Yeni Üyelik
27.
Bölüm

26. BÖLÜM: İHANET

@zehranurr

İnandığın yolda tek başına kalsan da, mücadeleye devam etmelisin.

Yaşadıklarımı sindirmek zordu bazı kişi ve olaylar bunu daha da zorluyordu. Sakinliğimi diri tutmaya çalışırken sinirimi bastırmam en büyük başarımdı.

Bakışlarım Selim ile adını dahi bilmediğim adam arasında gidip gelirken Selim kıkırdayarak beni gösterip "Bu adamı çok seviyorum yaa ama ben size dedim beni bu boka karıştırmayın ben kafayı yerim dedim!" dedi. Sinir sistemim alt üst olurken Selim'i yakasından tutup "Ne bok karıştırıyorsun lan sen!" diyerek içeriye çektiğimde duvarla bir olup yere yapıştı.

Karşımda sırıtmaya devam eden adam keskin bakışlar sergilerken "Bana dokunamazsın Barlas Kara aklından bile geçirme!" dediğinde dolabın aynasını işaret etti. Kafamı arkaya çevirdiğimde kırmızı lazerler kendilerini fazlasıyla belli ediyordu.

Karşımdaki dişli adama bakarken "Kimsin ve ne istiyorsun?" diye sorduğumda kafasını kaşıyarak "Beni içeriye almayacak mısın Kara?" dediğinde kapının önünden çekildim.

Adam bütün heybetiyle yanımdan geçerken "Merak etme Kara biz dostuz o şeylerde sadece nasıl desem... Önlem amaçlı!" diyerek yürümeye başladı.

O önden ben arkasından salona geçerken Selim'i olduğu yerde bıraktık. Salon kapısının önünde dikilirken bana bakıp "Önce sen geç!" dediğinde umursamadan salona girdim.

Arkamdan içeriye girdiğinde Alex ve Adar'ın suratı şekilden şekle girdiğinde garipliği anladım. Adam kollarını önünde bağlayarak Alex ile Adar'a baktığında ikisi de oturduğu yerden kalkıp kıpırdamadan öylece durdular.

Asya merakla ayaktakilere bakıp Adar'ı dürterek "Ne yapıyorsunuz delirdiniz mi?" diye sorduğunda Adar kısık sesle "Delirmedik ama birazdan dayağın en hasını yiyecek gibiyiz!" dedi. Adam ikisi arasındaki konuşmayı dinleyip kafa salladıktan sonra eliyle Alex'e gel işareti yaparken bende ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Alex komutu ikiletmeden yanına doğru ilerleyip tam önünde durduğu an yediği darbeyle yerle bir olurken herkes korkuyla sıçradı. Adam yere eğilip Alex'e baktığında "Dua et kardeşimsin yoksa o açılmayan telefonların hesabını daha farklı sorardım!" diyerek ayağa kalkıp Alex'i kaldırdı.

Ve o an anladım ki Tamay'a bir adım daha yaklaşmıştım, bu adam Milan'ın ta kendisiydi.

Alex'in üzerini düzeltip dudağındaki kanı sildikten sonra Adar'ı yanına çağırdı. Adar nefes almayı bile unutmuşken ikiletmeden yanına ilerledi.

Adar alacağı darbeyi hesaba katarak gittiğinde adam ensesinden tutup kendine çekerek "Sende dua et abinin evindesin yoksa sana emanet ettiğim kadının hesabını daha farklı sorardım!" diyerek kendinden uzaklaştırdı. Adar ve Alex mahcup bir şekilde dururken adam sinirle "Sizi bulduğum an neyse!" diyerek yanına yolladı.

Selim kapının eşiğinde görünürken gayet ayık görünmesi beni şaşırtırken "Biri bana açıklama yapacak mı?" diye sordum. Selim konuya yavaştan girerek "Kafam gayet yerindeydi kuzen ama bu adamı eve sokmam lazımdı o da anca bu şekilde olurdu!" diyerek iç çekti.

Selim'in gözünde ilk defa görmediğim bir duygu görmemle "Sen bu adamı nereden tanıyorsun?" diye sorduğumda yüzüme bile bakamadı. Canım kanım dediğim adam yüzüme bakamadan "Ben..." diyerek susarken adam konuya girip "Ben, Tamay'ın ortağı Milan Kaya!" diyerek arkasındaki Alex'i gösterip "Bu itin abisiyim!" dedi.

Selim hala yeri izlerken omuzlarım düştü ona bakıp "Ne yaptın sen?" diye sorduğumda Selim tereddüt etmeden "Olması gerekeni yaptım dinledim, gözlemledim ve sonuca vardım!" dedi. Kaşlarım çatılırken "Neyi dinledin, kimi gözlemledin ve nasıl bir sonuca bağladın?" diye sordum bu seferde.

Selim dudağını dişlerken "Seni dinledim sonra Tamay'ı dinledim ama en çok seni gözlemledim ama sonuç yine aynıydı onun yardıma ihtiyacı vardı ben de olması gerekeni yaptım. Sana göre belki ihanet ettim ama öyle değil işte!" dediğinde kalbim acıdı.

Yumruklarımı sıkarken iç çekip "Kardeşindim lan ben senin! Gözünün önünde acı çektim lan ben! Sen kıya kıya bana mı kıydın! Lan arkamdan nasıl iş çevirirsin sen? Ne yaptın her boku gidip ona mı anlattın? Ulan hadi bana acımadın bu ikisinin ne suçu vardı?" dediğimde büyük kırgınlıklarımı ortaya döktüm.

Selim'in dudakları titrerken "Alex 2 yıldır Tamay'ı aradı Selim bu adam uyku uyumadan her yeri aradı Adar'dan bahsetmiyorum bile!" dediğimde Selim kimsenin yüzüne bakamadı. Milan araya girerek "Ona kızamazsın Barlas Kara! O da sadece ufak bir yardımda bulundu ve senin gibi kalbiyle hareket etti!" dediğinde iki kolunu havaya kaldırıp omuz silkerken "Hepimiz biliyoruz ki Tamay bugün dönse onu yine başının tacı yaparsın!" dedi.

Haklıydı ama artık Tamay'ın gelişi bile sinirimi yatıştıramazdı, alnımı kaşırken "Gidenler ölmeyi tercih etti!" dediğimde Milan şaşırdı.

