Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22. BÖLÜM: SONA BİR KALA

@zehranurr

Bizi mutlu eden insanlara minnet duyalım, onlar ruhumuzun çiçek açmasını sağlayan büyüleyici bahçıvanlardır.

 

Marcel Proust

Güzel gecemin güzel bir sabahı olur diye umuyorken gördüğüm kabusla aniden gözlerimi açtım.

Sabah olmuş kuşlar en neşeli melodilerini sıralarken bitap düşmüş ruhum bütün güzellikleri es geçiyordu.

Güneş ışıkları perdeden kalan boşluklarla içeriye dolmaya çalışırken yataktan yavaşça kalktım.

Barlas'ı uyandırmadan, önce bir duşa girip kendime gelirken daha sonra da üzerimi giyerek odadan çıktım.

Odanın kapısında boş boş dururken ayaklarım beni Sarya'nın odasına sürüklemeye başladı.

Bedenime karşı koyamazken sessiz bir şekilde kapıyı açıp içeriye girdim ve aynı sessizlikle kapıyı kapatıp yatağına doğru ilerledim.

Yavaşça yatağına oturup saçlarını severken kokusunu içime çekip öperek doğruldum o ise melek gibi uyumaya devam ediyordu.

Küçük bedeni çok acılar çekmişti çok zarar görmüştü ama şu an güvendeydi, ona zarar veren ne annesi ne de dedesi hayattaydı.

O gece geldi birden aklıma Sarya'yı o evden çıkartırken arkamda bıraktığım ceset ve ağzımdan düşmeyen herkes anne olamaz lafı...

Sarya'yı eve getirdiğimde Adar ve Alex'in "Büyüdüğünde nasıl bakacaksın yüzüne?" diye hesap sormaları hiç silinmiyor zihnimden.

Hâlbuki kötü bir şey yapmamıştım ki küçük bir canı canilerin elinden kurtarmıştım bu benim en büyük hakkımdı ve hiçte pişman değildim yine olsa yine aynısını yapardım.

Sarya için bütün hayatımı değiştirmiştim ona zarar verecek her şeyi çıkarmıştım hayatımdan, kim ona ait olmayana bu kadar sevgi ve şefkatle yaklaşır ki?

Ben yaklaşmıştım onun için her şeyimi feda etmiştim.

Onun için en büyük tehlike kurduğum topluluktu ve artık bir topluluğa hükmetmiyordum herkesi azat etmiştim.

Lakin biliyordum ki bir gün o kırmızı mühür üyelerin eline geçtiğinde yeniden bir araya geleceklerdi.

O topluluk herkesin korkulu rüyasıydı ve her üye bilirdi ki o topluluk elbet bir gün yeniden bir araya gelecek, yeniden korku salacaktı herkes bunun korkusunu yaşarken biz sakince o günü bekliyorduk.

Oturduğum yerde derin bir nefes alıp verirken düşüncelerden sıyrılarak ayaklandım ve Sarya'ya son kez bakıp odadan yavaşça çıktım.

Merdivenlere yöneldiğimde bizim odanın kapısı açıldı Barlas hala ayılamamış bir şekilde odadan çıktı.

Gülerek yanına gittiğimde uykulu gözlerle bana bakıp "Asil'i hastaneden çıkarmışlar bende Ozan'ın ona tek başına bakamayacağını düşündüğüm için buraya çağırdım." Dedi.

Barlas kollarını bana sarıp başını boynuma sokarken uykulu sesiyle "Hadi karıcığım biraz daha uyuyalım daha çok erken." Dediğinde ona sarılıp "Sabah oldu Barlas ne erkeni hadi sende ayıl artık kahvaltıyı hazırlamaya iniyorum!" dedim sitem edercesine.

Barlas boynumu öperek benden uzaklaştığında "İyi o zaman ben bir duşa girip geliyorum." Diyerek odaya girdi.

Az önceki hüznüm kaybolduğunda neşeli halim geri geldi.

Gülerek merdivenlerden indiğimde son basamakta yediğim yastıkla kala kaldım.

Kafamı Selim ve Adar'ın olduğu tarafa çevirip onlara baktığımda onlarda bana bakıyordu.

Eğilip yerdeki yastığı alarak "Sabah sabah hayırdır siz ne bu kargaşa?" diye ciddiyetle sorduğumda ikisi de sırıtıp aynı anda "Duş sırası!" dedi.

Derin bir nefes verip elimdeki yastığı onlara geri fırlatarak "Biriniz ortak banyoya girseniz bence bir mahsuru olmaz, sizce?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak.

Selim saçlarını karıştırarak "Bizde tam onun kavgasını yapıyorduk işte, nokta atışı yaptın kraliçe'm." Dediğinde gülerek "Taş, kağıt, makas en iyi çözüm benden söylemesi, ayrıca elinizi çabuk tutun Asiller gelecek!" diyerek mutfağa doğru yürüdüm.

Ben mutfağa girdiğimde Adar elinde kıyafetlerle ortak banyoya giderken Barlas da kucağında Sarya ile aşağıya iniyordu.

Barlas Sarya'yı salona bırakıp usulca yanıma yaklaşırken kolunu belime sarıp kulağıma yaklaşarak "Günaydın güzel karım." Deyip boynumu öptü.

Kollarının arasında dönüp ona sıkıca sarıldığımda "Günaydın kocacığım." Diyerek yanağını öptüm.

Biz bu şekilde eğlenirken mutfak penceresinde boğazını temizleyen biri sayesinde ayrılmak zorunda kaldık.

Barlas mutfak penceresinden bize bakan Selim'e "Şurada iki güzel an yaşıyoruz hemen ortaya çıkıyorsun!" dediğinde bende "Sen ne ara çıktın duştan?" diye sordum.

Selim göz devirerek bize baktığında "Aile var kuzen aile, çok istiyorsan çıkın odanızda oynaşın!" dediğinde bana bakıp "Biz duşta yüz maskesi ne biliyim bakım yapmıyoruz hanımefendi, duşa girip çıkıyoruz!" diyerek Sarya'nın yanına gitti.

Barlas'ın sinirden yüz siması değişirken "Ben bunu döverim bak!" dediğinde gülerek "Onun sevgilisi yok ya ondan yapıyor böyle takma sen!" dediğimde yumuşayarak mutfaktan çıktı.

Hızla kahvaltıyı hazırlamaya başlarken Pera yavaş adımlarla merdivenleri inip koşarak Selim'in kucağına atladı.

Selim Pera'yı göğsüne yatırırken saçlarını sevip "Prenses günaydın." Dedi.

Pera hala ayılamamışken "Aymadı bak hala uyuyolum!" dediğinde hepimiz kıkırdadık.

Bu mutfak penceresinden onları izlemek, her anlarına ortak olmak beni çok mutlu ediyor.

Onları izlemeyi bırakıp elimdeki işe dönerken kapı çaldı tam mutfaktan çıkacakken Barlas "Sen işini hallet ben bakarım." Diyerek kapıya yöneldi.

Barlas kapıyı açtığında o iki neşeli ses kulağıma doldu. Asil'le Ozan içeriye girdiğinde elimdeki işleri bırakıp yanlarına gittiğimde Asil'e sıkıca sarıldım.

Asil'de bana sarılırken saçlarımı öpüp "Tamam lan tamam ölmedim sakin!" diyerek benden uzaklaştı.

Asil'e ters ters bakıp omzuna vururken "Ölme zaten nereye ölüyorsun!" diye sitem ederken Adar'ın "Başlayacağım ölümünüze hee çağırmayın ölümü!" dediğinde herkes aynı anda onayladı.

