Yeni Üyelik
21.
Bölüm

21. Bölüm

@zehranurr

Bazı geceler dümen gibidir. Saatler sabaha ulaşırken öyle bir döner ki bütün hayatın seyri değişir bambaşka bir yere kırar kaderi...

Şermin Yaşar

Canımın acısıyla inlerken elim yaramın üzerine gitti. Yavaş yavaş gözlerimi açtığımda her yer bulanıktı.

Boğazımda gıcık oluşurken serumla oynayan birini fark ettiğimde "Kimsin lan sen ne yapıyorsun orada?" diye çıkıştım.

Görüş açım hala bulanıkken "Lan mı ayıp oluyor Asil!" diye tanıdık bir ses duyarken kafamı çevirip sesin geldiği yere baktım.

Gözlerimi kapatıp açarken görüş açımı netleştirmeye çalıştığımda karşımda Ozan'ı görmemle gülüp "Abi!" dediğimde tekrar inledim.

Ozan halime gülerken "Yerim lan abini var mı ağrı?" diye sordu. Yattığım yerde biraz dikleşirken "Şerefsizler oynak yerden vurmuş hareket ederken acıyor sadece." Dedim.

Yattığım yerden biraz daha dikleşmeye çalışırken "Dur lan yardım edeyim." Dediğinde diğer taraftan "Bırak lan kendi işini kendi halletsin!" diye bir ses duymamla kafamı o tarafa çevirdim.

Karşımda bacak bacak üstüne atmış bütün ciddiyetiyle oturan adamı görünce gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Canımın acısını hiçe sayıp yattığım yerden doğrulurken "Baba, ne işin var senin burada?" diye sordum.

Babamın ciddiyeti daha da artarken "Oğlumu hasta yatağında da göremeyecek miyim?" diye sorduğunda dışarıya nefes verip "Baba herkes seni ölü biliyor ya!" dedim.

Babam geriye yaslanıp "Çok durmayacağım zaten Asmin gelir birazdan seninle konuşup gideceğim!" dediğinde diyeceklerini dinlemeye başladım.

Babamın içindeki öfke gözlerine yansırken "Hani halletmiştiniz bu itin meselesini ne diye hala karşımıza çıkıyor?" dediğinde abime baktım.

O da bana hesap ver der gibi bakarken tekrar babama dönüp "Barlas, Gurur'un işlerini baltalayınca güç aradı ve ne hikmetse Asmin'e olan aşkı kabardı ama halledeceğim merak etme!" dedim.

Babam söylediğimde tatmin olmazken "İkinizde bana bakın eğer ki kızımın saçının teline zarar gelsin önce sizi gözden çıkarırım ona göre hareket edin!" dediğinde kafamızı salladık.

Ozan duvara yaslanırken "Baba bize böyle ahkâm kesmen çok güzel de kızına ne zaman gerçekleri doğru bir şekilde anlatacaksın?" diye sordu.

Babamın çehresi değişirken "Ne anlatayım ona Ozan? O Ateş denen itin kızımı nasıl bir çöp gibi kucağıma fırlatışını mı anlatayım yoksa ona bakacak kimsem olmadığı için ağlaya ağlaya yetimhaneye bırakışımı mı? Oğlum kendi öz annem bile kapamıştı lan bana kapısını unuttunuz mu? Hadi anlattım diyelim benim söylerken yüreğim paramparça oluyor onun küçücük yüreği nasıl dayansın!" dediğinde sesi titremişti.

Ozan'ın bu duruma daha çok canı sıkılırken "Baba yapma bunu kızının senden daha çok nefret etmesine izin verme bari, öldürmeye kalktı seni zamanında yetiştik de kurtuldun!" dedi.

Babam acı bir şekilde gülerken "Bırak nefret etsin benden hiç sevmesin beni öldürmeye kalksın yeter ki o iyi olsun. Bakın tekrar söylüyorum kızımın saçının teline zarar gelmeyecek!" diyerek ayağa kalkıp yürümeye başladı.

Adımları kapının önüne gelip durduğunda bize bakmadan "Kızıma, can özüme iyi bakın gerçekler elbet ortaya çıkar ama zamanı gelince. Sizde bir şey çaktırmayın oyununuza devam edin canınızı da sıkmayın, Asil sende çabuk toparlan!" diyerek çıkıp gitti.

Ozan'a bakıp "Ne diye deşiyorsun adamın yarasını?" diye sitem ettim.

