Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. BÖLÜM

@zehranurr

BARLAS'TAN

Hayat herkesi sınava tabi tutarken benim sınavlarım artık bana ağır gelmeye başladı.

Omzumdaki yükler, içimdeki acı, zihnimdeki hayal kırıklığı en büyük cezaydı.

Aklım, zihnim, gözlerim bana ya oyun oynuyordu ya da ben bunca zamandır kördüm.

Karşımdaki gerçek mi diye elimi uzatırken kehribar gözlerini siyahlarıma sabitleyerek elimi tuttu.

Kaskatı olan vücuduma buz gibi olan kalbim eklenirken tuttuğu elimi kalbinin üstüne koydu kalbi atıyordu karşımda sapa sağlamdı.

Halbuki kendi ellerimle koymuştum onu mezara bu ellerle atmıştım üstüne en soğuğundan toprak.

Ağzımı aralayarak "Her şey mi yalandı?" diye mırıldandım elimi hızla çekerken. Karşımdaki adam gülümseyerek "Yalan değildi, yaşadıklarının hepsi gerçekti." Dediğinde gür bir kahkaha attım.

Kahkahalarım yerini hüzünle bırakırken "Ağabeyini, aileni her şeyi herkesi nasıl kandırmayı başardın söylesene?" diye sordum.

Yıllardır ölü bildiğim kardeşim gülümserken "Yalan değildi dedim ya! Sen demiyor muydun nefes alan herkes yaşamaz diye!" dedi bağırarak.

Adımlarım geri giderken devam etti "Nefes almam yaşadığım anlamına gelmiyordu ve sen bunu göremeyecek kadar kördün ağabey, aldığım her nefeste öldüğümü göremeyecek kadar kör!" dedi.

Duyduklarım canımı yakarken o durmadı "Değerimi geç anlamış olman beni çok sevdiğin anlamına gelmiyordu ki!" dediğinde onu susturmak istedim.

Gözlerim gözlerine sus derken "Ben senin değerini her zaman biliyordum Adar sen benim en kıymetlimdin." Dedim kırgınca.

Adar gözlerini kaçırırken "Babama, başka kadından peydahladığın çocuğun arkasını toplamak zorunda değilim derken de mi en kıymetlindim?" dediğinde başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

O gece konuşulanları duymuştu ve haliyle kırılmıştı haklıydı o gece çok sinirliydim ve yanlış şeyler söylemiştim ama cezasını da çekmiştim.

O geceden sonra bu olanlar için ona kızmaya hakkım var mıydı benim?

Yoktu ona kızmaya hakkım yoktu o haklıydı çünkü o gece çok ağırdı.

Hatalıyım ve bu hatanın bedeli benim 4 yılıma mal olmuştu.

Adar'a bakarken "O gece ağabeyin de zor şeyler yaşamıştı ama haklıydın çok ağır konuşmuştum, her zaman o gecenin pişmanlığını yaşadım ama son pişmanlık bir işe yaramıyor işte." Dediğimde kafasını salladı.

Adar derin bir nefes alıp "Normalde yüzüne bile bakmazdım hatta ortaya bile çıkmayacaktım neden çıktım biliyor musun?" diye sordu.

Kafamı hayır anlamında sallarken devam etti "Her kötü anında ilk buraya geldin her geldiğinde kimsenin yanında dökmediğin gözyaşını döktün ama asıl neden bunlar değildi." Diyerek sustu.

Bekledi sanki cümleyi tam olarak toparlayamamış gibi düşündü sonra gülerek "Bunu nasıl söylesem bilemedim ama en çok seni özledim benimle uğraşmalarını bile." Dediğinde başımı eğip gülümsedim.

Bende onu özlemiştim her halini başını sürekli belaya sokmasın bile.

Kafamı kaldırıp kızaran gözlerine baktığımda gördüğüm özlemle elimi ensesine atıp kendime çektim.

Kolları belime sarılırken sıkıca sardım onu bir daha gitmesin diye.

Kulağına yaklaşıp "Bir dakika bile yanımdan ayrılmak yok artık." Dediğimde gülerek kafasını salladı.

Adar'dan ayrılırken çalan telefonla irkildim ekrana baktığımda Pusat'ın ama Pera'nın aradığını görünce güldüm.

Telefonu açıp ekrana baktığımda ağzı burnu çikolata olmuş halde gülerek "Barlascım beni aramayı unuttuğunu düşünüp seni aradım güzel olmuş mu?" dedi.

Gülüşüm kahkahaya dönerken "Güzel olmuşta bu yüzün için geçerli değil küçük ne bu halin?" diye sordum.

Kamer, Pera'nın ağzını silerken "Teyse çikolatalı kek yaptı da birazcık ondan yemiş olabilirim." Dediğinde kafamı salladım.

Kamer'in elini itip "Barlascım ile konuşuyorum müsaade eder misin?" dedi çatık kaşla.

Kamer sahte bir sinirle "O benim abim bir kere!" dediğinde Pera dil çıkardı.

Olaya el atıp uyarır bir tonla "Küçük ayıp hem ablan duymasın bu yaptığına çok kızar." Dediğimde Kamer'e yaklaşıp özür dileyerek hala çikolata olan ağzıyla öptü.

Kamer gülerken ağabeyim arkadan geçip Pera'nın yanağından makas aldı Pera bağırarak "Barlascım büyük biri artık bizimle kalabiliy mi? Lüffen!" dedi.

Pera masumca bana bakarken "Büyük birinin evi var ama olmaz hem ben sana başka büyük biri getireceğim." Dediğimde Adar'a baktım.

Pera omzunu silkip "Ama olmas o büyük biride gelsin bu büyük biride burda kalsın tamam mı?" diye sordu.

Ona gülerken arkadan da gülen biri duymamla "Bunun için daha büyük bir eve taşınmamız lazım ama." Dediğimde kafasını sallayıp "Ben burayı sefiyorum ama!" dedi sitemle.

Bu konu çok uzayacağı için "Küçük ben seni sonra arayacağım yaramazlık yok!" dediğimde kafasını sallayıp telefonu kapattı.