Her şeyi es geçip Asil'i rahat ettirirken Ozan kolumu tutup "Pabucumu hangi dama fırlattın?" diye sorduğunda gülerek ona da sarıldım.

Ozan'la birbirimizden ayrıldığımızda "Senin pabucunu neden damlara atayım?" dediğimde gülümsedi ve Asil'in yanına oturarak "Bu kız en çok beni seviyor bence bak nasılda kıyamıyor abisine." Dedi.

Asil ters ters Ozan'a bakarken kızların görmemesine özen göstererek el hareketi çekip "Seni anca bu sever!" dedi.

Ozan, Asil'in ensesinden tutup kendine çekerken fısıltı şeklinde "O parmağı alır usulca götüne sokarım!" dediğinde kahkaha attım.

Kızlar ne olduğunu anlamazken Sarya babasına dönüp "Aye neden dülülo?" diye sorduğunda Barlas "Babam, dayılar şakalaştı annede o yüzden güldü." Derken o da gülüyordu.

Sarya kafasını sallayıp Ozan'a döndüğünde "Beyde oydan istilolum!" dediğinde Ozan Sarya'yı kucağına alıp gıdıklamaya başladı.

Onları salonda bırakıp mutfağa geçtiğimde uzun zamandır Pusat'ı görmediğimi fark edip "Barlas, Pusat'ı da çağırsaydın keşke!" diye mutfaktan bağırdım.

Ensemde hissettiğim sıcak nefesle gülümserken kulağıma eğilip "Pusat'ı bir iş için yurt dışına gönderdim güzel karım ve bir süre daha gelmeyecek." Dediğinde kafamı salladım.

Elimdeki son krepi de tabağa koyup belime sarılan Barlas'a uzatarak "Kocacım, kadına hizmet vatana hizmet gibidir buyur masayı hazırlayabilirsin!" dediğimde Barlas yanağımı öpüp tabağı elimden alıp masayı hazırlamaya başladı.

Barlas'la birlikte hızlıca kahvaltıyı hazırlayıp herkesi masaya çağırdık, herkes masaya toplanırken anında neşeli bir sohbet başladı.

Neşeli geçen kahvaltının ardından el birliğiyle masayı topladıktan sonra Pera'yı yanıma çağırarak "Hadi güzelim hazırlayalım seni." Dediğimde Selim oflayarak odadan çıktı.

Hepimiz Selim'e baktığımızda "Hayırdır Selim, bir şey mi oldu?" diye sordum. Selim, Pera'ya bakıp "Dayıcım maalesef bugün akvaryuma gidemeyeceğiz!" dediğinde Pera üzüntüyle "Neden ki işin mi çıktı?" diye sordu.

Selim kafasını hayır anlamında sallarken "Akvaryumda çatlak oluşunca tadilata almışlar prenses." Dediğinde Pera omzunu silkip "Olsun dayıcım, başka zaman gideliz olul mu?" diye sordu.

Pera'nın sorusuyla Selim'in yüzünde değişik bir gülüş belirirken "Sen iste dayın seni dünyanın bir ucuna götürür prenses." Dediğinde anlamıştım yüzündeki gülüşün nedenini.

Pera, Selim'e ilk defa dayı demişti ve bunu kendi isteyerek yapmıştı bu da Selim'in hoşuna gitmişti.

Selim'in mutlu olmasıyla mutlu olurken "O zaman bugün herkes evde olduğuna göre güzelce vakit geçirelim ne dersiniz?" diye sorduğumda herkes heyecanla kafasını salladı.

Telefonu cebimden çıkarıp Alex'i arayarak "Konum belli seni bekliyoruz çabuk gel!" diyerek telefonu kapatıp mutfağa ilerledim.

Alex gelene kadar atıştırmalık bir şeyler hazırlayıp bir kenara koydum.

Mutfaktan çıkıp salona geçerken kapının çalmasıyla Sarya benden önce koşup kapıyı açtı.

Onların yanına gittiğimde Sarya çoktan Alex'in kucağında yerini almıştı.

Onlar kapının önünde hasret giderirken Alex'in kolundan tutup onu içeriye soktum.

Alex, Sarya'yı yer indirdiğinde bana sarılıp içeriye girerek içerdekilere de selam verip oturdu.

Sarya, Alex'in kucağına oturup sakallarıyla oynarken Adar geriye yaslanıp "Benimle bir kere şöyle oynamadı ben miyim amca bu mu belli değil?" diye isyan ederken Alex dilini çıkarıp "Ben kısmen dayı sayılırım tabi en çok beni sevecek." Dediğinde Adar göz devirdi.

Alex bize trip atarken "İnsan bir kahvaltıya çağırır!" dediğinde kafasını sallamaya başladı.

Boğazımı temizleyip Alex'e dönerken "Uyuyorsundur diye düşünmüştüm." dediğimde göz devirerek "Öyle olsun bakalım!" dedi.

Daha sonra yeniden Adar'a dönerek ufak çaplı birbirlerine laf sokuşturmaya devam ettiler.

Onların bu halleri hoşuma giderken bugün fazlasıyla güzel anılar biriktirmek ve Barlas'ın Sarya ile vakit geçirmesini istiyordum.

Barlas Sarya'nın saçının teline zarar gelse dünyayı yakardı ama onunla hiç vakit geçirmiyordu bu da onun henüz Sarya'ya alışamadığındandı.

Barlas'ın Sarya ile ilgilenmesini istediğim için böyle bir organizasyon yapmıştım çünkü Sarya'da şeytan tüyü vardı bir süre sonra kendini birine çok iyi bağlayabiliyordu.

Ortamı iyice kaynaştırıp oyun oynamaya başladık Sarya Barlas'a her 'baba' deyişinde Barlas'ın gözlerinin içi daha çok gülüyor ve telefonunu çıkarıp her anını kayıt altına alıyordu.

Oyunun sonunda Barlas ile Sarya kazanırken Barlas, Sarya'yı kucağına alıp hava atıp tuttu.

Barlas'ın bu hareketi Sarya'nın hoşuna giderken kahkahası bütün eve yayıldı onun mutlu olmasıyla hepimiz mutlu olmuştuk.

Barlas Sarya'ya kocaman sarılıp saçını öperken "Babasının akıllı kızı." Dediğinde Sarya Barlas'ın yanağından öpüp "Pis kazaydık babam." Diye bağırdığında hepimiz gülümsedik.

Baba kızın bu halleri içimizde çiçekler açtırırken hazırladığım atıştırmalıkları getirmek için ayağa kalkıp mutfağa gittim.

Isıtmam gerekenleri mikrodalgaya attığımda belime sarılan kollar ve saçlarıma değen dudaklar Barlas'ın geldiğinin habercisiydi.

Kolları arasında dönüp ellerimi sakallarına değdirdiğimde "Bayılıyorsun değil mi iş yaparken bana sarılmaya bugünden beri bu üç oldu?" diye sordum gülerek.

Barlas sırıtıp kafasını sallarken "En etkisiz olduğun an ve bu anın çok hoşuma gidiyor ayrıca bugünden beri mutfaktasın napayım." Dediğinde gülümseyip "Eğlendin mi bari bugün?" diye sordum.

Barlas derin bir nefes alıp kafasını sallarken "Bir kez daha hissettim baba olduğumu ve biliyor musun?" diye sordu içtenlikle.

Benden bir yanıt beklerken "Bilmek istiyorum." Dediğimde gözlerimin içine bakıp "Her gün daha çok anım olsun istiyorum kızımla, ölümlü dünya yarınımız belli değil bugün varım belki yarın hiç olmayacağım kızım geçmişe baktığında babamla çok fazla anım vardı diyebilsin istiyorum." Dediğinde içimde bir korku oluştu.

