@zehranurr
|
Aramızda böylesi bir dostluk olduğunun farkına varmamam tuhaf değil mi? O dostluk elimden kayıp kaybolmaya başlayıncaya dek, benim için ne kadar değerli olduğunu bilemedim. Karşımda bütün ciddiyetle oturan o adama bütün ciddiyetimle bakmaya devam ediyordum. Dirseklerimi sandalyeye sabitleyip ellerimi iki yana açarak "Neden geldin Fernando?" diye sorduğumda dudağının kenarı yukarıya doğru kıvrıldı. Dirseklerini benimki gibi sabitleyip parmaklarını birbirine kenetlerken "İadeyiziyaret diyerek başlayabilirim söze bence!" dediğinde köşeye sıkıştığını çok net anlamıştım. Fernando tek parmağını bana uzatarak "Ve sen bir şey anlamış olmalısın bakışlarından anladım!" dediğinde başımı ağır ağır salladım. Fernando'nun gülüşü derinleşirken iç çekerek ona baktığımda "Tekrar başın sağ olsun!" dedim. Fernando'nun bakışları koyulaşırken "Aynı şeyi sana söyleyemiyorum Tamay!" Onun bu dediğine kıkırdarken "Neden öyle diyorsun?" diye sorduğumda gülüşü soldu. Odanın içi bir süre sessizleşirken Fernando'nun nefes alış verişi hızlanarak "Onu çok iyi eğitmişsin Tamay ama anlamadığım şey şu nasıl oldu da o bunu fark etti?" Omuzlarımı kaldırıp indirdiğimde "Sorunun cevabı sorduğun soruda zaten Fernando, ne diye bana bunu soruyorsun?" dediğimde burun kemiğini sıktı. Fernando fazla gergindi bu her türlü anlaşılıyordu. Gergindi ama neden gergindi onu çözememiştim. Sırtını geriye yaslanıp bacağını baçağının üzerine atarken parmaklarını tekrar kenetleyerek "Bak Tamay yardıma ihtiyacım var ve bana yardım edebilecek tek kişi sensin!" Bende arkama yaslanıp rahat bir pozisyon alarak "Bunu istemen beni çok şaşırttı çünkü birkaç hafta öncesinde kızını öldürmüştüm yani süreç biraz garip açıkcası!" Fernando gür bir kahkaha atarken "Süreç garip mi? Kendi geçirdiğin süreçler çok normal değil Tamay!" dediğinde iç çekerek "O önemli değil çokta işime yaramıyordu beladan başka bir şey olmadı bana!" Ağzım açık onu dinlerken "Sen nasıl bir insan oldun böyle?" dediğimde tiksinerek bana bakıp "Bana bunu sen mi söylüyorsun? Yaptıklarını burada tek tek döktürtme bana sakın!" dediğinde göz devirdim. Fernando bana ben ona bakarken "Ben hanımefendi bir kadınım bir kere!" dediğimde yüzü şekilden şekle girip "Tabi canım sen onu benim külahıma anlat!" dediğimde saçımı geriye atıp çenemi dikleştirdim. Fernando bana ters ters bakıp sabır çekerken "Bana yardım edecek misin? Vaktimi boşa harcama benim!" Başımı ağır ağır sallarken "Ne yapmamı istiyorsun?" Çenesini sol eline yaslarken "Çok zor bir şey istemiyorum yarın akşam Ordu'dan Batum'a gitmesi gereken bir teslimat var ve bu teslimatı önlemek isteyen insanlarda var..." Onu durdurup "Yarın akşam Ünye limanında buluşalım devamına gerek yok gerisini bana bırak!" dediğimde dudağının kenarı yukarıya kıvrıldı. Rahatlamışbir şekilde ayağa kalkarken "Nasıl yapıyorsun bunu?" diye sorduğunda omzumu silkerek "Neyi nasıl yapıyorum?" diye soruya soruyla karşılık verdim. Elleri cebine giderken "İşlerden bu kadar uzak durup nasıl her işte parmağın olabiliyor?" Yüzümde bir gülüş peyda olurken "Ben zaten hep buydum Fernando bende değişen hiçbir şey yok!" Söylediklerim kaşlarını çatarken "Sendeki hep buysa bende ki şey ne peki?" Gülüşüm büyürken "Sendeki olan her şey benim Fernando ne bir eksik ne de bir fazla!" Onun yüzü düşerken "Egonla dağları bile delersin sen!" dediğinde sesinin tonundan sinirlendiğini anlayabiliyordum. Arkama yaslanıp kollarımı birbirine sararken "Ego zaten beni ben yapan şey Fernando!" Kendini ve beni göstererek "İkimiz de aynıyız ama!" Başımı sağa sola ağır ağır sallarken "Sen sokak çocuğusun ben ise gökdelen çocuğuyum! Sen sokaklara hükmederken ben hep yukardakilere hükmediyordum aramızda ki fark bu." Oturduğum yerden kalkıp onun önünde dururken "Bak Fernando ben olmazsam sen, sen olmazsan da ben olmama ama ikimizinde öncelikleri çok farklı." elimi kalbinin üzerine koyduğumda "Biliyorum ki burda hala kardeşin gibi gördüğün bir ben var unutma aynısı bende de var!" diyerek kalbinin üzerine iki kere vurarak uzaklaştım. Fernando'nun gözlerinde ki ince parıldamayı gördüğümde gülümseyerek "Gitmen gerekiyor, Milan beni öldürebileceğini düşünüyor!" dediğimde kahkaha atarak "Deli velet!" diyerek arkasına bakmadan odadan çıkıp gitti. Onun bu haline gülüp kalktığım yere oturarak saatimin bitmesini beklerken dışarıdan Milan'ın sesini duymamla gülerek "Geldi bizim deli velet!" diyerek ayaklanıp kapıya yönlendim. Milan beni görür gözmez oturmaktan vazgeçip yanıma yöneldiğinde "Erken çıktın ne oldu?" diye sorduğunda omuz silkerek "Bu aylık bu kadardı." diyerek kapıya yöneldiğimde o da arkamdan yavaş adımlarla beni takip etmeye başladı. Arabanın yanına geldiğimizde kilidin açılmasıyla hızla arabaya binip koltuğa yerleştim. Milan'ın arabayı çalıştırmasıyla yola çıktığımızda arka koltuktaki poşeti alıp içini karıştırmaya başladım. Milan yolculuk sırasında sürekli birşeyler yediğimi bildiği için birçok atıştırmalık ve içecek almıştı. Almış olduğu sandviçleri ve ayranları alıp poşeti tekrar arkaya koyduğumda önce Milan'ın sandviçi ve ayranı açıp ona verdim daha sonra da benimkileri açıp yemeye başladım. Hem yemeğimi yiyip hemde yarın akşam nasıl Ordu'da kalacağımı düşünüp plan kurmaya başladığım sırada aklıma gelen şeyle gülümsemeye başladım. Milan bana ters ters bakıp göz kırparak "Hayırdır, yine ne şeytanlık düşünüyorsun?" diye sorduğunda omzumu silkerek "Şeytanlık ve ben aynı kefede bile değiliz!" dediğimde kahkaha atmıştı. Milan'ın gülüş sesi yavaşça kesilirken "Ulan cehenneme gitsen diz çöker hoş geldin derler sana hala aynı kefede değiliz diyorsun!" dediğinde bu sefer ben kahkaha attım. Milan kafasını sağa solla sallayıp sabır çekerek tekrar yola devam ederken bende zamanı gelince hain planımı devreye sokmak için vakit bekledim. Yol boyu birçok kez zaman kaybettirmek amacıyla mola verdirip Milan'ı sinir ederken günün ilk ışıklarıyla Ordu'ya giriş yapmadan Milan