Yeni Üyelik
20.
Bölüm

Bölüm 20

@zeeyneep41

Heyoooo bölümlendiniz.

Bugün de iki bölüm geliyor. Öpüldünüz.

Keyifli okumalar dilerim...

~~~~~~~~~~~~

İki âşık yavaşça bahçenin çıkışına doğru ilerlemişti. Dilşah biraz daha oturmak istese de, artık eve gitmeliydi. Tezine zaman ayırmıyor ve pazartesi günü dersine gideceğini hatırlıyordu. Hazar'a dönmüş ve gözlerinin içine bakmıştı.


"Hazar, sen benim tezime hiç baktın mı?" diye sormuştu. Hazar olumsuz anlamda başını sallarken Dilşah, aklına gelen soruyu sormuştu. "O zaman bana nasıl yardım edeceksin ki? Mesela şimdi ben tezim için çalışmaya gideceğim."


Hazar, Dilşah'ta ki bu değişimi görüyordu. Biraz cesaret, biraz özgürlük gelmişti. Mutluydu ve sevdiğine en çok bu yakışıyordu. Kendisinden korkan Dilşah yerine gelen bu kızı, fazlasıyla beğenmişti.


"Ben hızlı okurum hanım ağam. Size hızla yetişir ve o tezde sana yardım edeceğimi söylediysem bunu yaparım." Dilşah gülümseyerek bakıyordu. Birkaç adım ilerlediğinde, karşısında gördüğü kişiyle dona kalmıştı.


Sahi, ne zamandır orada dikilmiş ve onları izliyordu. Hazar birkaç adımla Dilşah'ın önüne geçerken Dilşah olduğu yerde dikilmişti. Hazar ardına aldığı eliyle, az önce bıraktığı eli kavramıştı.


"Ne istiyorsun Azat Kürkçüoğlu? Seni karşıma dikecek cesareti veren nedir?" demişti. Buraya geldiği andan itibaren, tüm adamlar belinde silahla gelen Azat'a silahlarını doğrultmuş ve her türlü tehlikede sıkacaklarını belli etmişti.


Dilşah, karşısında duran adama bakıyordu. Ne kadar farklı, ne kadar yabancı geliyordu Azat Dilşah'a. Hazar'ın tuttuğu elinden güç alıyor ve kaderin kendine verdiğine, tekrar tekrar teşekkür ediyordu.


Azat sessiz sedasız geldiği gibi ardına dönmüş ve aracına binerek oradan uzaklaşmıştı. Dilşah huzursuz olmuş ve ne yapacağını bilememişti. "Hazar, onunla uğraşmanı istemezsem beni dinler misin? Ya da bunu söylediğim için kızar mısın?" diye fısıldamıştı.


Hazar hızla ardına bakarak Dilşah'la göz göze geldi. "Ne demek kızmak? Tabi ki bana bir şeyler söyleyebilirsin. Geçmişinizden dolayı çok kez Azat'ı idare ediyorum. Acısı vardır diye alttan alıyorum. Senden de tek ricam, uzak dur. Göründüğü gibi birisi değil."


Dilşah sağlıksız bir ilişki yaşadığını şimdi görüyordu. Sessizce Hazar'a bakmış ve başıyla onaylamıştı. Kaçan tatlarını yerine getirmek için, Hazar Dilşah'a bakarak konuşmaya başladı.


"E hanım ağam, şimdi sen bana tezinde yardım ettirmeyecek misin?" diyerek sevdiğine gülümsedi. Dilşah, Hazar'ın neşesini yerine getirmek istediğini anladığı için gülümsemiş ve iyi görünmeye çalışmıştı.


"Bilmediğiniz bir konuda nasıl yardımcı olabilirsiniz ağam?" diyerek gülümsemiş ve arabaya doğru ilerlemişlerdi. Bir süre sonra Dilşah, Hazar'ın yanında daha da iyi hissettiğini fark etmişti. Sanki Azat hiç gelmemiş ve huzurlarını kaçırmamış gibiydi.


Sonunda iki âşık Ateşoğlu konağına gelmişti. Hazar elini tuttuğu kadını içeri götürdüğünde, Dilşah elini çekmek istemişti. Hazar hiç bırakmamış ve kendisine bakan ailesine "İyi akşamlar" demişti.


