Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. BÖLÜM: YENİ BAŞLANGIÇLAR

@zehranurr

“Birini arıyorum bana yardım edebilecek misin?”
“Kimi aradığına bağlı?”
“Kod adı Muerte!”
“Onu bulmak zor! Neden arıyorsun onu?”
“Onda bana ait bir şey var, bul onu bana!”

***
Bir kızın kaderi annesininkine benzermiş. Benim kaderim anneminkine ne kadar benzedi bilmiyorum ama şunu çok iyi biliyorum ki ben hayata 1-0 yenik başlamış ve babasının prensesi olamamış bir kızım.

Her kız çocuğunun ilk aşkı babası olmalıydı. Babaları kız çocuklarının başına ne gelirse gelsin arkasında dağ gibi durmalıydı.

Ben bu şansımı elimde olmayan sebepler yüzünden kaybettim hem de arkamda dağ gibi durması gereken insanlar sayesinde.

O sıcacık aile ortamını tanımamış, düştüğünde dizindeki yaralar temizlenmemiş, saçları hiç okşanmamış ve daha nice sayamayacağım güzel anıları yaşayamamış biri olarak ben kim miyim?

Ben Tamay namı değer Asmin ve... karmaşık hikayeme HOŞ GELDİNİZ...

Hayatımla ilgili bilmediğim çok şey varken bildiğim tek şey beni annemin beni terk etmesi ve babamın beni yetimhaneye bırakmasıydı.

Evet; acıydı ama gerçekti bir biberon ve ailem tarafından çıkarılan bir kimliğimle ortada kalmıştım.

Onlardan nefret ediyor muyum? Aslında hayır tanımadığım insanlardan nasıl nefret edebilirim ki. Sadece içimde bir yerde küçük bir acı var hiç bitmeyecek, geçmeyecek derin bir acı...

Hayattan hala bir umudum var mı? Aslında bunun cevabı çok basit evet hala bir umudum var.

Ne de olsa hayat benim hayatım, benim düzenim ve benim kurallarım henüz her şey bitmiş değil.

Belki de hayata bu kadar kötü başlamama neden olan insanlara teşekkür bile edebilirim. Onların sorumsuzluğu sayesinde şuan çok iyi bir kariyerim ve çok iyi giden bir hayatım var, istediğim her şeye sahibim ve bu benim tek başına sırtladığım başarım.

Ve bugün benim yeni hayatımın ilk günü.

Gerçi bu kaçınçı yeni bir başlangıç sayamadım bile...

Geçmişte aldığım kararların üzerini silerek yeni bir sayfa açtım ve bu beyaz sayfayı güzel değerlendirmek istiyorum.

Bir anda çocukluğumun geçtiği o mükemmel yeşilliği geride bırakıp çok farklı bir ülkeye göç ettim.

Orada her şey çok güzelken daha fazla dayanamayarak maviliğin içinde buldum kendimi.

Yeni bir şehir, yeni ev ve en güzelinden tertemiz bir sayfa... İzmir'e çocukluk arkadaşım Helin ile birlikte gelmiştik yeni hayatımızı birlikte kuracaktık ve bunun için fazlasıyla heyecanlıydık.

Bu tatlı heyecanın can alıcı noktası vardı o da evi temizleyip yerleşmek. Tatlı yorgunluktu belki de ama bu zımbırtısı asla bitmiyordu ve tek güzel tarafı her şey istediğimiz gibi olmasıydı.

Tam hayalimizdeki gibi...

Evin son düzenlemelerini de yaptıktan sonra Helin bir koltuğa ben diğer koltuğa yığıldık.

Her yerim o kadar ağrıyordu ki o an karar verdim bir daha böyle bir maceraya asla atılmak istemiyordum.

Artık yeni evim burasıydı, yeni hayatım...

İlerleyen zamanlarda ne olur bilinmez tabi ki ama bildiğim tek bir şey var seçimlerimiz kaderimizi etkilediği.

Ve istediğim tek bir şey var geçmiş seçimlerimin şu an ki düzenimi bozmaması.

Türkiye'ye dönmüş olsam da yurt dışı bazlı çalışacaktım. Yurt dışından özel işler alıyor ve birçok yerle de anlaşmaları hala devam ediyordu.