Telefonu cebime koyacakken telefonum tekrar çaldı arayan Selim olunca bekletmeden açtım.

Doktor ani fikir değişikliğiyle Tamay'ı normal odaya almaya karar vermişti.

Selim ile konuşup telefonu kapattığımda Adar'a dönüp "Hastaneye gitmem lazım ve sende benle geliyorsun!" dediğimde kafasını salladı.

Arabanın kilidini açıp bindiğimde Adar'a vakit kaybetmeden arabaya bindi.

Arabayı çalıştırıp hastaneye giderken Adar'a onsuz geçirdiğim zamanları anlatıyordum.

Olanları aslında biliyor ama bilmezlikten geliyor gibiydi en önemli kısım Tamay kısmıydı ki onu hastaneye saklamıştım.

Hastaneye geldiğimizde arabayı park edip içeriye girdik.

Selim doktorla bir şeyler konuşurken Adar ile hızla yanlarına gittik. Selim neşeyle bana dönmesiyle yüzünün hal değiştirmesi bir oldu.

Gözleri dışarı çıkacak gibi açılırken içinden bildiği bütün duaları okuduğunda yemin edebilirdim.

Eli birden kalbinin üzerine giderken "Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahîm." Dedi.

Doktorun yanına vardığımızda doktor gülerek "Sizi bekleyemedik Tamay Hanım'ı normal odaya aldık artık uyutmuyoruz kendi kendine uyanmasını bekliyoruz isterseniz yanına girebilirsiniz yalnız çok yormayın." Diyerek gitti.

Selim hala öcü görmüş gibi Adar'a bakarken Selim'e "Lan iyi misin ruhun bedeninde mi?" diye sarstım.

Selim zorla kendine gelirken "Hastanede dura dura ruh görmeye başladım galiba!" dedi sesinde ki şaşkınlıkla.

Adar'la, Selim'in bu haline gülerken "Git bir elini yüzünü yıka kendine gel. Tamay'ın odası hangisi?" diye sorduğumda parmağıyla gösterip yanımızdan hızla ayrıldı.

Odaya girdiğimizde Tamay yavaş yavaş kendine geliyordu. Bu kadın nasıl bu kadar hızlı kendini toparlayabiliyor anlamış değilim.

Gözlerini yavaş ve bir o kadar temkinli açarken sessizce inleyerek yarasını tuttu hızla yanına gidecekken Adar'ın beni tutmasıyla durdum.

Ona sorgulayan gözlerle bakarken Adar sakin olmam gerektiğini belli eden bakışlarıyla bana baktı.

Yavaşça yanına giderken Tamay'ın bakışları önce bana daha sonra Adar'a kaydı. Adar'a takılı kalan bakışlarıyla "Bakma bana öyle ölmedim sonuçta!" dedi ciddiyetle.

Ben olaylara Fransız kalırken Adar fazlaca ciddi bir tutumla "Ölebilirdin ama!" dediğinde Tamay göz devirdi.

Yerinde dikleşmeye çalışırken "Haticeye neticeye bak sen önemli olan bu!" dedi umursamazca.

Adar kollarını önünde bağlarken "Hala üste çıkmaya çalışıyorsun Tamay bir kere hatanı kabul et! Seni uyardım sana geride bıraktıklarını hatırlattım! Senin geride bıraktığın seni özleyen 3 yaşında bir kız çocuğu var!" dedi sinirle.

Ben olayları anlamazken konuşmaya el atıp "Siz tanışıyor muydunuz?" diye salakça bir soru yönelttim.

Adar bana bakıp "Tanışıyoruz hatta ben onun için çalışıyorum değil mi Tamay?" diye sordu imayla.

Tamay kafasını sallarken "Senin kadar olmasın hesap sormakta harikadır kendisi!" dediğinde bir şok daha yaşadım.

Bakışlarım ikisi arasında gidip gelirken Tamay'a dönüp "Adar'ın kardeşim olduğunu biliyordun ve bunu benden sakladın mı?" diye sordum öfkeyle.

Tamay gözlerini kaçırırken "Senin aile meselelerine girmek ne haddime!" dediğinde ellerim yumruk oldu.

Ağzımı açacakken vazgeçtim çünkü bu konu buranın konusu değildi.

Tamay hala umursamaz şekilde etrafa bakarken "Siz abi kardeş bu hayata bana hesap sormak için mi geldiniz? Tamam çıkın artık hastayım ben dinleneceğim rahat bırakın beni!" dediğinde sinirle güldüm.

Tamay'a bakıp "Sende benim arkamda iş çevirmek için gelmişsin dünyaya!" dedim imayla.

Tamay göz devirirken Adar'dan bıyık altı sırıtıyorum Adar'ın omzuna vurup kapıyı işaret ederek yürümeye başladım.

Kapıdan çıkarken Adar'da arkamdan çıkıp kapıyı kapattı ve usulca bana dönerek "Cidden bu deliyle evlenecek misin? Hiç tavsiye etmiyorum arada çok manyak şeyler yapabiliyor." Diyerek koltuğa oturdu.

Her şey çok normalmiş gibi evlenmeme bu kadar şaşıyor olması garipti.

Hiçbir şey olması gerektiği gibi gitmiyordu. Her şey haddinden fazla hızlı ilerliyordu ve ben bir çok şeye yetişemiyorum bile.

Ellerimi cebime sokarken "Hiç olmadığım kadar eminim." Dediğimde Adar hayretle bana baktı.

Derin bir nefes alırken "Neden peki ondan nefret ettiğini duymuştum?" dediğinde kafamı salladım.

Sırtım soğuk duvarla buluşurken "Aslında çok nedeni var o yüzden bu konuya girmiyorum!" dedim sert bir tonla.

Adar peki der gibi kafasını sallarken Selim'in bize doğru geldiğini gördüm.

Selim hala bazı şeyleri idrak edemezken "Şerefsizgillerden Adar Kara'da buradaymış!" dediğinde bıyık altı güldüm.

Adar sabır çekerken "Ölmüş insanlarla konuşabilmek gibi bir özelliğin var mıydı senin?" dediğinde Selim göz devirdi.

