Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. BÖLÜM

@zehranurr

Geçmiş yaşanmışlıklarımız canımızı yakabiliyorsa geçmemiş demektir.

Peki ya o acılar yavaş yavaş hissizleştirir de izini bırakırsa ne olur?

Artık o acıların izlerini taşımaya takatim var mı?

Ya yavaş yavaş ölüyorsam ve hala nefes alabiliyorsam?

Her şey geçer miydi peki ya zaman her şeyi silebilir miydi?

Zaman ne yaşanılanları unuttururdu ne de izlerini silerdi zaman sadece hissizleştirirdi ve insanoğlu geçer zannederdi hâlbuki geçmezdi en ufak şeyde hatırana düşerdi.

Gece 4 sularında gözlerimi açıp tavanı izlerken yanımdaki küçük beden benim aksime fazla huzurluydu. Yavaşça yataktan kalkıp su içmek için odadan çıktığımda ev çok sessizdi.

Gözüm dış kapının önündeki kâğıt dikkatimi çekerken rotamı oraya yönlendirdi. Adımlarımı yavaş atarken ses çıkarmamaya özen gösterdim eğilip kâğıdı elime aldığımda şaşırmadım bile.

Leon buraya kadar gelmiş üstüne bana not bırakmıştı ve kimsenin ruhu dahi duymamıştı.

Dışarıya derin bir nefes bırakırken notu okumadan buruşturdum.

Rotamı tekrar mutfağa çevirerek salona girdim. Barlas bir kolu başının altında uyurken fazla masum görünüyordu. Tebessüm ederek mutfağa girerek notu çöpe attım ve bir bardağa su doldurdum.

Sürahiyi kenara koyup bardağı elime alacakken biri benden önce davranmıştı. Arkama döndüğümde Barlas dağınık saçlarıyla uyku sersemi haliyle yavaş yavaş su içiyordu.

Tezgâha yaslanmış Barlas'ı izlerken o suyu bitirmiş boş bardağı bana uzatarak "Su verenlerin bol olsun." Dedi ve arkasını dönerek yatmaya gitti.

Elimdeki boş bardağı tekrar doldurarak suyumu içtim ve mutfaktan çıktım.

Barlas'ın yanından geçerken durdum ona dönerek "Barlas" diye seslendim fısıltıyla. Barlas tek gözünü açıp "Hıı" diye bir ses çıkartırken "Sabah erkenden bir işim var eğer size de uyarsa 1 saat idare eder misiniz beni?" diye sordum.

Barlas kıçını bana dönerken "Hıhııı" dedi. Barlas'ım bu yaptığına gözümü devirerek "Öküz!" diyerek salondan çıkıp odama gittim.

Yavaşça kapıyı kapatıp aynı yavaşlıkla yatağa girdim. Pera huysuzca kıpırdanırken istemsizce nefesimi tuttum o rahat bir konuma gelirken tuttuğum nefesi geri bıraktım.

Benim gözüme uyku girmezken Pera'nın sakin uyuyuşunu izlemek hoşuma gitmişti. Saat 6'ya gelirken yatağımdan kalkıp hazırlanmaya başladım.

Üzerime rahat bir şeyler giyip Pera'nın üzerini örterek odadan çıktım. Kendimi son kez kontrol ederek evden çıktım asansöre doğru yürüdüm.

Bugün babam olacak adamın yanına hastaneye giderek içimde kalan ne varsa söyleyecektim. İçimdeki yaralar kapanmasa da kafamdaki düşünceler az da olsa bitecekti.

Dışarıya sıkkınca bıraktığım nefesle bindiğim asansörden inerek arabama bindim ve hastaneye gitmek için yola koyuldum.

Hastaneye vardığımda kapalı otoparka arabayı park edip Adar'ın gizlediği kartı ve oda numarasını alıp asansöre bindim.

Hemşirelerin olduğu odaya girip kıyafetlerimi değiştirdim. Üzerimi değiştirip kartı yakama taktım ve yoğun bakıma doğru yürümeye başladım. yoğun bakım kapısının önüne geldiğimde kartı okutarak içeriye girdim.

Kağıda son kez bakıp Barut Kunt'un yattığı odaya doğru emin adımlarla yürüdüm odanın önüne gelip derin bir nefes alıp içeriye girdim. Gözleri açık bir şekilde can çekişen adama bakıp yüzümdeki maskeyi indirdim.

Adamın gözleri şaşkınlıkla açılırken ona doğru yürüyüp sandalyeye oturdum. Cümleye nasıl başlayacağımı bilmediğim için birkaç dakika sadece etrafı izledim.

Kuracağım cümleleri zihnimde toparlayarak "Senin yüzünden hayatım mahvoldu benim! Çok mu kötü biriydim?" dedim fısıltı gibi çıkan sesimle.

Gözlerimi kaçırırken "Annemden intikam almak için küçücük birinin hayatını mahvetmek nasıl bir insanlık!" dedim ve sustum.

