Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Bölüm 7

@zeeyneep41

Heyoooooo. Yeni bölüm geldi.

 

Satır aralarına yorum bırakmayı unutmayalım.

 

Sol alt köşede bulunan yıldızlara basmadan geçmeyelim.

 

Sizleri bekletmeden bölüme geçiyorum.

 

Keyifli okumalar dilerim.

 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

 

Ayşe güne çok erken uyandı. Hızlıca giyinerek yerdeki yatağını toparladı. Semih hala uyuyordu. Ayşe, kısa göz attığı adamın uyurken nasıl göründüğüne baktı. Esmer, kısa saçlı, kendini hafiften belli eden sakallar...

 

Semih'in kaşlarının kalınlığı, dudaklarının inceliği ve alnında kendini belli eden çizgilere baktı Ayşe. "Keşke senin kadar büyük olsaydım. Kimseye muhtaç olmayacak kadar okuma yazma bilseydim. Hatta keşke ayaklarımın üzerinde dursaydım. Maalesef bunlara sahip değilim ve elim kolum bağlı" diye mırıldandı.

 

Ayşe yavaşça uzaklaşarak kapıdan çıktı. Hızla anneannenin evine gitmiş ve evini toparlamıştı. Anneannenin temizliğini de yapmış eve gelmişti. Herkesin uyandığına emin olduğunda odasına gitmiş ve orayı da toparlamıştı.

 

Artık yaptığı işlere mecburiyet olarak bakıyordu. Zoruna gitmiyor ve canı yanmıyordu. Kendi kaderini kabullenmeye başlamış ve kaderiyle yaşamaya başlamıştı. Hayat bu ya, alışmak istemediğine alışmış ve hayatın acısını kollarıyla kucaklamıştı çocuk gelin.

 

En büyük acılardan geçiyordu ama kimse görmüyordu. En büyük aşağılanmayı yaşıyordu ama kimse duymuyordu. Manipüle edilerek ve aşağılanarak hayata katılmaya çalışıyordu. Tüm bu durum çocuk gelinin psikolojisini bozarken bir de, eşiyle gitme veya eşinden ayrılma gibi umut dolu bekleyişi yok olmuştu.

 

Çocuk gelin artık manipülasyona açık, aşağılanmaya alışmış, hor görülmeyi normalleştirmiş ve tüm bunları içine atan bir kadındı. Kendine değer vermek yerine, başkalarının isteklerine öncelik vermeye adanmış bir kadındı çocuk gelin.

 

Ayşe, herkesten kaçıyordu. Kimseyle konuşmuyor sadece kendine söyleneni yapıyordu. İşleri yapmak dışında hiçbir işle ilgilenmeyen Ayşe, bugün halıların yıkanacağını öğrenmişti. Kapının önündeki betona halıları götürmüş ve ikisini yere sererken diğerlerini de rulo halinde duvara yaslamıştı.

 

Halıları ısladıktan sonra üzerine deterjan dökmüştü. Eline aldığı fırçayla öfkesini çıkarmaya çalışıyordu. Etekleri ıslanmış ama önemsememişti. Dizlerinin üzerine çöktüğü halıyı hırsla fırçalamaya devam ediyordu.

 

Sevda, yengesini izliyordu. Yardıma gidecekti ama yengesinin bir derdi olduğunu görüyordu. Ayşe için ne yapacağını bile bilmiyordu. Üzülüyordu ama elinden hiçbir çare gelmiyordu. Sevda yengesine yardım etmiş ve iki saatin sonunda, halıları asmışlardı.

 

Ayşe ve Sevda, dere kenarına inerek çamaşırları yıkamaya başlamışlardı. Bir süredir biriken çamaşırlar, fazlasıyla zorlu kirlerle savaşmak anlamına geliyordu. Önce bir leğende suya çamaşırları bırakmışlardı.

 

Suyun soğukluğu içlerini titretse de, ellerinden gelen bir şey yoktu. Bekleyen sudan aldıkları eşyaları çitiliyor ve temiz olduğunu anladıklarında da, boş bir leğene bırakıyorlardı. Sevda'da yengesiyle dertleşmek için bu fırsatı değerlendirdi.

 

"Yenge, senin bir derdin mi var?" diye direk konuya girdi. Ayşe işine dalmış bir haldeydi ama Sevda'nın sorusunu duymuştu. Sevda'ya dönerek gözlerinin içine baktı. Merak ettiği ama hiç sormadığı soruyu, hiç geciktirmeden sordu.

 

"Peki, sen bana neden yenge diyorsun? Sen benden büyüksün. Ayşe desen daha mantıklı olmaz mı?" diyerek konuyu değiştirmek istedi. Merakını giderdiğinde, konu da dağılmış olacaktır diye düşünüyordu ama yanılıyordu.

