@zehranurr
|
Biz geçmişi unutsak o bizi unutur mu? 'Biz geçmişi unutabiliriz ama geçmiş bizi unutmaz' dediklerinde inanmazdım çok doğruymuş. Geçmişten ne kadar kaçmaya çalışsak her zaman karşımıza çıkar ne zaman beyaz sayfa açsak kirletmeye çalışır. Baran'ın halihazırda odağında hala o varken bende tüm cesaretimi toplayarak önüme döndüm. Karşımdaki adam keskin bir şekilde gülerken bende yüzümü ekşittim. Arsanın sahibi Berşah Bey ile yanımıza gelirken kollarını açarak "Benim küçük kızım çok özlemişim seni!" dedi ima dolu kırık Türkçesiyle. Gözlerimi devirirken "Aynı şey benim için geçerli değil Mr. Leggio!" dediğim sırada adamın gözlerinde ki nefret daha da belirgin hale geldi. Leggio'nun ne diyeceğini heyecanla beklerken Baran kulağıma eğilerek "Nereden tanıyorsun bu herifi?" diye sorduğun da kafamı ona döndürerek "Uzun mesele sonra anlatırım." Dedim kısık çıkan sesimle. Tekrar Leggio'ya döndüğümde cehresi sertleşmişti "Manevi babanı özlememiş olman beni üzdü Tamay elimde büyüdün sayılır." dedi en dokunaklı sesiyle. Sert olan çehresi daha da sertleşirken deva ederek "Gerçi yanımdan kaçman bana her şeyi gösteriyor ama olsun. Seninle olan şahsi meselelerimizi işimize yansıtmayacağız değil mi?" diye sordu. Birkaç dakika düşünür gibi yapıp hayır anlamında kafamı salladım "Öncelikle şahsiyeti olmayan kimseyle şahsi meselem olmaz benim. Sonrasına gelirsek de prensibime aykırı kişisel mevzularımı işlerime karıştırmak!" derken ortam buz kesti. Baran tam bir şey diyecekken "Ortağımda benimle aynı fikirde zaten!" dedim Baran'a imalı bir bakış atarken. Baran gözlerini devirirken "Hııı aynı fikirdeyim!" dedi hoşnutsuz bir şekilde. Berşah Bey ortamı yumuşatmak için "Çok iyi bir şekilde çalışacağımıza inanıyorum." Dediğinde hepimiz keyifsiz kafa salladık. Yerdeki eşyalarımı alıp onların yanından ayrılarak etrafı biraz daha gezdik gerekli şeyleri not alıp işimizi bitirdik. Baran'la çıkarken Berşah Bey'in sesiyle durakladık bize yaklaşırken "Leggio hep beraber yemeğe çıkmak istediğini söyledi müsaitseniz beraber yemek yiyelim?" diye sorduğunda Baran'la bakıştık. Çok geçmeden Baran, Berşah Bey'e "Üzgünüz bizim başka planlarımız var daha sonraya sözümüz olsun." Dediğinde bende onayladım. Berşah Bey "Peki" diyerek uzaklaştığında bizde arabalarımıza bindik. Baran önde bende arkasında giderken bir restoranın önünde durdu ve park etti bende arkasından park edip arabadan indim. Restorana girip boş bir yere oturduk garson önümüze menü koyarken Baran garsonu durdurarak "Bize birer porsiyon iskender." Dediğinde garson gülerek uzaklaştı. Baran bana dik dik bakarken bende ona ne oldu bakışı attım, uzatmadan "Nerden?" diye sordu. İç çekerek "Eski patronum diyelim." Dedim kısa keserek eğer detaya girersek sıkıntı çıkabilirdi. Yaptığım kısa açıklama Baran'ın içine sinmemişti her halinden belli oluyordu. Ellerini masanın üzerinde birleştirirken "O adamın kim olduğunu ne iş yaptığını biliyorsun değil mi Tamay?" diye sordu. Birkaç dakika sessiz kaldıktan sonra "Biliyorum Baran ve benim için endişelenmene gerek yok kendimi ondan rahatlıkla koruyabilirim." Dedim iç ısıtıcı bir şekilde. Baran kafasını sallarken "Bak Tamay, sana bekli çok saçma gelebilir ama ne babam ne de dedem seni artık bizden ayrı koymuyor eğer zor bir durumda