Gözlerimin sulanmasına izin vermeden devam ettim "7 yaşıma kadar kardeşin tarafından dolduruldum annemi hep kötü zannettim senin için sorun değildi tabi." Dedim gülerek.

İçime derin bir nefes aldım ansınız ve kaldığım yerden devam ettim "Küçükken hep babamın prensesi olsam nasıl olur diye düşündüm tabi ki senin gibi bir babam olduğunu bilmeden." Dedim gözümde yaşların döküldüğünü fark etmeden.

Parmaklarımla oynarken ağlamamı durdurmaya çalışıyordum. Nafileydi tabi içindeki yangın o kadar büyük ki gözyaşlarım bile söndürmedi ateşi.

Karşımdaki adamın nefret dolu bakışları içime işledi. O bu haldeyken bile nefret ediyordu benden.

Elimin tersiyle ittim gözyaşlarımı ve kaldığım yerden devam ettim "Sen benden sadece annemi ağabeyimi çalmadın Barut Kunt sen benden çocukluğu hayallerimi çaldın sen benim en güzel günlerimin katilisin!" dedim sesim hafif yüksek çıkarken.

Oturduğum sandalyeden kalkıp serumuna doğru ilerleyip damarlarına ilaç veren hava kapağını kapattım.

Gözlerine bakarak "Sen benim en güzel günlerimi öldürdün, bende seni kısasa kısas!" diyerek cebimdeki şırıngayı bu seferde vücuduna enjekte ettim.

Kapıya doğru yürüyüp arkamı döndüm "Merak etme benim kadar acı çekmeyeceksin!" derken vücudu titremeye holter cihazından da acı sesler çıkmaya başladı hızla odadan çıktım.

Yoğun bakımdan uzaklaşırken doktorlar ve hemşireler hızla yoğun bakıma girdi. Rotamı hemşire odasına çevirdim içeride kimsenin olmadığından emin olup girdim.

Hızlı bir şekilde üzerimi değiştirip etrafı kolaçan edip odadan çıktım. Adar'ın söylediklerini yaparak yangın merdivenlerinden aşağıya indim. Otoparka girerek arabama bindim ve çıkışa doğru sürdüm.

Hastaneden çıkarken Ateş Bey'in hastaneye girdiğini gördüm. Nedenini ne kadar çok merak etsem de eve gitmem gerekiyordu. Hastaneden çıktığımda Adar'dan mesaj geldi mesajı okuduktan sonra yüzümde acı bir gülümseme peyda oldu.

Direksiyonu sıkıca tutarken acı gülümsemem kahkahaya dönüştü. Kurtulmuştum en güzel günlerimin katilinden ama neden içimdeki yangın sönmemişti? Gerçi sönmezdi o ateş kolay kolay.

Eve gitmeden bir pastaneye uğrayarak börek ve Selim'in sevdiği poğaçalardan aldım ve tekrar rotamı eve çevirdim. Yüzüme yerleştirdiğim güzel bir gülümsemeyle arabayı park edip asansöre bindim.

Asansörden inip eve doğru yürüyüp anahtarı çıkararak kapıyı açtım. İçerden ağlama sesleri gelirken gülümdeki gülümseme sönmüştü. Hızla içeriye girip elimdekileri vestiyere koyarak koşarak salona girdim.

Barlas yeni uyanmış haliyle Pera'yı susturmaya çalışıyordu ve beni fark etmemişlerdi. Onlara doğru ilerledim Barlas'ın yanına oturup elimi Pera'nın saçlarına getirip "Ablacım neden ağlıyorsun?" diye sordum.

Pera Barlas'ın omzuna koyduğu başını kaldırıp bana baktı kollarını bana uzatıp kucağıma geldi. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken boynumu sıkıca sardı "Beni bırakmadın dimi?" derken hala ağlıyordu.

Boynuma gömdüğü başını kaldırarak gözyaşlarını sildim "Seni neden bırakayım Pera işim vardı halledip geldim!" dedim şefkatle.

Pera başını sallarken "Hem börek ve poğaça da aldım sever misin?" diye sorduğumda tekrar kafasını salladı.

Pera'nın saçlarından öpüp kucağımdan indirdim üzerimi değiştirmek için odama giderken Pera Barlas'ın kucağına çıkıp "Beni bırakmayacaksın dimi?" diye tekrar sordu.

Çocukta nasıl bir travma olduysa terk edilmekten korkuyordu, yüzüme yerleştirdiğim samimi gülüşle ona döndüm "Bütün dünya karşıma geçse yine bırakmam senin." Dedim.

Pera'nın yüzü gülerken kafasını tekrar Barlas'ın göğsüne yasladı. Yüzümdeki gülümseme daha da artarken odama girdim üzerimi değiştirip yatağa oturdum.

Gözümü boş duvara dikip nasıl bir insan olduğumu düşündüm.

