@zehranurr
|
Kardeşiniz nefesiniz tükendiğinde size nefes olan kişidir derler ama o bana nefes olacak kişi değil tam tersi nefesimi kesecek kişiydi. Ellerim havalanırken kafamı sallayarak "Hayır!" dedim tek seferde. Kendimi deli gibi hissediyordum, halüsinasyon görüyor gibiydim sanki o gördüğüm kâbus bitmemiş ve hala devam ediyor gibiydi. Karşımdaki adam sinirden kırışmış alnıyla bana yaklaşırken kafamı Barlas'a çevirdim. Beni bu kâbustan kurtar der gibi bakarken o da benim kadar şaşkındı sadece o değil herkes şaşkındı kızlar ise hiçbir şey anlamamış olsa da korkmuşlardı. Gözlerim hala masada oturan Barlas'tayken kolumu tutan sert parmaklarla çekiştirilmeye başlandım. Barlas yerinden hızla kalkarken o tek elini hava kaldırıp "Sakın, otur ve bekle bu bizim aramızda!" diyerek beni içeriye soktu. Bahçenin kapısı sertçe kapanırken ben hala Barlas'a bakıyordum ardından perdelerin çekilmesiyle bakış açımdan kayboldu. Korkuyla karşımdaki adama döndüğümde başımı eğip sadece yeri izliyordum. Sinirli olduğu her halinden belliydi belki sinir değildi ondaki hayal kırıklığıydı bunu gözlerine bakmadan anlayamazdım. Kendimi cesaretlendirip kafamı kaldırdığımda mavi gözlerim yeşil gözleriyle birleşti. Göz teması kurmaktan korktuğum için gözlerimi hemen kaçırırken o içindeki öfkeyle "Yazık!" dedi sadece. Elim ayağım birden boşalırken tekrardan konuşmaya başlayarak "Cidden çok iyi oyuncuymuşsun tebrik ederim, ayakta uyutmuşsun bizi!" diyerek alkış yaparken bende kafamı hayır anlamında salladım. Ona doğru bir atıp "Bilmiyordum!" diyebildim fısıltı gibi çıkan sesimle bu sefer hiçbir şeyden haberim yoktu olması da imkânsızdı. Bana hayal kırıklığıyla bakan yeşil gözlerine mavilerimi sabitleyip "Baran yemin ederim bilmiyordum hem nereden bilebilirdim ki!" dedim sesim titrerken. Benim yavaş yavaş gözlerim dolarken Baran ellerini havaya kaldırıp "Ne yani bu kadar şey tesadüf mü, aklın alıyor mu Tamay?" diye bağırdığında ürktüm. Bu zamana kadar ailemi araştırmamıştım bile şimdi ise bütün suç benimmiş gibi hem üstüme gelmeye çalışıyordu hem de yalancıymışım gibi davranıyordu. Evet, belki görünürde haklı olabilirdi fakat beni dinlemeden bana hesap sormaya hakkı yoktu. Kaşlarım çatılırken çenemi dikleştirip "Sen bana hesap soramazsın Baran!" dediğim de şaşırmıştı. Derin bir nefes alıp devam ederek "Bunca zaman hayatımda hiçbiriniz yoktunuz Barut Bey bile yoktu! Şimdi söylesene hiçbir lafına güven olmayacak o adamın lafına inanıp çok sevdiğin kardeşine nasıl mezar yapabildin?" diye sordum. Sorduğum soru Baran'ı daha çok öfkelendirmiş olmalı ki "Aynı şey değil sen her şeyi bildiğin halde sustun!" dedi tekrar bağırarak ve yine beni suçluyordu. Alayla kafamı sallayarak "Kusura bakma Baran ama aile denen kavram bende hiç olmadı bu yüzdende ailem olacak... Pardon olamayacak insanları aramakla vakit kaybetmedim, gerekte duymadım!" Dediğimde sanki yaşadığım onca şeyin intikamı almaya alışıyor gibiydim. Baran tam bir şey söyleyecekken "Ne düşündüğün umurumda bile değil istersen bilerek sustum zannet! Sen buraya küçük kardeşin için geldin ve piyon yerine konulan ablası üstüne düşen görevi yaparak 5 yaşındaki çocuğun benimle aynı kaderi yaşamaması için çabaladım. Çünkü senin baban olacak karaktersiz adam o küçük kızı yetiştirme yurdunu göndermişti ve biliyor musun? Onu oradan almaya giderken ne bir abiye ne de bir anneye ihtiyacım oldu!" diyerek yanından geçtim. Gözümden bir damla yaş akarken o fark etmeden hemen silip kafamı Baran'a döndürerek "Bir abim olsun diye hayallerimi sana anlatırken bir şeyler bilseydim yemin ederim söylerdim çünkü hayalimdeki abiye çok ihtiyacım vardı! Ama emin ol şu saatten sonra hayallerimin pekte bir önemi kalmadı anladım ki benim hiçbir zaman bir ailem olamayacak." Diyerek perdeyi açtım. Meraklı gözler