kalırsan haberimiz olsun olur mu?" diye sorduğunda kafamı salladım. Baran'la konuşmamız devam ederken siparişlerimiz geldi keyifle yemeklerimizi yerken Leggio'yu unutmuştuk. Ben yemeğin yarısında tıkanırken Baran çoktan bitirmişti bile. Önümdeki tabağı usulca Baran'ın önüne koyarken gülümsemeye başladım Baran göz devirerek önündeki tabağa bakarken yemeye başladı bende o sırada aldığım notları inceliyordum. Baran son lokmasını ağzına atarken kalkalım işareti yaptığında garson çoktan yanımızda belirmişti. Baran elini cebine atarken onu görmezden gelip çantamdaki cüzdanı çıkardım. Bana kızgın bakışlar atarken omuz silktim çünkü yemekler bendendi asla kimseye ödetmezdim! Garson yanımıza geldiğinde aynı anda kartları uzattık garson gülerken ne ben kartı indirdim ne de Baran indirdi ikimizde inat etmiştik. Biz kartları masanın üzerine koyarken garson gözünü kapattı kartları karıştırıp seçmesini bekledik. Garson kart seçimi yaparken benim kartımı eline aldı. Ben Baran'a zafer bakışları atarken o kızarak kartını cebine koydu. Hesabı ödeyip çıktığımızda Baran "Ben ödeyecektim işte ne inat ediyorsun?" dediğinde tek kaşımı hava kaldırdım. Arabaya ilerlerken "Yemekler bendendi unuttun mu?" diye sorduğumda hayır manasında kafasını sallayıp hoşnutsuz bir şekilde arabasına bindi. Bende gülerek arabaya binerken Baran çoktan yola çıkmıştı bende arkasından hızla yola koyulup şirkete doğru ilerlemeye başladık. Şirkete geldiğimizde Baran'la ayrılarak odalarımıza dağıldık. Benim katılmam gereken birkaç toplantı vardı onları hallettikten sonra saatin baya geç olduğunu fark ettiğimde şirketten çıkmak için eşyalarımı topladım. Odadan çıktığımda İmre'nin ve diğerlerinin çoktan çıktığını fark ettim şirkette benden başkası kalmamıştı resmen. Şirketten çıkıp önce markete uğradım evin eksiklerini alıp eve doğru gitmeye başladım. Siteye giriş yaptığımda otoparka girmeye üşendiğim için arabayı dışarıya park ettim. Binaya girdiğimde şans bende yanaydı çünkü asansör girişteydi bende beklemeden hemen asansöre bindim. Asansör ağır ağır yukarıya çıkarken bugün çok yorulduğumu fark ettim kısa bir tatile ihtiyacım vardı. Asansör evimin olduğu katta dururken kapısı açıldı asansörden inip kapının önüne geldim beklemeden eve girip kapıyı kapattım. Ev fazla sessiz ve karanlıktı bu duruma alışmam zor olacaktı ama alışmak zorundaydım. İç çekerken elimdeki çantayı vestiyere koyup ayakkabılarımı çıkardım marketten aldıklarımı yerleştirmek için yürümeye başladım salonun ışığını açmamla çığlık atıp poşetlerin yeri bulması bir oldu. Koltukta oturan Barlas'la Selim kulaklarını tutarken bende korkudan kalbimi tutmuştum. Barlas'a bakarak "Siz salak mısınız, ne işiniz var benim evimde? Ayrıca insan bir ışık falan yakar ödüm bokuma karıştı!" diye çemkirirken Barlas'la Selim yüzünü buruşturdu. Benim kalp atışlarım hala düzelmezken Barlas "Ne tatava yaptın sanki hortlak gördün!" derken Selim Barlas'ı dürttü "Oğlum kız bembeyaz oldu hala hortlak diyorsun." dedi gülerek ayağa kalkıp yanıma geldi. Kolumdan tutup beni koltuğa oturturken mutfağa gitti. Kalp atışlarım düzelmeye başlarken Barlas'ta dikkatle beni izliyordu. Selim bir elinde bardak diğer elinde tabakla göründü. Yanıma gelerek bardağı bana verdi Barlas'ın yanına oturarak tabaktaki sarmaları yemeye