@zehra
|
İşten yine yorgun gelmişti eve. Yeni işinde geç saatlere kadar çalışıyordu. Adım atmaya hali bile yoktu. Kümesten bitme evlerinin kapısının aralık olduğunu görünce kaşları hafiften çatıldı. "Bu kızlara kapıyı kilitleyin diye kaç defa diyeceğim!" Diye söylendi kendi kendine. Kapıyı açtığında gördüğü manzarayla karşılaşıcağını bilmiyordu tabii. Etraf dağınıktı. Masa devrilmiş, örtüler savrulmuştu. En önemlisi de kızlar yoktu. "Ne oldu bu eve!" Etrafa bakarken dudaklarından endişe ile çıktı cümle. Kardeşleri neredeydi? Başlarına birşey mi gelmişti yoksa?
Elini cebine atıp abisinin numarasını çevirdi. Telefon çalarken içini kötü bir his kapladı. En sonunda açılmadı o telefon. Korku ile adımlarını dışarı yönlendirdi. Telefonun tanıdık melodisi kulaklarını doldururken abisi ona dönüş yaptı sandı. Ancak kardeşi Harika arıyordu. Telefonu açıp kulağına götürdü. Hem sinirli, hemde endişeli bir ses tonuyla sordu. "Nerdesiniz siz?"
Karşıdan gelen ses kötüydü. Kardeşi ağlıyordu. Bu
onu daha fazla endişelendirdi. "Harika abicim ne oldu? Nerdesiniz? Anlat!"
"Ömer." Dedi hıçkırıklarının arasından. "Kadir abim..."
Tahammülü kalmayan Ömer yüksek sesle konuştu bu sefer. "Ne oldu Kadir abime?! Harika doğru düzgün anlat şunu!"
"Kaza yapmış. Doktorlar ameliyat haneye aldılar. Ömer...Durumu kritik dediler."
Önce yutkundu. Daha kafasını yukarı kaldırdı. "Nasıl kaza yapmış?! Ne demek kaza yapmış ya?!"
"Motor kazası yapmış işte." Dediğinde sesi oldukça kötüydü. "Ömer lütfen gel."
Gözleri kızarmıştı. "Tamam." Dedi. "Geliyorum!"
"Ben Doruk'u aradım o seni almaya gelecek." Dediğinde zaten gelmişti Doruk arabasıyla. "Tamam geldi zaten." Telefonu kapatıp hızla arabaya doğru ilerledi. "Ben sürmek istiyorum!" Dedi şoför kapısının önüne gelip.
"Ömer bin hadi!" Dedi Doruk. Ömer itiraz etti. "Ben sürmek istiyorum!" Diye yineledi. Doruk pes eddeip diğer koltuğa geçince. Gaza yüklendi. Ana Yola çıktıklarında hızla ilerliyordu araba. Abisi ölümle burun burunaydı. Hemen onun yanına gitmek istiyordu Ömer. Araba her geçen saniye daha da hızlandı. "Ömer yavaşla" dedi Doruk.
"Olmaz Doruk abimin durumu kritikmiş, onun yanında olmam gerek."
Aynı şekilde sürmeye devam etti.
Ve o an hiç beklenmedik birşey oldu. Ömer frene bassa bile fayda etmedi. Araba yüksek bir teker sürtme sesi ile durunca çarptıkları kişi arabanın üzerinden takla atıp sonra üç metre geriye savruldu. Ömer direksiyonun başında donmuş bir şekilde dururken nefes alışları ağırlaştı. Doruk ise aynı şekilde donmuştu. Bir süre ikisi de öyle kaldı. Birbirlerine baktılar. Ömer kendine gelince "B-ben." Dedi "Birine çarptım..."
Daha sonra sayıkladı. "Ben birine çarptım... Doruk ben birine çarptım."