Ateşoğlu konağı sakinleri şaşkındı. Dilruba Hanımın memnun gülümsemesi dışında, herkes şaşkınlıkla bakıyordu. Hazar, Dilşah'ın elini tutmuş ve gülümser vaziyetteydi. Dilşah evdekilere utana sıkıla bakıyordu.


Gözleri Dilan Hanımı arasa da bulamamıştı. "Ne bekliyordun ki? O zaman bırakan şimdi mi bırakmayacaktı?" diye içinden geçirmişti. Bırakılış hikâyesini merak ediyordu ama konuşmaya da korkuyordu.


Dilşah ve Hazar, Ateşoğlu ailesiyle birlikte muhabbete katılmıştı. Dilan Hanımın konusu kapatılmış ve sanki hiçbir mevzu olmamış gibi, herkes günlük hayatına devam ediyordu. Kimse Dilşah'ı üzmek istemiyor ve onu kendilerine alıştırmaya çalışıyordu.


Dilşah ve Hazar, Ateşoğlu ailesinden müsaade isteyerek çalışma odasına geçmişti. Dilşah hızla tezine bakıyor ve en son nerede kayıtlı kaldığını anlamaya çalışıyordu. Hazar ise onun bu halini izliyor ve bir yandan da, Dilşah'ın tezine bakıyordu.


Hazırlandığı konu, konuya hâkimiyeti ve kendinden emin halleriyle Dilşah, fazlasıyla güzel geliyordu Hazar'a. Dilşah'ın bu denli çalışkan olması, Hazar'ın hoşuna gitmişti. Dilşah'ın işine olan sevgisini ve ona yapacağı teklifi, bekletmemeye karar vererek söze girdi.


"Dilşah! Diyorum ki, eğer kabul edersen, bizim işlerin bazılarının çizimlerini sana verelim. Ne dersin? Birkaç proje çizer misiniz bize Dilşah Ateşoğlu?" diyerek Dilşah'ın gözlerinin içine bakıyordu.


Dilşah'ın vereceği tüm tepkileri izliyor ve gözünden kaçırmamak için, gözünü bile kırpmıyordu. Dilşah ise duyduğu sözlerin şaka olup olmadığını anlamak için birkaç saniye bekledi. Hazar'ın bakışlarından asla ama asla, bir tüyo alamamıştı.


"Şaka mı yapıyorsun?" diye sormuş ve Hazar'ın yanıtını beklemişti. Büyük bir heyecan ve umutla bakıyor ve hayalleri gerçek olsun istiyordu. Hazar'ın olumsuz anlamda başını sallamasıyla Dilşah, hızla ayağa kalkmış ve "Gerçekten mi?" diye bağırmıştı.


Dilşah o kadar mutluydu ki, bunu hayal bile edemezdi. Okulunu bitirmeyi bile hayal edemezken bitiyor ve üzerine çalışabilme fırsatı bile yakalıyordu. Dilşah Hazar'a yaklaşmış ve sonunda boynuna kocaman sarılmıştı.


İsteyerek...


Korkmayarak...


Utanmayarak...


Dilşah Hazar'a tüm gücüyle sarılmışken birden geri çekilerek "Ay çok sıkı sarıldım. Canın acımadı değil mi?" dediğinde Hazar'ın tek kaşı kalkmıştı. Dilşah kendini açıklamak için hızla söze girmişti.


"Ne yani, o konakta o kadar iş yapıyorum. Sil, süpür, bazen ağır şeyler de taşıyorum. Ben güçlüyüm. Şimdi acımamış olabilir ama sıkı sarılırsam canın yanabilir. Haberin olsun. Sonra neden beni uyarmadın deme" diyerek tezinin başına oturmuştu.


Hazar gülmeye başlasa da Dilşah ciddi bir şekilde tezine bakıyor ve dikkatini asla dağıtmıyordu. Hazar sonunda odaklanmış ve tezin içeriğini incelemeye başlamıştı. Dilşah'ın içine bıraktığı küçük çizimlerin güzelliğine dalmışken Dilşah'ın sesi, Hazar'ın kulaklarına ulaştı.