başladı. Barlas'la bakışlarımız Selim'e kayarken çatalı sarmaya batırıp Barlas'a uzattı "Aç ağzını koca oğlan uçak geliyor." Dediğinde gülmeye başladım. Barlas Selim'in kafasına vururken "Bu kaçıncı tabağın, buraya yemek yemeye mi geldin sen?" diye kızgınca sorduğunda Selim kafasını sallayıp "Ben buraya hep yemek yemek için gelirim." deyip sarmayı ağzına attı. Elimdeki suyu kafama diktikten sonra Selim'e dönerek "Sen benim evime nasıl bu kadar kolay giriyorsun?" diye sordum. Selim elini cebine atıp evimin anahtarını çıkarıp bana doğru salladı. Benim evimin anahtarının Selim'de ne işi vardı? Gözlerim fal taşı gibi açılırken "Yankesici falan mısın sen?" derken uzanıp anahtarı almaya çalıştım. Anahtarı tekrar cebine atarken "Yedek anahtarı almış olmam yankesici olduğum anlamına gelmez!" diyerek tekrar yemeye başladı. Tekrar yerime otururken "O kilidi değiştirmezsem bende Tamay değilim!" dediğimde alay edercesine kafasını salladı. Barlas'a döndüğümde "Hadi bunu kapıdan kovuyorum bacadan giriyor da senin ne işin var burada?" diye sorduğumda sinsice sırıttı. Oturduğu yerde biraz daha yayılırken "Tekme olayını es geçiyorum ama onun da hesabını vereceğin zaman gelecek elbet." Derken saçlarını düzeltti ve devam etti "Leggio gelmiş haberin var mı?" diye sorduğunda bir şeylerin peşinde olduğunu anladım. Onun gibi yaparak "Sana hiçbir şeyin hesabını vermeyeceğim çünkü canım istedi oldu kurum veya kuruluş değilim ki sana açıklama yapayım değil mi?" derken bacak bacak üstüne attım ve devam ettim "Leggio'dan haberim var daha sabah gördüm onu neden sordun?" dedim ruhsuzca. Barlas öne eğilirken kollarını bacaklarının üzerine koyun ellerini birbirine bağladı. Uzunca bana bakarken sorumu es geçerek "Kimsin sen Tamay?" diye sorduğunda gözlerinde merak vardı. Kolumu koltuğun kenarına koyarken çenemi sıvazlarken "Yaptığım her boktan anında haberi olan Barlas Kara karşıma gelmiş bana kim olduğumu soruyor komik doğrusu!" imayla kurduğum cümleye gözümü Barlas'ın gözlerine sabitledim. Barlas tekrar yaslanırken "Senin sadece 5 yılına ulaşabiliyorum o da kesik kesik! Söylesene Leggio'nun yanında ne iş yapıyordun?" sorduğu soruyla kaşlarımı çattım. Çenemde ki elim dururken "Ne o sorguda falan mıyım, polis misin yoksa yer altının ortağı?" alayla sırıtırken Barlas ciddileşti. Barlas'ın sinirlenmeye başladığı her halinden belli oluyordu "Sorguda falan değilsin aradığım cevaplar ve sende bana yardımcı olacaksın!" netti ve keskin kurduğu cümleyle beni de germeye başladı. Selim elindeki boş tabağı mutfağa götürmek için kalktığında odağım dağıldı Barlas'a bakmadan "Sana yardımcı olabileceğimi düşünmüyorum ama söylesene hangi konuda yardım istiyordun?" sorduğum soruyla ortamın havası az da olsa yumuşamıştı. Barlas iç çekerken "Lena, nerede o? Onda bana ait bir şey var!" dediğinde bazı parçalar anca oturdu bende. Acıyla sırıtırken "Aradığın Lena'ya ulaşılamıyor Barlas Kara ayrıca sana ait olan şey yaşıyor mu orası da Allah Kerim!" sesim buz gibiydi buda yumuşayan ortamı tekrar buz gibi yaptı. Barlas sinirlerine hakim olamamış ortada duran sehpaya tekme atmıştı. Ben daha ne olduğunu anlamadan boynumda hissettiğim güçlü parmaklarla feleğim şaştı. Barlas'ın koyu gözleri kararırken "Ne diyorsun lan sen! Bana bak Tamay bana her şeyi anlatmak