Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. BÖLÜM: İLK KARŞILAŞMA

@zehranurr

İnsan gölge gibidir; ona sırtını dönersen peşinden gelir ama peşinden koşarsan hep önünden kaçar.

Bu adamda böyleydi ne zaman arkamı dönüp kaçsam hep bir yerde karşıma çıkıp duruyordu. Bıkkınca camdan bana sırıtan adama baktım. Yeterince sinirliydim zaten bu adamla uğraşmak istemiyordum bu yüzde o yokmuş gibi davranmaya karar verdim.

Aradan birkaç dakika geçmesine rağmen gitmemişti ona döndüğümde hala sırıtıyordu bu durum sinirlerimi bozmuştu. Derin bir nefes alarak "Sapık falan mısın? Yok yani kapıdan kovuyorum bacadan çıkıyorsun karşıma. Rahat bırakın beni!" tek nefesle kurduğum cümle onu şaşırtmış olmalıydı ki şekli şemali değişmişti.

Kontağı kapatıp indiğinde şaşkınca yüzüme baktı "Pardon ama ne sapıklığımı gördün? Ayrıca boşuna burada bekleme Tamaycım çünkü o taksi buraya gelemeyecek maalesef." Dediğinde şaşırmıştım. Gözlerimi büyüterek ona baktım ağzımda kaçan "Nasıl ya?" cümlesiyle gülmeye başladı. Gülüşü bir süre dururken "Yolda büyük bir kaza olmuş anlayacağın boşuna bekleme." dedi duran gülmesi yeniden yeşerirken.

tek kaşımı havalandırırken "Madem büyük bir kaza var sen nasıl geldin buraya?" diye sorduğumda tok bir kahkaha atıp gözünü kırptığında "Meselek sırrı!" diyerek daha da güldü.

O gülüyor bende şaşkınca ona bakıyordum bu durumu bozan Baran'ın sesiydi adını bir türlü öğrenemediğim adama bakarak "Ne işin var lan senin benim kapımın önünde?" dediğinde karşımdaki adam ciddileşerek Baran'a döndü "Bildiğim kadarıyla burası kamu malı senin olan kısım kapının ardında kaldı!" dediğinde Baran'ın yüzü gerilmiş adam ise sinsice gülümsemeye başlamıştı.

Baran gözlerini öldürecekmiş gibi baktığı adamdan çekip bana döndü ben ise umursamazca ona döndüm. Bana bakarak "Senin ne işin var bu herifin yanında?" diye sorduğunda omzumu silkeleyerek Baran'a "Seni ilgilendiren bir şey olduğunu düşünmüyorum!" dediğimde daha çok sinirlendi.

Derin derin nefes alırken eli yumruk olmuştu "Çalışanımın bunun gibi heriflerle konuşması beni pek hoşnut etmiyor Tamay!" derken siniri her hücresine yayılmıştı. "Unutmuş olabilirsin ama hatırlatayım istifa etmiştim artık çalışanın değilim!" dediğimde yanımdaki adamın keyfi daha da yerine geldi. Elini uzatarak "Tamaycım bu arada her karşılaşmamızda unuttuğum bir şey var; ben Selim Boran." Dediğinde şaşkınca adama baktım çünkü unutmamıştı sadece blöf yapıyordu.

Gülerek elini sıktığımda Selim'de sırıtıyordu. Ellerimizi ayırırken Baran araya girerek "Bölüyorum ama senin istifanı kabul etmedim ayrıca içeriye gir bu saatte seni eve gönderemem ve konuşmamız gereken işler var!" dediğinde kafamı sallayarak "Ben o meseleyi çoktan kapadım Barancım artık kendine daha iyisini bulursun!" derken Ateş Bey arkada belirdi. Gözü Selim ile aramda gidip gelirken gerilmişti "Tamay sen içeriye gir bu saatte seni tek başına bir yere gönderemem sende defol git!" demişti.

Selim gülerken hepimiz ona dönmüştük "Tamay eski patronun ve ailesi seni çok benimsemiş görünüyor." Derken Meriç'in sesi duyuldu "Bu seni ne kadar alakadar eder?" dediğinde ortam iyice gerilmeye başlamıştı.

Herkes ciddileşirken Selim "Beni fazlasıyla alakadar eder sonuçta Tamay'la çalışmak isteyen çok şirket var ve onlardan biride biziz boştayken kaçırmak istemem!" demişti. Baran "O hala çalışanım istifasını kabul etmedim dediğimi hatırlıyorum!" derken dişlerini sıkıyordu.

Selim'in burada olması onları neden bu kadar gerdiğini bilmiyorum ama bu hiç hayra alamet değildi onu biliyorum.

Sinirlerin gerildiği ortama bir bombada benden geldi "Hiç kimse güvenmediği insanlarla çalışmak istemez Baran! Sizlerde 3 günlük çalışanınız için bu kadar uğraşmayın derim çünkü kararım kesin bana güvenmeyen kimseyle çalışmam ben!" derken arkamı dönüp yürümeye başladım.