Ozan babamın kalktığı yere otururken "Babamın bu hali kanıma dokunuyor! Aslında Asmin öyle nefret dolu bir kız da değil nasıl dolmuşsa demek ki!" dediğinde bende iç çektim.

Dışarıya sesli bir nefes verirken "Evet Asmin naif bir kız ama Tamay tam bir bomba her an patlayabilir ve her şeyi yapabilecek biri!" dedim olayın ciddiyetini anlatmak için.

Kafamı yastığa yaslayıp aniden aklıma gelen şeyle Ozan'a baktığımda "Asmin'in haberi var mı?" diye sordum.

Ozan karşımda gerneşip "2 gündür burada kızlara bakmak için gitti gelir birazdan." Dediğinde "Tanıştın yani onla?" dediğimde gülerek kafasını salladı.

Biraz dinlenmek için gözlerimi kapattığım da kapının aniden açılmasıyla irkilip gözümü açtım.

Asmin içeriye girip elindekileri Ozan'a göstererek "Bak sana ne getirdim." Dediğinde benim hala uyandığımı fark etmemişti.

Ozan gülerek ayağa kalkıp Asmin'e yaklaşarak "Vay vay çakır gözlüm ne getirmiş öyle!" dediğinde elimi kaldırıp "Bende buradayım!" dedim kendimi belli ederken.

Asmin kocaman gülümseyerek "Uyanmışsın!" diyerek yanıma gelip bana sarıldığında bende ona sarıldım.

Birbirimizden ayrıldığımızda "Nasıl oldu bu?" diye sorduğunda gülerek "Kızım bizim dosttan çok düşmanımız var normal yani!" dedim.

Asmin yanımdan uzaklaşırken Ozan'a yaklaşıp "Bu hep böyle ukalamı?" diye sorduğunda Ozan kahkaha attı.

Ozan koltuğa oturup Asmin'i yanına çağırdığında o da koşar adımla yanına gitti.

Ozan Asmin'in saçlarıyla oynarken "Abiye öyle denmez küçük hanım!" diye uyarıda bulundu.

Asmin yaramaz bir çocuk edasıyla sırıtırken "Ama abi takılıyorum!" dediğinde Ozan gülüp "Yav takıl takıl da çokta şey etme yaralı şimdi alınır gücenir onla mı uğraşacağız?" diyerek gülmeye devam etti.

Ben onlara göz devirirken onlar birbirine bakıp kıkırdarken "Küçükken çok şirinmişsin bu arada?" dedi Asmin.

Kaşlarım çatılırken "Nerden çıktı bu şimdi? " diye sorduğumda birbirlerine bakarak aynı anda "Sünnet fotoğrafından... " dediler.

İkisine de gözümü kısıp bakarken "Siz ne ara böyle samimi oldunuz daha dün bir bugün iki!" dedim.

Ozan sırıtırken "Kan çekiyor lan kan kan!" dedi. Haklıydı kan çekiyordu birazda Asmin'in tatmadığı duygulardı ve bu durum onu daha da çekiyordu.

Aile her şeydi ve ailenin yapı taşları vardı. Aileyi ayakta tutan aslında güvendi ama o da bizim ailede yoktu.

Her şey çok karışıktı ve beni en çok geren şey Asmin'in bazı şeyler kolay kabullenmesiydi.

Sanki bir şeyler biliyor veya hissediyor ama belli etmiyordu.

Bildiğim tek bir şey vardı Asmin halinden fazlasıyla memnundu ve bu tablo eskiden babamın hayalini kurduğu tabloydu.

Tek bir eksik vardı o da hep eksik kalacaktı.

Gözümü tavana dikerken daldığımı fark etmemiştim bile ta ki Ozan boğazını temizleyip "Hayırdır daldın gittin bir şey mi oldu yoksa alındın mı?" diye sormasıyla kendime geldim.

Kafamı olumsuz anlamda sallayıp "Küçük cadım nerde onu da getirseydin keşke!" dediğimde Asmin'in yüzü düştü.

Kötü bir şeylerin olduğu her halinden belli oluyorken "Dün sosyal hizmetlerden gelip evi gezdiler mahkemeye az kaldı ya ondan!" dediğinde can sıkıntısının nedenini anladım.

Yaram sızlamaya başlarken "Sıkma canını her şey olacağına varır!" dedim.