Gördüğüm kabusların gerçekleşme ihtimali her geçen vakit canımı yakarken "Böyle söyleme Barlas!" dedim sesim çatallanırken.

Barlas beni kendine çekip sarılarak "Yaptığım işi en iyi sen biliyorsun, bizim bir yarınımız yok hele planlarımız hiç yok!" dediğinde gözlerim doldu.

Barlas bana daha çok sarılırken hiç beklemediği bir anda "Ya senden önce ben ölürsem Barlas, o zaman ne olacak?" diye sordum.

Barlas'ın kolları gevşerken "Sakın, Sakın bir daha böyle şeyler söyleme, düşüncesi bile korkunç hem ben kızlara nasıl bakarım tek başıma!" Dediğinde "Birde beni düşün nasıl korkuyorum!" dediğimde "Haklısın ama bazı şeylere alıştırmalıyız kendimizi değil mi karıcım?" dediğinde kafamı sallayıp işime geri döndüm.

Barlas bir şey demeden arkasını dönüp mutfaktan çıkarken gözümden yanağıma bir sıcaklık aktı.

Düşüncesi bile korkunçken ya o anı yaşarsam nasıl toparlanırdım ben?

Bu düşüncenin içinde boğulurken bacağıma değen parmaklarla gözyaşlarımı silip parmakların sahibine bakmak için kafamı yere eğdim.

Sarya bana en içten gülümsemesini yollarken "Aye açıktım." Dediğinde gülümseyip "Tamam bebeğim sen içeriye geç ben şimdi hazırlıyorum." Dediğimde kafasını sallayarak mutfaktan çıktı.

Hızlıca yemekleri ve masayı hazırlarken gözüm arada Barlas'a kayıyordu kızıyla oynayıp onun gülüşlerini izliyordu.

Masaya son tabağı koyup "Hadi yemek hazır masaya gelin." Dediğimde herkes ayaklanıp masaya geldi.

Hepimiz masaya otururken Selim'e mesaj geldi telefonu çıkarıp ekrana bakarak "Benim işim çıktı size afiyet olsun." Diyerek Pera'yı öpüp evden çıkıp gitti.

SELİM'DEN

Bugün ben ve Barlas için unutulmaz bir gündü Barlas kızıyla bende yeğenimle doyasıya eğlenmiş ve güzel anılar biriktirmiştik.

Pera, Barlas'ın da benimde ilk göz ağrımızdı en güzel anlarımızı, ilklerimizi hep onunla yaşamıştık.

Pera, benim için artık Tamay'ın kardeşi değil ablamdan bana kalan en güzel kız çocuğuydu.

Ben artık Pera'nın baş belası değil dayısıydım başkası buna çok kolay alışamazdı belki ama iş benim için çok farklıydı biriciğimin biricik kızıydı o.

Sadece bilmediğim gerçekler vardı onları da zamanı gelince öğrenecektim.

İçime derin bir nefes çekip bindiğim arabayı çalıştırdım buluşmam gereken biri vardı ve acildi.

Bahçeden çıkıp ana yola girdiğimde her zaman buluştuğumuz kimsenin bilmedi o güzel yere gittim.

Arabadan inip ağacın altında beni bekleyen kadının yanına giderken çimenlerin üzerindeki farklı renkteki çiçeklerden kopardım.

Geldiğimi fark etmezken gözlerini kapattığımda "Dur tahmin edeyim yoksa benim yakışıklım mı geldi?" dediğinde gülerek elimi gözlerinden çektim.

Bana döndüğünde kocaman sarılıp "Hoş geldin." Dediğinde "Hoş buldum dünya güzelim." Diyerek elimdeki çiçekleri ona uzattım.

Sahra gülerek elimdeki çiçekleri alırken "Her seferinde bana çiçek getirmen çok ince bir davranış." Dedi.

Sahra'nın rüzgardan dağılan saçlarını düzeltirken "Acil çağırmasaydın daha güzel çiçekler alabilirdim." Dedim.

Sahra'nın gülen yüzü aniden solarken tekrar sarıldı bana, saçlarını öperken "Nedir seni hüzünlendiren dünya güzeli?" diye sordum.

Sahra burnunu çekerken "Evdekilerle kavga ettim ve biliyor musun? Babam defol git ne halin varsa gör dedi bana." Dediğinde kollarımı ona sardım.

Sahra'yı uzaklaştırıp gözlerine bakarken "Ne oldu birden?" diye sorduğumda "Baran'la babam bizi öğrenmiş oradan çıktı kavga." Dediğinde alnından öptüm.

Gözlerimle vücudunun görünen kısımlarını incelerken "Sana bir şey yapmadılar değil mi?" diye sorduğumda başını sallayarak "O kadar ileriye gitmediler!" dedi.

Her şey karışıktı şimdi durumlar karmakarışık oldu bu durum canımı sıkarken "Benim boş evde kalırsın bir süre sonra halledeceğiz tamam mı dünya güzeli? Sıkma canını." dediğimde kafasını salladı.

Bunların en küçük şeyde evlatlarını gözden çıkarması canını sıkıyordu. Sonuçta Sahra ve ben kötü bir şey yapmıyorduk.

Sadece birbirimize sevmiştik hepsi bu.

Elinden tutup banklara yöneldiğimizde oturup gölü izlemeye başladık aklıma dank eden şeyler Sahra'ya bakmadan "Bir süre şirkete de gitme ne olur ne olmaz!" dedim.

Sahra daha çok ağlamaya başlarken "Yanlış bir şey mi söyledim?" diye sorduğumda kafasını hayır anlamında sallayarak "Şirkette ki bütün bağlantılarım kesildi artık oraya da gidemem." Dedi gözyaşlarını arasında.

Sabır çekerken "Bu kadar hızlı mı yani? Başka bir şey dediler mi?" diye sorduğumda iç çekerek "Senden ayrılmamı ve yurt dışına çıkmamı istediler." dediğinde beynimden aşağıya kaynar sular döküldü.

Sahra'nın gözünden düşen her bir yaş sinirlenmeme neden olurken farkında olmadan küfür ettim.

Sahra bir yandan ağlayıp diğer yandan gülerken "Özür dilerim." Dediğimde bana sarılıp başını omzuma yasladı.

Bir sürede bu şekilde ormanın tadını çıkarırken Sahra'da artık ağlamıyordu.

Saatin geç olduğunu fark ettiğimde oturduğum yerden kalkıp Sahra'yı da kaldırdım.

Sahra'yla arabaya bindiğimizde vakit kaybetmeden evin durumunu öğrenmek için annemi aradığımda evde kiracıların olduğunu öğrendim.

Sinirle direksiyonda ritim tutarken diğer tarafta da Sahra'nın otele giderim naralarını dinliyordum.

Sinirle arabayı çalıştırıp Sahra'ya dönerek "Bir kere daha otel duymak istemiyorum Sahra!" dediğimde Sahra sustu bende eve doğru sürmeye başladım.

Sahra gideceğimiz yeri anlarken "Selim ben bakamam Tamay'ın yüzüne götürmesen mi beni oraya?" dediğinde "Bundan sonra yaptıklarını 2 kere düşünürsün işte fena mı oldu?" dediğimde arkasına yaslanıp kollarını göğsünde bağladı.

TAMAY'DAN

Akşam yemeğinden sonra Barlas ve Adar kızları alıp parka giderken bizde evde oturmuş mahkeme işini konuşuyorduk.

Bu konu bizi o kadar bunaltmıştı ki Ozan dayanamayıp "Sokayım böyle işin ısdırapına!" diyerek ayağa kalktı.