zorundasın duydun mu?" dudaklarımın üstünden kurduğu cümleyle ne demem gerektiğini bilmiyordum ama ona istediğini verecekte değildim. Barlas boynumu bırakıp benden uzaklaşırken gömleğinin yakasından tutup kendime çektim dudaklarımızın arasında milim kalırken "Bana dediğin gibi Barlas her şeyin bir zamanı var ve sende bu zamanı beklemek zorundasın ayrıca sana anlatacağım hiçbir şey yok benim!" nefeslerimiz birbirine karışırken nefretimiz aramızda dans ediyordu. Barlas'ın bakışları değişirken araya Selim girdi "Eğer öpüşürseniz cidden kusarım bak." Derken Barlas'ı kendimden uzaklaştırdım. Ben kendime çeki düzen verirken Barlas'ta gömleğini düzeltiyordu. Selim'e dönerek "Ne öpüşeceğim bu dağ ayısıyla hem o kim ki yani değil mi hem çokta saçma yani?" kurduğum cümleyi ben bile anlamazken Selim alayla kafasını salladı. Barlas bana bakarken yüzümü işaret ederek "Utandın mı sen yoksa bana mı öyle geliyor?" derken elim yüzüme değdi aynaya bakmak için ayağa kalktığımda yüzümün kıpkırmızı olduğunu gördüm. Aynada biraz daha oyalandıktan sonra beylere dönerek "Bundan sonra kırmızı allık kullanmam lazım çok yakışıyormuş." Dediğim sırada kalktığım koltuğa tekrar dönerken Barlas'a bakarak "Kırmızı rujda belki yakışabilir ne dersin?" derken göz kırptım. Barlas yutkunurken dönüp çıkardığı ceketini alıp giyinmeye başladı. Bana bakmadan "Sorduğum sorulara başka zamanda başka şekilde öğrenirsem istemeyeceğin şeyler yaşayacaksın hala kırmızı allık kırmızı ruj diyorsun!" imalı kurduğu cümleye burun kıvırdım. Bacak bacak üstüne atarken "Ne gibi istemeyeceğim şeyler mesela?" sorumu sorarken Barlas bana dönmüş ceketinin önlerini düzeltirken "Bir ömür taşıyacağın şeyler mesela!" derken tek kaşı kalkmış göz kırpmıştı ve ben hala ne demek istediğini anlamamıştım. Nasıl ya? Selim duvara yaslanıp bizi izlerken birden ıslık çalmaya başladı Barlas'la Selim'e bakarken Selim "Fazla hızlısınız bir kere daha bir araya gelirseniz bebek haberi alırız herhalde." Derken kahkaha atmaya başladı. Ben yüzümü büzerken Barlas hiçbir tepki vermedi bile. Yanımdaki yastığı Selim'e fırlatırken "Terbiyesiz! Ben bunla hiçbir şey yapmam bir kere tipe bak orangutan götü gibi!" dediğimde Barlas sabır çekmiş bense göz devirmiştim. Selim'e dönerek "Salak salak konuşma Selim! yürü eve gidiyoruz." derken bana dönerek "Sana da orangutan götünü belgesel halinde göstereceğim ben!" diyerek arkasını dönerek yürümeye başladı. Selim masanın üzerinden poşeti alırken "Ne var o poşette?" diye sordum. Selim kapıya ilerlerken "Yolluk sarma aldım yanıma göz hakkı." Derken güldü. Ayağa kalkıp arkalarından ilerlerken "Bana da bıraksaydın bari!" dedim sitemle. Selim omzunu silkerken "Sen gene sararsın bir şey olmaz." Dedi umursamazca. Selim ayakkabılarını giyerken Barlas çoktan asansöre binmiş Selim'i bekliyordu. Selim arkasına bakmadan hızla asansöre binmiş asansörün kapısı kapanmıştı. Kapıyı kapatıp salona geçerken yerdeki poşetleri alıp mutfağa girdim aldıklarımı yerleştirip kendime bir kahve yaptım. Kahvemi alıp tekrar salona geçip koltuğa oturdum ne gündü ama? diye düşündüm. Oturduğum koltukta etrafa bakarken evin gene altı üstüne gelmişti gelen herkes salona bir zarar verip gidiyordu. Kafamı sallayıp bir yudum daha aldım felaketim geliyordu ve ben bunu bütün hücrelerime