Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@zehranurr

Hayat yormuştu beni evet ama şu an yeşilin en güzel tonunun içerisindeydim. Bu yeşillik, gökyüzünün maviliği içime huzur dolduruyordu.

Acıları, kaygılarımı, özlemimi nice birçok sıkıntımı her şeyi arkamda bırakmış gibiyim.

Dünyanın en güzel çiçeklerinin içinde yürürken arkamdan biri seslendi arkamı döndüğümde yüzünü seçemediğim bir kadın vardı. Bana doğru gelirken ayaklarım istemsizce ona gidiyordu. Kadının yüzünü tam seçemesem de elimden tutup beni yere oturttu. Beni dizine yatışmış saçlarımla oynuyordu o an hiç hissetmediğim sevgiyi hissetmiştim. Küçüklüğümden beri çok severdim saçlarımla oynanmasını ve o en sevdiğim ninni...

Ninnilerin merdanesi ninni

Annesinin bir tanesi

Mini mini kızım ninni

Benim güzel yavrum ninni

Kadının sesi o kadar huzurluydu ki hiç bitmesin, saçlarıma kondurduğu minik minik öpücükler hiç kesilmesin istedim. Önce ninni bitti daha sonra saçıma konan öpücükler kesildi.

Kafamı kaldırıp arkama baktığımda kadın gidiyordu. Arkasından bağırdığımda tepki vermiyordu. Arkasından koştum bağırıyordum ama duymuyordu. Sarı saçları rüzgarda savrulurken birden ortadan kaybolmuştu.

O kaybolmuştu ama ben koşmayı bırakmamıştım ta ki ayağım taşa takılıp dizlerim parçalanana kadar.

Ayağa kalktığımda dizim kanıyordu etraf çoktan kararmıştı. Çevreme baktığımda kimse yoktu yine yalnızdım ve yine çaresizdim. O güzel çiçek kokusu kaybolmuştu.

Etrafım karanlıktı bu yüzden nereye gittiğimi bilmiyordum dizimden akan kanlarla yürüdüm...yürüdüm...ve uçurumun dibine geldim.

Gözlerimi kapatıp hiç düşünmeden bir adım daha attım.

Bedenim boşluğa giderken derin bir nefes alarak gözlerimi açtım.

Etraf bembeyazdı görüş açıma biri girdiğinde irkildim. Araf Bey endişeyle gözlerime bakarken ben etrafıma bakıyordum. Kafam davul gibiydi kolumda serum vardı ve anlaşılan hastanedeydim. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken kapı açıldı doktorda farklı bir endişe vardı. Uyandığımı görünce yanıma yaklaştı "Korkuttun bizi Tamay bir an hiç uyanmayacaksın zannettik!" derken bile sesinin tınısı farklıydı.

Ben boş gözlerle etrafa bakarken doktor Araf Bey'e dönerek "Hasta biraz daha kendine gelsin tekrar uğrarım ama mümkünse kalkmasın." Diyerek çıktı. Kapı tekrar açıldığında görüş açıma Baran Bey, Meriç Bey ve Ateş Bey girdi herkes endişeyle bana bakıyordu hayatlarında yorgunluktan bayılan biri görmemiş gibiydiler.

Onları izledikçe gülesim geliyordu kendimi daha fazla tutamadım ve gülmeye başladım. Şu an delirmişim gibi bana bakıyorlardı Baran Bey "Bence beyin travması yaşıyor yoksa normal değil bunlar!" derken elimi hayır anlamında salladım. Zorla kendimi durdurarak "İyim ben sadece kafam ağrıyor ." diyebildim. Meriç Bey olaya dahil olarak "Kafanın ağrıması çok normal Tamay alnında dört dikiş var. Öyle bir yerde bayıldın ki aklımız çıktı!" sesinde endişeye karışmış kızgınlık vardı.

