verirken Murat kapıda belirmişti.

 

"Ağam fotoğrafları çeken adamı bulduk. Ne yapalım?" dediğinde Ömer ağa hemen kaş göz yaparak susturmak istedi ama Zeynep ne olduğunu çoktan sormuştu bile.

 

"Ne fotoğrafı? Ne yapacaksınız ki?" diye sorduğunda Ömer ağa onun bu kadar masum olmasına gülümsemişti.

 

"Murat götürün! Şimdi değil sonra! Sonra!" diyerek Murat'ın gitmesini beklemişti. Zeynep'e dönerek "Bizim fotoğraflarımızı kim çekmiş merak ettim. Bir de neden çektiğini soracağım. Bir şey yok canım" dediğinde Zeynep konuşmak istemişti ama abisinin araması ile çalan telefona döndüğü için konu dağılmıştı.

 

Savaş havaalanına geldiğini bildirirken kendisini almaya gelen araca binmişti. Savaş aptal biri olmadığı için Ömer'in kim olduğunu araştırmış ve onu aldırmaya geleninde onun adamları olduğunu öğrenmişti. Ömer ise duyduğu cümle ile artık evden çıkması gerektiğini anlamıştı.

 

Savaş'ın eve girmesi ile depoya giden Ömer ağa, karşısındaki adamı görür görmez yumruğu gözüne indirmişti.

 

"Söyle o fotoğrafları neden, kimin için çektin?" diyerek bağırdığı adamı yerden kaldırması için adamlarına işaret vermişti. Adamı tekrar oturur pozisyona getirdiklerinde, Ömer ağa "Konuş ulan! Kimin itisin?" diye bağırdı.

 

Adam konuşmayı reddeden bir halde duruyordu. Sonunda artık Ömer'in gücü kalmamıştı. Murat'a yaptığı işaret ile kafasına dayanan silahı görünce adam endişe ile baktı.

 

"Ağam affet! Affet ağam ne olur! Anam yaşlıdır! Ona evlat acısı gösterme!" diyerek yalvarmaya başlamıştı. Zaten annesinin tedavisi için parayla yaptığı bu işin bu kadar kötü bitmesine üzgündü.

 

"Anlatmazsan anan artık yalnız bir kadın olacak. Sürerim birde onu..." diyerek gözünü korkutmak istemişti. İstediğini de almıştı.

 

"Ağam! Ben bilemedim affet ağam! Anam hastadır. İlaçlara para lazımdı. Havva Samyeli duymuş geldi. Yardım edecek zannettim ama para için bu işi istedi benden. Yapmazsan da anana ilaç alamazsın. İzin vermem satmalarına dedi. Anam ilaç almazsa ölür ağam..." derken adam ağlamaya başlamıştı

 

Ömer ağa bu kadının zalimliklerini yeni görüyordu. Bu kadarını aklına bile getirmezken, babasının "Dostunu yakın tut, düşmanını daha yakın" dediğini hatırladı. Babasının zekâsına hayran kalarak adama tekrar döndü.

 

"Bunu araştıracağım. Annen emin ellerde olacak ama sen benim elimde kalacaksın!" diyerek adamı her ay yapılan ağalar toplantısına kadar elinde tutmayı planlamıştı ama bugün ağaları toplayan Ateş onu erken özgürleştirmişti.

 

Ateş'in elinde kozlar vardı ama Ömer ağada boş kalmayacaktı. Cevabını verecekti...

 

*** 

 

"Ateş ağa, kardeşim dediğinin namusunu korumak bu mudur?" diyen Ömer ağa Savaş'ın sinirden beyazlayan yumruğuna bakmıştı. Haklıydı çünkü bir kadının namusunu konuşmak oradaki kimseye düşmezdi ama bu memleketinde töreleri vardı.

 

"Ömer ağa, öncelikle annem burada değildir. Adam doğru ya da yalan bilmem ama bu senin bacımla kırıştırdığın gerçeğini değiştirmez!" dediğinde Ömer'in sinirden boyun damarları meydana çıkmıştı.

