Yeni Üyelik
22.
Bölüm

Bölüm 22

@zeeyneep41


Heyoooooo. Bölümlendiniz.


Şekerlerim satır aralarına yorum bırakmayı unutmayınız.


 

Sol alt köşedeki yıldıza basarak yıldızlanalım.


 

Keyifli okumalar diliyorum.


 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~


 

Bu sırada korumaların sayesinde olayı duyan Hamit ağa, Ağir ve Miran önde gelerek abisine yetişmişti. Dilruba Hanımda arkalarında gelerek oğluna seslenmeye çalışmıştı. Hamit ağa haykırmış ama oğluna sesini duyuramamıştı.


 

Dilruba Hanım arabanın içinde gözlerini kapatmış ve ağlayan gelinine bakmıştı. Kapıyı açarak sarılmış ve Dilşah'ı kendine getirmek istemişti. Gelininin biraz sakinleşmesiyle kulağına fısıldamıştı Dilruba Hanım.


 

"Kocanı kendine getirmelisin. Bir kelimenle, burası durulur ve bu adam bir daha sana gelmez. Dilşah! Lütfen oğluma seslen. Kocana seslen ve gerisini bana bırak." Dilşah, Dilruba Hanımın gözlerine bakmış ve onayla başını sallamıştı.


 

Dilşah arabadan inerek kocasına doğru yaklaştı. Hazar ve diğerleri Dilşah'a dönmüş ve Dilşah'ın ne diyeceklerini merak etmişti. Dilşah ise Hazar'ın gözlerine bakmış ve sadece onunla konuşmuştu.


 

"Hazar! Ben çiçek bahçemize gitmek istiyorum. Ben... Ben seninle konuşmak istiyorum. Önemli bir konu konuşmak istiyorum. Lütfen, gidelim. Lütfen..." diyerek gözlerinden bir damla yaşın süzülmesine izin vermişti.


 

Azat, o an Dilşah'ın gözlerinde gördüğü o ışığı başka yerde görmemişti. Şahit olduğu o ışığa sessiz kalmıştı. Kendisine bir an bile değmeyen gözleriyle Azat içinde yaşadığı hayal kırıklığını belli etmemeye çalışıyordu.


 

Hazar ise Dilşah'ın kendisinden ayrılmayan gözlerine bakıyordu. "Baba, herkes içeri girsin. Bu adamı bana bırakın. Bu benim meselem..." diyerek Dilşah'a doğru ilerledi. Elinden tuttuğu gibi arabaya doğru ilerlemeye başlamıştı.


 

Dilşah elinden tutan adamın peşinden giderken bile, hala içi titriyordu. Arabaya bindiğinde Hazar'ın elini bırakmamış ve kenarı kayarak Hazar'ında aynı kapıdan binmesini istemişti. Hazar eşini kırmamış ve kendisi için açılan koltuğa oturmuştu.


 

Arabalar çiçek bahçesine doğru hareket ederken Hamit ağa, Azat'ı sorgulamaya çalışıyordu. Dilruba Hanım araya girmiş ve kocasını da, çocuklarını da eve götürmüştü. "Hazar'ın işine karıştığınızda daha da öfkeleniyor. Biraz idare edeceğimiz zamandayız. Hadi eve geçelim Hamit ağam" diyerek kocasını eve götürmüştü.


 

Hazar ve Dilşah çiçek bahçesine geldiğinde arabadan inmişlerdi. Biraz yürümek isteyen Dilşah, bahçede uzun uzun yürümek istiyordu. Hazar ise sessizce Dilşah'ı takip ediyor ve kendini de sakinleştirmek istiyordu.


 

Dilşah ve Hazar, öpüştükleri yere geldiklerinde istemsizce durmuştu. Dilşah kızarmış ve yavaşça gözlerini yere çevirmişti. Hazar ise onun bu haline gülümsemiş ve kendisine doğru çekmişti.


 

"Benimle ne konuşmak istemiştiniz Hanım ağam?" diyerek Dilşah'ı kendisine bastırmıştı. Dilşah kırmızı bir haldeyken başını eğmişti. Ne söyleyeceğini bilemeden birden aklına gelen ilk şeyi söylemişti.


 

"Ben diyorum ki buraya bir salıncak mı yaptırsak?" içinden kendine kızıyordu. Daha saçma bir an bulamamıştı. Sanki her şey yolundaymış gibi, birde iç sesin gelişiyle kafası dağılmıştı.


 

"Ne salıncağı Dilşah? Daha ne kadar saçmalayabileceksin. Anlamıyorum yani..." diyen iç sesine sinirlenen Dilşah, yavaşça derin nefes almış ve Hazar'a kulak vermişti.


 

"Nasıl bir salıncak istiyorsun peki?" diyerek Dilşah'ın isteğine kulak vermişti. Dilşah bu durumdan memnundu. Önemsenmek, özel hissetmek, isteklerinin dinlenmesi gibi değer görmek çok hoş duruyordu.