Yarın buradaki işimde ilk günümdü, yorgundum ve sabahın ilk ışıklarında çıkmam gerekiyordu çünkü işe gitmeden önce bir toplantım vardı.

Aklıma geldikçe midemde kelebekler uçuşuyordu, elbette bunları ilk defa yaşamıyorum ama her yaşadığımda aynı şeyleri hissediyorum elimde değildi.

Saat geç olmuştu duş alıp yatmak için ayağa kalktığımda aklıma dank eden soruyla Helin'e döndüm "Sen gelmeden önce bir moda eviyle görüşmüştün ne oldu o iş?" diye sordum.

Helin bir gözünü açıp yorgun çıkan sesiyle " 2 gün sonra başlıyorum ben." Dediğinde kafamı sallayarak odama doğru yürümeye başladım.

Odaya girdiğim gibi bu seferde yatağa yığıldım hareket etmeye mecalim bile yoktu.

Gözlerimi tavana dikip düşünmeye başladım. Helin zor da olsa annesini bulmuştu ve şuan annesinin izinden gidiyordu.

Tülay abla moda tasarımcısıydı alanın en iyilerinin arasındaydı. Birçok ünlü isimle çalışıyordu ve ışıltılı bir hayatı vardı Helin'in en sevdiği şeylerdi bunlar.

Özünde iyi bir kızdı ama parayı ve kameraları seviyordu. Annesi gibi moda okudu ve annesi sayesinde İzmir'de iyi bir yerde işe başlayacaktı.

Helin sırtını yaslayacağı dağı bulmuştu sonunda, şanslıydı belki de kendi şansını kendi yaratmıştı bilinmez.

Helin Tülay ablanın hayatına ilk girdiğinde bütün magazin dünyası çalkalanmıştı. Ne de olsa ünlü tasarımcıydı ve yıllar sonra bir kızı daha olduğu ortaya çıkmıştı.

Annesinin dediğine göre babası bir pilottu ve klişe gibi olacak ama babası annesini aldatmıştı ve Tülay ablanın ailesi o zaman Helin'i istemediği için o da kızını kendisinden çok uzak bir yurda vermişti.

Ve bir daha da haber almamak düşüncesiyle onu kaderine terk etmişti. Kızını unutmamıştı ama aramak içinde bir çaba sarf etmemişti çünkü yeni ailesiyle mutluydu.

Helin bunları ilk duyduğunda çok kırılmıştı ama zamanla alışmıştı ya da alışmak zorundaydı.

Tülay abla ve ailesi Helin'i çok seviyordu ve bir ara onlarla yaşamaya karar vermişti ama yapamamıştı.

Bunun bir çok nedeni olsada en büyük nedeni Helin'in özgür yaşamasıydı ve bunu bırakamamıştı. Boşuna demişler can çıkarda huy çıkmaz diye.

Helin sadece annesi için İzmir'e gelmedi dediğim gibi birçok sebebi ve hayali vardı.

Erkek arkadaşı da İzmir'deydi ki yaşadığımız yer küçük ve sakindi Helin'de bu maratondan sıkılmıştı.

Bora çok değişik bir çocuktu, kanım bir türlü ısınmamıştı ve ısınmayacaktı.

Onda kötü bir enerji alıyordum adını koymadığım rahatsız edici bir şey.

Bu konu her açıldığında tartışıyorduk ve Helin her seferinde iyi biri olduğunu söylüyordu yersen tabi.

Bütün borçları Helin'e takıp ortadan bir anda kaybolacak haberi yok. İkisi de lüks takılıyor olabilir ama unutmayın ki her lüks takılanın milyon dolarları yoktu ve bu ikisi de milyon dolarları olmayanlardandı işte.

Kafamı sallayıp kendime geldim yataktan kalkarak duşa girdim.

Üzerimi çıkarıp kendimi sıcak suyun rahatlatıcı kollarına bıraktım. Bedenim rahatlarken zihnimde ki olumsuz düşünceler teker teker silinmeye başlamıştı.

Güzel bir duş almış ve rahatlamıştım üzerimi giyip banyodan çıktım.

Elimdekileri dolaba kaldırırken aniden kapı açıldı gelen kişiyi az çok tahmin ettiğim için kapıya bakmadım.

