Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11. Bölüm

@zeeyneep41

Heyoooo Şekerlerim.


Satırlar arasına yorumlar bırakalım.


Sol alt köşedeki yıldızla oy verelim.


Keyifli okumalar dilerim.


~~~~~~~~~~~~~


Dilruba Hanım gelininin bu haline gülümseyerek elinden tuttu. Kendisine utangaç bir halde bakan gelinine gülümsemeye başladı. Onun neler hissettiğini az çok tahmin ediyordu. Bir zamanlar o da bu konakta Dilşah gibi gelindi.


"Hazar'ım seni çağırır kızım. Sen bekletmeyesin Hazar'ı. Kahve yapsın kızlarda, sende al yukarı çık. Sizin odanın karşısıdır Hazar'ın çalışma odası. Kahveyi orta sever. Yanında da bir şey istemez. Hadi sen kocanın isteğini yerine getir buraları kızlarla biz toplarız."


Dilşah, Dilruba Hanımın kendisine olan yaklaşımını hayretle dinliyordu. Asla bugüne kadar bu şekilde kendisiyle konuşmamıştı ailesi." Siz hep böyle tatlı mı konuşacaksınız yoksa bu ilk günlerin hatırı mı?" Dilşah içinden geçen düşünceleri sesli söylediğini farkında bile değildi.


Dilruba Hanım gülümseyerek "Sen benim kızımsın artık. Sen Allah'ın ve ailenin bize emanetisin. Nasıl evlendiğini ve ne yaşadığınız önemli değil. Hazar neyse sende benim için osun. Hem ben kayınvalidemden de bu şekilde gördüm" diyerek kayınvalidesine bakmıştı.


Dilşah sesli söylediğini Dilruba Hanım cevap verince anlamış ve çok utanmıştı. "Affedersiniz efendim. Ben... Ben öyle demek istemedim. Kusura bakmayın." diyerek bakışlarını yere çevirdi. Dilruba Hanım gelininin yüzünü kendisine çevirerek gözlerine baktı.


"Özür dilenecek bir durum yaşamadık. Şuan yabancı hissediyor olabilirsin ama zamanla alışacaksın. Şimdi daha fazla bekletme Hazar'ı." Dilşah kendisine bu denli iyi davranan kadını çok sevmişti. "Ne olurdu ki annemde beni bir kere böyle sevseydi?" diye içinden geçirerek mutfağa doğru ilerledi. Hızlıca iki tane orta kahve yaparak tepsiye koydu.


Hazar'ın ilk defa kahvesini içeceğini düşününce Dilşah'ın karnında ağrı gibi bir his oluşmuştu. Tatlı bir his olan bu duygu, kendisini uçarak gitmesine sebep olmuştu. Çalışma odasının kapısına geldiğinde "Umarım beğenirsin Hazar" diyerek kapıyı çalmak istemişti.


Tam bu sırada Hazar kapıyı açmış ve Dilşah'ın içeri girmesini beklemişti. Dilşah içeri girdiğinde, Hazar kapıyı kapatarak masasına oturdu. Dilşah kahveleri yerleştirmiş ve Hazar'ın yudumlamasını beklemişti. Hazar'da Dilşah'la aynı anda yudumlamak istemişti.


"Dilşah içmeyecek misin?" Hazar Dilşah'a seni bekliyorum diyememişti. Bu şekilde yudumlamasını bekliyordu. Dilşah kahvesine uzandığında, Hazar'da uzanmıştı. İkisi de aynı anda kahvesini yudumlarken Dilşah, Hazar'ın yüzünden beğenip beğenmediğini anlamaya çalışıyordu.


Dilşah sürekli konakta kahve yaptığından dolayı, kahve yapmayı bilirdi ve ilk defa Hazar'ın kahvesini içmediğini biliyordu ama bu evde ki ilk kahvesiydi ve nedense artık Hazar'ın beğenmesi önemli görünüyordu. Dilşah kendisinde olan bu değişimi, sadece Hazar'a karşı saygı olarak anlamlandırmış ve geçiştirmişti.