 

"Şu tek kişilik salıncaklardan aslında sadece tek kişilik değil de, çift kişilikte olsun. Yani birlikte oturabiliriz. Tabi sende istersen." Dilşah'ın sonlara doğru sesi kısılmaya başlamıştı. Hazar ise gülümsemiş ve daha da yaklaşarak fısıldamıştı.


 

"Seninle otururum tabi. O zaman burada bir tadilat olsun. Peki, burada yapmak istediklerini çizmek ister misin?" Hazar'ın sorusu, Dilşah'ta elektrik çarpmış gibi etki bırakmıştı. Ne yapacağını bilemeden bakmıştı.


 

"Yapabilir miyim ki? Yaparım ya! Yapayım o zaman. Tamam, ben yaparım Hazar" diye sesli düşünerek kabul etmişti. Hazar gülümsüyor ve karısının kendisine yakınlığıyla mutlu oluyordu.


 

"Peki, hanım ağamızın benimle konuşacağı önemli şey bu kadar mıydı?" Dilşah sessizce o ana gitmiş ve içi titremeye başlamıştı. Gözünden süzülen bir damla yaşı, Hazar parmağıyla silmişti. Dilşah'ın gözünden akan yaşa, bir öpücük bırakarak sakinleşmesini bekledi.


 

"Çok mu korkuttum seni?" diyerek Dilşah'ın ne hissettiğini duymak istemişti. Dilşah ise onayla başını sallamış ve derin bir nefes almıştı.


 

"Ben, aslında senin eline kan bulaşsın istemedim. O zaman bu olay duyulduğunda herkes konuşacaktı. Ben... Namusum hakkında konuşulmasını istemiyorum. Hem çok zor ama ona da zaman ver. Zamanla geçecektir."


 

"Çok zor. Dilşah, beni de anla. O sana..." Hazar'ın boyun damarları şişmeye başlamıştı. Dilşah sessiz kalarak Hazar'ın ellerine ulaştı. Kendine çektiği ellerine, ufacık bir öpücük bırakmıştı.


 

İki gencin yaşadığı sevgi, coşkuyla yüreklerinden taşıyordu. Bu kadar hızlı ve bu kadar erken olması beklenmeyen bir şeydi. İkisi de birbirinden kaçacakken birbirine düşmüş ve bir olmuşlardı.


 

Birbirlerine olan sevgisi, öncelikle saygıdan başlamıştı. Konuşmak, değer vermek, anlamak ve dinlemek... Bir erkeğin kadınına verdiği değer, kadınına saygısı ve biraz sevgiyle her şey yerine oturmuştu.


 

Dilşah, zamanında yaşadığı ilişkinin aslında bir heves olduğunu düşünüyordu. Ailesinin kötülüğünden kaçarken tuttuğu ve kendini de mutlu hissettiği bir sığınaktı Azat ona. Hazar ise gerçekten sevdiği biriydi.


 

Hiç hissetmediği hislerin ortaya çıkmasıyla bunu anlıyordu. Hazar'la mutlu olmak için, her şeyi yapabilecek güçte hissediyordu. İçindeki hisler coştukça coşuyor ve sanki an be an artıyordu.


 

Dilşah ve Hazar, güçlükle kendine gelmişti. Hazar'ın bu gün için planı farklıydı. "Hanım ağam ben başka bir yere gitmek istemiştim ama isterseniz burada da kalabiliriz. Gittiğimiz yerde kahvaltı yaptıktan sonra biraz çalışırız demiştim. Sen ne istiyorsun bakalım?"


 

"O zaman senin istediğin gibi yapalım. Tezimin çoğu hazır. Bugünde çalışırsak belki de bitebilir" diyerek Hazar'a fikrini belirtmişti. Hazar'la çalışmak çok heyecanlıydı. Hazar işine odaklandığında en iyisini yapmaya çalışıyordu.


 

Birlikte arabaya binerek Hazar'ın gitmek istediği yere doğru yola çıkmışlardı. Hazar ve Dilşah, gerginliğini bitirmiş ve mutlulukları yerine gelmişti. Hazar, Dilşah'ın elini bırakmıyordu.


 

Birlikte araçtan indiklerinde Hazar, sanki yıllardı ayrı gibi Dilşah'ın eline uzanmıştı. Çölde su bulan bedevi gibi sarmıştı elini. Hiç bırakmayacak gibi sımsıkı tutuyordu. Hazar ve Dilşah, bir dağ evine gelmişlerdi.


 

Dilşah burayı çok sevmişti. Büyük bir bahçe içinde, iki katlı bir yapı duruyordu. Doğayla uyumlu renkleri, modernize edilmiş halde karşısında duruyordu. Kış bahçesi ve açık oturma alanlarıyla süslenmiş bahçede, akasya ağacı ve çeşitli meyve ağaçları bulunuyordu.


