Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@zehranurr

Cesaret de aşk gibidir, ikisi de umutla beslenmek ister.

Gerçek cesaret, şahit istemezdi bunun ki o hesaptı masadaki herkes onu nefretle karşılarken o bütün endamıyla yürüyordu.

Begüm'ün gözleri ışıldamış, herkes onu öldürecekmiş bakarken Begüm sevgiyle bakmıştı gelen adama.

Neydi Begüm ile Barlas'ım arasındaki bilinmez gerçek?

Barlas önde Selim ve Begüm onun arkasında yemek masasına gelirken Baran'ın elleri yumruk olmuştu gerçi diğerleri ondan farksız sayılmazdı.

Tek istediğim benlik bir şey olmamasıydı çünkü Baran'a hiçbir şey anlatmamıştım nasıl karşılayacağını bilemiyordum.

Barlas'la gözlerimiz kesişirken gözlerimi kaçırdım parmaklarımla oynarken fazla gerildiğimi fark ettim.

Begüm herkesi es geçerek Barlas'a döndü "Bir şey mi oldu? Eğer konuşmak istersen bahçeye çıkabiliriz?" derken parmağıyla bahçeyi gösterdi.

Baran sabır çekerken diğerleri Begüm'ün tepkilerine hatta konuşmalarına bıkkınca kafa sallamıştı.

Begüm hislerini çok belli ediyordu hala onu seviyordu bu durum başka Ateş Bey olmak üzere herkesin kanına dokunuyordu.

Barlas, önce Begüm'e daha sonra işaret ettiği yere bakarak göz devirdi.

Begüm'e bakmadan "Buraya senin için geldiğimi kim söyledi?" ciddi bir şekilde sorduğu soruyla Begüm'ün yüzü değişti.

Begüm elini indirip Barlas'ın gözlerine bakarken "Baran abim veya diğerleri için gelmeyeceğine göre!" tek kaşını kaldırarak kurduğu cümleyle Barlas kıkırdamaya başladı.

Barlas elini Begüm'ün omzuna koyarken Baran hareketlendi elimi koluna koyarak onu durdurdum. Barlas "Neden abine düşmanmışım gibi konuştuğunu bilmiyorum çünkü abini şeyime bile takmıyorum." dedi kendinden emin bir şekilde.

Aklına gelen şeyle parmağını şıklatarak "Ha birde Begüm şunu sakın unutma biz seninle bir akşamüstü bütün ihtimalleri yok ettik ve bunda benim hiçbir günahım yoktu!" derken çok ciddiydi ve kırgındı.

Begüm'ün gözleri dolarken Barlas elini omzundan indirip masaya döndü "Merak etme Baran buraya kardeşin için gelmedim bu saatten sonra da işim olmaz." Derken Baran'la göz kontağı kurdu.

Selim olası bir kavgayı önlemek için bana dönerek "Tamaycım sen evinde hiç oturmaz mısın ne zaman seni arasak bir yerlerde çıkıyorsun?" ben göz devirirken Selim gülümsemişti.

Sıçtığımı anladığım o anlarda Baran sinirle bana baktı.

Selim'e bakarken "Neden beni arıyorsun Selim?" diye sordum bıkkınca.

Selim'in gözü Barlas'a kayarken "Tek başıma aramıyorum ki Barlas'la beraber arıyoruz çoğul eki kullandım ya!" ciddiyetle kurduğu cümleyle Barlas'a döndüm.

Sıkılmış olduğumu belli edercesine Barlas'a bakarken "Sen neden beni arıyorsun Barlas?" tek kaşımı kaldırarak sorduğum soruyla Barlas elini ceketinin iç cebine sokup bir şeyler çıkardı.

Fotoğraf olduğunu anladığım şeylere göz gezdirip suratıma fırlatırken dişlerini sıkarak "Bu herifin gecenin bir vakti senin evinde ne işi var Tamay!" dedi.

Neydi şimdi bu, neyin hesabıydı?

Fotoğrafları elime alıp baktığımda Leggio'nun eve girerken ve çıkarken ki görüntüleri vardı. Baran sinirle elimdekileri çekip incelerken Barlas'a döndüm "Evime kimin girip çıktığının hesabını da sana verecek değilim Barlas! Ayrıca sen beni mi takip ettiriyorsun?" tek kaşım kalkarken Barlas'ın gözleri kararmaya başladı.

Sinirlere önce saçını karıştırdı daha sonra masaya sertçe vurarak bana baktı sorduğum soruyu es geçerek "Beni delirtmek için elinden ne geliyorsa yapıyorsun Tamay! Bak bunun sonu hiç iyiye gitmiyor haberin olsun! Söyle neden evine geldi çıldırtma beni!" bağırışları hoşuma giderken dudağımın kenarı yukarıya kıvrıldı.

Bende Tamay'sam krizi fırsata çevirmek bana düşer sandalyeden sakince kalkıp Barlas'ın önüne geçtim herkes şaşkınca yaptığım şeyi izlerken Begüm sinirlenmişti.

