Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@zehra_yaren_acet0

4. Bölüm:

10 yıl sonra...

Her zamanki gibi prenses hizmetkârların sesine uyandı. Uyumak için herşeyini verirdi. Ama kalkması gerekiyordu. Çünkü bu gün onun için büyük bir yastı. Sadece onun için değil. Tüm kraliyet ailesi hatta Tüm Defessus Krallığı yastaydı. Bu gün Kraliçe Cara'nın ölüm günüydü.

Yıllardır onu bırakmayan hizmetkârı Clara ve diğer hizmetkârlar Ellie için hazırlık yapıyordu. Ellie bu gunle ilgili çok birşey hatırlamıyordu. Genellikle günlük tutardı ve yazdığı günlükte sırf o gün var diye kaldırmıştı o günlüğü. Hatırlamak istemiyordu olanları ama unutmakta istemiyordu. Kalbinde bir boşluk vardı. Kendini sevgiziz hissediyordu. Bazen halkı ziyarete gittiğinde annesine sarılan çocukları gördüğünde gözü doluyordu. Kendiside o anı yaşamak için herşeyini verirdi. Ama artık çok geçti. Sırf taç giyecek diye annesi öldürülmüştü. Ellie 12 yaşından beri bunu araştırmasına rağmen hala annesinin katilini bulamamıştı.Sadece annesinin katilide değil. Kuzenini yaralayan kişiyi bulamamıştı.

Normalde enerjik olan Ellie bu gün kendini yorgun hissediyordu. Psikolojik olaraktı sanırım. Diğer yıllarda öyle olmuştu.

"Prenses Kral sizi kahvaltıya bekledi."

Ellie şaşırmıştı genellikle babası kahvaltıya beklemezdi. Bir şey olmuştu. Babasıyla genellikle yasa ve halkın güvenliği hakkında konuşurlardı.

"Tamam çabuk olalım." Demekle yetindi.

Clara,Ellie için siyah,dantelli bir elbise çıkardı. Annesinin elbisesine benziyordu. Saçları yapılacağı zaman çekmeceden siyah bir kurdele çıkardı. Bu gün siyah dışında başka bir şey giymeyecekti. Aslında kahvaltıyada inmeyecekti fakat babası çağırdıysa gitmesi gerekiyordu. Bu gün Kraliçe Cara'yı anma töreni olacaktı. Ellie genellikle böyle törenlerde arkada beklerdi. Halk Ellie'nin bu davranışını eliştirirdi. Bu gün o törene katılacaktı.

Ellie hazırlandıktan sonra kahvaltıya indi. Ve evet Kral Ulrich onu bekliyordu. Yüzünde bir çöküş vardı.

"Gel otur Ellie." Tok bir sesle söylemişti. Ne kadar fark ettirmesede onunda içinde bir hüzün vardı. İçi içini yiyordu. Belki de o gün o töreni yapmak istemeseydi böyle olmayacaktı.

Ellie tacını düzeltti ve yerine oturdu. Masada yine sessizlik vardı.Normalde Ellie'nin yalnızlık sessizliği olurdu fakat şuan babası ve kendisinin sessizliği vardı.

"Ufak bir seyahate cıkmam gerekiyor bazı tüccarlar ile konuşacağım. Ben yokken krallığın başına sen geçiceksin. Zaten James sana yapman gerekenleri anlatacaktır."

James babasının en sağlam adamlarındandı. Kraliçe Cara öldüğünden beri krallık işlerini onla yapıyordu. Ellie den veya başka bir krallıktan yardım istemiyordu. Bu da Ellie'nin hoşuna gitmiyordu. Bu ülkenin varisi Elliydi. James değil.

" Annemin yokluğundan beri her işini James'e yaptırıyorsun. Krallık işlerini,görüşmeleri. Şuanda o yapabilir diye düşünüyorum bana gerek yok bence."

Ulrcih saşkınlıkla Ellie'ye baktı. Tam birşey diyecekti ki Ellie devam etti.