Ben kendimden emin adımlar atarken Baran'ın sesiyle durdum Selim'i aşıp yanıma geldiğinde "Bak Tamay duruşunda haklı olabilirsin ama beni çok yanlış anladın..." derken sözünü kestim "Ben gayet iyi anladığımı düşünüyorum!" arkamı dönüp giderken Baran kolumdan tutmuştu "Sabrımı sınama Tamay eve geç doğru düzgün konuşup anlaşalım!" derken sabır dileniyordum.

Kolumu Baran'ın elinden kurtarıp "Konuşmak istemiyorum evime gitmek istiyorum! Bana biraz zaman verin ki sizinle sağlıklı konuşabilelim." Dediğimde Baran kafasını sallamıştı. Tekrar yürümeye başladığımda bu seferde Selim'in seslenmesiyle durakladım "Bu saatte ana yola çıkman çok tehlikeli gel ben bırakırım seni." Dediğinde haklı olduğunu düşündüm çünkü arabayla bile uzun olan yolun yürüyerek ana yola çıkması bir asır olur herhalde.

Selim'e dönüp tamam anlamında kafamı sallarken o çoktan arabaya binip kontağı açtı. Baran'ın yanından geçerken "Sana sabah 7'ye kadar zaman veriyorum iyi düşün taşın ve uyuma!" dediğinde bir şey söylemeden kafamı salladım. Baran'ın yanından geçerken herkese 'İyi geceler' diyerek arabaya bindim.

Arabaya biner binmez Selim gazı köklemişti hızlıydı ama kontrollü gidiyordu. Sessizce yolu izlerken aklıma gelen soruyla Selim'e döndüm "O ne istiyor benden?" Selim hızını düşürürken bana baktı. Gözleri tekrar yola dönerken "Zamanı geldiğinde ona sorsan daha iyi olur bence!" derken sesi nazikti ama bir o kadar da ciddi.

Ben iç çekerken kırmızı ışıkta durmuştuk "Bu belirsizlik canımı sıkıyor. Aniden ortaya çıkıp hayatımı alt üst edemezsiniz!" derken Selim parmaklarını çıtlatıyordu. Bana dönüp "Bak Tamaycım seni çok iyi anlıyorum ama bazı şeylerin zamanı var ve sende o zamanı beklemek zorundasın, sadece bekle!" derken yeşil yandı.

Selim yola odaklanırken ben oflayarak koltuğa yaslandım "Gıcıksın gıcık tek sen değil ama o abin olacak adam gördüğüm en şerefsiz gıcıklardan!" diye cırlarken Selim kulağını tıkamıştı. Bana dönerek "Al en nadide parçam senin olsun, kulağımda zar kalmadı. Siktin siktin!" diye bağırırken göz devirerek "Terbiyesiz, kes ya!"dedim.

Hala ana yola çıkmamışken Selim arabayı kenara çekti. Ben ne yapacağını anlamaya çalışırken "Benimle böyle atarlı giderli konuşma istersen Tamaycım bırakırım seni ormanın ortasında kurtlarla kanka olursun burada!" derken fazla ciddiydi. Yerimde sinerken ağzıma fermuar çekmiştim.

Selim tekrar yola çıkmışken kendi kendime "Çok şanslıyım yol tarifi yapmıyorum ne de olsa gizli gizli evime girip eşyalarımı kurcalayan birinin arabasındayım!" imayla kurduğum cümleyle sırıttım.

Selim dayanamadan "Sadece eşyalarını karıştırmıyorum en son girdiğimde dolaptan yemek bile yedim bu arada eline sağlık mükemmel olmuştu."

Ağzım açık Selim'e bakarken "Yüzsüzlüğün de bu kadarı pes yani. Zehir zıkkım olsun!" Derken ayıplar bir şekilde önüme döndüm.

Tekrar Selim'e dönerek "Seni polise şikayet edeceğim!" dedim tehditkar bir sesle. Selim gülerek "Hayır ne diyeceksin polise evime girip yemeğimi yedi mi diyeceksin?" şaşkınca Selim'e bakarken "Evime izinsiz girmen bile suç!" dedim kızgın bir tonla.

Selim gülerek "Yabancı mıyız ayol?" derken omzuma vurmuştu. Ben kapıyla bütünleşirken Selim kolumdan tutup tekrar beni eski konumuma getirdi. Hala gülmeye devam ederken "Fazla kaçtı ayarlayamadım kusura bakma." Dedi.

Sinirlerim bozulurken kahkaha atmaya başladım. Selim'e dönüp "Ne kusuru canım al senin olsun ayrıca nerden geliyor bu samimiyet paşam?" diye sorarken Selim yaşaran gözlerini siliyordu "Çok iyi anlaşacağız inanıyorum. Belki en best kankam falan olursun?" derken yüzümü buruşturdum "Ha yani tekrar tekrar görüşeceğiz?" diye sorarken Selim bana dönerek "Öyle ya." Derken kurtuluşum olmadığını anlamıştım.