üzerimdeyken bu sefer kafamı çevirmeden "Hep bir abim olsun istemiştim koşulsuz şartsız beni sevip, sahip çıkacak ve yargılamadan, suçlamadan beni dinleyecek ama işte kader neresinden tutsam elimde kalıyor!" diyerek bahçenin kapısını açtım. Tam çıkacakken Baran "Ölüler konuşamaz Asmin sen ise haddinden fazla konuştun!" dediğinde bütün dünyam başıma yıkılmış şekilde dışarıya çıktım. Ben yıllar önce gerçek kimliğimi silerken şimdi gün yüzüne çıkıp çocukluğumu hatırlatıyordu. Evet, bu yüzleşmede o hesap soramadan ben gerekeni yapmış ve içimdekileri söylemiştim ama son noktayı o koymuştu. Hala hayalimdeki abiye ihtiyacım varken sana ihtiyacım yok demiştim ama gerçek değildi ve hiçbir zaman gerçek olmayacaktı. Baran ise benim tam tersimi yaparak çoktan yaşayan kardeşini öldürmüştü. Dik duruşumdan ödün vermezken Serdar'a dönüp "Müvekkilinizi evimin içinden alın ve mümkünse mahkemede görüşelim!" diyerek Serdar'a yaklaşıp kulağına "Beni tehdit etmek her baba yiğidin harcı değildir dikkat et!" diyerek geri çekilim. Baran bir hışımla salondan çıkarken kimseye bir şey dememişti kimseye dönüp bakmamıştı bile Serdar ise korkudan arkasından koşma gitmişti. Güzel bir gece daha boğazımızda kılçık gibi kalırken anladım ki bana mutluluk haramdı, ben mutlu olmazdım ben mutlu olamadığım gibi çevremdekilerde mutlu olamıyordu. Neyi hayal ettiysem hepsi teker teker elimde kalmıştı. Bugün, yarın ve bundan sonraki hayatımda hayallerim elimden alınmıştı ve bunu yine babam olacak o haysiyet yoksunu yapmıştı. Bacağıma sarılan kollarla başımı yere eğdiğimde Pera kızaran elalarıyla gülümseyerek "Ben seni hiç yalnız bırakmayacağım ablacım." Dediğinde bende gülümsedim. Her gülüşümün altında bir acı varken nasıl hala ayaktayım ki ben, bu hayata acıyı çekmeye mi gelmiştim yani? Kendimi zar zor toparlarken eğilerek "Merak etme güzelim her şey yoluna girecek söz veriyorum." Diyerek yanaklarını öptüğümde sadece onu rahatlatmak istedim. Bende biliyordum hiçbir şeyin düzelmeyeceğini ve her şeyin eskisi gibi olmayacağını zor günler bekliyordu bizi. Barlas bana yaklaşıp kolunu omzuma attığında bende kafamı ona yasladım ve galiba bu zorlu günlerimde bana destek olanlar Barlas ve ailesi olacaktı. Yaslandığım omuzdan başımı kaldırıp Barlas'a baktığımda "Kötü günler bitti şimdi sıra daha beterlerinde!" dediğimde derin bir nefes verdi. Feride Hanım bir şeyler düşünürken Savaş'a seslenerek "Ben bir süre daha burada kalsam iyi olur sizin işleriniz acilse gidin!" dediğinde Savaş kafasını sallayarak "Bence de anne sen burada kal hatta Kamer'de dursun bir şey olursa yardım eder." Diyerek ayaklandı. Feride Hanım' da yağa kalkarken "Kamer'e gerek yok onu da al giderken!" dediğinde Savaş tamam anlamında başını salladı. Herkesin tadı kaçarken eve gitmek için ayaklandılar onları kapıya kadar geçirirken Feride Hanım kolumu tutarak "Yarın erkenden gelirim kızım." Dediğinde kafamı salladım. Herkesle vedalaşıp kapıyı kapatırken vakit kaybetmeden kızları yatırıp salonda oturan Barlas'ın yanına indim. Barlas aşağıya indiğimi bile fark etmezken bir yere odaklanıp kara kara düşünüyordu. Barlas'ın yanına geçip otururken kolumu beline sarıp göğsüne yattım. İlk başta ürkse de sonrasında kollarını bana sarıp saçlarımı öperek "Avukatla görüştüm o her şeyi halledecek sen düşünme." Dediğinde sadece kafamı salladım. Barlas omzuma hafifçe vurup "Hadi yatalım güzelim." Dediğinde bir şey demeden ayağa kalktım. Barlas elimden tutup beni peşinde götürürken merdivenleri aşıp odaya girdik. Üzerimizi değiştirip yatağa girip Barlas'ın sigarasını bitirmesini bekledim. Barlas yanıma yatıp beni kendine çekip saçlarımı öptüğünde elimi beline sardım. Konuşmuyorduk sadece birbirimize sarılıp öylece yatıyorduk o beni sorgulamıyor bende kendimi açıklamak zorunda kalmıyordum. Ruhumdaki