Yeni Üyelik
27.
Bölüm

Bölüm 26

@zeeyneep41

Heeyoooo yeni bir bölüm geldi.

 

Satır aralarına yorum bırakmayı unutmayınız.

 

Oy vermeden geçmezseniz beni çok mutlu edersiniz şekerlerim.

 

Keyifli okumalar dilerim...

 

~~~~~~~~~~~~

 

Gecenin sonuna geldiklerinde birbirlerine sarılarak, kendilerini uykunun kollarına bırakırken, kalplerinde ki heyecan hiç bitmeyecek gibi hissettiriyordu. "Zeynep Demirhanlı" diye mırıldandı Ömer ağa.

 

Zeynep ise gülümsedi sevdiğine. "Zeynep ve Ömer Demirhanlı" diyerek sevdiğine tekrarladı. Birbirlerine gülen yüzlerle bakarken, kendilerini uykuya teslim ettiler.

 

***

 

Gün Zeynep için erken başlarken, kasıklarına giren bir ağrı ile başlamıştı. Kendisini kötü hissetse de yataktan kalkarak duşa girmeyi başardı. Sıcak suyun altında biraz iyi hissederken, duştan çıkmak istememişti.

 

"Zeynep, iyi misin? Yarım saatten fazla oldu. Bir problem mi var?" diye soran Ömer ağanın sesi, Zeynep'i rahatlatmıştı. Ne cevap vereceğini de bilemediğinden biraz düşündü.

 

"Ömer sorun yok! Çıkıyorum birazdan" diyerek suyu kapattı. Kendisini bornozu ile sararak, odaya geçmişti. Ömer ağa, Zeynep'in gittiği anda uyanmış ve onun giderken karnını tuttuğunu görmüştü.

 

"İyi olduğuna emin misin?" diyerek Zeynep'e bakmıştı. Ağrısı olabileceğini biliyordu ve bunu söylemesini bekliyordu. Zeynep'in kendinden bir şey saklamasını ya da utanmasını istemiyordu.

 

"İyiyim ya öyle yorgunluğumu atmak istedim" derken bile Ömer ağaya bakmamıştı. Hatta duştan çıktı çıkalı hiç bakmıyordu. Kendisinden utandığını anlayan Ömer ağa, Zeynep'in karşısına dikildi.

 

Zeynep anlık geri adım atınca Ömer ağada bir adım ileri gitmişti. Zeynep en sonunda sırtının duvara dayanması ile ne yapacağını bilemeden yutkunmuştu. Gözlerini nereye koyacağını bilemeyen Zeynep, utangaç bir halde gözlerini sımsıkı kapatmıştı.

 

Ömer ağa onun bu haline gülerken, eli ile çenesine dokunarak yüzünü kaldırdı. Kulağına yaklaşarak "Gözlerini aç!" diye fısıldadı. Zeynep gözlerini açarak Ömer'in kendisine bakan gözlerine baktı.

 

Ömer ağa, Zeynep'in bu hali ile eğlenerek, biraz yaklaşmıştı. Zeynep'in yanakları yanarken, boğazındaki yumruyu yutmuştu. Gözlerini Ömer ağanın gözlerinden dudaklarına kaydırdığında, Ömer ağanın dudakları kıvrıldı.

 

"Benden utanmanı istemiyorum. Artık sen benim karımsın ve bizim aramızda utanılacak bir şey yok!" diyerek geri çekildi. Zeynep gözlerini Ömer ağaya çevirerek "Utanmıyorum ki..." diye çemkirdi.

 

"O zaman neden karnının ağrıdığını söylemedin?" diyerek Zeynep'i tarumar etmişti. Bunu nasıl bildiğini merak etse de gardını indirmemek için vakur duruşundan ödün vermeden "Yok öyle bir şey! Karnımın ağrıdığını da nereden çıkardın?" diyerek kırgınlığını gizledi.

 

"Bu yüzden mi banyoya giderken karnını tutarak gittin?" dediğinde Zeynep nereden bu kanıya vardığını anlamıştı. Ne diyeceğini bilmiyordu çünkü o an bile karnına ağrı girmişti. Ömer ağa kadınını olduğu yerden kucağına alarak yatağına getirmişti.

 

"Hızla duş alıp geleceğim sen dinlenmene bak güzelim" diyerek duşa girdi. Telefonunu eline alarak sosyal medya hesabına bakmıştı. Sonunda Ömer'in gelmesi ile telefonu bırakarak ayağa kalkmak istedi.

 