O ölmeyi tercih etmişti ben ise onu her ihtimale karşı yaşatmak istemiştim ve bugün herkes seçimlerinin bedelini ödüyordu.

Milan kaşlarımı havaya kaldırarak "Haklısın o ölmeyi tercih etti ve biliyor musun birçok kez denedi!" dediğinde kalbimdeki acı daha da derinleşti. Milan kafasını sallarken "O hastaydı Barlas ve emin ol onunla baş edemezdin. Her Allah'ın günü halüsinasyon gören ve ölmeye meyilli bir kadınla baş edemezdin ve edemedin de evde küçük bir kız çocuğu varken onun krizlerini bastıramazdın ki bu imkânsızdı!" dedi.

Ellerimi saçıma geçirirken "Sevgi insanı iyileştirir derler bilir misin sen?" diye sorduğumda Milan kahkaha attı. Onun bu kahkahası beni daha da çileden çıkarırken "Sen mi iyileştirdin onu? Rahat mı hanımefendi? Keyfi yerinde mi? Açtığı yaraları içtenlikle izleyip kendiyle gurur duyuyor mu bari?" dediğimde Milan anlamadığım bir hüzünle baktı bana.

Herkes hayretle bana bakarken Milan sakallarıyla oynayarak "Çok yanlış anlamışsın Barlas! Tamay senin iyiliğin için uğraşırken sen onu yanlış tanımlamışsın!" dedi. Ellerimi yukarıya kaldırıp Milan'a bakarken "Neymiş lan benim yanlışım? Sevdiğim kadın yanımda olsaydı demem mi yanlış olan? Kızımın acısını beraber atlatırız demem mi yanlış olan? Bana birazcık destek olsun demem mi yanlış? Canım yanarken acımın üstüne acı ekledi lan!" diye bağırdım.

Bunca yıl içimde tuttuğum ne varsa dışarı dökmeye başlarken ağzımdan çıkan her kelimeyle görünmese de gözümden yaş düştü. Milan umursamaz tavrını takınırken "Aslında isteklerin yanlış değil, sen sadece bütün yük sana kaldığını düşünüyorsun değil mi?" diye sorduğunda istemsiz kafamı olumlu anlamda salladım.

Milan burnunu kaşıyarak "Aslında bütün yük bendeydi Barlas, neden biliyor musun?" diye sorduğunda öfkeyle "Ne saçmalıyorsun sen?" diye sordum. Milan ilerleyip yanımdaki berjere oturarak "Şimdi beni çok iyi dinle Barlas Kara bu anlattıklarımı bir defa duyacaksın ve duyduğun gibi unutacaksın!" dediğinde sanki odada sadece Milan ve ben vardım ama hepimiz istemsizce onu dinlemeye başlamıştık.

Milan nereden başlayacağını düşündükten sonra "Sarya olayına girmeyeceğim zaten herkes biliyor ve anlatıp sizi sıkmak istemiyorum acıları deşmeye gerek yok. Kimse anlamasa da Tamay'ın bir hastalığı vardı ve hastalığı stresle tetiklendi önce aile durumu sonra Leyal'in ölümü ardından gelen patlama, hastane koridorundaki kriz bunlar ona yaramadı zaten bildiğimiz kadarıyla ilaçlarını da kullanmıyordu." Dediğinde iç çekti.

Milan eline ne zaman aldığını bilmediğim objeyi çevirip devam ederek "En ağır atağını onu yanıma aldığım gün atlattı. Onu görmek için eve uğrağımda kimse yoktu kapı aralanmış ve içerden garip sesler geliyordu. İçeriye girdiğimde Tamay yerde oturup boş duvarla konuştuğunu gördüm. Onun o halini gördüğümde yavaşça yanına ilerleyip ne yaptığını sorduğumda kızıyla oynadığını ve kızının saçlarının çok güzel olduğunu söyledi ve o an durumun ciddiyetini anladım." Dediğinde tüylerim ürperdi.

Böyle şeyler yaşadığını gözlemlememiştim gözüme her şey normaldi sanki.

Milan elindeki objeyi bırakıp bana baktığında "O gün onu bu evden çıkardım ben! Tamay'ı onun için hazırlanan kliniğe getirdiğimde ağlayarak yalvardığını unutmuyorum mesela. Düzenli ilaç kullanımı, psikolojik destek derken doktoru her şeyin yolunda olduğunu söyleyip biraz daha serbest bıraktı Tamay'ı ve o gün ilk defa sizlere mektuplar bıraktığını söyledi." Dediğinde aklıma bulduğum mektup ve defter geldi.

Tamay sanki her şeyi önceden hesaplamıştı öncesinden her şeyi halletmişti başına gelecekleri sezmişti. Milan biraz durup düşündükten sonra devam ederek "Çok iyi bir oyuncu olduğunu unutmuştuk tabi. Bir gün odasına nasıl diye bakmaya gittiğimde yerler ıslaktı ve banyodan su sesi geliyordu. Hızla banyoya girdiğimde Tamay küvetin içinde kanlar içindeydi." Derken ayağa kalktı.

Gözleri herkesin gözlerine değdikten sonra bana bakıp "Biraz daha geç kalsam o cidden ölüyordu Barlas! Hani sen evlat acısı diyorsun ya Tamay o gece acısının üstüne iki evlat acısı daha yaşadı!" dediğinde nefes almayı unuttum.

Kalbim acıyla dolarken başım dönmeye başladı "O ne demek şimdi?" diye korku dolu bir sesle sorduğumda Milan acı bir ifadeyle "Onu kurtardık ama ilaçlar ve kan kaybı olduğu için ikizleri kaybetti! Yani o hem onun olmayan bir çocuğun hem de onun olan çocuklarının acısını yaşadı. Şimdi sana soruyorum onu nasıl iyileştirecektin Barlas? Size her şey çok kolay görünüyordu bunlarla baş edebilecek miydin? Düşün daha anlatmadığım neler var neler!" dediğinde boğazım düğüm düğüm olmuştu.

Tamay hamileydi ve ben baba olacaktım ama yine önümüze engel çıkmıştı. Güzel karım anne olamamış bense yeniden babalığı tadamamıştım.

