Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@zehranurr

“O kadından var mı bir haber?”

“Güzel haberlerim var merak etme ama anlaşmamızı unutmamanı istiyorum!”

“Unutmadım merak etme, şimdi dökül!”

“Türkiye’de hem de senin bulunduğun şehirde!”

“Tamam, şimdi kapat kimseye de bir şey belli etme!”

***

Şimdi daha iyi anlıyorum ki, nefes almak değilmiş yaşamak ateşlerde yanmak gibi bir şeymiş gerçeklerle yüzleşmek. İnsan bir kez daha anlıyormuş korkunun ecele bir faydası olmadığını.

 

Üstümdeki ani korkuyu atıp kendime gelmeye başladım. Bora'nın elinden kurtulmak için çırpınırken bacağına sertçe vurdum. Ben kendimi onun elinden kurtarırken o acıyla geri doğru gidip duvara yaslandı.

 

Bora'yı zaten sevmiyordum gördüklerimden sonra daha da tiksinmiştim. Sinirle Bora'ya doğru giderken o da yaslandığı duvardan doğrulmuştu.

 

Bakışlarını üzerimde gezdirip bana iğrenç gülüşünü sergilediğinde daha çok sinirlenmiştim hiç beklemediği bir anda yanağına sert bir tokat geçirdim.

 

Tokadın vermiş olduğu etkiyle kafası yana düşerken yüz hatlarından sinirlendiğini anlamıştım. Kafasını yavaşça bana doğru çevirdiğinde gözlerindeki öfkeyi görmüştüm ama umursamamıştım çünkü benim öfkemin yanında onunki bir hiçti.

 

Gözlerinin içine bakarak parmağımı tehditkar bir şekilde ona doğrultarak "Bir daha sakın! Sakın bana dokunma hatta yapabilirsen bulunduğum ortamda nefes dahi alma gözüm dahi görmesin seni!" Parmağım hala havadayken nefret dolu mavilerim bir kez daha dolaştı yüzünde.

 

Ben sinirden köpürürken o hala gülüyordu elini yavaşça parmağıma getirerek parmağımı indirdi ve "Bir daha sakın benimle bu şekilde konuşma ayrıca bende sana bayılmıyorum. Bugün gördüklerini de minik beyninden sil, unut gitsin!" dedi.

Çenemi dikleştirip yüzüne baktığımda “Meraklıyım senin gereksiz olaylarını beynimde tutmaya!” dediğimde Bora bir şeyler vızıldamaya başlamıştı.

O konuşurken dikkatim arkadaki adamlara takılmıştı belli ki başı dertteydi gerçi bana neydi.

 

Tekrar ona döndüğümde "Benim kafamda aynı anda kırk tilki birden dolaşıyor ve inanır mısın? Hiçbirinin kuyruğu birbirine değmiyor. Dikkatli ol yani sonra geri dönüşü olmayan şeyler yaşama." dedim.

 

Yüzüme yayılan alaycı gülümsemeyle arkamı dönüp asansöre doğru ilerledim. Bora'nın attığı kahkahayla yerimde durarak arkamı döndüm Bora ciddileşerek "Bazen keşke diyorum seninle Helin'den önce tanışsaydık be Tamay emin ol seni asla kaçırmazdım." dedi.

 

Bora'ya uzun uzun bakıp "Emin ol daha önce benimle tanışmak dahi istemezdin!" dediğimde siması değişti.

 

Bora'nın konuşması bile midemi bulandırırken bir şey demesine izin vermeden gözlerinin içine bakarak çantamda olan su şişesini çıkarıp içindeki suyu elime döktüm.

Onun dokundu her yeri temizlemem gerekiyordu nihayetinde.

 

Biten su şişeni çöpe attığımda eminim Bora şuan ne yaptığımı anlamaya çalışıyordur ama onun zekası buna elvermez tabi. Daha fazla orada durmak istemiyordum asansör geldiğinde direk binip düğmeye bastım.

 

Asansördeyken otoparkta yaşadığım olay gözümün önünden geçtiğinde sinirle soluyarak zihnimdeki görüntüleri gözümün önünden silmeye çalıştım.

 

Eve gittiğimde bu olanları Helin'e anlatmalı mıydım? Diye düşünürken anlatsam da bir şey değişmeyeceğini çok iyi biliyordum.