Camdan yolu izlerken uykum gelmeye başlamıştı. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken Selim omzumdan dürterek "Uyuma Tamay durumunu biliyorsun!" derken kafa sallamıştım. Bu adamın attığım her adımdan haberi olması ürkütücüydü ama idare edilirdi. Radyoyu gösterip "Açabilir miyim?" dememe fırsat kalmadan Selim "Hiç demeyeceksin zannettim." Diyerek radyoyu açmıştı. Keşke benimde kulüpte keyfim yerindeyken bu şarkıyı dinleyebilseydim diye iç çekerken Selim fazla eğleniyordu.

Yol boyu beraber şarkı söylerken eve gelmiştik Selim bana dönerek "Uyuyacaksan geleyim bak." Derken hayır anlamında elimi salladım "Eve gidip bıraktığın zarfı inceleyeceğim gerek yok." diyerek hızla arabadan indim. Ben kapıdan içeriye girdiğimde Selim'de kornaya basıp gitmişti.

Asansöre ilerleyip düğmesine bastım. Asansörü beklerken saate bakmak için telefonumu çıkardım. Saat çoktan 2'yi geçmişti telefonu kapatıp tekrar çantama koyduğumda asansör gelmişti. Asansöre binip düğmeye bastım ağır ağır yukarıya çıkarken içime bir huzursuzluk çökmüştü.

Asansör evimin olduğu katta durmuş ve kapısı açılmıştı. Asansörden inip hızlıca eve yöneldim kapıyı açtığımda evin içinde hiç ses yoktu ve bu sessizliğe alışmam gerekebilirdi. Kapıyı kapatıp ayakkabılarımı çıkardım salona uğramadan odama girdim. Elimdekileri bırakıp çekmeceyi açtım.

Çekmecedeki zarfa bakarken beklemeden elime aldım zarf baya kalındı ne olduğunu merak edip açtım. İçindekilerle dumura uğrarken zarfın içindeki paraları ve notu çıkardım.

Paraları yatağın kenarına koyarken notu açtım "Evin taslak projesi bile harika Tamay bu güzel taslak için teşekkür ederim bu da senin hakkın." yazıyordu.

Ben notu anlamaya çalışırken projenin taslağını yırttığım aklıma gelmişti. Yatağın üzerine otururken taslak nasıl onun eline geçtiğini düşünmeye başladım. Aklıma dank eden düşünceyle elimi alnıma vurdum sadece kağıtları yırttığım aklıma geldi bilgisayarda ki taslaklar duruyordu ve büyük bir ihtimal Selim'de kimse anlamadan onları almıştı.

Ben sinirden odayı turlarken telefonum çaldı telefonu elime alıp ekrana baktım bilinmeyen bir numaraydı.

Telefonu açıp kulağıma götürdüm "Alo!" diyerek karşıdan ses bekledim. Karşıdan ses gelince gerginlikten avuçlarım terlemeye başlamıştı. "Tamaycım naber?" derken ses çok tanıdık geldi.

Benden ses alamayınca "Tamaycım oradasın biliyorum." Dedi. Derin bir nefes alırken "Ne var ya daha beş dakika önce beraberdik ne istiyorsun? Ayrıca sana çok sinirliyim karşıma çıkma bile!" derken sesim sinirli çıkmıştı.

Ses tonumu beğenmez olacak ki 'cık cık cık' diye bir ses çıkardı. Boğazını temizledikten sonra "Tamaycım sesin çok çıkmıyor mu sence de çünkü bizi dinleyen biri var burada ayıp oluyor!" derken arkadan tanımadığım bir gülme sesi gelmişti.

Benim sinirlerim arşa dayanırken "Bana bak, sana da o yanındakine başlatma şimdi! Ne hakla benim özel dosyalarımı alıp kullanırsınız, bir de utanmadan para yolluyor o yanındaki andaval!" diye bağırırken arkadan "Şii sesinin tonajına dikkat et ki keyfimiz kaçmasın!" diyen biri vardı ses tanıdık geliyordu tabi ya bu oydu, O akşamki adam.

Ben sakinleşmek için derin derin nefes alırken "Senin keyfin kaçsa kaç yazar be senden mi korkacağım ben! Korkak gibi karşıma çıkmayan sensin!" derken her kelimesini vurgulamıştım.

Arkadan gelen gülme sesi beni daha çıldırtıyordu ama sakin kalabilirdim. Kimseden ses çıkmayınca "Ses etmediğinize göre bazı şeyleri kabul ediyorsunuz, tabi insanın kendini tanıması ayrı bir güzel oluyor! İyi geceler beyler lütfen beni bir daha rahatsız etmeyin!" son kelimemle beklemeden telefonu yüzlerine kapattım.

Ne olacaksa olsun umurumda bile değildi şu an onlardan daha önemli meselelerim vardı. Baran bana sabah 7'ye kadar zaman vermişti ve saat çoktan 3'ü geçmişti.

Odadan çıkıp salona geldim koltuğa otururken ne yapmam gerektiğini düşünmeye başladım. Baranlara bu durumdan bahsetmeli miyim bilmiyorum ortalık karışıkken daha da karışmasını istemiyordum ama söylemesem daha büyük sorunlar çıkabilirdi.