benzin almak için benzin istasyonuna girdi. Acil bir şekilde lavaboya girdiğinde bende hızlıca arabanın kaputunu açıp fan kayışını gevşeterek kaputu kapatıp yine arabaya bindim. Benzini alıp ücreti ödeyerek istasyondan çıkıp biraz yol aldığımızda aracın hararet çubuğu ağır ağır yükselirken içten içe gülmeye başladım. Zaman biraz daha ilerlerken Milan'ın kolunu dürterek "Milan ben acıktım." dediğimde dudaklarımı büzüp ona bakmaya başladım. Milan içten bir küfür savururken "Ulan ne mide var sende yola çıktığımızdan beri yiyorsun!" dediğinde ona ters ters bakıp "Sen bana şişkosun mu demeye çalışıyorsun?" dediğim. Milan kırmızı ışıkta durup bana bakarken "Ben öyle bir şey demeye çalışmadım!" dediğinde kafamı cama çevirip "Anladım ben seni, sen bana obezsin yiyip yiyip doymuyorsun demeye çalışıyorsun!" dedim. Milan bana şaşkın şaşkın bakarken "Ulan ben öyle bir şey demedim!" dediğinde omzumu sikerek "Açım ben banane!" dediğimde küfürler savurup en yapın restoranın önünde durdu. Arabadan inip restoranta girdiğimizde günün ilk öğünü olan kahvaltıyı söylerken benim keyfim fazlasıyla yerindeydi. Milan kara kara düşünürken gülümseyerek ona bakıp "Karadeniz'de gemilerin mi battı?" diye sorduğumda iç çekerek "Gemiler batmadı ama kocan beni perperişan edicek!" kıkırdamıştım. Barlas yol boyu bizi arayıp yol durumunu kontrol ediyor arada bir Milan'ı sık boğaz edip deliyor ediyordu. Buna rağmen Milan sabırlı bir şekilde karı kocayı idare etmeye çalışıp aynı anda yola odaklanmaya çalışıyordu. Kahvaltımız gelirken arkama yaslanıp Milan'a bakarak "Eminim ki eve gittiğimizde ilk işin öküz gibi uyumak olacak değil mi?" diye sordum. Milan kızarmış gözlerini bana dikerken "Emin ol uyanmamayı tercih ederim o derece!" dediğinde gülerek ona yanıt verdim. O da hakkıydı... Güzelce kahvaltımızı yapıp kalktığımızda öğle vaktini devirmiş bir şekilde tekrar yola koyulduk. Yol boyu arabada gariplikler olurken Ünye yolunda arabadan dumanlar çıkmaya başlamıştı. Milan arabayı kenara çekip ne olduğunu anlamaya çalışırken birden sinirle bağırıp "Ulan araba hararet yapmış ya!" diyerek arabadan indi. Milan'ın arkasından bende inerken o kaputu açık oluşan yoğun dumanı dışarıya verdi. Ben Milan'ın ne yapmaya çalıştığını anlamazken içinden derin bir nefes verdim. Milan sinirle tekere tekme atıp "Sizin yapacağınız işe sokayım ben!" diye söylenerek cebindeki telefonu çıkarıp çekici çağırdı. Milan sinirle kaldırım kenarına oturmuş söylendiği sırada keyiften dört köşe olmuş bir şekilde Barlas'ı arayarak durumu söyledim. Bir yandan Barlas'ın söylenmeleri bir yandan Milan'ın sinirli hali hiç çekilmez bir hal aldığında Milan'a dönerek "Sen arabayla ilgilen bende dinlenmek için bir otele gideyim olmaz mı?" diye sorduğumda kafasını sallamakla yetindi. Bir süre taksinin gelmesini beklerken Milan yanıma gelerek "Sen oda ssayısını ikiye çıkar benden gelip biraz dinleneceğim!" dediğinde gülümseyerek başımı salladım. Sonunda gelen taksiye binip