 

Helin'in gözleri kör kulakları sağır olmuştu neticesinde. Aşk insanı kör ederdi doğruyu yanlış, yanlışı da doğru yapardı.

 

Bu adam yüzünden bir gün başına bir şey gelecek ama o gün ciddi manada çok geç olacaktı.

 

Olanları unuttum Helin'e anlatma fikrini es geçtim ve asansörden inip eve doğru ilerledim. Eve girdiğimde ev sessizdi, kimse yoktu ve büyük bir ihtimal Helin annesine gitmişti.

 

Salona girip koltuğa oturdum ve sebepsizce boş boş duvarı izlemeye başladım.

 

Bu boş bakışlarım midemin guruldamasıyla son bulurken bugünün yoğunluğundan doğru düzgün bir şey yiyememiştim bile. Oflayıp üzerimi değiştirmek için odama gittiğimde yatağın üstünde bir zarf gördüm ve daha sonra bakmak üzere çekmeceme koydum.

 

Üzerimi değiştirip elimi yüzümü yıkadıktan sonra odamdan çıkıp mutfağa girdim. En kolayından tost yapıp yiyecektim bu yüzden tost malzemelerini çıkarıp tost yapmaya başlarken telefonum çaldı.

 

Elimdekileri tezgaha bırakıp tekrar salona girdiğimde telefonun ekranına baktığımda Baran Bey'in aradığını gördüm daha fazla bekletmeden açtım.

 

Önce bir hışırtı geldi daha sonra Baran Bey'in sesi gelmişti "İyi akşamlar Tamay, uzatmıyorum ve bir iyi birde kötü haberim var önce hangisi?" diye sordu.

 

Sorduğu soruyla duraksadım daha sonra "Size de iyi akşamlar Baran Bey sesinizde ki endişeye bakılırsa sanki kötü haber daha önemliymiş gibi geldi önce kötü haberi duyabilirim sorun değil." Deyip gülmüştüm.

 

Aslında belki de gülünecek bir şey değildi ama o an komik gelmişti.

 

Baran Bey'in de güldüğünü duyduğumda sorunun pekte önemli olmadığını anladım ve endişeye bir kenara ittim.

 

Baran Bey konuyu uzatmadan "Yarım saat içinde hazırlanırsan beni bekletmezsin ve bizde gecikmeden sonradan haberim olan yemeğe yetişebiliriz." Dedi ve ekledi "Kötü haber hızlı hazırlanacak olman." dediğinde gülümsedim.

 

Bu adam dışarıdan ne kadar sert görünse de bence içinde bir çocuk vardı ve çok komik olabiliyordu.

 

Baran Bey'i daha fazla bekletmeden söze girdim "Yarım saatte hazırlanmak gibi hobilerim var Baran Bey bu yüzden beni bekleyeceğinizi düşünmüyorum." Deyip gülümsedim.

 

Baran Bey'in homurdanmasıyla daha çok gülmüştüm. Baran Bey sitemkar sesiyle "Sen hala hazırlanmaya başlamadın mı ayrıca kırmızıya bastıktan sonra bana konum at." Demesi üzerine telefonu kapatıp hızla konum attım ve odama girdim.

 

Dolabın karşısına geçtiğimde aklımda ki kombini oluşturmaya başladım. Gideceğimiz yemekte büyük bir ihtimalle çokça iş adamı olacaktı.

 

Giyeceklerim buna uygun seçerken beyaz dar kalem eteğimi giyip üstüme de siyah kalın askılı crobumu giydim. Saçımı yapmama gerek yoktu sadece düzelttim makyajımı yaptığımda ise artık hazırdım.

 

Kapıyı açıp siyah stilettolarımı giydim ve kapıyı güzelce kilitleyip asansöre doğru gittim halihazırda bekleyen asansöre binip dışarıyı izleyerek aşağı indim.

 

Asansörden inip dış kapıya geldiğimde Baran Bey ve Meriç Bey arabaya yaslanıp sohbet ediyorlardı yeni geldikleri her hallerinden belliydi. Kapıyı kapatıp merdivenlerden inerken Meriç Bey'in güldüğünü gördüm nedenini anlamam çok uzun sürmedi adam ilk defa beni topuklu ayakkabı ve etekle görüyordu normaldi yani.

