@zehranurr
|
İnsanın gerçek gücü sıçrayışta değil, sarsılmaz duruşundadır ve bende şimdiye kadar dik duruşumdan hiçbir zaman ödün vermedim. Ayaklarım her zaman yere sağlam bastı, başım hep dikti. Bugün korktuğumu belli edersem bunca zaman gösterdiğim dik duruş yerle bir olurdu. Bu adam kimin nesiydi bilmiyorum ama benim duruşumu yıkamazdı buna izin vermezdim. İçimdeki korkuyu kenara bırakarak kendim olmaya çalıştım. Oturduğum sandalyede dikleşerek kuruyan dudaklarımı ıslattım. Yüzüme yerleştirdiğim gülümsemeyle "Hoş bulmak çok isterdim bayım ama şuan ki durum buna müsait değil maalesef!" kimse sevmezdi iğneleyici konuşmalarımı ben hariç. Adam müstehzi bir gülüş attıktan sonra "Kusura bakma güzelim şu anlık böyle olması gerekiyordu ama söz telafi edeceğim!" yüzümdeki mimikler gerilirken adam gülerek ekledi "Hadi ama Tamay kızma seni buraya çaya kahveye getirtmedim ben konuşacağım, sen dinleyeceksin ve seni tekrar aldırdığım yere bırakacağım hepsi bu." Ellerim istemsizce yumruk olurken dişlerimi sıkmıştım. Kendimi biraz öne eğerek "Ben senin güzelin değilim ağzını topla bu bir diğer meseleye gelirsek değil çayını kahveni dünyada bir bardak su verecek tek kişi kalsan o suyu bile içmem ben. Senin diyeceklerini duymak dahi istemiyorum şimdi beni aldırdığın yere bıraktır bir daha da karşılaşmayalım." diyerek kendimi geri çektim. Yüzümde hissettiğim baskıyla beni kendine çekmişti. Parmakları yüzümü delecek gibiydi buda haliyle canımı acıtmıştı. Dişlerini sıkarak "Bu başkaldırış bana sökmez Tamay benimle konuşurken kelimelerine dikkat et!" dediğinde yüzümü sertçe bıraktı bu da kafamın yana savrulmasına neden oldu. Bu adamın susmaya niyeti yok gibiydi "Bunu bir tanışma gibi düşünme Tamay zamanı geldiğinde seninle bol bol görüşeceğiz. Ben seni buraya o güne kadar kendini hazırla demek için getirttim. Seninle çok eğleneceğiz haddinden fazla hem de sadece o güne kadar bu dik duruşunuz bozma çünkü bu halin daha güzel!" Diyerek gidişini dinledim. Arkasından "İsmini bahşetmedin. Ne o! dünkü adamın gibi kendini mi gizliyorsun?" diye bağırdığımda yine müstehzi bir gülüş attı. Bu adam sürekli alay eder gibi gülüyordu. Dalga geçiyordu resmen benimle! Bir adım daha attı "İsmimi öğrenmene çok az kaldı Tamay sadece o vakti bekle." Dediğinde onunla birlikte biri daha yürümeye başladı kesin dünkü adamdı bu. Bu adamların benden ne istediğini çok merak ediyordum ama zamanı geldiğinde zaten öğrenecektim. Ben bunları düşünürken ellerim gevşemişti galiba gitme vaktiydi. Kolumdan biri tutarak beni ayağa kaldırdı yürümeye başladık. Kapıdan dışarı çıktığımızda soğuk hava yüzüme tokat gibi çarpmıştı halbuki sabah hava mis gibiydi. Biraz daha ilerleyince kolumdan tutan adama "Bu akşam kocaman dolunay vardı ne oldu ona?" diye sorduğumda adam gülerek "O dolunayın üstünü bulutlar kapladı artık gördüğün dolunay yok!" dediğinde sesi sertti belli ki bunun için eğitilmişti kötü adam ve yaverleri. Arabaya bindiğimizde ellerim