Hazar ise Dilşah'ın kahvesini beğenmiş ama bunu belirtmemişti. Konuşacak başka konuları olduğu için konulara odaklanmak istemişti. "Seni neden çağırdığımı merak ediyorsundur" diyerek, çekmeceden bir ipad çıkardı. Dilşah şaşkınlıkla bakarken, Hazar açıklamasına devam etti.


"Tezini yüklediler. Gerekli programlar VS yükledim. Okula giderken yanında olsun. Çalışmaların bunun içinde. Sen tezini buradan yazarsın. Bu şekilde teslim edene kadar bitirir ve kayıtları teslim ederek mezun olabilirsin." Hazar, Dilşah'a geleceğini vermişti.


Dilşah o kadar sevinmişti ki, yerinden kalkarak zıplamaya başlamıştı. Hayatında ilk kez bir hediye almış ve tezini de kurtarmıştı. Dilşah sevinçle zıplarken, Hazar'da karısını gülümseyerek izliyordu.


Dilşah Hazar'ın yanına doğru giderek, Hazar'ı yerinden kaldırdı. Hızla sarıldığı adamın kollarında küçük kalmasına bile aldırmıyordu. İçindeki çocuk bile zıplıyordu. Hazar'ın kollarından sıyrıldığında yanakları kırmızıydı. Utansa da kaçmadan Hazar'a baktı.


"Çok, çok, çok teşekkür ederim ağam. Ben ilk defa hediye aldım. Tezimde kurtulunca sarıldım ama kızdıysan bir dahakine dikkat ederim." Dilşah kitapta yazılı olan kelimeleri düşününce, Hazar'ın sevgilisi olduğunu hatırlamıştı.


"Neden kızayım ki Dilşah." Hazar, Dilşah'ın ilk defa hediye aldığını öğrenince şaşırmıştı ama kendisine sarıldı diye neden kızdığını anlamadığı için bunu sonraya saklamıştı. Önce neden kızmış olacağını öğrenmesi lazımdı. Bu konudaki yanlış anlaşılmayı düzeltmeden, ilk hediye sevincini yaşayamayacaktı.


"Benimle evlenmek zorunda kaldığın için sevgilinle problem yaşıyorsun. Birde ben sana sarılınca, sinirlenirsin diye düşünmüştüm."


Hazar, Dilşah'ın söylediklerine hayretle bakıyordu. Hazar'ın bir kaç yıldır hayatında kimse yoktu. Dilşah bunu nasıl düşünmüştü merak ediyordu." Benim sevgilim olduğunu sana düşündüren nedir?" Hazar ciddi bir şekilde sorunca, Dilşah mahcup hissetmişti.


"Kitap okumayı çok severim ve senin kitaplığına baktığımda da, bazı kitaplar vardı ve okumadığım kitaplar vardı. Birinde de birisi hediye ettiği için not yazmış. Sana hediye alabilmekte, yakınlık gerektirir" diyerek gözlerine baktı. Hazar, Mevsim'in kendisine aldığı kitabı hatırlıyordu.


"Arkadaşım da olabilirdi. Yoksa sen kıskandın mı?" diye sırıttığında, Dilşah düşünmeye başladı. İçinde hissettiği o tuhaf his kıskançlık olabilir miydi?


Dilşah daha önce kimseyi kıskanmamıştı. Herkesi kendi ailesi gibi zannediyordum. Büyüdükçe öyle olmadığını anlamıştı ama bunu dile getirmek istemiyordu. Düşünmek ve dile getirmek acı veriyordu.


"Ben ve kıskançlık. Ne alakası var ağam. Ben sadece, senin de benimle evlenmek zorunda kaldığın için durumu değerlendirdim." Dilşah, Hazar'ın söylediği kıskançlık duygusunu düşünecekti. Kendisine cevaplar arayacaktı.


"Öyle diyorsan öyledir Dilşah." Hazar'ın gülümsemesine sinirlenmişti Dilşah. "Neden gülüyorsun o zaman ağam? Söylediklerim size komik mi geldi? Sonuçta benim bir..." Dilşah dudaklarına değen parmaklara susmuş ve şaşkınlıkla Hazar'a bakmıştı.


Hazar, Dilşah'ın ağzından artık bunları duymak istemiyordu. "Şşş" diye Dilşah'ı susturmuştu. " Artık evliyiz Dilşah Hanım. Bu tür şeyler duymak istemem. Evet, geçmişini bilirim. Seni bu şekilde kabul edebilirim ama artık duymak istemem" diyerek Dilşah'a baktı.