 

Yanlarına ulaştığımda Baran Bey "Seni etek ve topukluyla hiç bağdaştıramadım. Ayrıca seni tebrik ediyorum cidden yarım saatte hazırlanmayı başardın bir ara bizim kızlara da ders versen hiç fena olmaz." Deyip gülmüştü bende gülerek "Evet ilk iş görüşmesine facia bir şekilde gelmiştim sizde haklısınız. Bu arada bu iş derslik değil bana özel." Deyip hep beraber kahkaha atmıştık.

Çok uzatmadan Meriç Bey kapımı açmıştı 'teşekkür ederek' arabaya bindim diğerlerinin binmesiyle yemeğin olacağı yere gitmek üzere yola çıktık.

 

Baran Bey arabayı park ettikten sonra hepimiz arabadan indik. Mekanın önünde geldiğimizde Baran Bey önceliği bana vermişti. Önde ben olsam da arkamda iki dev vardı ve yeterince dikkat çekmiştik.

Ortam aniden sessizleşti sadece ayakkabılarımdan çıkan ses duyuluyordu. İçerideki birçok kişinin yüzü tanıdık gelmişti.

Hepsiyle bir çay içmişliğimiz vardı evet ama çoğuyla çalışmayı reddetmiştim. Gülümseyip herkesle selamlaştıktan sonra yerimize oturduk. Büyük bir toplantı değildi belirli kişiler vardı iş dünyasının önemli kişileri.

 

Yemekte her şey normalken bir elin omzuma dokunmasıyla irkildim. Arkamı döndüğümde gördüğüm yüz sinirimi bozarken yüzüme yalancı bir gülüş yerleştirdim.

Oturduğum yerden kalktığımda Adnan Bey çoktan elini uzatmıştı bile. Elini sıkmaya bile teşebbüs etmezken Adnan Bey beni anlamış olacak ki sırıtıp elini indirdi.

Ona olan nefret dolu bakışlarımdan rahatsız olarak direk lafa girdi "Amerika'dan geldiğinden haberim olmadı." dediğinde tek kaşımı havaya kaldırdım.

 

Ne münasebet niye haberin olacakmış ki?

 

Sırıtıp "Geleli çok olmuyor zaten direk İzmir'e taşındım. Ayrıca benim nereden ne zaman geldiğimden haberinizin olmasına gerek bile yok!" Dedim hızla çünkü bu sohbeti daha fazla uzatmak istemiyordum.

Boğazımı temizleyerek “Bilirsiniz ki her an her yerde olabilme özelliğim var!” dedim.

Adnan Bey gerilmişti her halinden belliydi "Tabi ki haberim olacak seninle ne kadar çok çalışmak istediğimi biliyor olmalısın ayrıca adına üzüldüm." dediğinde gözü arkamdaki beylere değmişti ama ne demek istediğini anlamamıştım.

 

Anlamadığımı belli edercesine tek kaşımı kaldırdığımda ağzımı açmadan devam etti "İşinin en iyilerinden olup adını yeni yeni duyurmaya çalışan bu adamlarla çalışman ilginç. Hak ettiğini veriyorlar mı? Eğer vermiyorlarsa ben onların verdiğinin iki katını veriyorum benimle çalışabilirsin?" dediği an benim sinir kat sayım artarken dikkatimi Baran Bey'in eline verdim sinirlendiğini bıçağı tutmasından anlamıştım konunun kapanması en hayırlısıydı yoksa kazayla kötü şeyler olabilirdi.

 

Gözlerimi Adnan Bey'in gözlerine çıkarken alaycı bir ifadeyle "Haddinizi yeterince aşmış olmanızla beraber bir de o minik beyninizle bana akıl mı veriyorsunuz? Hadi her şeyi geçtim beni satın alacağınızı falan mı düşündüğünüz? Unuttuğunuz bir şey yok mu Adnan Bey? Geçen ay batmanın eşiğine gelmiştiniz yanlış hatırlamıyorsam kendi hissenizi mi yoksa karınızın hissesini mi sattınız? Merak ettiğim için soruyorum yanlış anlamayın." diyerek alayla karşımdaki adama baktım.