Bir süre kimseden çıt çıkmamıştı herkes bir yerde otururken Araf Bey yanımda oturuyordu. Aynı konumda uzun uzun yattığım için sırtım ağrıdı yatar konumdan oturur konuma gelecekken Araf Bey kolumdan tutup yerime yatırdı kızgın bir şekilde "Doktorun dediklerini unuttunmu?Kıpırdanma yat yerinde!" dediğinde usulca yerime sindim. Bu adam yeterince korkunç görünürken bir de onu sinirlendirmemeliydim.

Ben sıkıntıdan patlarken "Doktor ne zaman gelecek? Çıkmak istiyorum artık!" diyerek mızmızlanmaya başladım.

Hastanelerden hoşlanmıyordum hele kan ve serumdan katiyen!

Ateş Bey bir şey diyecekken doktor içeriye girdi. Elindeki dosyalara bakarak yanıma geldi "Öncelikle geçmiş olsun Tamay. Kan tahlillerin pek iç açıcı değil birçok vitaminin dibi görmüş ayrıca kendini haddinden fazla uykusuz ve aç bırakmışsın. Bu yoğun tempo sana iyi gelmemiş olacak ki bayılmışsın tomografilerin temiz bir sıkıntı yok. Konuşmanda veya hareketlerinde bir sıkıntı yaşıyor musun?" diye sorduğunda hayır anlamında kafamı salladım.

Doktor kafasını sallarken Ateş Bey'e bakarak "Kızınızın iyice dinlenmesi gerekiyor ayrıca beslenmesine de dikkat edin ilaçlarını yazdım 24 saat içinde bir aksilik olursa gelirsiniz bakarız." Dediğinde tuhaf olmuştum doktor patronumun babasını babam zannetmişti çok ironikti.

Kafamı sallayarak doktora baktım "Ateş Bey babam değil! patronumun babası." Dediğim de Araf Bey beni susturarak "Sen her şeye laf yetiştirme bakayım!" dediğinde sustum. Ateş Bey doktora dönerek "Merak etmeyin gözetimim altında olacak!" dediğinde imalı bir şekilde bana baktı.

Hemşire gelip serumu çıkartırken doktor beni taburcu etmişti. Ben yataktan hızla kalkacakken Meriç Bey "Sakin ol Tamay sakin yavaş kalkabilirsin arkandan atlı koşturmuyor!" dediğinde hareketlerimi yavaşlattım. Patronlarım ve tayfası fazla sinirli, korkutucu ama eğlenceli bazen de sinir bozucu!

Asansöre bindiğimizde aynada kendime baktım tişörtüm kan içinde alnım sarılmış perişan bir halim vardı. Otoparka indiğimizde ben Baran Bey ile giderken diğerleri Meriç Bey'le yola koyuldu. Ben eve gitmeyi beklerken farklı yollara girmiştik ben endişeyle Baran Bey'e dönerken anlamış olacak ki "Annem seni bekliyor duyunca çok endişelendi seni görmek istedi." Dediğinde kafamı sallayıp yola döndüm.

Sanki saatler önce tartışan biz değilmişiz gibi öylece hayatımıza devam ediyorduk.

Arabada ki sessizliği bozmak adına boğazımı temizlerken "Şu mesele..." dememe kalmadan sert bir tonla "O mesele kapandı!" diyerek beni sindirmişti.

Yollar uzayıp giderken gözüm tekrar tişörtüme kaydı tekrar Baran Bey'e döndüğümde tişörtümü gösterdim "Böylede ayıp değil mi Baran Bey?" dediğimde gülerek arabayı petrol ofisine çekti. Arabadan inerken bende arkasından indim bagajda bir şeyler ararken bende etrafa bakınıyordum bu yol ormana gidiyordu.

Ormanın ortasında yaşamıyorlardır umarım! Ben bunları düşünürken Baran Bey yanıma gelip elindeki tişörtü bana uzattı "Çabuk ol küçük hanım. Beklemeyi sevmem bilirsin. Ayrıca yavaş ve dikkatli ol!" adımlarımı hızlandırırken Baran Bey arkamdan sabır çekiyordu.

Nasıl hem çabuk hem yavaş olabilirim ki?