hala bağlıydı önümü göremiyordum ama artık korkmuyordum. İlk baştaki uzun yolculuk şimdi çok kısa gelmişti. Marketin otoparkına geldiğimizde ellerim çözülmüştü gözlerim açılmıştı yanımdaki adamların yüzünü beynime iyice kazıdım elbet bir gün gene karşılaşacaktık. Arabadan indim yüzümü gözümü düzelttikten sonra arkama bakmadan yürüdüm. Her adımda bir kez daha sövdüm kaderime. Ben daha birçok şeyi atlatamıyorken bir de bu çıktı başıma. Markete girdim dalgın dalgın reyonları gezerken kulağımın dibinde biri ıslık çalmıştı. Arkama dönüp sövecekken diyeceklerimi yuttum ama karşımda da Baran Bey'i ve Meriç Bey'i görmeyi beklemiyordum. Onlar bana gülerken ben hala şaşkındım kendime gelip gülerken arkadan 'Abi' diye seslenen biri daha gelmişti. Baran Bey'e çok benziyordu büyük bir ihtimal Sahra Hanım'ın asansörde konuştuğu kardeşi buydu. Onlar aralarında konuştuktan sonra tekrar bana döndüler kız elini uzatarak "Kusura bakmayın ben Begüm. Bu ikisinin kız kardeşiyim." Deyip gülümsediğinde bende elimi uzattım aynı naziklikle "Tamay bende tanıştığıma memnun oldum." Diyerek elini sıktım. Baran Bey bana bakıp "Bugün fazla yorulmuş gibisin sabahtan beri sana sesleniyoruz." Dediğinde sesinde hafif kızgınlık vardı. Gülerek "Bugün o harabeyi gördükten sonra devrim döndü ondandır." Dediğimde aynı anda 'O kadar mı kötü? ' demişlerdi. Onlara uzun uzun anlatacak gücüm yoktu bu yüzden kafa salladım. Baran Bey kafasını sallayarak "Neyse yarın uzun uzadıya konuşacağız zaten ne yapmamız gerektiğini." Diyerek Meriç Bey'e baktı o da onayladığına göre bir problem kalmamıştı. Meriç Bey biraz durduktan sonra "Sahile ineceğiz Tamay sende gel kafanı dağıtırsın." Dediğinde kardeşi heyecanla kafasını sallamıştı "Çok güzel olur. Hem daha iyi tanışırız ne dersin?" diye sorduğunda biraz düşündüm. Onlar abi kardeş eğlenecekti hem de beynim haddinden fazla doluydu oraya gidip onların keyfini kaçıramazdım. Ben düşüncelere dalarken gözlerimin önünde bir elin sallanmasıyla irkildim Baran Bey cevap bekler gibi suratıma bakıyordu. Yüzüme yerleştirdiğim gülüşle kafamı salladım "Çok isterdim ama eve gitmem gerekiyor." Dediğimde Begüm'ün yüzü düşmüştü "Ailen eve geciktiğinde kızıyor mu?" diye sormuştu meraklı sesiyle. İçimdeki acıyı yüzüme yansıtmadan gülümsedim "Geciktiğim için kızacak bir ailem yok maalesef!" dediğimde herkesin yüzü düşmüştü. Baran Bey sorup sormama arasında kaldığı o soruyu sordu sonunda "Öldüler mi yoksa?" kafamı belli belirsiz salladım "Bilmiyorum düşünmek için hiç vaktim olmadı!" dediğimde herkes şok olmuştu. Marketin ortasında birçok duyguyu bir arada yaşadı garibanlar. Bu değişik ortamın havasını Begüm'ün çalan telefonu bozdu Begüm telefonla konuşurken bende 'İyi akşamlar' diyerek uzaklaştım. Aldıklarımı kasadan geçirip ödemesini yaptım marketten çıkıp otoparka ilerledim arabamın kilidini açtım ve elimdekileri yerleştirdim. Boş otoparka baktığımda içim bir kez daha ürperdi arabaya binip evin yolunu tuttum. Eve