yorgunluk göz kapaklarıma yansırken Barlas'a biraz daha sokulup gözlerimi kapattım. *** Sabah güneşin ışıkları ile değil saçlarıma konan öpücüklerle uyanırken kafamı kaldırıp Barlas'a baktığımda gülümsüyordu. Kollarımı ona sarıp göğsüne uzandığımda "Günaydın." Dediğim an saçlarıma değen dudakların arasından "Günaydın." Nidası yükseldi. Yattığım yerden doğrulurken kapının çalınmasıyla Barlas'a baktım o ise gülerek "Gel prenses gel." Dediğinde kapı açıldı. Pera yavaş adımlarla içeriye girip kapıyı kapattığında "Günaydın, yahatsız etmek istemezdim ama..." diyerek karnını tutup "Galiba pankek istiyoyum." Dediğinde Barlas ile gülmeye başladık. Barlas Pera'yı yanına çağırırken o da koşarak yanına gitti. Barlas, Pera'yı yatağa alırken gıdıklayarak "Pankek istiyorsun he!" derken Pera'da gülerek "Evet, Baylascım." Dediğinde bende hallerine güldüm. Onlar kendi halinde eğlenirken kapının aniden açılmasıyla durup kapıya döndüler. Sarya gözlerini kaşıyıp kapıyı kapatıp içeriye girdiğinde vakit kaybetmeden yatağa çıkıp "Bana da ondan!" dediğinde Barlas onu da gıdıklamaya başladı. Barlas ve kızlar yatakta oynarken benden kalkıp üzerimi değiştirerek aşağıya indim. Selim koltukta oturup telefonla oynarken yanına yaklaşıp "Günaydın yemek hırsızı." Dediğimde gülerek "Ooo günaydın ortak." Diyerek oyuna geri döndü. Mutfağa girerken "Kahvaltıya istediğin bir şey var mı?" diye sorduğumda "Tost hariç her şeye okeyim." Dediğinde gülümsedim. Adar odadan çıkarken "Ben insan değil miyim ya bana niye sormuyorsun?" diye sitem ettiğinde "Söyle bakalım sen ne istiyorsun?" diye sordum. Adar biraz düşünürken "Tost hariç her şeye okeyim." Dediğinde göz devirerek "İyi ki size bir kere tost yaptım nankörler!" dediğimde ikisi de gülüp el çakıştılar. Barlas kızların elinden tutmuş aşağı inerken Sarya koşarak Adar'ın üzerine atlayıp "Good moyning" diyerek yanağını öptü. Adar gülerek Sarya'nın burnunu ısırırken "Daha doğru düzgün Türkçe konuşamıyorsun ama maşallah her dile hakimsin!" dediğinde gülmeye başladım. Barlas kahvaltı hazırlamamda bana yardım ederken hızla kahvaltı hazırlamayı bitirip masayı hazırladık. Herkes masaya toparlanırken kapı çaldı Adar kapıyı açarken "Valide hoş gelmişsin." Dediğinde Feride Hanımların geldiğini anladık. Masaya iki tabak daha koyarken Kamer'in Adar'a "Bende gelmiştim ama neyse!" dediğini duymamla gülmeye başladım. Adar sandalyeye otururken "Sana özel hoş geldin senfonisi hazırlayacağım ama önce çay dök!" dediğinde Kamer hariç herkes gülmeye başladı. Kamer çayları doldururken bende kızların sütü getirip masaya oturdum. Feride Hanım'a bakarak "Hoş geldiniz." Dediğimde "Hoş bulduk kızım." Diyerek çayından bir yudum aldı. Her şeyi boş vererek güzelce kahvaltı yaparak masandan kalktık hep beraber kahvemizi içip sohbetimizi yaptık. Barlas işe gitmek için kalkıp yukarıya çıkarken "Tamay, Pera'yı hazırla da işe geçerken onu da okula bırakayım." Dediğinde Pera benden önce davranıp Barlas'ın arkasından yukarıya çıktı. Yukarıya çıkıp Pera'ın odasına girdiğimde o çoktan kıyafetlerini seçip giyinmeye çalışıyordu. Gülerek onu izlediğimde elindeki elbiseyi bana uzatıp "Galiba yardıma ihtiyacım var ablacım." Dediğinde ona yaklaştım. Pera'nın elbisesini elime alıp giydirerek saçlarını yaptım çantasını da son kez kontrol ederek aşağıya indik. Barlas Pera'nın elinden tutarken "Biz gidiyoruz akşam görüşürüz." Diyerek kapıya doğru yürümeye başladı. Sarya kaşlarını çatıp babasına koşup "Öpücük?" dediğinde Barlas Sarya'yı kocaman öpüp "Anneyi yormak yok anlaşıldı mı?" diye sorduğunda Sarya kafasını salladı. Barlaslar çıkınca biz hanımlar oturmaya devam ederken Sarya'da boyamasıyla oyalanıyordu. Kamer bir hışımla kalkıp "Size yeni öğrendiğim tatlıyı yapayımda parmaklarınızı yiyin." Dediğinde bizde gülerek "Hadi