Asmin oflarken "Sizlerde onun abisisiniz neden sizler bir şey yapmıyorsunuz da Baran her yeri ayağa kaldırıyor? " diye sorduğunda Ozan ile birbirimize bakıp yutkundum.

Ozan araya girerken "Gıcıklığındandır! " derken onu destekler nitelikte "Aynen öyle katılıyorum!" dedim.

Tamay'ın tek kaşı kalkıp inerken "Siz öyle diyorsanız öyle olsun bakalım!" dedi.

Ozan canımın acıdığını ve kuyruğumuzun sıkıştığın anlamış olmalı ki "Hadi Asmin beni yeğenime götür Asil sende dinlen biraz akşam geleceğim zaten istediğin bir şey olursa telefon çekmecede!" diyerek Asmin'i kapıya doğru sürüklemeye başladı.

Asmin bana el sallarken "Yarın görüşürüz kendine iyi bak!" diyerek Ozan ile odadan çıktılar.

Bu yaşadığımız durum o kadar karışıktı ki artık başım dönüyordu. Tek bir ümidim vardı o da her şeyin artık gün yüzüne çıkmasıydı bu da biraz zordu ama imkansız değildi hiçte imkansız olmamıştı.

Kafamdan bir sürü düşünce art arda geçerken gözlerim daha bu yorgunluğa direnemiyordu biraz dinlenmenin vakti gelmişte geçiyordu.

TAMAY'DAN

Kötü olan her şey üst üste geliyordu o kadar bunalmış ve çaresiz hissediyordum ki artık nefes almak bile zor geliyordu.

Hayatımın her bir köşesi imtihandı yaşadığım her zorlukta daha kötü ne olabilir dedikçe daha kötüsünü yaşar olmuştum.

Her imtihanımda tutunacak bir dal çıkıyordu karşıma tam pes edecekken yaşama nedenlerim geliyordu aklıma.

Kafamı alıp gidecekken Sarya geliyordu aklıma sonra Barlas, Adar, Selim ve diğerleri artık ağabeylerim vardı Asil, Ozan onlarsız yapamazdım.

Elbette bir yanım eksikti belki de hep eksik kalacaktı ve artık bir vicdan azabım vardı hem de en derinde.

Hep prensesi olmak istediğim adamı öldürmüştüm kendi ellerimle zor şeyler yaşatmıştı bana hayatımı mahvetmişti ama yaşasaydı belki düzeltirdik her şeyi.

Babamın yüzüne annem haklı demiştim ama o da haksızdı bu hikayede haklı olmamıştı herkesin bir suçu vardı.

Bu suçlar her zaman başkasının hayatını mahvetmişti olan hep günahsızlara olmuştu.

Asil'in hastanede olduğunu duyduğumdaki çaresizlik, kalbime saplanan acı hiç çıkmayacak aklımdan.

Hastaneye gittiğimde Ozan ile tanışmam Asil'in ameliyattan sağ salim çıktığında ilk Ozan'a sarılıp ağlamam hepsi kazınmıştı zihnime

Onları yeni tanımış olabilirdim ama kan aynı kandı o sıcaklık o yakınlık o sevgi ve şefkat işte bunlardı aileyi aile yapan.

Artık bir ailem vardı annem ve babam olmasa da bir ailem beni seven insanlar vardı.

Beni sevdiklerini nereden mi anlamıştım? Tabi ki bakışlardan, kalbime işleyen sıcaklıktan...

Ama en çok hoşuma giden şey ise Ozan'ın bana gösterdiği küçüklük fotoğraflarıydı onlarla kısa bir süre yan yana kalsakta bir sürü fotoğrafımız vardı.

Gülerek kafamı salladığım da içime derin bir nefes çektim çünkü Asil'in sağlık durumu iyiydi.

Ama ben çökmüştüm artık bir yandan hayatıma yeni girenler diğer yandan evdekiler ve en büyük sıkıntımız Pera'nın mahkemesi.

Bu mahkeme işi evdekilerinde moralini bozuyordu herkes Pera'ya prenses gibi davranırken bir sabah olmayışının düşüncesi herkesi üzüyordu.

Son birkaç gündür Pera okuldayken Sarya'nın ağlamaları bile işin ciddiyetini kanıtlıyordu.

Sarya ilk defa birine bu kadar bağlanmıştı ve kaybetmekten korkuyordu.