Milan yıkıldığım her anı gözetlerken devam ederek "Öyle bir an geldi ki yıllardır çalıştığım kadın beni bile unuturken bir seni birde kaybettiklerini hatırladı! En kırıcı kısmı da ne biliyor musun? Sen onun için rahattır diye düşünürken o sen ölme diye bizi her gün peşine şekilden şekle soktu! O kadın bebeklerinin acısını unuttu ama seni hiçbir zaman unutmadı!" dediğinde yumruklarımı sıktım.

Milan son kez parmaklarını şaklatıp bana baktığına "Ama sen onu hak ediyor musun bilemedim?" dediği yerde beni kurşuna dizdiler. Selim Milan'ın yanına yaklaşıp "Ağır konuşmaya başladın!" dediğinde Milan ona bakmadan "Yaşadıklarım daha ağırdı, deli bir kadınla uğraşmak dinlediğiniz kadar kolay olmadı yaşlandım resmen!" dediğinde Alex garip garip abisine baktı.

Ben kalbimden yediğim hançerlerin acısını çekiyorken Alex dayanamadan abisine bakıp "Senin saçların mı beyazlamış?" diye sordu. Milan saçlarını dağıtırken "O deli kadın beni yaşlandırdı derken yalan söylemedim!" dediğinde Milan'a dönüp "İyi mi o?" diye sorduğumda duyacağım cevaptan korktum.

Milan ellerini beline koyup bana bakarak "Oğlum karın bütün düşmanlarını sikicek diyorum, herkesi anırta anırta öldürecek diyorum, sen iyi mi diye soruyorsun? Seni beni delirtti kendisi gayet mükemmel! Yarın bir gün çıkar ortaya şu an ne yapıyor bende bilmiyorum!" dediğinde kıkırdadım, acıydı ama yine de gülümsemek istedim.

Milan konuşmasını bitirmeden Selim'i kolunun altına alarak "Bu da baya nazlıydı bunu yola getirene kadar her akşam uğraştım neyse ki sonunda dayanamadı Tamay'a. Al bunu sıkı tut başkası kapmasın çok salak ama iyi biri!" diyerek bana itti. Selim'i tutup kolumun altına aldığımda "Kızgınım ona ama sorun değil halleşiriz ORTAK!" dediğimde kıkırdadı.

Milan'ın kıkırdaması gülümsemeye dönerken "Tamay iyi Barlas, sadece o bir aile olmaya alışık değil kaybettikleri onu korkutuyor. Onun hiçbir zaman ailesi olmadı o duyguyu tatmadan kendini bir ailenin içinde görmek ağır geldi ona. O geri dönecek merak etme ve yeniden aile olacaksınız belki yeniden anne baba..." Dediğinde sadece sırıttım.

Bir aile olmak yeniden anne baba olabilme ihtimali kalbimin ritmini hızlandırırken heyecanla daha da sırıttım.

Milan kapıya doğru giderken Alex ve Adar'ı göstererek "Siz ikinizle sonra bir ara görüşeceğim ben!" diyerek ilerledi. Arkasından kapıya ilerlediğimde duraksayıp bana bakarak "Şu ayakta duran kâküllü kızdan çok hoşlanmadım dikkat et ona!" diyerek kapıya çıktı.

Milan'ı yolcu edip içeriye girdiğimde Selim'e doğru ilerleyip yüzüne okkalı bir yumruk savurdum. Selim yerde burnunu tutarak yatarak "Burnumu kırdın lan!" diye bağırırken ciddiyetle "Hak ettin!" diyerek berjere oturdum.

Sahra Selim'in yanına giderken Selim'i yavaşça kaldırıp burnuna bakarak pansuman için gerekli malzemeleri almak için ayaklandı. Adar Alex'i dürterek "Abin gitti aslan kasma kendini yeter!" dediğinde Alex iç çekip "Kasmıyorum kendimi duyduklarım ağır geldi sadece!" diyerek odasına gitti.

Salonda çıkan tek ses Selim'e aitken "Öyle parçalanmaz Sahra iyice bastır, bastır ki paramparça olsun burnum!" dedi. Sahra Selim'e çatık kaşla bakıp "Söyleneceğine yat kalk sana pansuman yapıyorum diye dua et!" diyerek işine devam etti.

Sahra işine devam ederken herkes yavaş yavaş odalarına dağılmaya başladı. Sahra işini bitirip ayağa kalkarken odasına çıkmak için merdivenlere yöneldiğinde Selim'de arkasından uslu bir çocuk gibi ilerlemeye başladı. Sahra merdivenin ilk basamağındayken arkasına dönerek "Sen bir süre salonda yat ya da ne bileyim gecelere kadar neredeysen oraya git!" diyerek merdivenleri tırmanıp odasına çıktı.

Selim karşıma oturup bacağını bacağının üzerine atarak bana bakıp "Hayatımı siktiğinin farkındasın değil mi? Nasıl oynadım ama." Dediğinde gülerek "Çok rahat çok profesyonel!" dediğimde o da kıkırdadı. Duyduklarımın hala etkisinden çıkamazken Selim iç çekerek "Duyacaklarının ağır olacağını biliyorduk ama bunlar fazla ağırdı be kardeşim!" dediğinde içime içime ağladım.

Elimi çenemin altına koyup uzaklara daldığımda "Yine baba olamadım ve yeniden eksildim en ağırı da ne biliyor musun? Güzel karım beni cidden bırakıp gidiyormuş!" dedim. Selim bana bakmadan "Gördüm onu Barlas çok çökmüş, mavi gözleri asla parlamıyor dövmesine yeni bir dövme eklenmiş hatta..." dediğinde parmağımı dudağıma getirip susmasını istedim.

Tamay hakkında daha faza canımı acıtacak şeyler duymak istemiyordum. Duyduklarım yeterince canımı yakmıştı daha fazlası intihara neden olurdu.

Selim konuyu değiştirmek istercesine "Bu planı nasıl yaptın kardeşim bir anlatsana bana?" dediğinde ona baktım. Plan işe yaramaz diye düşünürken tıkır tıkır işlemişti ve beni fazlasıyla şaşırtmıştı.

Selim'e kıkırdayarak baktığımda "Alex ile konuşurken laf arası abisinden bahsetti, Tamay ile arasındaki iş bağından falan o gittikten sonra baya kafa patlattım sonunda bu plan aklıma geldi işte. Sen Tamay için farklıydın ve en sonunda seninle ile iletişime geçeceğini az çok tahmin ettim." Dediğimde göz kırpıp "Çaktın köfteyi?" dediğimde gülerek kafasını sallayıp "Alex'e biraz kahpelik yaptın yani!" dediğinde kafamı belli belirsiz salladım.