bakalım." Dedik. Kamer mutfağa geçerken Feride Hanım elimi tutup "Dünkü olay hakkında konuşmak istemiyordum ama merak işte, Hivda annen mi gerçekten?" diye sorduğunda omzumu silktim. Boşta kalan elimi Feride Hanım elinin üzerine koyarken "Bilmiyorum yani öyledir herhalde gerçi doğru olsa bile benlik bir durum yok." Dedim. Feride Hanım'ın şaşkınlıkla gözlerini açarken "Kızım ne demek benlik bir durum yok!" dediğinde "Bu saatten sonra olsalar ne olmasalar ne ben kendime yetiyorum." Diye cevapladım. Feride Hanım hüzünle gözlerime bakarken "Bundan sonra bir hayatın yok mu kızım iyisiyle kötüsüyle yanında olmazlar mı?" diye sordu. Dudaklarım titrerken "Olmaz Feride Hanım, hele dün gelip bana hesap sormaya çalışırken hiç olmaz!" dedim kestirip atarken. Feride Hanım beni kendine çekip sarılırken bende ona sarılmıştım saçlarımı okşarken "Onlar yoksa arkanda biz varız üzülme sen." Dediğinde daha çok sarıldım. Biz birbirimizden ayrılırken kapı çaldı Sarya koşarak kapıya gittiğinde bende ayaklanmıştım. Kapıya doğru yürürken Sarya önde Hivda Hanım ve Sahra arkasından içeriye girdiler. Sarya boyamasına devam ederken Feride Hanım olacakları hesap ederek önüme geçip "Hoş gelmişsiniz hangi rüzgâr attı sizi böyle?" diye sordu. Hivda Hanım elindeki çantayı bir kenara koyarken "Seni ilgilendiren bir şey yok Feride benim hesaplaşacağım isim farklı!" diyerek bana baktı. Kollarımı göğsümde birleştirip derin bir nefes aldığımda "Hesap sormak için yanlış adrestesiniz Hivda Hanım eski kayınvalidenizin veya mezarlığın adresini kolaylıkla bulabilirsiniz!" dedim. Hivda Hanım sinirle gülerken "Doğru adresteyim bence!" dediğinde omuz silkip "Öyleyse buyurun dinliyorum hem de heyecanla!" dedim. Dik başlıydım ve o gün hastanede babam olacak adamın ne demek istediğini anlamıştım 'annene benziyorsun' demişti 'huyun, suyun her şeyin...' ve doğruydu. Feride Hanım'ı aradan çekerken Hivda Hanım'a yaklaştım "Dinliyorum Hivda Hanım!" diyerek tek kaşımı kaldırdım. Hivda Hanım'da bana yaklaşırken parmağıyla salonu işaret ederek "Burada kızım öldü diye ağlarken sen her şeyi bilip sadece dinledin!" diyerek durdu. Parmağı duvarları işaret ederken "Bu katı duvarlar bile halime üzülürken sen benim halime üzülmedin bile bu kadar mı kin doluydun?" dediğinde derin bir nefes aldım. Mavi gözlerim mavi gözlerle çakışırken "Hayır gayet üzüldüm fakat atladığınız bir nokta var ki bunu dün oğlunuza da söyledim benim bir şeyden haberim yoktu! Bildiğim tek bir şey vardı o da..." dedim ve biraz daha yaklaşıp fısıltı gibi çıkan sesimle "Barut Bey'in beni annem olacak kadını delirtmek için piyon olarak kullanmasıydı!" dedim düz bir tonla. Sahra araya girerken "Nasıl haberin yoktu ya bu avukat sana bir şeyler anlatmadı mı yani?" dediğinde kafamı hayır anlamında salladım. Hivda Hanımı bir enkaza atıp uzaklaşırken gözüm Sahra'ya kaydı ve "Ayrıntıya ihtiyaç duymadım diyelim!" dedim soğuk bir tonla tıpkı o gün işteyken yaptığı gibi. Sahra bir şey söylemeye kalkışırken "Buraya hesap sormaya gelen sen değilsin şimdi kes sesini!" dediğimde sustu. Tavrım sertleşmişti bu durum hoş değildi farkındaydım fakat bitsin istiyordum bu durum, ne öğrenmek istiyorlarsa öğrensinler sonra gitsinler istiyordum. Hivda Hanım'ın eli kolumu sertçe tutarken "Sana insanlarla nasıl konuşman gerektiğini öğretmediler mi?" diye sordu. Kısaca sana terbiye vermediler mi demeye çalışıyordu ama unuttuğu bir şey vardı ve hatırlatmak boynumun borcu olmuştu. Hivda Hanım hala kolumu tutarken kolumu kendime çekip Hivda Hanım'ı kendime yaklaştırarak "Başımda bana bunları öğretecek bir anne yoktu maalesef Hivda Hanım çünkü annem olacak kadın hiçbir lafı beş para etmeyen bir adama inanıp bana mezar kazmıştı!" dediğimde Hivda Hanım kolumu bırakıp bir adım geri gitti. Söylediğim şey ağırdı ve bunu geç