Benim adım soyadım bile bana ait değilken kimdim ben, bugün annemin karşısına geçsem ne diyebilirdim ki ona? Sever miydi beni peki ben sevilmeyi hak ediyor muyum?

Kafamı sallayıp kendimi toparlayarak ayağa kalktım ve içimdeki bu saçma duyguyu bir kenara attım çünkü annemlerin bensiz kurdukları yeni hayatlarını mahvetme gibi bir düşüncem olamaz.

Odadan çıkıp vestiyerin üzerine koyduğum poşeti alarak salona girdim. Barlas başını koltuğa Pera'da başını onun göğsüne yaslamış uyuya kalmışlardı. Onları uyandırmadan sessizce mutfağa girdiğim sırada salona esneyerek giren Selim'i gördüm.

Karşılaştığı manzarayla burukça gülümseyip yanıma geldi. Kapıya yaslanırken "Günaydın cadı hanım." Dedi uykulu sesiyle gülerek poşeti boşaltırken "Sana da günaydın yemek hırsızı." Dedim.

Selim'in gözü hala salondayken "Ondan çok iyi baba olurdu aslında eğer bazı şeyler farklı olsaydı!" dedi imayla. Çay suyunu koyarken sesimi bile çıkarmadım ne diyebilirim ki. Ben kahvaltı hazırlarken Selim sadece beni ve Barlas'ı izlemişti neşesi de bir o kadar yoktu.

Bu durum sinirimi bozarken "Her şeyin bir nedeni vardır Selim ve emin ol nedenleri öğrendiğinde bana hak verecek tek kişisin sen!" dedim dayanamayarak. Selim bana bakıp "Hiç mi korkmuyorsun Barlas'ın sana yapacaklarından?" diye sordu.

Kafamı olumsuz anlamda sallarken "Korkmuyorum çünkü haklıyım! Neler yaşandığını bilmiyorsunuz." Dedim. Selim'in gözlerinde ilk defa gördüğüm sinirle "Anlatırsan biliriz Tamay ama sen sadece susmayı ve kaçmayı tercih ediyorsun!" diye bağırdığında Pera'yla Barlas korkuyla sıçradı.

Barlas Pera'yı koltuğa oturtarak yanımıza gelip "Ne oluyor size hayırdır?" diye sorduğunda ona dönerek "Yok bir şey!"diyerek elimdeki poğaça dolu tabağı Selim'e uzattım.

Selim sinirle elimdeki tabağı alırken mutfaktan çıktı Barlas'a börekleri uzatırken o da arkasından çıktı. Onlar koltukta oturup fısıltıyla konuşurken Pera elindeki oyuncağıyla yanımda belirdi.

Gülümseyerek bana baktı "Ben ne götüreceğim?" diye sorduğunda gülerek saçını karıştırdım "Sen ayıcığını taşısan yeter de artar." Diyerek onu salona gönderdim.

Masayı hazırlamış çayları doldururken herkesi masaya çağırdım. Herkes masaya otururken Pera'nın çikolatalı sütünü masaya koyduğumda elini çırparak bana baktı masaya oturup Pera'nın tabağını hazırladım ve yemesini izledim.

Ben Pera'yı zevkle izlerken tabağıma konan börekle önce tabağıma sonra Selim'e baktım. Selim bana bakmadan "Öyle izleyerek doymazsın!" dediğinde kafamı sallayarak yavaşça yemeğe başladım.

Pera heyecanla Barlas'a bakıp "Bu akşam hangi çizgili filmi izleyeceğiz?" diye sordu. Pera'ya dönüp "Tatlım herkesin kendi evi var belki işleri vardır başka zaman." Dediğimde Pera'nın yüzü düştü.

Barlas gülerek "Aman ablası hemen üzme küçüğü buluruz bir yolunu." Dediğinde Selim hemen "Bilmiyor musun Tamay'ı ya hemen kestirip atar ya da kaçmak için bin bir yol bulur!" dediğinde gözümü devirdim.

Pera'nın yüzünde ufak bir gülümseme olurken "Yani çizgili film izleyecek miyiz?" dediğinde Barlas "Söz vermeyelim." Diyerek göz kırptı. Pera tabağını bitirmeye çalışırken benim iştahım çoktan kaçmıştı.

Masadan kalkıp odama giderken Selim'in sesini duydum "Ne o yine mi kaçıyorsun?" diye sorduğunda arkamı dönmeden "Kaçmadım kaçmıyorum da Selim işe gideceğim hazırlanmam lazım!" dedim sinirle.

Tam salondan çıkarken telefonum çaldı koltuğun üzerindeki telefonu alıp açtığımda Serdar Bey'in hüzünlü sesi kulağımı doldurdu "İyi günler Tamay Hanım ben sadece Barut Bey'in vefatını haber vermek için aramıştım." Dedi.