"Evet, Mevsim ile bir ilişkim oldu ama yıllar önceydi. Hata yaptığımı düşünerek hayatından ayrıldım. Sevgi değildi. Boş bir heves peşinde koşacak bir adam değilim. Doğum günümde hediye göndermişti. Bilmen gerekenler bu kadar."


Dilşah, Hazar'ın bu haline şaşırmıştı. Kendisine açıklama yapacağını beklemiyordu ama açıklamıştı. Dilşah onayla başını sallarken" İstersen şimdi tezine çalışabilirsin. Hem madem bu hafta evdeyim, sen bari yardım etmeme ya da görmeme izin ver."


Dilşah gülümseyerek bakarken onayla başını sallamıştı. Birlikte tezi açmış ve ilgilenmeye başlamışlardı. Dilşah ipad kullanmayı bilmediği için biraz zorlanıyor ama Hazar ona yardım ediyordu. Dilşah ve Hazar bir süre güzelce vakit geçirdikten sonra çalan kapı onları bölmüştü


Hazar, Dilşah'la olan konuşmasını bölen kişiyi öldürecek kadar sinirlenmişti. Derin bir nefes alarak "Gel" diye seslendi. Evin çalışanlarından biri gelmişti. "Ağam Dilruba Hanımım Dilan Hanımın geleceğini ve yakında konakta olacaklarını bildirmemi istedi."


Hazar konuşması biten kadına bardakları işaret etmişti. Kadın söylemeden anlamış ve bardakları alarak çıkmıştı. Dilşah Hazar'a bakarak, Dilan'ın kim olduğunu öğrenmek istemişti. Hazar Dilşah'a dönerek açıklama yapmak için söze girmişti.


"Dilan ben teyzem. Bir tane teyzem var ve o da Diyarbakır'da yaşıyor. Şimdi evlendiğimiz için geliyordur. Düğüne gelmişti ama kalmamıştı. Şimdi kimse gelmeden gelmek istemiştir. Genelde kalmaz, hemen gider" diye açıklamıştı.


"O zaman hazırlanalım da bekletmeyelim ağam. Ben üzerimi değişeyim de daha uygun bir şeyler giyeyim." Dilşah ayaklanırken, Hazar onu durdurmuştu. "Dilşah senden bir ricam olacak."


Dilşah kendisine baktığında, Hazar söze girdi. "Bana Hazar desen nasıl olur?" Dilşah Hazar'a bakarken, yüzü kırmızı olmuştu. Sessizce başını sallarken, gözlerini yere indirmişti. Hazar karşısındaki kadının her haline gülümsemek istiyordu.


Ona gülümsemek...


Sadece ona gülümsemek...


"Ben gideyim de hazırlanayım a... Şey yani Hazar" diyerek hızla uzaklaştı. Dilşah odaya girdiğinde yanakları kırmızı, yüzüyse güleçti. Kendi halini anlıyor ama anlamak istemiyordu. Hala içinde Azat'a karşı bir şeyler vardı. Ya alışkanlıktan ya da mahcubiyetten...


Dilşah kendisini banyoya atarak elini yüzünü yıkadı. Saçlarını düzelterek banyodan çıktı. Üzerine misafirlere uygun bir kıyafet bularak üzerine geçirdi. Yüzüne. Biraz makyaj yaparak odadan çıkmak için kapıya yöneldi.


Kapıdan çıkacağı sırada, kapı çalmaya başlamıştı yakın olduğu için kapıyı açan Dilşah, karşısında Hazar'ı görmüştü. Hazar karşısındaki kadını süzmeye başlamıştı. Karşısındaki kadın, haddinden fazla güzeldi.


Hazar içinde oluşan kıskançlık duygusuyla savaşarak Dilşah'a kokuna girmesi için, kolunu uzamıştı. Dilşah ne yapacağını bilemeden Hazar'a bakmıştı. "İnsanların bizi iyi görmesi önemli."