kadar hissediyordum. Ve anladım ki yeni bir sayfa açmak ya da eski defteri değiştirmek bir işe yaramıyormuş. İnsan yedisinde neyse yetmişinde de oydu bazı değişiklikler geçmişten kurtulmasına yardım etmiyormuş. Kahveden son yudum aldığımda bardağı düzelttiğim sehpanın üzerine koyup odama gittim. Üzerimdekilerden kurtulup yatağa girdim kafamın daha fazla dolmasına izin vermeden gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Uykumun en güzel yerinde evden gelen tıkırtılarla gözlerimi açtım. Tıkırtılar artarken yataktan kalkıp kapıya yürüdüm kapıyı yavaşça açıp etrafı kolaçan ettim. Etrafta hiç ışık yoktu ama garip bir hava vardı bunu hissediyordum. Kapıdan çıkıp salona ilerlerken ensemde hissettiğim soğuk metalle durdum. Gelmişti, buradaydı ve istediğini almadan gitmeye niyeti yoktu. Yüzüme yayılan gülümsemeyle sakinliğimi korudum "Daha erken bekliyordum seni Leggio!" dedim . Korkmuyordum gerçi korkmaya niyetimde yoktu ya neyse. Arkamdaki adam söylediğimi es geçerek kulağıma eğildi "Uykundan mı uyandırdım benim küçük kızım?" diye sordu samimiyetten uzak buz gibi sesiyle. Kafamı sallarken "6 yıldır doğru düzgün uyuyamıyorum." Dedim ama tek farkla ben samimiyetle söylemiştim. Gerçekten gözlerimi kapattığımda çığlık sesleri duymak artık midemi bulandırıyordu. Boş koridorda yayılan o histerik kahkaha bütün kanıma işledi "Bak sen yanımdayken öyle demiyordun Tamay, yaptığın işten zevk alıyordun ne değişti? Bu benim yetiştirdiğim kız çocuğu değil acizsin artık!" kelimeler ağzında tokat gibi çıkıyordu ama bir tanesi bile yanlış değildi. Ne yazık ki! Elindeki silahı beline sokarken arkamı dönmek için hareket ettiğim sırada sert parmakları saçlarıma dolandı. Saçlarımı kökünden tutarken ağzımdan tek bir ses bile çıkmadı. Beni çekiştirirken "3 yıl oldu Tamay! Yanımdan siktir olup gitmen umurumda değil ama bana kızımın katilini bulacaksın sana emrettim ve sende itaat etmek zorundasın!" her kelimesinin üzerine bastırdı. Onun çaresizliği hoşuma giderken gülümsedim "Senin için çalışmıyorum Leggio sen Ogi'yi bana tercih ettiğin günden beri sana çalışmıyorum! Çok istiyorsan Ogi'ye söyle kızının katilini bulsun tabi becerebilirse!" cümlelerimi onun gibi kurmuştum ve bu onun hoşuna gitmemişti. Beni yere fırlatırken "Sana o toplantıya kadar vakit veriyorum o zamana kadar kızımın katilini buldun buldun bulamazsan bu şehir senin mezarın olur duydun mu beni?" dediğinde bir şey dememe fırsat vermeden kapıyı vurup çıktı. Yerden kalkarken geride bıraktığım buz gibi bakışlarım geri gelmişti. Kimse beni tehdit edemezdi buna izin vermezdim ki vermeyeceğim. O gece biri ölecek ama o kişi ben olmayacağım. Her şeyi ortaya dökecektim ama kimseye istediğini vermeyecektim. Gözlerimi kan bürümüştü ve ne yalan söyleyeyim eski Tamay'ı özlemiştim. Saçlarımı düzeltip tekrar odama girdim Leggio'nun öfkesi kızı değildi onun öfkesi yavaş yavaş yok olmasıydı bunu çok net gördüm gözlerinde. Önce Barlas'ı bitirmeye çalıştı başarısız oldu daha sonrada göz bebeği beni kaybedip tahtını sallandırdı başarısızlığı sevmezdi, hazmedemiyordu, boğuluyordu ve etrafındakilere zarar veriyordu. Yatağa girdiğimde gece boyu o toplantı salonunu hayal ettim olacakları planladım ve uygulamak için zamanı bekledim. Ben bu kadar şeyi düşünürken sabah olmuştu