Küçüklüklerinden beri birbirleriyle uğraşmayı seven iki dost yeniden kavuşmuş ve hala birbirleriyle uğraşmaya devam ediyorlardı.

Adar oturduğu yerden kalkıp Selim'e bakarken kollarını açtı Selim vakit kaybetmeden Adar'a sarılırken "Seni bok beyinli senin yüzünden psikolojik destek alıyorum hayır kıyamıyorum da sana sikik herif bari sağa sola ölmediğine dair işaretler bırak!" derken Adar kahkaha atıyordu.

Odanın kapısı açılırken elinde serumla beliren Tamay'ı görünce hepimiz ona döndük o sinirle bize bakarken "Ölsem kimsenin umurunda değil bıraktınız gittiniz hiç demiyorsunuz ki bu kızın bir şeye ihtiyacı var mı yok mu? Nankörler bak bak birde sarılıyorlar!" diye kızdı.

Üçümüzde birbirimize bakarken az önce bizi odadan kovan kendisi değilmiş gibi birde bize kızan kadına şaşkınca baktık.

Kendimi toparlayıp "Ne işin var senin ayakta git dinlesene!" dediğimde saçını geriye atıp "Ben eve gitmek istiyorum çok sıkıldım burada hem Pera özlemiştir beni." Dediğinde bir şeyler karıştırdığını anladığımda koridorun ucunda doktor göründü.

Sırıtırken parmağımı doktora uzatarak "Bunları bize değil doktoruna anlat hadi Tamay yatağa, yürü!" dedim sitemle.

Tamay omzunu silkerken "Ben eve gitmek istiyorum dediğimi hatırlıyorum!" dediğinde doktor yanımıza geldi.

Bir Tamay'a bir bana bakarken "Hastanın ayakta ne işi var!" dediğinde "Eve gitmek istiyormuş hanım efendi!" dedim imayla Tamay'a bakarken.

Doktor iç çekerken "Şu anlık sizin çıkışını veremeyiz Tamay Hanım lütfen yatağınızda geri dönün ve sizi kontrol edeyim!" dediğinde Tamay uslu bir kız gibi içeriye girdi.

Bu uslu duruşun ardında yatan vahşi kadını tanıyordum allem edecek kallem edecek çıkacaktı hastaneden.

Doktor içeriye girdikten yarım saat sonra çıkıp "Tamay Hanımın çıkışını yapabiliriz." Diyerek uzaklaştı.

Adar ile birbirimize bakıp içeri gireceksen hemşire içeriye girdi. Selim'i çıkış işlemlerini halletmesi için yollarken hemşire dışarıya çıktı.

Aradan kısa bir süre geçerken Selim işlemleri halledip yanımıza geldi.

Tamay'ın o sırada üzerini giyindiğini düşünerek içeriye girdiğimizde gergin bir şekilde yatakta oturması garibimize gitmişti.

Ayağa kalkıp Adar'a dönerek "Plan değişti bu akşam Sarya'yı Türkiye'ye getirmen gerekiyor!" dedi sinirli bir tonla.

Adar aksi giden bir şey olduğunu anlamış olacak ki "Ne oldu birden kötü bir şey mi var?" diye sordu meraklı sesle.

Tamay'ın sinirden eli ayağı titrerken "Sana ne diyorsam onu yap Adar! Kızım bu akşam evimde olacak!" diyerek kapıya doğru yürüdü.

Yanımdan geçerken kokundan tutup "Bana neler olduğunu anlatmak zorundasın Tamay!" dediğimde bana bakıp "Eve gidince Barlas eve gidince!" diyerek kolunu çekti.

Tamay'ın arkasından giderken neler olacağını düşünmedim bile bu kadının her hareketi olaydı ve her an her şeyi yapabilirdi.

TAMAY'DAN

İki hesap soran kardeşi odadan kovduktan sonra dinlenmek için gözlerimi kapattım.

Tam kendimi uykuya teslim edecekken ne ara odaya getirdiklerini bilmediğim telefonum titredi ekrana bakarken gördüğüm isimle gerildim.

Alex bana ne zaman mesaj atsa sonrası hep karanlıktı ki bu mesajda onlardan biriydi.

Mesajı açıp okuduğumda tüylerim diken diken olmuştu Leyal Rusya'daydı ve her an Sarya'ya ulaşabilirdi.

Derin nefesler alırken Leon'un Sarya'yı Fransa'da olduğunu zannetmesi biraz daha rahatlatıyordu ki Leyal Leon'dan habersiz asla iş yapmazdı.

Yavaş hareketle yataktan kalkıp serumu elime aldım yaram taze olduğu için hala sızlarken kapıya doğru yürüdüm.

Kapıyı açtığımda Selim ile Adar'ın sarıldığını görmemle sahte bir kızgınlıkla sitem ettim.

Barlas bana dönüp yatağa geçmemi söyler doktor geldi ve beni odaya soktu.

Bana sinirle bakarken "Seni o ameliyat masasından ne zorluklarla kurtardım haberin var mı senin eve gitmekte ne demek bu sefer olmaz Tamay iyileşmeden çıkamazsın hastaneden!" dedi.

Doktorun gözlerine bakarken "Çıkmam gerekiyor kızım için tamam bak bu son bir daha ne hastaneye düşerim ne de başka bir şey olur ama şimdi izin ver gideyim lütfen!" dediğimde hayır anlamında kafasını salladı.

Kollarını önünde bağlarken "Seni biliyorum Tamay, asla uslu durmayacaksın!" dediğinde ofladım.

Doktorun inadı inat olsa da bir şekilde onu ikna etmeyi başardım doktor odadan çıkarken çağırdığı hemşire içeriye girip serumu çıkarıp pansumanımı tazeleyerek çıktı.

Üzerimdekilerden kurtulup Barlas'ın getirdiği kıyafetleri giyerek yatağa oturdum.

Çok geçmeden herkes içeriye girerken yataktan kalkıp Adar'ın Sarya'yı getirmesini söyleyip odadan çıkmak istedim ayaküstü Barlas'ı da halledip bu sefer odadan çıktım.