anlamıştım anlamamı sağlayan şey ise yanağıma inen tokat olmuştu. Kafam sola doğru düşerken sesim çıkmadı ta ki Sarya'nın korkudan ağlamasını duyana kadar. Kamer koşarak mutfaktan çıkıp Sarya'nın yanına giderken Feride Hanım'da beni tutup arkasına aldı. Her şey o kadar hızlıydı ki bu hıza yetişemiyordum bile Sarya'nın ağlaması şiddetlenirken ağzından sadece "Aye!" lafı çıkıyordu. Gözümden yaşlar akarken ağladığım şey Hivda Hanım'ın yaptığı değil kızıma yaşattığı korkuydu. Sinir bütün vücudumu ele geçirirken kapıyı gösterip "Def olun evimden!" diye bağırarak Sarya'nın yanına gittim. Sarya ağlayarak bana sarılırken Feride Hanım "Çocuğun yanında olacak iş mi bu şimdi Hivda?" diye hiddetle onları dışarıya çıkardı. Sarya'yı kucağıma alıp koltuğa geçip oturarak "Ağlama annecim bir şey yok geçti!" diyerek sırtını sıvazlıyordum. Sarya'nın ağlaması yavaşlarken bana daha çok sarıldı bende ona sarılırken "Hadi bebeğim anne seni yatırsın." Diyerek ayağa kalkıp yukarıya çıktım. Sarya'yı yatağına yatırıp yanına uzandığımda bana sıkıca sarılıp uyumaya çalışıyordu. Bir süre sonra nefesi düzene girerken beni tutan eli gevşeyip yatağa düştü yataktan yavaş yavaş kalkarken saçlarını öpüp odadan çıktım. Sarya'ya hiçbir zaman böyle şeyleri hissettirmedim, onu hiçbir şekilde şiddet ortamında tutmadım bugün hariç bugün o şiddeti hissetmişti ve yeterince korkmuştu. Bugün onu koruyamamıştım ve bu durum onda travmaya bile sebep olabilirdi. Kapının önünde öylece dururken Feride Hanım'ın aşağıdan hala söylenme sesleri geliyordu. Elimle saçımı ve yüzümü düzelterek aşağıya indiğimde Kamer elinde buzla beni bekliyordu. Sakin bir şekilde Feride Hanım'ın yanına oturduğumda yanağıma bakıp Kamer'in elindeki buzu yanağıma koydu. Buzun soğukluğu içimi üşütürken "Hiç gerek yok Feride Hanım ben iyim." Dediğimde sinirle bana bakıp "Kızım ne demek iyim yanağın kıpkırmızı olmuş!" dediğinde daha fazla bir şey demedim. Yanağımın sızısı geçerken buzu yanağımdan çekerek "Bu daha hiçbir şey asıl kıyamet Barlas geldiğinde kopacak!" dedi sıkıntıyla. Feride Hanım'a dönüp elini tutarken "Barlas'a anlatmazsak olmaz mı ortalık zaten karışık?" diye sordum. Feride Hanım biraz düşünürken "İyi o zaman bu konu bizim aramızda kimseye bir şey söylemek yok!" dediğinde kafamızı salladık. Kimseden çıt çıkmadan öylece otururken Kamer yaptığı tatlıya bakmaya gittiği sırada telefonum çaldı arayana baktığım Barlas'ın aradığını görüp boğazımı temizledim. Telefonu açarken ona bir şey belli etmemeye çalışarak "Efendim Barlas." Dediğimde sıkıntılı bir sesle "İyi misin?" diye sordu. Korkuyla Feride Hanım'a bakarak "İyim Barlas bir şey mi oldu?" diye sorduğum da dilini damağına vurup "İçime bir sıkıntı bastı bir arayayım dedim öyle!" dedi. Derin bir nefes verirken "İyim Barlascım bir sorun yok sen içini ferah tut." Dediğimde "Birazdan çıkacağım haberin olsun!" diyerek telefonu kapattı. Feride Hanım bana soran gözlerle bakarken "İçini sıkıntı basmış o yüzden aramış hem çıkacakmış biraz." Dediğimde Feride Hanım elini eline vurdu. Üçümüzde sıkıntıyla otururken ayağa kalkıp "Ben yemekleri hazırlayayım." Diyerek mutfağa geçtim. Aslında amacım yemek hazırlamak değildi zihnimi boşaltmak olanları unutmaktı. Arkamdan Feride Hanım ve Kamer'de geldiğinde yemekleri hazırlamaya başladık. Feride Hanım arada yanağımı kontrol ederken kendi kendine söylenmeye devam ediyordu. Feride Hanım'ın beni ne zaman sevmeye başladığını anlamazken bu hali çok hoşuma gitmişti. Yemekler hazır olurken Kamer masayı hazırlamaya başladı biz ise dinlenmek için oturuyorduk. Sarya uykudan kalkıp yanıma geldiğinde her şey normal gibiydi ağlamıyordu ama gözleri kıpkırmızıydı. Sarya'yı sarıp sarmalarken öpüp koklamayı ihmal etmiyordum bu onu daha da sakinleştirirken uykusu yavaş yavaş açılıyordu. Sarya tamamen