Selim ile biraz daha sohbet ettikten sonra ayağa kalkıp "Ben yatıyorum sende çok oturma buralarda!" dediğimde sırıtarak "Senin yatacak yerin yoktu değil mi? Pardon!" diyerek merdivenlere yöneldim. Selim arkamdan küfürler savururken bende merdivenleri sonunda bitirmiş odama doğru yönelmiştim.

Asya'nın odasının önünden geçerken gergin bir telefon konuşması yaptığına şahit olurken özel olabileceğini hesaba katarak odama ilerlemeye devam ettim. Pera'nın odasının önünden geçerken kapının aralık olmasıyla içeriye doğru baktım. Eylül, Pera'nın üzerini örtüp döndüğünde beni görür görmez irkildi.

Ses çıkarmaması için parmağımı dudağımın üzerine koyarak susmasını işaret ettim. Eylül odadan çıkıp önümde durduğunda "Bir an cidden korktum!" dediğinde gülerek "Evde biz bizeyiz korkmanıza gerek yok aslında!" dediğimde o da güldü.

Eylül parmaklarıyla oynarken "Biliyorsun ki Pera ile ilgili her şeyi rapor etmem lazım ve bu birkaç günü nasıl rapor edeceğim bilmiyorum!" dediğinde gergince nefes verdim. Gerildiğimi anladığında "Gerilmene gerek yok sadece ne yapmam gerektiğini bilmiyorum!" dediğinde bir şey diyemedim.

Parmaklarıyla oynamayı bırakıp "Pera seni çok seviyor ve babasında olduğu günlerde bile seni sayıklıyor onu senden ayıramam veya buna neden olan bir rapor hazırlayamam o yüzden bu birkaç günü hiç yaşanmamış sayıyorum! Meslek etiğine aykırı ama işte!" dediğinde içim rahatladı. Saçlarımı karıştırıp güzüme bir gülümseme yerleştirirken "Teşekkür ederim Eylül bu iyiliğini asla unutmayacağım." Dediğimde o da gülümsedi.

Eylül ile konuşmamızı bitirip odalarımıza geçtiğimizde bir yatağa birde berjere baktım. Uyuyamayacağımı uyusam bile kâbuslar göreceğimi bildiğim için yatağı es geçerek camın önündeki berjere oturdum.

Ayın parlaklığı içimdeki kasveti söküp alırken elime yarım bıraktığım kitabı alıp okumaya başladım. Düşünmek istemediğim şeyleri bu sayede yok etmeye çalışırken kafamda ki gerçekler asla susmuyordu.

Kitabı tekrar kenara koyarak bu seferde işlere odaklanmaya çalıştım. Bilgisayar ekranına baktığımda işleri fazlasıyla boşladığım yüzüme tokat gibi çarparken bu gece yarım olan bütün işleri halletmeye çalıştım.

Saatler geçmiş ve bütün yarım işlerimi halletmişken gözlerimi bilgisayardan alıp cama çevirdim. Gün ışığı gözlerimi kamaştırırken gözlerimi kapatıp açıp kendilerine gelmelerini sağladım. Bilgisayarı kapatıp kenara bırakarak ayaklanıp kendimi yatağın üstüne attım. Gözlerim kendi kendine kapanırken biraz dinlemem gerektiğini anladım.

Kaç saat uyuduğumu bilmiyorken kapının aniden açılmasıyla irkilerek uyandım. Selim bana bende ona bakarken hızla yanıma gelip "Kalk lan kalk!" diyerek beni yataktan kaldırdı. Uyku sersemi Selim'e ayak uydurduğumda beni televizyonun karşısına dikti. Boş gözlerle ekrana baktığımda Selim'e dönüp "Ne oluyor bana bir alt yazı geçiver!" dediğimde Selim elini alnına vurdu.

Selim televizyonun sesini açarken uykulu gözlerle alt yazıyı okudum "ÜNLÜ İŞ ADAMI GURUR YEKTA'NIN TİCARET GEMİSİ BİLİNMEYEN BİR SEBEPTEN PATLADI."

Selim'e dönüp "Geminin motoru arıza yapmıştır niye abarttın bu kadar!" dediğimde Selim oflayarak "Televizyona bak!" dediğinde ekrana bakıp elimle Gurur'u gösterip "Oha amına bu kayıp değil miydi?" dediğimde arkadan bir öksürük sesi geldi.

Arkamı döndüğümde masadakilere bakıp gülümseyerek "Günaydın hanımlar, afiyet olsun!" dediğimde Sahra kıkırdayarak "Tişörtlerinin hepsini yıkamadım aslında!" dediğinde üzerime baktım. Selim'e döndüğümde "Geri zekâlı bir iş yapıyorsun doğru düzgün yap bari!" dediğimde göz devirip "Bir ağzıma sıçmadığın kaldı sabah sabah!" dediğinde bir öksürük daha yükseldi masadan.

Ben Selim'e Selim bana bakarken "Ortaya çıktıysa yılan ya birini zehirleyecek ya da yoluna gidecek!" dediğimde Selim başını sallayarak "Zehirlemeden bırakmaz!" dedi. Oflayarak elimi belime attığımda üstümün çıplak olduğu aklıma gelerek "Ben yukarıya çıkıyorum mümkünse beni rahat bırak Selim!" diyerek merdivenlere yöneldiğimde Selim arkamdan beni mezeliyordu.

Odaya girip bilgisayarı açtığımda olayı daha derinden araştırmaya başladım. Bugünkü olayla ilgi fazla bir bilgi elde edemeden bilgisayarı kapatıp başımı geriye yasladım. Kapı tıklanıp açılırken kafamı kaldırıp gelene baktığımda Asya elinde tepki karşımda dikiliyordu.

Oturuşumu düzeltip Asya'ya bakarak "Bir şey mi oldu Asya?" diye sorduğumda kafasını hayır anlamında sallayarak "Kahvaltı yapmadınız diye size bir şeyler getirdim." Dedi. İç çekerek önümdeki küçük masayı gösterdiğimde vakit kaybetmeden tepsiyi oraya bırakıp geriye çekildi.