Helin'in ne diyeceğini bekliyordum ama yanılmış olmalıydım ki gelen kişi Helin değil Bora'ydı öksürerek ona bakmamı sağlandığında öfkeyle ona baktım.

Her şeyi anlardım ama kapımı çalmadan girmesini asla!

Gerçi ne ara eve gelmişti ki kapının sesini bile duymamıştım. Ona hala öfkeyle bakarken sinirle "Ne diye kapıyı çalmadan pat diye içeriye giriyorsun?" Diye sordum.

Önce iğrenç suratına gülümseme yayıldı daha sonra sorumu es geçerek "Dışarıya yemek yemeye gidiyoruz geliyor musun?" dedi.

Kafamı hayır anlamında salladım, onun olduğu yerde nefes almak bile işkence gibiyken birde yemeğe mi çıkacaktım yani?

Omzunu silkerek "Peki!" deyip çıkarken uyarıcı bir tonlamayla ""Bir daha kapımı çalmadan içeriye girme mümkünse odamın önünden bile geçme!" Dedim.

Beni onaylar şekilde kafasını salladı ama ne kadar umursadım orasını da Allah bilir.

*

Helinler çıkmış bende yatağa girmiştim ne de olsa yarın benim için önemliydi ve tadımın kaçmasına izin veremezdim.

Ne kadar uğraşsam da sinirim hala geçmemişti ve gözüme uyku girmiyordu yatakta bir sağa bir sola dönmekten canım çıkmıştı.

Hadi ama yarın erken kalkmam gerekiyordu ve uyumak istiyordum. Gereksiz bir andavalın uykumu kaçırmasına izin vermemeliydim.

Derken kapı sesi geldi Helin Hanım sonunda eve teşrif edebilmişti.

Helin sessizce kapıyı açıp beni yokladı gözlerim kapalı sırtımda kapıya dönük olduğu için uyuduğumu zannedip kapıyı sessizce kapattı.

Helin geçte olsa gelmesi beni rahatlatırken kapattığım gözlerimi zorla açarlar etrafa baktım.

Zaten yorgundum vücudum ve gözlerim daha fazla dayanamamıştı sonunda uykum nüksetmişti ve uykunun sıcak kollarına kendimi bırakmıştım.

Sabah alarmın sesiyle ani şokla uyandım alık alık etrafa bakarken uykum iyice açıldı.

Biraz daha kendime geldikten sonra kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Odayı toplayıp mutfağa gittim kahvaltı yapmaktan son anda vazgeçip sadece kahve içtim.

Zaten sabahın ilk ışıklarında kahvaltı yapmayı da pek sevmezdim.

Tekrar odama girip dolabımın karşısına oturdum. Çok düşünmeye gerek yoktu elime Jean pantolonumu üzerine beyaz cropumu ve gömleğimi alıp giyindim. İlk iş günüm diye rahatsız elbiseleri veya her neyse onları giymek zorunda değildim sonuçta.

Üzerimi giyinip saçımı makyajımı yaptım ve dosyaları son kez inceleyerek çantama koydum.

Geriye sadece Helin'e görünmeden çıkmak kalmıştı çünkü üzerimdekileri değiştirmem için çene çalıp başımı şişirecekti ki buna sabah sabah katlanamazdım.

Sessizce kapıyı açıp koridoru kontrol ettim ses yoktu hareket hiç yok.

Dış kapıyı sessizce açıp beyaz sporlarımı giyerken Helin'in odasının kapısı açıldı.

Hayır, kokumu mu aldı anlamadım ki?

Beni baştan aşağı süzüp beğenmez bir ifadeyle kafasını sallarken hızla ayakkabılarımı giyindim.

Bir şey demesine izin vermeden "Akşam görüşürüz." diyerek öpücük yolladım.

Kapıyı kapatma gayesine girmeden hızlı adımlarla asansöre vardım. Asansöre binerken Helin sinirle arkamdan söyleniyordu.

Otoparka inip arabama doğru ilerledim. Arabama binip çantamdan telefonumu çıkardım İmre'nin attığı konuma baktım ve arabayı çalıştırıp otoparktan çıktım neyse ki gideceğim yer eve yakındı.

Bütün iş hayatım boyunca hep aynı ekiple çalışmıştım onları geride bırakamazdım ama İmre farklıydı elim ayağımdı o benim.