Adnan'ın yüzü kıpkırmızı olmuş yeni yeni anlamıştı kiminle uğraştığını. Ağzını bile açamadan girmiş olduğu mekandan anında uzaklaştı.

 

Ben yerime otururken herkes bana bakıyordu Serdar Bey gülerek "Öyle herkesi kaçırma Tamay bize çalışacak adam lazım." dediğinde tüm ciddiyetimle "O zaman adamlarla çalışın Serdar Bey kendini bir şey zannedenlerle değil. Malum böyle adamlar yeterince zararlı oluyor. Çalışmak isterseniz size birkaç isim önerebilirim hiç sorun değil. Gerçi sizler sadece parmağında oynatacak insanlarla çalışırsınız!" dediğimde Serdar Bey bir şey diyememişti çünkü haklıydım ve bu adam onun nasıl biri olduğunu biliyordu sadece çıkarları için onu kullanıyordu.

 

Yemekte toplantıda bitmişti evlere dağılmak için kalktık. Eve gitmeden üstüme başıma çeki düzen vermek için lavaboya gittim. Ellerimi yıkarken arkamda bir şey hissettiğimde aynaya baktım.

Kapıya yaslanan adamı görmemle korkup geri doğru gittiğimde adam gülerek "Korkmana gerek yok Tamay buraya sana zarar vermek için gelmedim seninle konuşacaklarım var konuşalım diye buradayım." dediğinde korkum bütün bedenimi ele geçirirken ne yapmam gerektiğini bile kestiremedim.

 

Sonunda korkumu bir kenara bırakarak "Sen kimsin ve benimle ne konuşacaksın?" ağzımdan çıkan kelimeleri düşünmemiştim bile. Adam gülerek "Hadi ama Tamay içeride herkese kök söktürdün benden mi korkuyorsun yani?" dediğinde gülüşü daha da derinleşirken bir anda ciddileşti.

Yaslandığı yerde dikleşirken "Benim kim olduğumu es geçersek eve gittiğinde çekmecendeki zarfa iyi bak yerinde mi yoksa uçtu mu?" Deyip çıkmıştı. Çekmeceme zarf koyduğumu nereden biliyordu ki? Asıl soru o zarfa nasıl ulaşabilirdi ki evimin adresini biliyor olsa bile eve nasıl girdi?

 

Fazlasıyla korkmuştum ve betim benzim atmıştı. Yavaş yavaş kendime gelip lavabodan çıktım. Beyler beklemekten sıkılmıştı belliydi. Meriç Bey beni ilk gördüğünde gülmüştü daha sonra ters giden bir şey olduğunu anlamış olmalıydı ki birden yüzü düştü.

Yanlarına gittiğimde Baran Bey elini alnıma koyup "Neyin var bembeyaz olmuşsun?" onlara olanları söyleyemezdim. Kafamı sallayıp "İyim sadece bugün fazla yoruldum eve gidip dinlenmek istiyorum sadece." Dedim zoraki gülümsemeyle. Baran Bey daha fazla üstelemeden arabaya doğru ilerledik.

 

Baran Bey arabayı çalıştırırken ben başımı cama dayamıştım. Yorgundum, korkmuştum ama en çokta eve gidip çekmecemdeki zarfa bakmak istiyordum. Ben bunları düşünürken gözlerimi daha fazla açık tutamamıştım gözlerimi kapatıp arabaların sesini dinlemeye başladım. Arabanın durmasıyla geldiğimizi anlamıştım. Gözlerimi açıp çantamı aldım gülerek herkese 'iyi geceler' diyerek arabadan indim.

 

Dış kapıyı aşarak asansöre bindim düğmeye basarak sabırsızlıkla eve gitmek istiyordum. Evin olduğu kata geldiğimizde asansörün kapısı açıldı asansörden inip hızla eve doğru ilerledim. Kapının önünde bir sürü ayakkabı vardı Helin arkadaşlarını eve toplamıştı ve bu durum benim hiç hoşuma gitmemişti. Hiç vakit kaybetmeden kapıyı açıp içeri girdim içerisi havasızdı ve çok kötü kokuyordu. Salona girdiğimde yerde içki şişeleri ve kuru yemişler vardı herkes bir tarafa yığılmıştı.