Ozan ile eve gittiğimizde Pera okuldaydı ben akşam için bir şeyler hazırlarken Barlaslar işe, Ozan'da Sarya'yı parka götürmüştü.

Ev o kadar sessizdi ki bu sessizlik iliklerime kadar işliyordu yakında bu sessizlik yüzünden kafayı bile yiyebilirdim.

Mutfaktaki işim biterken salona çekip oturdum çok geçmeden kapı çaldığında Ozanlar gelmiştir diye gülerek kapıya ulaştım.

Kapıyı açtığımda karşımda Baran ve Hivda Hanımı görünce anında yüzüm düştü.

Onlarda gelmelerinden hoşlanmadığımı fark etmiş olmalı ki "Çok durmayacağız merak etme!" dedi Hivda Hanım iğneleyici bir tonla.

Kapının önünden çekilip onlara yol verirken vakit kaybetmeden içeriye girdiler.

Salona geçip oturduklarında bende karşılarına geçip bütün ciddiyetimle oturdum ve söyleyecekleri için kendimi hazırladım.

Hivda Hanım dikkatle etrafı incelerken "Bu eve ilk gelişiniz değil Hivda Hanım!" dedim dayanamayarak.

Baran ile Hivda Hanım bana bakarken Baran tek kaşını kaldırıp "Hanım?" dedi sorarcasına.

Derin bir nefes alırken gözüm anlık Hivda Hanım'a kaydığında kafamı sallayarak "Hanım!" dedim imalı bir şekilde. Baran öfkeyle gülerken "Seni annem doğurdu ya Tamay anne denmeye hakkı yok mu?" diye sordu.

Oturduğum yerde arkama yaslanırken ciddi bir tonla "Her doğuran anne olmuyormuş demek ki Baran!" dedim.

Hivda Hanım boğazını temizlerken "Sen benim anneliğimi sorgulayamazsın!" dediğinde daha çok güldüm.

Gülüşüm solarken yerine gelen öfkemle yüzüne bakıp "Bence sorgulamak en çok benim hakkım!" dedim.

Baran Hivda Hanım'ın bir şey demesine izin vermeden "Buraya bunları tartışmaya gelmedik biz!" dediğinde "Geliş sebebiniz?" diye sordum.

Baran derin bir nefes alıp önce annesine bakıp sonra bana dönerken "Bugün Pera'yı bize götürmek istiyoruz!" dedi, kaşlarım havalanırken "Hayır!" dedim hemen kestirip atarken.

Baran sırıtıp "İzin istediğimi hatırlamıyorum!" dediğinde sırıtıp "Her türlü hayır! Benim evimden ben istemediğim sürece kimse kimseyi çıkaramaz haddinizi aşmayın!" dedim.

Baran tam bir şey diyecekken salonun kapısından "Kardeşim ne diyorsa o zorlama, her zorladığında bir dişini dökerim senin!" diyen kişiyle o tarafa döndük.

Ozan kapıya yaslanmış çatık kaşla salondakilere bakarken "Abi!" dedim ayağa kalkarken.

Ozan kafasını bana döndürürken kaşlarını düzeltip "Abin sana kurban." Diyerek içeriye girdi.

Ona yaklaşıp kocaman sarılarak "Ne zaman geldiniz ayrıca içeriye nasıl girdiniz?" diye sorularımı peş peşe sıraladım.

Ozan kolunu omzuma sararken "Kapıyı kapatamamışsın ağabeyim dikkatli ol çok dikkatsizsin! Küçüğü de odasına yolladım." diyerek beni uyardığında gülerek kafamı salladım.

Ozan benden ayrılırken Baran ayağa kalkıp Ozan'a bakarak "Hayırdır oyun mu oynuyorsunuz bize?" diyerek durdu daha sonra beni gösterip "Sana güven olmazmış bunu daha net anladık!" dedi.

Ozan'ın bedeni kasılırken sinirden damarları belli olmaya başladı.

Baran'a gülerken "Senin güvenine ihtiyacım mı var benim?" diye sordum. Baran'ın gözü seğirirken "Senin diline vurmuş haberin yok!" dediğinde Ozan dayanamayıp "Senin dilini keser köpeklere yem ederim, benim kardeşimle doğru konuşacaksın!" dedi.