Oflayarak başımı ellerimin arasını aldım nereden bakarsan bak iki ucu boklu değnekti bu mesele artık.

Başım ağrımaya başlamıştı ağrı kesici içmek için ayağa kalkarken kapı çalmıştı. Kapıya yönelirken kapının arkasından gelen seslerle gözlerimi devirdim.

Kapıyı açar açmaz "Sabah 7'ye kadar vaktim vardı ne işiniz var burada!" dedim kollarımı önümde bağlarken.

Baran bana bakarak "Biz olduğumuzu nereden anladın?" derken ayakkabılarını çıkarıyorlardı. Kafamı sallarken "Sesiniz bütün apartmanı tuttu oradan anladım." Derken beylerin geçmesi için kenara kaydım.

Onlar salona girerken arkalarındaydım "Soruma cevap alamadım ben!" derken ciddiydim. Baran oturup yüzümü süzerken "Daha detaylı konuşmaya geldik Tamay." Dedi koltuğu göstererek.

Ben otururken söze Meriç girdi "Bak Tamay sen bizi çok yanlış anladın biz sana güvenmiyoruz demek istemedik." Ben gülerken "Ben gayet net anladım sen merak etme ayrıca buraya kadara gelmeniz düşüncelerimi değiştirmeyecek!" dediğimde ikisinin de gözündeki umut ışığı sönmeye başlamıştı.

Onlar oflayarak koltukta geri yaslanırken bende kahve yapmak için mutfağa girdim. Kahve makinesinde ki kahveleri beklerken cebimdeki telefonumun titremişti. Telefonu elime alıp gelen mesaja baktığımda hiç şaşırmamıştım yine bilinmeyen numara "Herkes yaptıklarının bedelini öder!" ben bu tehdide sadece gülerim ne yapabilirdi ki karşıma çıkmaya bile cesareti yoktu.

Kahve makinesinden ses gelince telefonu kapatıp tekrar cebime koydum. Kahveleri bardaklara doldurup tepsiye koydum ve salona döndüm. Tepsiyi orta sehpaya koydum kahvemi alarak koltuğa oturdum. Herkes bardaklarını alırken ben çoktan içmeye başlamıştım gözüm saate değdiğinde saat 5'e gelmişti resmen zaman su gibi akıyordu.

Baran elindeki boş bardağı tepsiye koyarken bana baktı "Şu ortaklık işini tekrar konuşsak iyi olur dedemler başta olmak üzere hepimiz bu işin olmasını isteriz." Derken kaşlarımı hayır anlamında kaldırarak "Ortaklık falan yok unutun onu sizinle değil ortak olmak çalışmak bile istemiyorum!" dedim. Meriç elindeki bardağı sertçe masaya koyarak "Biz bazı şeyleri halletmeye çalışırken senin yardımcı olmaman can sıkıcı olmaya başladı!" derken Baran onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

Meriç sakinleşirken Baran telefonla birileriyle konuşuyordu. Telefon konuşması biter bitmez eski yerine dönerken bana bakarak "Ne konuştunuz Selim'le?" diye sormuştu. Meriç'in öfke kusan gözleri bana dönerken. Omzumu silkerken "Hiçbir şey konuşmadık." Dediğimde Meriç sinirle gülmüştü "Onlar hiçbir fırsat kaçırmazlar belki de bu yüzden işi yokuşa sürüyorsundur he Tamay!" derken imalıydı.

Oturduğum koltukta Meriç'e doğru eğilirken "Kusura bakma Meriç ama ben senin gibi küçük hesaplar yapmam. Benim kartlarım her zaman açıktır ama belli ki sen kartlarını gizli oynamışsın ki benimde aynısını yaptığımı falan düşünüyorsun!" derken masanın üstündeki tepsiyi almıştım. Tepsiyi mutfağa götürmek için ayağa kalkarken Meriç'in öfke dolu gözleriyle bir kez daha karşılaştım ama umursamamıştım.

Mutfağa girip tepkiyi tezgaha koydum ardım mutfağa giren Baran sandalyeyi çekip oturmuştu "Meriç'e ne zaman ters gitmeyi bırakacaksın?" diye sordu.

Elimdeki son bardağı da makineye koyup kapattığım sırada Baran'a döndüm "Beni ne zaman terslemeyi bırakırsa o zaman. Ne de olsa babamın oğlu değil, ki olsa bile farketmez!" dediğimde tezgaha yaslanıp kollarımı önümde bağladım.

Baran kafasını sallarken elleriyle oynamaya başladı. Bana bakıp "Bak Tamay bazı insanlar yaptıklarının bedelini öder şu an bedel ödeyen kişi benken çalışanım olarak yardımına ihtiyacım var." Bunu söylerken fazla mahzundu ama düşünmek için en az 1,5 saatim vardı ve Meriç'in hal ve hareketleri bana yardımcı olmuyordu.