Lavaboya girip tişörtümü değiştirdim.

Kabinden çıkarken yine aynı yüzle karşılaştım. Bu kadar cesaretli nasıl olabiliyordu anlamıyorum!

Ben ellerimi yıkamaya yönelirken o konuşmaya başladı "Geçmiş olsun Tamaycım sana bir şey vermem gerekiyordu ama ortam müsait değil bende evine bıraktım haber vereyim dedim. Normal şartlar altında eline vermem gerekiyordu ama Baran dışarıdayken kendimi riske atamazdım değil mi?" diye sordu kafamı sallarken o arkasını dönüp çıkıyordu.

Arkasından seslenerek "Hayır yani buraya gelmeye cesaretin var ama zarfı vermeye mi korktun? Ayrıca abine de selam söyle! Korkmadan karşıma çıksın bir ara!" dediğimde ellerimi kuruluyordum. Adam gülerek "Önemli olmasaydı burada verirdim ama işte anlarsın ya. Bu arada selamını ileteceğim Tamaycım merak etme!" dedi ve usulca dışarıya çıktı.

Ben Baran Bey'in yanına ilerlerken o başka bir tarafa kitlenmişti. Yanına vardığımda baktığı yere bakıyordum ama kimseyi görememiştim, yanına geldiğimi anlayınca kendine gelip arabaya bindi. Arabaya bindiğimde Baran Bey'in yüz hatları gergindi ne olduğunu sormak istediğimde "Sus Tamay, soru sorma!" dediğinde açtığım ağzımı kapadım.

Yola bu kadar odaklı birinin soru soracağımı anlaması ve hemen müdahale etmesi ilginç.

Yolda bir eczaneye uğrayıp ilaçlarımı almıştık aslında acelesi yoktu ama patronum biraz kafadan kontakdı.

Baran Bey'in sinirden gerilmiş suratı, direksiyonu tutan parmakların beyazlaması ve kendi kendine sövmesiyle beraber mükemmel geçen yolculuğumuz sonunda bitmişti. Arabadan indiğimizde eve doğru yürüyorduk ayaklarım geri geri gidiyordu ama yapacağım bir şey de yoktu. Baran Bey kapıyı çalmadan kapı çoktan açılmıştı Hivda Hanım suratıma önce endişeyle sonrada içimi ısıtan bir gülümsemeyle baktı. Baran Bey "Anne artık girsek mi? Bizi ne zaman içeri almayı düşünüyorsun kök saldığımda mı?" diye sorduğunda gülmemek için şekilden şekle girmiştim. Hivda Hanım oğlunun koluna vurup "Gir soytarı gir!" demişti.

Baran Bey ayakkabılarını çıkarırken ben bende ayakkabılarımı çıkarıp içeriye girerken çaktırmadan evi inceliyordum evin her yerinde ayrı bir detay vardı sadeydi ama göze dolu dolu geliyordu. Ev siyah,beyaz ve grinin esaretindeydi ama boğmuyordu freshti.

Ben evi detaylandırırken çoktan salona girmiştik. Salona girer girmez birinin 'TAMAY' diye bağırdığını duymamla korkmam bir olmuştu. Begüm nefes nefese yanıma vardığında ben şaşırırken diğerleri de bu duruma gülüyordu. Ben hayatımda çalışanını bu kadar seven aile ilk defa görüyorum yok yani bundan ilerisi yok bunlar işi zirvede bırakmış gibi.

Gülerek Begüm'e bakarken Begüm'de kafamı sağa sola yaparak alnımı inceliyordu. Sahra Hanım olaya el atarak "Kızı rahat bırak Begüm, sanki çok anlıyormuş gibi birde kızın kafasını sağa sola çeviriyorsun!" dediğinde Begüm yüzü buruşturarak ablasına baktı "Sen benim Doktorlar dizisini kaç kere bitirdiğimi biliyor musun acaba?" diyerek ellerini beline attı. Meriç Bey gülerek "Oldu güzelim zaten doktorlarda okuyarak boşuna saç ağartıyor hepsi Doktorları izlemeliydi. " dediğinde hep beraber gülmüştük Begüm bana 'sende mi?' bakışı atarken ben usulca koltuğa oturmuştum.