Gözüm Pera'ya kayarken "Başınız sağ olsun." Dedim sadece. Tam telefonu kapatacakken Serdar Bey "Cenazeye katılmayacak mısınız?" diye sordu. İçimdeki garip duyguyu bastırırken "Ne diye katılayım hangi sıfatla katılmamı istersiniz Serdar Bey?" diye sordum.

Serdar Bey sıkıntıyla nefes verirken "Kızı olarak Tamay Hanım başka ne olarak katılacaksınız hem babaannesi Pera'yı son kez görmüş olur." Dediğinde sinirle güldüm "Ben o adamın kızı falan değilim ne ben geleceğim ne de Pera'yı göndereceğim!" diyerek telefonu kapattım.

Sinirle salondan çıkıp odama girdim. Hiçbir şey olmamış gibi dolabımın kapağını açıp yatağa oturdum. Yaşadıklarım artık ağır gelmeye başlarken önce ellerim sonra bütün vücudum titremeye başladı.

İçimde biriktirdiğim sinir, hüzün ortaya çıkarken aniden başıma bir ağrı girdi. Titreyen ellerimi saçlarıma getirerek çekmeye başladım. Gözümden yaş akıtsam da sesimi çıkartamadım içim içime sığmazken dakikalarca oturdum.

 

BARLAS'TAN

Biz çoktan kahvaltıyı bitirerek masayı topladık Pera oyuncağıyla oynarken Tamay'ın odasından çıkmasını bekliyorduk. Selim keyifsiz bir şekilde telefonla uğraşırken Pera'nın gözü de sürekli kapıdaydı.

Selim'e bakarak "Lan yaklaşık 1 saat oldu ne ses var ne seda bir şey mi oldu acaba?" diye sordum. Selim omzunu silkerken "Kadın milleti ne bekliyorsun." Dediği sırada odadan kırılma sesi geldi.

Selim'le ayağa kalkarken onu durdurdum Pera'yı gösterirken kafasını salladı. Hızla Tamay'ın odasına girdiğimde eline geçtiyse etrafa fırlatıyordu. Yavaşça arkasından dolanıp elini tutup kolumu beline sardım.

Tamay'ın hareketleri kısıtlanırken ağlayarak yere çöktü ağzından "Canavar değilim ben piyonda değilim normal biriyim!" sözleri dökülürken hayretle dinledim onu.

Aynı şeyleri tekrarlarken bir yandan ağlıyor bir yandan titriyordu. Ne yapacağımı bilmezken Selim aniden içeriye girip "Baran arıyor ne yapayım?" diye sorduğunda "Aç bir doktor bulup hemen buraya gelsin!" dedim.

Selim yüzündeki şokla odadan çıktı bense kendine daha fazla zarar vermesin diye Tamay'ı sıkıca tutuyordum. Tamay'ın ağlamaları titremeleri azalır diye umarken bağrışları artmış nefes alışları azalmaya başlamıştı.

Aradan 15 dakika geçerken Tamay daha da kendinden geçiyordu. Selim'e bağırdığım sıra kapının çalma sesiyle beraber hızla açılışını duydum. Baran içeriye girip hızla Tamay'ın odasının kapısını açarken doktor aniden içeriye girip yere çöktü.

Ben hala Tamay'ı tutmaya devam ederken Baran "Ne oldu ona ne yaptınız da bu hale geldi lan bu kız?" diye sinirle sorarken bende "Ne yapmış olabiliriz, bu durum şimdi ki mevzu değil belli!" dediğim sırada doktor güçlü bir sakinleştirici iğneyi Tamay'a enjekte etti.

Kollarımdaki kadının bedeni gevşerken önce titremeleri durdu daha sonra kafasını göğsüme yasladı. Yavaşça kollarını bırakıp ayağı kalkarken Tamay'ı kucağıma alıp yatağına yatırdım.

Ondan uzaklaşırken doktorun daha iyi ilgilenmesi için Baran'la beraber dışarıya çıktık. Salona girdiğimizde Pera'nın Selim'in dizine yatmış ayıcığına sarılmış vaziyette görmek üzmüştü beni.

Koltuğa otururken Baran Pera'yı gösterip "Kim bu küçük?" diye sordu. Selim Pera'nın saçlarını severken "Bu küçük Tamay'ın kardeşi." Dedi. Baran şaşkınca bize bakarken konuyu şimdilik kapatmak için "Daha sonra Tamay anlatır." Dedim.

Pera'ya bakarken doktor odadan çıktı Baranla ayağa kalkıp doktorun yanına gittik. Doktor bize bakarak "Ufak bir kriz demek çok isterdim ama bu ciddi bir krizdi büyük bir ihtimal uzun sürenin birikimi kolundaki dikişler patlamıştı onu da yeniledik 1 hafta sonra çıkartılır. Bir süre uyuyacak ilaçtan dolayı merak etmeyin." Diyerek kapıya doğru yürüdü.