Baran'ın karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum "Haklısın herkes yaptıklarının bedelini öder ve seninki biraz ağır. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum ama duyduklarım pekte yardımcı olmuyor maalesef." Derken bende ellerimle oynuyordum. Baran tam bir şey diyecekken kapı çalmıştı oturduğum sandalyeden kalkıp kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımda Ateş ve Araf Bey'i görmeyi beklemiyordum. Onlar ayakkabılarını çıkarıp içeriye girerken bende onlara yol vermiştim.

Salona geçtiklerinde Meriç fazla sinirli Baran ise elinden bir şey gelmediği için fazla üzgün görünüyordu. Baran ne dedesine ne de babasına bakıyordu belki de mahcup olmuştu. Dedesi ve babası Baran'a güvenerek işleri ona teslim etmişti o ise şu an batmamın eşiğindeydi. Kimseden ses çıkmıyordu ta ki telefonum çalana kadar herkes bana döndüğünde bende telefona bakmıştım. Bilmediğim bir numaraydı ve görüntülü arıyordu beklemeden telefonu açtığımda tekrar Selim'le karşılaştım.

Donuk donuk ekrana bakarken Selim'de "İnternet mi çekmiyor?" diye sormuştu. Sinirle Selim'e bakarken "İnternette bir arıza yokta sende olabilir mi diye düşünüyorum?" dediğim sırada Selim gülmüştü ve bulunduğum ortamın atmosferi gülmek için pek müsait değildi.

Gözlerimi devirirken tekrar lafa girdi "Şu gözlerin en sonunda bozulacak ama hadi hayırlısı neyse şu anki konumuz bu değil Tamaycım." Kafamı sallarken "Neymiş konumuz?" diye sordum.

Selim sırıtarak "Seninle çalışmak istiyoruz çok açık değil mi?" dediği sırada Ateş Bey parmaklarını çıtlatmaya başlamıştı. Selim'e "İstifam kabul görmezken nasıl sizinle anlaşabilirim?" diye bıkkınca sormuştum.

Selim kahkaha atarken "Bende seni denemiştim Tamaycım Baran'ın istifanı kabul etmemesi iyi olmuş elinde sonunda seninle çalışacağız." Ağzım açık Selim'i dinlerken ağzımdan "Nasıl yani?" diye bir soru firar etti.

Selim ciddileşirken "İspanyollar Tamay, İspanyollara iyi para döktü Baran ama işte bir işi bin kişi ister oyunu kuralına göre oynayan kazanır. Senin araya adam sokman bile kurtaramadı işi, aslında sende çok iş var ama onlar bunu göremiyor yazık! Ayrıca hisselerin satışa çıkmasını dört gözle bekliyoruz." dediği an bir şey söylemeden telefonu yüzüne kapatmıştı. Elimdeki telefonu sinirle masaya atarken ayağa kalktım.

Cama yönelirken Baran sinirle küfürler savuruyordu. Adamlar resmen kedinin fareyle oynadığı gibi bizimle oynuyorlardı ve kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Ateş Bey Baran'ı sakinleştirirken evde cam eşyaya dair hiçbir şey kalmamıştı. Baran'ı sakinleştirmek zaman almıştı ama bir nebzede olsa sakindi, Meriç'in fırtınadan önce sessizliği vardı Araf Bey ise torunlarına bakarak düşünmeye başlamıştı.

Herkes koltukta sessizce otururken saate bakmıştım saat 6'yı geçerken bir gece birçok olayı birçok duyguyu aynı anda yaşamıştık. Ortamın sessizliğini Araf Bey bozmuştu ellerini önünde birleştirirken "Bu saate kadar kimseden ses çıkmadığına göre Barlas herkesle konuşmuş olmalı elimizdeki bütün imkanları kullandık Tamay'ı yeterince kızdırdık ne yapmayı düşünüyorsunuz?" diye sorarken torunlarına bakmıştı ama ikisinden de ses gelmiyordu. Ateş Bey araya girerek bana baktı "Sana Baran ve Meriç'ten sonraki en büyük hisseyi teklif ediyorum kabul mü?" derken ciddiydi.

Hepimiz şok olurken Araf Bey damadına gururla bakmıştı çünkü bu adamın pes etmeye niyeti yoktu ve bu da onun hoşuna gitmişti. Meriç babasına dönerken "Sahra ne olacak?"diye sordu. Ateş Bey oğluna bakarak "Sahra fazla profesyonel sizin gibi değil bu fikri o sundu zaten!" derken sesi hesap sorar gibiydi. Çok geçmeden devam etti "Yani hisseler tekrar paylaştırılacak %30'u Baran'da, %26'sı sende, %23'ü Tamay'da, %20'si Sahra'da geri kalan Begüm'de zaten onun şirketle ilgisi yok maksat kardeşler arasında ayrım olmasın. Bizim şirketle bir ilişkimiz kalmadı zaten biz farklı işlerle uğraşıyoruz." Dediğinde rahatça arkasına yaslandı.