Ellerim ceketinden dolayı bozulan gömleğinin yakasına kayarken gözlerimi gözlerine kilitledim. Gömleğinin yakasını düzeltirken "Sen beni mi kıskanıyorsun yoksa bana mı öyle geliyor?" dedim hafif kıkırdarken.

Barlas'ım kasları gerilirken "Hadi ama Barlas sinirlenmek sana hiç yakışmıyor hem birbirimize yardım edersek ortada bir sorun kalmaz değil mi sende sinirlenmemiş olursun?" masumca sorduğum soruyla geri çekildim.

Barlas'tan uzaklaşırken Barlas'ın eli belime dolanıp beni kendine çekti "Öncelikle sen kıskanacağım son insansın ayrıca öyle diyorsan öyle olsun söyle bakalım ne öğrenmek istiyorsun?" derken ben Barlas'ın elinden kurtulmaya çalışıyordum.

Bunu bilerek yapıyordu çünkü beni bırakmasını istesem başka bir şey istememe izin vermeyecekti.

Ben onunla oynarken o da benimle oynuyordu ki bu durum fazlasıyla komikti.

Ona ayak uydururken yüz ifadesi değişti bense oyunuma devam ettim "O zaman başlıyorum söyle bakalım sana projenin taslağını ve İspanyolları kim haber etti?" ellerim yakasındayken sorduğum soruyla Barlas yutkundu.

Beni kendinden uzaklaştırırken bende sırıtmaya başladım Barlas'ın gözü Begüm'e kayarken "Sen şuna köstebeği bulamadım bu yüzden krizi fırsata çeviriyorum desene." Derken güldü.

Bu adam fazla zekiydi.

Sonrasında kaldığı yerden devam etti "Her şeyi Begüm sayesinde öğrendim bütün bilgileri de ondan aldım sen hastaneye gittiğinde bilgisayarındaki önemli belgeleri kopyalayıp bana getirdi sağ olsun." Kurduğu cümleyle herkes Begüm'e bakarken Begüm başını eğdi.

Şaşkın bir şekilde ona bakarken "Yani Begüm'ü kullandın?" dediğimde başını sallamakla yetindi.

Baran ayağa kalkarken Barlas konu araya kaynamasın diye aceleyle "Şimdi sıra sende o herif neden evine geldi?" diye sordu bir çırpıda.

Baran duraksarken bense gerçeği söyleyemeyeceğim için bir yalan uydurarak "Unuttun mu Barlas eski patronum ve şimdi de o adamla iş yapıyoruz?" Dedim.

Barlas kafasını sallayıp alayla gülerken "Kandırdın beni değil mi hiçbir şey anlatmayacaktın?" sinirden çenesi gerilirken bende sırıtarak yüzüne baktım "Kadınlara güven olmaz Barlas Kara hele bana asla!" diyerek Barlas'tan uzaklaşmak için arkamı döndüm.

Barlas'ın sertçe kolumdan tutup beni kendine çekti "Bana yaşattıklarını sakın unutma Tamay Arslan çünkü bunların bedelini çok pis ödeyeceksin!" sert tuttuğu kolu bir o kadar sertlikle bıraktı.

Ben geriye doğru yalpalanırken Barlas ile Selim arkasına bakmadan evden çıktı.

Baran beni tutarken "Ne oluyor lan bu evde?" diye bağırdı o sırada bende kendimi toparladım. Baran öfkeyle etrafına bakarken gözü birden Begüm'e kaydı "Bu muydu lan sana yaptıklarımın karşılığı!" derken bağrışları artmıştı.

Baran eline ne geçtiyse duvara fırlatırken "Bu muydu Begüm sana soruyorum cevap versene?" diye sordu sesi fısıltı gibi çıkarken "Yapmadım de ne olur!" dedi çaresizce.

Begüm kafasını sallarken yanaklarından akan yaşlarla "Özür dilerim böyle olacağını bilemedim!" dedi titreyen sesiyle. Baran yıkılırken Ateş Bey hayal kırıklığıyla baktı küçük kızına.

Baran'ın omuzları düşerken "Yazıklar olsun sana verdiğim emeğe, sevgiye ama en büyük hata bende seni ölen kardeşimin yerine koydum, onun sevgisini de sana verdim, değmezmiş!" derken kapıya doğru yürümeye başladı.

Sahra, Hivda Hanım'a sarılıp sakinleştirirken ne Meriç'ten ne de Ateş Bey'den ses çıktı. Begüm salonun ortasına çöküp ağlarken bende hızla çantamı alıp Baran'ın arkasından koştum.

Arabaya binerken önüne geçerek durdurdum "Bu halde olmaz Baran ver anahtarı ben götüreyim seni." dedim.

Baran bir bana bir de elindeki anahtara baktı daha sonra anahtarı bana vererek diğer tarafa geçti. Arabaya binerek çalıştırdım Baran'a bakarak "Nereye gitmek istersin?" diye sorduğumda bana bakmadan "Uyuyup olanları unutabileceğim bir yere." Dedi kısa keserek.

