Yeni Üyelik
29.
Bölüm

28. BÖLÜM: ACI

@zehranurr

Bazı bekleyişler belirsiz; Kavuşma mı var, ayrılık mı bilinmiyor?

TAMAY'DAN

Yıllar geçti...

Ömrümden 2 yıl geçti ve gitti. Yıllar hep geçerdi hâlbuki ama bu sefer fazla acı dolu geçip gitmişti.

Unutulmayan anlar, içini paramparça eden günler, kalpteki huzursuzluk, ruhsuzluk ve bunların toplamı kaybedilen canlar ve hastalanan bir beyin...

Odanın içinde bir ileri bir geri yaparken sürekli kalbime saplanan huzursuzluk beni kötü etkilerken hemşirenin başımda beklemesi beni daha da geriyordu. Bir kez daha gidip gelirken hemşire kısık bir sesle "Artık otursanız mı Tamay Hanım? Bu sizi tetikliyor!" dediğinde ona ters ters baktım.

Akıl verilmesine ihtiyacım yoktu sadece kalbimdeki bu huzursuzluğun gitmesini istiyordum o kadar. Orta masada olan telefonu elime alıp Milan'ı aradığımda uzunca çaldı lakin açmadı. Telefonu kulağımdan çekip tekrar aradığımda yine açmadı. Bu durum beni öfkelendirse de tekrar aradım çaldı... Çaldı... Çaldı... Ve yine açmadı!

Tepemde endişeyle bana bakan hemşireye elimi uzatarak "Telefonunu alabilir miyim Talia?" diye sordum. Talia ilk başta bana endişeyle baksa da sonunda dayanamayarak telefonunu bana verdi, ekranı açarak Milan'ın üzerine tıklayıp kulağıma dayadım. Telefon ilk çalışta açılırken arkadan karmaşık sesler geliyordu sonunda Milan'ın sesi kulaklarıma doldu.

Milan birilerine bağırırken "Talia çok önemli bir şey yoksa ben seni sonra ararım!" dediğinde yutkundum. Kalbim sıkışırken "Ne oluyor orda?" diye sorduğumda Milan'ın sesinden afalladığı belli oluyordu "Tamay sen miydin?" diye sorduğunda bağırarak "Ne oluyor orda?" dedim.

Milan bir şey demezken "Ya sana soruyorum Milan ne oluyor orda? Birine bir şey mi oldu?" diye sorduğumda içimi büyük bir korku sardı. Milan yutkunurken "Barlas!" dediğinde iç çekerek "Taksit taksit anlatma şunu!" dediğimde birden "Barlas vuruldu ama korkulacak bir şey yok merak etme!" dedi.

Ellerim titriyor gözlerimin önü kararmaya başlıyordu. Talia halimi görüp telefonu elimden almaya çalışırken direniyor daha fazla şeyler öğrenmeye çalışıyordum.

Milan'ın dediklerini hazmetmeye çalışırken "Hangi hastane?" diye sorduğum hastanenin adını söyleyerek uzatmadan kapattı. Telefonu Talia'ya vererek yukarıya çıktığımda direk odaya girerek üzerimi değiştirip çekmecedeki anahtarları alarak aşağıya indim.

Talia bana endişeyle bakarken ona dönerek "Talia ben şimdi ne yapacağım biliyor musun?" diye sorduğumda sesim fazla sakin ve tehlikeliydi. Talia'nın endişesi giderek artarken "Ne yapacaksınız Tamay Hanım?" diye sorduğunda gülümseyerek baktım yüzüne.

Her hareketim onu daha da endişelendirirken "Tamay Hanım ne yapacaksınız?" diye tekrarladı sorusunu. Derin bir nefes alıp yavaş yavaş geriye verirken "Önce kocamın iyi olup olmadığına bakacağım sonra da bütün şehri düşman kanıyla sulayacağım!" dediğimde yutkundu.

Talia beni dinlemiyormuş gibi bakarak "İlaçlarınız hazır Tamay Hanım!" dediğinde kapıya yönelerek "İlaçları boş ver ben sana ne anlatıyorum sen bana ne diyorsun! Şimdi daha önemli işlerim var bir süre gelmem buraya!" dediğimde Talia iç çekerek "Bu durumda çıkmasanız!" dediğinde düşünmeden evden çıktım. Arabaya bindiğimde derin derin nefesler alarak arabayı çalıştırıp yola odaklandım.

Uzun bir süre sonra hastaneye vardığımda ellerim titremeye ve başım dönmeye başladı. Kendimi sakinleştirmeye çalıştırırken kendimi arabadan dışarı atıp havanın yüzüme vurmasına izin verdim. Adımlarımı yavaş yavaş hastaneye yönlendirirken içimde fırtınalar kopmaya devam ediyordu.

Hastanenin içine girip sekterin önüne geldiğimde boğazımı temizleyerek "Barlas Kara hakkında bilgi alacaktım?" dedim. Sekreter bana gülümseyerek bakarken "Neyi oluyorsunuz?" diye sorduğunda "Karısıyım!" dedim. Sekreter cevabımdan tatmin olmazken telefonumu çıkartıp evlilik durumumuzu gösterdikten sonra bilgisayar ekranına bakarak "Şu an ameliyatta!" dediğinde yutkunarak başımı salladım.

Geçmiş, film şeridi gibi gözümün önünden geçerken asansöre binerek ameliyathanenin olduğu kata bastım. Nefesim kesilirken baş dönmem daha da arttı kapalı alan kalbimi hızlandırırken bir an önce asansörden inmek istedim ve sonunda o mucize ses kulağıma doldu.

Asansör durup indiğimde karşımdaki kalabalıkla korkularım yeniden yeşerdi. Yavaş adımlarla yürürken ilaç almadığım için yine halüsinasyon görmeye başladım. Her bir adımda Sarya'da bana bir adım atıyor ve el sallayıp gülümsüyordu, bu anın gerçek olmadığının farkındaydım ve bu yüzden bu hayal dünyasından çıkmam gerekiyordu bunun için gözlerimi kapatıp kafamı salladım.

Gözlerimi açtığımda Sarya ortalıktan kaybolmuştu ve endişeyle kapının önünde bekleyen herkes bana dönmüş şaşkınlıkla bakıyordu. Gözümden yaşlar akarken bu koridorda attığım çığlıklar kulağıma dolduğunda kulaklarımı kapattım. Her bir adımda geçmiş yüzüme tokat gibi çarparken Selim'in önüne geldiğimde dizlerimin bağı çözüldü.

Selim şaşkın bir şekilde yere düşmeden beni tutarken herkes endişeyle başıma üşüştüğünde Milan sinirle onları dağıtmaya çalıştı. Selim bana sarılırken ona sıkıca sarılıp tutmaya çalıştığım haykırışlarımı salarak ağlamaya başladım. Selim saçlarımı okşarken birlikte yere çökerek "Geçecek, bak yapma ne olur!" dediğinde sesinde fazla şefkat vardı, Sarya'yı kaybettiğim anlar kafamın içinde dönerken derin derin nefesler alıyordum.

Selim benden ayrılırken anlını anlıma dayayarak "Bana güveniyor musun?" diye sorduğunda sadece kafamı salladım. Selim gülümserken kulağıma yaklaşıp "Sadece ufak bir ameliyat geçip gidecek korkma!" dediğinde titreyen sesimle "Ya onu da kaybedersem?" diye sorduğumda kafasını olumsuz anlamda salladı.

Selim ayağa kalkıp beni de kaldırırken arkamızdaki sandalyeye oturttu. Milan elinde su ve ilaçlarla gelip önümde durarak "İlaçlarını almamışsın, Talia arayıp söyledi!" diyerek bana uzattı. Bir Milan'a birde ilaçlara bakarken su şişesini elime alarak "Çek şu ilaçları gözümün önünden!" diyerek su içmeye başladım.

Milan'ın kaşları çatılırken "İlaçlarını almak zorundasın Tamay kaçarın yok!" dediğinde ters ters ona bakarak "Bir boka yaramıyorlar bile ne diye süreli bunları bana içirmeye çalışıyorsunuz!" dediğimde çatılan kaşları havalandı.

Bu çıkışımı o da beklemezken "Bu ilaçlar beni sadece uyutuyor Milan, başka bir boka yaradığı yok artık günlerce uyumak, hissizleşmek istemiyorum her şey beynimin içinde bu ilaçlar onları silmiyor! Şimdi çek şimdi şu lanet ilaçları burnumun dibinden iğrenç kokuyorlar zaten!" dediğimde daha da şaşırdı.

Ozan, Milan'ın elindeki ilaçları alıp çöpe atarken Milan gülümseyerek "Şükür, düzgün bir tepki vermeye başladın!" diyerek Eylül'ün yanına geçti. Babamla göz göze geldiğimde bana kırgın kırgın bakıyordu onu umursamayıp Selim'e dönerek "Ne zaman çıkar ameliyattan?" diye sorduğumda omzunu silkerek "Hiç bilmiyorum yeni girdi sayılır!" diyerek yanıma oturup beni kolunun altına aldı.

Başımı Selim'in omzuna yaslarken Selim iç çekerek "Çok özlemişim seni be kızım ama bu gidişini affettirmez tabi!" dediğinde gülümsedim. Bir süre böyle kalırken içimdeki huzursuzluk gitmiş yerine huzur gelmişti çok geçmeden ameliyathanenin kapısı açıldığında hızla ayağa kalkıp doktorun yanına gittik.