 

Helin yine en nefret ettiğim şeyi yapmıştı bu olaydan dolayı Helin'i haddinden fazla uyarmıştım ama Helin ısrarla aynı şeyi yapıyordu. Beni sinirli gören Helin hemen kendine çeki düzen vererek konuşmaya çalıştı.

Çalıştı diyorum çünkü iki kelimeyi bir araya getiremiyordu onu geçtim ayakta bile duramıyordu. Elimi havaya kaldırarak "Kes sesini Helin! Derhal şunları evden çıkar eve çeki düzen ver ve gözüme de gözükme seninle daha sonra ayık kafayla görüşeceğiz!" diye bağırdığımda herkes irkilmişti.

 

Helin'de zorla herkesi evden göndermeye çalışıyordu bir yandan da yerdekileri toplamaya çalışıyordu. Bu manzaraya daha fazla tahammül edememiştim. Aklıma gelen şeyle hızla odama girdim.

Odaya göz gezdirdiğimde kimsenin odama girmediğini anlayıp derin bir nefes verdim. Çantamı yatağa bırakarak korkuyla çekmeceyi açtım. Nefesim kesilmişti düşmemek için yatağa oturdum. Çekmeceye koyduğum zarf yoktu onun yerine bir not vardı.

"Zamanı geldiğinde zarfı bizzat benden alacaksın Tamay!" yazıyı okuduğumda kanım çekilmişti.

 

Ben hala yatakta otururken kafamın içinden bir sürü seneryo geçiyordu. Zorda olsa yataktan kalkmıştım notu aldığım yere koyarak banyoya doğru ilerledim. Banyoya girip aynada yansımama baktığımda kireç gibi olduğumu gördüm.

Üzerimdekileri çıkarıp kendimi soğuk suyun altına attım. Soğuk su damlaları tenime her değdiğinde biraz daha kendime geliyordum. Daha fazla düşünmeme gerek yoktu, korkumu kenara atmalıydım zamanı geldiğinde her şey olacağına varacaktı zaten. Hayatımı bu saçma korkuyla geçiremezdim ve geçirmeyecektim.

 

Duştan çıkıp üzerimi giyindim. Saçlarımı tarayıp kuruttuğumda başım ağarmaya başlamıştı daha fazla ilerlemeden yatağıma girip gözlerimi kapadım. Yarın çok işim vardı umuyorum ki bu işin de üstesinden gelebilirim. Vücudum yeterince yorgundu kendimi uykunun kollarına bırakmıştım bile.

 

Sabah alarmdan önce uyanmıştım salona uğrayıp sinirlenmemek için mutfağa girdim. Sakince kahvaltımı yaparken günü planlıyordum. Bugün çok işim vardı ama mental olarak bunları yapmaya halim yoktu. Çayımdan son kez yudum alarak masayı kaldırdım.

 

Hızla odama girip önce giyeceklerimi ayarladım daha sonra banyoya girip işlerimi hallettim. Odaya tekrar giyip üzerimi giyindim saçımı ve makyajımı düzeltip evden çıktım. Öncelikle rotamı bitmemiş projenin mekanına çevirdim. Orayı görüp aklımda bir şeyler oluşturmalıydım adamla görüşmeyecektim çünkü adam şehir dışındaydı ve haftaya gelecekti.

 

Mekana girdiğimde beni karma karışık bir yer karşıladı. Burayı hiçbir şey adam edemezdi umutsuzca kafamı sallayıp etrafı dolaştım notlarımı alıp tekrar arabaya döndüm. Telefonumu çıkarıp Baran Bey'i aradım çalıyordu ama açmıyordu tam telefonu kapatacakken uykulu çıkan sesiyle "Alo, kimsin?" demişti.

 

Kıkırdamıştım çünkü bu saatte işte olması gerekiyordu. Daha fazla bekletmeden "Günaydın Baran Bey uyandırdığım için kusura bakmayın ben Tamay." Dedim hızla. Baran Bey'in uyandırılmaktan hoşlanmadığı sesine yansımıştı bile "Günaydın Tamay günaydında bir şey mi oldu sabah sabah karga daha bokunu yemeden aradın." Bu adam benimle dalga mı geçiyor saat 10 olmuştu kargalar şimdiye kadar üçüncü öğününü yiyor.