Ozan salonda volta atarken kapı çaldı tam kalkacakken "Ben bakarım zaten ayaktayım." Diyerek kapıya yöneldi.

Kapıyı açtığında konuşma sesleri geldiğinde önde bir adam arkada ise Ozan içeriye girdi.

Asil uzandığı yerden doğrulurken "Ali amca hoş geldin." Dediğinde adam gülümseyerek "Hoş buldum Asil ve geçmiş olsun." Dedi.

Ben ayağa kalkarken adam elini uzatıp "Ben Ali Ersoy babanın gizli avukatıyım." Dediğinde kafamı sallayarak "Tamay yani şey... Asmin." Dedim.

Ali Bey'i oturturken "Bir şey alır mısınız?" diye sorduğumda avukat kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Çok acil işim var kızım kalkacağım hemen, teşekkür ederim." Dediğinde bende yerime oturdum.

Ozan ayakta dikilirken ellerini cebine sokup "Hayırdır Ali Amca bir şey mi oldu hem burayı nereden biliyorsun?" diye sordu.

Avukat elindeki çantayı yere koyup gülümseyerek "Oğlum her yerde seni arıyorum şu dava yüzünden buranın adresini de annenden aldım." Dedi.

Avukatın dedikleriyle heyecanlanırken Asil "Bir şey mi oldu davayla ilgili?" diye sorduğunda avukat gülümseyerek bir şeyler anlatmaya başladı.

Ali Bey çantasından birkaç evrak çıkartırken "Serdar çakaldır bunu hem ben hem de Barut Bey çok iyi biliyorduk." Dediğinde bir süre durakladı.

Evrakları incelerken bir tane evrak çıkartarak "Normalde Pera önce Ozan ve Asil'e bırakıldı daha sonra Baran'a ve ona da ulaşılmazsa Asmin'e." Dediğinde birbirimize baktık.

Ali Bey devam ederken "Şu an Pera Asmin'de ve gayet iyi bakılıp güzel ilgileniyor bu yüzden korkmaya gerek yok." diyerek konuşmaya devam etti.

Son anlattıklarını anlamazken davada ikinci avukat olarak yer almak istediğini beyan edince Ozan hiç düşünmeden kabul etti.

Bazı evrakları imzaladıktan sonra avukatın işi olduğu için çıkıp gitmişti.

Ozan ile Asil'in keyfi yerine gelirken benim içimde hala bir korku vardı.

Çok geçmeden Barlaslar eve geldiğinde vakit kaybetmeden kızları banyoya sokup güzelce yıkadıktan sonra saat geç olduğu için yataklarına yatırdım.

Onlar yorgunluklarını atarken bende merdivenlerden inip salona geçmek isterken kapı çaldı.

Rotamı değiştirip kapıyı açtığımda karşımda Selim ve Sahra'yı görmeyi beklemiyordum.

Sahra perişan görünürken Selim tam tersi sinirli ve gergindi. Ben onlara garip garip bakarken Selim "Bizi içeriye almayacak mısın?" diye sordu.

Tek kaşım havaya kalkarken "Seni anladım da Sahra'nın burada ne işi var?" diye sordum.

Selim derin bir nefes alırken "Ne yani şimdi beni içeriye alacaksın Sahra'yı almayacak mısın?" diye sorduğunda kaşlarım çatıldı.

Selim gergindi ve bu her haline yansımıştı, ortamı daha çok kızıştırmadan "Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum Selim sakin ol!" diyerek kapının önünden çekildim.

İkisi de içeriye girip salona geçerken kapıyı kapatıp arkalarından ilerledim.

Salondakiler şaşkınlıkla Selimlere bakarken Selim koltuğa oturup Sahra'yı a çekip oturmasını sağladı. Barlas bana bakarken "Bana ne bakıyorsun Barlas!" diye çıkıştığımda Selim'e döndü.

Selim bıkkınca halıyı ezberlerken "Sahra bir süre burada kalsa sorun olur mu?" diye sorduğunda hepimiz aynı anda "Ne?" diye bağırdık.

Selim korkuyla kafasını kaldırıp bize bakarken "Selim ya burada ne olduğunu doğru düzgün anlatırsın ya da seni eşek sudan gelinceye kadar döverim!" dediğimde ciddiydim.

Selim önce Sahra'ya sonra bana dönerek "Sahra'yla biz şey..." dedi ve sustu. Adar "Siz ne?" diye sorduğunda Alex, Adar'ın kafasına vurup "Manitası işte anlamadın mı, salak mısın sen?" dediğinde kıkırdayıp gülmeye başladım.

Alex arkasına yaslanıp "Tabi senin manitan yok ne anlarsın bu işlerden." Dediğinde kahkaha atmaya başladım.

Adar sinirle bana bakıp "Ne var yani kadınlara güvenemiyorsam!" diyerek arkasına yaslanıp kendi kendine söylenmeye başladı.

Alex saçlarını kaşırken "Kadınlara güvenmekle alakası yok beceremiyor." Dediğinde Adar arkasındaki yastığı Alex atarken "Özel hayat profesörü sanki piç!" diye söylendi.

Adar ile Alex birbirlerine sataşırken Selim'e dönüp "Ne zamandan beri sevgilisiniz?" diye sordum.

Selim hafif sırıtırken "Eski evinde kahvaltıya geldiğimiz günü hatırlıyor musun?" diye sorduğunda kafamı evet anlamında salladım.

Selim'in gözü Sahra'ya kaydığında "İşte o günden beri." Dediğinde gülümsedim.

Koltuğun kenarına oturup kolumu Selim'in omzuna atarken "Çay döküşüne mi aşık oldun yoksa?" diye sorduğumda ikisi de gülümsedi.

Normalde Sahra'ya kırgındım ama işin içinde Selim olunca akan sular dururdu, durmalıydı da onun bende hatırı çoktu.

Selim'in omzuna vurup kalkarak "Misafir odasını hazırlayayım ben, geç oldu." Diyerek merdivenlere yöneldim.

Merdivenleri çıkıp misafir odasına çıkıp odayı hazırladıktan sonra Sahra'nın giymesi için kıyafet bırakıp odadan çıkıp aşağıya indim.

Salona girdiğimde Alex oturduğu yerden kalıp "Bu adam kaçar size iyi akşamlar." Dediğinde kolundan tutup "Nereye paşam bu saatte otur oturduğun yere!" dedim sert çıkan sesimle.

Alex ellerini hava kaldırırken "Patron ne derse o!" diyerek kalktığı yere oturdu.

Barlas kalkıp yanıma gelirken "Herkes yatsın yarın sorgu var!" dediğinde Selim'e bakıp göz kırptı. Selim gülerek kafasını sallarken Adar ayağa kalkıp "Alex'i yerde yatırıyoruz değil mi?" diye sorduğunda Alex el hareketi çekip "Sen burada yatıyorsun bende senin yerinde misafirim ben, değil mi patron?" diye sordu.

Alex ile Adar'a bakarken Selim araya girip "Ben Sahra'ya misafir odasında kalabilirim." Dediğinde Barlas gözlerini açıp Selim'e bakıp "Teyze oğlu sen yürek yemişsin!" dedi.

Selim omuz silkerken "Ne olacak sanki teyze oğlu?" derken Barlas "Bilmem, belki ebeni tersten görürsün ne dersin teyze oğlu!" diyerek göz kırptı.

Bu konu uzayacağa benzediği için araya girip "Selim, Adar ve Alex siz salonda yatıyorsunuz, Selim zaten alışıksın gece kalkıp salona kaçıyorsun fark etmiyorum değil!" diyerek Selim'e baktım.