Doktor yüzündeki maskeyi çıkartırken "Ameliyat gayet güzel geçti, kurşunu çıkarttık ve hastanın durumu da iyi. Tabi gelişen komplikasyonları uyandıktan sonra gözlemleyeceğiz." Diyerek uzaklaştı. Hepimiz derin bir oh çekerken sıkıca Selim'e sarıldığımda kulağıma eğilip "Ne dedim ben sana?" dediğimde gülümsedim. Selim ile birbirimizden ayrıldığımızda geriye sadece Barlas'ın odaya alınmasını beklemek kaldı.

Barlas odaya alınırken sağlık açısından içeriye kimseyi sokmuyorlardı arada hemşireler girip kontrol edip bir şey söylemeden öylece gidiyorlardı. Bu durum bu şekilde saatlerce devam ederken sonunda canıma tak etti içeriden çıkan hemşirenin yanına ilerleyerek kolundan tutup "Neden bir şey söylemiyorsunuz kötü bir şey mi var?" diye sordum.

Hemşire bir bana birde kolunu tuttuğum elime bakıp kolunu geriye çektiğinde "Önemli bir şey olursa size söyleriz zaten bence sizlerde evinize gidin bugün hastayı göremezsiniz!" dediğinde ona ters ters baktım.

Hemşireye bir adım yaklaşırken "Sizden akıl istediğimi hatırlamıyorum kocamın nasıl olduğunu soruyorum iyi ya da kötü bir şey söyleyin artık!" dediğimde geriye giderek "Bakmam gereken başka hastalar var müsaade edin lütfen!" diyerek uzaklaştı.

Elim boş bir şekilde kalktığım yere geri dönerken vazgeçerek odaya doğru ilerledim. Adar önümü keserken "Çekil önümden!" dediğimde kafasını sallayarak "Giremeyiz, ne söylediler!" dedi. Adar'a sinirle bakarken "Ben içeriye gireceğim ve kimse buna engel olamayacak!" dediğimde Adar yine kafasını salladı. Adar'ı kenara itip tekrar yürümeye başladığımda bu sefer Asil tuttu kolumu. Asil kızgın bir şekilde bana bakarken "Sen hiç laftan anlamaz mısın? Giremezsin diyorlarsa giremezsin!" dedi.

Kolumu Asil'den kurtarırken "Dokunmayın bana ya, beni rahat bırakın sadece iyi olup olmadığına bakacağım!" dediğimde hızla kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtım. Derin bir nefes alarak kapıyı kapatırken ilerledim Barlas'ı görmem ile gözlerim doldu. Adımlarım durma noktasına gelirken başucuna geldiğimde gözümden bir damla yaş düştü, eğilip alnına öpücük kondurduğumda yüzüne bir damla daha düştü.

Parmaklarımı saçlarında dolaştırırken onu ne kadar çok özlediğimi bir kez daha anladım. Parmaklarım saçlarından yarasına kayarken omzundaki sargı bezinden yarasına dokunarak hafiften öptüm. Yatağının yanındaki sandalyeyi çekip oturduğumda bu sefer de elini tutup öptüm. Onu bu şekilde görmek canımı acıtsa da biliyordum ki bu günlerde geçecekti, tıpkı 2 yılın geçtiği gibi.

Sıcak ellerim onun soğuk ellerini ısıtırken eğilip elini tekrar öperek yanağımı elinin üstüne koydum. Barlas ile ilk hastaneye gelişimizi hatırlarken kıkırdayarak "Seninle ilk hastaneye geldikten sonra sen beni zorla nikâh masasına oturtmuştun!" dediğinde gülümsedim.

Sonraki hastane anılarımızı hatırlamak istemeyip "Seninle evlenmeyi hiç o şekilde düşünmemiştim! Evet, kabul ediyorum seninle evlenmeyi hep düşünüyordum ama cidden o şekilde değildi yani!" diyerek tekrar kıkırdadım.

Barlas'ın soluk yüzüne bakarak "Seni Fransa'da ki o kafe de gördüğümden beri çok seviyorum sevgili!" dediğimde sesim titredi. Parmaklarım elinin üstünde daire çizerken "Lena'ya aşık olduğunda bile seni hep sevdim hatta Sarya dünyaya geldiğinde bile." Dediğimde iç çektim.

Eskiler hançer gibi beynimi delerken "Sarya'yı ilk bana gönderdiklerinde bile sırf senden bir parça var diye tırnağına bile zarar gelmesin istedim!" dediğimde acıyla verdim nefesimi. Eline çizdiğim dairler gittikçe sıklaşırken "Senden bana kalan her parçayı aldılar benden sevgili! Kim bilir belki de bu yüzden hastalanmışımdır?" diyerek sustum.

Barlas'a kötü geçmişi değil de güzel sitemlerimi anlatmaya devam ederken duymadığını biliyordum ama yine de sitem etmeye devam ettim. O kadar konuşmuştum ki yorulup sustuğumda hemşire kontrol için odaya girdi. Beni Barlas'ın yanında görünce kaşlarını çatarak "Odaya girmeniz yasak hanımefendi lütfen çıkar mısınız?" dediğinde başımı sallayarak odadan çıktım.

Milan bana gülerek bakarken "Hayırdır gene kimi yiyorsun?" diye sorup eliyle başına vurduğunda yüzümü buruşturup "Ne ?" diye sordum. Milan daha da gülerken "Gözler ortak gözler... Ben o gözler nerede görsem tanırım!" dediğinde anlayarak kafamı salladım.

Milan'ın yanına oturup kollarımı bağlarken "Hemşireye gıcık oldum kocamı görmek istedim alt üstü sanki üstüne kredi çektim!" dediğimde kahkaha attı. Milan'a ters ters bakarken "Diğerleri nerede?" diye sorduğumda bana dönerek "Selim herkesi eve gönderdi o da doktorun yanına gitti!" dediğinde başımı sallayarak kafamı geriye yasladım.

Milan hala bana bakmaya devam ederken "Neden birden ortaya çıktın? Hele ki ortalık bu kadar karışmışken!" dediğinde ofladım. Neden ortaya çıktığımı bende bilmiyorum şu an ne yapıyorum onu bile bilmiyordum.

Milan'a bakarken "Plan bu değildi biliyorum ama ben o adamın 2 yılını yeterince çaldım Milan onu daha fazla yapayalnız bırakamazdım!" dediğinde Milan'ın gözleri ışıldadı. Elini elimin üzerine koyarak bana destek verirken "İyi olacak Tamay ama unutma onun kırgınlığı hemen gitmez çabalaman lazım!" dediğinde başımı salladım.

Koridorun başında Selim belirirken ayağa kalkıp Selim'e ilerleyerek "Ne oldu?" diye sordum. Selim ellerini beline koyarak "Olan bir şey yok, doktor gidin bir şey olursa ararız dedi!" dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.

Selim gözlerini kısıp bana bakarken "Burada kalamazsın Tamay buna izin veremem hele ki ortalık bu kadar karışıkken!" dediğinde Milan araya girerek "Hadi Selim, Tamay'ı al git ben buradayım!" dediğinde çaresizce ikisine baktım. Selim itiraz kabul etmeyen bir bakış atarken beni kolumdan tutup asansöre sürüklemeye başladı.

Milan'a dönerek "Bir şey olursa haber et bak!" dediğimde gülerek "Burası bendeeee!" diye bağırdı. Selim ile asansöre bindiğimizde bana dönüp "Eve gidiyoruz itiraz istemiyorum!" dediğinde kaşlarımı çatarak "Herhalde meyhaneye gidecek halimiz yok ya! Hem yeni evimizi merak ediyorum!" dedim küçük bir çocuk gibi.

Selim'in gözleri parlarken "Herkes çok sevinecek be Tamay!" dediğinde gülümseyerek "Hepsini çok özledim Selim ama bu kadar şeyden sonra nasıl karşılanırım bilmiyorum!" dedim özlem dolu bir sesle. Selim bir şey demezken gülümseyerek "Herkes benim gibi şanslı değil tabi!" dediğinde bu sefer ben gülümsedim.

Asansör durup indiğimizde hastaneden çıkıp arabaya bindik. Selim arabayı çalıştırıp otoparktan çıkarken "1 sene önce uçurumda yanına geldiğimi birine söyledin mi?" diye sorduğumda başını olumsuz anlamda salladı. Kırmızı ışıkta durup bana dönerken avucunun içini açıp yarasını bana göstererek "Asla kimseye söylemeyeceğime dair söz verdim!" dediğinde bende avcumu avcuna bastırarak gülümsedim.

Tam 1 yıl önce Selim'i uçurumun kenarında bir şeyler anlatırken izleyip yanına gittiğimde çok şaşırmış hatta rüya gördüğünü zannetmişti. Ve ben uzun bir zaman sonra ilk kez kendimi Selim'e göstermiş hatta ondan söz istemiştim.

Işık yeşile dönerken Selim gaza basarak hızla yoluna devam etti uzun bir yolculuğun sonunda eve vardığımızda derin bir nefes alıp arabadan indim. Selim önde ben arkada ilerlerken Selim cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtığında içeriye girip benimde girmemi bekledi.

İçeriye girip salona vardığımızda geldiğimizi kimse duymamış olacak ki herkes dalgın dalgın oturuyordu. Selim boğazını temizleyip "Biz geldik!" dediğinde Sahra başını yerden kaldırıp "Biz?" diyerek bize baktığında ağzı açık kaldı. Sahra bir Selim'e bir de bana bakarken "Sen..." diyerek ayağa kalkıp hızlıca önümde bitti.