"Bu krallığın varisi ben miyim? Yoksa James mi? Belli değil. Bu krallığı tanımayan biri gelse varisi James sanar. Görüşmelere bile o gidiyor. Benim ne gereğim var ki. Krallığın başına da şuan o geçsin." Ellie tam kalkıp gidecekti ki. Kral onu durdurdu.

"Annen gibi olmamdan korkuyorum çünkü onun öldürülme sebebi aslında kralığına aşırı derecede bağlı olmasıydı. Krallığını çok seviyordu. Aynısını senin yaşamanı istemiyorum."

Ellie sinirle babasının yüzüne baktı.

"Eğer bu ülkenin başına geçiceksem bazı şeyleri göze almam gerekiyor. Eğer senin dediğin gibi olursam korkak olurum. Savaş ya da herhangi bir saldırıda beni ciddeye almazlar. Ben zaten yeterince eğitim aldım. Kendimi koruyabilecek durumdayım. Merak etme baba. Ve sen gittikten sonra krallığın başına geçicem çünkü halkım için."

Dedi ve hırsla oradan ayrıldı. Kral şaşırmıştı. Kızından bunu beklemiyordu. Ulrcih Ellie'yi hep içine dönük,utanan bir kız zannetmişti. Ama Ellie tam tersiydi.

Ellie odasına gidince, kaldırdığı günlüğünü açtı ve o güne döndü. Annesi hakkında yazdığı yazılara bakmak istiyordu. Sadece o günü değil o yıla bakmak istedi. Annesinin katili kimse er ya da geç bulacaktı onu.

Ellie günlüğü incelerken iki şey dikkatini çekti. Birincisi Komşu krallık olan Venenum'un Kralının davranışları. "O gün sürekli sırıtıyor hatta gözleri parlıyordu." Yazmıştı Ellie günlüğüne. İkicisi ise Lucas adındaki çocuktu. Adını duyduğunda az da birşeyler hatırlatmıştı. O gün kaçmak için sarmaşıkların arasından çıktığını hatırlıyordu. Misafir odalarından birini vermişti ona. Hatta kapıyı kilitlenmesi için tembih etmişti onu. Fakat ertesi gün ortada Lucas yoktu. Odaya herhangi bir notta bırakmamıştı. Daha doğrusu Ellie odayı incelememişti. Lucas'ın olmadığını görünce odadan çıkmıştı. O odaya gitmeye karar vermişti.

Oda çok tozluydu. Ellie teker teker tüm çekmeceleri kurcalamaya başladı. Bir kalem ve saat dışında birşey çıkamamıstı. İkisinide yanına aldı. Yatağın çarşaflarını kontrol etti. Fakat bir şey bulamadı. Yatağın altında da birşey yoktu. En son halıyı kaldırdığında bir mektup buldu.

"Sevgili Ellie,

Seninle vedalaşmamak ne kadar beni üzsede. Dediğim gibi ailemi bulmak istiyorum. Onun için gelmiştim zaten. Bunu biliyorsun. Ne kadar gitmek istemesem de gitmek zorundayım. Çekmeceye bir saat bıraktım onun içinde bir pusula var. Bu pusula diğer pusulalardan farklı. Aynısından bendede var. Bu pusula benim nerde olduğumu sana göstericek. Yaptığın herşey için teşekkürler. Yardımını hayatımın sonuna kadar unutmam. Belki başka bir gün tekrardan karşılaşırız.

Lucas"

Ellie bir mektuba birde odaya bakıyordu. Daha önce bu mektubu nasıl bulamamıştı. İçinde bir pişmanlık vardı. Eğer o gün Lucas'ın olmadığını görünce odasına kapanmasaydı. Şuan Lucas'ın nerde olduğunu bulabilirdi. Hızlıca saati açtı evet doğru söylüyordu içinde bir pusula vardı. Ama dediği gibi bu diğer pusulalar gibi değildi. İçinde krallıkları yazdığı bir harita vardı. Ve Defessus'un üstünde iki nokta vardı. Biri sabit duruyor, diğeri ise hareket ediyordu. Ellie ayağa kalkınca sabit duran nokta ilerlemeye başlamıştı. Mavi nokta Ellieydi, kırmızı nokta ise Lucas. Yani Lucas'a şuan çok yakındı. Ama ailesini bulacaksa Defessus'ta ne işi vardı? Pusulayı düşürmüş olabilir miydi?