"D-dur!" Dedi Doruk ellerini kaldırarak. Ne yapacağını oda bilmiyordu. "S-sakin ol!" Arabadan inip çarptıkları kişiye baktı. Bu kişi kadındı. Yerde haraketsiz bir şekilde yatıyor, yaşamak adına sinyal vermiyordu. Siyah saçları kana boyanmış, kanları yerde tabaka oluşturmuştu. Yutkunup yere eğildi işaret ve orta parmaklarını kızın boğazına koydu. Arabadan inen Ömer'de korku dolu sesiyle "Y-yaşıyor mu?" Diye sordu.
Neyse ki Doruk olumlu anlamda kafa salladı. "Yaşıyor." Ömer kızın yanına doğru yaklaşıp, eğildi yüzüne düşen saçlarını geriye doğru attı. Yüzü kanlar içindeydi ve çizikler vardı. kafasında da kocaman yara. Dolgun dudakları da kanıyordu. Ne işi vardı burda, bu saatte yaya haliyle bu kızın?
"Ne yapacağız şimdi?" Doruk endişe ile bu soruyu sorunca: "Tabiki de ambulansı arayacağız. Kan kaybından ölmesini izleyecek değiliz!" Dedi Ömer.
"Ya hapse atarlarsa bizi?!"
"Doruk saçmalama kızın ölmesine izin veremeyiz!" Elini cebine atıp telefonu çıkarırken elleri titriyordu. Ambulansın numarasını tuşladı. Gerekli bilgileri söyledikten sonra telefonu kapatıp, Doruk'a baktı. Arabaya binip, çalıştırmıştı. Arabanın yanına doğru gidip sordu. "Ne yapıyorsun sen?"
"Ben arabayı saklıyorum. Sende etrafta kamera falan varmı ona bak."
"Doruk saçmalıyorsun şuan. Polislere anlatırız herşeyi bilerek yapmadık deriz."
"Hayır Ömer sakın polis falan yok! Ben işimi şansa bırakamam!" Dedikten sonra arabayı kuytu bir ormana doğru sürüp oraya parketti. Ömer'de bu süre zarfında iki dakika da bir kızın nabzını yokluyordu. Bir yandan da kıza çarptığı için alın terleri döküyordu. "Kim bilir annesi babası ne kadar merak etmiştir." Diye düşünüyordu içinden. "Kim bilir öğrenince ne hale gelecekler." Vicdan azabı sarmıştı vücudunu.
Telefonu çalınca arayan kişiye baktı. Bu bir diğer kardeşi Yasmin'di. Doğru ya abisini unutmuştu. Aklına gelince hemen açtı telefonu. "Alo Yasmin! Abim nasıl oldu?!"
"Ömer!..." Dedi ağlayarak. Ağlaması oldukça şiddetliydi. "Kadir abim... Kadir abim öldü diyorlar!"
Telefon elinden kayıp giderken hatırladığı sözcükler bunlardı. "Kadir abim öldü diyorlar!"
||1 hafta Sonra||
Mezarlıktan çıktıktan sonra yine hastaneye uğradı Ömer. Yoğun bakım odasının camından bakıyordu çarptıkları kıza. Bir haftadır komadaydı onlar yüzünden. Doruk'un babası Akif hapse girmemeleri için herşeyi halletmişti. Doruk'un arabasını yok ettikten sonra etraftaki kamera kayıtlarına polisten önce ulaşmış daha sonra yok etmişti.
Ömer susmak zorunda kaldığı için kendinden nefret ediyordu. Hapse girmek umrunda değildi ama Kadir abisini kaybettikten sonra kardeşlerine ondan başka bakacak kimse kalmamıştı. O olmazsa kız başlarına nasıl geçineceklerdi. Birkaç kez herşeyi göze alıp karakola gitmek isteyince kızlar Ömer'i durdurmuştu. Ağlayarak "Sende bırakma bizi... Sende gitme Ömer." demişlerdi. Onlara kıyamamıştı.
Doruk bir hafta içinde birkaç kez anca gelmişti. "Bir insan hayatı bu kadar ucuz olamaz!" Diye düşünüyordu. Ömer son bir hafta içinde hergün geldi kızın yanına. Vicdan azabı çekiyordu. Gencecik kızın ölmesini istemiyordu. Zaten abisini daha yeni kaybetmişti. Birde bu vicdan azabı onu öldürüdü.