kendine geldiğinde zil çaldı kucağımdan inip hızla kapıyı açarken bizde ayaklandık. Barlas, Selim ve Adar içeriye girerken merakla "Pera'yı okuldan almadın mı?" diye sordum. Barlas kucağında Sarya ile otururken "Hoş bulduk güzelim! Okulda tiyatro gösterisi varmış Pusat alıp getirecek." Dediğimde kafamı salladım. Kamer Adar'ın omzuna vururken "Yaşıtlarını yalnız bırakmasaydın." Dediğinde Adar sahte bir gülüş atarken "Bir ara hatırlat elini tutar götürürüm seni çok heves ettin galiba!" Dediğinde Kamer göz devirdi. Biz onların atışmalarına gülerken Barlas, Sarya'ya bakıp "Babacım gözlerin niye kızardı senin?" diye sordu. Hemen araya girerken "Yeni uyandı babası." Dediğimde Sarya bir bana bir babasına bakıp kafasını salladı. Feride Hanım omzuma dokunurken "Kızım yemeklere bir bakalım herkes acıkmıştır." Dediğinde kafamı sallayıp mutfağa gittik. Mutfağın penceresinden salonu izlerken Sarya'nın babasının omzuna yattığını gördüm sesi çıkmıyordu fazla durgundu ve bu da Barlas'ın dikkatini çekiyordu. Barlas Sarya'nın kafasını kaldırıp "Hasta mısın babacım neden durgunsun?" diye sorduğunda Sarya kafasını hayır anlamında sallayıp "Ayeye vuydu!" dediğinde kafamdan aşağı kaynar sular döküldü. Barlas hızla kafasını bana çevirirken bende olduğum yerde çöküp kendimi gizlemeye çalıştım. Ben yerde oturmuş Sarya'yı nasıl bu psikolojiden kurtarırım diye düşünürken Barlas sinirle mutfağa girdi. O tepemde dikilirken bende dizlerimi kendime çekip oturuyordum. Barlas daha fazla dayanamadan "Kim vurdu sana ne oldu bu evde?" diye bağırdı. Parmağımı dudağımın üstüne koyup "Bağırma lütfen zaten zor bir gündü daha fazla korkutma Sarya'yı!" dedim gözlerim dolarken. Barlas kolumdan tutup beni ayağa kaldırırken "İyi o zaman çık odaya geliyorum!" dedi dişlerini sıkarken. Mutfaktan ayrılıp merdivenlerden çıkarken Barlas'ta salondakilere göz gezdirip arkamdan geliyordu. Odaya girdiğimde Barlas kapıyı sertçe kapatıp "Anlat ne oldu bugün bu evde?" diye sordu. Derin bir nefes alırken "Hivda Hanım geldi öyle konuşurken biraz sinirlendi olan oldu işte!" dediğimde Barlas'ın elleri yumruk oldu. Yatağa oturduğumda sabahtan beri tuttuğum yaşlar daha fazla dayanamayarak gözümden süzüldü. Tırnaklarımı avucuma batırırken "Nasıl düzelteceğim Sarya'yı? Kızımı koruyamadım bile!" diye kendi kendime konuşmaya başladım. Barlas bu halimi ilk defa görürken korkuyla beni durdurduğunda "Sarya daha 3 yaşında Barlas ben unutsam o unutmaz nasıl atlatacak bu travmayı?" dedim sitem ederken. Gözyaşlarımı silerek "Bunca yıl uzak tutmaya çalıştığım şeyden bugün koruyamadım onu!" dediğimde sesim güçsüz çıkmıştı. Barlas şaşkınca beni durdurmaya çalışırken "Tamay, tamam sakin ol!" derken ben durmuyordum, duramıyordum. Barlas sonunda kollarını bana sararken "Geçecek güzelim bir sakin ol!" dedi saçlarımı öperken. Kızaran gözlerle Barlas'a bakarken titreyen sesimle "Geçmiyor Barlas çabaladıkça daha da dibe vuruyorum her şey elime yüzüme bulaştı!" dediğimde gözümü öptü. Kollarını biraz daha bana sararken "Toparlayacağız güzelim söz toparlayacağız." Dedi. Kollarımı Barlas'ın beline sararken "Artık hiçbir şeye yetemiyorum kara oğlan!" dediğimde Barlas gülerek "Yetişemezsin zaten güzelim hiç kimse yetişemez!" dediğinde hem ağlayıp hem gülüyordum. Barlas benden uzaklaşırken ellerimi ellerinin arasına alıp avuç içlerime bakarken "Çok bir şey olmamış yatmadan önce bir krem sürelim." Dediğinde kafamı salladım. Barlas'ın siniri yatışmamış olacak ki "Karıma vurmak, kızımı korkutup ağlatmak neymiş hepsinin hesabını soracağım!" dedi. Barlas'a bakıp "İşleri daha da zorlaştırmayalım Barlas cidden hiç uğraşacak gücüm yok!" dediğimde Barlas kafasını sallayarak "Ben uğraşacağım hepsiyle!" dediğine derin bir nefes verdim. Oturduğumuz yataktan kalkarken "Pera ve Sarya'yı bir