ama benim ne işe gitmeye niyetim vardı ne de bu yataktan çıkmaya. Telefonu elime alıp Baran'a halsiz olduğumu işe gelemeyeceğimi yazıp gönderdim çok beklemeden kafamı yastığa koyarak gözlerimi kapattım. ***** Gözlerimi kapının kırılacakmış gibi çalmasıyla açtım. Saate baktığımda akşam olduğunu gördüm hızla yataktan kalkıp kapıya koştum. Kapıyı açtığımda gözleri ateş saçan Baran'la karşılaştım. Sinirle bana bakarken "Kızım neredesin sabahtan beri kapıyı çalıyorum açmıyorsun arıyorum telefona bakmıyorsun bir şey oldu zannettim!" dediğinde uyku sersemiyle kafamı sallayıp "Uyuyordum duymadım kusura bakma, gelsene." Dediğimde kapının önünden çekilip Baran'ın geçmesi için yer açtım. Baran ayakkabılarını çıkarıp içeriye girdi bende kapıyı kapatıp onu takip ettim. Salona geçip koltuğa oturduğumuzda uzun uzun bana baktı "Çökmüşsün iyi misin?" diyerek ateşim olup olmadığını kontrol etti. Hala kendime gelememişken "İyim bir şeyim yok çok yoruyorum kendimi ondandır." Dediğimde Baran elini alnımdan çekerek "Hafif ateşin var ama bir şey olmaz ondan." Dediğinde kafamı salladım. Baran iç çekerken "Gerçekten iyi misin Tamay?" diye sorduğunda tekrar kafamı salladım halbuki içimde kocaman bir boşluk vardı ve bu boşluğu kimse dolduramayacaktı. Baran ceketini çıkartıp bana dönerken "Gözlerin, gözlerin öyle demiyor ama Tamay!" ses tonu ciddiydi ve gözlerime bakarak içimi görmüştü. Baran'a dönüp bacaklarımı kendime çektikten sonra derin bir nefes aldım "Çok küçükken kendimi her yalnız hissettiğimde veya her hasta olduğumda keşke diyordum, ya keşke annem yanımda olsaydı her şey daha farklı olsaydı ama sonra belki de yanımda olsa beni hiç sevmeyeceği ihtimali geliyordu aklıma. Sahi sevilmeyecek kadar kötü müydüm ben?" gözlerim dolarken gözyaşlarımı sabit tutup devam ettim "Hangi anne çocuğunu sevmezdi ki, benimki sevmemişti herhalde yoksa sevse bırakır mıydı beni?" soru sorar gibi Baran'a baktığımda onunda gözleri dolmuştu. Baran'dan ses gelmedi bende devam ettim "Biliyor musun hep ağabeyim olsa nasıl olur diye düşündüm ya da ablam?" sesim neşeli çıkarken "Ama ağabeyimin olmasını tercih ederdim onunla oyunlar oynardık saçımı çekenlere kızardı belki..." durdum çünkü neşeli sesim titremeye başladı. Derin bir nefes alarak devam ettim "Belki saçlarımı örerdi çok severdim çocukken saçlarımla oynanmasını. Bazen ailemi bulmak geliyor içimden sonra kendilerine yeni düzen kurdukları için beni istemeyecekleri engel oluyor kalbime." Titreyen sesime gözyaşlarımda eklendi. Daha fazla konuşmak anlatmak istemiyordum o yüzden sustum zaten Baran'dan da ses çıkmıyordu kendi derdimle onu boğmamalıydım. Baran kafasını geri yaslarken onu izledim üstünde farklı bir duygu vardı sanki acı çekiyor gibiydi. Bir süre kimseden ses çıkmazken çenemi dizime koyarak gözyaşlarımı sildim. Baran kafasını kaldırıp boğazını temizledikten sonra tavanı izleyerek "Küçüğüm öldüğünde 4 yaşında falandım o da 2 aylık süt kuzusuydu." Dedi ve sustu. Doğrulurken "Her şey o piç kurusu babam olacak adam yüzünden oldu. Tam her şey düzeldi derken neşemizi aldı elimizden!" Dedi gözyaşlarını silerken. Bana dönüp benim gibi otururken yeşil gözleri kıpkırmızı olmuştu "Çok güzeldi minicik elleri vardı. Koruyamadık onu işte olmadı yani." Gözyaşları tek tek dökülürken silmedi bile