Sahra hala şaşkın şaşkın bana bakarken kolumu tutup "Sen gerçeksin!" diyerek beni kendine çekerek sıkıca sarıldı. Çok geçmeden Sahra'nın sarılışına karşılık verirken "Çok özledim seni!" dediğinde daha sıkı sarılıp "Bende seni!" dedim.

Sahra ile birbirimizden ayrılırken "Sen güzelleşmişsin!" dediğimde utanarak gülümsediğinde "Öyle mi olmuş!" dediğinde ikimizde gülümsedik. Sahra bana uzun uzun bakarken "Saçlarını kesmişsin!" dediğinde ellerimi saçlarıma götürürken "Yıpranmışlardı!" dediğimde beni kolumdan çekerek koltuğa oturturken Selim'i çoktan unutmuştuk.

Sahra ile özlem gidermeli bir sohbet ederken derin konulara asla girmiyordu sadece yüzeysel sorular sorup verdiğim cevaplarla da tatmin oluyordu. Selim bizi dinlerken uyuya kalmışken Sahra'ya bakıp "Pera nerede?" diye sorduğumda oflayarak "Baban eve götürdü!" dediğinde başımı salladım.

Sahra, Selim'in kaldırırken bana dönerek "Hadi kalk senin de uykun gelmiş belli!" dediğinde gülümseyerek kalkıp yukarıya çıktık. Sahra başıyla bana kapıyı göstererek "İstersen odada uyu ama istemezsen başka odada ayarlarız!" dediğinde başımı olumsuz anlamda sallayarak gösterdiği odaya ilerledim.

Derin bir nefes alıp odaya girdiğinde burnuma Barlas'ın unutamadığım o kokusu doldu. Barlas gelmeden bu odaya giremeyeceğimi anladığım an direk odadan çıkarak boş bir oda aramaya başladım. İlk açtığım kapı şansa Pera'nın odasıyken içeriye girip gülümseyerek kapıyı kapatıp yatağa doğru ilerledim. Yatağa oturup etrafı incelediğimde kıkırdayarak "Tam bir prenses!" dediğimde yatağa uzanıp gözlerimi kapadım.

Gözlerimi Selim'in beni dürtmesiyle açarken "Şükür uyanabildin kalk hadi kahvaltı yapıp hastaneye gideceğiz kocan uyanmış!" dedi imayla. Selim'in dediklerini idrak ederken hızla yataktan kalkıp "Hadi hastaneye gidelim!" dediğimde Selim beni durdurup "Kusura bakma kahvaltı yapmadan şuradan şuraya gitmem!" dediğinde gözlerimi devirdim.

Selim odadan çıkarken bende oflayarak arkasından ilerleyip "Yani hiç değişmemişsin Selim, hala mideni düşünüyorsun!" dedim. Selim son basamakta durup bana ters ters bakarken "Sen hala o sarmalarda mısın?" diye sorduğumda kıkırdayarak "Bana bırakmadığın o sarmalar mı?" dediğimde "Yuh!" diyerek merdivenden indi.

Masada ki herkes bize bakarken bende masaya göz gezdirdim Sahra, Adar, Alex ve tanımadığım ama adını sıkça duyduğum o kadın, herkes masaydı. Bizde Selim ile masaya oturduğumuzda Adar beni göstererek "Asya tanıştıralım bu Tamay! Barlas'ın dilinden düşürmediği o dünyalar güzeli karısı." Dedi imayla.

Asya bana uzun uzun bakarken "Şu 2 yıl önce Barlas Bey'i terk eden kadın mı?" diye sorduğunda Alex boğazını temizledi. Gözlerimi kısıp adının Asya olduğunu öğrendiğim kadına bakarken "Sende kardeşime bakıcılık yapan pardon ablalık yapmaya çalışıp beceremeyen o kadın olmalısın!" dediğimde şaşkınca bana baktı.

Asya çayından bir yudum alırken dayanamadan "Pera burada değilken senin burada ne işin var?" diye sorduğumda iç çekerek "Sana hesap vereceğimi zannetmiyorum!" dediğinde gülümsedim.

Selim Asya'ya uyarıcı bir bakış atarken Asya oflayarak "Barut Bey istemedi!" dediğinde başımı salladım. Selim iştahla kahvaltısını yaparken bende zorla ağzıma birkaç lokma bir şeyler koymaya çalıştım.

Biz kahvaltı yaparken kapı çaldı Adar kapıyı açmaya gittikten hemen sonra elinde poşetle geri dönerken bana uzatıp "Milan göndermiş!" dediğinde sesi tripli gibiydi. Elindeki poşeti alıp masadan kalkarken Sahra beni durdurup "Yemedin bir şey!" dediğinde "Aç değilim!" diyerek yukarıya çıktım.

Pera'nın odasına girip hızlıca üzerimi değiştirip yüzüme çeki düzen verip odadan çıktım ve aşağıya indim. Selim hala kahvaltı yaparken "Selim hadi ama!" dediğimde çayından son bir yudum alarak masadan kalktı.

Herkesle vedalaştıktan sonra evden çıkarak hızla hastaneye vardığımızda asansöre bindik, asansör ineceğimiz kata dururken asansörden inerek odaya doğru yürümeye başladık. Milan kapının önünde bizi beklerken bir yandan da telefondan bir şeylerle uğraşıyordu. Milan geldiğimizi fark edip telefonu cebine atarken bize yaklaşıp "Barlas iyi herhangi bir sıkıntısı yok!" dediğinde içim rahatladı.

Selim bana dönerken "İstersen ilk ben girip ortamı yumuşatayım ne dersin?" dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım. Ne olursa olsundu artık kaybedecek bir tek Barlas kalmıştı onu da kaybetmeye dayanamazdım. Odaya doğru ilerlerken Milan kolumdan tutup "Emin misin?" diye sorduğumda kendimden emin bir şekilde kafamı salladım.

Selim ve Milan'ı arkamda bırakıp kapıya doğru geldiğimde kapıyı tıklatıp kolunu aşağıya indirdim. Barlas bıkkın bir sesle "Milan artık rahat bırak beni!" dediğinde gülümseyip kapıyı kapattım. Adımlarım yavaş ve bir o kadar istekliyken derin bir nefes alıp ilerlediğimde görüş açıma Barlas girdi.

Her zaman olduğu gibi saçları dağılmıştı kafasını camdan çevirip benim olduğum tarafa döndü. Gözlerimiz birbirine değdiği an gözlerini kapatıp tekrar cama döndüğünde ellerim gerginlikten yumruk oldu. Barlas'a bir adım daha atarken "Yaklaşma bana!" dediğinde durup ona dolu gözlerle baktım.

Barlas gözleri kapalı bir şekilde yutkunurken "Gerçek değilsin dimi ben hala narkozun etkisinde hayal görüyorum!" dediğinde görmese bile kafamı salladım. Barlas'ın eli yumruk olurken gözlerini açıp bana döndüğünde bana uzun uzun bakıp "Sen gerçek misin?" diye sorduğunda gözümden bir damla yaş düştü.

O hala varlığıma inanmazken hızlı adımlarla yanına gidip yumruk olan elini tutup dudağına sıcak bir öpücük kondurdum. Elini elimden çekerken beni kendinden uzaklaştırıp "Neden geldin?" diye sordu soğuk sesiyle. Sesinin soğukluğu beni ürpertirken "Korktum, sana bir şey olacak zannettim!" dediğimde öfkeyle gülüp "Şimdi mi geldim aklına? Bana bir şey oldu Tamay ama o zamanlarda yoktun bile, ufacık bir kurşundan ölmezdim de beni sen öldürdün be kadın!" dediğinde omuzlarım düştü.

Barlas hala acı çeker gibi bana bakarken zehir gibi bir sesle "Ben sana yar dedim sen benim yaram oldun be kadın!" dediğinde kalbime hançer saplandı. Barlas'ın dediği şey hala beynimde çınlarken nefesim boğazımda tıkandı.

Barlas'a derin derin bakarken onun için yara olduğumu duymazdan gelerek "Sen hep aklımdaydın ki Barlas!" dediğimde daha çok güldü. Başını cama çevirirken "O yüzden 2 yıldır ortadan kayboldun!" dediğinde gözümden yaşlar düştü. Barlas tekrar bana dönerken "Sil gözünün yaşlarını iyim ben gördün beni hadi nereden geliyorsan oraya git şimdi!" dediğinde "Barlas yapma!" dedim.

Barlas'ın kaşları çatılırken "Şu an seni görmek istemiyorum yaralarımı daha da kanatma!" dediğinde derin bir nefes alıp "Haklısın aslında benim gibi kötü bir insanı neden görmek isteyesin ki! Gideyim ben yaraların tekrar tekrar kanamasın!" dedim. Barlas'ın kaşları çatılırken "Rahatsız etmeyeyim ben seni!" diyerek odadan çıkıp boş bulduğum bir sandalyeye oturdum.

Benim çıkmamla Selim içeriye girerken Milan yanıma oturup "Biliyordun onun kırgın olduğunu!" dediğinde başımı ellerimin arasına alarak "Yarasın dedi Milan!" yâri değil artık yarası olmuştum.

Bazen bilmek bir şeyi değiştirmiyordu ama hissetmek o ayrı bir mevzuydu bütün dünyam başıma yıkılmış gibiydi...

Selim odadan bir süre sonra çıkarken Milan ile ayağa kalkıp ona yaklaştık. Selim bir nefes verip bize umutsuzca baktığında Milan'a dönüp "Hadi gidelim Milan!" dediğimde Selim kolumdan tutup "Nereye?" diye sordu.