Bütün gözler bendeydi her şey ağzımdan çıkan bir lafa bakıyordu. Üzerimde çok fazla baskı hissederken daha fazla dayanamadan "Teklifinizi kabul ediyorum ama sizi affetmiş değilim!" Dedim bir çırpıda. Herkes derin bir nefes verirken Baran beklemeden avukatları aramıştı geriye sadece imza işi kalmıştı. Avukatlarımız gerekli belgeleri hazırlarken bizde saat 10'da şirkette buluşmak için sözleşmiştik.

Herkes gittikten sonra bende ortalığı temizlemeye başladım her taraf cam kırıklarıyla dolmuştu ve bu manzara canımı sıkmıştı. Camları poşetleyip kartona koydum ağzını açılmayacak şekilde kapatıp kapının önüne koydum bizim yüzümüzden hiçbir canlıya zarar gelmesini istemezdim. Ortalığı son kez kontrol edip koltuğa yığıldım. Gözüm saate takılırken saat 8'e yanaşmıştı bedenim haddinden fazla yorgun ve 2 gündür ağır şeyler yaşamıştım. Gözlerimi kapatıp Amerika'daki halimi hayal ettim orası bana fazla iyi geliyordu fakat İzmir hiç hayal ettiğim gibi değildi burası bana yaramamıştı ve eski Tamay'dan eser kalmamıştı.

Alarmın çalmasıyla ayağa fırladım koltukta uyuya kaldığım için kendi kendime kızarken odama geçtim. Kafamdaki sargı yüzünden duş alamadığım için dolaba yönelip diz altı beyaz kalem eteğimi ve üzerine siyah büstiyerimi çıkarıp yatağın üzerine koydum. Saçlarıma kuru şampuan sıktıktan sonra makyajımı yapmaya başladım. Sade bir makyaj yapıp saçımı sıkı bir at kuyruğu yapıp masadan kalktım. Üzerimi giyip aynada kendimi beğeniyle süzdüm çantamı ve bilgisayarımı alıp odadan çıktım. Evdeki camları kayık şeklinde açıp kapıya yöneldim. Topuklu ayakkabılarımı alıp giydikten sonra kapıyı iyice kilitleyip asansöre yöneldim.asansörün gelmesini beklerken heyecanlanmaya başlamıştım.

Asansöre binip dışarıya çıktım hazırlanırken çağırdığım takside gelmişti. Taksiye binip şirketin adresini verdim heyecanlandığım için yol uzun gelmişti bir an önce imzaları atıp kurtulmak istiyordum. Şirkete vardığımızda parayı verip taksiden indim şirkete girerken herkesin 'Geçmiş olsun' dileklerini alıyordum güvenlik elindeki çiçekleri bana uzatırken 'Şirket adına kabul edin lütfen' demişti. Gülerek çiçekleri alırken 'Teşekkür ettim' asansöre ulaştığımda yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Asansöre binip toplantının yapılacağı katın düğmesine bastım.

Asansörün kapısı açılırken İmre'yle karşılaştık hızlıca asansörden inip yanına ulaştım. Heyecanla bana dönüp "Baran Bey'ler ve avukatlar seni bekliyor. Çok heyecanlı resmen şirkete ortak oluyorsunuz Baran Bey şimdiden ekip için oda bile ayarlattı." Derken hem yürüyorduk hem de İmre'nin heyecanla anlattıklarını dinliyordum. Ben önde İmre arkamda toplantı odasına girerken herkes ayağa kalkmıştı. Herkesin elini sıkıp sandalyeye oturdum Baran'ın avukatı söze girdi "Tamay Hanım'ın avukatı Melih Bey'le bütün ihtimalleri her iki tarafın isteklerini de ele alarak belgeleri hazırladık sizlere de sadece imza atmak kalıyor." Derken dosyaları bize uzattılar.

Baran okumadan imzaladığı belgeleri biraz inceledim madde 10 "Kişisel çıkarlar için anlaşma fes edilemez. Fes eden taraflarca yüksek bir tazminat ödenecek." Yazıyordu dikkat çekiciydi ama çokta üstelemedim bende imzayı attım. Artık resmiyette ortaktık ve iki taraf içinde geriye dönüş yoktu.

Baran'ın avukatı dosyaları alırken Melih Bey, Baran'a dönerek konuşmaya başladı "Her şey siz istediğiniz gibi lakin 10. Madde hariç o maddeye göre de ne olursa olsun imzalar geri çekilemez eğer çekilirse de yüklü bir tazminat ödenecek." Diyerek bombayı salmıştı. Ben o maddeyi Baran'ın avukatı ekletti zannederken benim avukatımdan çıkması beni dumura uğratmıştı.

Meriç bana bakarken "Bu ne demek oluyor Tamay, avukatın neden böyle bir madde ekledi?" diye sorarken bende avukatıma döndüm "Ben böyle bir şey istemedim Melih Bey kafanıza göre böyle bir şey yapamazsınız!" derken ciddiydim.