"Üzerimi giyinince, kahvaltıya ineriz. İstersen ilk kahvaltımızı başka bir yerde de yapabiliriz. Bir süre işlerimle ilgilenmem gerekecek. Sonrasında kısa bir tatil yaparız." Ömer ağa neden tatile gidemediklerini açıklamıştı.

 

Ömer ve Zeynep otelde özel bölüme gelmişti. Zeynep'in alışması için biraz süre geçmiş olacağını düşünüyordu. Özel kısımda kahvaltı hazırlatmış ve kendi odasında da eşiyle muhabbet etmeye başlamıştı.

 

Özel bölümde yemek yemişlerdi. Evlilikteki ilk kahvaltılarını özel ve baş başa yapıyor olmalarının keyfini çıkarıyorlardı. Ömer'in odasına geçerek, yalnız kalmanın tadını çıkarıyorlardı.

 

"Zeynep, sana soru sormak istiyorum ama nasıl olacak bugün özel bir gün... İlk günümüz olduğu için de seni yormak istemiyorum" diye sordu mahcup bir şekilde.

 

"Sor Ömer, sor! Sonuçta ne kadar erken kurtulursak, o kadar bu çabuk iyileşir ve mutlu oluruz" diyerek sevdiğine sarıldı. Odanın balkonuna çıkarak kendilerine çay gelmesini beklediler.

 

Çayları geldiğinde Zeynep, eşine ve kendisine doldururken, Ömer ağa da onun bu halini izliyordu. Çayların yanında gelen atıştırmalıkları açarak eşine yardımcı olduktan sonra onu dinlemeye başladı.

 

Zeynep Ömer'in geçmiş konularla ilgilendiğini bildiği için geçmişten anılarını paylaşmalıydı. Geçmiş anılarının hangisini anlatması gerektiğini düşünerek sonunda birine karar verdi.

 

16 Yıl Önce

 

Zeynep babası ile yeni geldiği şehirde ilk defa ağaların toplantısına gitmişti. Ağaların toplantısının ne olduğunu bile bilmezken, babası ile gidebilmek için çırpınmasının nedeni de, babası ile birlikte olmaktı.

 

Annesini kaybeden bu küçük çocuğun kalbinde babası için bir korku vardı ama kimsenin gördüğü veya anladığı yoktu. Sanki yanında olsa, ölümü anlayacak ve babasını ölümden kurtaracaktı.

 

Ömer babasının yanına geldiğinde kucağına oturan küçük kıza gülümsemeye başlamıştı. Küçük kız ona masumca konuşuyordu. Kıskanmıştı o an küçük kızı. Ağalık büyük çocukların omuzlarında bir yük olarak oturmuşken, Ömer hep ciddi bir şekilde eğitiliyordu.

 

Babası ile konuşurken "Bekir dede!" diyen kızın babasının saçlarından dolayı dede dediğini anımsadığı için fazlasıyla eğlenmişti ama belli edememişti. "Bekir dede sen babamın nasıl arkadaşısın. Senin saçların çok beyaz" dediğinde ise ağaların hepsinin yüzünde bir gülümseme olmuştu.

 

Toplantının maskotu gibi olan kızın Bekir Demirhanlı gibi bir adama küsmesi bile komikti. Bekir Beye "Ben küçük değilim!" diye çıkışıp parmaklarını beş yapmıştı. "Bu kadar ay sonra..." bir parmak daha açarak "Altı yaşına gireceğim. Küçük dediğin için seninle küstüm Bekir dede!" diye babasına gidişi ile herkesi gülümsetmişti.

 

Gülümsetmek için ekstra çabaya bile gerek duymuyordu. Bu kızın her hali komikti. Onu o an ne kadar da özgür hissetmişti. Kendisinin çocukluğu bile bir sorumluluktu çünkü herkes ona Demirhanlı'nın varisi olarak bakıyordu.

 

Zeynep ise bu anlarda küstüğü Bekir dedesine göz ucuyla bakarken yanındaki karakaşlı kara gözlü çocukla da göz göze gelmişti. Gözlerinin güzelliğini, gözlerinde gördüğü öfke kapatır olmuştu.

 

Zeynep bu çocuğun bakışlarından korksa da, gözünü ondan alamamıştı. Bekir dedesinin kendisine baktığını görünce de "Hıh!" diyerek kafasını babasına çevirmişti. Bekir ağa bu duruma gülümserken, Ömer'in bu duruma sadece ciddiyetle bakması normal olamazdı.

 