Yola çıkarken "Bana gelmeye ne dersin?" diye sorduğumda sadece olur anlamında kafasını salladı. Baran yıkılmıştı gerçi kimse Begüm'ün bunu yapacağını beklemiyordu herkes hayal kırıklığı yaşadı. Resmen gözümüzün önündeydi ve bizde görmemiştik her şey bir kenarda dursun bana bok atmak için elinden geleni yapmıştı. Baran'a bakıp iç çekerken tekrar yola odaklandım.

SAHRA'DAN

Etrafıma baktım, kollarımda sakinleşmeye çalışan anneme, hayal kırıklığı yaşayan babama, ağzı bıçak açmayan Meriç'e ve hiçbir şey yapmamış gibi suçu başkasına atmaya çalışıp ağlayan Begüm'e ve fark ettim ki bazı dağılışlar ansızın oluyordu.

Bizler gözümüzün önündekini bile göremezken Begüm arkamızdan iş çevirmek konusunda baya gelişmiş olması şaşırttı beni.

Annemin ilacı almak için ondan ayrılırken babam birden ayaklandı önce anneme sonrada eve göz gezdirdi. Annemin ilacını alıp içirirken gözüm babama kaydı fazlasıyla sinirliydi ve ne yapacağı belli değildi.

Hızlı adımlarla Begüm'ün yanına giderken korkup onlara doğru ilerledim babam elini durmam için kaldırırken diğer eliyle Begüm'ü kolundan tutup kaldırdı.

Meriç'le göz göze gelirken babam hiddetle "Git topla eşyalarını bir süre dedenin yanına gidiyorsun gözüm görmesin seni defol!" diye kükrerken Begüm'ü merdivenlere kadar götürdü.

Begüm ağlayarak babama bakarken "Baba ne olur gönderme beni özür dilerim ne olur!" dedi titreyen sesiyle ama babam kararlıydı Begüm'ü gönderecekti.

Babam arkasını Begüm'e dönerken "Odana çık kıyafetlerini topla kredi kartlarını da masanın üstüne bırak!" diyerek bize doğru yürümeye başladı.

Begüm ümidini yitirmiş geri dönüşünün olmadığını anlayarak merdivenlerden çıkmaya başladı babam ise Meriç'in önünde durdu.

Gözleri Meriç'in gözlerindeyken "Kimin ipiyle kuyuya indiğini gördün mü?" diye sordu sakin tutmaya çalıştığı sesiyle.

Meriç kafasını sallarken babam elini Meriç'in omzuna çıkardı "Her insan yanlış kararlar alır Meriç ama bu senin ilk yanlışın değil, Baran her yanlışının üstünü kapatamaz biliyorsun değil mi?" diye sordu sakin bir tonla.

Meriç bir şey demedi o da biliyordu yaptığı her hatayı Baran'ın sırtladığını, babam bir tepki alamadığı için devam etti "Şimdi çık odana al takkenin önüne bir düşün nerede yanlış yaptığını." Sesi fazla sakindi sanki hiçbir şey olmamış gibiydi ya da daha fazla kırıp dökmemek için.

Meriç odasına çıkarken telefonum titredi Tamay'dan gelen mesajı okurken içim rahatladı anneme döndüğümde dalmış gitmişti. Yanına gidip "Endişelenme anne her şey yoluna girecek üzme kendini, hadi kalk." Dedim omzunu sıvazlarken.

Annemi koltuğa oturturken babama dönerek "Tamay Baran'ı eve götürmüş şu an daha iyiymiş merak etmeyin dedi." Dediğimde ikisinin de içi rahatladı.

Babam usulca annemin yanına gelerek oturdu sarı saçlarına öpücük kondururken onu kanatlarının altına aldı bense yanlarından ayrılarak yukarıya çıktım.

Odama girmekten vazgeçip Begüm'ün odasına girdim kendi kendine konuşarak bavulunu hazırlıyordu. Kapıyı kapatıp yanına ilerlediğimde bana dönerek "Hepsi o Tamay yüzünden oldu nefret ediyorum ondan!" derken bense sinirden gülmeye başladım.

Begüm mal mal suratıma bakarken "Sen iflah olmaz şımarığın tekisin seni sevmeyen adam için girdiğin şu hallere bak aciz rezilden başka bir şey değilsin yapıp yapıp suçu başkasına atmaya çalışmakta cabası!"sözlerim tokat ağzımdan çıkarken Begüm'ün gözleri tekrardan doldu "Sende mi öyle düşünüyorsun cidden abla?" dedi titreyen sesiyle.

Begüm'e bir şey demeden girdiğim kapıdan sinirle çıktım.

Herkes yaptıklarının bedelini öderdi sonuçta ve ona kesilen bedelde buydu.

Begüm'ü kendi vicdanıyla bırakıp odama girdim yatağa oturdum olanları düşünürken beni en çok şaşırtan şey Barlas'ın Tamay'a hemen her şeyi anlatmasıydı.

Barlas kapalı kutu gibiydi bir şey sorulduğunda anlatmaz akışa bırakırdı aralarında garip bir çekim olduğu belli oluyordu. Kafamı sallayarak düşündüğüm şeyin çok yanlış olduğunu düşündüm Tamay masumdu, akıllıydı Barlas gibi tehlikeli birini yanında istemez gibime geliyor.