pedagoga götürsek iyi olur bu süreç başka türlü ilerlemez." Dediğimde Barlas kafasını sallayıp "Güzel olur." Dedi. Zil sesini duymamızla Barlas belimden tutup beni kendine çekerken "Hadi inelim geldi evin küçük prensesi." Dediğinde gülüp kafamı salladım. Barlas'ın Pera'ya ayrı bir ilgisi vardı. Bu durum garibime gitse de bir yandan hoşuma gidiyordu çünkü Pera'nın bu evde kimsesiz gibi hissetmesini istemezdim. Barlas Pera'yı sahiplenirken Sarya ile yapmadığı birçok şeyi de onla yapmıştı. Merdivenlerden indiğimizde Pera çoktan herkese izlediği tiyatroyu anlatmaya başlamıştı bile. Pusat yanımıza gelirken "Bu bilmem kaçıncı dinleyişim!" dediğinde dirseğimi karnına vurup "Benim kardeşim böyle seviyor sana ne!" dediğimde gülüp "Aman sustum tamam." Dediğinde bende güldüm. Feride Hanım çorbaları koyarken "Hadi masaya bakalım soğutmayın çorbalarınızı!" dediğinde hepimiz masaya geçtik. Güzelce yemeklerimizi yerken Sarya'nın Pera'yı gördükten sonra moralinin düzelmesi keyfimi yerine getirdi. Kızlar yemeklerini yiyip masadan kalktıktan sonra Feride Hanım sıkıntıyla "Barlas, baban bir şey olacak diye diken üstünde gitmeden önce 'kızları ve gelini alıp biraz memlekete gelsinler' dedi!" dediğinde Barlas bana bakıp annesine dönerek "Olmaz anne tatilde falan geliriz şimdi ortalık karışık!" dedi. Kamer sıkıntıyla tabağıyla oynarken "Bugün olanları Savaş abim öğrenmiş olabilir!" dediğinde hepimiz ona döndük. Adar Kamer'e dönerken "Ne oldu bugün?" diye sorduğunda Feride Hanım "Bugün hakkında daha fazla bir şey duymak istemiyorum kapatın konuyu tansiyonum oynuyor!" dedi. Kimseden çıt çıkmazken Feride Hanım sinirle Kamer'e bakıp "Ağzında bakla ıslanmasın sakın tamam mı kızım? Aferin sana!" diye sinirle söylenirken masadan kalktı. Kamer vakit kaybetmeden olanı bu sefer masadakilere anlatırken Barlas'ın her ayrıntı da cehresi geriliyordu. Adar sinirle bana bakarken elini çenesinin altına koyup "Bu kadar rezillikten sonra nedir planın bu şekilde devam etmeyeceksin herhalde?" diye sordu. Daha sonra oflarken "Hayatını düzene sokmak için çıktın bu yolculukta her şey tam tersi oldu farkındasın değil mi?" dediğinde başımı salladım. Arkama yaslanırken "Salak değilim herhalde Adar bizimde var bir planımız!" dediğimde nedir der gibi bana baktı "Çekiliyoruz!" dedim sadece. Adar söylediğim şeyle gözleri parıldarken "Bu biraz saçma değil mi? Adama para ödeyeceksin sonuçta!" dediğinde sadece güldüm. Hepsi garip garip bana bakarken "Ben bir kere kaybedeceğim onlar bin kere. Düşün şirketin değeri benimle ortak olduklarında arttı ben çekilirsem bir gün kazanır iki gün kazanır üçüncü gün tökezler. Ne demişler çekirge bir zıplar iki zıplar üçüncüde puf!" diyerek göz kırptım. Pusat ağzı açık bir şekilde beni dinlerken "Senin beynin nasıl çalışıyor öyle, şeytaaaan!" dediğinde gülümseyerek "Ticaret aklı diyelim!" dedim kendimden emin bir şekilde. Selim araya girerek "Bu adamlarla bizde ticaret yapıyoruz o nasıl olacak?" dediğinde öne eğilip "Siz profesyonel olmak zorundasınız işiniz neyse onu yapın benim yaptığımı değil! Hocanın dediğini yap yaptığını yapma!" dedim. Barlas derin bir nefes verirken "İş her yönden karma karışık neresini tutsak elimizde kalıyor ama ailevi meseleleri masaya yansıtamayız orası çok farklı!" dediğinde hepimiz kafamızı salladık. Adar bir şeyler düşünürken "Alex'in bundan haberi var mı?" diye sorduğunda kafamı salladım "Yarın avukatla gelecek." Dediğimde kafasını salladı. Pusat şaşkın bir şekilde Kamer'e bakarken "Sen gitmedin mi?" diye sorduğunda Kamer göz devirerek "Ben aslında yoğum biliyor musun?" dediğinde kıkırdayarak "Gitmekten vaz geçtim işte akıllım anlasana!" dediğinde kıkırdadık. Biz masada bu konuyu konuşurken telefonum çaldı ekranda Serdar'ın adını gördüğümde sabır çekerek telefonu açıp "Ne var bu