Asansöre gittiğimde peşimden sinirle gelen adamları görünce umursamadım bile çünkü bunlar 7/24 sinirli, sinirin vücut bulmuş halleriydi.

Asansör geldiğinde dikkatli ama bir o kadar hızlı bir şekilde asansöre bindik Barlas düğmeye bastığında gergince aşağı inmeye başladık.

Telefonum titrerken mesaj atanın Alex olduğunu görünce iç çektim gene nasıl kötü bir haber verecek diye mesajın üstüne tıkladım. Leyal, Sarya'nın kaldığı evin yakınına taşınmış olduğunu öğrenmemle kanım çekilirken ne yapacağımı düşündüm.

Asansör dururken irkildim herkes asansörden inerken mıhlanmış gibiydim endişeden dolayı hareket etme yetimi kaybetmiştim.

Adar kolumdan tutup beni asansörden çıkartırken hafifçe sarstı yavaşça kendime gelirken "Leyal, Sarya'nın yakınına taşınmış Adar onu oradan derhal çıkarmalıyız!" dediğimde Adar kolumu bırakıp hızla uzaklaştı.

Vakit kaybetmeden Adar'ın peşinden giderken arkamda meraklı gözlerle bakan iki adamı boş verdim.

Adar taksi çevirip binerken diğer tarafına bindiğimde "Bana taksi tuttuğun için teşekkür ederim şimdi in!" dedim sert bir tonla.

Adar bana şaşkınca bakarken kapıyı açıp onu aşağı iterken taksiciye sürmesini söyledim. Bu işi tek başına halledecektim bu kadını nasıl başıma bela yaptıysam o şekilde kurtulacaktım.

Taksici şaşkınca aynadan bana bakarak "Nereye abla?" diye sordu. Arkama bakmayı bırakıp şoföre dönerek "Havaalanına gidiyoruz!" dedim.

Telefonumu çıkarıp uçağı hazırlamalarını söyleyerek aramayı sonlandırıp telefonu camdan dışarıya fırlattım.

Adar'ı ve Barlas'ı tanıyordum elinde sonunda beni bulacaklardı ben sadece bu işlemi geciktirip o uçağa sorunsuz bir şekilde binmek istiyordum.

Taksi havaalanında durduğunda inecekken kağıt isteyip Adar'ın numarasını yazdım ve "Bu numarayı ara sana ödemeyi yapacak!" diyerek indim.

Havaalanına hızla girerek beni bekleyen adamın yanına gittiğimde "Sizi bir süre beklemem gerekiyor Tamay Hanım." Diyerek sahte bir gülüş peyda oldu suratında.

Sinirimi gizlemeye çalışırken "Sen beni salak mı zannettin?" diye sordum soğuk sesimle.

Adam yutkunup kafasını hayır anlamında sallarken "Pasaport ve vize işlemleri için Tamay Hanım onun için şey... " cümlesine devam edemezken "Ben yoldayken hepsi halloldu beni daha fazla burada tutamazsın ya beni şimdi o uçağa bindir ya da sen bir daha uçak göremezsin!" dedim öfkeyle.

Adam kafasını olumlu anlamda sallarken adamın telefonu çaldı aramayı açıp bir süre konuştuktan sonra telefonu bana uzatarak "Alex Bey sizinle görüşmek istiyor." Dedi.

Yine ne oldu diye düşünüp telefonu hızla elinden çekerken "Sorun mu var Alex?" diye sorduğumda hafifçe gülerek kırık Türkçesiyle "Ortalığı birbirine karıştırdın kuzu ama burayı hallettik Sarya şu an güvende ama siz en kısa zamanda onu buradan alın yanında kalması en iyisi." Dediğinde içim rahatladı.

Dışarıya derince bir nefes verirken arkamda oluşan hareketlilik ile arkamı döndüm. Sinirli bir şekilde gelen Barlas'la tekrar adama dönüp telefonunu uzatırken "Uza!" dedim fısıltı gibi çıkan sesimle.

Barlas son adımını atıp dibimde biterken "Sen beni çıldırtmak için mi çıktın karşıma?" dedi öfke kusan sesiyle.

Gözlerine bakıp yarım ağız gülerken "Ben senin karşına çıkmadım Barlas tam tersi sen benim dibinden ayrılmadın!" dediğimde öfkesi daha da büyüdü.

Gözlerinden öfke akarken dişlerini sıkıp "Eve gitmeden önce sana güzel bir sürprizim var Tamay!" dediğinde anlamadım.

Bu kadar sinirlenmiş olan bir adam nasıl sürpriz yapabilir ki gerçi onun yaptığı sürprizden ne beklenir.

Önünden geçerken "Neymiş bu sürpriz çok merak ettim cidden!" dedim imayla. Arkamdan gelen adam omuzlarını dikleştirip "Çok mutlu olacaksın emin ol!" dedi benim gibi ima yaparken.

Barlas arkadan beni yönlendirirken arabanın önünde durduk arabanın kilidi açılırken Barlas kapıyı açıp beni bindirip kapıyı kapattı.

Cebinden telefonu çıkarıp görüşme yaptıktan sonra arabaya binip çalıştırdı.

Otoparktan çıkıp ana yola girerken "Nereye gidiyoruz, eve değil mi?" dediğimde kafasını hayır anlamında sallayarak "Bağ evine gidiyoruz." Dedi kısa keserek.

Yüzümü buruşturup ona bakarken "Ne işimiz var orada?" diye sordum. Barlas bıyık altı gülerken "Sürpriz!" dediğinde bir şey demeden kafamı salladım.

Hastaneden çıktığımda beri hareket halindeyim ve yaram sızlamaya başlamıştı torpidoyu açıp ağrı kesici aramaya başladım.

Barlas durumu fark ederken yan taraftan ağrı kesici kutusunu alıp suyla bana uzattı.

Elindekileri alıp içerek geriye yaslandım ağrım yavaş yavaş hafiflemeye başlarken Barlas bana bakıp "Geçti mi ağrın?" diye sorduğunda kafamı evet anlamında salladım.