Milan'a seslenerek "Ben sana konum atarım." dediğimde baş parmağını kaldırmakla yetindi. Taksiciye internetten bulduğum bir otelin isminisöylerken taksicide fırsat kaymetmeden otele doğru sürdü. Kısaa bir süre sonra otele geldiğimizde taksinin ücretini ödeyerek taksiden inip otele girerek resepsiyondan iki tane tek gecelik oda kaydı yaptırdım. Milan'a otelin konumu atıp odası hakkında bilgi verdiğim sırada yanıma yaklaşın birinin varlığını hissettim. Kafamı telefondan kaldırmadan göz ucuyla gelene baktığımda boğazını temizleyip dikkatimi çekmeye çalıştığında hafiften kafamı ona çevirdim. Adam etrafı kolaçan ederek eğilerek "Tamay Hanım sizinle görüşmek isteyen biri var." dediğinde kafamı baktığı yöne çevirip başımı salladığımda adam yanımdan usulca uzaklaştı. Elimdeki telefonu cebime sorakarak lobiye ilerleyip İhtiyar'ın karşısına oturarak "Beni mi takip ediyorsun sen?" diye sorduğumda başını iki yana sallayarak "Bazı duyumlar aldım doğruluğunu sorgulamak için geldim sadece!" dedi. Tek kaşım havalanırken "Ne duyumu?" diye sorduğumda gerilen kaslarıyla "Fernando'ya yardım edecekmişsin galiba!" dediğinde kahkaha atarak "Ben ona mı yardım edecekmişim senin kuşlar galiba sağır duymaz uydurur konumunda!" dedim. İhtiyar hal ve hareketlerimi ölçüp tartarken "Bende öyle düşünmüştüm tersi olamazdı zaten değil mi?" dediğinde ağır ağır başımı sallamakla yetindim. İhtiyar oturduğu yerden kalkarken bastonundan aldığı yardımla yanımdan geçtiği sırada omzuma dokunarak "Sana ihanet eden birine yardım etmemem en iyisiydi zaten!" diyerek geçip gitti. Bir süre oturduğum yerde kalırken bu herifin neden sürekli gölgesi üzerimizde olduğunu düşünmeye başladım. Oturduğum yerden kalkıp odaya çıkarken otelde ki başka çıkışlara bakmayı ihmal etmiyordum. En sonunda odaya çıkıp yatağa oturduğumda Fernando'yu durumdan haberdar ettim. Güneş batmış akşam karanlığı olmuşken Milan'a arabayı yaptırıp gelmişti. O biraz dinlendikten sonra beraber otelin restorantına inerek akşam yemeğimizi yemeye başladık. Hem Milan'a takılıp hem de yemeğimi yerken telefona düşen bildirim sesiyle dikkatimi telefona çektim. Mesajı açtığımda Fernando akşam saat sekizde beni limanda beklediğini söylerek dikkatli olmamı tembihlemişti. Telefonu kenara bırakıp yeniden yemeğe odaklandığımda Milan çoktan yemeğini yiyip benim bitirmemi bekliyordu. Bende hızlı bir şekilde yemeğimi yiyerek "Hadi biraz daha dinlenelim ki yarına bomba gibi yaylada olalım." dedim. Milan şükür çektiği sırada kalkıp biraz daha dinlenmek için odamıza gittik. Saat sekize yaklaşırken hızla hazırlanıp dikkat çekmeden otelin personel kapısından çıkıp bir taksi aramaya başladım. Caddeye doğru gittiğimde gelen ilk taksiyi durdurup binerek limana doğru ilerledik. Taksici limana geldiğimizi söylediğinde ücreti ödeyerek indiğimde hangi yöne gitmem gerektiğini düşünmeye başladım. Öylece yolun ortasında dikilmişken sonunda limandan içeriye girip yönümü sağa çevirerek yürümeye