saatte!" dediğimde "Size de iyi akşamlar Tamay Hanım!" dedi pişkin bir tonla. Gözlerimi sıkıca kapatıp "Sana ne benim akşamımdan ne söyleyeceksen söyle uzatma!" dedim. Diğer taraftan hışırtılı bir ses geldikten sonra "Baran Bey mahkemeyi ileri bir tarihe almamı söyledi bende dilekçe verdim haberiniz olsun diye aramak istedim." Dedi. Derin bir nefes verirken "Bu meseleyi bana değil avukatımıza iletin Serdar Bey! Ayrıca yangından mal mı kaçırıyormuş Baran Bey?" dediğimde alayla "Yangın çoksa demek!" dediğinde bir şey demeden telefonu suratına kapattım. Kudursun şerefsiz! Kimseye bir şey demeden masadan kalkarak "Kızlar uyku vakti!" diyerek merdivenlere yöneldim. Kızlar sorun çıkartmadan peşimden ördek yavrusu gibi perilmden gelirken önce Sarya'yı yıkayıp yatırdım daha sonra Pera'yı yıkayıp yatırarak tekrar aşağı indim. Barlas'ın yanında yerimi alırken soyduğu elmayı elimi tutuşturup "Biraz meyve de kendine gel!" dediğinde kafamı sallayarak "Ben meyve sevmem Barlas." Diyerek geri uzattığımda ters ters bana baktı. Elindeki elmaya bakarken zorla ağzıma atıp bitirmeye çalıştım ben daha onu bitirmeden Barlas ikinci dilimi elime tutuşturdu. Ben bana verilen meyveleri zorla yerken meyve faslı çoktan bitmiş Feride Hanımlarda gitmek için ayaklanmıştı. Onları uğurladıktan sonra herkes odasına çekilirken bizde çoktan yatağa yerleşmiştik. Barlas'ın aklına bir şey geldiği gibi yataktan kalkıp banyoya girdi. Banyodan elinde kremle çıkarken ben de yataktan doğruldum. Sesimi çıkarmadan ellerimi uzatırken o da yavaş hareketlerle ellerime krem sürüp kremi konsolun üstüne koydu. Barlas'ın eli hafifte olsa kızaran yanağıma giderken "Acıyor mu?" diye sorduğunda kafamı hayır anlamında salladım. Barlas yanağımı hafifçe okşarken merakıma yenik düşüp "Mehmet Bey bu durumu öğrenirse bir şey yapar mı?" diye sordum. Barlas derin düşüncelere dalarken "Hiçbir fikrim yok güzelim babamın ne yapacağı belli olmuyor." Dedi. Olayın daha fazla uzamasını istemiyordum ama fazlasıyla uzayacağı belliydi hele ki araya Mehmet Beyler girerse iş çığırından çıkacaktı. Sıkıntıyla yatağa yerleşip gözlerimi kapatırken bir an önce sabah olsun istiyordum. Barlas'ta yatağa yerleşirken yanağımı okşaması beni mayıştırdığında kolumu beline sararak biraz daha ona sokulup uykuya geçtim. Gece çok susayarak uyandığımda sessizce yataktan kalkıp odadan çıktım. Merdivenlerden inecekken vaz geçip önce Sarya'yı sonra da Pera'yı kontrol ederek merdivenlere yöneldim. Yavaş ve dikkatli bir şekilde merdivenlerden inip mutfağa girerek ışığı açtım. Mutfak canımdan dışarıya baktığımda havanın puslu olduğunu gördüm bu puslu havaları severdim ama bu sefer farklı bir izlenimi vardı. Gözümü pencereden çekip dolaptan bardak alarak tezgâha koydum. Tam sürahiyi elime alacakken arkamdan "Ölüler konuşamaz değil mi Asmin? Sana da aynısını söyledi değil mi?" diye bir ses duymamla korkuyla arkamı döndüm. Kalbim ağzımda atarken tezgâha yaslanarak "Kimsin sen? Nasıl girdin eve?" diye korkuyla sordum. Karşımdaki adam kapıya yaslanıp kollarını göğsünde bağlarken "Asil ben!" diyerek gülmeye başladı. Hala korkuyla karşımdaki adama bakarken ne yapmam gerektiğini düşünmeye başladım. Kaşlarım çatılırken "Asil?" diye sorduğumda her hareketimi dikkatle izliyordu. Ne yapmalıydım bağırıp herkesi mutfağa mı toplamaydım yoksa işi akışına bırakıp adamı mı dinlemeliydim? kafam çok karışmıştı. Her şey daha yeni başlıyor gibiydi ve dediğim gibi kötü günler bitmişti şimdi sırada daha kötüleri vardı peki şimdi ne yapmalıydım? BÖLÜM SONU... Yeni bölümle sizinle tekrardan buluşmak beni çok mutlu etti. Umarım zevkle okuduğunuz bir bölüm olmuştur. Beğendiyseniz yıldız atmayı, yorum yapmayı ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın. Kendinize iyi bakın bir dahaki bölümde görüşmek üzere. |
0% |