Kafamı cama çevirirken Barlas'ın telefonu çaldı o telefonla konuşup "Tamam bizde geliyoruz 1 saate." Diyerek telefonu kapatırken bana bakmadan "Şimdi seni hazırlayalım!" dedi imayla.

Anlamayarak ona döndüm onun da gözü bana kayarken "Beni neden hazırlıyormuşsun?" diye sordum.

Barlas yarım ağız gülerek "Sürpriz söylenmez!" diyerek yola odaklandı. Sıkıntıyla nefes verip tekrar geriye yaslandım.

Yolculuk beni sıkmaya başlarken Barlas arabayı durdurup inmemi işaret etti.

Derin bir nefes verip aşağıya indim Barlas'ın gittiği yere baktığımda kaçmış neşem daha da beter hale geldi.

Barlas'ı takip edip mağazaya girdiğimde güler yüzle bizi karşılayan kadın birden Barlas'a sarıldığında şaşkınlıktan gözlerim dışarı fırlayacaktı.

Boğazımı temizlerken kadın Barlas'tan ayrılıp bana samimiyetten uzak bir gülümseme yollarken "Uzun zaman oldu Barlascım görüşemiyoruz?" diye sordu.

Barlas ellerini cebine sokarken "Esil uzatmıyorum bize sade bir nikâh elbisesi lazım!" dediğinde kadın biraz şaşırdı şaşkınlığını gizli tutmaya çalışırken "Kim için?" diye sordu.

Barlas tek elini cebinden çıkartıp beni göstererek "Müstakbel eşim için!" dedi imayla.

Omuzlarımı dikleştirip gülerken "Memnun olmak çok isterdim ama Barlas seni nikâha çağırmadığına göre çokta önemli değilsiniz!" dedim imayla.

Kadının keyfi kaçarken bir şey demeden yanımızdan ayrıldı çok geçmeden geri geldiğinde elindeki eteği düz kumaş sağ tarafında yırtmaç olan üzeri kollarına kadar Fransız dantel kaplı elbiseyi bana uzattı.

Kadının elindeki elbiseyi alıp kabine giderken yardım için bir peşimden geliyordu. Barlas kadını durdurup "Ben hallederim!" diyerek kadının bir şey demesine izin vermeden beni peşinden sürükleyerek kabine soktu.

Elimdeki elbiseyle Barlas'a bakarken tek kaşını kaldırıp "Hadi, ne bekliyorsun giyinsene!" diye çıkıştı.

Ben hala Barlas'a bakarken sabır çekerek "Önünde mi soyunmamı istiyorsun ciddi ciddi?" dediğimde arkasını dönerek "Bakmıyorum hadi çabuk ol biraz!" dedi..

Tedirgince üzerimdekileri çıkarıp elbiseyi üzerime geçirirken dikişlerime dikkat etmeye çalışıyordum sonunda elbiseyi giyindiğimde sırtımda hissettiğim parmaklarla irkildim.

Barlas yavaşça fermuarı çekerken "Sapık mısın sen hani bakmıyordun?" dediğimde kıkırdadı.

Barlas'tan uzaklaşırken "Sapık olduğunu bu kadar belli etme bari!" diyerek sinirle kabinden çıkıp aynaya baktım.

Barlas kapıya yaslanmış beni izlerken bende elbiseyi inceliyordum ilki kadar olmasa da bu da güzeldi.

Yüzüme yalancı bir gülümseme yerleştirirken "Bu olsun." Dediğimde Barlas kafasını sallayarak kıyafetlerimi alıp yürümeye başladı.

Barlas elbisenin ödemesini yaparken başka bir çalışan elindeki beyaz ayakkabıları bana uzattı.

Koltuğa oturup ayakkabıları elime aldım eğilip ayakkabıları giyecekken canım acıyarak dikleştim.

Barlas usulca yanıma yaklaşıp elimdeki ayakkabıyı alarak yere çöktü herkes bizi izlerken Barlas ayakkabılarımı giydirerek ayağa kalktı.

Esil sinirle bana bakarken ona nispet yaparak elimi Barlas'a uzattım ve kalkmak için yardım istedim Barlas bıyık altı gülüp elimi tutarak beni oturduğum yerden kaldırdı. Önden yürüyüp herkese kolay gelsin diyerek dışarıya çıktık Barlas hala sırıtırken "Kıskanç olduğunu bilmiyordum." Diyerek arabanın kilidini açtı.

Kıskanç olmadığımı ona açıklama gereği duymadan arabaya binerken Barlas kapıyı kapatarak diğer tarafa bindi.

Hala sırıtmaya devam ederken "Sende çok sapıksın Barlas hem ben kıskanç falan değilim senin neyini kıskanayım!" diyerek göz devirdim.

Barlas imayla kafasını sallayarak "Gördük kıskanmayan halini!" dediğinde kolunu cimcikleyerek "Sen kimsin ki seni kıskanayım ben!" dediğimde göz ucuyla bana bakıp "1 saat sonra sana kim olduğumu full hd bir şekilde göstereceğim!" dedi sesindeki sinirli tınıyla.

Umursamazca kafamı sallayıp "Görürüz tabi!" dediğimde o da kafasını salladı.

Kollarımı önümde bağlarken "Bu hikayede yanan sen olacaksın biliyorsun değil mi?" dediğimde beni umursamadı bile.

Barlas'la araba yolculuğumuz sessizleşirken tekrar bir mağazanın önünde durup bana döndü "Sen otur ben hemen geliyorum bir yere de kıpırdama!" diyerek arabadan indi.

Rahatça arkama yaslandığımda kapıdan gelen kilit sesiyle şaşkınca cama döndüğümde o mağazaya girdi.

Barlas'ın bu denli bana güvenmemesi artık canımı sıkmaya başlamıştı kalbim ister istemez kırılırken tekrar arkama yaslandım.

Keyifsiz bir şekilde Barlas'ı beklerken çok geçmeden üzerinde simsiyah takımıyla göründü. Siyah takımın içinde daha bir yakışıklı görünürken onu süzmeyi bırakıp kafamı diğer tarafa çevirdim.