Selim kafasını sallayarak beni onaylarken devam edip "Ozan ve Asil abimde odaya!" dediğimde hepsi onayladı.

Yer olayını çözdüğümüze göre merdivenlere yönelip arkamı dönmeden "Siz ikiniz beni takip edin, Adar ve Alex sizde gece birbirinizi boğmayın sakın!" diyerek merdivenleri çıkmaya başladım.

Sahra ile Barlas arkamdan çıkarken Sahra'ya odasını gösterip Barlas'ı da odaya yollayıp bende aşağıdakilere yatmaları için örtü ve yastık götürdüm.

Odaya döndüğümde Barlas çoktan üzerini değiştirip yatarken bende üzerimi değiştirip yatağa girdim.

İkimizde fazlasıyla yorgunduk ama bu günü değerlendirmemiz ve biraz birbirimize vakit ayırmamıza engel değildi.

Sırtımızı yatak başlığını dayarken Barlas gülerek "Farkında mısın tam her şeyi yoluna koyduk diyoruz hop bir şey çıkıyor?" dediğinde gülerek kafamı salladım.

Kafamı başlığa yaslarken "Bir ara her şey o kadar karıştı ki kimin ne olduğunu şaşırdım." Dediğimde Barlas gülerek "Şu kardeş meselesi mi?" diye sordu.

Barlas'ı onaylarken "Ben bir tane olsun derken bir sürü oluverdiler hatta bir ara seninle bile kardeş çıkacağımı düşünmedim değil!" dediğimde Barlas kahkaha attı.

Barlas'ın gülmesiyle bende gülerken Barlas "Dur karıcım ben sana ufak bir özet geçeyim." Diyerek düşünmeye başladı.

Sonunda parmağını şıklatarak "Ozan ilk eşten olan oğlu, Asil ve Baran ile anneleriniz aynı ve ne tesadüf bilinmez Pera'nın annesi benim kuzenim ve beşinizin babası da bir." Dediğinde onu alkışladım.

Daha sonra aklına başka bir şey gelirken "Meriç ile Sahra Ateş'in ilk eşinden, Begüm annenden olandı değil mi?" diye sorunca kafamı salladım.

Barlas durup düşünürken "Babanın maşallahı varmış her çiçekten bir bal almış gibi umarım daha fazla kardeşin yoktur!" dediğinde, iç çekerek "Umarım!" dedim.

Barlas' a yandan bakarken "Ayrıca Pera meselesi muallak!" dediğimde başını salladı.

Kafamı yasladığım yerden kaldırıp Barlas'ın omzuna yaslarken "Hayat bizi bir araya getirmek için bir sürü tesadüf koymuş önümüze." Dediğimde kafasını salladı.

Barlas'ın elini tutarak "Ben de seninkileri sayayım mı?" diye sorduğumda Barlas gülerek "Say bakalım." Dedi.

Kısa bir düşünme faslından sonra "Annenle babanı saymıyorum Kamer, Adar, Pusat ve Savaş zaten bildiğim başka da yok." Dediğimde beni onaylayıp "Doğru güzel karım." Dedi.

Gözlerim kapanırken Barlas'ın yanağına öpücük kondurup "İyi geceler yakışıklı." Diyerek yatarken o da beni öpüp "İyi geceler güzel karım." Diyerek yattı.

****

Sabah gözlerimi kapının gıcırtısına açarken Sarya paytak adımlarla yaklaşıp yatağa çıkarak Barlas ile aramıza girdi.

Ona uyandığımı belli etmezken o önce beni öpüp daha sonra Barlas'a sarılıp tekrar uyumaya başladı.

Bir süre bu şekilde yatarken sessizce yataktan kalkıp üzerimi değiştirip kahvaltı hazırlamak için aşağıya indim.

Mutfağa girip kahvaltıyı hazırlarken Sahra'da aşağıya inip mutfağa gelerek "Günaydın." Dedi.

Elimdeki işe devam ederken "Günaydın, rahat uyuyabildin mi?" diye sorduğumda kafasını sallayarak "Evet, birde her şey için teşekkür ederim Tamay dün edemedim." Dediğinde hafiften gülerek "Rica ederim." Dedim.

Sahra sandalyeyi çekip oturduğunda masanın üzerindeki tabakla oynayıp "Kırgın mısın bana?" diye sorduğunda düşündüm kırgındım ama neye, hangi birine?

Elimdeki işi bırakıp Sahra'ya dönerek "Kırgınım ama neye kırgın olduğumu bilmiyorum, şirkette yaptıklarına mı yoksa Hivda Hanım ile evime geldiğinde kızımın ağlamasına mı?" dediğimde başını öne eğdi.

Tezgaha yaslanıp kollarımı göğsümde birleştirirken "Eğik başın celladı çok olur Sahra ya yaptıklarının arkasında dimdik duracaksın ya da bir şeyler yapmadan iki kere düşüneceksin!" dediğimde kafasını kaldırıp dolu gözlerle bana baktı.

Yaslandığım tezgahtan doğrulup kahvaltı hazırlamaya devam ederken "Evet buradasın ve evet kapımı sana açtım ama; bunun en büyük sebebi Selim'dir. Selim'in hatırı bende başkadır! Herkes bir yana, Selim bir yana ve Selim'in üzülmesini istemem! Bak Sahra eğer Selim'i üzeceksen daha fazla yer edinme hayatında! Eğer dersen ki onu mutlu ederim, kapım sana her zaman açıktır." diye uyarıda bulundum.

Sahra burnunu çekip "Emin ol Selim'e senin kadar değer veriyorum ve mutlu olması için her şeyi, herkesi karşıma aldım ben!" Dediğinde durdum ve Sahra'ya döndüm.

Duyduklarımı idrak etmeye çalışırken "Babanlar biliyor mu?" diye sorduğumda kafasını salladı "Babam anında kapının önüne koydu beni ve biliyor musun? Ne Baran ne de Hivda Hanım ses çıkardı halbuki o evde birinin hakkı yense en çok benim sesim çıkardı. O evde herkese verilen ikinci üçüncü şans bana verilmedi bile!" dediğinde ağlıyordu.

Sahra'nın durumuna üzülürken bir kez daha anladım insanların vefasızlığını, bir kez daha anladım ki herkesin hayatı güllük gülistanlık değildi.

Elimdeki bıçağı kenara bırakıp Sahra'ya yaklaşıp sarılarak "İnsanlar vefasız aynı zamanda insafsızdır Sahra, unutma ki kimse kimseyi koşulsuz şartsız sevmez ve bir kenara not al seni çıkarsız seveni asla yarı yolda bırakma bu da benden sana eski bir dost tavsiyesi." Dedim.

Sahra kollarımda hala gözyaşı dökerken mutfak kapısından "Sabah sabah ne çene varmış sizde uyutmadınız!" diye Selim'in sesiyle ürktük.

Sahra'dan uzaklaşıp Selim'e döndüğümde "Sen bana en sonunda kalp krizi getirttireceksin!" diye sitem ettiğimde Selim beni kolunun altına alıp "Sana bir şey olmasın kraliçe olursa ne yaparız biz." Dediğinde kollarımı ona sardım.

Alex söylenerek mutfağa girerken "Bu Adar niye gramofon yutmuş gibi horluyor amına koyayım, odadaki bütün havanın ırzına geçti!" dediğinde Selim ile Sahra'yı göstererek "Ayıp!" dedik.

Alex kafasını eğip Sahra'ya baktığında Sahra gülmeye başladı Alex ise "Evin her tarafından biri çıkıyor küfür... " Dediğinde bizde kahkaha atmaya başladık.