Baran taksi çağırıp doktora eşlik ederken bende Tamay'a bakmak için odasına girdim. Saçı başı dağılmış bembeyaz olmuş uyuyordu daha fazla odada durmayıp çıktım.

Salona girip direk mutfağa yöneldim buzdolabını açıp içine baktığımda çikolatalı sütler dikkatimi çekti. Herkese birer tane süt alıp mutfaktan çıkarken Baran'da salona girdi.

Elimdeki sütü Baran'a fırlattım o sütü havada kaparken diğer sütü Selim'e verip yatan Pera'yı kaldırıp kucağıma oturttum. Pera elimdeki sütü alırken "Ablama ne oldu?" diye sordu üzgünce.

Ayaklarımı orta sehpaya uzatıp "Ablan çok çalıştığı için biraz hasta oldu ama uyanınca geçecek." Diyerek göz kırptım. Pera kafasını anladığına dair sallarken elime kumandayı alıp televizyonu açtım.

Selim oturduğu koltukta yayılırken "Maç mı izliyoruz?" diye sorunca Pera hemen "Hayır çizgili film izleyeceğiz dimi?" diye sordu. Pera'ya kafa sallarken Baran bana bakıp "Maç vardı ama!" diye sitem etti.

Pera kollarını önünde bağlarken "Hayır çizgili film izleyeceğiz bir kere!" derken kaşlarını çattı. Kanalları karıştırırken "Kızdırmayın küçük Tamay'ı!" diye uyarı verirken sırıtmaya başladım.

Pera kucağımdaki yerini alırken çikolatalı süt eşliğinde çizgi film izlemeye başladık. Küçücük kız çocuğunun tehlikeli üç herifi getirdiği duruma gülerken Tamay'ın kapısı açıldı. Hepimiz Tamay'a bakarken bu kadar erken uyanmasına şaşırmıştık.

Tamay oturacak yer ararken oturması için kenara kaydım. Elimle koltuğa vururken o koltuğa oturup dizime yattı. Ben şaşkınca ona bakarken Pera'da elini ablasının saçlarına koymuştu.

Saatlerce çizgi film izlerken saat geç olmaya ve hepimiz acıkmaya başladık. Baran yemek siparişi verirken Selim'de Tamay'ın üzerini örtmek için ayaklandı.

Bacaklarım karıncalanmaya başlarken Selim'de elinde pikeyle salona girdi. Pera kucağımdan inerken Selim'de Tamay'ın üzerini örttü. Tam o sırada Tamay korkuyla kalkıp etrafa bakınmaya başladı.

Biz ne olduğunu anlamaya çalışırken Pera ablasına sarıldı. Tamay gülerek Pera'ya bakarken hala ilacın etkisindeydi. Pera başını kaldırıp "İyileştin mi abla?" diye sorunca Tamay kafasını salladı.

Gözü duvardaki saate kayarken "Saat geç olmuş siz bir şeyler yediniz mi?" diye sordu. Kafamı hayır anlamında sallarken "Baran sipariş verdi gelir birazdan." Dedim.

Tamay kafasını sallarken yine bir noktaya kenetlendi "Ne oldu bana salak gibi hissediyorum?" dedi meraklı sesiyle. Oturduğum yerde geriye yaslanırken "Sonra anlatırım." Dedim Pera'yı işaret ederek.

Baran salona girerken "Aşağıya iniyorum hem siparişleri alırım hem de biraz hava alacağım." Dedi çıkarken. Pera hemen ayaklanıp "Bende geleceğim, gidiyim dimi abla?" diye sorduğunda Tamay cevap vermedi.

Baran'a bakarken "Küçüğü de al bari hava alsın sıkılmıştır." Dediğimde kafasını salladı. Pera elindeki oyuncağıyla hızla Baran'ın uzattığı eli tutarken Tamay "Hava serindir üzerine bir şey giysin!" dedi otoriter sesiyle.

Selim sağa sola bakarken koltuğun kenarındaki hırkayı Pera'ya giydirdi. Onlar dışarıya çıkarken Tamay'da ayaklandı "Bir duş alıp kendime gelsem iyi olur." Diye açıklama yaparken odasına girdi.

 

TAMAY'DAN

Beynim düşünmeyi reddederken vücudum da bir o kadar kötü bir şeyler olduğunu işaret ediyordu. Her tarafım ağrırken göz ucuyla odama baktım her yer karman çorman olmuştu.

İç çekerken kıyafetlerimi hazırlayıp banyoya girdim. Üzerimdekilerden kurtulup ılık suyu açarken hızla duş alıp üzerimi giydim ve banyodan çıktım. Kendimi biraz daha iyi hissederken banyo yapmadan önce ıslanmasın diye sardığım kolumu açtım.

Kapı çalarken odamdan çıktım Selim kapıya bakarken bende salona girdim. Barlas'ın kulağına eğilip "Ne oldu bana?" diye tekrar sordum. Barlas bana dönüp "Sonra konuşacağız dedim ya Tamay uzatma!" dedi sert çıkan sesiyle.