Üzerime hala bir şey giymediğimi fark ederken "Teşekkür ederim zahmet ettin!" dediğimde "Ne zahmeti afiyet olsun." Diyerek odadan çıkmak için kapıya yöneldi. Kapıyı açıp çıkarken "Dün gece canını sıkan biri oldu mu?" diye sorduğumda nefes akışı bir tık hızlandı. Kapı kolunu tuttuğu eli sıkılaşırken bana bakıp "Hayır Barlas Bey neden sordunuz?" diye sorduğunda "Hiç, öylesine sordum." Diyerek çıkmasını işaret ettim.

Bu kız kesinlikle bir şeyler karıştırıyordu ve eminim ki kokusu yakında ortaya çıkacak.

Önümdeki tepsiye bakıp yemeğe karar vermişken odanın kapısı aniden açılıp Selim bana bakarak "Biz çıkıyoruz, çocukların işleri varmış onlarda çıktı evde bir sen bir Asya varsınız haberin olsun!" diyerek kapıyı kapattı.

Kahvaltımı yapıp üzerime yatarken çıkardığım tişörtü geçirerek tepsiyle salona indim. Asya ortalıkta görünmezken elimdeki tepsiyi mutfağa bırakıp kirlileri makinaya dizip tekrar salona döndüm. Televizyonu açıp haberleri gezerken her kanalda Gurur'un patlayan ticaret gemisini görmek canımı sıkarken televizyonu kapatıp kumandayı kenara fırlattım.

Boş durmaktan sıkıldığım için yarım bıraktığım kitabı alıp tekrar salona indiğimde Asya hala ortalıkta görünmüyordu. Bu sessizlik canımı sıkarken kitabı açıp okumaya başladım. Kitabı son sayfalarıyla uykum gelmeye başlarken gözlerim kendi kendine kapanmaya başladı.

Kaç saat veya kaç dakika uyuduğumu bilmezken bir baş ağrısı ile gözlerimi açtım. Etrafa alık alık bakarken yavaş yavaş doğrulduğumda karşımda Gurur'u görmemle hareketlerim hızlandı. İğrenç yüzüne gülüşü yayılırken vücudumun uyuştuğunu hissediyordum ama umursamadan "Ne işin var lan senin evimde?" dedim.

Gurur oturuşunu değiştirerek "Uzun zaman oldu görüşmeyeli bir halini hatırını sorayım dedim!" dediğinde göz devirdim. Dikleşip rahat bir konuma geldiğimde "Çay kahvede vereyim mi pezevenkciğim?" dediğimde pişkin gibi "Neden olmasın!" dediğine histerik bir kahkaha attım.

Gurur ile aramızda soğuk rüzgarlar eserken kapının kilit sesi duyuldu ve ardından Asya salonda belirdi. Gurur ile bana bakarken gergin bir ses tonuyla "Misafirinizin geleceğini bilmiyordum Barlas Bey!" dediğinde sert bir ses tonuyla "Odana çık Asya!" dediğimde kafasını sallayarak yukarıya çıktı.

Gurur sinsi bir sırıtış sergilerken "Pek çekingen pek bir naif karından sonra eve başka bir kadın sokmazsın diye düşünmüştüm!" dediğinde elim yumruk oldu. Kendimi sakın tutmaya çalışırken "Karımın adını ağzına alma! Allah şahidim sülalenden biri daha karımın adını ağzına aldığını duyarsam hepinizi üst üste gömer üzerinize beton dökerim!" dediğimde bu sefer o kahkaha attı.

Sinirim bütün bedenimi ele geçirirken Gurur gayet sakin bir şekilde "Farkındaysan senin gücün bir hiç küçümsediğin sülalemin ağzından çıkan tek kelimeyle karakola ifadeye gittin daha devam edeyim mi ister misin?" dedi. Gurur konuştukça gözüm seğirirken "Güzel oynuyorsun Gurur, biliyorsun tabi sana bir şey yapmayacağımı kışkırtıp kışkırtıp duruyorsun!" dediğimde gülümsedi.

Sakinliğimle sinir krizim arasında gidip gelirken "Ne istediğini söyle sonra siktir git!" dediğimde kafasını sallayarak "Babamla birlikte o masada oturmak istiyorum benimde fikirlerim var boşa gidemez!" dedi.

Gurur'u dikkatle dinleyerek "Buna tek başıma karar veremem bir ara toplantı ayarlarız konuyu sunarım herkes okeylerse oturursun!" dediğimde kafasını sallayarak "Tamam o zaman haber bekliyorum!" dedi.

Gurur'a bu konu hakkında daha fazla bir şey söylemeden "Siktir git artık!" dedim. Gurur kaşlarını çatıp bana bakarken "Yolcu etmeyecek misin?" diye sorduğunda "Nasıl girdiysen öyle siktir git!" dedim. Gurur ayaklanırken "Kötü bir ev sahibisin yakıştıramadım!" diyerek beni teessüf ederek evden çıkıp gitti.

Oturduğum yerden kalkıp yukarıya çıkarak Asya'nın odasının önünde durdum. Odadan zil sesi geldiğinde telefon bekliyormuş gibi hemen açıp gergin ve sinirli bir şekilde konuşmaya başladı. Konuşmaları anlamazken biraz daha sabretmeye devam edip hızla odama girdim.

Üzerimdekileri çıkarıp şirkete gitmek için hazırlanarak odadan çıktım. Asya'nın odasının önünden geçerken hala telefonla konuşmaya devam ettiğini duyduğumda sabır çekerek aşağıya indim. Salonda telefonumu ararken Asya merdivenlerden inip "Bir yere mi gidiyorsunuz?" diye sorduğunda "Oradan bakınca evde oturacak gibi mi görünüyorum?" dediğimde telefonumu buldum.

Asya'ya döndüğümde bana uzun uzun bakarak "Hayır Barlas Bey!" dediğinde "İyi! Bir daha bildiğin şeyleri bana sormaktan vaz geç!" dediğimde bir şey demesine izin vermeden ortamı terk ettim. Evden ayrılıp arabaya binerek şirkete doğru gitmeye başladım.