"Ömer oğlum." Bu gelen kızın annesi Süreyya'y dı. "Süsen nasıl? Kıpırdama var mı?"
Kafasını iki yana sallarken cıkladı. "Hayır yok."
Ömer'i yolda giderken Süsen'i görüp hastaneye getirdi sanıyordu. Kadının yüzüne bakamıyordu. Zaten bunu kadar yalanla nasıl bakılırdı ki. Hergün gelip burada yas figan ediyordu acılı kadın.
"Bugün doktor gelip, kontrol edecek." Dedi Süreyya. "İnşallah güzel bir haber alırız."
Bakışları yerdeyken "inşallah." Dedi. Süreyya bu sefer acı dolu bir sinirle konuştu. "Kızıma da bunu yapanlar gün yüzü görmesin." Ömer yutkundu. Nasıl bir bataklığa saplanmıştı böyle. "A-amin." Diyebildi sadece. Bakışlarını cama çevirdiğinde kızın göz bebeklerinin haraket ettiğini farketti. "Uyanıyor!" Dedi heyecanla. Süreyya da cama çevirdi bakışlarını. Ne kadar Mutlu olduğu gözlerinin içinden belli oluyordu. "Evet... evet ah çok şükür!" Dedi gözlerinden yaşlar akarken. "Gidip doktoru çağırayım!" Deyip soluğu doktorun yanında aldı.
Ömer'de Kafasını yukarı kaldırdı. "Allah'ım çok şükür... Çok şükür uyandı."
Doktor Süsen'i kontrol ettikten sonra bazı testlerin sonucunu almak için gitmişti. Süsen'de anlam veremez ifadelerle sağa sola bakıyordu. Bilinci tam olarak açılmamıştı bellki. Belkide nasıl bu duruma geldiğini düşünüyordu. Bakışları Ömer'e kayınca göz göze geldiler. Tanımak ister gibi baktı gözlerine derin derin.
Ömer kızın gözlerine bakarken içine çekiyordu sanki. Daha fazla kapılmamak için çekti gözlerini kızın gözlerinden. Zaten utanıyordu yüzüne bakmaktan.
Bakışlarını annesine çevirip "Anne." Dedi Süsen. Sesi oldukça yorgundu.
"Efendim kızım." Dedi Süreyya hep bu anı beklermiş gibi.
"Bacaklarımı hissetmiyorum ben." Dediğine yüzü düştü kadının."Ne demek bu şimdi?"
Tam o sırada doktor girdi içeri. Süreyya sorgulayıcı bakışlarını doktora çevirdi. "Doktor bey kızım bacaklarını hissetmediğini söylüyor."
"Bende size bu konu hakkında bilgisi vermek için gelmiştim. Maalesef çarpma sonucu beline aldığı hasar oldukça büyük olduğu için kızınız bacaklarını kullanamayacak."
Bunu duyan Süsen'in bakışları değişti. "Anne... Anne ne diyor bu doktor!" Süreyyan'ın gözünden yaşlar akarken Süsen'in elini tutmuştu. "Anne hayır!" Dedi bağırarak. Dogrulmaya çalışınca Süreyya durdurdu onu. "Kızım tamam annecim geçicek, Birtanem dayan annecim."
"Anne hayır yapamam olmaz!" Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı bir anda Süsen.
Ömer daha fazla içeride duramayıp dışarı attı kendini. Neye sebep olduklarının ağırlığı bir kez daha bindi omuzlarına. Kızın haykırışları hala kulağındaydı. Gencecik kızın hayatı onun yüzünden kararmıştı. "Benim yüzümden." Dedi gözlerinden yaşlar düşerken. Nefes almak bedenine ağır geliyordu.
*Bölüm sonu...
Yeni kurgum keyifli okumalar diilerim. Diğer kitaplarım Watpadda kaldı geri gelince devam etmeyi düşünüyorum. Yorum ve oy vermeyi unutmayın. Birde okuyan herkes takip ederse sevinirim Wattpad ekibi geri gelirse sevinirim.
Hatalarım olabilir kusura bakmayın...
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...👋🏻
|
0% |