 

Masadaki herkesin korksa da mırıltıları vardı. Ömer kendisini zor tuttuğu için sakinleşmeye çalışıyordu. Murat'a verdiği işaret ile Ateş'i kollarından tutturmuştu.

 

"Bırakın ulan!" diyen Ateş debelenirken Ömer ağa ayağa kalkarak Ateş'in yanına ilerledi. Elleri cebinde ayağa kalkarak Ateş'in yanına doğru ilerledi. İşaret verdiği adamlar yaklaşarak ağzını açması için tuttukları Ateş'in dilini dışarı çıkardıklarında Ömer ağa çenesine uyguladığı baskı ile Ateş'in dilini ısırarak kanatmasına neden oldu.

 

"Elini kırdığım gibi dilini de koparmasını bilirim ama hatır var aramızda..." diyerek yerine oturdu. Diğer ağalar da korkudan ne diyeceğini bilememişti.

 

"Sizin edebince diyecekleriniz varsa buyurun ama edepsizlik edenin cezasını keserim!" diyerek herkesi korkuttu Ömer ağa. Zira kadınına söylenecek her laf için bir diş bile sökebilirdi.

 

"Ömer ağam! Ateş ağa gençtir ama haklıdır!" diyerek Hamit ağa fikrini beyan etti. Diğer ağalarda "Evet" diyerek ona katılan cümlelerle konuşunca Ömer ağa, Savaş'a döndü. Evde konuştukları gibi söz yapacaklarını belirtecekti.

 

"Bu adam Mehmet ağa ve İstanbul'dan gelin getirdiği merhum Demet annenin oğlu" derken herkes sessizce Savaş'a baktı. Demet anne diyerek söz kısmına geçtiklerini ve Demet'e verdiği önemi belirtti.

 

"Zeynep'in de öz ağabeyidir. Ben kendisine bacısını istediğimi belirttim. O da akşam için söz kesmeyi kabul etti" diyerek herkesin bu haberi sindirmesi için biraz zaman verdi.

 

"Şimdi hala haklı mıdır? Zeynep ile gönül eğlendirmem. Onunla evliliktir istediğim. Akşam aile arasında keseceğimiz söz ile bu adımı atacağız" diyerek belirtmişti. Ağalar birbirlerine bakarken bunun berdeli iptal edeceğini düşündü Ömer ağa.

 

Savaş'a bakarak gülümserken, Savaş hala Ateş'e ve babasına ölümcül bakışlar gönderiyordu. Kimsenin görmediği bir anda onun dikkatini çekerek konuyu kendilerine getirmişti.

 

"Madem öyle neden bizim haberimiz yoktur? Berdel isterim. Bacımla gezdin ve şimdi ağaları kandırmak için bunu söylersin. Madem öyle fotoğraflar kaç gün çekilmiş. O zamana kadar bir şey yapsaydın?" diye çemkiren Ateş'e baktı Ömer ağa.

 

"Öyle Zeynep'e dokunan bana savaş açmıştır diye haber duyururken isteme yoktu..." diye belirttiğinde ağalar yine kararsız kalmıştı. Mehmet ağa ise oğlunu durdurmak için elini dizine koymuştu. Kulağına "Sakin ol!" diyerek telkinde bulundu.

 

Savaş bu anlarda iyice öfkelenmişti. Ne diyeceğini bilemiyordu. Babası onların yanında olmak yerine oğluna destek oluyordu. Konu kızıydı be kızı. Hiç mi sevmemişti? Bir baba bu kadar kötülüğü kendi evladına nasıl yapar?

 

Anlamadı Savaş,

 

Anlayamadı!

 

Ağalar Ateş'i haklı buldukları için fısıldaşıyordular. Başa çıkamayacağını anladıkları için de sessiz kalmışlardı. Ömer ağa ise mahcuptu. Zeynep için mahcuptu. "Ben bedel de berdel de olmam!" diyen kadına mahcup kalmıştı.