başladım. Biraz daha ilerlediğim esnada ilerden gelen ıslık sesiyle gülümseyerek adımlarımı hızlandırdım. Fernando'yu yanına geldiğimde gururla omuzlarını dikleştirip "Milan'dan gizli iş yapmazdın nasıl onsuz buraya geldin?" diye sordu. Omuzlarımı silkerken "Hala ondan gizli iş yapmıyorum değil mi Milan?" diye bağırdığımda Milan bir kenardan çıkıp kendini gösterdi. Fernando'nun gözleri büyürken "Siz ikiniz nasıl bir ikilisiniz böyle?" diye sorduğunda Milan bana ters ters bakıyordu. Konuyu dağıtmak adına ellerimi yukarıya kaldırdığımda "Üçümüzde bir arada olduğumuza göre gelelim asıl konumuza" diyerek Fernando'yu göstererek "Gemiyi yükledin mi?" diye sordum. Fernando başını sallarken "Her şeyi hallettim sadece güvenle gitmeler kaldı o kısımda sana emanet!" dedi. Fernando'ya gıcık bir gülüş sergilerken "İyi o zaman şu andan ititbaren burada hiçbir adamını görmek istemiyorum hepsini gönder. Bu alanda sen, ben ve Milan kalacağız!" dediğimde garip bir şekilde bana bakıyordu. Kendimi tamamen ona döndürdüğümde "Adamlarının içerisinde hain olabilir buna emin olamam ayrıca belkide şu an bir İhtiyar'a çoktan haber uçmuştur!" dediğimde Milan ellerini beline koyarak "İhtiyar ne alaka?" diye sordu. Fernando iç çekerken "Benim fikrimce o adam bizi ortadan kaldırmayı planlıyor!" dediğinde parmağımla Fernando'yu göstererek başımı saladım. Milan bize göz devirirken "Siz eskiden de böyleydiniz nefret ediyorum bu halinizden. Ne zamana aynı fikirde olsanız başımız belaya giriyor!" dediğinde hepimiz gülümsemiştik. Fernando dediğimi yapıp bütün adamlarını kovarken ortam fazlasıyla sessizleşmişti. Hepimiz birbirimize bakarken yaklaşan araba sesiyle ortamdaki sessizlik bozurken kıyıya yaklaşan gemide aydınlık olan ortamı iyice aydınlaştırmıştı. Milan kulağıma eğilirken "Ne planladın seni yine?" diye sorduğunda bende onun gibi yaparak "Biraz işimiz var Milan sadece ekip takviyesi yaptım." dedim. Fernando bizi izlerken içeriye doluşan bir yığın insanla kendimi öne atarak "Gemide ki yükleri boştıp diğer gemiye yükleyin! Ne kadar hızlı olursanız eve o kadar hızlı gidersiniz haberiniz olsun." dedim. Milan ve Fernando'ya döndüğümde ikiside bana anlamayan gözlerle bakarken olayı açıklamak boynumun borcu oldu. Ellerimi belime yerleştirip ayağımı yere vurarak "O gemiyle gidilmesi tehlikeliydi çünkü arkandan kim iş çeviriyorsa geminin modeline, rengine hatta içindeki tuvaletin sayısına kadar her şeyin bilgisini vermiştir. Malları benim gemimle benim bilgim dahilinde götüreceksiniz merak etmeyin hiçbir şekilde sahil güvenliğin dikkatini çekmez ama sizde uslu durun!" Arkamdan çıkan gür sesle o yöne döndüğümde "Temel amca!" diye bağırdığımda yüzünü buruşturup "Siçalar emucenun ağzina!" dediğinde gülümseyerek bizimkilere bakıp kısık bir sesle "Biraz huysuz kusuruna bakmayın." diyerek önüme döndüm. Temel amca sert ifadesiyle bana bakarken "Ulan pokun kizi gelup elumu öpmiyece misun?" dediğinde hızlı adımlarla yanına gidip elini