Dilşah koluna girdiği adamın yanında, kalp atımlarını susturmanın yolunu arıyordu. Zira Hazar'ın yanında, kalbi atımını şiddetlendirmişti. Sanki herkes onun kalp atımını duyacakmış gibi hissediyordu.


Aşağı indiklerinde, Dilan Hanım daha yeni geliyordu. Dilşah kapıda gördüğü kadına yakınlık hissederken Dilan Hanımın kızı, Dilşah'a biraz kötü bakışlar atıyordu. Dilan Hanım, Dilşah'ı gördüğünde gözünden bir damla yaş süzülmüştü. Dilşah çok güzel bir kadındı.


Hazar, teyzesinin ve kuzeninin hareketlerini görüyordu. Sessizce izliyor, teyzesinin bu tepkisine anlam vermeye çalışıyordu. Dilşah ise Dilan Hanımı tanımadığı için neden ağladığını anlamaya çalışıyordu.


Dilan Hanım, Dilşah'a sımsıkı sarılmıştı. Dilşah içten içe bu kadını tanıdığını hissediyordu ama tanımadığına da emindi. Herkesle selamlaştıktan sonra Dilan Hanımın kızı ile selamlaşmaya geçmişti.


Hülya, gönlünü teyze oğlu Hazar'a vermişti ama Hazar'ın gönlü asla Hülya'ya düşmüyordu. Hülya, bu yüzden Dilşah'a kötü bakıyordu. Hazar, Hülya'nın davranışlarından memnun kalmadığı için karısına kolunu uzatmıştı.


Dilşah, Hazar'ın söylediğini hatırlıyordu. Bu yüzden koluna girerek salona geçmişlerdi. Hazar kolundaki kadına bakırken bile kirpikleri titriyordu. Hülya bunu görünce daha da kıskanmış ve Dilşah'a daha kötü bakmaya başlamıştı. Annesinin o kıza sarılışına da kızgındı.


Herkes salona geçtiğinde muhabbet başlamıştı. Çalışanların getirdiği kahve eşliğinde muhabbet edilirken, Dilan Hanım sadece Dilşah'a bakıyordu. Bakışlarında ki hüznün sebebi belli değildi.


Hazar cebinden çıkardığı telefonu ile Aziz'e mesaj atarak bazı konularda araştırma yapmasını istemişti. Aziz söylenileni yaparken Hazar kafasında senaryolar üretmeye başlamıştı. Tahminleri doğru ise neler olacağı aşikârdı.


Hazar eniştesi ve kuzenleri ile muhabbet ederken, yanında oturan karısı da kadınların muhabbetine katılıyordu. Hülya'nın bakışları kıskançlıkla doluydu. Hazar kendisine gelen telefonla odadan çıkarken Hülya da mutfağa gitmek için odadan çıkmıştı.


Hülya Hazar'ın peşimden giderek konuşmasının bitmesini bekliyordu. Hazar'ın dikkatini çekmek için elinden geleni yapacaktı. Dilşah'ın kendilerini görebilmesini dileyerek Hazar'a doğru ilerledi.


Hazar arkasını döndüğünde kendisine doğru gelen kuzenini görmüştü. Hazar, Hülya'nın kendisine olan ilgisini biliyordu. Orada onunla konuşmamak için kaçacakken, kuzeni bayılmış numarası yaparak kendini Hazar'ın kucağına bırakmıştı.


Hazar kuzenini tutarak yakınlarındaki koltuğa yerleştirmişti. Bu sırada Dilşah onları izliyordu. İçinde hissettiği bu duyguyu ikinci kez hissediyordu. Yavaşça yaklaşmış ve kendisini belli etmişti.


Hülya amacına ulaşmıştı. Hazar, Dilşah'a doğru ilerlemişti. "Dilşah iyi misin? Ne oldu?" Hazar Dilşah'ın yanlış anlamasından çekinmişti. Dilşah ise gülümseyerek bakan Hülya'dan gözlerini alamıyordu.


Hazar karısının bakışlarını çekmek için eğilmişti. Dilşah ve Hazar göz göze geldiğinde, Dilşah'ın gözünden bir damla yaş s

üzülmüştü. Hazar'ın hayatına engel olmuş gibi hissediyordu.


Bölüm Sonu


Oy ve yorum ile destek olabilirsiniz.


Loading...
0%