Şuan az zamanı vardı. Hızlıca ayaklandı. Tören başlamak üzereydi. Yıllardır yapamadığı şeyi şuan bu gün yapacaktı. İçinde garip bir duygu vardı. Pişmanlık ve üzüntü duygusu karışmıştı. Hızlıca merdivenlere yöneldi. Merdivenden inerken birden karşısına bir ceset çıktı. Ellie şok içinde bir cesete bir de duvarlara baktı. Her yer kan içindeydi.

"Muhafızlar!" Ellie avazı çıktıkça bağırdı. Normalde boyle olaylarda soğukkanlı olurdu ama şuan olamıyordu. Panik içindeydi.

Muhafızlar gelince onlarda Ellie gibi şoka girdiler. Nasıl böyle bir hata yapmışlardı? Sarayın koruması onların elindeydi fakat onlar bunu hiç dikkat etmiyorlardı.

"Geceleri uyuyorsunuz birşey demiyorum. Sabahları aranızda konuşuyorsunuz sarayda kavga çıkıyor ruhunuz duymuyor. Onada birşey demedim ama bu son nokta artık. Bir hizmetkâr öldürülüyor ve siz onu koruyamıyorsunuz. Bir hizmetkârı koruyamayan beni nasıl korusun."

Muhafızlar mahçup olmuş bir sekilde kafalarını yere eğdi.

" Özür dileriz prenses. Biz duyma-"

"Duymadınız mı? Yeter artık. Şuan törene katılmam gerek ama kurtulduk diye sevinmeyin bu törenden sonra konuşulacak. Diğerlerine de haber verin cesedi kaldırın. Koridorda temizlensin."

Muhafızlar aynı anda "Emredersiniz efendim" dediler ve bir hızla oradan ayrıldılar.

Sarayın güvenlik konusunda ufak sıkıntıları vardı. Bunu Kral Ulrich de farkındaydı.

Ellie tören alanına vardığında her zamanki gibi büyük bir kalabalık vardı. Arkada annesinin fotoğrafı ve aile fotoğrafları vardı. Kral Ulrich gelmemişti.Seyehat için hazırlanıyordu. Ellie'yi görünce kalabalıkta büyük bir sessizlik oluştu. Herkes Ellie'yi gösteriyordu. Böyle torenlere katılmadığı için halk şaşkındı. Ellie konuşmaya başlayınca fısıltılarda durdu.

"Değerli Halkım,

Bu gün tüm Defessus Krallığı için zor bir gün. Annem,dizinde kraliçeniz bu gün öldürüldü. Biliyorsunuz. 10 yıldır Kraliçe Cara'nın yasını tutuyoruz ve tutmayada devam edicez. Babam bir seyahate çıkıyor ve babam yokken halkın başında ben olacağım. Herhangi bir kuşkunuz olmasın.Hersey benim kontrolüm altında olacaktır. Bu gün çok birşey söylemek istemiyorum. Zaten özgüvenmi zor toplayıp çıktım buraya. Yanlış anlaşılmasın. Sizden çekindiğim için değil. Sadece bu konuda ufak hassasım o yüzden. Benden bu günlük bu kadar."

Halktan büyük bir alkış koptu. Pres Ellie'yi halk seviyordu. Kral Ulrich yerine onu tercih ediyorlardı.

Bu günden sonra Ellie'yi büyük bir mücadele bekliyordu. Babası seyahate çıkıyodu. Tahta geçecek olan kişi oydu. Kendini gösterme zamanı gelmişti.

~Bölüm Sonu~

Loading...
0%