Pera kolları açmış bana koşarken bende eğilerek kollarımı ona uzattım. Ufak bir sarılmanın ardından ayrılıp Baran'ın elindeki poşetleri aldım. Onlar koltuğa otururken Selim'le mutfağa geçtik o tabak çıkarırken "Nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

Elimdeki işi bırakıp Selim'e döndüm "Kafamın içi bomboş vücudum bir o kadar yorgun. Barlas'a soruyorum ne oldu o da bir şey demiyor bari sen bir şey söyle." Dediğimde Selim kafasını sallayarak "Barlas anlatacaktır." Diyerek çıktı.

Ben belirsizlikle ortada kalırken tezgâhın üzerindekileri alarak masaya götürdüm. Herkes masaya otururken bende oturdum Pera'nın tabağındaki köfteleri bölerken gülerek beni izliyordu.

Tabağı biraz daha Pera'ya yaklaştırarak iştahla yemek yemesini izledim. Aklıma gelen şeyle Baran ve Barlas'a bakarak "Siz ikiniz hayırdır düne kadar kanlı bıçaklıydınız?" göz kırparak sordum.

Barlas gülerek "Yemek bitsin gene kanlı bıçaklı oluruz." Dediğinde Baran'da onu onayladı. Küçük bir çocuk edasıyla "Hayır ya bakın böyle ne kadar tatlısınız!" dediğimde Selim dâhil hepsi yüzünü buruşturdu.

Pera'yla birbirimize bakarak gülerken ona göz kırptım. Herkes yemeğini bitirince masayı toplayıp koltuklara yığıldık. Pera ne kadar çok çizgi film izlemek istese de beyler eve gitmeyi beklemeden maç özeti izliyorlardı.

 

Pera'nın uykusu geldiği için onu yatırmaya götürdüm. Üzerini değiştirip yatağa yattığında saçına küçük bir buse kondurup odadan çıkarken ışığı söndürmedim.

 

Salona girdiğimde pür dikkat maç özeti izleyip üstüne her pozisyona yorum yapan adamları görünce göz devirdim. Barlas'ın yanına oturup televizyon izlemeye başladım hala neden 1 topun peşine bu kadar insanın koştuğunu anlamıyordum.

 

Barlas maç özeti biter bitmez televizyonu kapatıp bana döndü. Uzun uzun beni süzdükten sonra "Bugün sana ne olduğunu hala merak ediyorsun değil mi?" diye sorduğunda kafamı onaylar şekilde salladım.

 

Barlas arkasına yaslanıp rahat bir pozisyon alırken "Ne kadar birikmiş anın varsa hepsi kriz şeklinde geri döndü olan bu!" dediğinde gözlerimi büyüterek ona baktım.

 

Ben bazı şeyleri hatırlamaya çalışırken Barlas devam etti "Dua et Pera'nın yanında değildin ve biz evdeydik." Dediğinde ne kadar haklı olduğunu anladım.

 

İlk defa sinir krizi geçirmiyordum elbette ama bu daha farklı gibiydi. Hepsine tek tek bakarak "Teşekkür ederim yardımcı olduğunuz için." Dedim.

 

Barlas'ın gözleri bana döndüğünde "Telefonda ne oldu baya sinirlendin?" diye sordu. O an ne diyeceğimi bilmesem de "Pera'nın babası yani öz babam vefat etmiş son görüştüğümüzde yani Pera'yı almaya gittiğimde pek iyi şeyler yaşanmadı." Dedim ve durdum.

 

İç çekip gözlerimi tavana dikerken "Eee, kötü bir andı ve utanmadan sıkılmadan cenazeye gelmem gerektiği söylendi." Dediğimde yeniden sinirlenmeye başladım.

 

Ellerim yumruk olurken "Bende gitmeyeceğimi ve Pera'yı da göndermeyeceğimi söyledim hepsi bu kadar." Dedim sinirimi yumuşatmaya çalışırken.

 

Barlas dışarıya derin bir nefes verirken "Bir doktor yardımına ihtiyacın var farkındasın değil mi?" diye sordu. Barlas'a dönerek "Hayır, doktor yardımına ihtiyacım yok!" dedim sert çıkan sesimle.

 

Küçüklüğümde zaten yardım almıştım ama hiçbiri işime yaramamıştı. Barlas sinirli gözlerle bana bakarken "Pera'ya bu şekilde bakamazsın Tamay, tekrar bir kriz geçirsen neler olabileceğini düşündün mü?" diye sordu.

 

Barlas'ın gözlerine bakarak "Aynı şey bir daha olmaz Barlas!" dedim sinirle. Barlas da bana benim ona baktığım gibi bakarken "Güvenilmezsin Tamay!" dedi her kelimesini baskılarken.