Biz iş hakkında konuşurken Hivda Hanım yanımıza gelerek masanın hazır olduğunu söylemişti. Herkes kalkarken benim üstüme bir çekingenlik çökmüştü utana sıkıla yürüyerek masaya oturdum. Hivda Hanım çorbaları koyarken gözlerimden kalpler çıkıyordu çünkü mercimek çorbasına bayılırdım. Hivda Hanım son çorbayı da koyarak masaya oturdu hep beraber yemeğe başlarken birden telefonum çaldı. Ekrana baktığımda Helin'in aradığını gördüm müsaade isteyip masadan kalktım ve telefonu açtım. Annesiyle tatile gittiğini söyleyip kapatmıştı.

İzmir'e geldiğimizden beri Helin'le baya kopmuştuk bariz belliydi ama bu beni artık gram üzmüyordu.

Tekrar masaya döndüğümde Ateş Bey "Bir sorun yoktur umarım Tamay?" diye sorduğunda hayır anlamında başımı salladım "Ev arkadaşım annesiyle tatile çıkıyormuş onu haber verdi." Dediğimde kafasını sallayarak yemeğine devam etti.

Yemekler yenilirken Hivda Hanım bana bakarak "Yemekleri beğendin mi Tamaycım?" diye sorduğunda kafamı sallayarak "Evet, her şey çok güzel olmuş elinize sağlık." Diyerek gülümsedim o da bana gülerek bakıyordu "Gözlerin çok güzel Tamay maşallah genlerini annenden mi babandan mı aldın?" diye sorduğunda Baran Bey ve Meriç Bey gerilmişti.

Baran Bey öksürerek annesine susmasını işaret ederken bende gülerek "Bilemiyorum Hivda Hanım kendileriyle hiç tanışamadım!" dediğimde başta Hivda Hanım olmak üzere diğerleri de anlamamış bakışlar atıyordu.

Araf Bey "Nasıl yani anneannenle falan mı büyüdün sen?" diye sorduğunda iç çekerek rahat bir şekilde "Yetimhane çıkışlıyım ben. Siz sormadan söyleyeyim ailemi arama gereğinde bulunmadım gerekte yok yani zaten baba tarafından halam olacak kadın ben daha küçükken yetimhaneye gelip annem olacak kadını kötülüyordu. O günleri atlattıktan sonra ailem hakkında bir şey öğrenmek istemedim." Gülerek verdiğim cevapla herkes ailemi ayıplar gibi kafasını sallıyordu.

Hivda Hanım'ın keyfi kaçarken kendimi kötü hissetmiştim. Hivda Hanım'a dönerek "Amacım sizi üzmek değildi özür dilerim Hivda Hanım." Hissetmiş olduğum mahcupluk sesime yansırken Hivda Hanım bana baktı mavi gözlerinin etrafı kırmızıya dönmeye başlamıştı "Özür dilemene gerek yok Tamaycım bu seninle alakalı değil yaşadığım şeyler var ondan böyle oldum.Asıl ben senden özür dilerim bilmeden çat diye konuya girdim böyle." Derken sesi titremişti. Ben kendimi daha kötü hissederken yaşadığı şeyi de merak ediyordum. Kafamı sallayarak "Sorun değil alışkınım gördüğünüz gibi takmıyorum bile." Derken gülümsemiştim.

Hivda Hanım kendini toplarken masadaki sohbet koyulaşmıştı. Begüm hararetli bir şeyler anlatırken burnumdan akan bir sıcaklık hissettiğimde elimi burnuma sürüp ne olduğunu anlamaya çalıştım. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken Meriç Bey elindeki peçeteyle burnumu sıkıp kafamı aşağı eğdi. Herkes endişelenirken Ateş Bey, Hivda Hanım ve Araf Bey yanıma gelerek beni kontrol ediyordu elime baktığımda burnumun kanamış olduğunu gördüm. Burun kanamam dururken banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım.