geldiğim gibi üzerimi değiştirip elimi yüzümü yıkadım aldıklarımı yerleştirdikten sonra koltuğa oturdum. Evin sessiz oluşu bir kez daha yalnızlığımı vurdu yüzüme. İçimde ki yarımlık dolmayacaktı elbet ama alışmıştım. İçim kan ağlaya ağlaya alıştırılmıştım ben yalnızlığa. Küçükken korktuğumda sarılacak kimsem olmadığında, gece üstümü örtüp saçlarımı öpecek kimsem olmadığında alışmıştım bu acıya. Gözümden düşen tek damlayı silip ayağa kalktım o insanlar için dökmeyecektim inci tanelerimi. Mutfağa gidip kendime bir kahve yaptım masaya oturup çalışmaya başladım. Ancak çalışarak unutuyordum acılarımı. Saate bakmak için kafamı kaldırırken ezan okunduğunu duydum. Sabah olmak üzereydi ve ezan sesine karışan kuş sesleri huzur veriyordu. Ayağa kalkıp camı açtım hava serin ve kapalıydı ama yüzüme vuran soğuk hava çok iyi gelmişti. Kalkıp mutfağa gittim gece boyu hiç uyumamıştım önce kahve yaptım kendime kahvemi içerken de giyeceklerimi hazırladım. Fincanı mutfağa bırakıp duşa girdim soğuk su tenimden akarken kendime gelmeye çalışıyordum. Dün olanlar ağır gelmişti belki de İzmir yaramamıştı bana. Daha fazla bunları düşünmek istemiyordum ama elimde de değildi içinde bulunduğum durum çok boktandı. Dünden beri soğuk yiyordum bu yüzden hızla banyodan çıkıp üzerimi giyindim saçlarımı taradıktan sonra kendi hallerine bırakmıştım. Odadan çıkıp tekrardan mutfağa geçtim kahvaltımı hazırladım. Sonra oturdum mutfak masasına, nasıl kendimi bu kadar kaybettiğimi düşündüm. Tek başımaydım ama masa o kadar kalabalıktı ki kendimi bile duyamaz olmuştum. Kendime çeki düzen vermeliydim eskisi gibi olmalıydım bu olanla beni yıldırmamalıydı. İştahım kaçtığı için masayı toplayıp odaya geçtim hazırlanıp evden çıktım. Asansördeyken İmre'den gelen maillere bakıyordum anlaşılan bugün çok işimiz vardı program fazla yoğundu. Asansörden inip arabaya doğru gittim bugün bir değişiklik yapıp İmre'yi alıp birkaç işi dışarıda halledecektik İmre evinin konumu attıktan sonra yola koyuldum. İmre'nin evinin önüne geldiğimde beklemeye başladım çok geçmeden İmre kapıda belirdi. İmre her zamanki gibi neşe saçıyordu gülerek gızla arabaya bindi. Hafif tedirgin çıkan sesiyle "Günaydın, çok bekletmedim değil mi?" diye sorarken bende arabayı çalıştırdım "Sana da günaydın İmrecim ama bende yeni gelmiştim tam zamanında indin." Derken gülüyordum. Arabayı sahil kenarında küçük bir kafenin önüne çekmiştim ve içeriye girip denize en yakın yere oturduk. İmre kahvaltı yaparken ben her zamanki gibi kahve içiyordum yeme içme faslını geçtikten sonra çalışmaya başladık. Ben beşinci kahvemi içerken İmre şaşkınca bana bakıyordu sonunda "Çok kahve içmediğiniz mi Tamay Hanım çarpmasın?" dediğinde sesinde tedirginlik vardı. Kafamı hayır anlamında sallarken "Benim bünye alışık İmre bir şey olmaz." dedim. İmre'yle biraz daha çalışıp kalktık arabaya bindiğimizde İmre'nin telefonu çaldı. Arayan kimdi bilmiyorum ama endişelenmişti 'Tamam, hemen geliyoruz!' dediğinde