Adar yeni uyanmış gözlerle mutfağa girdiğinde "Çenenizin bağına sıç..." derken Alex kafasına vurup "Ayıp!" dediğinde daha çok güldük.

Biz mutfakta kahkahalarla gülerken Pera'nın aşağıya indiğini fark etmemiştik.

Pera Selim'in önünde durup kollarını ona uzatırken Selim Pera'yı kucağına alıp "Günaydın Prensesim." Dedi.

Pera hala uyku sersemiyken burnunu Selim'in omzuna sürtüp başını omzuna yaslayarak "Lüffen bilaz daha uyuyalım dayıcım." Dedi.

Selim, Pera'nın sırtını sıvazlarken mutfaktan çıkıp kucağındaki Pera ile koltuğa uzandı Pera rahat bir pozisyon ulurken kollarını Selim'in boynuna daha da doladı.

Onlar koltukta uzanırken Adar, Alex, ben ve Sahra kahvaltı hazırlamaya devam ettik.

Masa yavaş yavaş hazır olurken salona önce Ozan ve Asil girdi daha sonra ise kucağında Sarya ile Barlas, Selimler de kalkınca Sahra salonu toplayıp odayı havalandırdı.

Biz masayı tamamladığımızda herkes kendine gelmiş neşeli bir şekilde sohbet ediyordu.

Adar herkesi masaya toplarken bende masaya önce kızların sütünü daha sonra da çayları koyup oturdum.

Şen şakrak bir kahvaltı yaparken kapı çaldı masadan kalkıp kapıyı açtığımda karşımda polis memurlarını, sosyal hizmetlerden birkaç kişiyi, avukatı ve Baran'ı görmeyi beklemiyordum.

Boğazımı temizleyerek "Bir sorun mu var memur bey?" diye sorduğumda memur elinde arama kağıdını bana uzatıp "Hakkınızda evde yasaklı madde bulundurmaktan şikayet var evinizi aramak zorundayız!" dediğinde kafamı sallayıp kapının önünden çekildim.

Memurlar içeriye girerken sosyal hizmetlerden gelenler hemen arkasından girdi.

Avukat ve Baran'da arkalarından içeriye girerken "Bu yaptığın haneye tecavüzdür ne pislik bir insansın sen!" dedim dişlerimi sıkarak o ise alayla gülüp "Geçmişi temiz olmayan birine kardeşimi emanet edemezdim tüm tuşlara basıp onu senden kurtaracağım!" diyerek salona girdi.

Salona girdiğimde memurlar etrafı darma duman ederken çocuklarda endişeyle onları izliyordu.

Bu duruma daha fazla sessiz kalamazken "Alex çocukları bahçeye çıkarır mısın?" dediğimde kafasını sallayarak bahçeye çıktılar.

Yerimde sinirle kudururken merdivenlerden polis inerek "Ev temiz komiserim." Dediğinde elinde telsiz olan polis bana dönüp "Asılsız bir ihbarmış rahatsız ettiğimiz için özür dileriz." Diyerek evden çıktılar.

Polis memurları evden çıkarken evde herhangi bir problem ile karşılaşmayan sosyal hizmetler memurları tutanak tutup çıktı.

Baran ve avukat geriye kalırken Baran'a yaklaşıp yaşadığım sinirle ona tokat atarak "YAZIK SANA!" diye bağırdığımda Ozan beni Baran'dan uzaklaştırdı.

Asil yarasına aldırış etmeden Baran'ın yanına gidip "Daha fazla rezillik çıkartmadan çık git buradan, hadi!" diyerek omzuna vurdu. Avukat alayla bize bakarak "Buraya kadar gelmişken müvekkilimin kardeşini görmesini isteriz!" dediğinde Ozan dişlerini sıkıp "Mahkemeye kadar, değil sen Pera'yı almak için kapıya kadar gelen anan bile göremeyecek o kızı!" dedi parmağını sallayarak.

Baran sinirle burnundan soluyarak "İnsan gibi istiyoruz göstermiyorsunuz zor mu kullanalım illa!" dediğinde Selim dayanamayarak "Lan hadi seni anladık kardeşini görmek istersin, Hivda Hanım neden kapıya kadar Pera'yı almak için geliyor ya da kapıya kadar annenle geliyorsun? Ne çıkarınız var lan benim yeğenimden?" diye sordu.

Selim mantıklı bir noktaya değindi, Baran'ı anlamıştık ama Hivda Hanım neden Pera'yı bu kadar istiyordu çözememiştik?

Baran ellerini cebine sokarak "Çok sevdiğiniz babacığınız annemin en güzel yıllarını çaldı şimdi de o yılları Pera ile gidermek istiyor olamaz mı?" dediğinde kahkaha attım.

Bana yaptıklarını hatırlamasam hallerine üzülecektim bana attıkları o tokatı unutmadım ve unutmazdım.

Herkes bana delirmiş gibi bakarken "Hivda Hanım sadece sana anne Baran ne Asil'e ne de bana annelik yapabilecek kapasitesi yok!" dedim sonunu vurgulayarak.

Baran gözlerini kısıp bana bakarak "Nasıl konuşuyorsun sen annemle?" diye sorduğunda "Hakkım olan şekilde konuşuyorum!" dedim.

Baran ellerini cebinden çıkarıp kaşlarını çatarak "Annem senin için kaç gece ağladı bu mu hakkın senin?" dediğinde alayla "O yüzden mi daha senem dolmadan başka bir çocuk yaptı, cidden çok üzülmüş!" dedim.

Barlas bu işin giderek çirkinleşeceğini fark ederken "Yeter, eski meselelerinizi başka zaman konuşun!" dediğinde ikimizde sustuk.

Baran çatacak yer ararken gözleriyle etrafı inceleyip Sahra'da takılı kalarak "Senin ne işin var burada?" diye sorduğunda Sahra "Kalacak yerim yoktu sokakta mı kalsaydım?" diye sordu.

Baran sakallarını sıvazlayarak "Ateş baba seni bu herifle olan ilişkini bitir diye kapıya koydu sen ne yaptın gene bu herifin yanında bittin!" dediğinde Sahra'nın omuzları düştü.

O an yaşadığı hayal kırıklığıyla "Bunun için beni kapıya mı atmanız gerekiyordu?" diye sorduğunda Baran omuz silkerek "Konuşarak anlamayacağını biliyorduk!" dedi.

Sahra sinirle gülerek "Kapının önüne koyup şirketle bağımı kestiğinizde de anlamadım, anlamak istemiyorum ve anlamayacağım BİTTİ!" dedi sona doğru sesi yüksek çıkarken.

Baran'ın elleri sinirden yumruk olduğunda Selim Sahra'yı arkasına alarak "Kendine gel Baran o eli alır montelerim sana!" dedi dişlerini sıkarak. Olay kızışacağa benziyordu bu yüzden araya girip "Baran def ol git evimden! Evin ne huzuru kaldı ne de başka bir şeyi, sizler insanın huzurunu bozmak için her yolu deniyorsunuz! ÇIKIN EVİMDEN HEMEN!" dediğimde avukat Baran'ın kolundan tutup kapıya sürükledi.

Baran kapıya sürüklenirken "Hepiniz bunların hesabı vereceksiniz!" diyerek kapıdan çıkıp gittiler.

Herkes can sıkıntısıyla koltuklara yığılırken Alex çocukları alıp içeriye girdi.

Tekli koltuğa oturmuş başımı ovalarken Sarya önümde durup dolu gözlerle bana bakarak "Aye çok koyktum biliyoy musun?" dediğinde ona sarılıp "Anne hep seninle meleğim korkma olur mu?" diyerek onu sakinleştirmeye çalıştım.