Meriç desen ne zaman kime güveneceğini nasıl karar alacağını bilmezdi. Her fırsatta Baran arkasını toplardı ama yine de yaranamazdı Meriç'e. Sıkıntılı nefesimi dışarıya verip duş almak için ayağa kalktım kıyafetlerimi hazırlayıp banyoya girdim sıkıntılı bir gündü ne de olsa.

TAMAY'DAN

Baran'a giyinmesi için bana 10 beden büyük olan eşofmanı ve tişörtü verip Helin'in eski odasına postaladım. Bende o sırada mutfağa geçip Baran'ı sakinleştirmesi için ada çayı yapmaya başladım.

 

Elimdeki çaylarla salona dönerken Baran çoktan üzerini giymiş ve koltukta dalmış gitmişti kafamı sallayarak elimdeki bardağı ona uzattım. Keyifsizce bardağı alıp yudumladı karşısındaki koltuğa oturup "Bu olayı daha ne kadar dramatize edeceksin?" diye sorduğumda Baran şaşkınca bana baktı.

Şaka yapıp yapmadığımı kontrol ederken "Yaşanılan şey çok mu normal Tamay? Kardeşim resmen bana ihanet etmiş batmama neden oluyordu ve ben dramatize mi etmiş oluyorum?" omuzumu silkerken "Ama batmadın." Dedim sesim fısıltı gibi çıkarken.

Baran bana sinirle bakarken boğazımı temizleyip "Haklısın Baran batmayı es geçiyorum çünkü batmadın ama arkandan iş çevirmesi kötü oldu seven insan her şeyi yapar dedikleri bu olsa gerek." Dedim sakin bir tonla.

Baran kafasını sallarken "Onun ki aşk veya sevgi değil düpedüz takıntı!" dediğinde araya girerek "Baban Begüm'ü dedenin yanına yolluyormuş." Dedim "İyi yapmış bir süre ne onu görmek istemiyorum ne de sesini duymak istiyorum!" dedi öfkeli sesiyle.

Baran çayını bitirip masanın üzerine koyarken bana döndü "Bu Barlas niye seni gözetliyor ne var aranızda?" diye sordu.

Nefesimi sesli bir şekilde dışarı vererek "Uzun bir konu saatte baya geç oldu yatağını da hazırlamıştım." Diyerek ayağa kalktım odama giderken "İyi geceler Baran." Dedim.

Kimseye daha fazla açıklama yapmak istemiyordum eskiden kimseye açıklama yapmazdım ki ben kafam ne istiyorsa onu yapardım.

Eski Tamay olmak istiyordum sadece açıklama yapmayan yaptıklarından pişman olmayan bir ben istiyordum çok şey değil bunları istiyordum.

Odama girip yatağıma uzanırken Baran'da odasına girip kapıyı kapatmıştı. Evin sessizliği ve çayın vermiş olduğu rahatlıkla gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.

Tam uykuya dalacakken kapı tıklandı uykulu sesimle "Gel!" derken Baran kapıyı açık kafasını uzattı "Bana yastık verir misin?" dediğinde 2 saniye düşünüp "Ben sana yastık vermedim mi ya!" dedim.

Baran gülerek "Verdin de yetmiyor ben çok yastıkla uyurum." Dediğinde yataktan ayaklarımı sallandırıp kalktım.

Yastıkların olduğu tarafı açıp Baran 2 yastık daha uzattım elimdeki yastıkları hızla alıp odasına gitti bende uyku halime geri döndüm.

***

Sabah burnuma gelen güzel kokuyla gözlerimi açtım. Yataktan hızla kalkıp salona gittiğimde Baran'ın mutfakta kahvaltı hazırladığını görmemle gülümsedim.

Dünü çabuk unutmuştu ya da unutmak istemişti. Neşeli bir sesle "Ooo Baran Bey yemekte yapabiliyormuşuz?" diyerek masanın üstündeki peynirden alıp ağzıma attım.

Baran bana bakıp "Sen elini yüzünü yıkadın mı?" diye sorduğunda hayır der gibi kafa salladım kısık gözlerle bana bakarken gülerek tekrar odama girdim.

Önce elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdim daha sonrada pijamalardan kurtularak işte giyeceğim kıyafetleri üzerime geçirdim.

Tekrar salona girdiğimde Baran masayı hazırlamıştı bile gülerek "Günaydın ortakcığım." Dediğimde gülerek "Günaydın tembel otur hadi! Kusura bakma mutfağını kullandım ama" dedi tatlı bir sitemle.

Kıkırdayarak "Olur mu öyle ne kusuru! " dedi. Baran düne nazaran daha iyiydi ve eminim daha da iyi olacaktı.

Masaya oturacağım sırada kapı çaldı gidip kapıya baktığımda elindeki poğaça poşetiyle bana gülümseyen Sahra'yla bakıştık. Sahra'yı içeriye alıp salona dönerken kapı tekrar çaldı oflayarak kapıyı açtım.