Melih Bey bana bakarken "Üzgünüm Tamay Hanım ama bu emir büyük yerden geldi yapmasaydım ben işimden olurdum. Ayrıca sizin için bu madde en iyisi kendinizi güvence altına almalıydınız." Yaptığı açıklama özründen beterken utanmadan konuşuyordu.

Sinirle baktığım adam gerilirken "Benim güvencem sana mı kaldı? Benden başka kimseden emir alamazsın sen, kendine gel!" derken burnumdan soluyordum. Melih Bey arkasına yaslanırken "Üzgünüm Tamay Hanım, ama benimde korumam gereken bir statüm var." Alay eder gibi kurduğu cümleyle gülmeye başladım. Elimi masaya vurup ayağa kalktım "Sizinle daha fazla çalışmak istemiyorum Melih Bey!" derken arkamda bıraktığım bir avuç şaşkın adamla kapıya yöneldim.

Kapının kolunu indirdiğim sırada Melih Bey'in "Umarım satın aldığınız hisselerden sonra bana ödeyecek tazminat paranız kalmıştır!" imayla kurduğu cümleyle sırıtarak kafamı Melih'e döndürdüm "Gece emir aldığın adamdan aldım paranı merak etme! Ayrıca unutma ki bana yanlış yapanı harcarım Melih, inşallah benden sonra tekrar dava alabilirsin! Statü demiştin dimi kalırsa tabi, yanlış taşı oynadın Melihcim!" her bir kelimenin üzerine basa basa konuştum. Melih yaptığı hatayı yeni yeni anlarken eli ayağına karışmıştı bense kapıyı açıp odama doğru ilerledim.

Melih beni salak yerine koymuştu ama ben bu piyasaya yeni gelmemiştim sonuçta. Büyük bir ihtimal emir aldığı adam Selim'di ya da o korkaktı. Odama girip masama otururken İmre odaya girmişti bana hayran olmuş gibi bakarken olayın etkisinden çıkmadığı çok belliydi. Elindeki dosyaları özenle masaya koyarken diğer elinde vazo vardı. Vazoyu göstererek "Bu ne için?" diye sordum İmre gülerek masanın üzerindeki çiçeği göstererek "Kurumasını istemezsiniz diye düşündüm." Dedi nazik sesiyle gülerek çiçeği İmre'ye uzatarak teşekkür ettim.

İmre çiçekleri vazoya koyarken Baran bir hışımla içeriye girdi sinirle koltuğa otururken suratıma bakıyordu. İmre ile beraber Baran'a bakarken "Hayırdır ne bu şiddet bu celal?" diye sordum. Baran omzunu silkerken "Kim?" diye sordu bir çırpıda ben iç çekerken İmre odadan çıkmıştı. Baran'a uzun uzun bakarken anlatmamın en iyisi olacağını düşünerek konuşmaya başladım "Şu evi satın alan adam neydi adı? Hatırlamıyorum bile taslağı almış onun parası." Kısa ve öz kurduğum cümleyi Baran anlayamamış olacak ki "İyide sen o taslağı yırttın nasıl eline geçti?" diye sorduğunda mal mal suratına baktım "Adı üstünde taslağı yırttım bilgisayarda hala duruyordu malum silmeye fırsatım olmadı!" dedim imayla.

Baran iç çekerken "Sağlık olsun o piç beni delirtmek için her şeyi yapardı zaten yapacak bir şey yok ama o taslağı kim alıp ona götürdü orası büyük bir soru işareti." Derken düşünmeye başladı. Haklıydı Selim kendine güvenip şirkete giremezdi demek ki buradan biri dışarıya bilgi sızdırıyor ama kim? Biz düşüncelere dalarken aynı anda "Şirkette köstebek var!" demiştik aynı anda aynı şeyi söylemek komikti bu yüzden gülmeye başladık. Biz gülerken içeriye Sahra girdi "O neşeniz bol olsun hayırdır sesiniz ta dışarı geliyor?" diye sorduğunda gülerek yine aynı anda "Şirkette köstebek var." Demiştik.

Sahra ikimize şaşkın bakarken bu gülmemizi daha da şiddetlendi Sahra ciddileşerek "Ortada komik olan bir şey yok farkındasınız değil mi?" dediğinde gülüşlerimiz solmuştu. Sahra çok haklıydı kimse onu en kısa zamanda bulmalıydık. Sahra otururken "Ne yapmayı planlıyorsunuz?" diye sordu Baran Sahra'ya bakarken "Şu anlık hiçbir şey, zamanı gelince köşeye sıkıştırıp kim olduğunu öğreneceğiz bu yüzden bundan sonra şirkette ki bütün bilgi akışını bana aktar benden habersiz hiçbir şey olmayacak." Dedi ciddi bir ses tonuyla Sahra kafasını sallarken bende onayladım.