Hivda Hanım oturduğu yerde gülerek "Nereden senin kardeşin oluyor Ozan? Öz abisi buradayken sen kimsin!" dedi. Onun bu söylediğine içten içe üzülürken Ozan Hivda Hanım'a bakarak "Kan Hivda Hanım, kan aynı kan babadan gelen siz anlamazsınız!" dedi ciddiyetle.

Hivda Hanım tek kaşını kaldırıp "Neyse ki Baran size benzememiş yalan dolan her şey var maşallah sizde!" dedi. Ozan gülerek "Size benzemesi de çok iyi olmamış sanki sorumluluk alma konusunda kötüsünüz malum!" dediğinde Hivda Hanım "Nasıl yani?" diye sordu.

Ozan tekli koltuğa otururken "Ne kızınızdan haberiniz var ne de diğer oğlunuzdan nasıl bir iş bu Hivda Hanım?" diye sordu.

Hivda Hanım bacağını bacağının üzerine atıp "Babasını seçmiş bir çocuğu zorla yanıma alamazdım!" dedi.

Ozan kafasını sallayarak "Asil sen gittiğinde daha 4 yaşındaydı ayrıca eşyalarını toplayıp giderken o çocuğu evde tek başına bırakanda sendin. Asil'e annem baktığında o çocuk utandığı için doğru düzgün yemek bile yiyememişti. Bu anlattıklarımı sen unutmuş olabilirsin ama ne ben ne de annem o çocuğun perişan halini unutmadık!" dedi hesap sorarken.

Hivda Hanım gözlerini kaçırırken "Öyle olması gerekiyordu öyle oldu bu benim sorumsuz olduğumu göstermez!" dedi.

Duyduğum her gerçekle daha da sinirim bozulurken "Hivda Hanım yalansız dolansız oğlunu al defol git evimden!" dediğimde sesim yüksek çıktı.

Baran çatık kaşla bana bakarken "Sen nasıl konuşuyorsun annemle?" dediğinde "Hak ettiği gibi konuşuyorum! Defolun evimden hemen!" dedim kapıyı göstererek. Hivda Hanım çantasını alıp ayağa kalkıp yanıma geldiğinde "Bu iki oldu üçüncüde affetmem bilesin!" diyerek çıktığında Baran'da arkasından çıkıp gitti.

Ozan bana gülerek bakarken "Çakır gözlüm yeter bu kadar sinir hadi yukarı çık da kızınla ilgilen." Dediğinde derin bir nefes verip sinirimi yatıştırarak merdivenlere yöneldim.

Yukarıya çıkıp Sarya'nın odasına girdiğimde üstü başı toprak bir şekilde beni karşıladı.

Onu hızla banyoya sokup güzelce yıkadıktan sonra üzerini giydirip saçlarını kuruttum.

Ben bunları yaparken Barlaslar da çoktan gelmişti Sarya'yı alıp aşağıya indiğimde koşarak babasına sarılıp Ozan'la yaptıklarını anlatmaya başladı.

Bende mutfağa geçip yemekleri ısıtıp masayı hazırlamaya başladım. Pera koşarak yanıma gelerek "Ablacım biliyoy musun bugün okulda kendi tabağımı kendim kaldıydım sana da yaydım edim mi?" diye sorduğunda kafamı olumlu anlamda sallayıp ekmek sepetini vererek "Hadi bakalım götür bunu masaya." Dedim.

Pera ekmek sepetini alıp yavaş adımlarla yemek masasına ilerlerken Selim'e bağırıp "Baş belası bak ben ablama yaydım ediyoyum." Dediğinde herkes gülmeye başladı.

Pera'nın yardımıyla masayı hazırladığımızda Pera diğerlerinin yanına gidip "Masa hazır yemek yiyelim dimi." dediğinde herkes ayaklanıp masaya geçti.

Herkes yerini alırken güzel bir sohbet eşliğinde yemeğimizi yiyorduk.

Ozan ve ben bugün yaşanılanları çoktan unutmuştuk bile.

Ozan gülerek bana bakarak "Acaba bizim ki yemek yedi mi?" diye sorduğunda omuz silkip "Umarım yemiştir gerçi yemeseydi arayıp yemek isterdi herhalde!" dedim.

Biz Asil'in muhabbetini yaparken Ozan'ın aniden telefonu çaldı. Telefonu cebinden çıkarıp ekrana baktığında gülerek bana çevirip "İyi insan lafın üzerine ararmış." Diyerek telefonu açtı.

Onlar telefonla konuşurken Adar ve ben de işler hakkında konuşuyorduk.