Selim bana gülerken elindeki poşeti elime tutturarak ayakkabılarını çıkarıp içeriye girdi onu durdururken "Baranlar burada senin ne işin var burada?" dedim kısık sesle.

Selim yüzünü buruştururken "Aman bana ne o hanzodan be şurada kahvaltıya gelmişim çekil önümden." Diyerek beni kenara itip içeriye girdi.

Selim'in arkasından içeriye girerek ortamdaki gergin havayı soludum. Ben sıkıntıyla gülerken Selim masaya yanaşmış "Kız bu kadar marifet var mıydı sende?" diyerek peyniri ağzına attı.

Selim'e bakarken "Kahvaltıyı Baran hazırladı Selim!" dedim. Selim Baran'ı göstererek "Bunda o tip yok emin misin?" diye sorduğunda kafa salladım.

Baran ağzının içinde küfürler savururken sadece sırıttım.

Baran sinirle Sahra'da şaşkınlıkla Selim'e bakarken o çoktan masaya oturmuş tabağını dolduruyordu. Tabağındakiler onu kesmemiş olacak ki "Şu börekleri getirsene ya ne dikiliyorsun kazık gibi hiç misafirperver değilsin Tamay!" dedi sahte bir kılıkla.

Kurduğu cümleyle sabır çekerken diğerlerini de masaya oturttum.

Mutfağa girip önce börekleri ve poğaçaları hazırlayıp masaya getirdim daha sonra masaya yeni servisler açarak masaya oturdum. Kapı tekrar çalarken bıkkınlık "Yeter ama yol geçen hanı gibi!" Dedim ayağa kalkarken Selim beni durdurup kapıyı açmaya gitti.

Baran öfkeyle bana bakarken "Bu avelin burada ne işi var?" diye sorduğunda gülerek "Onu kapıdan kovuyorum bacadan giriyor ben alıştım sende alış boş ver." Dediğimde Baran'da sabır çekerek Sahra'ya döndü "Sende tam yerine oturdun başka yer mi kalmadı?" diye sorduğunda Sahra omuzunu silkerek bir şey demedi.

Selim önde İmre arkada salona girdiler Baran'ın yüzü şekilden şekile girerken gözüm İmre'ye kaydı gülerek "Afiyet olsun rahatsız etmiyorum umarım?" Dediğinde teşekkür ederek İmre'ye oturması için işaret verdim.

İmre'ye servis açmak için mutfağa girdim İmre'de Baran'ın yanına otururken bende mutfaktan tabakları alıp İmre'ye uzattım.

Tekrar yerime oturup yemeğe devam ettim. Masada çıt çıkmazken Selim elindeki bardağı Baran'a uzatarak "Bir çay koyuver be." Dedi.

Baran sinirle Selim'e bakarken "Kalk çayını kendin al canımı sıkma benim!" dedi biz gülerken.

Selim yanındaki Sahra'ya bakarken "Aaa senin de çayın bitmiş kendine çay koyarken bana çay koymaya ne dersin?" dedi gülerek.

Sahra gülerek ayağa kalkarken Baran "Ben istesem bir bardak su getirmezsin ama!" dedi sitemle.

Baran'ın haline gülerken "Kaşıkları Baran'dan uzak tutun neme lazım bir kaşıkta boğar Selim'i." Dediğimde herkes kahkaha atmaya başladı.

Selim göz devirirken Baran elindeki peçeteyi buruşturup bana fırlattı bende ağzımı fermuar yaptım.

Sahra çayları tazelerken Selim'e bakıp "Sen hep buraya gelir misin?" diye sorduğunda Selim "Anahtarım bile var, çaldım ama olsundu sonuçta var değil mi?" dedi.

Nen göz devirirken "Evimi değiştireceğim sana da haber vermeyeceğim görürsün gününü." Dedim.

Selim gülerken "Buluruz güzelim sıkıntı değil." Dediğinde tekrar kapı çaldı. Söylenerek kapıyı açtığımda Barlas'la karşılaştım.

Olacakları düşünerek iç çekerken Barlas çoktan içeriye girdi. Barlas'ın arkasından salona girerken çoktan savaş boyaları çekilmiş olduğunu gördüm.

Barlas, Baran'ı takmazken Selim'e dönerek "Sen telefonu süs niyetine mi taşıyorsun?" diye sorduğunda Selim elini cebine atıp telefonunu çıkarırken sırıtmaya başladı.

Selim gülerken "Sessizde kalmış hayırdır bir şey mi oldu?" dediğinde Barlas kapıyı göstererek "Önemli işlerimiz var hadi." Diyerek kapıya yürüdü Selim'de eline aldığı poğaçayla arkasından çıkarken bende onları uğurladım.

Salona girdiğimde kahvaltı çoktan bitmiş Sahralar masayı topluyordu gözüm Baran'ı ararken dünkü kıyafetleriyle salona girdi.

Bana bakarak "Bugün bir işimiz yok o yüzden işe gelmem ben haberin olsun." Diyerek kapıya doğru yürümeye başladı bende arkasından giderek ona eşlik ettim.