Sarya kucağıma çıkıp dizimde yatarak "Aye sen didmiceksin dimi?" diye sorduğunda kafamı sallayarak "Anne neden gitsin ki bebeğim?" diye karşılık verdim.

Sarya saçlarımı parmaklarını arasına alırken "Sen didme Sayya seni ösler." Dediğinde onu daha çok bağrıma bastım.

Herkes bize hüzünle bakarken gülümseyerek Sarya'yı kendimden uzaklaştırıp "Anneler çocuklarını asla bırakmaz bebeğim ve sana söz anne seni hiç bırakmayacak hem de hiç." Dediğimde gülümseyerek "Aye sözünde duyuy." Dediğinde kafamı salladım.

Sarya kucağımdan inip neşeyle Barlas'a gittiğinde kucağına tırmanıp "Aye bisi bıyakmıcak." Dediğinde Barlas kafasını sallayarak "Evet meleğim anne bizi bırakmayacak unut sen onu tamam mı?" diye sorduğunda Sarya başını salladı.

Biraz daha oturduktan sonra Sahra ile kalkıp evi toplarken erkekler hep beraber hava almak için kızları alıp parka gittiler.

Ev işlerini halledip otururken gelen zarfları elime alıp teker teker açmaya başladım. Faturaları ayırırken gereksiz şeyleri yırtıp attım son zarf bana gelmişti onu açıp incelediğimde Pera'nın velayet davasının yarın olduğunu şans eseri öğrendim.

Stresten elim ayağıma dolaşırken Sahra endişeyle "Tamay, iyi misin?" diye sorduğunda derin bir nefes alıp "Yarın Pera'nın davası var ve ben o kadar salmışım ki her şeyi şu an haberim oluyor!" Dedim kendi kendime kızarak.

Sahra yumuşak bir sesle "Başın da bir dünya iş varken normal Tamay, kendine bu kadar yüklenme!" dediğinde oflayarak geriye yaslandım.

Elimdeki kağıdı ezberleyene kadar okurken Sahra akşam için bir şeyler hazırlamaya kalktı. Kağıdı okumaktan sıkılıp önümdeki kağıt yığınlarını toplayıp Sahra'ya yardım etmek mutfağa geçerken kapı çaldı.

Mutfağın kapısından dönüp kapıya giderek açtığımda hepsinin üzeri kirlenmiş ve yüzleri gülüyordu.

Kapıda ayağımı yere vurup ritim tutarken "Sizi bu halde eve alacağımı hangi cesur yürek söyledi! Ne bu haliniz?" diye sordum. Asil yarasını tutup öne çıktığında "Bak ben tertemizim hadi beni içeri al dinleneyim biraz." Dediğinde kenara çekilip içeriye girmesine yardım ettim.

Tekrar kapının önündekilere döndüğümde Sarya bacaklarıma sarılıp "Aye hadi didelim." Dediğinde gülmeye başladım, hepsini içeriye aldığımda kızları direk odalarına götürüp temizledim.

Kızları önümde oturtup önce saçlarını kuruladım daha sonra sırayla saçlarını tarayıp ördüm. İşim bittiğinde ikisi de ayağa kalkıp yanaklarımı öperek odadan çıkıp çığlık ata ata aşağıya indi.

Odayı toplayıp çıktığımda Barlas kapının önünde beni bekliyordu yanına gittiğimde beline sarılıp başımı göğsüne yasladım.

Barlas saçlarımı severken "Ne yaptınız parkta?" diye sorduğumda gülerek "Kızlarla ufak bir maç yaptık." Dediğinde bende gülmeye başladım. Başımı göğsünden kaldırıp Barlas'a bakarak "Yarın mahkeme varmış." Dedim neşem kaçarken.

Barlas derin bir nefes alarak "Aradı bugün avukat aldım haberini." Derken onunda canı sıkıldı daha sonra yüzüme düşen saçları kulağımın arkasına sıkıştırarak "Sen sıkma canını halledeceğiz güzel karım bırakmayız prensesimizi onların eline." Dediğinde kafamı salladım.

Odanın önünde sohbet ederken cebimdeki telefon titredi onu umursamazken Sarya yukarıya çıkarak "Aye yemek hasıymış." Dedi. Barlas benden ayrılıp koşarak Sarya'nın yanına gidip onu kucağına alarak aşağıya indi ben de titreyen telefonumu cebimden çıkardım.

Tam mesajı açacakken aşağıdan tekrardan seslenmeleriyle "Geliyorum!" diyerek bildirim üzerine tıkladım 'Gece yarısı eski garajda bekliyorum!' yazan mesajı okuduğunda kaşlarım çatıldı.

Mesajı tekrar incelediğimde aklıma eski garajı sadece Leyal'in bildiği gelince göz devirdim anlaşılan bu kadından kurtuluş yoktu ve her defasında da ayağıma dolaşacaktı. Evden nasıl çıkacağımın hesabını yapmaya başlarken aşağıdan tekrar çağrılırken yavaş adımlarla merdivenlerden inmeye başladım.

Masaya oturduğumda Barlas alayla karışık sitem ederek "Güzel karım biz doyduk!" deyince kıkırdayıp "Belli ki benim yerime de yemişsin göbek yaptın Barlas Kara!" dediğimde yüzü düştü. Masadaki erkeklere bakıp "Görün görün iyi bir ilişkinin insanı getirdiği hale bakın da ders alın!" dediğinde Ozan hariç hepimiz gülmeye başladık.

Ozan, Barlas'a ters bakarken "Ulan insan karısının ağabeylerinin yanında böyle konuşur mu? Döverim bak seni!" dediğinde kıkırdadım. Barlas, Ozan'a şaşkınca bakarken "Karım için dayak yemeye razıyım birader!" dediğinde herkes 'Oooo!' dediğinde vay be dercesine kafamı salladım. Ozan yemeklere bakarken "Yemekte yürekte yok anlamadım nereden geliyor bu cesaret!" dediğinde araya girip "Benim için kavga etmenize gerek yok beyler hepinizi ayrı seviyorum." Dedim.

Asil öne eğilip bana bakarak "Çok mütevazisiniz hanımefendi zor olmuyor mu böyle?" diye sorduğunda hayır anlamında kafamı salladım. Omuzlarımı dikleştirip saçlarımı geri atarak "Genlerimde yok mütevazilik!" dediğimde Asil kafasını sallayıp "Haklısın babamda çok mütevazi bir adam değil." Dedi.

Dikleştirdiğim omuzlarım düşerken Ozan Asil'e bakıp "Aç ağzını!" dedi, Asil sorgulamadan ağzını açarken Ozan koca bir dilim ekmeği ağzına sokup "Bakma bana öyle salak salak boş boğazını doldurdum!" dediğinde kıkırdadım. Asil sabır çekerek yemeğine geri döndüğünde Pera sıkıntıyla Ozan'a bakıp "Ağabey!" diye seslenince Ozan Pera'ya bakıp "Söyle küçük cadım." Dedi.

Pera söyleyeceklerini biraz düşünüp "Yalın okula didicek miyim?" diye sorduğunda Ozan kafasını hayır anlamında sallayarak "Yarın ufak bir işimiz var cadı bu yüzden okula gidemeyeceksin maalesef." Diye açıklama yaptı. Pera'nın yüzü düştüğünde Asil araya girerek "Asma yüzünü prensesim birkaç gün daha sabret sonra hep arkadaşlarınlasın." Dediğinde Pera kafasını sallayarak yemeğine devam etti.