Tekrar salona girdiğimde herkes masadan kalkmış salona gitmişti.

Salona girip oturduğumda endişeli gözler üzerimdeydi. Baran Bey huzursuzca yerinde kıpırdanırken birden ayağa kalkarak beni de kaldırmıştı. Ben Baran Bey'e ne oluyor der gibi bakarken Baran Bey"Bakma suratıma aval aval yürü hastaneye gidiyoruz!" diyerek beni itelemeye başladı. Kapının önüne gelene kadar Baran Bey'i hastaneye gitmemek için ikna etmeye çalışıyordum. Baran Bey'in bana attığı sinirli bakışlarından sonra susup ayakkabılarımı giyerek arabaya doğru yürümeye başladım. Baran Bey'de gelerek aracın kilitlerini açtı arabaya binerek yola koyulduk.

En yakın hastaneye gelmiştik içeriye girer girmez Baran Bey nöbetçi doktora durumu anlattı. Doktor beni sedyeye oturturken hemen muayeneye başladı daha sonra tekrar tomografi çektirmeye gittik. Biz sonuçları beklerken doktor elindeki dosyayla yanımıza geldi "İçiniz rahat olsun tomografisi temiz hiçbir sorun yok size gereken ilaçlar verilmiş zaten ama siz yine de bu gece uyumayın." Dediğinde ikimizde rahatlamıştık.

Hastaneden çıkıp arabaya bindiğimizde Baran Bey'e dönerek "Beni evime bırakırsanız daha iyi olur sizi daha fazla rahatsız etmek istemem." Dediğimde Baran Bey'in telefonu çaldı dediğimi duymazdan gelerek telefonu açtı. Arayan kişi Hivda Hanım'dı, Baran Bey ilk önce beni annesine şikayet etti daha sonrada 'Merak etme anne geliyoruz' diyerek telefonu kapadı. Baran Bey'in deyimiyle aval aval suratına bakarken Baran Bey gülerek yola bakıyordu. Ne yapsam işe yaramayacağı için susup önüme döndüm.

Eve gitmeden markete uğrayıp gece uyumayacağımız için atıştırmalık bir şeyler almıştık. Eve geldiğimizde masanın üzerindeki eşyalarımı görmemle mutlu olmuştum. Salona girmeden Begüm beni çekiştirerek odasına sokup rahat bir şeyler vermişti. Üzerimi değiştirip aşağıya indiğimde kendimi rahatsız hissetmiştim ne de olsa patronumun eviydi ve onun kardeşinin kıyafetlerini giymiştim. Salonda herkes sohbet ederken bende bilgisayarımı alıp İmre'nin attığı mailleri kontrol ettim.

Ben işe dalmışken Hivda Hanım ekranı kapatarak bilgisayarı elimden aldı. Boş elime çay tutuşturduğu sırada gülerek çaydan bir yudum aldım bu sırada herkes bana gülüyordu. Hivda Hanım otururken bana söyleniyordu, kusura bakmayın Hivda Hanım ama karşınızda ocak oğlağı var işiniz çok zor. Sohbet koyulaşırken telefonu elime aldım tanımadığım bir numaradan mesaj gelmişti, mesaja tıkladığımda gözlerimi devirerek mesajı sildim. Bora numarasını değiştirmişti ve çok umurumdaymış gibi bir de haber veriyordu.

Baran Bey bana bakarak "Nasıl buldun bizim malikaneyi Tamay?" diye sorduğunda gülerek Baran Bey'e döndüm "Evi bu hale getiren kimse ellerine sağlık çok iyi iş çıkarmış ama bahçede birkaç eksik var." dediğim sırada Meriç Bey araya girerek, Sahra Hanım'ı gösterdi "Hanımefendiye bir alkış" dediğinde hepimiz birden alış yapmıştık.