 

Savaş ise işin nereye gittiğini anlamıyordu çünkü yıllar önce Ateş ile futbol oynayan babası, kendisi ile oynamadığı günkü gibi kırıktı şuan. Ölmüş gibi davrandığı babası yanında değil diye neden içi acıdığını anlamıyordu.

 

Babasız insan işte böyle büyüyordu. Büyümüş koca adam olmuş olsa da bir yanı hep çocuk kalıyordu. Şuan babası gelse futbol oynamak istese gururundan oynamazdı ama bir yanı da oynayalım derdi.

 

Ömer ağa berdeli kabul etmeyecekti. Ateş'in elinde kendisini berdele zorlayacak deliller yoktu. Evleneceklerdi ve bu hızlı olacaktı. Zeynep'in evliliği kabul etmesi, bu durumu kolaylaştırıyordu.

 

Ömer, Savaş'a yaklaşarak; "Berdel olmayacak. Elinde başka şeyler olsa söylerdi. Evlilik hızlı yapılacak ve konu kapanacak. Bir isteğin var mıdır?" diyerek Savaş'a baktı. Savaş bakışlarını Ömer'e çevirdi ve rahatlamıştı. Berfin'i bir kalıba sokmak istemediği için memnundu ama bir evlilik olması onu mutlu edebilirdi.

 

Savaş Ömer'e "Her şey yolunda!" diyerek gözünü düşman gibi gördüğü Ateş'e dikmişti. Savaş büyümüştü ama şuan küçük bir çocuk vardı. Onun yerinde, çocuk Savaş oturuyordu ve babası onunla oynamadığı futbolu, başkasıyla oynamıştı.

 

Kırgındı!

 

"Evet! Ağalar şimdi hüküm vaktidir. Berdel olmayacak. Akşama sözüm olan kadınla ne gönül eğlendiririm ne de kırıştırırım. Samyeli kızı Zeynep, artık namusumdur! Dil uzatanın dili, el uzatanın eli... Bir daha da benim hayatım hakkında böyle kararlar almaya kalkmayın." Ömer ağa cümlesinin devamını söylemeye gerek bile duymadı.

 

Tüm ağalar onayla başını sallamıştı. Söyleyecek pekte söz kalmamıştı ve herkes onlara hayırlı dileklerde bulunarak oradan ayrılmıştı. Ateş öfke saçarak giderken Mehmet ağa da Ömer ve Savaş'a yaklaştı.

 

"Hayırlı olsun Ömer ağa! Hayırlı olsun o..." Mehmet ağanın sözünü Savaş'ın sert bakışları bölmüştü. Oğlum demesine bile tahammül edemiyordu. Aslında özlem duyuyordu ama bunu konuşacak bir babası bile yoktu.

 

Mehmet ağa yavaşça arkasını dönerek odadan çıkmıştı. Savaş'ın içinden parçalar kopup gidiyordu ama kendisini tutuyordu. Dışarıdan bakan duvar gibi bir adam görürdü ama küçük bir çocuk "Baba!" diyerek peşinden gidiyordu.

 

Savaş derin bir nefes alarak odada ileri geri yürümeye başladı. Ömer onun ruh halini anlıyor ve kendisini toparlaması için ona zaman veriyordu. Yavaşça sakinleşen Savaş, Ömer'le birlikte Demirhanlı konağına doğru ilerledi.

 

Savaş yolda kendi anılarına dalmıştı. Güçlü durmaya çalışan Savaş'ın duyguları birbirine girmişti. Son birkaç günde yaşadıkları, biraz yorucu geçiyordu ve kafasını dağıtacak bir ortama ihtiyacı vardı.

 

17 Yıl Önce

 

Demet hanım öldüğünde Zeynep ile ayrılan Savaş, odasına girdiği her dakikayı ağlayarak tüketmişti. Akşam beşi iple çekerek kardeşini aradığında özlemiş ama mutlu sesi ile yıkıldı. Zeynep onsuz kalabilmişti.