Selim'e bakarken "Bu zamana kadar neredeysem oraya Selim! Nereden geliyorsan oraya git dedi bana!" dediğimde Selim başını sallayarak "Eve gidiyoruz, emir büyük yerden!" dediğinde kaşlarım çatıldı.

Az önce beni yanından kovan adam şimdide beni eve gönderiyordu olacak gibi değil!

Selim omuzları silkerken "Söyle ona beni evde beklesin zaten oradan geliyor bilmiyorum sanki dedi, çok sevgili kocan!" dediğinde ofladım. Kolumu Selim'in elinden kurtarıp asansöre doğru yürürken diğerleri de arkamdan geliyordu. Asansöre binip otoparka indiğimizde hızla arabaya binip eve gitmek için yola çıktık.

Eve gelip salona girdiğimizde Pera koşarak bana sarıldığında onu sıkıca kollarımın arasına aldım. Pera ile birlikte koltuğa otururken bana bakıp "Beni bılakıp gittin sandım!" dediğinde gülümseyerek "Seni hiç bırakır mıyım ben? Sadece biraz işlerim vardı onları hallediyordum." Dediğimde her şeyden habersiz gülümsedi.

Gözleri ışıl ışıl bana bakarken yüzüne düşen saçlarını kulağını arkasına atıp "Nasıl gidiyor bakalım okul alışabildin mi?" diye sordum. Pera oturduğu yerde bana dönerek "Okul çok güzel gidiyol bil ala bilaz yalamazlık yaptım ama daha yapmadım!" dediğinde kaşlarım çatıldı.

Ona uzun uzun bakıp gülümserken "Asel'den özür diledin mi bakalım?" diye sorduğumda şaşkınca bana bakıp "Sen Asel'i neleden tanıyolsun?" diye sordu. Hafif bir kahkaha atarken "Sen benim biriciğimsin seninle ilgili her şeyi bilirim ben!" dediğimde utandı.

Pera, parmaklarıyla oynarken "Evet özül diledim o da benden özül diledi balıştık!" dediğinde saçlarını severek "Aferin benim kızıma! Şimdi söyle bakalım ödevlerini yine başkalarına mı yaptırıyorsun?" diye sorduğumda bu sefer kızardı.

Pera oflarken "Kendim yapıyolum abla zaten Ballascığım da kızdı bana!" dediğinde gülerek "Haklı ama!" dediğimde suçunu kabul ederek başını salladı. Onu oturduğu yerden kaldırırken "Hadi bakalım derslerinin başına yeter sana bu kadar tatil!" dediğimde koşarak yukarıya çıktı.

Eylül gülümseyerek bana baktığında "Gelmenize çok sevindim Tamay Hanım!" dediğinde gülümseyerek teşekkür edip "Sizin bir süre daha burada kalmanızı istiyorum eğer imkân varsa tabi!" dediğimde memnuniyetle başını salladı. Sıra babama gelirken babam bana bakıp "Sonun çıkıp gelebildin Tamay!" dediğinde iç çektim.

Asil babama dönerek "Gitme kızın üstüne!" dediğinde başımı sallayarak "Yo! Üstüme gelebilir hiç sorun değil ne de olsa bu salonda olan hiç kimse o kadar da temiz değil! Dimi baba?" dediğimde sinirle baktı bana.

Ozan oflarken "Tamam uzatmanın alemi ne, baba iyi işte çıktı geldi uzatmayalım!" dediğinde başımı sallayarak "Bizim ailecek kapanmayan konularım var zaten abicim bunların kapanması lazım ki sağlıklı bir ilişkimiz olsun değil mi ama?" dedim.

Sahra konuşulacakları tahmin ettiği için "Asya, Pera'nın birkaç ihtiyacı var onları halleder misin?" diye sorduğunda kalkıp kağıda bir şeyler yazıp eline tutuşturdu. Asya yüzü asık bir şekilde çıkarken Eylül'de Pera'nın yanına çıktığında salonda biz bize kaldık.

Babam öne doğru eğilip dirseklerini bacaklarının üzerine koyarak "Ne bu nefret Tamay?" diye sorduğunda üzerimdeki hırkayı çıkarıp kenara koydum. Arkama yaslanırken "Benim kimseye nefretim yok baba benim kızdığım tek şey eskiden bu kadar kötü günler yaşamışken senin sadece oturup izlemen!" dediğinde o da arkasına yaslandı.

Babam ve aynı karakterdeydik ikimizde çok fevri olabiliyorduk. Babam bana garip bir şekilde bakarken "Bana Asmin deme demiştin hatırlıyor musun?" diye sorduğunda sadece başımı sallamakla yetindim. Babam büyük bir of çekerken "Sana Tamay demek çok zor sen benim için hala küçücük bir Asmin'sin!" dedi.

Babam gülerek baktığımda "O yüzden mi küçücük Asmin'i kötülüğün içinde bıraktın! Beni sen Tamay yaptın baba her şeyi unuturum ama küçük Asmin'in öldürülmesini izlemeni asla unutmam!" dedim.

Babam bana uzun uzun bakarken "Sadece sen mi bu şekilde büyüdün zannediyorsun Tamay, abilerinin de senden bir farkı yoktu!" dedi kendi haklı çıkarmak adına. Babama kırgın bir şekilde bakarken "Bu seni haklı çıkarmaz ki baba onlar en azından bir aile sıcaklığında yaşadı ya ben? Soğuk odalarda ağlaya ağlaya geçirdim o dönemi! Ben o yaşımda o soğuk odalara yine baba diye ağladım!" dediğimde dudaklarım titriyordu.

Babam abilerime bakarken "O konuda haklısın ama elimden bir şey gelmezdi kim bakacaktı sana Ayşe mi?" dediğinde kafamı salladım. Babam başını olumsuz anlamda sallarken "Hiçbir kadın başkasının çocuğuna bakmaz Tamay!" dediğinde kendimi göstererek "Ben baktım ama hem de el bebek gül bebek büyüttüm hastalıktan kurtarıp baktım pamuklara sardım ya! Asil'e de baktı ben mi yük olurdum ona?" dedim.

Babamın gözleri dolarken "Ayşe'ye hem Asil'i hem de seni emanet edemezdim Tamay neden anlamak istemiyorsun yapamazdım. Herkes sen değil ki!" dedi. Ozan parmaklarıyla oynarken "Annem ona da bakardı baba, Tamay bu konuda çok haklı!" dediğinde babamın pişmanlığı yüzüne yansıdı.

Evet, haklıydım çünkü beni emanet edeceği bir kadın vardı ama babam beni yurda vermeyi tercih etmişti. Sahi babamın, her şeyi bilip susan annemden ne farkı kalmıştı ki?

Babam iç çekerek bana bakarken "Haklısın galiba güzel kızım ben sana karşı baba olmayı başaramadım olmadı yani yapamadım hep bir bahane yarattım! Her kız çocuğun kahramanı babasıyken ben ne sana ne de Pera'ya baba olmayı becerebildim!" dediğinde gözümden bir damla yaş düştü.

Babam gözlerimin içine bakarken "Bu zamana kadar beceremedim ama imkanım varsa bu saatten sonra becermek sana, kızlarıma baba olmak istiyorum!" dediğinde gözümden bir damla daha düştü.

Eskiden hep babamın prensesi olmak isteyip olamamıştım ama artık bir fırsatım vardı ve artık yanımda babamı ve abilerimi görmek istiyordum hala kırgınlıklarım vardı umurumda değildi.

Tek ailem Barlas'tı ama şu an babam ve abilerim vardı, artık 5 yaşındaki Asmin değildim ki artık büyümüş ve kendime aile edinmiş bir Tamay'dım.

Oturduğum yerden kalkıp babama doğru ilerlerken yanına oturup sıkıca sarıldım ona. Babam beni kanatlarının altına alırken saçlarımı öpüp "Baban artık hep yanına güzel kızım!" dediğinde daha çok sarıldım ona.

Biz babamla sarılırken Sahra burnunu çektiği an ona döndüğümüzde salya sümük ağladığını gördük.

Selim ayağa kalkıp Sahra'nın yanına giderken "Yapmayın şöyle şeyler karım hamile üzülüyor!" dediğinde kıkırdadık.

Babamdan ayrılıp tekrar ayağa kalktığımda "Şu Pera meselesi ne peki baba? " diye sordum.

Babamın bütün kasları gerilirken Selim ise merakla bize bakıyordu.

Derin bir sessizlik oluşurken babam boğanın temizleyerek "Pera benim kızım değil bana emanet bir çocuk ama bu değil ki Pera benim yanımdan ayrılacak. O hep benim yanımda kalacak babasına en büyük sözüdür!" dedi.

Selim tam bir şey diyeceği sırada "Konu tartışmaya kapalı Pera benim kızım olmaya devam edecek ve..." bizi göstererek "Sizlerde onun abi ve ablaları olarak hayatınıza devam edeceksiniz o kadar!" dediğinde kimseden çıt çıkmadı.

Artık bazı şeyleri saklamaya mecburdum bu her ne olursa olsun hayatımıza bu şekilde devam etmeliydik.

Zamanı gelince her şey olması gerektiği gibi olurdu zaten ama şu anlık kabullenme vaktiydi.

Yerimde hareketlenirken Alex önüme geçip kollarını göğsünde bağlayarak "Sence de şu koca oğlanla benimde bir özre ihtiyacımız yok mu? Terk ettin lan bizi!" dediği sırada Adar'da yanımıza geldi.

Alex ve Adar'a bakarken bir kolumu Alex'e diğerini Adar'a sarıp "Siz benim biriciklerimsiniz gençler ben sizi terk etmem, beni affedersiniz değil mi?" dediğimde ikisi de dünden razıydı.