Ozan telefonu kapatıp "Asil'in selamı var." Diyerek yemeğe devam etti.

Herkesin keyfi yerindeyken Pera Selim'e dönüp "Baş belası biliyoy musun yalın akvaryuma didicez sende benle gelsene çünkü sınıftaki kızlaya senle hava atıyoyum?" diye sorduğunda Selim ona bakıp "Olur prenses gideriz hem de çatlatırız onları." Dediğinde Pera heyecanla alkış yaptı bizde kahkaha attık.

Ozan'ın bir şeyler hoşuna gitmezken arkasına yaslanıp "Asmin, Pera'yı mümkünse birkaç gün okula gönderme!" dedi. Hepimiz şaşkınca Ozan'a döndüğümüzde Pera'nın dudakları çoktan büzülmüştü Ozan'a bakıp "Bir şey mi oldu?" diye sordum.

Ozan parmağıyla masada ritim tutarken "Pera bizim kardeşimiz Asmin, bugün Asil yarın sen, ben veya başkası ortalık karışıkken önlem almak gerekir!" dediğinde hepimiz ona hak verdik.

Selim elini çenesinin altına koyup "Ozan anlıyorum korkunu ama sende bilirsin ki korkunun ecele faydası yok olan olacak çocuğu kısıtlamak yerine güvenliği arttırsak?" diye bir öneri sundu.

Ozan derin bir nefes verip "Mantıklı lakin bu adamların ne yapacağı belli olmaz, zaten Baran'da rahat durmuyor bir belada o!" diyerek Pera'ya bakıp "Pera'm birkaç gün okula gitmesen bir şey olmaz hem o süre zarfında daha farklı ve güzel şeyler yaparız olmaz mı?" diye sordu.

Pera bir süre düşünürken "Yayın akvaryuma didicek miyiz?" diye sorduğunda Selim "Gideceğiz prenses hatta beraber gideceğiz hem Sarya'da gelir olmaz mı?" dediğinde Pera kafasını salladı.

Pera'nın yüzü düşerken Ozan'ın içi hala rahat değildi onu içten içe yiyen bir şey vardı ama dilinin ucuna getirip söyleyemiyordu.

Her şeyi bir kenara bırakıp yemek yeme faslını bitirdiğimizde masayı toplayarak salona geçtik.

Kızları yukarıya gönderip sohbete devam ederken Ozan Selim'e "Senin başka kardeşin var mı?" diye aniden sordu.

Selim kafasını kaşıyarak "Bir ablam vardı onunla da görüşmüyoruz, neden ki?" diye karşılık verdi.

Ozan kafasını sallayarak "Hiç öylesine merak ettim sormak istediğim başka bir şey daha var..." diyerek Selim'in gözlerine baktı.

Selim yutkunup devam et der gibi baktığında "Pera'ya neden gözün gibi bakıyorsun?" diye sordu.

Selim burukça gülerek "Pera bu evin ilk göz ağrısı ilklerimizi hep onunla yaşadık beraber bir sürü şey yaptık tabi bunun yanında biraz da ablama benzettim garip ama öyle işte." Dedi.

Ozan geriye yaslanıp gülerken "Selim seni daha önce görmüş gibiyim ama yüz yüze değil bir fotoğraf karesinde!" diyerek düşünmeye başladı.

Selim'in kaşları çatılırken "Olabilir normaldir!" dediğinde Ozan'ın aklına bir şey gelmiş gibi onu durdurup "Ablanın adı ne senin?" diye sordu.

Ozan'ın bu haline hepimiz şaşırırken Selim'in sesine yansımış "Berfin!" diyerek cevap vermişti Ozan kafasını sallayarak "Fotoğrafı var mı sende?" diye sordu bu seferde.

Selim cebinden cüzdanını çıkarıp içinden bir fotoğraf alarak Ozan'a uzattı.

Ozan fotoğrafı eline alırken gözleri büyüdü bir Selim'e bir fotoğrafa bakarak "Pera'nın annesi bu, şimdi hatırladım seni nerede gördüğümü!" demişti.

Barlas içtiği çayı püskürtürken Selim'in elinde ki bardak yerle bir olmuştu.

Adar ile birbirimize bakışırken "Nasıl bir simülasyondayız?" dediğimde Ozan bana bakıp "Senin düştüğün duruma sokayım!" demişti.