öptüm. Hala devam eden hoşnutsuz yüzüyle bana bakarken Milanlar yanımız gelidiğinde Milan tek kaşını kaldırıp bana bakarak "Temel Bey Amca yıllardır bizim teslimatlarımızı yapıyor hani sen aileni tanımıyordun?" diye sordu. Yalancı bir gülüş yüzümde peyda olurken "Tesadüf!" dediğimde Temel amca garip bir kahkaha atarken "Buban çibi üş kağutçu olmayi nasul başardun ha böyle anlamadum ki!" dediğinde o fark etmeden göz devirdim. Milan kısık gözlerle bana bakarken "Yazıklar olsun sana ben senin arkadaşın, sırdaşındım benden de gizledin öyle mi?" dediğinde başımı sallayarak "Ama Milan vallaha tesadüftü!" dediğimde gülerek "Ahmak kız seni!" dedi. Temel amca boğazını temizleyerek "Gelelum bizum para işune!" dediğinde gözlerimi büyüterek "Benden de mi para alıcaksın yani!" dedim. Temel amca başını sallarken "Sağa akraba indurumi uyguladum 100 bin dolar yeterdur." dediğinde gözlerim daha da büyüdü. Temel amca gayet kendinden emin bir şekilde dururken "Hani akraba indirimi herkese 75'den gidiyorsun bana neden 100!" dedim. Temel amca kahkaha atarken "Bizum oralarda böyledur akraba indurumu beğenmedun mi?" dediğinde başımı sallayarak "50'de anlaşalım amca bu böyle olmaz!" dedim. Amcam başını sallarken "Ula her şeye zam celiy 100 dedum mi 100 zorlamayasun daha da çıkarum!" dediğinde gelen arabadan çantayı getirmeleri için birini çağırdım. Çocuk elindeki çantayı bana verip giderken bende çantayı açıp içerisinden 50 bin dolar çıkarıp amcanın eline saydığımda "Geri kalanı iş bittikten sonra amcacım!" dedim. Temel amca bana ters ters bakarken "Bubana sövsem buban benum abum ana sövsem bize yakuşmaz!" dediğinde gülerek "Anlaştık o zaman." diyerek çantayı Milan'a uzattım. Temel amcayla Fernando gemiye doğru ilerlerken Milan yanıma gelerek "Sen nereden buldun bu parayı?" diye sorduğunda ellerimi göğsümde birleştirerek "Fernando'dan arakladım!" dediğimde kahkaha atmaya başladı. Herkes bize bakarken dirseğimi Milan'ın karnına geçirerek "Öküz gibi böğürmesene be salak herif!" diye azar çekerken Milan'da kendini durdurmaya çalıştı. Her şey biterken Fernando ve Temel amca yanımıza gelerek "Biz hazırız birazdan yola çıkacağız. Tamay her şey için teşekkür ederim yıllar sonra yine arkamı topladın." dediğinde omzunu sıkarak "Ne demek eski dostum her zaman bir şey olursa haber ver." dediğimde kafasını sallayarak gemiye ilerlediler. Temel amcanın arkasından "Yaylada görüşürüz Temel amca!" diye elimi sallayarak bağırdığımda Temel amca bana bakıp "Sen oraya cidiysen celmiyrum ben oraya!" dediğinde yüzüm düştü. Temel amca yüzümün halini görüp kahkahayı basınca "Şaka ettum delu kiz şaka ettum!" dediğinde yine gülümseyerek onlara el salladım. Gemi çok beklemeden denizin üzerinde ağır ağır süzülürken Milan'a dönerek "Neyse kısa günün karı diyelim bence!" dediğimde başını sallayarak "Bencede paramız cebimizde kaldı hatta fazladan paramız kaldı." dedi. Yüzümün aniden şekli değişirken "Fernando öğrendiği an 250 bin dolar götümüzde