Biraz düşündükten sonra ekledim "Yurt dışında çalıştığım dönem çok iyi heykel yapan biriyle tanıştım genellikle projelerdeki parçaları ondan sipariş veriyorum sizin içinde bir şeyler tasarlayabiliriz." Dediğimde Hivda Hanım ışıldayan gözleriyle konuya dahil olarak "Çok yoğun değilsen yarın sabah benim içinde bir şeyler ayarlarsın değil mi Tamay?" diye sorduğunda gülerek kafamı salladım.

"Yurt dışındaki kendi kişisel işlerimi hallettim şuan sadece şirketin anlaştığı İspanyolların işi var onda da birkaç pürüz oluştu onu halletmeye çalışıyorum. Yarın sabah sizin bahçeniz içinde bir şeyler tasarlarız hiç sorun değil." Dediğimde Meriç Bey sabır çekerken Baran Bey İspanyollara sövmüştü.

Bu iş bizim için fazlasıyla önemliydi eğer bu iş fazlasıyla mesai ve para harcanıyordu olmazsa şirket batabilirdi ve bunu kimse istemezdi. Aslında her şey güzel gidiyordu anlaşmaya varılmış imzalar atılmıştı birden işler tersine döndü İspanyollar anlaşmayı feshetmek istedi. Uzun geçen toplantının ardından biz elimizden geleni yapmıştık her şey İspanyolların ağzından çıkacak lafa bakıyordu ve bu belirsizlik benim canımı sıkmıştı.

Sıkıntıdan iç çekerken telefon çaldı, ekrana baktığımda İmre'nin aradığını gördüm bu saatte aradığına göre hayırlı bir iş değildi. Telefonu açtım "Efendim İmre" dediğimde endişeli bir sesle cevap verdi "İyi akşamlar Tamay Hanım. Geçmiş olsun. Konuyu hiç uzatmıyorum İspanyollardan yanıt geldi." Dediğinde devam etmesi için bekledim "Maalesef teklifi kabul etmiyorlar yarın avukatlarını fesih için göndereceklerini söylediler." Dediğinde sinirden gülmüştüm "Peki nedeni neymiş İmre onu da sordun mu?" dediğimde yüz hatlarım sinirden gerildi.

İmre iç çekerken "Başka bir şirketle anlaşmışlar." Dedi. Ayağa kalkıp bilgisayarımı açtım ben telefonla konuşurken Sahra Hanım da hararetli bir şekilde telefonla konuşmaya başlamıştı bile. Ekrana baktığımda imzaladığımız sözleşmeye söz attım tekrar İmre'ye dönerek "İyide anlaşmaya göre karşı taraf anlaşmayı feshederse yüksek bir miktar tazminat ödenmeli bu adamlar bunu nasıl göze aldılar." Dediğimde İmre "Muhasebeci paranın nakit olarak yattığını söyledi." Ne yani bu kadar hızlı mı? Daha fesih için imza atılmadı bile.

İmre birkaç açıklama daha yaparken ben projeyi siliyordum artık buna ihtiyacımız kalmamıştı ne de olsa boşuna yer kaplamasın bari. İmre'ye o can alıcı soruyu sordum "Peki kimle anlaşmışlar?" dediğimde İmre'nin sıkıntılı sesini duydum "Baran Bey'in uğruna bir çırpıda çok uğraştığınız anlaşmayı iptal ettiği Barlas Kara!" İmre'nin iması ile gözlerim fal taşı gibi açılmıştı bu adamın bizle derdi neydi ama bizi rahat bırakmaya niyeti yoktu belli. 'İyi!' diyerek telefonu kapadım.

Sahra Hanım gergin bir şekilde yanıma gelirken konuşma işini bana bırakmıştı. Beyler bana öldürecekmiş gibi bakarken bu hiçte kolay olmayacaktı. Derin bir nefes alarak söze başladım "İspanyollar anlaşmayı feshetmiş yarın avukat gönderip son imzalar atılacak. İşin kötü kısmı daha imzalar atılmadan yeni bir şirketle anlaşmışlar bile." Dediğimde Meriç Bey elindeki telefonu orta sehpaya fırlattı, Baran Bey'e gözüm değdiğinde "Kim?"diye sormuştu. Yutkunarak "Barlas Kara diye biriyle anlaşmışlar." Dediğimde Baran Bey öfkeyle kahkaha atarken ben korkmaya başlamıştım bile.