 

"Çünkü sen ağabeyimin eşisin. Yengemsin! Küçük ya da büyük, bunun önemi yok. Şimdi sen cevap ver bakalım, bir derdin mi var?" Ayşe gözüne hücum eden gözyaşlarıyla savaşırken Sevda, yengesinin tepkilerini izliyordu.

 

"Yenge! Evli olmak nasıl bir his anlatsana. Sen ağabeyime sevdalandın mı?" Sevda, aklına gelen hikâyeyle yengesine sormuş ve yakın gelecekte kendisini bekleyen gerçekliği öğrenmek istemişti.

 

"Sevdalanmak nasıl bir şey bilmiyorum ki? Evli olmak... Evli olmak evinde olmak gibi değil. Ailemin evinde çok sıkılırdım. Okumak ve diğer çocuklar gibi oyun oynamak için hayaller kurardım. Şimdiyse çok daha farklı ama kesinlikle güzel değil" diye özet geçti Ayşe.

 

"Bizim bir komşu vardı. Taşındılar ama önceden gelirlerdi. Kızları kaçtıktan sonra bir kere hastanede denk gelmiştim. Hamileydi ve ayaküstü konuşmuştuk." Sevda bunları söylerken karşıya bakıyor ve o günü gözlerinde canlandırıyordu.

 

"Sevdalanmak; her şeye rağmen yanında onu görmek istemek demişti. İşe gittiğinde bile özlemek ve eve gelecek diye beklemekmiş. Onun sevdiği şeyleri pişirmek, onun için fedakârlık yapmakmış. Gerçi o benden büyüktü. O zaman da on altı yaşındaydı. Sonra ne oldu bilmiyorum. Ailesi sürekli kapıya dayanıyor diyorlarmış. Kız ve kocası gittiler buralardan."

 

"Annen ne isterse onu pişiriyoruz. Benim istesem de, istediğim yemeği pişirebilmek gibi bir lüksüm yok ki. Teyzem ne diyorsa veya eniştemin canı ne istiyorsa o yemek pişer. Ağabeyin için fedakârlıktan ziyade kendim için bir şeyler yapmam lazım ama artık kimse, beni bu şekilde kabul etmez. Ailem bile!"

 

Sevda, yengesinin söylediklerini anlıyordu. Düşündü, tarttı ve yengesinin hissettiklerini hissetmeye çalıştı. Evliliğin zor bir şey olduğunu anlamıştı ama arkadaşının dediğini hatırladı. Demek ki, asıl önemli olan sevmekti...

 

İki genç muhabbeti yarıda kesmek zorunda kalmıştı. Salih amcanın kızları, Hacer ve Sultan'da gelmişti. Ayşe, bu kızları pek sevememişti. Sevda gibi değillerdi ve Ayşe'ye huzursuzluk hissettiriyorlardı.

 

Eşinin amcasının kızları olduğu için sessiz kalıyor ve onları idare ediyordu. Hayatın en zor zamanlarında Sevda'nın yanında olması nasıl güzel hissettiriyorsa şimdi de öyle güzel hissediyordu. Çünkü görümcesi ona bir şey söylemelerine izin verecek gibi değildi.

 

İşlerin bitimiyle iki genç artık eve doğru yol almaya başlamıştı. Gün akşama gelirken iki gencin aklında tek bir şey vardı, o da "Yemekleri yapmışlar mıdır?" sorusuydu. İkisi de dinlenmek istiyordu. Çamaşırları alt bahçeye asarak evin önüne doğru yürüyordu.

 

Eve yaklaştıklarında kapıda Semih'le birinin konuştuklarını görmüşlerdi. Semih, kapıya gelen arkadaşıyla konuşurken iki üç tane patatesle duruyordu. Daha önce kendilerinden aldıkları patatesi getiren adamın adı, Mert'ti.

 

Ayşe ve Sevda, evin köşesinde göründüğünde iki erkek o yöne dönmüştü. Semih kendine doğru gelen kardeşine ve eşine baktı. Islanmış kıyafetlerinin arasında, çok güzel bir kadın gibi duruyordu. Çocuksu yüzü bile güzeldi.

 

Mert'in bakışlarını kendine çevirmek için yavaşça öksürmüş ve gitmesi için muhabbeti kısaltmıştı. Kızlar içeri girerken Mert gitmişti. Öfkeli Semih içeri girerken karısının kolundan tutmuş ve odasına götürmüştü.

 

Herkes şaşkın ve şok olmuştu. Sevda korkuyordu. Yengesi için dua ederken annesiyle mutfağa girmişti. Ayşe ise kendini odaya savuran adama dönerek gözlerinin içine baktı. Kendine öfkeyle bakan adamdan korkmuyordu. Bunu belli etmek için gözlerinin içine, cesaret bakıyordu.