arayan kişiyi az çok anlamıştım. İmre bana dönüp "Baran Bey acil bizi bekliyormuş." Dediğinde kafamı salladım hızımı biraz daha arttırdım. Şirkete geldiğimizde arabayı park edip hızla asansöre yöneldik. Asansöre bindiğimizde başım hafif hafif ağarmaya başlamıştı uykusuzluğum yeni yeni gün yüzüne çıkıyordu. Çantamdan çıkardığım ağrı kesiciyi bir çırpıda içtim. Asansör durduğunda indik Baran Bey tam karşımızda bizi bekliyordu. Baran Bey'e yaklaştığımızda sinirli gibiydi bir sorun olduğu belliydi. Tam Baran Bey'in önünde durduğumuzda İmre'ye bakıp gitmesini işaret etti elimdekileri İmre'ye verdiğimde o gitmişti. Bana dönüp "Takip et beni!" dedi, dediğini yapıp arkasından gittim. Odasının önüne geldiğimizde içeriye girmem için işaret etti. İçeriye girdiğimde hiç görmediğim bir yüzle karşılaştım. Baran Bey kapıyı kapatıp yanıma geldi oturmam için beni yönlendirirken benim gözlerim adama takılı kalmıştı. Daha fazla adama bakmadan koltuğa oturdum Baran Bey de tam karşıma oturmuştu. Ben endişelenirken gözüm bir Baran Bey'e bir de diğer adama gidip geliyordu. Oluşan bu gergin havayı bozmak için "Baran Bey ters giden bir şey mi oldu?" dediğimde Baran Bey gözlerini ellerinden çekip bana baktı. Biraz daha bekleyip sakallarını kaşıdı üzerindeki siniri atmaya çalışıyordu belli. Daha sonra konuyu geçiştirmeye çalışarak "Tamay, dedem Araf." Deyip karşıda duran adamı gösterdi. Araf Bey'le birbirimize bakarak kafamızı sallayarak gülümsedik. Sinirler gergindi ve kimseden çıt çıkmıyordu aniden açılan kapıyla irkildim. Gelen Meriç Bey ve Ateş Bey'di ayağa kalkmama fırsat olmadan Ateş Bey ve Meriç Bey oturmuştu büyük bir ihtimal o sinirle beni görmemişlerdi. Kimse konuşmuyordu ve benim deli gibi başım ağarmaya başlamıştı. Baran Bey sonunda kendini dizginleyip boğazını temizleyerek konuşmaya başladı "Dün gidip gördüğün yer var ya unut orayı o proje iptal oldu!" dediğinde devrim döndü ben oranın projesini adam edebilmek için gecemi gündüzüme kattım saçmalıktı bu. Baran Bey'e dönerek "Size bunu ta o zaman söylemiştim yol yakınken vazgeçin diye! Ben bu projeyi adam edebilmek için sabahlara kadar çalışırken aklınız neredeydi Baran Bey!" dedim kelimeler ağzımdan hesap sorar gibi çıkarken. Baran Bey tüm siniriyle bana bakarken bakışlarımı kaçırmadım Baran Bey ağzını açıp kapatırken Araf Bey söze girerek "Öyle olması gerekiyormuş ki şimdi haberin olmuş Küçük Hanım! Ayrıca bunun hesabını sormak sana düşmedi patronun ne diyorsa ona itaat et!" dediğinde tek kaşım havalandı. Araf Bey'e kısa bir bakış atarak "Benim emeğimi elinizin tersiyle itemezsiniz sizin karşınızda yeni yetme yok!" dediğimde kaşlarını çattı. Saçmalıktı hem de başlı başına benim emeklerim bilmediğim bir sebeple heba olurken bana hesap sormak bile düşmüyordu. Meriç Bey öne eğilerek "Bak Tamay vaktini harcadın emek verdin haklısın ama bu ailevi bir mesele bu yüzden projeye devam edemeyiz." Bu açıklama beni daha da germişti. Ben sinirle kahkaha atarken