Hiç kimseden ses çıkmazken Begüm tırnaklarıyla oynuyordu. Baran Bey sakince ayağa kalkarken Meriç Bey'e bakarak "Hani temelli gitmişti şimdi ne sikime geri döndü birde işlerimi baltalıyor!" derken kini sesine yansımıştı.

Meriç Bey kafasını kaşırken "Unutma sende onun işlerini baltalamıştın. Kısasa kısas yapıyor anlamadın mı?" dediğinde Baran Bey su içtiği bardağı sıkarken bardak birden kırılmıştı. Her yer cam kırıkları dolarken Baran Bey kanlı parmağını Begüm'e sallayarak "Şu an ne yaşıyorsak hepsi senin laf dinlememezliğinden!" derken fazla sinirliydi ama Begüm'ün kalbini de kırmak istemiyordu.

Hivda Hanım Baran Bey'in eline pansuman yaparken bizde bir çare düşünüyorduk. Yarın atılan imzalardan sonra şirket değer kaybedip iflasa sürüklenecekti. Meriç Bey arkadaşıyla durum değerlenmesi yapmak için bahçeye çıkmıştı kimseden çıt çıkmazken Araf Bey Begüm'ü odasına yollamıştı çünkü Baran Bey Begüm'ün kalbini her an kırabilirdi ve bunu kimse istemezdi.

Meriç Bey sıkıntıyla içeriye girdiğinde uzatmadan "Yapacak tek bir şey var oda hisselerin %20'sini satarak yeni bir ortak bulmak." Dediğine Baran Bey dedesine bakmıştı. Araf Bey "Geriye yapacak tek bu kaldıysa o imzalar atılmadan, hisseler açık artırmaya girmeden bir ortak bulup önden imzalar atılmalı." durup derin bir nefes alırken devam etti "Eğer geç kalınırsa Barlas'ın istediği olur hisseler açık arttırmaya çıkar o da fırsatını yakalamışken hisseleri satın alır hiçbiriniz onunla ortak olmak istemez değil mi?" derken Ateş Bey kafasını sallayarak "Bu imkansız bu kadar hızlı bir şekilde ortak bulamayız." Demişti.

Saat gece yarısını bulurken güvenilir herkes aranmıştı ama hepsi hüsrandı. Kimi parayı yüksek bulmuştu kimiyse batmak üzere olan bu şirkete ortak olmak istememişti. Herkes kara kara düşünürken aklıma gelen fikirle ayağa fırladım "Diyeceklerim çok saçma gelebilir ama ben hisseleri satın alırım." Dediğimde herkes şaşkınca bana bakıyordu.

Araf Bey "Elinde o kadar para var mı senin?" dediğinde sırıtarak "Araf Bey ben yurt dışı destekli çalışıyorum. Yani hem şirketin işlerini hallederken diğer taraftan yurt dışından gelen kişisel işlerimi yapıyorum. Bu yüzden iş görüşmesine geldiğim gün kendi ekibimle çalışmak için izin istemiştim ki Baran Bey her şeye hakim. Demem o ki ben kişisel işlerimi şirkete bağlarsam hem siz kazanırsınız hem de ben çünkü yoğunluktan reddettiğim işlerde var." Dediğimde herkes düşünmeye başlamıştı ki en mantıklısı şu an buydu.

Aklıma gelen şeyle Araf Bey'e tekrar döndüğümde "Para konusunda da sıkıntı yapmanıza gerek yok haddinden fazlası var bende!" dediğimde yüzü şekilden şekile girdi.

Herkes düşünürken ben beklemekten sıkılmış gözlerim uykusuzluğa tahammül edemeyerek kapanmaya başlamıştı. Tam uykuya dalacağım sıra suratıma yediğim yastıkla neye uğradığımı şaşırdım.