Selim sonunda kendine gelirken "Şimdi Pera benim yeğenim mi, yani ben dayı mıyım?" diye sorular sorarken Ozan omuz silkip "Öyle görünüyor!" dedi.

Kızlar merdivenden aşağıya inip yanımıza geldiğinde Pera orta sehpanın üzerindeki fotoğrafa bakıp "Annem!" diyerek fotoğrafı eline aldı.

Selim uzun uzun Pera'ya bakıp iç çekerken Pera Ozan'a doğru gidip "Annemin fotoğrafı dimi?" diye sordu.

Ozan Pera'yı kucağına alıp "Evet küçüğüm annenin fotoğrafı." Diyerek saçlarını öptü. Pera elindeki fotoğrafa bakarken "Neyden buldun ki bunu?" diye sorduğunda Ozan Selim'e bakıp "Ben bulmadım küçüğüm!" dedi.

Pera meraklı gözlerle Ozan'a bakarken "Kim buydu o zaman?" diye sorduğunda Ozan derin bir nefes verip "Selim'e sor bakalım nereden bulmuş!" diyerek işin içinden sıvıştı.

Pera koşarak Selim'in kucağına çıkarken "Neyden buydun annemin fotoğrafını?" diye sorduğunda Selim'in gözleri dolmaya başladı.

Selim derin bir nefes alırken sesinin titremesine engel olarak "Cüzdanımdaydı prensesim." Dedi.

Pera anlamamış gibi bakarken "Neden peki?" diye sorduğunda Selim Pera'ya kocaman sarılıp "Ablamdı benim!" dedi sesi titrerken.

Selim hala Pera'ya sarılırken gözünden bir damla yaş düştü saçlarına ve özlemle kokladı saçlarını.

Selim ablasından bir parça bulmanın hüzünlü mutluluğunu yaşarken Pera küçücük parmaklarıyla annesinin fotoğrafını tutuyordu.

Yaşı küçük olsa da annesizliği tatmıştı Pera, Selim ise kaybettiği ablasının biriciğini bulmuştu.

Hayat tesadüflere gebeydi Pera, ben, Selim ve hayatımdaki herkes kaybettiğini bir şekilde buluyordu.

Selim son kez Pera'nın saçını öpüp ondan uzaklaşırken aklına aniden gelen şeyle "Ben ablamdan kalan son şeyimi kimseye vermem Ozan ya Baran'ı vaz geçir ya da bir çare bul!" dedi.

Ozan Selim'in omzunu sıkarken "Bu işi daha sonra detaylıca konuşalım çünkü durumun aslı çok farklı!" dediğinde anlamayan gözlerle ona baktık.

Ozan oflayarak geriye yaslandığında "Baran işini de halledeceğim merak etmeyin!" diyerek ayaklandı.

Ozan ile bende ayaklanırken "Nereye gidiyorsun?" diye merakla sordum.

Ozan sıkılmış gibi bakarken "Bunaldım da bunaldım az da hastanedekini bunaltayım!" dediğinde güldüm.

Kızlarla Ozan'ı kapıya kadar geçirirken Sarya Ozan'ın elinden tutup "Payk ne zaman?" diye sordu.

Ozan gülerek Sarya'yı kucağına aldığında "Sen istediğin her zaman." Diyip yanağını kocaman öptü.

Sarya Ozan'ın kucağından inerken Ozan Pera'nın saçını öpüp "Yarın dayıyı çok yorma küçüğüm alışık değil!" dediğinde hepimiz gülüştük.

Kızları tekrar salona gönderdiğimde Ozan'a bakıp "Bilerek yaptın değil mi sen zaten her şeyi biliyordun ayrıca işin aslı ne?" diye sordum.

Ozan kafasını olumlu anlamda sallarken "Evet biliyordum da sen nereden anladın ayrıca işin aslını sonra anlatırım şimdi değil?" diye sordu.

Ozan'a kafa sallarken "Çok kötü bir oyuncusun kendini geliştirmen lazım!" dediğimde o da güldü.

Ozan kapıya yaslanıp bana bakarken "Gizli şeyler her zaman ortaya çıkar Asmin er ya da geç, önemli olan gerçekler ortaya çıktığında takınan hal ve harekettir bunu sakın unutma!" diyerek yanağımı sıktı.