 

Şaşkınca Barlas'a bakarken "Ne demek bu şimdi?" diye sordum. Barlas gözlerini gözlerimden çekmeden "Senin adın bile sana ait değilken, kim olduğun bile belli değilken, sahte kendine ne kadarda inanmışsın!" dediğinde hayretle baktım ona.

 

Gözlerimi gözlerinden kaçırıp "Ne alaka şimdi bu?" diye sordum. Barlas alayla gülerken "Sana göre alakası olmayabilir tabi!" diyerek ayaklandı salondan çıkarken Selim'le Baran'da ayaklanmıştı.

 

Ben hala oturduğum koltuktan kalkmamışken Barlaslar çoktan evden çıkıp gitmişti. Barlas haklıydı sahte bana ne kadarda inanmıştım gerçi ben neydim ki ya da kimdim ben, nasıl bir insan olduğumu bile hatırlamıyorum.

 

İç çekip ayaklandım Pera'nın odasının önüne geldiğimde sessizce içeriye girip yatağın kenarında oturdum. Saçlarından öperek fısıltı gibi çıkan sesimle "Sana yaşattığım korku için özür dilerim küçüğüm ama söz bir daha olmayacak." Diyerek açılan üstünü örttüm.

 

Odasından çıkıp dağınık odama girdim üzerimi değiştirip yatağa girdim. Uyumak için en iyi pozisyonu ararken odamın kapısı aralandı. O tarafa döndüğümde kucağında ayıcığı uyku sersemi Pera'yı gördüm.

 

Bir şey isteyecek diye beklerken yatağa çıkıp yanıma sokuldu. Ortamıza ayıcığını alırken bir kolunu bana sardı ve tekrar uyumaya başladı. Bu kız ciddi manada temas bağımlısıydı ve tek uyumaktan hoşlanmıyordu. Pera'nın uyuyuşunu izlerken bende uyuya kaldım.

 

Biz Pera'yla çoktan uyanmış, kahvaltımızı yapmış ve üzerimizi giymiştik. Yoldayken hem şarkı söylüyor hem de şirkete gidiyorduk. Pera'ya bir kreş ayarlayana kadar benimle şirkete gelmek zorundaydı ve bu biraz sıkıcı olabilirdi.

 

Şirketin otoparkına girip arabayı park ederek arabadan indim Pera'yı da indirip asansöre bindik. Asansör yukarıya çıkarken Pera'nın bitmek bilmeyen sorularına sıkılmadan cevap vermeye çalışıyordum.

 

Sonunda asansör durmuş ve inmiştik Pera merakla etrafa bakınıp sorularını sıralıyordu. Gözü koridorda dosya inceleyen Baran'a takılırken bağırarak "Baran biz geldik." Diyerek el salladı.

 

Baran gözünü dosyadan kaldırıp bizim olduğumuz tarafa bakarak el salladı. Sonunda Baran'ın yanına geldiğimizde Pera kollarını önünde bağlayıp "Aslında sana küsüm Barancım!" dediğinde ikimizde gülmeye başladık.

 

Baran da Pera gibi yaparak "Nedenmiş o?" dediğinde Pera ona bakmadan "Dün çizgili film izlememe izin vermedin!" dediğinde Baran'ın gülüşü daha da genişledi.

 

Arkadan Sahra'nın sesini duyduğumuzda ona baktık hızla yanımıza gelerek "Kim bu minik?" diye sorduğunda Pera bana bakarak "Ne çok tanıdığın insan var ben hepsiyle nasıl tanışacağım çok zor!" diye isyan ettiğinde kahkaha attık.

 

Pera hala üzgün bir şekilde bana bakarken "Herkesle tanışmana gerek yok tatlım." Dediğimde Pera, Sahra'yı göstererek "Kim bu abla?" diye sordu merakla. Baran araya girerek "Benim kardeşim." Dediğinde Pera kaşlarını çatarak "Kardeşine isim koymayı unuttunuz mu?" diye sordu.

 

Sahra gülerek elini uzattı "Ben Sahra küçük hanım peki senin adın ne?" diye sordu. Pera'da aynısını yaparak "Ben Pera ablamın kardeşiyim." Dedi şirince.

 

Sahra elini çekerken kafası karışmış gibiydi Baran "Ben sana anladığım kadarını anlatırım." Dediğinde Sahra kafasıyla onayladı. Baran bu sefer Pera'ya dönerek "Söyle bakalım küçük nasıl barışacağız seninle?" diye sorduğunda Pera düşünmeye başladı.

 

Bir süre düşünürken "Şu an aklıma bir şey gelmedi gelince yanına gelirim." Diyerek yürümeye başladı. Baran dumura uğrarken bende gülerek Pera'nın arkasından giderek odaya yönlendirdim.

 

Ben birikmiş işleri halletmeye çalışırken Pera boyamasıyla ilgileniyordu aniden aklına bir şey gelmiş olmalı ki yanıma gerek "Baran'ı görmem gerekiyor abla." Dediği sırada odanın kapısı açıldı.