Bu toplantıda kaçan iki kişinin berdel kararı verilirken, Zeynep babasından her şeyi öğrenmeye çalışıyordu. Kendisine yabancı gelen bu ortamda, Bekir dedesi önemli birisi gibiydi.

 

Sonunda toplantı bittiğinde, Bekir dedesi ile çikolata karşılığında barışan Zeynep, babası ile parka gitmişti. Bir süre sonra da evlerine giderek uyumuştu. Bilse ki bu son mutlu günleri, asla uyumaz ve onun elinden tutarak geceler boyu oynardı.

 

Bir haftanın sonunda berdel olan kızın düğünü yapılırken o küçük kızla reyhani oynamıştı Ömer. Zeynep o zamanlar babasından öğrenmeye çalıştığı reyhaniyi o gün oynamak isteyince Ömer ağa o küçük hali ile ona eşlik etmişti.

 

Düğünün yakınlarında gelen silah sesi ile irkilmişti herkes. Keçeci'lerin oğlunun Köroğulları'ndan kaçırdığı kızın yerine, Keçeci'lerden alınan Hena Keçeci'nin sevdası kendisini vurmuştu.

 

Zeynep o gün berdelin sevdikleri ayırdığını düşünmüştü. Tıpkı hastalık gibi... O gün işte Bekir dedesinin söylediği sözler, Zeynep'in ağzından dökülmüştü.

 

"Ben ne bedel olurum ne de berdel!"

 

*** 

 

Ömer çocukken reyhani oynadığı o küçük çelimsiz kızın, Zeynep olduğunu anlamıştı. Bütün günü o geçmişle ilgili konuşarak geçirmiş ve daha evvelden tanışmış olmalarının mutluluğunu yaşamışlardı.

 

Zeynep ve Ömer o günü birlikte geçirmişti. Ömer'in akşam için fazlasıyla güzel bir sürprizi vardı. Bu akşam çok güzel geçmeliydi. Birbirleriyle yaşayacakları ve bir ömür hatırlayacakları en özel günlerden biriydi.

 

Ömer araçların hazırlanmasını isteyerek, Zeynep'le aşağı inmeye başladı. Sürprizini gördüğünde vereceği tepkiyi çok merak ediyordu. Bir haftadır uğraştığı sürprizi, düğün hediyesi olacaktı.

 

Zeynep ve Ömer araca binerek ilerliyordu. Zeynep nereye gittiklerini bilmeden yolları izliyordu. Ömer ise karısını izlerken onu dinlemek istiyordu. "Senin sesini duymak istiyorum!"

 

Zeynep bir süre ne yapacağını düşündü. Güzel bir şeyler söyleyerek bu zamanları güzel hatırlamak istiyordu. Yavaşça içinde melodiler oluşmuş ve kulağına dolmaya başlamıştı. Gönülden gelen melodileri dilinde peyda olurken Ömer mest olmuş karısını dinliyordu.

 

Tarkan'ın biz çocukken şarkısı dilinden dökülüyordu. Ömer Zeynep'i izlerken anılarında kayboluyordu. Zeynep gönlünden okuyor ve kendi çocukluğunu düşünüyordu.

 

Yaşayamadığı çocukluğu...

 

Biz her mevsim yazdık

 

Hep aşk, hep sevdaydık

 

Her gün döndü dünya

 

Kimdik, kim olduk?

 

Biz her mevsim yazdık

 

Hep aşk, hep sevdaydık

 

Her gün döndü de dünya

 

Kim, kim, kim olduk?

 

Zeynep'in şarkısı bittiğinde araçlar kenarda durmuştu. Ömer yaklaştıkları için Zeynep'in gözlerini kapatmak istiyordu. Artık sürprizin heyecanı içini kaplıyordu.

 

"Sana sürprizim var hanım ağam. Şimdi gözlerini kapatmama müsaade et." Zeynep onay verdiğinde Ömer'e arkasını dönmüştü. Ömer yanına aldığı bir fularla Zeynep'in gözlerini kapatmış ve araçların ilerlemesi için işaret vermişti.

 

Sonunda araçlar durmuştu. Zeynep geldiklerini anlamış ve inmek için beklemişti. Ömer indikten sonra kadınının yanına gelerek açılan kapıdan elini tutmuştu. İnmesine yardım ederek birkaç adım ilerledi. Bahçe kapısının önüne geldiklerinde ise durdurmuş ve gözünü açmıştı.

 

Zeynep gözlerini karanlıktan sonra ışığa alışması için kırpıştırırken, Ömer ağa onun bu haline gülümsüyordu. Sonunda gözleri alışınca heyecanla etrafına baktığında, Zeynep'in gözleri kocaman olmuştu.

 