Ozan yaslandığı yerden doğrulurken "Bazen gerçekler acıtır ama bu acı insanı güçlendirir ve senin önünde daha çok yol var daha çok gerçek sana tavsiyem gerçekler bir şekilde ortaya çıktığında fevri hareket etme bu senide üzer bizi de!" diyerek bu seferde saçlarımı öptü.

Ozan benden uzaklaşırken ne demek istediğini anlamamıştım ama onu onaylamıştım yapabileceğim tek şeyde zaten buydu.

O gittiğinde bende salona geçtim Selim ortalıkta görünmezken Barlas'a "Selim nerede?" diye sordum.

Barlas bana bıkkınca bakarken "Teyzemle konuşmaya gitti." Diyerek geri yaslandı.

Barlas'ın yanına gidip oturduğumda saçlarıyla oynayıp "Bir şey mi oldu hayatım?" diye sordum.

Barlas bana uzun uzun bakarken "Ruhum yoruldu güzelim her gün ya bir şey oluyor ya biri çıkıp geliyor kaldıramıyorum artık!" dediğinde ona da hak vermiştim.

Barlas'ın saçlarıyla oynamayı bırakıp kafamı omzuna yaslayarak "Sana yaşattıklarım için özür dilerim böyle olmasını istemezdim!" dedim.

Barlas saçlarımı koklarken "Senin bir suçun yok güzelim her şey üst üste gelince yoruldum sadece üzme sen kendi." Dediğinde ona sarıldım Barlas ise her saçı kokladığında bir şeyler mırıldanıyordu.

"Barlas?" dedim sorar gibi.

"Efendim!" dedi tüy gibi yumuşak sesiyle.

"Ne mırıldanıyorsun?" diye sorduğumda güldü.

Saçımı öpüp koklarken "Eskiler gülü koklarken Kelime-i Şehadet getirirmiş." Dediğinde güldüm.

Bir kitapta okumuştum bunu şimdide Barlas'tan duyunca mutlu olmuştum. Barlas hala saçlarımı severken kulağıma yaklaşıp "Uyusak mı?" diye sorduğunda gülerek kafamı salladım.

Önce kızları yatırdık daha sonrada biz üzerimizi değiştirip yattık.

Her şey şimdilik iyi gibiydi sadece aklımı kurcalayan Ozan'ın 'gerçekler ortaya çıktığında fevri davranma' değişiydi.

Şu an sadece çektiğim vicdan azabını bastırıp uyumak istiyordum aklımı kurcalayan cümlelerden uzak olmak istiyordum.

Yastığa kafamı koyduğumda anladım ki artık kırılmak, incinmek ve kimsesiz kalmak istemiyordum.

Yıllar önce öldürdüğüm Asmin kıyıdan köşeden yeniden yeşermeye çalışıyordu.

Bu durum bana garip geliyordu çünkü Asmin ve Tamay çok farklı iki kişilikti biri ölüme gidiyordu diğeri ise ölmekten çok korkardı.

Tamay öldürmekten korkmaz, Asmin ise yaşatmak için her şeyini feda edebilirdi.

Ben anladım ki bu iki kişi arasında sıkışıp kalmıştım.

Şu an nötrdüm sevdiğimi kaybettiğimde Tamay'dım, sevdiklerimle yaşadığımda ise Asmin...

Eskiye dönmekten o canavar olmak çok korkuyordum ama ip canbazıydım en ufak yanlışta yeri boylardım.

Asmin korksa da Tamay çok iyi biliyordu her acı bir dönüm noktasıydı ve ekibim dahil kimse istemezdi bu dönüm noktasını.

Kafamı çevirip bebek gibi uyuyan Barlas'a baktığımda ona yanaşıp sıkıca sarılarak "Beni bırakma olur mu?" dedim kendi kendime.

Biliyordum beni duyamayacağını ama duysun istemiştim, duysun ve seni bırakmam demesini istemiştim.

O duymadı ben ise ona sıkıca sarılıp sıcaklığıyla uyku haline geçtim. Onunla tanışmam değişikti ama hayatıma kattığı her şey mükemmeldi...

​​​​​​

BÖLÜM SONU...

Yeni bölümle sizinle tekrardan buluşmak beni çok mutlu etti.

Umarım zevkle okuduğunuz bir bölüm olmuştur.

Beğendiyseniz yıldız atmayı, yorum yapmayı ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın.

Kendinize iyi bakın bir dahaki bölümde görüşmek üzere.

Loading...
0%