Arabaya binip bana bakarken "Ne o beğenmedin mi?" diye sorduğunda kafamı sallayıp "Her zaman ki halin işte Barlas!" dedim.

Barlas uzatmadan arabayı çalıştırırken gideceğimiz yere doğru sürdü.

Ormanın içinde dökülen yaprakların arasında giderken dikkatimi beyaz bir ev çekti kapının önündeki kalabalık arabalarla şaşırdım.

Aklıma gelen şeyle hızla Barlas'a döndüm "Elbiseyi hallettin ama şu yüzümün gözümün hali bu saçlarım onları ne yapacağız?" dedim.

Barlas beni umursamazken hızını arttırdı arabayı kapının önünde park ederken arabadan indi. Kalbim göğüs kafesime sığmazken içime derin bir nefes çekip bende arabadan inim.

Barlas bana yardım edip eve doğru ilerletirken Baran'ın arabası dikkatimi çekti o da buradaydı ortağının, nefret ettiği hatta düşman gördüğü adamla evlenmesini izleyecekti.

İçeriye girdiğimizde Barlas beni direk merdivenlere yönlendirdi yukarıya çıkarken "Sahra seni yukarıda bekliyor saçını makyajını o halledecek." Dediğinde kafamı salladım.

Barlas kapıyı açıp beni içeriye sokarken Sahra'ya selam verip odadan çıktı. Kapı kapanır kapanmaz bulduğum boşluğa çökerken arkamda Sahra'nın varlığını hissettim.

Ellerini omuzuma koyarken "Haklıydın Tamay o gün seninle o şekilde konuştuğum için özür dilerim." Dedi samimiyetle. Dolu gözlerle Sahra'ya dönerek "Özür dilemene gerek yok Sahra sende kendince haklıydın." Dedim gülerek.

Sahra omuzlarımı sıvazlayarak "Hadi kalk herkes aşağıda seni bekliyor hemen hazırlayalım seni." Dediğinde kafamı sallayıp ayağa kalktım.

Makyaj masasına oturarak kendimi Sahra'nın ellerine bıraktım, marifetli elleriyle beni hazırlarken nereden çıktığını bilmediğim duvağı saçlarıma takıp beni ayağa kalırdı.

Sahra beni hayranlıkla süzerken kapı çalıp içeriye biri girdi kapıya döndüğümde kapının önünde gülen yüzüyle bana bakan Hivda Hanım'ı gördüm.

Yanımıza yaktığında ellerimi tutup "Çok güzel olmuşsun Tamaycım." Dedi ve bana sarıldı. Hivda Hanım ile ayrılırken kapı tekrar çaldı bu sefer gelen Barlas'tı büyülenmiş gibi bana bakarken kendini toparlayıp "Nikâh memuru geldi hazırsan inelim." Dediğinde kafamı tamam anlamında salladım.

Hivda Hanım ve Sahra önden inerken Barlas koluna girmem için kolunu uzattı parmaklarımı usulca koluna sararken kapıdan çıktık heyecandan bütün vücudu titrerken merdivenlerden aşağıya indik.

Herkes aşağıda bizi beklerken bütün gözler üzerimizdeydi bütün masa nikahtaydı gözüm Araf Bey'e kayarken o tekli koltukta oturarak dikkatle bizi izliyordu.

Gözlerimi ondan ayırıp Barlas'ın yardımıyla masaya oturdum o da yanıma otururken nikah memuru "Şahitlerimizi de alalım." Dediğinde Selim ve Baran hareketlendi Baran'a şaşkınca bakarken onlarda yan tarafa oturdu.

Ne kadar bu olayı istemesem de içimde büyük bir heyecan vardı bütün sesler kaybolurken derin derin nefes alıp veriyordum.

Gözümü masaya dikmiş bakarken Barlas kolumu dürterek "Memur sana soruyor Tamay!" dedi uyarır bir tonla. Kendime gelip memura bakarken gülerek soruyu tekrar yöneltti "Siz Tamay Arslan, Barlas Kara'yı eşiniz olarak kabul diyor musunuz?" yerimde başka biri olsaydı sorunun cevabı aslında basitti ama benim için fazlasıyla zordu.

Memura bakıp samimiyetten uzak bir tonla "Evet." Dedim kısa keserek.

Herkes aynı anda alkışlamaya başlarken memur bu sefer aynı soruyu Barlas'a yöneltti "Siz Barlas Kara, Tamay Arslan'ı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" Barlas'ın gözü bana kayarken zafer kazanmış gibi "EVET!" dedi.

Aynı şekilde alkışlanırken şahitlerde üstlerine düşen görevi yerine getirdi imzalar atıldı ve artık nikah cüzdanı yani ölüm fermanım elimdeydi. Memur Bey konuşmasını yapıp "Gelini öpebilirsiniz." Dediğinde Barlas vakit kaybetmeden gülerek bana döndü ve yüzümü avuçlarının arasına alıp alnıma belli belirsiz bir öpücük kondurup kulağıma eğilerek fısıltı şeklinde "Cehennemimize hoş geldin karıcım!" diyerek uzaklaştı.

Mavi gözlerim simsiyah gözlerine kayarken "Bu cehennemi sen yarattın!" dediğimde kafasını salladı.

Çok geçmeden herkes bizi tebrik edip çıkarken geriye sadece Baranlar kaldı ağrılarım artarken koltuğa oturdum. Ateş Bey, Baran ile Barlas'a bir şeyler anlatırken diğer tarafımdaki hareketlilikle o tarafa döndüm Araf Bey'i görmemle toparlanmaya çalıştım. Beni durdururken "Bozma rahatını ve beni iyi dinle eğer olurda can sıkıcı bir şey yaşarsan arayacağın numara belli eğer olurda ben farklı şekilde öğrenirsem hoş şeyler olmaz anlaştık mı?" diye sordu ciddi bir tonla.