Aramızda küslük olmazdı bizim çünkü onlar beni hep affederdi.

Alex ile Adar kıkırdayıp bana sarılırken aynı anda "Delisin!" dediğinde bende kıkırdadım.

Milan bize ters ters bakıp yüzünü buruştururken "Bu ne böyle vıcık vıcık!" dediğinde hepimiz kahkaha attık.

Her şey yavaş yavaş yoluna girecekti elbet ama bazı şeyler zaman alacaktı ve bu zaman içerisinde de bize sabretmek düşüyordu.

Herkesle bir şekilde arayı düzeltmiştik geriye sadece Barlas kalıyordu ki en zoru oydu.

Belki de en zor görünen şey en kolayıdır bilinmez!

Bana fazla kırgındı görebiliyordum görmek bir yana artık daha çok hissetmiştim. Her şeyi düzeltmek benim elimdeydi ve bunu başaracaktım yeniden Barlas'ın güzel karısı olacaktım ve her şey eskisinden daha güzel olacaktı.

Alex ve Adar'dan ayrıldığımda Eylül merdivenlerden aşağıya indi. Bizi mutlu görürken gülümseyip "Bir şeyler düzeltmeniz ne kadar güzel." Dediğinde herkesin gözünün içi gülüyordu.

Eylül son basamağa geldiğinde "Benim ufak bir işim var bu yüzden çıkıyorum görüşmek üzere!" dediğinde kapıya yöneldi.

Ozan ayağa kalkarken "Bende kalkacağım bırakabilirim seni istersen, hem bu saatte taksi bulman zor olur!" dediğinde Eylül nazik bir şekilde başını salladı.

Ozan ile Eylül çıkarken Milan bize bakarak "Bunlarda var bir şey bak görürsünüz!" dediğinde kıkırdayıp omzuna vurdum.

BARLAS'DAN

Selimler gittikten sonra bir süre düşünüp Tamay ile daha sağlıklı bir iletişim kurabilmek için Eylül'e gelmesi adına mesaj attım. Aradan 1 saat geçtikten sonra kapı tıklanıp açıldığında Eylül elinde çiçeklerle içeriye girdi. Çiçekleri başucuma koyarken geçmiş olsun diyerek yanımdaki sandalyeye oturdu.

Doktor hala kıpırdamama izin vermezken "Kalkamıyorum kusura bakma!" dediğimde gülümseyerek "Hiç sorun değil!" dediğinde bende gülümsedim. Eylül çantasını kenara bırakıp bana döndüğünde "Başlayalım mı?" diye sorduğunda heyecanla başımı sallayarak "Onunla nasıl iletişime geçeceğimi bilmiyorum ikimizde zor zamanlardan geçtik sonuçta hem o şu an hala iyileşmiş değil!" dedim.

Eylül beni onaylarken "Evet haklısın, ikiniz içinde zor zamanlardı ve senin kırgınlıkların Tamay'ın ise büyük bir hastalığı var!" dediğinde başımı olumsuz anlamda sallayarak "Aslında fark ettim de kırgınlık değil de beni tekrar bırakacakmış gibi hissediyorum. Kırgınlık değil yani korku var içimde!" dediğimde başını sallayarak "Nerede kalmıştık hatırlıyor musun?" diye sorduğunda iç çekerek "Evet!" dedim.

Anlatmamı beklerken tekrar derin bir nefes alarak "Pera'yı ilk orda görmemin ardında babasıyla görüşüp onu yanıma almak istediğimi söylediğimde itiraz etse de bir süre sonra kabul etti." diyerek susup anımsamaya çalıştım. Kendimi ne kadar zorlasam da o günleri hatırlayamadım Eylül araya girerek "Pera ablasını ne kadar da çok benziyor değil mi?" diye sorduğunda başımı salladım.

Eylül gülümserken "Belki de Pera'nın yanında olması sana sadece Tamay'ı hatırlatıyordur!" dediğinde aklıma Pera ile yaptığımız şeyler geldi. Gözlerimi duvarken çekip Eylül'e baktığımda "Belki de Tamay'ın çocukken yapamadığı şeyleri ona yaptırmak ve Pera'ya sıcak bir ortam yaşatmak istedim!" dediğimde Eylül beni onayladı.

Eylül boğazını temizledikten sonra "Tamay'ın çocukluğunu biliyor musun?" diye sorduğunda başımı salladım. Tamay'ı araştırırken öğrenmiştim her şeyi çok kötü bir çocukluk geçirmiş bu da onda travmalar yaratmıştı. Eylül bildiklerimi derin bir şekilde anlatmamı isterken biraz kıpırdanıp ona döndüm.

Öğrendiğim şeyler yavaş yavaş aklıma gelirken "Hırçın bir çocukmuş bu yüzden hep ceza alırmış. O zaman yurdun müdürü biraz sinirli bir tipmiş ve Tamay'ı sürekli karanlık bir yere kapatır bir gece orada bırakırmış!" dediğimde Eylül yüzünü buruşturdu.

Oflayıp başımı geriye yasladığımda "Bir gün Tamay'ı çıkarmayı unutup 2 gün boyunca orada bırakmış onu bulduklarında susuzluktan ve açlıktan kendinde geçmiş. Yurdun hademesi o anları anlatırken bile hala korkuyla bahsediyordu beni en çok etkileyen şey ise bunları yaşarken sadece 5 yaşında olmasıydı!" dediğimde Eylül yutkundu.

Aslında Tamay'ın yaşadıkları o kadar kolay değilken Eylül bana bakıp "Pera'yı tanıdığında o da 5 yaşındaydı ve sen ona hayatının en güzel vakitlerini yaşattın!" dediğine başımı salladım. Eylül oturduğu yerde kıpırdayarak "Tamay'a kızgın değilsin Pera'yı neden bu kadar çok sevdiğini anlamış bulunuyoruz peki ne hissediyorsun?" diye sordu.

Kendimi ne hissediyorum diye düşünürken bulurken aniden "Birçok şeyi hissediyorum, Tamay'ı hastanede gördüğümde midemde yeniden kelebekler uçmaya başladı ve fark ettim ki gün içinde artık eskisi gibi kötü düşünmüyorum! Özlem hissediyorum saçlarını, sesini yani her şeyini özlediğimi hissediyorum!" dedim.

Eylül dediklerimden tatmin olurken "O zaman Barlas öfkeni, korkularını kenara bırak ve zamanın getireceği güzelliklere odaklan!" dediğinde onu anlamadım. Onu anlamadığı fark ederken "Evdeki herkes Tamay'ın gelişini sevinçle karşıladı hatta babasıyla arasındaki küslüğü bile bitirdi yani Tamay iyileşmeyi seçti. Sende iyileşmek istiyorsan bunu onunla birlikte yap olur mu?" dediğinde gülümsedim.

Bu zamana kadar yapmadığımız şeyi yapmamız lazımdı birbirimizin yaralarını birlikte sarmalıydık. Evet, kolay olmayacaktı bazı şeyleri unutmak ama yapmak zorundaydık artık birbirimize iyi gelmeliydik korkak gibi değil de cesaretli yaşamalıydık.

Eylül'e minnetle bakarken "Evet, haklısın onun için olan korkumu yine onunla birlikte yok etmeliyim! Benim ne kadar ona ihtiyacım varsa onunda bana bir o kadar ihtiyacı var." Dediğimde Eylül başını salladı.

Eylül kalkmak için ayaklanırken "Seansımız bitti eğer konuşmaya ihtiyacın varsa her zaman yanındayım!" dediğinde teşekkür ederek gidişini izledim. Kafamı tekrar yastığa koyduğumda içimin rahatlığıyla kapattım bu sefer gözlerimi, bu olay bana o kadar iyi gelmişti kendimi kuş gibi hafif hissediyordum. Eylül gelmeden önce vurulan ağrı kesici yeni yeni etkisini gösterirken mayışarak gözlerimi kapatıp uzun zamandır geçmediğim o rahat uykuyu çektim.

TAMAY'DAN

Herkes odasına çekilirken bende Barlas'ın bizim için hazırladığı odaya girerken içimde bir huzursuzluk vardı. Bu odaya onsuz girmek istememiştim bu odaya onunla o beni affettiğinde girmek istemiştim ama bazen istediğimiz hiçbir şey olmazdı.

Sırtımı yatağa yaslayarak yere oturduğumda zihnimde çınlayan 'Barlas'ı sırtından kim vurdu?' sesi bastırmadan düşünmeye başladım. Aklıma iki ihtimal geliyordu ya arkada adamları ya da bu evden biri haindi ve kendini çok iyi gizliyordu!

İlk ihtimali zihnimde canlandırırken eksilerini ve artılarını düşündüm. Aklımda bir artı eksi listesi yaparken bu seferde evde bir hain olduğuyla ilgili bir liste oluşturdum. Her iki ihtimalinde oluru varken zihnimin yorgunluğuyla yere uzandım.

Zihnimde sesler ve görüntüler cirit atarken delirdiğimi hissetmeye başladım. Yattığım yerden kalkıp ilaçlarımı ararken nefesimin kesildiğini ve zihnimin daha çok dolduğunu hissediyordum. Odadan çıkıp salona Milan'ın yanına indiğinde onu sertçe dürtüp uyanmasını sağladığımda Milan korkuyla ayağa kalktı.

Milan beni sakinleştirmeye çalışırken sesi kulağıma gelmiyordu zihnimde daha başka şeyler ses yaparken başım dönmeye başladı. Milan'ın bağırışıyla herkes salona gelirken etraf bulanıklaşmaya başlarken ağzımdan sadece "İlaçlar!" çıktı Milan ayağa kalkıp ilaçları ararken Selim beni alıp bahçeye çıkardı.