Şuan bir çiftliğin girişinde duruyorlardı ve Zeynep girişte yazan yazıya bakakalmıştı. "Zeynep Demirhanlı çiftliği" diye yazan bir tabela vardı. Zeynep, önce Ömer ağaya döndü ve sarıldı. Çocukluk hayali gerçek olmuştu.

 

"Hadi biraz içeri bakalım mı hanım ağam?" diyerek Zeynep'i içeri yönlendiren Ömer ağa da Zeynep'in peşinden gitti. Onun tepkilerini izlemek hoşuna gidiyordu. Tüm mimiklerini ezberlemek için dikkatle izledi sevdiğini.

 

Zeynep ise bu çiftliği gezdikçe neredeyse hayallerinden bile güzel olduğunu düşünmüştü. Çiftliğin ön kısmı kocaman bir bahçeydi, misafir ağırlamaya uygun inşa edilmişti. Barbekü alanı ve kapalı çardağı bulunan bu alan çok güzel duruyordu.

 

Çardağın tül detayları bile düşünülmüştü. Köpek kulübesiyle golden bir köpeğin bulunduğu yere ilerleyerek köpeği sevmeye başlayan Zeynep'in tek korkmadığı hayvan, goldenlerdi. Golden muhtemelen yedi sekiz aylıktı.

 

Zeynep ve Ömer birlikte severken köpeğin adını düşünmüşlerdi. Zeynep sonunda turuncuya dönük tüyleri olan köpeğe "Tarçın" ismini vermişti. Köpeğin kulübesine ve tasmasına isimliği eklenmesini not ederek bahçeyi gezmeye devam ettiler. Açık alanda bulunan bahçe mobilyaları ve havuzun bulunduğu alanda, birkaç şezlong olması da güzel bir detaydı.

 

Zeynep hiç istemese de buradan arkaya doğru ilerlemek istedi. Evin yanından arka tarafına gittiğinde ise asla tahmin edemeyeceği güzelliklerle karşılaşmıştı. Bir tavuk kümesi ve yanında kapalı ördek kümesini görünce şaşırmıştı.

 

Ördeklerin yüzmeleri için yapılan küçük bir havuz bile vardı. Tam tersi istikamette ise güvercinlerin bulunduğu bir kümes vardı ve Zeynep çok korksa da onları izlemeye bayılıyordu. İleride bir alan çitle çevrilmişti.

 

Bu büyük alanın neden çitle çevrili olduğunu merak ederken ileride bir ahır görünce oraya doğru ilerledi. İçerisi atlara uygun yapılmış bir ahırdı ve içinde iki at vardı.

 

Zeynep yavaşça sevmek için yaklaşmıştı ama çok korkuyordu. Biri gece gibi kara, biri ise gündüz gibi beyaz iki atı severken korktuğu için atlarda biraz ürkmüştü. Zeynep onların yanından ilerlerken atlarla ilgilenen çalışan onları sakinleştirmeye çalıştı.

 

İleride bir küçük parkında bulunduğu bir alanın dışında bahçede bir şey kalmamıştı. Birlikte eve giderek evi gezmeyi düşünürken, Ömer ağanın talimatı ile dizilen adamların hepsi ile tanışmıştı. Eve de girip gezdiğinde kendini mutlu hissetmişti.

 

Demirhanlı konağı kadar büyük olan bu evin kendine has mimarisi ve modern eşyalar ile döşenmesi çok güzeldi. Zeynep, hayallerinden bile güzel olan bu evi gezmeyi bitirmişti. Ömer ağaya sarılarak duygularını ifade etmişti.

 

Kaç kere "Teşekkür ederim" dediğini fark etmediği için hala teşekkür ediyordu. Zaten milyonlarca kez de söylese asla yeterince teşekkür etmiş olmazdı. Artık akşam olmuş ve yemekler yenilmişti.

 

Zeynep Ömer'e dışarı çıkarak oturmayı ve çaylarını orada yudumlamayı teklif etmişti. Birlikte dışarı çıkarak ilerlemiş ve Eşiyle bu güzel çiftliğin ve havasının tadını çıkarmaya başlamıştı.

Bir süre sonra ise Ömer'e bir anı daha anlatmak istedi. Buradan nasıl gittiğini anlatacaktı çünkü bir isteği vardı.

 

 

Bölüm Sonu

 

Oy ve yorum ile destek olabilirsiniz.

 

Loading...
0%