Şirkete vardığımda arabayı park edip içeriye girdiğimde direkt Selim'in odasına doğru ilerledim. Selim'in odasının önüne gelip hızla içeriye girdiğimde ekrandan başını kaldırıp bana bakarak "Hayırdır ne bu şiddet bu celal?" diye sordu. Selim'in karşısına oturarak "Bu Asya'da beni rahatsız eden şeyler var Selim!" dediğimde kaşlarını çatıp "Ne gibi şeyler?" diye sordu.

Selim'e uzun uzun bakarken "Bizim arkamızdan bir iş çeviriyor olabilir mi?" diye sorduğumda gülerek "Kardeşim, Pera için alttan girip üstten çıktık ona zarar gelebilecek kimseyi eve almam!" dediğinde iç çektim. Selim'in dedikleri içimi rahatlatmazken yaşadıklarımdan ders çıkartarak Asya'yı gözetim altında tutmaya karar verdim.

Selim bana garip garip bakarken "Sende başka bir şey var bana kalırsa!" dediğinde kafamı sallayarak olayları anlatmaya başladım. Selim bana ağzı açık bir şekilde bakarak "O eve nasıl girdi ayrıca sen gün ortasında uyumazsın bile!" dediğinde "Bende anlamlandıramadım işte kafam çok karışık Selim!" dedim.

Selim biraz düşündükten sonra bana bakarak "Belki de ruhsal bir çöküntü yaşıyorsundur yıllardır neler çektiğini biliyoruz nasıl olsa." Dediğinde oflayarak ayağa kalktım. Camın önüne geçip etrafı izlerken "Gurur babasıyla beraber masaya oturmak istiyormuş!" dediğimde Selim çok yaratıcı küfürler bulurken bende gülümsemekle yetindim.

Selim sonunda sakinleşirken "Sen ne dedin?" diye sorduğunda ellerimi göğsümde birleştirerek "Tek başıma karar veremem dedim ne diyeceğim!" dedim. Selim suratında kurnazca bir gülümseme peyda olurken "Biraz beklesin o zaman şöyle 1-2 hafta!" dediğinde kahkaha attım.

2 HAFTA SONRA

Selim dediğini yapmış toplantı için 2 hafta boyunca beklemeye çekilmişti. Bu 2 hafta boyunca Gurur tarafından sıkboğaz edildiğimiz için bunalmış arada da sinir krizleri geçirmiştik. Sonunda Gurur'un beklediği gün gelip çatmış olsa da Gurur birkaç gün öncesinden yine ortadan kaybolmuştu.

Hazırlanmış salonda toplantı saatini beklerken Eylül'ün yaptığı kahveleri keyif ile içiyorduk. Selim bardağını orta masaya koyarak "Sence gelir mi toplantıya?" diye sorduğunda gülümseyerek ve kendimden emin bir şekilde kafa salladım. Eylül ile Sahra yanımıza otururken Asya ortada görünmüyordu Alex merakla "Asya nerede?" diye sordu.

Eylül ve Sahra birbirine bakarak aynı anda "Bilmiyoruz!" dedikten hemen sonra kıkırdamaya başladılar. Sahra son günlerde fazla neşe doluydu ve bu bizi de mutlu ediyordu. Sahra gülümsemesini durdurup "İşi vardır herhalde gerçi giderken bize derdi ama acil bir galiba!" dediğinde Alex omuz silkerek "Haber vermeden çıkması çok garip!" dedi.

Son günlerde Asya'nın hal ve hareketleri çok fazla gözüme batarken onu işini sona bırakmaya karar verdim. Sahra yerinde kıpırdanırken "Şey... Barlas sana bir şey sormak istiyorum?" dediğinde ona bakarak "Tabi sor!" dedim.

Sahra biraz duraksadıktan sonra derin bir nefes alarak "Tamay bir gün geri dönerse ne olacak yani nasıl davranmamız gerekiyor? 2 haftadır düşünmekten uykularım kaçıyor!" dediğinde gülümseyerek "Sahra 2 haftadır seninle aynı şeyleri konuşuyoruz ve emin ol bende bunun cevabını bilmiyorum!" dedim.

Sahra oflayarak ve içten içe bir heyecanla kafasını sallarken Selim saate bakıp "Hadi kalkalım geç kalmayalım!" diyerek ayaklandı. Selim'in arkasından Alex ve Adar'da çıkarken bende ayaklanıp Eylül'e bakarak "Pera son günlerde fazla hırçın bir sorun mu var?" diye sordum. Eylül bardağı ile oynayarak "Güven problemleri var ve Asya'nın birkaç gündür onunla ilgilememesi onu hırçın bir çocuk haline getirdi!" dedi.

Eylül'ün söyledikleri kaşlarımı çatmama neden olurken "Ne demek ilgilenmiyor?" diye sorduğumda Sahra araya girerek "Bizde anlamadık Pera'yı birkaç gündür Adar alıyormuş okulda!" dediğinde kaşlarım daha da çatıldı.

Gözlerimi Eylül'ün üzerinden çekip Sahra'ya çevirdiğimde "Senin de yeni haberin oluyor galiba Sahra?" diye sordum. Sahra boğazını temizlerken "Dün öğrendim!" dediğimde bakışlarım daha da sertleşti. Eylül bakışlarımdan rahatsız olurken "Bazen olur böyle şeyler Barlas!" diyerek ortamı yumuşatmaya çalışsa da başarılı olamadı.

Gözlerim ikisin arasında gidip gelirken "Ben size çocuk emanet ediyorum siz onun hakkında ki bilgileri yeni öğrenip ben sorunca bana anlatıyorsunuz üstüne üstelik olur böyle şeyler diyorsunuz siz benle kafa mı buluyorsunuz?" diye sordum.

Sahra'nın bakışları yere değerken "İşlerim birkaç gündür yoğun hem babam...biliyorsun işte olanları!" dediğinde mahcuptu. Sahra'nın babasını arkasından yas bile tutamamış olması aklıma gelirken kendimi kötü hissettim elimi omzuna koyduğumda "Özür dilerim Sahra sende haklısın düşünemedim!" dediğimde dolu gözlerle bana baktı.

Sahra'nın o halimi kalbimi paramparça ederken elimi çekip bir şey demeden salonu aşıp evden çıktım. Alex direksiyondayken Selim yanına oturmuş Adar'a arkada beni bekliyorlardı onları daha fazla bekletmemek için hızla araba bindim.