patlar haberin olsun o zaman da zinhar doğruyu söylemek yok paso inkar et!" dediğimde ikimizde gülmeye başladık. Milan koluma girerek "Hadi otele gidip dinlenelim yarın yaklaşık 3 saatlik mükemmel bir yolculuğumuz var." diyerek beni arabaya sürüklemeye başladı. Arabaya biner binmez hem beni azarlayıp hem de ona söylemediğim için trip atarken çoktan otele gelmiştik. Başımı Milan'ın omzuma yaslarken "Yetmedi mi Milan'cığım başım şişti sende yoruldun hadi barışalım!" dedim. Milan bıkkın bir şekilde bana bakarken "Tamam başımın belası tamam hadi odana dinlenme vakti." dediğinde ikimize odalarımıza girip güzelce dinlenmeye çalıştık. Sabah kapının kırılacak şekilde çalınmasıyla kendimi yataktan atarken koşarak kapıyı açtım. Milan yüzüme boş boş bakarak "Kızım senin uykun ne uykusu top patlasa haberin olmaz?" dediğinde sersemlikle "Ne topu patladı?" diye sordum. Milan halimden keyif alırken "Ramazan topu!" dediğinde bu seferde kahkaha patlattı. Ben hala yüzüne alık alık bakarken Milan beni odaya sokup yüzümü soğuk suyla yıkarken anca kendime gelmiştim. Milan beni kendine çevirip "Ben iniyorum sende çabuk gel tamam mı?" diye sorduğunda başımı sallayarak onu onayladım. Odadan kişisel malzemelerimi alıp çıkarak odanın kartını resepsiyona teslim ederek arabaya geçtim. Milan rahat bir pozisyona gelip arabayı çalıştırırken benim hala afyonum patlamamış vaziyette boş boş etrafa bakıyordum. Daha fazla dayanamayarak kafamı koltuğa yaslayarak gözlerimi ağır ağır kapattım. Ordu'da kapattığım gözlerimi arabanın durmasıyla Giresun'da açtığımda Milan beni dürterek "Hadi kahvaltı vakti uyuyan güzel!" dediğinde sevinçle arabadan indim. Yüzüme vuran temiz havayı ciğerlerime çektiğimde Milan ile beraber sosyal tesislerin yolunu tuttuk. İçeriye girip havadar bir yerde oturup sipariş verdiğimizde kahvaltının hızlı gelmesi için dua etmeye başladım. Milan ile havadan sudan muhabbet ederken kahvaltının gelmesiyle sohbetimiz yarıda kaldı. İkimizde kurt gibi aç olduğumuzdan konuşmadan kahvaltımızı yapıp keyif çaylarımızı içip tekrar sohbete devam ettik. Milan ayaklanırken "Hadi Tamay hadi kocan seni bekliyor bu çeneyle varamayız biz bu gidişle!" diyerek hesabı ödemeye gitti. Ben arabada yerimi alırken Milan'da binerek tekrar yolculuğa başladık. Yol artık bizi iyice sıkarken Milan kendini moda sokmak için Karadeniz şarkıları açıp neşelenmemizi sağlamıştı. Bize göre uzun olsada kısa bir süre içerisinde Trabzon sınırları içerisine girmeyi başarmıştık. Artık yolun çoğu bitmiş azı kalmışken telefonumun çalmasıyla müziğin sesini kıstım. Telefonun ekranına bakıp Milan'a çevirdiğimde ikimizde aynı anda kıkırdadık. Telefonu açıp hapörleye ladığımda Fernando'nun öfke dlu sesi kulaklarımıza doldu. Sinirle soluyarak "Ulan yanımdayken paramı nasıl arakladın sen kaşla göz arası?" diye sorduğunda sonun kadar inkar etmeye başladım. Fernando ikna olmazken "İyi öyle diyorsan öyle olsun bakalım ama yemedim bunları haberin olsun!" diyerek