"Tahminen ne çizdirirsiniz bana? Bir de ne zaman çizdirirsiniz? Acaba baban buna izin verir mi?" Dilşah belli ki içinde bunları yaşıyordu. Hazar ise uzun uzun konuşmak istiyordu. Ayağa kalkarak Dilşah'ın yanına gitti.


"Hadi gel. Sen bugün tezine çalışamazsın. Odamızda konuşalım bu durumu..." Hazar ve Dilşah, el ele odalarına geçmişti. Yatağa oturan iki genç, yatak başlığına yaslanarak ayaklarını uzatmıştı.


Dilşah, Hazar'ın kolunun altına girmiş ve sorularının cevabını almak için beklemişti. Hazar ise kolunun altına aldığı kadınının önce saçlarını koklamış ve sonra öpmüştü. Hazar Dilşah'ın sabırsızca beklediğini biliyordu ve onu bekletmeden konuşmaya başladı.


"Aslında okulun bitince söylemek istiyordum ama ne düşüneceğini merak ettim. Dilşah! Senin bir yer açmanı, çalışmanı isterdim ama malum. Yaşadığımız coğrafya da bu hala pek mümkün değil."


Dilşah ve Hazar derin bir nefes almıştı. Dilşah umudunu kaybediyor gibi hissetse de, Hazar'ın söyleyeceklerini beklemeye başladı. Hazar ise Dilşah'ın ne hissettiğini anlamaya çalışıyordu.


"Biliyorum üzüldün ama evde en azından çizersin. Bazen bir bağ evi, bazen bir apartman için bizim şirkete geliyorlar. Büyük bir inşaat firması olduğumuz için, şirkette mimarlık ofisimiz var ama seni götüremem. Dediğim gibi bir apartman gelir mesela onu yaparsın. Bizde dikeriz..."


Dilşah, Hazar'ın ne okuduğunu bilmiyordu. Sözünü kesmiş ve dayanamadan sormuştu. "Sen üniversiteyi nerede okudun? Bölümün neydi? Ay bunları konuşmadık bile. Hiçbir şey bilmiyorum resmen..." diye sitem etmişti.


"İstanbul üniversitesi işletme fakültesinde okudum. İş konusunda da şunu da eklemeliyim. Önce küçük işlerle başlarsın. Sonrasında da, seninle bu iş mevzusunu konuşuruz. Sormak istediğin başka bir şey var mı?" diyerek Dilşah'a baktı.


"Yok ama bana İstanbul'dan bahsedebilir misin? Çok güzel diyorlar. Bende internette görmüştüm. Gerçekten güzel mi yoksa internet oyunu gibi bir şey mi?" Hazar, Dilşah'ın sorusuna gülümsemişti.


"İnsan için memleketinden güzel bir yer yok. Dönüp dolaşıp yine memleketine gitmek istiyorsun ama İstanbul güzel. Kalabalık olmasını sevmiyorum ama tarihi ve doğa güzelliği bulunan bir il" diyerek Dilşah'a baktı.


"Bana orada arkadaşlarınızla ne yapardınız, nerelere giderdiniz ve gittiğiniz yerlerde ne gördüğünü anlatır mısın?" diyerek Hazar'ın gözlerine sevecenlikle baktı. Hazar ise başıyla onaylamıştı. Dilşah gözlerini kapatmış ve dinlemeye başlamıştı.


Hazar öncelikle iki arkadaşından bahsetmişti. Üniversitenin başlarında tanışmış ve okul bitene kadar yakın olan iki arkadaşı... Tabi ki okulun bitmesi, işler derken arkadaşlarıyla arası açılmıştı. Pek görüşmez olmuşlardı ama arada telefonla konuşurlardı.


Gittiği birkaç yerin ismini sayarken Dilşah'a bakmıştı. Dilşah'ın uyuduğunu görünce Dilşah'ı yatağa güzelce yatırmıştı. Saçlarını koklayarak öpmüş ve kadınını izleyerek kendini uykunun kollarına bırakmıştı.


Bölüm Sonu


Bölümde en sevdiğiniz kesit neresiydi?


Loading...
0%