 

Semih ise yanına yaklaştığı kadının kolundan tutarak kaldırmıştı. Yüzüne indirdiği tokatın sesi, tüm evi doldurmuştu. Kocaman evi dolduracak şiddette vurduğu kadın, teyzesinin kızı ve Allah'ın emaneti eşiydi.

 

Kendinden on yaş küçük bir çocuk, suçsuz bir halde tokat yemişti. Sevda bu duruma üzüldüğü halde elinden bir şey gelmiyordu. Karşı gelse ikisi de dayak yerdi. Sevda rabbine dua ederken Emine Hanım ise kızından ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordu.

 

Aslında üzülmeyen Emine Hanım, aksi halde çok sevinmişti. Gözü açılmayan yeğeninin korkması ve namuslarına leke getirmemesi gerekiyordu. Eğer oğlu şiddet uyguladıysa "Bir bildiği vardır" diye düşünüyordu.

 

Semih ise içinde hissettiği duygunun ne olduğunu bilmiyordu. Vurduğu için pişmandı ama içinde akan bir deli kan vardı. Hayatın tüm duygularını tadan Semih, bu duyguyu hiç anlamlandıramıyordu.

 

"Bir daha, hiçbir erkeğin yanından ıslak kıyafetle geçmeyeceksin. Her yerin belli oluyor. Pezevenk seni süzüyordu. Burası küçük yer Ayşe! Adıma leke getirirsen adım olsun seni asarım. İbreti âlem için köy meydanına asarım seni" diyerek odadan çıktı.

 

Semih içindeki duyguyu anlamak ve sakinleşmek için bahçeye çıkmıştı. Ayşe ise odada kalmış ve acıyarak yüzünü tutmuştu. Gözünden akan yaşlarla yerde oturuyor ve sarsılan bedenine hâkim olmaya çalışıyordu.

 

Abisinin çıkmasının ardından "Tuvalete gideceğim!" diyerek yengesine kaçan Sevda, hızla odaya girmişti. Yerde sarsılan küçük bedene sarılarak sakinleştirmeye çalıştı. Elinde olan bir şey yoktu ama sarılabilirdi. En azından Ayşe'nin yanında olduğunu hissettirmeye ihtiyacı vardı.

 

Hem Sevda'nın,

 

Hem Ayşe'nin...

 

"Yenge, tuvalete gidiyorum diye geldim. Ben yakalanmadan gideyim. Hem sende üzerini değiştir ve hasta olma sakın. Gece ağabeyim uyuduğunda istersen yanıma gel. Biraz muhabbet ederiz. Geç yatarız bir gecede..." diyerek odadan çıktı.

 

Ayşe ise düşüncelere dalmıştı. Üzerindeki ıslak kıyafetlerin nedeni aşikârdı. Bu konuda suçlu olmadığına inanıyordu ve neden bu kadar büyük tepki gördüğünü de bilmiyordu. Ayşe yavaşça üzerini değiştirmişti.

 

Üzerindeki eşyaları kirlileri attıkları leğene atmaya gidecekken Semih gelmiş ve karşısına çıkan kadına bakmıştı. Yanağındaki kızarıklık dikkatini çekiyordu. Kırmızı eteği ve beyaz tişörtüyle güzelliğine güzellik katmıştı.

 

"Bu odadan çıkmayacaksın! Bugün yemeğe gelmeyeceksin! Aklın başına gelene kadar, bu odanın dışına çıkmak yok! Kimse buna yemek vermeyecek!" diye kükreyerek kapıyı Ayşe'nin üzerine kilitlemişti.

 

Ayşe aç ve yorgun bir halde, yere yatağını sermişti. Aklında dün gece, kocasının söyledikleri gelmişti. Kocasının yatağını açarak pijamalarını da hazırlamıştı. Kendini yatağına bırakmış ve gözünden akmak için zaman bekleyen incilerine izin verdi.

 

Aç ve yorgun bedeni uykuya dalarken içindeki yaralar acıyordu. Ayşe için uyku bir ilaçtı. Sabah kalktığında artık eskisi gibi acımayacak yaralarla, yine hayatına devam edecekti. Köle olduğu ve aşağılandığı hayata dönecekti.

 

Modern çağın çocuk kadın köleleri...

 

Değersiz, manipülasyona yatkın, aşağılanmaya alışmış, şiddeti normal gören bir kadın. Bir kadın olmadığını bile bilemeyen çocuk. Çocukluğunu bile yaşayamayan ziyan edilen bir kız.

 

Kadın,

 

Çocuk,

 

Kız.

 

Çocuk Gelin...

 

*** 

 

Bölüm sonu

 

Oy ve yorum ile destek olabilirsiniz.

 

Loading...
0%