Her şeyi değiştirebilirdim bir onu birde içimdeki iş aşkını asla! Yolda giderken bile toplantı için bir sürü plan program yapmıştım.

Sonunda toplantı yerine geldiğimde herkes yavaş yavaş gelmeye başladı. Bu iş hem benim hem de yeni çalışacağım şirket için önemliydi ve ben her zaman olduğu gibi bu işi de halledecektim.

Toplantı başladığında tasarımlar ortaya dökülmüş, planlarlar yapılmıştı.

Her şey tamamdı işi zorda olsa almıştık geriye sadece imzalar kalmıştı. Gün içinde çalıştığım şirkete gelinecek ve patronlar imzayı atacaktı.

Benim işim bitince içim rahat bir şekilde şirkete doğru yola koyuldum zor bir toplantıydı adamların istekleri akıl almazdı ama ortak noktayı bulmuştuk nihayetinde.

Toplantıdan çıkıp direk arabaya bindiğim gibi vakit kaybetmeden şirkete doğru sürdüm. Şirkete gelir girmez İmre bir elinde kahve diğer elinde dosya ile soluğu yanımda aldı.

Bir şey olmuştu ama hayırlısı diye içimden geçirirken bana uzattığı kahveyi alıp "Hayırdır İmre kokumu mu aldın?" dedim gülerek.

İmre'yle ilerlerken o da gülmüştü ve "Hayır Tamay Hanım ama Baran Bey gelince yanıma uğrasın dedi onun için bu acelem." dedi.

İçimden nefes alsaydım keşke diye geçirirken odamın önüne geldik. Elimdeki dosyaları İmre'ye uzattım ve gülümsediğimde bir şey dememe gerek kalmamıştı çünkü o beni anlamıştı neler yapacağını da çok iyi biliyordu.

Odaya girip elimdeki eşyaları masanın üzerine bıraktım daha sonra odadan çıkıp Baran Bey'in odasına doğru ilerledim.

Odanın önüne gelip kapıyı çaldığımda içerde ses vardı ama 'gel' diyen yoktu. Kapıyı bir kez daha çaldım bu sefer ise içeri girmem için ses gelmişti.

Kapıyı açıp beni nelerin beklediğini öğrenmek için içeriye göz gezdirdim. Ve bingo, mutlu aile tablosu şu an görmek istediğim son şey değildi ama istediğim bir şey de değildi.

Odayı iyice gözden geçirdikten sonra içeri tamamen girip kapıyı kapattım.

Hiç uzatmadan direk lafa girerek "Gelince yanıma uğrasın demişsiniz bir sorun mu var Baran Bey?" deyiverdim.

Hala ses yoktu acaba lafa bu kadar hızlı girmemi beklemiyor muydu? Diye düşünürken gülüp "Sana da günaydın Tamay!" dedi.

İyi de bana gün ayalı baya olmuştu hatta saat 12'yi geçmişti bile.

Kendimi gülümsemeye zorlarken "Size de tünaydın Baran Bey malum öğle oldu." dediğimde Baran Bey kolundaki saate bakıp onaylar derecesinde kafasını salladı.

Hala konuşmuyordu herhalde konuşmaya da niyeti yoktu. Sıkılmıştım oda çok kalabalıktı ve bütün gözler üzerimdeydi.

Rahatsız olmuştum dayanamayıp söze girdim "Bir şey yoksa ben çıkabilir miyim halletmem gereken tonlarca iş var da?" diye sordum.

Bir sorun olması veya sorması gereken bir şey olması imkansızdı çünkü gelmeden önce her şeyi asistanına mail atmıştım.

Baran Bey bilgisayardan kafasını kaldırıp sonunda bana bakarken "Seni buraya bir şey olduğu için çağırmadım Tamay, ayrıca attığın maile baktım çok iyi iş çıkarmışsın. Ben bizimkiler seni merak ettiği için çağırdım." dedi.

Ne yani bu kadar bekleyiş onlarla tanışmak için miydi? Yeri geldiğinde tanışırdık zamanımı boşa harcamasına gerek yoktu, ayrıca şuan tanışsak bile isimleri aklımda kalmayacaktı.