Akşam yemeği faslı bittikten sonra salona geçip sohbet etmeye başladık çok geçmeden kızlar yorgunluktan farklı yerlere yığılınca Sahra'yla kızları yatırmaya çıktık. Kızları yatırıp aşağıya indiğimizde beylerin ayakta sayıkladığını gördüğümüzde kıkırdayıp onları da kaldırıp odalarına yolladık.

Sahra'yı da odasına postaladıktan sonra geriye sadece Alex, Adar ve Selim'in yerini yapmak kalmıştı onların yerini de hızla yaptığımda vakit kaybetmeden yattılar. Odadan çıkıp merdivenleri tırmanarak sessizce odaya girdim. Barlas'ın yanına gidip uyuyup uyumadığını kontrol ettiğimde derin bir uykuda olduğunu anladım ve vakit kaybetmeden hazırlanmaya başladım.

Hızlıca üzerimdekileri değiştirip çantama anahtarları ve telefonumu atıp sessizce odadan çıkıp merdivenleri yavaşça indim. Dış kapıya ulaştığımda sessizce kapıyı açıp çıktığımda arabayı almak yerine çağırdığım taksiye bindim.

Taksi eski garaja geldiğinde ücreti ödeyip inerek temkinli bir şekilde içeriye girdim. Etrafı kontrol ettiğimde az ilerde sandalyede oturan biri ayağa kalkarak kendini belli etti. O tarafa her adım attığım ayaktaki kişinin yüzü daha da belirgin hale geliyordu ve son adımlarda karşımdaki kişinin Leyal olduğunu doğruladım.

Tam Leyal'in karşısında yerimi alırken o bana elini uzatarak "Geleceğini tahmin etmiştim hoş geldin." Dediğinde uzattığı eli sıkıp "Hoş bulup bulmadığım söylediklerinle belli olacak!" diyerek elimi çektim. Leyal oturup benim oturmamı beklerken bende oturdum çok geçmeden Leyal "Her şeyi geri bırakarak çağırdım seni buraya, sevdiğim adamı gözümün önünde öldürdüğünü es geçerek geldim karşına neden biliyor musun?" diye sordu.

Leyal sorusunu cevaplamamı beklerken kafamı hayır anlamında sallayıp "Neden?" diye sordum. Leyal oturduğu yerde yavaş yavaş sallanırken "Çünkü benim kaybedecek bir şeyim kalmadı ama senin kaybedecek çok şeyin var Tamay!" dediğinde kaşlarım çatıldı, ne demeye çalışıyordu?

Bedenim gerilirken "Ne demeye çalışıyorsun sen, beni tehdit mi ediyorsun?" diye çıkışırken Leyal kafasını çevirip bana baktı. Uzun süre beni izledikten sonra "Hiç değişmedin Tamay, aynı korkunç bakışlar ve şimdi anlıyorum senden neden korktuklarını çünkü senin bakışlarında ölüm var." Dedi ve duraklayıp devam ederek "Mezubahis sevdiklerin olunca ölüm gibi kokuyorsun ama merak etme seni buraya tehdit etmek için çağırmadım seni buraya uyarmak için çağırdım." Dedi.

Bütün dikkatimi Leyal'e verdiğimde o konuşmamı istemeden devam ederek "Zaafların sonun olacak Tamay, arkandan büyük oyun dönüyor dikkat et. En yakının, en güvendiğin ve her şeyini emanet ettiğin kişi sana ihanet ediyor." Dediğinde güldüm.

Bu baya komikti çünkü bana kimse ihanet edemezdi bunu Leyal'de biliyordu şimdi neden böyle bir şey söylemişti anlamadım. Leyal gülüşüme acıyla bakarken "Bana inanmadığını biliyorum çünkü sana kimse ihanet edemez kimsede bu cesaret yok değil mi?" dediğinde kafamı evet anlamında salladım.

Leyal acı bir kahkaha atarken "Doğru sen koskoca A.T. örgütünün başısın ve evet sende ihanetin affı olmaz ve evet sen ölümdün ama unuttuğun bir şey var Tamay sen annesin gerçek olmasa bile bir annesin ve kızın ne zaman yanında olsa algılarını kapatıyorsun. Çok acı ama gerçek!" diyerek ayağa kalktı.

Leyal ayaktayken bana uzun uzun bakıp "Her acı bir dönüm noktası Tamay bu söz senin ve düşmanların seni önce eskiye döndürecek daha sonra bütün izini silecek ya savaşacaksın ya da yenileceksin. Savaşırsan çok kaybın olacak ama savaşmazsan daha da kaybedeceksin bu söylediklerimi sakın unutma!" diyerek yürümeye başladı.

Leyal'in arkasından öğrendiklerimle bakakalırken o arabasına binip uzaklaşmaya başladı. Eski garajın kapısından onun gidişini izlerken az ilerde büyük bir patlama oldu bu onun arabasıydı. Eski dostumun arabası patladı ve ben tepki dahi veremedim çünkü öğrendiklerim ağır gelmişti ama en çok ağır gelen ona son kez veda edememiş olmaktı.

Leyal'de dostlarına ihanet etmiş ve bana bir şeyler anlatmıştı bunun cezasını da canıyla ödemişti. Leyal'in ardından gözümden yanağıma bir damla düşerken fısıltı şeklinde "Hoşça kal eski dostum sonunda kavuştun sevdiğine." Dediğimde gözümdeki yaşlar hızlanmaya başladı.

Bu örgütü 3 kişi kurmuştuk ve Leyal örgütün kuruluşundan beri bizimleydi ta ki örgütü kapatana kadar o gün bana çok kızmış ve düşmanlarımın yanına geçmişti. Onun bu yaptığına ne kadar kırılsam da o benim dostum ve hep dostum kalacaktı belki mahşerde beklerdi beni ve belki o gün sarılırdık birbirimize eskisi gibi...

Leyal'i kaybetmiş olmam bende derin izler bırakırken en büyük sorunum bana ihanet eden kişiydi. Hayatımda sayılı kez sıkışmış hissediyordum ve bu onlardan biriydi. Sinir ve sıkışmışlık hissiyle ellerim yumruk olurken gözümdeki yaşla oturduğum yerden kalkıp oturduğum sandalyeyi duvara fırlatıp bağırmaya başladım.

Bu meseleyi sevdiklerime zarar vermeden çözmem gerekiyordu bunu çok iyi biliyordum ama ya düşmanlarım benden bir adım öndeyse o zaman ne olacaktı? Kimdi bana ihanet eden? Kafam karmakarışık olurken sendeleyerek çıktım eski garajdan Leyal'in yanan arabasının yanından geçerken tekrar veda ettim eski dostuma ve hiç düşünmeyen "Mahşerde bekle beni eski dostum, söz sana bugün sarılamadığım için o gün sıkı sıkı sarılacağım." Diyerek uzaklaştım.

Arkam da enkaz, kalbimde kaybetmenin acısı ve zihnimde ki sorularla yürümeye başladım. Zihnim ihanet edenin düşüncesiyle boğuşurken ılık esen rüzgar tenime değip geçiyor ve beni daha da düşüncelere hapsediyordu...

Ben Asmin Tamay ilk kaybımı vermiştim...

Kimdi bana ihanet eden en yakınım?

Kimdi kendinde bu cesareti bulan..?

 

BÖLÜM SONU...

Sizce Tamay'a kim ihanet ediyor? Yorumlarda buluşalım...

 

Yeni bölümle sizinle tekrardan buluşmak beni çok mutlu etti.

 

Umarım zevkle okuduğunuz bir bölüm olmuştur.

 

Beğendiyseniz yıldız atmayı, yorum yapmayı ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın.

 

Kendinize iyi bakın bir dahaki bölümde görüşmek üzere.

 

Loading...
0%