Baran'ı yollayıp salona girdiğimde kızlar çoktan etrafı toplamıştı bende onlara teşekkür ederken mutfağa girerek kahve yapmaya başladım.

Kahveleri içtikten sonra işe gitmek için ayaklandık evden neşeyle çıkıp asansöre ulaştık. Kızlarla işler hakkında konuşurken asansöre binmiş çoktan otoparka inip arabaya binmiştik.

Şirketin otoparkına girip arabayı park ettikten sonra arabadan inip arabayı kilitledim. Kızlar önden giderken gözüme çarpan arabayla durakladım bu araba şirkete ki birine ait olamayacak kadar lükstü.

Arabanın içindeki adamla gözlerimiz kesişirken adamın yüzü bana tanıdık geldi adam onu tanıdığımı anlamış olacak ki hızla arabayı çalıştırıp uzaklaştı.

Barlas vicdanım gibi her an her yerdeydi ve bu durum artık beni rahatsız etmeye başladı. Adımlarımı sinirle atarken bu gece Barlas'a misafir olma sırasının bana geldiğini anladım.

Asansöre binip yukarıya çıkarken kızlar ne oluğunu ısrarla sormuş bende ısrarla bir şey olmadığını söylemiştim.

Odama girip işlerle haşır neşir olsam da kafam başka bir yerdeydi. İşlerin hızla bitmesi için dua ede ede akşamı etmiş hızla şirketten çıkmıştım.

Eskiden tanıdığım bir arkadaşıma Barlas'ın adresini bulup bana göndermesini rica ederek arabayı çalıştırdım.

Ben otoparktan çıkarken Adar çoktan bana konum göndermişti. Ben Adar'ın attığı konuma giderken o sırada olup bitenin haberlerini alıyordum.

Leggio büyük işler peşindeydi ve bunu Ogi ile değil Leon ile birlikte yapıyordu. Nefesimi sıkkınca dışarıya verirken yaşananların can sıkıcı olacağı kesinleşmişti.

Barlas'ın evinin önüne geldiğimde uzak bir yere park edip arabadan indim yürürken evin ışıklarının yanmadığı görerek gülümsedim.

Barlas evde yoktu ve bu da benim işime gelmişti hızla bahçeden geçip kapının önüne geldim. Etrafı kolaçan edip saçımdaki tokayı çıkararak açtım ve kapının deliğine soktum.

Aklıma aniden gelen düşünceyle durup kapının etrafında alarm olup olmadığını kontrol ettim.

Kapıda alarm yoktu bu durum benim işimi daha da kolay hale getirdi. Tokayı tekrar elime alıp delikte oynatarak kapıyı açıp içeriye girdim.

Lambaları açmadan büyük salona girip camın önündeki tekli koltuğa oturarak Barlasların gelmesini bekledim.

Kısasa kısas dedikleri bu olsa gerekti.

Çok geçmeden kapının kilidi açıldı ve iki büyük beden içeriye girdi. Adımlarını salona atıp lambaları yakarken bacak bacak üstüne atmış bir benle karşılaşınca ikisi de ürkerek küfürler savurdular bense onları gülerek karşıladım.

Barlas sinirle içeriye girerken Selim hala şoku üzerinden atamamış olacak ki hala kıpırdamamıştı. Çok geçmeden Selim üzerindeki şoku atıp içeriye girdi Barlas ise çıkardığı ceketi sinirle koltuğa fırlattı.

Yüzümdeki sinir bozucu gülümsemeyle onlara bakarken Selim "Nesin sen cin falan mı karanlıkta oturuyor birde ruh hastası ödüm bir taraflara çaktı!" dedi burnundan soluyarak.

Yüzümü üzgün bir vaziyete sokarken "Aynı durumu bende yaşadım Selimcim, korkma öldürmüyor ama bir süre süründürüyor!" dedim ima dolu cümlemle ikisi de göz devirirken bende kıkırdadım. Barlas öfke dolu gözlerle bana bakarken "Adresi nereden buldun?" diye sordu.

Alayla Barlas'a bakıp "Beni tanımıyorsun Barlas Kara içimde yatan o kadını hiç tanımadın!" dedim. Barlas'ın çehresi kasılırken "Sen göründüğün kadar masum değilsin Tamay bak bunu çok iyi biliyorum!" dedi buz gibi sesiyle.

Bu konuyu fazla uzatmak istemediğim için konuya girdim "Peşimdeki adamlarından rahatsızım Barlas beni daha fazla takip ettirmek sana bir şeyleri kazandırmayacak maalesef." Dedim oturduğum koltuktan kalkarken.

Barlas adımlarını bana yönlendirirdi "Herkesin açığı vardır Tamay o anını kovalıyorum, bir süre daha rahatsız olacaksın!" dediğinde ellerim yumruk oldu.

Yüzüm sinirden gerilirken "Açığımı bulabilmen için 40 fırın ekmek yemen lazım senin Barlas! Herkesten güçlü olabilirsin ama benim zekam senin gücünü alt eder, boşa vakit harcıyorsun!" diyerek çantamı aldım.