Derin derin nefesler alırken Milan elindeki ilaçları zorla ağzıma sokup yutmamı sağlarken gözlerim kendiliğinden kapanmaya başladı. En son hayal meyal Selim'in beni kucağına aldığı hissettiğimde bilincim tamamen kapandı.

****

Ne zamandır bu şekilde uyuduğumu bilmiyordum gerçi bu ilacı aldığımda ne kadar uyuduğumu hesap dahi edemiyordum. Saçlarımda hissettiğim parmaklar yavaş yavaş bilincimi açarken huysuzca yerimde kıpırdanıp saçlarımın okşandığı yöne döndüm.

Saçlarımdaki parmakların ardı sıra birçok öpücük hissederken tanıdık gelen parfüm kokusunu içime çektim. Gözlerimi yavaş yavaş açarken Barlas'ın siyaha dönük gözleriyle benim mavi gözlerim buluştu. Yerimden hızla kalkarken Barlas sakin olmam için hareketlerimi yumuşatıyordu.

Korkuyla kendimi geriye çekerken Barlas hareketlerime şaşırarak bakıyor ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Dudaklarım titrerken gözlerim dolmaya başladı ellerimi Barlas'a doğru uzatıp yüzünü tutarken "Gerçek misin, yoksa ben yine hayaller görmeye mi başladım?" dediğimde Barlas'ın omuzları düştü.

Hastanede yaşanan şey tekrar yaşanırken Barlas bu sefer elimi tutup öptüğünde "Bak gerçeğim!" dedi. Gözümden bir damla düşerken "Çıkmışsın hastaneden ama ne zaman? Ne zamandan beri uyuyorum ben?" diye sordum.

Barlas'ı uzun uzun incelediğimde kolunu hareket ettirmemesi için sabitlemişlerdi saçları her zaman olduğu dağınıktı ama özenli bir şekilde dağılmıştı. Yorgunlukta dolayı gözaltları morarmış ve fazlasıyla uykusuz görünüyordu. Hareketleri dikkatli ve yavaştı canı yanıyor ama yanmıyormuş gibi davranıyordu.

Barlas yatağa uzanıp yanına gitmem için yatağa iki kere vururken yavaş ve dikkatlice bir o kadar da şüpheyle yanına yaklaştım. Barlas beni sağlam kolunun altına alırken saçlarımı öpüp "Ne kadar uyuduğunun bir önemi yok benim için uyanman ve zihninin dinlenmiş olması önemli!" dediğinde ofladım.

Barlas kaşını kaldırıp bana bakarken burnumu çekerek "Geldiğini bile duymadım, artık o ilaçları istemiyorum!" dediğimde Barlas'a bakıp "Artık iyileşmek istiyorum!" dediğimde gözümden yaşlar süzüldü. Barlas saçlarıma öpücük kondurup gözümdeki yaşları silerken "İyileşeceksin hatta beraber iyileşeceğiz!" dediğine ona bakıp "Beni asla affetmeyeceksin değil mi?" diye sordum.

Barlas'ın kaçları çatılırken "Nereden çıktı şimdi bu?" diye sorduğunda burnumu çekerek "Hep kırgın bakacaksın değil mi bana?" diye sordum bu seferde. Barlas sorularıma şaşırırken "Sana öyle bakmıyorum!" dediğinde başımı sallayarak "Öyle bakıyorsun sen fark etmiyorsun sadece!" dediğimde içini çekti.

Parmakları saçımda oyalanırken "Zaman Tamay, emin ol zaman bize çok iyi gelecek! Sen tamamen iyileşeceksin benimde kalbim iyileşecek ama zamana ihtiyacımız var!" dediğinde onu onayladım. Ondan uzaklaşırken "Nasılsın? Acın, ağrın var mı?" diye sorduğumda başını olumsuz anlamda sallayarak "Gayet iyim!" diyerek ayağa kalkıp beni de kaldırdı.

Ne yaptığını anlamazken kapıya doğru ilerlemeye başladık "Nereye gidiyoruz?" diye sorduğumda gülerek bir şey demeden ilerledik. Olanlar bana hala hayal gibi gelirken gerçek olması için dualar ediyordum. Merdivenlerden inerken beni durdurup arkama geçtiğinde elindeki kumaşla gözlerimi tutup tekrar önüme geçtiğinde beni yavaşça aşağıya indirdi.

Son basamaktan sonra biraz daha ilerledikten sonra tekrar arkama geçerek gözlerimi açtığında herkes gülerek "Evine hoş geldin!" diye bağırdığında gözyaşlarımla gülmeye başladım. Herkes buradaydı, herkes çok mutluydu ve herkesin keyfi yerindeydi bütün ailem beni yargılamadan gelişimi sevinçle karşılamıştı bu durum beni mutlu etmişti.

Artık ait olduğum yerdeydim artık ailemin yanındaydım ve ailemde sorgusuz sualsiz benim yanımdaydı. Bu karşılama beni mutlu ederken Barlas tek kolunu belime sararak "Evine ve evime hoş geldin güzelim!" dediğinde dönüp ona sıkıca sarıldım. Barlas'ın kulağına yaklaşarak "Hiçbir ilaç bu kadar iyi gelmedi bana." Dediğimde saçlarımı öpüp "İyileştireceğim seni merak etme!" dediğinde benden ayrıldı.

Diğerlerinin yanına gidip hepsine teker teker sarılırken en çok Ozan ve Asil'e sarılıp hasret giderdim. Adar elindeki pastayla gelirken "Mumları üflerken dilek tutmayı unutma sakın!" diye uyardığında gülerek dilek tutup üfledim.

Ailem hep benimle olsun!

Barlas bana gülerek baktığında Sahra'nın uzattığı pasta dilimini alıp Barlas'a doğru ilerledim. Barlas'ın gülüşü yüzüne daha çok yayılırken "Ne o bana pasta mı yedireceksin?" diye sorduğunda başımı salladım.

Barlas kahkaha atarken "Bunu düğünümüzde yapmamızı tercih ederdim!" dediğinde duraksadım. Kaşlarım çatılırken "Sen..." dediğimde gülerek "Evet duydum senin sitemleri!" dediğinde ağzına bir parça pasta soktum.

Barlas elimdeki çatalı alıp pastadan bir parça koparıp bana uzatırken "Merak etme güzelim hayalin olan her şeyi gerçekleştireceğim!" dediğinde gülerek uzattığı pastayı yedim. Milan arkadan garip garip sesler çıkartırken "Bugünlerde herkes bir vıcık vıcık!" dediğinde Alex gülerek "Onun yok ya kıskanıyor!" dediğinde Milan Alex'e ters ters baktı.

Barlas'a alayla bakarken "Aman hiçbir şey istemiyorum sonra orayı da mahvederler ne me lazım!" dediğimde Barlas gülerek "Haklısın, bizde bir uğursuzluk var da işte!" dediğinde kıkırdadım. Hep beraber salondaki yerlerimizi alırken Ozan'a dönüp "Pera nerede?" diye sorduğumda sırıtarak "Evde, cezalı!" dediğinde anlamayarak kaşlarımı çattım.

Ozan kıkırdayıp babama bakarken babam sabır çekerek "Öyle olması gerekiyordu uzatmayın!" dediğinde Asil ile Ozan kahkaha atmaya başladı. Selim kolumu dürterken "Barut Bey Pera'nın Mert'i öptüğünü öğrenmiş!" dediğinde "Mert kim?" diye sorduğumda Asil gülmekten karnını tutmaya başladı.

Ben hala bir şeyleri anlamazken Sahra gülerek "Sınıflarında bir çocukmuş!" dediğinde bende gülmeye başladım. Babam sinirli sinirli bakarken "Benim kızlarım neden böyle?" diye kendini sorgularken gülüşüm derinleşti.

Alex, keyifli keyifli babama bakarken "Barut Amca yeni damat adayın hayırlı olsun!" dediğinde babam Alex'e ters ters bakıyordu. Biz gülüşlerimizi bastırırken babam hala sinirli sinirli "Ne çekiyorum Allah'ım ben, biri zorla nikah masasına oturur diğeri pat diye çocuğu öper La Havle!" dediğinde gür bir kahkaha attım.

Babam bana ters ters bakar "Gül sen gül!" dediğinde susmaya çalışıyordum. Babam, Ozan ile Asil'e dönerek "Sizde abi olacaksınız dimi!" dediğinde azar sırası onlara gelmişti. Ozan teslim olur gibi ellerini kaldırdığına "Bizim tek suçumuz modern bir abi olmak!" dediğinde babam arkasındaki yastığı Ozan'a fırlatıp "Sıçarım senin modernliğine çocuk ben seni hiç modern yetiştirmedim!" dediğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

Sahra, Selim'e masum masum bakarken "Bizim kızımız bir çocuğu öpse ne yaparsın?" diye sorduğunda Selim iç çekerek "Sorma bana öyle şeyler Sahra, çok ciddiyim!" dediğinde alttan alta sinirlendiği belli oluyordu.

Sahra ters ters Selim'e bakarken "Çık mağarandan artık Selim!" dediğinde Selim Sahra'ya bakarak "Kusura bakma Sahracığım ama ben bunun kadar modern olamıyorum mağaramda gayet mutluyum!" dedi.