Sabır çekercesine etrafa baktım avuçlarım terlemeye başlamıştı yeni birileriyle tanıştığımda her zaman aynısı olurdu. Kendimi hazırlayıp önce Meriç Bey'e daha sonra Sahra Hanım'a elimi uzatmıştım "Kendimi tanıtmama gerek yoktur zaten ismimi biliyorsunuz diye umuyorum." Dedim gereksiz uzatmaya gerek yoktu patronları tanıyordum ne de olsa.

Meriç ve Sahra'yla el sıkıştıktan sonra odada bir sessizlik oldu ve bu sessizliği koltukta oturan kadın bozdu. Ayağa kalkıp bana doğru geldi elini uzatarak "Ben Hivda çocukların annesiyim." dedi gözlerim kadının gözlerine takılı kalmıştı masmavi gözleri insanı büyülüyordu.

Kendime gelip elimi uzattım "Ben Tamay tanıştığıma memnun oldum." Dedim bir çırpıda ama elimi elinden çekmemiştim. Bu kadında değişik bir şey vardı kendine çeken bir şey. Gözlerinde anlamadığım bir duygu vardı bir yanı eksik gibi, sanki yapbozunun bir parçası kayıptı.

Kendime gelip hızla elimi çektim bir adım geriye gittim arkasındaki adam gerilmişti anlamıştı ters giden bir şey olduğunu. Sert bir tonla "Ateş ben babalarıyım ayrıca adını çok met ettiler buraya gelebileceğine ihtimal vermemiştim." Dedi zorla gülümseyip kafamı sallayarak "Kendimi iyi hissettiğim her yerde varım." dedim kendimden emin bir şekilde. Nefesim daralıyordu buradan çıkmak istiyordum "Bu arada memnun oldum Ateş Bey." dediğimde O da kafasını salladı ve daha fazla bir şey demeden yerine oturdu.

Kapı çaldı Baran Bey'in 'gel' demesiyle kafamı kapıya çevirdiğimde gelen kişinin İmre olduğunu gördüm derin bir nefes aldım onun gelmesi beni mutlu etmişti ister istemez. Naif bir ses tonuyla 'rahatsız ettiği için özür diledi' daha sonra bana dönüp "Telefonunuzu odada unutmuşsunuz ısrarla çalıyordu bende önemli olduğunu düşündüm." Dedi.

Telefonumu elime alıp İmre'ye teşekkür ettim ve kimin aradığına baktığımda numara vardı ama isim yazmıyordu. Aynı numara birden fazla aramıştı ki beni bu kadar ısrarla kimse aramazdı. Telefonu kapatıp cebime koyarken tekrar çaldı. Bu sefer arayan Helin'di müsaade isteyip odadan çıktım.

Telefonu açıp Helin ne saçmalayacak derken aç olduğunu ve eve ne zaman geleceğimi sordu. Cidden iflah olmazdı! daha mesaimin bitmesine çok vardı eve nasıl gidebilirim ki. Telefonu sinirle kapatıp işlerimi halletmek için odama gittim.

*

Eve gitmek için hazırlanırken kapı çaldı gelen her kimse girmesini söyledim. Gelen kişi Meriç Bey'di "Çıkıyor musun sana göstermem gereken bir şey var?" diye sordu, buyurun manasında kafamı salladım.

İçeri girip elindeki dosyayı bana gösterdi bu benden önce çalışan kişinin aldığı projeydi. Dosyayı elime alıp inceledim bitmemiş tasarımlar ve gereksiz maliyeti görünce şaşırdım bu resmen dolandırıcılıktı ayrıca proje teslimine bir hafta kalmıştı.

Kafamı olumsuzca sallayıp "Bunun yetişmesi kırmızı kar yağması gibi bir şey çünkü daha projenin başı ve en az bir ayı var hatta daha fazla." Dedim, Meriç Bey'e baktığımda yüzü düşmüştü. Bir umut iyi haber bekledi ama olmadı.

Biraz daha ilerleyip koltuğa oturdu oturmam için işaret etti. Oturduğumda söze başladı "Yetişmesinin imkansız olduğunun farkındayım süreyi biraz uzatmak için bir şeyler yapamaz mısın?" dediğinde olumsuzca kafamı salladım mekanı görmeden kafama göre bir şey yapmam anlamsızdı.