Barlas arkamdan kendinden emin bir şekilde beni izlerken benimde ondan bir farkım yoktu. Hızla evden çıktım ve arkamdaki eve göz gezdirdim galiba yeni bir eve yerleşme vaktim gelmişti. Halbuki taşınmamak için kendime sözler vermiştim.

Omuz silkerek arabama doğru yürüdüm "Amma da uzağa park etmişim ne gerek varmış bu kadar uzağa!" dedim kendi kendime söylenirken.

Sonunda arabaya ulaşarak. Kilidini açıp arabaya bindim ve hiç vakit kaybetmeden çalıştırıp hızla eve doğru sürdüm.

Sonunda eve varmanın mutluluğunu yaşarken çantamdan anahtarı çıkarıp kilidi açtım. Ayakkabılarımı çıkarıp eve girdiğimde burnuma tanıdık bir koku geldi. Tamamen içeriye girip kapıyı kapattım kendimi her şeye hazırlamışken salonun ışığını açtım ama kimse yoktu!

Odama gitmek için arkamı döndüğümde karşımda Leggio'yu görmemle bir adım geri gittim. Yüzü sinirle gerilmiş gözünden alevler çıkıyordu ne olduğunu anlamadan yüzüme inen sert tokatla kendimi yerde buldum.

Yerden kalkmaya çalışırken elli saçıma çoktan dolanmıştı bütün öfkesiyle saçlarımı çekerken "Ne işin var lan o piçin evinde sen benim arkamdan iş mi çeviriyorsun?" diye sordu nefretle.

Ağzımı açmama fırsat vermeden saçımı hızla bırakırken kafam yere vurmuştu. Alışkındım Leggio'nun bu hallerine onunla çalışırken daha ağırlarını yaşadım ben.

Leggio sandalye çekip tam karşıma oturarak sigarasını yaktı bana bakarken bende ayağa kalktım. Saçımı düzeltirken "Senin gibi bir leşin arkasından iş çevirerek vaktimi boşa harcamam ben hele ki Barlas'la asla!" dedim bağırarak.

Bu sinir harbi Leggio'nun hoşuna giderken niyetini anlamadım beni sinirlendirerek ne yapmaya çalışıyordu kim bilir?

Tokatın etkisiyle dudağım kanamıştı onu silerek tekrar karşımdaki ruhsuz adama döndüm "Ne istiyorsun ya benden rahat bırak artık beni, kendime ne zaman yeni bir sayfa açsam lekelemek için geri dönüyorsun her seferinde aynısını yapıyorsun yapma artık şunu!" dedim bir çırpıda.

Duygularımı kontrol edemiyordum artık, sinir her hücreme yayılmıştı çoktan o ise hala zevkle izliyordu bu halimi.

Ellerini birbirine vurarak alkış yaptı "İşte gerçek Tamay bu senin özün bu, ben seni masum yetiştirmedim ki, senin içinde bir canavar var serbest bırak artık onu güzel kızım!" dedi imayla.

Kafamı sallarken "Ben canavar falan değilim duydun mu beni? Artık normal bir insanım herkes gibi yaşıyorum beni eskiye döndüremezsin sen!" dedim nefesim daralırken.

Leggio sinir bozucu kahkahasını atarken "Şu haline bak Tamay normal bir insan gibi tepkiler vermiyorsun ellerin titriyor göz bebeklerin büyüdü eski Tamay'a döndün!" dedi.

Kulaklarımı kapatırken söylediklerini daha fazla duymak istememiştim.

Bende herkes gibi masumdum bir canavar değil!

Leggio oturduğu yerde biraz daha yayılırken "Kaç kişinin kanı var bu ellerde sayamadım bile." dedi ayıplar bir şekilde. Gözümden akan yaşlara engel olamazken güçlü çıkan sesim yorulmuştu "Sus artık yalvarırım!" dedim bitkince.

Leggio ayağa kalkmış önümde dururken büyük elleri çenemi kavradı "Bak aklıma ne geldi Tamay kızımın katilini buldun mu?" diye sordu samimiyetten uzak sesiyle kafamı hayır anlamından sallarken çenemi sertçe bıraktı.

Hiçbir şeyden haberi yoktu bu ihtiyarın hem de hiçbir şeyden bana yaşattıklarını unutmamıştım. Daha 20 yaşımda gençliğimin baharında omuzlarıma yüklediği sorumluluğu asla unutmayacaktım!

Arkasını dönerek kapıya doğru giderken susturucu taktığı silahı belinden çıkartarak bana döndü ve koluma 1 el ateş etti "Bu elini çabuk tut diye toplantıya kadar bulamazsan bir daha ki kafana gelecek haberin olsun!" dedi buz gibi sesiyle.

Ben acıyla iki büklüm olurken sinirle "O sıktığın kurşunu sana yedirmezsem bende Tamay değilim!" diye bağırırken acım iki kat daha artıyordu.

Leggio umursamadan evden çıkarken bende acıyla inliyordum daha fazla kan kaybetmemek için koltuğun üzerindeki bezi koluma bağlayıp sıktım.

