Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. BÖLÜM

@zehranurr

Hayatın bize ne getireceğini veya bizden ne götüreceğini bilemeyiz. Hayatın en acımasız tarafı da bazen istemediğimiz şeyleri karşımıza çıkarmasıdır.

Hayatımla ilgili bir çok gerçek elimde bulunuyordu ama cesaret edip hiçbirine bakmamıştım.

Babam hariç...

En çok onu merak etmiştim bu yaşıma kadar diğerleri ise bir zarfın içerinde kul olmuştu geçmişim gibi.

Babamın eninde sonunda beni bulacağını biliyordum ama bu kadar gaddar bir şekilde olacağını bilmiyordum.

Ne demiş büyüklerimiz eşeğin sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş.

Onca sene beni bulamasın diye kaçtığım insan bulmuştu beni o adam bulduysa arkası kesilmezdi kesin.

Derin bir nefes alıp yattığım koltukta doğrulup telefonu elime aldım. Adar'a mesaj atarak dikkatli bir şekilde yanıma gelmesini söyleyip ayağa kalktım. Adımlarım mutfağa giderken her bir adımda kolum fazlasıyla sızlıyordu.

Mutfağa girdim hızlıca ağrı kesici içip mutfak tezgahına yaslandım. Elimdeki suyu yavaş yavaş yudumlarken aniden kapı çaldı bardağı tezgaha koyup hızlıca kapıya doğru yürümeye başladım. Kapının deliğinden baktığımda Adar'ın geldiğini gördüm bu kadar hızlı gelmesine şaşırmıştım.

Gülerek kapıyı açtığımda "Bu ne hız yiğidim ne taktın kendine böyle." Derken Adar'ın çehresi fazlasıyla sertti.

Sinirle içeriye girip yolunu şaşmadan direk salona girdi ve koltuğa oturdu. Ona anlamaz gözlerle bakarken "Sen mesaj attığında zaten sana geliyordum sana bakmak için." Dedi.

Diğer koltuğa otururken "Neden?" diye sordum meraktan. Gözü koluma değerken "Hislerimde haklıymışım ne oldu burada, ne bu halin?" diye sorduğunda bende gerilmiştim. Elim koluma kayıp orayı saklamaya çalışırken "Leggio, o buradaydı." Diye bildim sadece.

Adar'ın sinirden gözleri dönerken "Sana mı sıktı?" dedi sert çıkan sesiyle, ben kafamı sallarken Adar sinirle salonu turlamaya başladı.

Bir şeyler demek istiyordu ama söyleyemiyordu çünkü önce kendini sakinleştirmeliydi ki yanlış şeyler söyleyip kalp kırmamak için.

 

Derin bir nefes alıp "Hataydı Tamay, buraya gelmen tamamıyla hataydı!" dedi bir anda ve durmadı "Amerika'da düzgün bir hayatın varken kendi işinin başındayken neden geri döndüğünü anlayamıyorum. Kafayı mı yedin sen? Eskiye mi dönmek istiyorsun Tamay?" diye sorduğunda kafamı hayır der gibi salladım.

Ben her sessiz kaldığımda ona daha çok sinir yükleniyordu "Şirketini bırakıp buraya geldin tamam dedim, şirketi Baran'ın şirketine bağladın ona da tamam dedim, kendime yeni sayfa açmak istiyorum yeni şeyler denemek istiyorum dedin ona da tamam dedim ama geldiğin noktaya bak..." durdu ve tekrar oturdu.

Parmağını orta sehbaya vururken "Barlas ile beraber biri daha seni arıyor ama bunun kim olduğunu biliyoruz bile!" dediğinde yine sessiz kaldım.

Kafasını öne eğip sallarken "Bu musun sen yani? Nerede herkese diz çöktüren kadın? Hiç aynaya bakıyor musun sen?" dediğinde iç çektim.

Evet her zaman ki gibi haklıydı ama bazı şeyleri değiştiremiyorduk maalesef, kader bizi nereye çekiyorsa acısıyla tatlısıyla oraya sürükleniyorduk.

Bana bakıp devam etti "Bak Tamay, hadi kendini düşünmüyorsun ardında bıraktıkların ne olacak?" dedi.

Ardımda bırakacaklarım vardı benim, küçük bir kız kardeş ve hayatımın merkezine koyduğum miniğim cidden onlara ne olacaktı?

Konuyu es geçip dolu gözlerle Adar'a baktım "O nasıl?" diye sordum sessizce. Adar arkasına yaslanırken "Tedavisi bitti ama seni soruyor her gün, aramamışsın onu galiba!" dedi tebessüme karışan sitemle.

Gözümden bir damla akarken "Koşa biliyor mu ya da yürürken nefes nefese kalmıyor dimi?" diye sordum gözyaşıma gözyaşı eklerken.

Adar kafasını sallarken "Onun için en iyisini isteyen bir kadın var hayatında." Dedi şefkatle.

Yüzüm gülerken gözyaşlarımı sildim aniden değişen ruh halimle yüzümdeki gülümsemem söndü "Leggio'nun sonunu yazacağım Adar!" dedim sinirle.