Meriç Bey sıkıntıyla nefes aldığı sırada kapı tekrar çaldı gelmesi için komut verdiğimde içeriye giren kişi bu seferde Baran Bey'di elimdeki dosyayı görünce yüzündeki gülümseme soldu içinden küfürler saydırdığına yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım.

Meriç Bey'in karşısında ki koltuğa oturdu söyleyeceklerimi dinlemeye başladı. Dosyaya tekrar göz gezdirdim fakat elle tutulacak hiçbir yanı yoktu. Dosyayı kapatarak masaya koydum ve söze başladım "Planlama çok biçimsiz ayrıca projeye sadece giriş yapılmış gereksiz bir maliyet var yani bir haftada mekan görülmeden bir şey yapılması imkansız." dediğimde Baran Bey kafasını sallayıp "Haklısın ama bu iş bizim için gerçekten çok önemli bir şey yapamaz mısın?" dedi patronlar ısrarcıydı ve bana diyecek bir şey kalmamıştı.

Kafamı sallayıp "Peki beyler bu kadar ısrar ettiğinize göre cidden önemli bir iş o zaman yarın işe gelmeden önce bir mekan analizi yapar elimden ne gelir diye bakarım olmadı taslak oluşturur adamlardan biraz daha süre isteriz." Dedim.

Patronların yüzü gülmüştü ama proje için hala kafam karışıktı. Baran Bey ayağa kalkıp "O zaman yarın izinlisin sana güveniyorum Tamay hallet bu işi." Dedi Meriç Beyde onaylar bir ifadeyle ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledi.

Onlar odadan çıkarken bende eve gitmek için dosyayı çantama atıp çıktım. İmre'ye yarın gelmeyeceğimi söyledikten sonra asansör beklemeye başladım. Gözlerim etrafa gezinirken 3 kardeşin gülerek asansöre doğru geldiğini gördüm.

Bir insanın abisinin veya ablasının olması nasıl bir histi acaba acayip merak ettim.

Ben onları izlerken asansör geldi ben asansöre binerken onlarda son anda yetişmişti. Asansör aşağıya inerken kimseden çıt çıkmıyordu ta ki telefon çalana kadar. Sahra Hanım telefonunu çıkarıp ekranı beylere göstererek "Bizim cadı acaba ne isteyecek?" diye sordu gülerek, telefonu açıp konuşmaya başladı.

Sahra Hanım telefonla konuşurken bizde zemin kata gelmiştik herkese 'iyi akşamlar' diyerek hızla arabama doğru ilerledim. Arabayı açıp içine yerleştim ve otoparktan çıkmak üzere arabayı çalıştırdım.

Yol bir an o kadar uzun sürdü ki eve gelemeyeceğimi düşündüm ve sonunda eve gelmenin mutluluğuyla arabayı park ettim. Arabadan inip asansöre ilerlerken birilerinin kavga ettiğini duymamla o yöne ilerledim. Kavga fiziksel değildi ama kavga edenlerden birini çok iyi tanıyordum bu Bora'ydı, Helin'in erkek arkadaşı.

Kavga şiddetlenirken adam belindeki silahı gösterdi bir anlık korkuyla geriye doğru adım attım. Arkamdaki çöp kutusu düşüp ses çıkardığında herkes bana dönmüştü. O an ışığa yakalanmış tavşan gibi bakarken kendime gelip hiçbir şey olmamış gibi hızlı adımlarla asansöre doğru ilerledim. Arkamdan ayak sesleri gelmeye başladığında tedirgin oldum ama pozitif düşünmekten başka çarem yoktu.

Ben hızlandıkça arkamdaki daha çok hızlanıyordu. Arkamdaki kişi kolumu kavrayıp beni duvara doğru itip bağırmamam için ağzımı kapattı. O anın verdiği korkuyla ve acıyan canımla gözlerimi kapattım. Gözümü yavaş yavaş açtığımda karşımdaki adamla daha çok korkmuş, nefesim kesilmişti...

Yeni başlangıçlar bitişler kadar zor olur.

Bu benim için bir başlangıçtı ve umuyorum ki sizinle beraber bu güzel hikayeye sonuna kadar devam edeceğiz.

Herkese iyi okumalar...

Loading...
0%