 

Akasya ağaçlarının çiçeklerinin açılması ve beyaz beyaz bir üzüm salkımını anımsatması, Dilşah'ın çok hoşuna gitmişti. "Bahçede oturalım mı biraz?" diyerek Hazar'a dönmüştü. Hazar'da başıyla onaylamış ve bahçeye doğru ilerlemişlerdi.


 

Bu sırada evden çıkan çalışanlar, isterlerse kahvaltıyı dışarı kuracaklarını belirtmişti. Dilşah onaylamış ve bu akasya ağaçları arasında kahvaltı yapmak istemişti. Bu evin hikâyesini merak eden Dilşah, Hazar'a dönmüş ve yalnız kaldıkları gibi sorusunu sormuştu.


 

"Bu ev sizin mi? Tabi sizindir de, bu evin bir hikâyesi var mı?" diye sormuştu. Hazar ise gülümsemiş ve gözleri üç yıl öncesine gitmişti. Gözlerinde canlanan anılar, dilinde peyda olup Dilşah'a ulaşıyordu.


 

Flash Back


 

O zamanlar bir su perisi gibi güzel bir kızı görmüştü Hazar'ın gözleri. Bir su gibi duru, bir peri kadar güzel ve bir o kadar da güler yüzlü bir kadındı Dilşah. Gülümsüyor, tanıdıklarına selam veriyordu.


 

Yolsan karşıya geçecek bir teyzeye yardım ediyor ve elindekilerle evine kadar eşlik ediyordu. O gün Hazar yalnız çıkmıştı. Biraz dolanmak istemişti ama Dilşah'ı gördüğünde derdini bile unutmuştu. Bir süre takip etmiş ve kim olduğunu anlamak istemişti.


 

"Gider isterim bu kızı" gibi bir düşünce aklından geçtiğinde de, Dilşah okula varmıştı. Hazar okumaya karşı bir adam değildi. Kadınların güçlü olması hoşuna gidiyordu. Çünkü güçlü kadınlar daha güçlü erkeklerin doğmasına neden olacaktı.


 

Bir süre okulun bahçesinde arkadaşlarıyla gülen kızı izlemişti. Bu sırada gelen korumaların arasında sağ kolu olan Aziz'e, Dilşah'ı göstermişti. "Bu kızı araştır. Her şeyi bilmek istiyorum. Akşama dosya elimde olsun" demişti.


 

Aracına bindiğinde son kez bakmıştı Dilşah'a. Gitmek zor gelse de, işlerini halletmesi gerekiyordu. O günün akşamı olmadan dosya eline gelmişti. Hazar bir hevesle açtığı dosyada, Dilşah'ın bilgilerini okuyordu.


 

Sevgilisi olduğunu da öğrendiğinde içini bir hüzün kaplamıştı. Bir süre arabayla yol almış ve sonunda bir ormanda durmuştu. İçinden bağırmak geliyordu. Beylerbeyinin görkemli ve zalim oğlu, gözbebeği Hazar Ateşoğlu, istediğine ulaşamayacaktı.


 

Bir süre etrafına bakınmıştı. Kendini burada huzurlu hissetmişti. Bu sırada gözüne çarpan akasya ağacı çiçekleri, Dilşah'ı hatırlatmıştı. Çevrede fazlaca akasya ağacı vardı ve burada kalmak istemişti.


 

"Aziz! Buradaki arazi kiminse bulun. Burayı alacağım" diyerek bugünkü arsanın alımı yapılmıştı. Akasya ağaçlarını koruyarak evin ve bahçenin dekoru yapılmıştı. Diğer ağaçlar taşınmış ve yerine meyve ağaçları dikilmişti.


 

Dilşah dinlediği hikâyenin hüznüne kapılmıştı. Kendisini ilk gördüğünde beğenen birinin bu denli acı hissetmesi, Dilşah'ı üzmüştü. Uzanıp elini tuttuğu adamın gözlerinin içine bakmıştı.


 

"Her nasip vaktine esirdir Hazar. Belki de o zamanlarda tanışsak birbirimizden nefret edebilirdik." Sesindeki hüzün kendini belli ederken Hazar, Dilşah'ın gülümsemesi için güzel bir söz söylemesi gerektiğini düşünmüştü.


 

"Öyle ya da böyle. Rabbim seni bana yazmış Dilşah. Kader bizi birbirimiz için hazırlamış. Zaman bizi birbirimize daha da yakın kılacak..." diyerek Dilşah'ın gözlerinin içine bakmıştı.Dilşah ise kırmızı yüzüyle yemeğine dönmüştü.



 

Bölüm Sonu



 

Bölümde en sevdiğiniz kesit neresiydi?


Loading...
0%