Baran ve Sahra ile odadan çıkıp tekrar toplantı salonuna gittik. İspanyollar fesih işlemleri için son imzaları atmaya gelmişti. Toplantı salonuna girdiğimizde herkes gelmişti bile Baran çok uzatmadan imzayı atacakken avukat araya girdi "Hayırlı olsun Baran Bey yeni ortak seçiminiz çok başarılı." Dedi alayla Baran avukata öldürecek gibi bakarken "Öyledir yeni ortağım!" sesi fazla imalıydı. Baran son imzaları attıktan sonra herkesin elini sıkarken "Attığınız bu kazığı ölsem unutmam!" dedi sinirle. Avukat alay eder gibi Baran'a bakarken "Unutmayın tabi ki de bu sizin en iyi işinizdi ama siz elinizde tutamadınız." Derken Baran'ın eli daha da sıklaşmıştı. Araya girerken "Bu kadar emin konuşmayın Avukat Bey çünkü henüz her şey bitmiş değil!" dedim.

Baran avukatın elini bırakırken avukat koşar adım toplantı salonundan çıktı. Biz oturup düşünürken artık devreye girmemin vakti gelmişti. Çekildiğim zorlu piyasaya geri dönmüştüm ve bu fazla tehlikeli bir yoldu. Bana fark etmezdi bu oyunun kuralları varsa o kuralları ben koyacaktım ve herkes buna uyacaktı. Ben içten içe gülerken ayağa kalktım saat baya geç olmuştu yapacak bir işte kalmadığı için eve gidecektim. Kara kara düşünen beylere dönüp "Toplayın kendinizi daha yolun sonunda değiliz nasıl düştüysek öyle kalkacağız nasıl olsa hem saatte baya geç oldu eve gitme vakti." Dedim sakin sesimle herkes kafasını sallarken toparlanmak için odalarımıza döndük.

Odama girip çantamı bilgisayarımı alıp hızlıca asansöre doğru ilerledim. Asansörü beklerken çalan telefonumla irkildim. Telefonu çantadan çıkarıp ekrana baktığımda Helin'in aradığını gördüm. Fazla bekletmeden telefonu açtığımda direk Helin'in sıkıntılı sesini duydum uzatmadan "Şirketten çıktın mı?" diye sordu. Ne olduğunu anlamak için "Hayır, bir sorun mu var?" diye sorduğumda beklemeden "Hayır, sorun yok sadece sana attığım konuma gider misin?" derken bir şey dememi beklemeden telefonu kapatmıştı. Ben şaşkınca telefona bakarken anında konumu atmıştı.

Gelen asansöre binerek dün otoparkta kalan arabamı almak için otoparka indim. Heyecanla otoparka inen asansörden çıkıp arabaya bindim. Arabayı çalıştırdıktan sonra Helin'in attığı konuma baktım fazla tanıdık gelmişti ama umursamadım. Otoparktan çıkıp gideceğim yere doğru sürdüm.

Yol fazla tanıdık gelmişti sanki daha önce buralardan geçmiş gibiydim. Akşam karanlığı olduğu için yolu fazla seçemezken varacağım yere gelmiştim. Ben endişeyle arabada inerken yürümeye başladım. Etrafı sadece ayın ışığı aydınlatıyordu telefonumdan feneri açıp yürümeye öyle devam etmiştim. Evin kapısının önüne geldiğimde kapı açıktı girip girmemekte kararsız kalsam da ayaklarım beni içeriye yönlendirmişti.

Kapıdan içeriye girdiğimde etraf fazla sessiz ve karanlıktı ben korkmaya başlarken Helin'in benimle oyun oynadığını düşünmeye başlamıştım. Daha fazla beklemeden bekli salonda bir şey vardır düşüncesiyle oraya yöneldim. Salona girdiğim an telefonun ışığı kapanırken ne olduğunu anlamak için telefona baktım şarjım bitmişti ve telefon kapanmak üzereydi. Ben kendi kendime söylenirken bir ayak sesi gelmişti. Kalbim yerinden çıkar gibi atarken çok korkmuştum. Olduğum yerde çakılı kalırken ayak sesleri daha da yaklaştı.

Ben o anın etkisiyle arkama bakarken yüzünü seçemediğim biri vardı. Gerçi nasıl seçebilirdim ki salonu aydınlatan tek şey ayın sönük ışığıydı.

Adam bana yaklaşırken ben geri geri gidiyordum son kez adım attığımda arkama bir şey değdi. Elimi arkaya attığımda konsol olduğunu anladım.

Korkuyla ne olacağını beklerken adam tam önümde durdu uzun uzun bana baktı. Kalbim yerinden çıkar gibi atarken adam kulağıma eğilip "Hoş geldin Tamay sonunda tanışma fırsatı yakaladık!" demişti imayla.

Ben ürperirken tüylerim diken diken olmuştu çünkü bu ses tonu ve bu koku bana çok tanıdık gelmişti. Kendini geri çekerken yüzü yüzüme fazla yakındı ben nefes almayı unuturken içeriye vuran sönük ışıkla yüzüne baktım.

Sonunda onunla tanışmıştık hem de hiç beklemediğim bir anda...

Umarım bölümü severek okursunuz.

Beğendiyseniz beğenmeyi ve yorum yapmayı ihmal etmeyin.

İyi okumalar...😊

Loading...
0%