 

Sıkıntıyla "Baran Bey saat 10 iştesinizdir diye düşündüm ama evdeymişsiniz neyse o zaman şirkete yarın uğrar konuşuruz." Dediğimde telefondan bir düşme sesi geldi. Merakla "İyi misiniz Baran Bey?" dediğimde kızarcasına "Beni şimdi mi uyandırıyorsun Tamay niye erken aramadın?" dediğinde bir kahkaha patlattım.

 

Zar zor kendimi toplayarak "Baran Bey ben sizin kişisel asistanınız değilim ki ayrıca Meriç Bey veya Sahra Hanım sizi uyandırmadıysa bu benim suçum mu?" deyiverdim. Baran Bey'in ciddi çıkan sesinden sonra kendimi toparladım "Haklısınız Tamay Hanım siz şimdi kapatın biz yarın şirkette görüşürüz. Benim hesap sormam gereken iki kişi var kapatıyorum." Deyip telefonu kapadı.

 

Gülerek arabayı çalıştırdım geri kalan işlerimi halletmek için bu dağınık yerden çıktım burası aynı hayatım gibiydi. Güne güzel başlamıştım bu halimi bozmak istemiyordum bu yüzden birçok şeyi es geçtim. Telefon çaldı baktığımda arayan Helin'di ona hala kızgındım ve sinirimin geçeceğini zannetmiyorum. Telefonu açtığımda Helin'in sesi mahcuptu, biliyordu tabi hatasını. Evde eksiklerin olduğunu gelirken almamı istemişti akşam annesine gideceğini söyleyip telefonu kapadı.

 

İşlerimi halletmiştim son olarak markete geldim otoparka girip arabayı park ettim. Çantamı alıp arabadan indim yürürken benimle birlikte yürüyen biri olduğunu hissettim. Arkamı döndüğümde otoparkta benden başkasını görememiştim umursamadan önüme döndüm iki adım daha attığımda yine aynı hisse kapıldım.

 

Arkama bakmadan ilerlediğimde önüme çıkan adamla çığlık attım. Daha fazla bağırmama izin vermeden ağzımı kapatarak beni başka bir arabaya sürüklemeye başladı. Ben adamın elinde çırpınırken bu adamın dün otoparktaki adam olduğunu hatırladım aynı yerde aynı dövmesi vardı çünkü.

 

Beni arabaya bindirdiğinde ellerimi bağlayıp ağzımı ve gözlerimi kapattı. Ben daha ne olduğunu anlamadan araba çalışmıştı bile. Çaresizce yolun sonunu ve beni ayağına getirten kişinin kim olduğunu beklemeye başladım. Artık çırpınmıyordum çünkü çırpınmanın bir manası yoktu bu adamların beni bırakmaya niyeti yoktu. Yol gittikçe uzamıştı hala endişelerim vardı ama belli etmiyordum.

 

Sonunda yolun sonuna varabilmiştik. Beni arabadan indirip dikkatlice yürütmeye başlamışlardı. Bir yerden girdiğimizi hissedebiliyorum biraz daha ilerlediğimizde beni sandalyeye oturtmuşlardı. Kaçmamam için beni sandalyeye bağladıklarında irkildim.

 

Bekledim...bekledim...ama ne gelen vardı ne giden hava gittikçe soğumaya başlarken büyük bir ihtimal yüksek bir yerdeydik. Soğuk hava tenime her değdiğinde tüylerim diken diken oluyordu. Sonunda ayak sesleri gelmişti. Gelen kişi herkimse heybetli biri olmalıydı ayak seslerinden belli oluyordu.

 

Olduğum yere gelmiş ve bir sandalye çekip oturarak iç çekti. Daha fazla beklemeden söze başladı "Hoş geldin Tamay." dediği an nefesimi tuttum bu ses bana çok yabancıydı. Korku tüm bedenimi ele geçirmişti. Üşüyen vücudum daha da üşüdü.

Kimdi şimdi bu adam?

 

Yeni bir bölümle daha karşınızdayım.

Umarım bölümü beğenerek okumuşsunuzdur sizleri kocaman kucaklıyorum ve bir sonraki bölümde buluşma ümidiyle sizi burada bekliyorum.

Loading...
0%