telefonu yüzüme kapattı. Milan ile birbirimizde bakıp kahkaha atarken Milan kendini durdurup "Biz oyalanalım bacım kocanda bizi oyacak ama!" dediğinde hava kararmaya başlamıştı. Merkezde oyalanmadan yayla yoluna girdiğimizde bozuk yollarla içimiz dışımıza çıkarken sonunda yayla evine gelmiştik. Arabadan inmeden etrafı incelediğimde kapının önünde sigarasını içer Barlas'ı görmemle hızla arabadan indim. Barlas yavaş adımlarla merdivenlerden inerken bende hızlı adımlarla merdiveni çıkıp sıkıca ona sarıldım. Barlas'ın tek kolu belimi sıkıca sardığı sırada ortamdaki sessizliği havaya sıkılan tüfek bozdu. Ben anın etkisiyle irkilip Barlas'a sığındığımda herkes dışarıya çıkıp ne olduğuna bakındı. Uzaktan bir ses yükselirken "Hirsiz midur ha gelen ne fişgidur?" birden gülmeye başladım. Barlas'tan uzaklaşıp yukarıya bağırarak "Nene ben geldim hırsız değilm!" diye bağırdığımda karşılık olarak "Ula fışgı koklana sen kimsun adun sanun yok midur senun?" diye bir ses yükseldi. Herkes bu muhabbete gülerken "Tamay ben nene, Barut'un kızı!" dediğimde ise "Geldun mi pokun kizu?" diye yükselmişti. Milan kahkaha atarak merdivenlerden yukarıya çıkarak "Çok eğleneceğiz çok!" diyerek bizimkilere sarıldı. Nenem hala söylenirken "He nene geldim!" diye bağırdığımda "Eyi gidup uyuyasun yarunda elumi öpmeye gelesun, gelmessen kirarum o bacaklari haberun olsun!" diyerek kapıyı çarpıp içeriye girdi. Olayın gidişatına göz devirip yeniden Barlas'a sarıldığımda "Çok yoruldum kocam." diyerek yavru kedi gibi yüzüne bakmaya başladım. Barlas alnımı öperek benimle birlikte eve doğru yürümeye başladı. Kapıda bizi bekleyen herkese sıkı sıkı sarılıp eve girdiğimizde önce güzelce bir duş aldık daha sonra da vakit kaybetmeden dinlenmek için odalarıma çekildik. Usulca Barlas'ın yanına yatıp kollarımı ona sardığımda uzanarak yanağını öptüm. Onunla iki gün ayrı kalmak bile çok zordu iki yılın neden bana iki asırmış gibi geldiğini daha iyi anlamıştım. Barlas kolunu belime sarıp saçlarımı öperek "Nasıl özledim bir bilsen?" dediğinde yorgun gözlerle gözlerine bakıp "Bende seni çok özledim." dedim. Barlas saçlarıma bir sürü öpücük kondurarak "Hadi uyu dinlen sen." diyerek son kez saçlarımı öptü. Gözlerim yorgunluktan ağırlaştığında onun kalbi öperek iyice sığındım sıcaklığına. Bu ona iyi geceler deme şeklimdi çünkü yorgunluğum konuşmama engeldi ve anca bu şekilde bir şeyler anlatabiliyordum. Barlas bunu anlamış olmalı ki iyice uykumu getirmek amacıyla saçlarımı okşamaya başladı. Gözlerim yorgunlukla kapanıp kendimi uykunun kollarına bırakmadan önce son kez Barlas'ın kalp ritmini ve parmaklarının verdiği rahatlamayı hissedip uykuya daldım. Kendimi yabancı hissetmediğim evimde huzurla uyumaya başlamıştım...
BÖLÜM SONU...
Yeni bölümle sizinle tekrardan buluşmak beni çok mutlu etti.
Umarım zevkle okuduğunuz bir bölüm olmuştur.
Beğendiyseniz yıldız atmayı, yorum yapmayı ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın. |
0% |