*****

Ben saatlerce kolumdaki kurşunu çıkarmaya çalışırken anestezi yapamamış olmanın sinirini yaşıyorken sonunda kolumdaki kurşun çıktı.

Derin bir nefes verirken sıra kolumu dikmeye geldi dikmek için malzemeleri ayarlarken sürekli çalan telefonu tekrar susturdum.

Yarayı dikmekten vazgeçip yarayı ararken telefon tekrar çaldı. Küfürler savururken telefonu duymazdan gelmeye çalıştım ne kadar işe yaradı orası tartışılır.

Canımdan can girerek sardığım yarayı rahat bırakırken kan ter içinde kaldığımda ortalığı temizleyip kurşunu titizlikle küçük bir poşete koyarak masanın üzerine koydum.

Salona gittiğimde telefonun tekrar çaldığını duydum sabır çekerken telefonu elime aldım.

Ekrana baktığımda yine aynı numaranın aradığını gördüm işe başladığım günden beri arayıp duruyordu ve istikrarını hiç bozmamıştı.

Sinirle telefonu açıp kulağıma dayadım "Kimsiniz?" diye sordum burnumdan solurken.

Karşı taraftan gelen sesle oraya odaklandım "Bu saatte rahatsız ettiğim için özür dilerim Tamay Hanım, ben Serdar Köksüz babanız Barut Kunt'un avukatıyım." Dediğinde kanım çekildi.

Beni bulmasınlar diye uğruna adımı soyadımı değiştirdiğim adam sonunda beni bulmuştu.

İçime kaçan ses sonunda gün yüzüne çıkarken "Ne istiyorsunuz Serdar Bey bu kadar ısrarla aradığınıza göre önemli bir durum var!" dedim samimiyetten uzak sesimle.

Serdar Bey derin bir nefes verirken "Babanız çok hasta son bir kez sizi görmek ve size bir emanet bırakmak istiyor Tamay Hanım." Dedi üzgün sesiyle.

Gözümü devirirken koltuğa oturdum "Nasıl buldunuz beni Serdar Bey?" diye sordum merakla. Serdar Bey hız kesmeden "Adınızı ve soyadınızı değiştirmişsiniz bu durum beni yeterince zorladı ama uzun uğraşlar sonunda buldum sizi." Dedi merakımı gidermek için.

Devam ederek "Bakın Tamay Hanım abilerinize ulaşabilseydik şu an bu konuşmayı sizinle değil abilerinizle yapıyor olurdum abilerinize ulaşamıyoruz bu yüzden sizin yarın hastaneye gelmeniz gerekiyor." Dedi bıkkınca.

Nasıl yani küçüklüğümden beri hayalini kurduğum şey gerçek miydi? Benim birden fazla ağabeyim mi vardı? Gözlerim dolarken derin bir nefes aldım sesimiz titremesine engel olarak "Neymiş bu emanet?" diye sordum.

Serdar Bey nazik bir sesle "5 yaşında küçük bir kız kardeşiniz var ve bu durumda onun sizden başka hiç kimsesi yok Barut Bey'in vefatından sonra kız kardeşinizi ne yazık ki size bırakmak istiyor." Dedi.

İç çekerken "Hayatımda bir kere gördüğüm ve beni yetimhaneye bırakan adamın kızına neden sahip çıkayım ki?" dedim sitemle.

Serdar Bey bir süre konuşmasa da en sonunda konuşmaya karar verdi "Bunu geldiğinizde babanıza sorarsınız Tamay Hanım. Ben size hastanenin konumunu atarım isterseniz gelirsiniz eğer gelmezseniz de yapacak bir şey yok kardeşinizin sonu sizinki gibi yetimhane olur ve siz oranın zorluğunu iyi bilirsiniz." Dedi imayla ve telefon kapandı.

Evet; iyi bilirdim oranın zorluğunu, çaresizliğini, üzüntüsünü orayı bu kadar iyi bilirken babam olacak o adam gibi zalim olabilir miydim acaba? Benim yaşadıklarımı onun yaşamasına izin veremezdim o masum küçük bedene kin de besleyemezdim sonuçta onunda bir suçu yoktu ama o adamla yüzleşmekte istemiyordum.

En önemli konuda bir ağabeyim vardı şu hayatta en çok istediğim şeydi ve gerçekti. Yüzümde küçük bir gülümseme oluşurken telefonuma gelen mesaj sesiyle irkildim avukat hastanenin konumunu atmıştı. İç çekerek konuma baktım kimsenin gözyaşı ve ahı kimsede kalmıyordu işte en büyük kanıtıydı bu.

Telefonu kenara koyup koltuğa uzandım yarın o hastaneye gidip o miniği alıp tekrar eve gelecektim ve hiçbir zorluk çıkmayacaktı. Yüzümde peyda olan gülüşle düşündüm o adamın sonunu kendi ellerimle yazacaktım hem de zevkle.

Herkese merhaba yeni bölümle sizinle tekrardan buluşmak beni çok mutlu etti.

Umarım zevkle okursunuz.

Beğendiyseniz yıldız atmayı ve yorum yapmayı unutmayın. 🤭

 

 

 

Loading...
0%