----------------2.BÖLÜM------------------
Gözlerimi açtığımda önce herşey bulanıktı birkaç seniye sonra etraf netleşti ve ilk gördüğüm şaşkın gözlerle bana bakan bir adam oldu.
Adam dediğime bakmayın kendısi tam bir afetül zelzele. Tuhaf bir şekilde yüzü tanıdık gelmişti.Siyah saçları, güzel kaskin yüz hatları, iri dudakları, kehvenin en koyu tonu gözleri ve hafif çatık kaşları ile bana bakıyordu.Sonra melodik, ahenkli ve aynı zamanda erkeksi sesini işittim.
Veee...
Adam birden gözümde Hayko Cepkin'e dönüştü. Çünkü söyledikleri ona gıcık olamama yetti de arttı.
" Bana biraz daha bakarsan nazarın deyebilir. Ayrıca o ağzını kapatta sinek kaçmasın." dedi ve güldü.
Bende kendimin bile inanmadığı bir yalan söyledim" Ne bakıcam be senin habeş maymunlarına benzeyen meymenetsiz suratına." dedim.
Gece ciddi olamazsın. Bu yalana ben bile inanmadım. Theo James gibi adama habeş maymunu dedim resmen. Şu an kendime inanamıyorum. Ama sesim ciddi çıkmış olacak ki kaşlarını çattı. Ve "Eminmisin habeş maymununa benzediğime?" dedi ciddi bir sesle.
Sonra benim konuşmama izin vermeden "Az önce yiyecek gibi bakıyordun ama."dedi sesi alınmış gibi çıkmıştı. Ama bunları söyeldikten sonra kahkahalarla gülmeye başladığı için benimle alay ettiğini anladım.
Pis herif! Aşağılık yakışıklı! Of Gece! Adama saydırırken bile iltifat ediyorsun! Salak! Her neyse bunların altında kalamam.
"Sana mı? Hah! Güldürme beni. Daha yeni ayıldım. Neye , nasıl baktığımın farkındamıyım Sence?"
Evet farkındayım ama onun bunu bilmesi gerekmiyor bence.
"Peki madem öyle olsun. Pek inandırıcı değildin ama neyse." dedi.
"Ben seni hiçbir şeye inandırmak ve sende hiçbir şeye inanmak zorunda değilsin." dedim çatık kaşlarımın altından göz devirerek.
Bana bakıp gülümsedi ve " Şimdi daha iyimisin?" dedi.
What dedin gülüm? Anlamadım. Az önceki o ukala adam gitti yerine kibar, düşünceli, nayif bir adam geldi resmen. Şu an onu terslemeyi çok isterdim ama insan bu surata nasıl kıyabilir ki? Şahsen ben kıyamam.
"İyiyim."dedim sesim düz çıkmıştı.
"İyui olmana sevindim." dedi.Ve elini uzatıp devam etti. " Bu arada ben Ateş. Ateş Işık." dedi.
Bu bir şaka olmalı. Ateş. Ateş Işık. Ünlü milyarder Adnan Işık'ın oğlu Ateş Işık mı? Hayır ya sedece bir isim benzerliği heralde. Ayrıca bu kadar ego milyarderin oğlunda bile yoktur...
"Memnun oldum. Bende Gece." dedim ve uzattığı elini sıktım. Hiç istemesemde elini geri çekince bende geri çektim. Bu ukala, ego manyağı, pis yakışıklının ağzına daha fazla laf veremezdim.
Bir anda fark ettiğim şeyle kaşlarım çatıldı. Ve aklımdakini sordum.
"Doktora benzemiyorsun ve aile yakınıda değilsin. Burada ne işin var?"
"Puhahah! Az önce kucağıma bayılan Çirkin Kurbağanın nasıl olduğunu merak ettim. Olamaz mı?" dedi alayla karışık.
"Olamaz! Hem sen bana mı dedin Çirkin Kurbağa diye!?dedim öfkeyle.
"Hı hı sana dedim. Bir mahsurumu var?" dedi umursamaz bir tavırla.
Aaaaahhhhh! Deli olabilirim şu an!!!!!
"Bir mahsuru var!"
"Öylemi? Neymiş?" dedi. Sakin ve umursamaz tavırları benim daha fazla öfkelenmeme sebep oluyordu.
"Senin aklında bir problem mi var bence buradan çıkınca bir psikiyatrist, beyin cerrahı yada akıl ve ruh hastalıkları doktoruna falan görün sen." dedim alaylı bir ciddiyetle.
Bana bakıp gözlerini devirdi ve derin bir iç çekti. Ardından "Anlaşılan turp gibisin. Maşallah dilin Üsküdar'ı geçiyor. Allah gelecekteki kocana sabır versin."dedi.
Ha aynen! Sanane benim dilimden? Ayrıca ne kocası? Aptal mahluk!
Düşüncelerimi susturup yalnızca "Sanane!" dedim. Tam ağzını açıp bir şey söyleyeceği sırada içeriye hemşire girdi. Ve sol kolumda ki bitmiş serumu aldı.
Hemşire serumu çıkardığı anda aklıma bir şey geldi. Ve acıyla mırıldandım.
"Ebru!"
Hızlı ayağa kalktım ve Ebru'nun kaldı odaya doğru ilerledim. Annemin sesiyle niye uğradığımı şaşırdım.
"NEREDE O FAHİŞE? KENDİ ELLERİMLE ÖLDÜRECEĞİM ONU! NAMUSUMUZU İKİ PARALIK ETTİ!" diye yaygara koparaıyordu.
Hay senin namusuna! Önce bi kızla konuşup ne oldu ne bitti öğrenseydin. Annem görüş alanıma girerken iki güvenliğin onu buradan uzaklaştırdığını gördüm. Umursamayıp Ebru'nun odasına girdim.
Yatağın üzerinde oturmuş, ellerini yüzüne götürmüş ağlıyordu. Yanına gidip başucundaki pofuduk koltuğa oturdum. Kirpiklerini birbirinden ayırıp dolu dolu gözlerle bana baktı. Ve ağzından beni mahveden o kelimeler çıktı.
"Abla ben istemedim! Gerçekten böyle olsun istemedim! Zorla dokundu bana!"
Nasıl?
Gece?
Ateş?
Ebru?
Bu benim ilk kurgum olduğu için desteğiniz benim için çok önemli
Okur Yorumları | Yorum Ekle |