 

Önde Ateş Bey arkada Baran içeriye girdiler. Pera hızla Baran'ın yanına giderek "Bana çikolatalı süt alırsak seninle barışabilirim Barancım." Dediğinde Baran gülmeye başladı.

 

Ateş Bey Pera'ya bakıp bir şey söylemeden "Geçmiş olsun Tamay eğer bir şeye ihtiyacın olursa beni ara olur mu?" dedi ve cevap vermemi beklemeden çıktı.

 

Baran Pera'ya göz kırpıp "Birazdan odanızda olur prenses hanım." Dedi ve babasının ardından çıktı. Pera yanıma gelerek "Ben o amcayı bir yerde görmüştüm abla ama hatırlamıyorum." Diyerek boynunu büktü.

 

Pera'nın bu haline gülerken içime düşen kuşkuyla gülümsemem sahteleşmişti. Pera boyama yapmaya devam ederken kapı çaldı ve İmre elinde bir dolu poşetle çikolatalı süt getirdi.

 

Pera hem süt içip hem de boyamasına devam ederken bende biriken işlerimin bir kısmını hallettim. Biraz dinlenmek için bilgisayarın ekranını kapatırken odamın kapısı çaldı.

 

İmre elinde bir zarfla içeriye girip zarfı bana uzattı. Zarfı açarken İmre çoktan odadan çıkmıştı içinde notu okuyup parçalayarak okunmayacak hale getirdim.

 

Biraz hava almak için Pera'yla dışarıya çıkarken Sahra'yı gördüm yanına giderek "Sahra senden bir şey isteyebilir miyim?" diye sorduğumda neşeyle kafasını olumlu anlamda salladı "Bu akşam çok önemli bir işim var Pera'yı birkaç saatliğine sana bıraksam uygun mudur?" diye sordum.

 

Sahra düşünürken "Dışarda işlerim var ama bu işleri Pera'yla halledebilirim hem kız kıza alış veriş yaparız." Dediğinde içim rahatladı. Pera'ya bakarak "Bu akşam Sahra'yla alış veriş yapmaya ne dersin küçük hanım?" diye sordum.

 

Pera biraz düşündükten sonra "Neden olmasın." Dediğinde içim rahatladı. Sahra'ya teşekkür ederek aşağıya inerek yemek yedik. Yemekler biter bitmez son işlerimi halletmek için odaya çıktık Pera fazla sıkılırken Sahra içeriye girdi.

 

Masaya yaklaşırken "Ben çıkıyorum evde ufak işlerim var istersen Pera'yı alayım sen bir daha zahmet etme." Dediğinde Pera bana bakıp "Abla nütfen gideyim hem çokta sıkıldım." Dedi.

 

Pera'ya dönerek "Çok mu sıkıldın?" diye sorduğumda kafasını olumlu anlamda salladı. Sahra bakarak "Peki sana nasıl uyarsa bu arada tekrardan çok teşekkür ederim ben işim biter bitmez alırım." Dediğimde Sahra gülerek "Ne olacak sanki işin varmış hem biz arkadaşız tabi ki kardeşini bana bırakacaksın sen takılma rahat rahat hallet işini." Dedi.

 

Oturduğum koltuktan kalkarak Pera'nın eşyalarını toplayıp çantasını sırtına taktım. Saçına buse kondurarak "Ablayı üzmek yok anlaştık mı?" diye sordum Pera kafasını sallarken "Anlaştık." Diyerek Sahra'yla odadan çıktı. Son işlerimi hallederek bende şirketten çıkarak eve geçtim.

 

Eve girer girmez avukatlarla görüştükten sonra bu gecenin anlam ve önemine yaraşır bir şekilde hazırlanmaya başladım. Üzerime geçirdiğim gece kadar siyah elbiseyle aynada kendimi süzdüm.

 

Bu Tamay başka bir Tamay'dı, bu mavi gözler bu gece felaketi yaşattıracaktı hem de zevkle. Bu gece herkes Asmin Tamay Arslan'ın gerçek yüzünü görecekti ve en önemlisi bu gece bütün sırlar tek tek ortaya çıkacaktı.

 

Zamanla ruhumda büyük yaralar açan her şey bir geceye toplanacaktı. Hayat fazla acımasızdı, can yakıcıydı ve katildi. Bedenen ölmesem bile ruhen başka bir insandım, bu gece ceza çektirirken bir yandan da ceza çekecek kişiydim. Bu gece o büyük masadan bir ihtiyar kaldırıp celladımı oturtacaktım.

 

Herkese merhaba yeni bölümle sizinle tekrardan buluşmak beni çok mutlu etti.

Umarım zevkle okursunuz...

Beğendiyseniz yıldız atmayı ve yorum yapmayı unutmayın. 🤍

 

Bir sonraki bölüm tahminleri neler?

 

 

Loading...
0%