Ben onların didişmelerini keyifle izlerken Barlas'ta beni hüzünle izliyor ve aklımdan geçenleri hissediyordu. Barlas'a döndüğümde ne soracağımı anlayarak "Yapma bunu ne kendine ne bana ne de bize!" dediğinde başımı sallayarak sustum.

Selim'e gülerek baktığımda "Selim, kızın mı olsun istersin oğlun mu?" diye sorduğumda bana uzun uzun bakıp "Nereden çıktı şimdi bu hem sağlıklı olsun yeter!" dedi. Bu konunun yanımda açılmasını istemiyorlardı bunu çok iyi anlayabiliyordum ama acının üzerine gitmeden acımı nasıl dindirecektim ki?

Bu şekilde zaman ilerlerken sürekli titreyen telefonla huzursuz olurken hava alma bahanesiyle bahçeye çıktım. Telefonumun ekranına baktığımda konunun önemli olduğu anlayıp aramaya geri döndüm. Uzun bir telefon konuşması yaparken gözlerim her zaman salonda oturan Asya'nın üzerindeydi.

Telefonda aldığım her bilgi işime gelirken telefonu kapatıp tekrar salona girdiğimde uzun uzun Asya'ya baktım. Asya bakışlarımdan rahatsız olurken "Bir şey mi oldu?" diye sorduğunda başımı sallayarak "Hayır, sadece bir şey sormak istiyorum!" dedim.

Asya merakla yerinde kıpırdanırken "Poligonları çok seviyormuşsun hatta iyi atıcı olduğunu duydum doğru mu?" diye sorduğumda gerildi. Eli ayağı birbirine girerken "Sen nereden biliyorsun bunu?" diye sorduğunda gülerek "Sen beni tanımadığın için bu tepkiler normal!" dediğimde tehlikeli sularda yüzdüğünü anlamıştı.

Selim merakla bana bakıp "Nereden çıktı şimdi bu?" diye sorduğunda omuzlarımı silkerek "Hiç sadece birden aklıma geldi!" dedim. Asya ise ne yapmaya çalıştığımı gayet iyi anlamıştı ki bana tehlikeli gözlerle bakıyordu.

Aramızdaki gerilirim artarken ayağa kalkıp "Benim başım ağrımaya başladı kusura bakmazsanız biraz dinlenmek istiyorum!" dediğimde herkesle vedalaşıp yukarıya çıktım. Kapattığım kapı tekrara açılıp kapanırken aynadan Asya'nın yansımasına baktığımda bana öfke ve kinle bakıyordu.

Asya'ya dönüp gülümseyerek "Bir şey mi oldu?" diye sorma sırası bana gelmiş hatta sinir bozucu bir gülüşle yüzüne bakıyordum.

Asya gerilip sinirlenirken "Sen beni mi araştırıyorsun?" diye sordu. Derin bir nefes alarak "Hayır, seni neden araştırayım ki kimsin ki sen?" dediğimde rahatlamış bir şekilde gülerek "Doğru, kimim ki ben!" diyerek çıkmak için arkasını döndü.

Asya kapıdan çıkmak için hamlede bulunurken "Sen ki Murat Yetkin'in biricik yeğeni, Yusuf Yetkin'in tehlikeli kızı Selvi Yetkin'sin kimsin ki sen değil mi?" dediğimde elleri titremeye başladı.

Bana doğru dönerken "Sen..." dediğinde gülerek "Evet, bende Tamay şu tehlikenin ta kendisi olan baban bu şekilde anlatıyordu beni sana değil mi?" dediğimde bacakları titremeye başladı.

Adımlarımı Asya'ya doğru atarken "Bu evden gitmen için tam 1 saatin var aksi taktirde abiciğin ve kuzeninle aynı sonu paylaşırsın!" dediğimde tam önünde durdum.

Asya hala şaşkın şaşkın bana bakarken "Onlar bile kim olduğumu anlamazken bu kadar kısa sürede kim olduğumu bulman gözlerimi yaşarttı!" dediğinde sadece gülümsedim. Asya'da uzaklaşırken "Son 55 dakikan Asya... Şey pardon Selvi!" dediğimde odadan sinirle çıkıp gitti.

Onun için güzel bir uğurlama düşünürken aradan yarım saat geçerken kapının önü araba ile dolmaya başladı. Haber erken uçmuştu!

Bu durum keyfimi daha da yerine getirirken kendimden emin bir şekilde aşağıya inip cam kenarından olacakları izlemeye başladım. Murat ve Yusuf hararetli bir şekilde konuşurken aynı hararet Barlas'ta da vardı.

Ortam iyice gerilirken sahnenin bana geldiğini hissederek bahçeye çıkıp kalabalığı yararak Murat ve Yusuf'un önünde durdum. Barlas fısıltıyla küfürler savururken benim omuzlarım dik bir şekilde "Uzun zaman oldu beyler!" dedim alayla. İkisinin de gözünden kıvılcımlar çıkarken sırıtarak "Gecenin bu vakti hoş geldine gelmediniz herhalde!" dediğimde hala yüzüme nefretle bakıyorlardı.

Yusuf bir adım atarken dik dik ona bakarak "İyileşmişsin Yusuf gerçi biraz topallıyorsun!" dediğimde yüzünü buruşturdu. Yusuf'a yaklaşıp kulağına uzanarak "Merak etme sakın, kızın diğerleriyle aynı kaderi yaşamayacak sadece canı yanacak o kadar!" dediğimde geri çekilerek yüz ifadesini izlemeye başladım.

Endişeyle etrafına bakarken bahçe kapısından eli omzunda Asya çıktığında endişesi daha da katlandı. Asya elindeki kan ile babasına bakıp "Baba!.." diyerek kollarına yığıldığında gülümseyerek "Eeee şey sadece kocamın canını acıtmıştı!" dediğimde herkes fazlasıyla şaşkındı.

Barlas, Selim'e sinirle bakarken Yusuf kızının arabaya bindirilişi izleyerek "Bu iş burada bitmedi Tamay, ya sen beni bitireceksin ya da ben seni bu dünya ikimize fazla!" dedi. Yusuf elindeki bastonla uzaklaşırken "Bunu bana diyen bilmem kaçıncı kişisin! Hangi çiçekten hoşlanırsın mezarına o çiçekle geleyim ya da çelenkte olur far etmez?" dediğimde keyifle kahkaha attım.

Yusuflar bahçeden uzaklaşırken Milan bana bakarak "Hissetmiştim bu kızda bir bokluk olduğunu!" dedi. Barlas hala Selim'e sinirle bakarken "Çok iyi araştırdın dimi!" dediğinde Selim babamı göstererek "Beraber araştırdık!" dediğinde ofladım. Babamın da canı sıkılırken "Etraf kahpe dolmuş!" dediğinde sırıtarak "Kahpe demeyelim de dikkatsizlik diyelim!" dediğimde yavaşça eve girdim.

Barlas hala Selim ile tartışırken sıkılarak "Ay, yeter!" diye bağırdığımda ikisi de susup bana baktı. Milan koltuğa otururken "Ulan hadi onun ne bok olduğunu anlarımda o kızı omzundan kim vurdu ayrıca sen Barlas'ı onun vurduğunu nereden anladın?" diye sorduğunda kollarımı göğsümde birleştirip Milan'a ters ters baktım.

Milan'da bana garip garip baktığını gördüğümde "Şu ilaçları aldığım geceyi hatırladın mı?" diye sorduğumda başını salladı. O geceyi az çok hatırlarken parmağımı Milan'a uzattığımda "Ev konum olarak arkadan birinin vurmasına izin vermiyor yani arkaya kimseyi yerleştiremezler ayrıca kurşunun geliş açısı uzak değil ev içinde! Uzaklığı unutuyorsun Milan, burada önemli olan nokta uzaklık ve konum!" dediğimde herkesin ağzı bir karış açıldı.

Milan'ın kafası karışık bana bakarken "Bunun ilaçlarla ne alakası var?" diye sorduğunda kaşlarımı çatarak "O gece bunu düşünüyordum!" dediğimde sinirlendiğimi anladı. Adar ensesini ovuştururken "Peki onun olduğunu nereden anladın?" diye sorduğunda iç çekerek "Evdeki herkesi tanıyoruz ya Adar tek yabancı Asya! Her zaman ilk farklı olana odaklanır insan!" dedim.

Alex, araya girerken "O gün evde Eylül'de vardı ama onun olmayacağı ne malumdu?" diye sorduğunda duraksadım. Selim duraksamamı keyifle izlerken "Evet Tamay Hanım, sizi dinliyoruz?" dediğinde ofladım. Eylül merdivenlerden inerken "Galiba görevi tamamladım ha ne dersin?" dediğinde kahkaha attım.

Barlas bana inanamayarak bakarken "Yok artık Tamay ciddi misin?" diye sorduğunda başımı sallayarak "Evet!" dedim. Babam hayretler içerisinde bizi izlerken "Devlet kurumlarına da el attın öyle mi?" diye sorduğunda başımı sallayarak "Evet!" dedim. Sahra kıkırdarken "Bunların hepsini o ilaçları kullanırken mi yaptın?" diye sorduğumda yine başımı salladım.

Alex, kollarını yukarıya kaldırarak "Kimlerle kumar oynuyoruz biz!" dediğinde bu sefer kahkaha attım. Ozan sert sert bana bakarken "Dökül!" dediğinde kıkırdayarak Eylül'ü gösterdiğimde "Hatırlamadın cidden onu çocukluk aşkın! Hani şu beni yurtta sürekli kontrole gelirken görüp gülümsediğin kız!" dediğimde Ozan nefes almayı unutmuştu.