Alex hızla yola koyulurken Selim kaşlarını çatmış Alex'in elinin üzerine bakıp "Bu ne lan böyle elinin üzerinde?" diye sordu. Alex elinin üzerine bakıp gülümseyerek "Zamanı gelince öğrenirsin, değil mi Adar?" dediğinde Adar da kıkırdayıp kafasını salladı.

Selim garip garip bakarken aklına düşen soruyla tekrar Alex'e "Abin nerelerde lan sesi soluğu çıkmıyor?" diye sorduğunda araya girip "Sen daha iyi bilirsin Selim!" dedim imayla. Selim bana ters ters bakarak yalancıktan gülüp "Çok komik öldüm gülmekten!" dedi.

Alex Selim'in sorusuna omuz silkerken "Haberim yok yine kayboldu ortalıklardan!" dediğinde bu seferde "Severler iki ortak ortalıktan kaybolmayı!" dedim. Adar kıkır kıkır gülerken "Bugün ters tarafından kalktın anlaşılan maşallah herkesi tersliyorsun!" dediğinde ters ters baktım.

Adar eliyle ağzına fermuar yaparak sustuğunu gösterip önüne döndüğünde bende alttan alta gülümsedim. Sonunda toplantı yerine geldiğimizde kapının önünde Ünal Amcayı görmemle selam verdiğimde selamımı alıp "Her şey konuştuğumuz gibi Barlas her şeyi hallettim!" dediğinde sinsice gülümsedim.

Ünal Amcayla birlikte içeriye girdiğimizde herkes ayaklanırken Murat fazla gergin ve sinirliydi hepsine selam verip yerlerimize oturduk. Murat'ın gözleri kapıdayken "Hayırdır Murat gelmedi hala oğlun halbuki çok heyecanlıydı!" dediğimde kaşlarını çatmış bana baktı.

Murat kısık sesle söylenirken sonunda "İtin ortadan kaybolacağı tuttu!" dediğini duyduğumda keyfim yerine geldi. Bir süre kimse konuşmadan Gurur'u beklerken Ünal Amca sinirle "Bu adama tarih saat söylenmedi mi bu sorumsuzluk bu ne küstahlık!" dediğinde herkes söylenmeye başladı.

Murat'tan hala ses gelmezken kapı birden bütün gürültüsüyle açıldı ve içeriye elinde bir kutuyla Milan girdi. Herkese selam verirken kutuyu masaya koyup "Kusura bakın umurumda değil size bir paketim var!" dediğinde gülümsedi.

Ünal Amca ayağa kalkarken "Bu ne saygısızlık!" dediğinde Ünal amcayı durdurup "Otur Ünal Amca otur sorun yok!" dedim. Milan kaşlarını çatıp masadakilere bakarak "Bir arkadaşa bakıp çıkmayacağıma göre hatta elçiye zeval olmayacağına göre ihtiyar bu kadar sinirlenmene de gerek yok!" dedi.

Ünal Amca sabır çekerken Milan'a bakıp "Hayırdır kutunun içinde saatli bomba mı var? Bizi mi patlatacaksın?" diye alayla sordum. Milan kahkaha atarken "Sana değil Barlas bu kutu Murat'a ayrıca sizi patlatmak isteseydim şu an burada olmazdım!" dedi.

Murat kutuya uzanırken Milan kutuyu tutup "Sakin ol lan önce kimden diye bir sor?" dediğinde Murat sinirle "Çokta sikimde kimden olduğu!" diyerek kutuyu alıp açtı. Murat'ın rengi atarken merakla kutunun içerisine baktığımda içinde sadece birkaç kemik parçası gördüm.

Milan sakince etrafına bakınırken aklına sonradan gelen şeyle projeksiyona yaklaşıp telefonunu bağladı ve ayarlarını yaptı. Murat hala şoktayken Milan ona seslenip "Sana bir mesaj var Murat Yetkin iyi dinle sonra ayılıp bayılırsın!" diyerek videoyu başlattı.

Ekran önce simsiyahken birden yerde kanlar içerisinde Gurur belirdi herkesin gözü ekrandayken yanına birden 2 tane puma yaklaştı. Gurur yarı baygın onlara korku ile baktığında arkadan bir ayak sesi duyuldu ve kamera havalandı. Gurur kamerayı tutan kişiye "Yalvarırım yapma ben kızın öleceğini nereden bilebilirdim ben sadece Barlas'a zarar vermek istedim!" dediğinde kaşlarım çatıldı.

Yıllardır kızımı öldüreni bulamazken Gurur 'kızın öleceğini bilemedim' demişti 'sadece Barlas'a zarar vermek istedim' demişti! Yıllardır kızımı öldüren kişi bana alttan alta onları koruyamadın demişti! Ben yıllardır o alçağı bulamamışken meğer o alçak hep burnumun dibindeydi!

Ekrana hala bakmaya devam ederken karşı taraftan hiç ses yoktu sadece zayıf bir el göründü ve komut verdi. Pumalar komutu alır almaz Gurur'un üzerine atıldığı ana Murat'ı ağzında bir çığlık koptu. Herkes ekrandan gözünü çekerken benim odağım hala ekrandaydı.

Kamera yavaş yavaş tutan kişiye dönerken gözünün ışıltısı gitmiş, göçmüş bir kadın belirdi. 2 yılın hasreti kalbimde yanıp kavrulurken onun kuruyan dudaklarından "Kana kan istedim Murat Yetkin ve ben kanımı aldım içim soğumadı ama kızımın kanı yerde kalmadı! Çaldığı 2 yılımın hesabını da sordum yanan canım için canını da yaktım!" diyerek gülümsedi. Boğazını temizleyerek "Üzgünüm Murat, kediciklerim acıkmıştı onları durduramadım! Eti kediciklerimin olsun kemiklerini sana yollarım!" diyerek kamerayı kapattı.

Bacaklarım titrerken kanım dondu bu nasıl bir intikam alma şekliydi aklım hayalim şaştı. Gözlerimi hala ekrandan çekemezken Murat oğlu için ağıtlar yakmaya devam ediyordu. Döktüğü yaşlar içimdeki ateşi söndüremezken hızla ayağa kalkıp Murat'ın yakasına yapışıp "Biliyor muydun lan oğlunun yediği boku!" diye bağırdım.