onları, özlemini tek tek akıttı gözlerinden. Baran'la birbirimize bakarken hangimizin hali içler acısı diye düşünürken "İmkanın varken bul onları Tamay en azından bir kere sarıl onlara kokularını içine çek özlemini gider sonra ne olacağı belli olmuyor işte içinde keşkelerin kalmasın." Dediği sırada gözyaşlarını silip toparladı kendini bense belli belirsiz kafamı sallamıştım. Gözyaşlarımızı silerken Baran bana bakmadan "Gel saçlarını öreyim." Dedi zar zor durdurduğum gözyaşlarım tekrar firar ederken "Tamam." Diyebildim sadece. Lastiklerimi alıp geldiğimde Baran'ın önünde oturdum saçlarımı ayırıp örmeye başladı. Yavaş yavaş örerken sanki canımı yakmak istememişti halbuki o saçlar gece yeterince acımıştı haberi yoktu. Örme işlemini bitirip lastiği saçıma bağladıktan sonra heyecanla kalkıp aynaya baktım. Baran gülerken bende gülmeye başladım "Yapıyorsun bu sporu Baran Karaman." dediğimde göğsünü kabartarak "2 kız kardeşim var normal değil mi?" diye sorduğunda kafamı sallamakla yetindim. Tekrar koltuğa otururken Baran'ın telefonu çaldı o telefonla konuşmak için balkona çıkarken bende bilgisayarımı elime almış ne var ne yok diye bakınıyordum. İçeriye girdiğinde kolumu dürtüp "Kalk üzerini giy babam yemeğe bekliyor bizi." Dedi otururken. Kafamı hayır anlamında sallarken "Akşam akşam rahatsız etmeyeyim hem keyfimde yok zaten." Dediğimde Baran kucağımdaki bilgisayarı kapatıp eline aldı. Baran'a bakarken "Kalksana ne bekliyorsun!" dediğinde oflayarak ayağa kalkıp odama gittim. Üzerimdeki pijamalardan kurtulup siyah elbisemi giydim telefonumu çantama atarak odadan çıktım. Ben hazırlanırken Baran'da çoktan ayakkabılarını giymiş kapının önünde beni bekliyordu. Hızla kapıya çıktım ayakkabılarımı giyip kapıyı kilitledim Baran önde ben arkasından asansöre bindik. Asansör otoparka inerken Baran'da şirkette olup bitenleri anlatıyordu. Asansör sonunda durmuş bizde inip arabaya ilerledik. Arabaya binip otoparktan çıkarken uzun yolun çabuk bitmesi için dua etmeye başladım. Baran'la arabada köstebek olayını konuşurken bir yere varamadık bu yüzden odalarımıza kamera taktırmaya karar verdik bu şu anlık Baran ile aramızda ki sırdı. Biz bazı kararlar alırken çoktan eve gelmiştik arabadan inip merdivenleri çıkmaya başladık. Son merdivene adım attığımız gibi Sahra neşeyle kapıyı açıp bize gülümsedi bizde çoktan ayakkabılarımızı çıkarıp içeriye girdik. Sahra'ya sarılırken "Geçmiş olsun." Dediğinde bende teşekkür ederek salona girdim herkese sarılırken Meriç'i es geçtim gerçi Begüm'de eskisi gibi değil farklıydı da neyse çıkardı kokusu yakında. Oturmadan Hivda Hanım bizi direkt masaya topladı. Masaya oturmuş neşeyle yemek yerken Meriç kimseye bakmadan "Hala köstebeği bulamamışsınız?" derken ruhsuzdu galiba ona sormadan hareket ettiğimiz için bozulmuştu. Sahra kızgın bir sitemle "Yeter Meriç ya! Hala bunun lafını mı yapıyorsun cidden?" dediğinde Begüm ortaya atlayarak "Davasında haklı abla çocuğa sormadan iş yapmışsın hem de Tamay'la!" imayla kurduğu cümleyle tek kaşımı kaldırıp onlara baktım. Baran ters ters Begüm'le Meriç'e bakarken "Söylemek istediğiniz bir şey varsa salak salak tavır alacağınıza açık konuşun!" dediğinde sesi baya sert çıkıyordu. Meriç elindeki çatalı masaya koyduktan sonra "Sence bu olanlar normal mi