Ozan, sinirle ayağa kalkarken "Sen nereden biliyorsun lan benim seni kontrole geldiğimi?" diye sorduğunda Selim omzuna dokunup "Ulan kadın devlete adamlarını sokmuş şundaki zeka hangimizde var?" dediğinde keyifle sırıttım.

Babam devam etmemi beklerken "Ay tamam devam ediyorum! Eylül abilerini arıyordu, bende zaten o kızın o kız olduğunu sonradan anladım!" dediğimde Ozan'a imayla baktım. Ozan gözlerini kıstığında "Bende ona yardım etmek istedim tamamen insani olarak yani!" dedim.

Barlas tepemde dikilirken başını sallayarak "Kesin insanidir Tamay!" dediğinde masumca başımı salladım. Kimse buna inanmazken Eylül gülümseyerek "Buna ben bile inanmadım Tamay! Ayrıca abinin bana aşık olduğunu nereden çıkardın?" diye sordu.

Ozan'ın gözü sinirden seğirirken "Nereden olacak ayol cüzdanında taşıdığı fotoğraftan!" dediğimde herkes Ozan'a baktı. Ozan'ın elleri belindeyken "Sen benim cüzdanımdaki şeyi nereden biliyorsun?" diye sorduğunda "Asil vurulup hastanede kalırken birazcık karıştırmış olabilirim!" dediğimde birazcık ifadesini parmaklarımla göstermiştim Ozan ise burnundan soluyordu.

Ozan kaşlarını çatmış bana bakarken "Ulan!" dediğinde babama bakarak "Babaaaaa!" dediğimde babam bizi tanımıyormuş gibi davranıyordu. Selim araya girerek "En heyecanlı yerinde Acun gibi reklama vermeyin be!" dediğinde bir taraftan da çekirdek çitliyordu.

Alex, şaşkınca Selim'e bakarken "Ne ara aldın onu eline lan?" derken Adar başını olumsuz anlamda sallayarak "Mahalle karısı gibi mübarek!" dedi. Selim kabukları onlara fırlatırken "Bir susun be! Sen anlat yengem!" dediğinde gülerek "Nerede kalmıştım?" diye sorduğumda Eylül kıkırdayarak "Abinin bana aşık olduğunu söyledin!" dedi.

Selim Sahra'nın omzunu dürterken "Bak bak nasıl da hoşuna gitmiş oysaki o kısım sadece ara bilgiydi en son insaniyetinden bahsediyorduk!" dediğinde Eylül utanmıştı. Ozan keskin gözlerle Selim'e baktığında omuz silkerek "Neyse işte kısacası ben Eylül'ün abisini bulacaktım o da bana yardım edecekti ki o da dünden razı bana yardım etti bu kadar!" dedim.

Asil başını sallarken "Vay amına koyayım ne dümenler dönüyormuş da haberimiz yokmuş!" dedi. Babam sakallarını kaşırken "Buldun mu abisini?" diye sorduğunda sinsice gülümseyerek "Kim bilir!" dediğimde Eylül iç çekerek "Yine ne istiyorsun?" diye sordu. Eylül'e mutlulukla bakarken "Hiçbir şey istemiyorum sadece emin olmaya çalışıyorum!" dedim.

Aslında abisini değil ama abilerini bulmuştum ama bir süre daha bu bilgi sadece bana kalsa fena olmazdı. Her şey fazlasıyla ortaya çıkmış gibiydi geriye sadece alacağım intikamlar ve akıtmam gereken kanlar kalmıştı ve biliyordum ki her şey zamanla hallolacaktı.

Sahra'nın aklına bir şey gelirken "Peki Asya'yı kim vurdu? Bunu söylemedin Tamay!" dediğinde oflayarak Eylül'ü gösterdim. Herkesten oha nidaları yükselirken Ozan sinirle Eylül'e baktığında "Sen bununla çok takılma!" dedi.

Milan rahat bir konuma gelirken "Nasılda uyarıyor sevdiceğini!" dediğinde Ozan yavaşça Milan'a dönüp baktığında Milan ellerini yukarıya kaldırdı. Alex abisine sırıtarak bakarken "Hayırdır deli Milan?" diyerek göz kırptığında Milan sırıtıp "O gözünü alır münasip bir yerine dikerim abim!" dediğinde Alex susmayı tercih etti.

Bu sefer Milan'a sırıtarak bakarken Milan göz devirerek "Öldürecek gibi bakıyor!" dediğinde sırıtışım kahkahaya döndü. Akşam bu şekilde gırgır şamatayla geçerken babam ayaklanıp "Geç oldu kalkalım artık!" dediğinde Ozan ve Asil'de ayaklandı.

Herkes evlerine dağılırken biz bize kaldık Selim'in bir gözü uyku haline geçerken Sahra ayaklanıp "Bize müsaade, iyi geceler!" diyerek Selim ile yukarıya çıktı. Barlas ile koltukta otururken birden ayaklanıp beni de kaldırdığında "Hadi bizde yatalım artık!" diyerek beni merdivenlere sürüklemeye başladı.

Nihayet odaya girdiğimizde Barlas üzerindeki gömleği yavaşça çıkartıp yatağa yığılırken yandaki boşluğa vurarak "Senin uykun gelmedi herhalde!" diyerek sırıttı. Yatağa oturup Barlas'a kuşku ile bakarken "Tek mi yatsan? Ters bir şey olur kolun acır sonra!" dediğimde kaşların çatmış bana bakıyordu.

Barlas'ın bakışları giderek sinirlilik haline dönerken "Tamam, bir şey demedim!" diyerek yanına uzandım. Barlas oflayıp bana bakarken "2 yıl yeterince ayrı yattık bence!" dediğinde ters ters ona bakıp "Seni düşünende kabahat zaten!" dediğimde sırttı. Kolumu başımın altına alıp doğrularak Barlas'a döndüğümde "Çok mu özledin beni?" diye sorduğumda ciddi olup olmadığıma baktı.

Barlas sorduğum sorunun ciddiliğini kavrarken "Hasretim diyorum sana sen diyorsun ki özledin mi beni? Özlemeyi geçti artık bu olay!" dediğinde burukça gülümsedim. Barlas saçlarımla oynarken bende onu izleyerek hasret gidermeye çalışıyordum. Barlas sinsice gülerek eğildiğinde dudaklarımı uzun uzun öpüp anlını anlımla birleştirirken "2 yılın hasretini gidersek ya!" dediğinde göz devirip "Yaralısın, iyileş bakarız!" dediğimde yüzü düştü.

Barlas hala bir umut bana bakarken "Hiç boşuna öyle bakma bana iyileş sonra!" dediğimde oflayarak yerine uzandı. Kolumu Barlas'a sarıp yanağını öptüğümde "İyi geceler kara oğlan!" diyerek gözlerimi yumdum.

Bir süre hareketsiz dururken Barlas'ın düzenlenen nefesiyle uyuduğunu anlayarak yataktan kalktım. Barlas'ı son kez kontrol ederek üzerime onun hırkasını giyerek önce odadan çıktım daha sonra ise evden çıktım. Soğuk hava ürpermeme neden olurken hızla arabaya binip yola koyuldum.

Yollar bomboşken varacağım yere hızlı bir şekilde varıp mezarlıktan içeriye girdim. Sarya'nın minik mezarını bulup mermerin üzerine otururken mezar taşını öperek "Ben geldim annem!" dediğimde gözlerim doldu. Üşümüş toprağını avuçlarımın arasına alarak "Uzun zamandır gelemedim meleğim anne biraz hasta oldu ama iyileşmek üzere ve seni artık yalnız bırakmayacak!" dediğimde gözümden bir damla yaş düştü.

Hem Sarya'nın mezarındaki otları temizleyip hem de onunla sohbet ederken arkadan bir ses geldi. İlk başta kedi köpektir diye arkamı dönmezken bu sefer arkamda birinin varlığını hissetmemle arkaya dönmeye çalıştığımda biri omzumu tutup buna engel oldu.

Omzumu tutan kişinin kim olduğunu merak ederken "Kimsin sen?" diye sorduğumda kıkırdayarak "Bunu ilerleyen zamanlarda zaten öğreneceksin Tamay!" dediğinde sesi tanıdık geliyor ama çıkartamıyordum.

Elime aldığım toprağı sıkarken "Zamanını sikiyim senin!" dediğimde gür bir kahkaha attı. Omzumdaki eli daire çizerken "Sen ki düne kadar ünlü bir peyzaj mimarı olan Tamay Arslan ne ara bu kadar zalim ve katil olabildin? Gerçi sen hep katildin ki! Neden şaşırıyorsam!" dediğinde sinir bütün vücudumu ele almaya başlamıştı.

Omzumdaki eli giderek sertleştiğinde "Kendini hazırla Tamay, bu sefer savaşacağın kişiyi sen yetiştirdin yani demem o ki kendine karşı yine kendin savaşacaksın başarılar dilerim!" diyerek elini çekip hızla uzaklaştı.

Sonunda beklediğim gün gelmiş hain ortaya çıkmıştı ve bana meydan okumuştu. Bu durum beni mutlu ederken keyfim yerine gelmiş ve kendimi fazlasıyla rahat hissetmiştim. Asıl savaş ilerleyen zamanlarda çıkacaktı ve bu savaşın kazananı kim olur bilinmezdi.

İşte meydan, işte ben ve savaş başlasın...

BÖLÜM SONU...

Yeni bölümle sizinle tekrardan buluşmak beni çok mutlu etti.

Umarım zevkle okuduğunuz bir bölüm olmuştur.

Beğendiyseniz yıldız atmayı, yorum yapmayı ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın.

Loading...
0%