Araf Bey'de ki bu merhameti kimsede hissetmezken gözlerim dolarak kafamı salladım o da kafasını sallayarak yanımdan uzaklaştı. Hivda Hanım ve Sahra yanımda otururken Sahra kıkırdayarak "Balayına nereye gidiyorsunuz bakalım?" diye sordu. Ağır çekimde Sahra'ya dönerek "Ne balayı ya kendine gel işim gücüm var benim, işi boşladım iyice!" dediğimde Hivda Hanım ve Sahra ile gülmeye başladık.

Beyler yanımıza gelip bize bakarken Sahra zar zor kendini durdurup "Balayına nereye gidiyorsunuz diye sordum da ondan bu tantana." Dediğinde Barlas gülerek "Balayına eve gidiyoruz çünkü bekleyenler çok malum ev kalabalık." dedi. Duyduklarımla Barlas'a dönerek "Ev kalabalık derken bir Pera var birde Selim hadi Adar'ı katarsak çokta kalabalık değil!" dediğimde Barlas sakallarını kaşıyarak "Annemler bizde." Dedi sessizce.

Oflayarak geriye yaslanıp "Allah'ım neydi benim günahım!" dediğimde bu sefer herkes gülmeye başladı. Barlas kalkmak için şekilden şekle girerken ortak kararla evlere dağılmaya başladık. Selim önden giderken bizde onu takip ediyorduk sonunda evin bahçesine girdiğimizde derin bir oh çektim. Barlas'ı beklemeden yavaşça arabadan inip kapıya doğru yürüdüm daha kapıyı çalmadan kapı açılırken beni karşılayan Pera'ydı.

Ona gülümserken o şaşkın bir şekilde bana bakıp "Çizgili filmlerdeki premsesler gibi olmuşsun." Dediğinde Barlaslarda yanımıza geldi. Hava serin olduğu için Pera'yı içeriye sokup içeriye girerken içerdeki kalabalık sesle yüzüm düştü ayakkabılarımı çıkarıp eğilerek Pera'ya sıkıca sarılıp geriye çekildim. Yüzünü avuçlarımın içine aldığımda Pera bana üzgünce bakarak "Ben seni çok ösledim ama sen yoktun hem neden bana bir sürü oyuncak getirmedin sös vermiştin!" dedi.

Yanaklarını öperek durumu kurtarsın diye göz ucuyla Barlas'a kaktım Barlas başını kaşıyarak "Biz senin oyuncaklarını geldiğimiz yerde unuttuk yarın elimizde olacakmış." Dediğinde bende onu onayladım Pera kafasını tamam der gibi salladı. Salona geçerken Pera heyecanla "Biliyoy musun evimize teyze, amca, büyük biri ve cadı abla geldi." Dediğinde "Duydum tatlım, yaramazlık yapmadın değil mi?" diye sorduğumda kafasını iki yana salladı.

Salona girdiğimizde koltukta oturanlar ciddiyetle bize baktılar Barlas omzuma dokunup "Tamay sen üzerini değiş Pera'yı da odasına çıkar!" dediğinde kafamı sallayarak herkese selam verip merdivenlere yöneldik. Pera hızla merdivenleri çıkarken bende yavaş ve dikkatli çıkıyordum odasının önüne geldiğimizde "Sen odana gir ben çağırana kadar da odandan çıkma!" dediğimde kafasını sallayıp "Hiç mi çıkmayayım ablacım?" diye sorduğunda "Evet ablacım hiç çıkma." Diyerek göz kırptım.

Pera odasına girdiğinde bende odaya girerek zar zor üzerimdeki nikâh elbisesini çıkardım biraz dinlenmek için yatağa gireceğim sırada aşağıdan gelen bağrış sesleriyle kapıyı açıp dışarıya çıktım. Pera'nın odasına girip kontrol ettiğimde oyuncaklarıyla oynadığını görüp dışarıya çıktım yavaşça merdivenleri indiğimde Adar'ın da gelmiş olduğunu gördüm.

Barlas'ın sinirden gözleri kıpkırmızı olurken herkese kan kusturmak için ant içmiş gibiydi. Son basamağa ulaştığımda parmağıyla beni gösterip "Sen yukarıya çık seninle sonra ilgileneceğim!" dediğinde tırabzana yaslanıp kollarımı önümde bağlayarak "Bana emir vermeyi kes ben senin çalışanlarından biri değilim!" dediğimde herkes şaşkınca bana döndü.

Adar arkadan susmam gerektiğine dair işaretler yaparken susmadan devam ettim "Bu evde bu şekilde bağıramazsın yukarda küçük bir çocuk var çok istiyorsan git sinirini dışarıda at öyle gel!" diyerek yaslandığım yerde doğruldum. Barlas hala bana sinirle bakarken "Eğer düzgünce konuşabiliyorsan otur konuş bağırma deli danalar gibi!" diyerek yukarıya çıkmaya başladım.

Odaya girip dinlenmek için yattığımda aşağıdan bağırma sesleri değil sadece konuşma sesleri geliyordu bu da büyük başarıydı Barlas için. Ağrım yorgunluğumla harmanlandığında gözlerim uyumak için direnmedi bile uykunun en güzeline bıraktım kendimi.

Aradan kaç saat geçtiğini bile bilmezken kapının açılıp kapanma sesiyle gözlerimi açtım Pera sessiz olmaya çalışırken minik adımlarla yatağı çıkarak çenesini omzuma yasladı. Kafamı ona çevirip baktığımda gülerek "Barlascım çeni çağırıyoy yemek yiyecekmişiz." Dediğinde sorgulamadan kafamı salladım. Gözlerini ovuşturup doğrularak Pera'nın yanağını kocaman öptüğümde "Çok açıkmış olmalısın ablacım ama ben yemek diğilim dimi!" diyerek yanağını sildi.

Pera'nın bu haline gülerken Pera çoktan yataktan inip kapıya ulaşmıştı yataktan kalkıp Pera'nın yanına giderek odadan çıktık. Merdivenlerden indiğimizde herkesin masada toplanmış olduğunu gördük Pera bana dönüp "Çimdi çeni Barlascığıma şikâyet edicem!" dediğinde şaşkınca ona bakıp "Nedenmiş o?" diye sordum.