İrkilip gözlerimi açtığımda yastığın geldiği yere baktım Baran Bey sinirle "Aç gözlerini uyumayı da çıkar aklından doktorun dediğini unutma uyuma yok! Ayrıca şurada iş konuşuyoruz." Dediğinde yüzümü buruşturup "İş konuşmuyoruz Baran Bey! sizin deyiminizle aval aval halıyı izliyorsunuz bende sizin keyfinizi bekliyorum. Ayrıca halının desenini çözebildiniz mi yok yani çözemediyseniz yardımcı olayım?" dediğimde Meriç Bey ve Baran Bey sırıtarak geriye yaslanmışlardı.

Ben sıkıntıdan tırnaklarımı incelerken Meriç Bey aniden söze girdi "Teklif çok mantıklı Tamay, ama daha üç gündür bizimle çalışıyorsun ve biliyorsun ki burası bir aile şirketi bu kadar kısa sürede hayatımıza giren sana nasıl güvenebiliriz ki?" dediğine gülerek kafamı salladım mavilerimi Meriç Bey'e çevirdim.

Meriç Bey'e uzun uzun baktığımda gerilmişti"Üç günlük çalışanınızı evinize almaya geldiğinde güvenebiliyorsunuz ama ortak etmeye güvenemiyor musunuz Meriç Bey?" diye sorduğumda cevap verememişti.

Tam bir şey söyleyecekken devam ettim "Bana bir şey olmaz beyler emin olun ama siz büyük bir iş kaybettiğinizin farkına varın ne olacak biliyor musunuz? ilk önce çalışanlarınıza maaş veremeyecek duruma geleceksiniz çünkü bir ortak bulmanız imkansız ki hisseleri satın almak isteyen adamla kanlı bıçaklısınız. Daha sonra küçülmeye döneceksiniz size zorla gelen ufak tefek işlerle yürütmeye çalışırken birden bankalar borçlar için kapınızı çalacak sonrasını anlatmaya gerek duymuyorum bile. Bakın ben sizden daha iyisini bulurum çünkü peşimde bir sürü şirket var ama siz benden daha iyisini bulamazsınız ve bunu en iyi siz biliyorsunuz." Kendimden emin bir şekilde kurduğum cümleler en büyük gerçeklerle doluydu ki bunun farkındaydılar.

Baran Bey öne eğilerek "İyi o zaman Tamay sen bizden iyisini bul istiyorsan!" dediğinde dumura uğradım ama belli etmedim. Baran Bey'de söylediğinin yanlış yere gittiğini fark etmiş olacak ki toparlamaya çalıştı ama kimin umurunda.

Ayağa kalkarak kıyafetlerimi değiştirmek için Begüm'ün odasına çıktım. Begüm çoktan uyumuştu bile sessiz bir şekilde üzerimi değiştirip tekrar aşağıya indim. Baran Bey'e dönerek "Tişörtünüzü kargoyla gönderirim. Bir de istifa ediyorum dememe gerek yoktur umarım!" dediğimde eşyalarımı alıyordum.

Araf Bey sinirle torununa bakarken Baran Bey kafasını eğmiş sinirle elleriyle oynuyordu Meriç Bey derin nefes alırken babasına bakmıştı. Hivda Hanım'a her şey teşekkür ederken kapıya ulaştım. Arkama bakmadan "Telefonum 7/24 açık beyler bir sorun olursa ulaşabilirsiniz. Merak etmeyin üç günlük çalışanınız her daim telefonunuzu açar!" dedim imayla.

Kurduğum cümleyle elimi havaya kaldırıp salladım. Ayakkabılarımı giyip dışarıya çıktığımda Baran Bey camdan sinirle bana bakıyordu. Çağırdığım taksinin gelmesini beklerken önümde siyah bir araba durdu.

Arabanın camı açıldığında yok artık dedim kendi kendime!

Yeni bir bölümle daha karşınızdayım.

Umarım bölümü beğenerek okumuşsunuzdur.

Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Sizleri çok seviyorum.

Loading...
0%