Baran?" dediğinde Baran sesini yükselterek "Sana açık konuş dedim Meriç bana soru sor demedim!" dediğinde ortam iyice gerilmeye başladı. Meriç sinirle Baran'a bakarken "Tamay geldikten sonra işler alt üst oldu diyorum o yokken bunların hiç biri olmuyordu diyorum bilmem anlatabildim mi?" dediğinde işin ucu bana dokunacağı çoktan belliydi. Baran yüzü sinirden kızarırken "Geçen yediğin dayağı unutmuş olmalısın hatırlatmamı ister misin?" diye sorduğunda Meriç sabır çekti. Baran neden Meriç'i dövmüş olabilir ki? Meriç'in de eli yumruk olurken "Unutmadım merak etme ama söylesene seni değiştiren ne böyle?" imayla sorarken Baran parmağını Meriç'e sallarken "Şu an eskisinin 3 katını kazanıyorsun hem de kim sayesinde 3 günlük çalışan dediğin kız sayesinde bana bak Meriç yediğin tabağa pislemeyi kes artık benim canımı sıkma! Ayrıca söylesene sen kimden alıyorsun bu aklı?" diye sorduğunda Meriç'ten ses gelmedi. Begüm abisini korumak adına "Akıl alıyor demeyelim de beraber aynı fikirdeyiz diyelim." Dediğinde bu sefer Sahra'nın sesi yükseldi Meriç'e bakarak "Sen Begüm'ün ağzına bakarak iş mi tutuyorsun?" dediğinde Meriç'in bakışları değişti. Begüm'ün yüzü düşerken "Ne demek o öyle abla?" diye sorduğunda Sahra'nın sesi biraz daha yükseldi "Hayatında kaç kere şirkete gelip bir işin ucundan tuttun ki şimdi fikir alış verişi yapıyorsun?" dediğinde Begüm'ün yüzü iyice düştü. Araya girmenin iyi olacağını düşünerek söze girecekken Begüm ablasına bakarak "Ne işim var şirkette ben ne anlarım işlerden ben sadece fikrimi söyledim!" ses tonu yüksekti. Sahra gülerken "Tabi ki anlamazsın Baran ağabeyin seni el üstünde tutarken hiçbir şey anlamasın! Ayrıca fikirlerini biraz da üniversiteyi bitirmek için kullan, gezmek tozmaktan kaldığın dersleri ben bile sayamıyorum!" dedi. Begüm cevap verecekken Hivda Hanım otoriter sesiyle "Kavganızı başka yerde yapın sesinizi de kesin artık yemeğinizi yiyin birinizden ses dahi duymak istemiyorum!" diyerek yemeğine devam etti. Benim iştahım kaçarken Ateş Bey sinirli gözleriyle çocuklarına baktı Meriç'e dönerek "Seninle daha sonra müsait bir vakitte konuşalım Meriç, akıl nasıl alınır sana öğreteyim biraz!" dediğin ses tonu sert ve bir o kadar da hesap sorar cinsteydi. Baran'a dönerek "Her ne olursa olsun kardeşine böyle davranamazsın!" dediğimde tek kaşını kaldırarak "Savunduğun şey çokta normal değil sanki!" dediğinde "Bu Meriç'le benim aramdaydı hem..." lafımı keserek "O söylediği laf yüzünden bizi süründüren sen şimdi de Meriç'i mi savunuyorsun?" dedi. Derin bir nefes alıp Baran'a cevap verecekken Baran "Kes sesini yemeğini ye!" dediğinde bu sefer göz devirdim. Tamam, Meriç'te hatalıydı ama şiddet her şeyin çözümü değildi sonuçta. Begüm bana bakarak "Sanki fazla yüzsüzsün!" dediğinde Ateş Bey'in "BEGÜM!" diye kükremesiyle bütün masa buz kesmişti. Biz Ateş Bey'e bakarken onun gözlerinden ateş çıkıyordu "Bir kez daha uyarmayacağım!" dediğinde korkuyla kafasını salladı. Yemek güzel başlayıp boka dönerken zil çaldı Begüm kalkıp kapıya baktığında onun gözlerinin içi gülerken benim ağzımdan sessiz bir "Siktir!" çıktı.
Herkese merhaba yeni bölümle sizinle tekrardan buluşmak beni çok mutlu etti.
Umarım zevkle okursunuz beğendiyseniz yıldız atmayı ve yorum yapmayı unutmayın.
Kendinize iyi bakın :) |
0% |