ayağa kalktığım sırada "Ailevi meseleler!" dedim üzerine basa basa. Cama doğru yürüyerek camı açtım başımın ağrısına sinirim de eklenirken başım dönmeye gözlerim kararmaya başladı. Ben derin derin nefes alıp sakinleşmeye çalışırken herkes bana bakıyordu kapı çalıp İmre içeriye girerken bana seslendi. İmre'ye döndüğümde bana bakarak "Bugün üzerinde çalıştığımız projenin sahibi arayıp projeyi iptal etti." derken sesinde tedirginlik vardı. Sinirle ona bakarak "Bana bilmediğim bir şey söyle İmre mesela neymiş bu kadar önemli sıkıntı!" diye bağırdığımda İmre ürkmüş sesiyle "Yeri Begüm Hanım'ın eski nişanlısı satın aldığı için Baran Bey'de projeyi iptal etmiş karşı taraf bu şekilde söyledi." Dediğinde sabır çektim. İmre'ye çıkmasını söyleyerek Baran Bey'e döndüm ve dişlerimi sıkarak "Keşke özel hayatınızı işlerinize karıştırmasaydınız Baran Bey, keşke biraz profesyonel düşünebilseydiniz!" dediğimde adama meydan okumuştum resmen. Baran Bey sinirle ayağa kalkarken Meriç Bey'de kalktı Baran Bey parmağını sallayarak "Kardeşimi üzmüş o herifin çöpünü bile atmam ben! Haddini aşıyorsun Tamay, benim deli tarafıma denk gelme ikimizin de canı sıkılmasın!" dediğinde ortam daha da geriliyordu. Ne ben geri adım atıyordum ne de Baran Bey. Baran Bey'in salladığı parmağa bakıp gülümseyerek parmağını tuttum ve "Bana parmak sallayamazsınız! Gerçi sallasanız da korkutamazsınız! Ha unutmadan sizin canınız sıkılır benimki değil, ayrıca deli tarafınız bir okyanus olsaydı ben orayı yüzerek geçerdim emin olabilirsiniz!" diyerek kollarımı önümde birleştirdim. Baran Bey'in arkasında duran Araf Bey'e bakmak için kafamı eğdiğimde "Ben kimseye itaat etmem Araf Bey! Beni üstten konuşarak susturamazsınız!" diyerek herkese meydan okudum. Ben dünkü bebe değildim sonuçta benimde bir geçmişim geride bıraktıklarım vardı kimse benimle bu şekilde konuşmadı konuşamaz da! Cebimdeki telefonu çıkarıp İmre'ye projeleri getirmesi için mesaj attım. Aradan çok zaman geçmeden İmre kapıyı çalıp içeri girdi elindeki kağıtları bana verip tekrar çıktı. Herkes bana dönerek ne yapmak istediğimi çözmeye çalışıyordu. Elimdeki kağıtlara son kez göz gezdirip bir çırpıda parçalamaya başladım. Meriç Bey şaşkınlıkla bana bakarken ben sinirle Baran Bey'e bakıyordum. Bütün kağıtlar biterken kağıtların üzerine basarak kapıya yöneldim ağzımı bile açmamıştım. Biliyordum ki ağzımı açsam hiçbir şey değişmeyecekti emeklerim geri gelmeyecekti. Kapının önene gelerek kolu tuttum dönen başım daha da dönüyordu. Boşluktaymışım gibi hissediyordum ama bırakmadım kendimi. Kapının kolunu aşağıya indirip kapıyı açtım. Bütün çalışanlar merakla odaya bakıp kendi aralarında konuşuyordu. Bir adım daha atarken gözlerimin önü karardı bedenim boşluğa giderken sadece endişe dolu sesler kulağıma geliyordu sonrası koca bir karanlık ve boşluktu. Yeni bir bölümle daha karşınızdayım. Umarım bölümü beğenerek okumuşsunuzdur. Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. |
0% |