Murat hala gözyaşı dökmeye devam ederken "Ben oğlumun ölümünü izledim içim yanıyor sen neyden bahsediyorsun lan!" dediğinde kaşlarım çatıldı. Halbuki ben daha kokusuna doyamadığım kızımı kendi ellerimle gömmüş üzerine kendi ellerimle toprak atmıştım. Benim içim yapıp tutuşurken minik kızımı soğuk toprağın altına bırakmıştım, ben sıcacık yatağımda uyurken o ise toprak olmuştu.

Sinirle Murat'ın yakasından tutup kendime çekip kafa atarken o kendini yerde buldu. Sinirden elim ayağım titrerken belimden çıkardığım silahı kafasına dayayarak tetiği çektim. O yerde hem ruhun hem fiziken kıvranırken ateş etmeme ramak kala Ünal Amca silahı tavana çevirip "Onu vuramazsın Barlas o bu masanın adamı!" dedi.

Ünal Amcanın elinden kurtulurken "Ne masası değil bu it bunun yedi sülalesi oturamaz lan bu masaya! Kızımın katillerinin işi yok benim ticaretimde!" dedim. Ünal Amcanın omuzları düşerken dayanamadan "Ben kafasına sıkmadan çıkar bu herifi bu odadan eğer sen canlı çıkarmazsan ben cesedini çıkarırım!" dediğimde Ünal amca başını salladı.

Ünal Amca telefondan birkaç kişiyi ararken beni Milan tutuyordu. Kapı açılıp birkaç kişi Murat'ı alıp çıkarken Ünal Amcada kutuyu alıp arkalarından çıkıp gittiler. Bütün gözler bana dönmüşken "İçinizden birinin bu itin yanında yöresinde görürsem andım olsun gebertirim sizi! Bir kuru mezarınız olmasın diye hepinizi parçalara ayırıp bütün dünyaya gömerim!" diye bağırdığımda herkes korkuyla kafasını salladı.

Milan'a döndüğümde "Bu iş burada bitemedi o itin soyunu sopunu kurutmadan içimdeki yangın sönmez!" dedim. Milan'ın gözleri bir şeyler açıklamak ister gibi bakarken "O kemikleri cidden bir itin ağzından aldım!" dedi. kaşlarım anlamsız bir şekilde çatılırken "21. yy.dayız Barlas Kara tabi ki böyle bir seneryo olmadı onlar montaj nereden bulalım biz pumayı! gerçi o it şu an ölü ama ölüm sebebi bu değil." diyerek sırıttı.

Milan tanıdık olduğu bakışları zevkle izlerken omuzlarını silkelereyek "Hadi seni ait olduğun eve götüreyim!" dediğinde derin bir nefes verip kafamı salladım.

Milan ile odadan çıkıp dışarıya çıktığımızda Selim'e gitmelerini söyleyerek Milan'ın arabasına bindim. Sinir hala bedenimi terk etmemişken parmaklarımı kıraçasına hareket ettiriyordum Milan rahat bir sesle "Merak etme Barlas Kara seni rahatlatacağım!" dediğinde ters ters ona baktım.

Gözüm yolu izlerken aklım fazla doluydu bu yüzden nereye gittiğimizi anlamazken "Nereye gidiyoruz lan!" diye sorduğumda Milan omuzlarını silkerek "Sürpriiiiiiiiiiiiz!" dedi. Bir tarafım Milan'a güvenmezken cesur tarafım en fazla ne olabilir ki diye düşünüp yolu izlemeye devam ettim.

Uzun bir yolculuğun sonun da ormanın ortasında simsiyah bir binanın önünde durduk. Milan ile arabadan indiğimde etrafı gözetleyerek binaya doğru yürümeye başladım. Kapı açılırken önce Milan daha sonra ben içeriye girdiğimde binanın içi dışının tam tersiydi.

Bembeyaz duvarlar gözlerimi alırken ultra lüks teknolojik aletler dikkatimi çekti. İçerideki herkes arı gibi çalışırken Milan kolumdan tutup beni merdivenlerden yukarıya çekiştirmeye başladı. Sonunda merdivenlerin bitmesiyle nefesimi düzenlerken bir kapının önünde durduk Milan bana bakarak "Buradan sonrası sende Barlas Kara benden bu kadar!" diyerek çıktığı merdivenlerden yavaşça aşağı indi.

Kapının önünde öylece dururken kalp atışlarım hızlanıyor algılarım karışmaya devam ediyordu. Bir cesaret titreyen elimi kaldırıp kapıya vurduğumda içeriden hiçbir ses gelmedi. Kapıyı çalmaktan vazgeçip yavaşça kapıyı açtığım burnuma özlem duyduğum o koku doldu. Kapıyı sonuna kadar açtığımda içeriye göz gezdirdim ve kapıdan içeriye girdim.

İçeride ne ses ne de birine dair bir işaret varken kafamı sağ taraftaki duvara çevirdiğimde bir sürü büyük resim gördüm. Resimlere doğru gidip iyice incelediğimde yüzümde acı bir gülüş oluştu. Resimleri tek tek alıp incelerken arkadan ince bir tınıyla "Saçlarına aklar düşmüş sevgili!" diyen birini duymam ile elimdeki resim yerle bir oldu.

Özlem kokan odadan özlem duyulan sese geçiş yapılmışken canım daha da yandı.

Gözlerimden sıcak damlalar düşerken başımı sallayarak gerçek olmadığını hepsinin bir oyun olduğunu düşündüm. Ayak sesleri bana yaklaşırken o koku daha yoğun geliyordu en son adımı tam arkamda durduğunda son bir cesaretle başımı kaldırıp başımın üstündeki aynaya baktığımda ciğerime bir kor düştü.

Kalbim atmayı unuturken çökmüş kadını görmemle başımı tekrar eğerek iç çektim. Yıllar ikimizi de öldürürken gözlerinde hala beni görünce ki ışıltı vardı ama bu sefer farklıydı bu sefer özlem dolu bir ışıltıydı. Tekrar başımı kaldırıp gözlerine baktığımda içimdeki tutsak adam artık gökyüzüne kavuşmuştu artık hürdü ve artık özgürdü...

 

Yeni bölümle sizinle tekrardan buluşmak beni çok mutlu etti.

 

Umarım zevkle okuduğunuz bir bölüm olmuştur.

 

Beğendiyseniz yıldız atmayı, yorum yapmayı ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın.

Loading...
0%