Barlas'ın gözü aramızda gidip gelirken Pera'ya bakıp "Ne oldu küçük?" diye sordu. Pera bana yandan bakıp Barlas'ın kucağına çıkarak "Ablam beni yemeğe çalıştı Barlascım çok koyktum." Dediğinde masaya oturdum. Tek kaşımı kaldırıp Pera'ya baktığımda "Seni görmeyeli baya şeyler olmuş sanki küçük hanım ne oluyoruz?" diye sordum.

Barlas Pera'yı yanındaki sandalyeye oturturken Pera kıkırdayarak "Abaytma ablacım şurada bu kadar gün göymedin beni." Dedi küçük parmaklarını kaldırarak. Herkes onun bu haline gülerken Barlas'ın ağabeyi Pera'nın parmaklarını düzeltip "Bu kadar oldu küçük sana saymayı öğretmemiz lazım." Dediğinde Pera başını sallayıp tekrar parmaklarını bana uzatarak "Büyük biri bana saymayı öğreticekmiş." Dediğinde kafamı salladım.

Adar yavaştan bana yaklaşıp fısıltı gibi çıkan sesiyle "Yandın Tamay yandın!" dediğinde çenemi kaşıyarak "Sus sus yanmak ki ne yanmak!" dediğimde ikimizde kıkırdadık. Barlas'ın babası bana bakıp "Ee gelin hanım nasılsın iyisin inşallah?" diye sordu imayla. Yerimde dikleşerek yüzümde oluşturduğum gülümsemeyle "Sağ olun efendim sağlığınıza duacıyız." Dedim. Barlas sırıtırken babası kafasını sallayarak "Allah sağlık sıhhat versin." Dediğinde hep bir ağızdan âmin dedik.

Yemek yemeğe devam ederken masada ki eksikler dikkatimi çekerken Barlas'ın kolunu dürterek "Selim'le Pusat nerede?" diye sordum. Barlas iç çekerek "Maça gittiler oradan da Pusat'a geçeceklermiş." Dediğinde kafamı sallayarak "Tabi sen gidemiyorsun yazık sana üzüldüm haline!" dediğimde Barlas bana ters ters bakmıştı.

Yemekleri yiyerek masayı kaldırdıktan sonra salonda otururken Barlas gözünü kısıp bana bakıp "Yarın ne yapacaksınız Tamay Hanım?" diye sordu. Herkesin gözü üzerimde gezinirken "Ne yapmamı istersiniz Barlas Bey ona göre plan program yapayım?" diye sorduğumda Barlas düşünmeye başladı sinsice sırıtıp "Asistanın veya her kimse böyle derdi Barlas ama yarın çok işim var." Dediğimde sabır çekti.

Barlas'ın annesi bana bakıp "Ne işin varmış gelin hanım misafirin varken?" diye sordu. Adar bana bakıp bıyık altı gülerken ona sinirle bakıp tekrar Feride Hanım'a bakarak "Ertelediğim birkaç toplantı var onları halledip hemen döneceğim." Dedim sahte bir gülümsemeyle. Feride Hanım bana üstten üstten bakıp "Misafirlerin var ertelediğin işlerini biraz daha erteleyebilirsin!" dedi keskin çıkan ses tonuyla.

O saniye Barlas'ın kime benzediğini anlamıştım resmen annesinin kopyasıydı bu adam. Barlas ile Adar halime kıkırdarken bense Feride Hanım'a dönüp sadece gülümsedim çünkü bir şey desem daha büyüğünü bulup bana söyleyebilecek potansiyel vardı kadında. Adar Barlas'ın kolunu dürtüp "Ne kadar da uslu bir gelin değil mi?" diye sorduğunda Barlas'ta gülerek kafasını salladı.

Onlar benim bu halimle eğlenirken Adar'a sinirle bakıp "Seni şekilden şekle sokarım Adar görürsün uslunun ne demek olduğunu!" dediğimde ağzını fermuar yaparak geriye yaslandı. Pera Adar'a bakıp "Uslu jojuk!" dedi gülerek Barlas'ın ağabeyi Pera'yı kucağına alıp "Bu uslu kız benimle markete gelir mi acaba?" diye sorduğunda Pera kafasını sallayıp "Bana çikolata alırsan neden olmasın." Dedi.

Pera'ya bakarken o da bana baktı "Gidim dimi ablacım?" diye sorduğunda kafamı sallayıp "Bilmem gidebilir misin ki?" dedim. Düşünür gibi yapıp kafasını evet anlamında sallayarak "Gidim gidim!" dediğinde Barlas araya girip "Uzatmasan mı Tamay?" dedi. Yüzümü buruşturup ona bakarak "Her şeye de muhalefet olmasan ölürsün zaten." Dediğimde burun kıvırarak televizyona döndü.

Oturduğum yerden kalkarak yukarıya çıktım Pera'nın kalın hırkasını alarak aşağıya indim. Pera koşarak yanıma gelip kollarını uzatırken hırkasını ona giydirip kapüşonunu kapatarak "Kafanı açmak yok!" diye uyardığımda kafasını salladı. Savaş'ın yanına gidip elini tutarak kapıya doğru gidip ayakkabısını giyerek çıktılar.

Herkes kendi halinde takılırken çalan telefonumla irkildim Barlas'ın gözü bana kayarken bende telefona baktım. Ekranda tanımadığım bir numara varken bekletmeden açtığımda o ses çınladı kulağımda "Hola Tamay, me extrañaste? (Merhaba Tamay, beni özledin mi?)" kanım çekilirken elimdeki telefon kayıp yere düşmüştü. Endişeyle elim ayağıma dolaşırken Barlas hızla yanıma gelip telefonu yerden aldı ama düşmenin etkisiyle çoktan kapanmıştı Barlas'a bir şey demeden hızla odaya çıkarken felakete ramak kaldığını hissettim.

 

 

Yeni bölüm ile karşınızdayım.

 

 

Umarım severek ve beğenerek okursunuz.

 

 

Yıldızlamayı ve yorum yapmayı unutmayın sizleri seviyorum...

Loading...
0%