 

Yıllar boyu Zeynep her geldiğinde Savaş onu bir bebek gibi uyuturdu. Annesine olan benzerliği yüzünden bazen dizlerine yatar ve saçlarını okşatırdı. Bazen kardeşinin değişik huylarını görürdü ama demek ki büyümek böyle bir şeydi diyerek kardeşini zorlamazdı.

 

Yıllar geçmişti ama Zeynep gelmemişti. Babası ile yaşamaktan memnundu. Liseyi bari İstanbul'da okusun diye dualar ederdi. Zeynep ise "Hiç gelmem bak. Beni sıkmayın" dediği için kimse onun üzerine gidemezdi.

 

Küçüklükten beri yaşadığı o evde zindan hayatı yaşadığını bilseydi eğer onu alır gelirdi. Gitmesine izin vermeden yanında tutardı. Kapısında yatardı gitmesin diye ama bilmiyordu işte.

 

Sezememişti.

 

Sekiz yılın sonuna gelmişti ki bir gün, Zeynep konuşma sırasında "Abi sen beni koruyabilir misin?" diye sormuştu. Savaş'a garip gelse de onaylamıştı kardeşini.

 

"Tabi ki korurum. Herkesten, her şeyden korurum!" dediğinde Zeynep'in gelebilme umudu, Savaş'ın içinde bir ateş yakmıştı. Bilmediği ise o ateşin kendisini yaka yaka kül edeceğiydi.

 

"O zaman sen nasıl abisin. Neden hissetmiyorsun? Bu kadın beni öldürüyor sen neden gelmiyorsun?" dediğinde ağzından bir hıçkırık kopmuştu. Ağlamamak için kendini tutan Zeynep'in sesi ağlamıştı ve Savaş'ın kalbi küle dönmüştü.

 

"O kadın geliyor!" diyerek korku ile konuyu değişmişti. Savaş ise ne diyeceğini bile bilmez olmuştu. Sessizlik dudaklarından dökülürken Zeynep günlük şeyler anlatıyordu. Yalancı bir sevinçle anlattıkları Savaş'ın yüreğine battı.

 

"Güzelim, şimdi seninle bir oyun oynayacağız. Ben soru soracağım, sende olumlu ise olumlu bir cümle, olumsuz ise olumsuz bir cümle kuracaksın. Mesela Evet! Bahar bize geldi ya da Hayır! Ödevlerim daha bitmedi gibi..." diye kardeşini tembihlemişti.

 

"Tamam!" Zeynep hızla cevap vermişti. Yanına gelen Havva'nın bir şey anlamaması için dualar ediyor ve gözlerini ona çevirmemek için kendini zorluyordu. Savaş ise telaş içindeydi.

 

"O kadın! O kadın sana vuruyor mu? Doğru mu anladım güzelim?" diyerek beklemeye başladı. Şuan olumsuz bir cevap almayı o kadar çok isterdi ki... Maalesef aldığı cevap ile yere yıkılmıştı. Dizlerinin üzerine düşmüş ve konuşmaya çalışıyordu.

 

"Evet! Bahar bugün bize gelmedi. Aslında ben gidecektim ama kendimi biraz uykusuz hissettim. Sanırım okulda çok yoruldum" Savaş derin nefes alarak kardeşinin korkmasını engelliyordu.

 

"Güzelim, sen şimdi odana git ve yat. Kapını kilitle ve yemeğe dahi gitme. Ben gelip seni alacağım. Şimdi kapatıyorum ve sen artık odana git! Git ve beni bekle!" diyerek kardeşine direktif vermişti.

 

Zeynep odasına gidecekken Ateş'i gördü. Yemeğe gelmeyeceğini ve uykusu olduğunu söyleyerek odasına attı kendisini. Yorganın altına girerek ağlamıştı. Belki kurtuluş olacaktı ama ya o kadın abisine zarar verirse...

 

 

Bölüm Sonu

 

Oy ve yorum ile destek olabilirsiniz.

 

Loading...
0%