Adar'ın gözleri büyürken "Ne diyorsun Tamay kafayı mı yedin sen?" diye sorduğunda kafamı hayır der gibi salladım "Korumam gerekenler var Adar onu daha fazla bu şekilde saklayamam!" dedim öfkeyle.

Adar delirmişim gibi yüzüme bakarken "Leon yaşatmaz seni Tamay!" dediğinde hemen söze girdim "O kuş beyinli bana bir şey yapamaz ondaki boş hava, merak etme ben her şeyi planladım o gece bu iş bitecek!" dedim bağırırken.

Adar ağzı açık bir şekilde beni dinlerken çantama koyduğum kurşunu çıkarıp Adar'a uzattım "Benim için bunu çalışır hale getir ve gerisine karışma! Birde onu alıp Rusya'ya götür sizi orada karşılayacaklar." Dediğimde Adar elimdekini alıp cebine koydu.

Ayağa kalkarken "Ya sonra ne olacak Tamay?" diye sorduğunda iç çekip kararlı bir tonla "Eğer bana bir şey olursa onu Barlas'a getir." Dediğimde sinirle gülmeye başladı.

Çünkü ikimizde biliyorduk bu işin sonunu ama ben ihtimallerin arkasına sığınmayı tercih etmiştim sadece.

Adar salondan çıkarken "Dikkatli ol Adar, Barlas nefesim gibi ensemde görmesin seni buralarda!" diye uyardığımda kafasını sallayıp önce salondan çıktı daha sonra sessiz bir şekilde evden çıkıp gitti.

Kendi tutarsızlığıma gülerken birden gözyaşı dökmeye başladım.

Yaşadıklarım artık ağır gelmeye başladı kendimi sıkışmış gibi hissetmeye başladım. Her şey sırayla mahvoluyordu ve gerçekten elimden bir şey gelmiyordu. Bulunduğum durum nefesini keserken elimi nereye atsam orası boka dönüyordu.

Türkiye'ye dönmek ortaya çıkmak gerçekten hataydı ve ben artık bu hatadan dönemezdim.

Yavaşça oturduğum yerden kalkıp odama doğru gitmeye başladım. Artık bu evde durmakta istemiyordum her köşesi beni sıkıp boğarken nasıl burada kalabilirdim ki? Yarından tezi yok kendime yeni bir ev bakmam lazımdı.

Odama girip üstümdeki kan olan kıyafetleri çıkarıp pijamalarımı üzerime geçirip elimdekileri kirliye attım. Yorgun vücudum yumuşak yatakla bulurken sırt üstü yatıp kolumun altına ince bir yastık koyup gözlerimi kapattım. Yavaş yavaş uykum gelirken direnmeye bile mecalim yoktu canımın acısıyla uyuya daldım.

*****

Gördüğüm kabusla nefes nefese kalkarken yüzümdeki saçları geriye iterek oturur pozisyona geçtim. Nefesimi düzene sokarken saate baktığımda çoktan öğlen olmuştu yataktan kalkıp banyoya girdim.

Elimi yüzümü yıkayıp iyice açılmış ve kendime gelmiştim tekrar odaya dönüp yatağı topladım ve odadan çıktım.

Salonda bıraktığım telefonu elime alıp baktığımda avukatın birçok kez aradığını gördüm göz devirirken sabah sabah neydi bu acelesi anlamamıştım. Telefonu bırakıp mutfağa girdim kendime kahve yaparken bir taraftan da müzik dinliyordum.

Günüm güzel geçeceğe benziyordu gördüğüm kabus hariç günüm güzel başlamıştı ne de olsa. Elimdeki bardakla salondan geçip odama girerken dolabımın karşısına geçtim.

Bugün hayatıma yeni biri girecekti belki bu yaptığım dışarıdan garip gelebilirdi ama suçu olmayan birini yüz üstü bırakamazdım vicdanım el vermezdi buna.

Dolabımın karşısında boş boş dururken elim birden ince gömleğime değdi onu oradan çekip alırken diğer elimde takım olan etek ve cekete değdi.

Üzerime önce gömleğimi giydim daha sonra gri siyah kareli diz üstü eteğimi giyerek aynaya baktım kendimi beğeni ile süzerken gülümsedim.

Aynanın karşısından ayrılıp saçımı ve makyajımı yaparak ceketimi elime alıp odadan çıktım. Salona girdiğimde konsolun önüne geçip çekmecesini açarak dolu şırıngayı elime aldım.

Aynada çehremi süzerken gözümün önüne gelen küçüklüğümle elimdeki şırıngayı sıkıp hızla çantama koydum.

Etrafı son kez kolaçan ederken telefonumu almadığımı fark edip telefonumu da çantama attım ve salondan çıkıp kapıya yöneldim.

Derin bir nefes alıp kendimi dışarıya attım ayakkabılarımı giyerek kapattım kapıyı. Şu an bu kapıdan tek çıkmış olabilirim ama birkaç saat sonra iki kişi olarak girecektim heyecanlıydım evet ama bir o kadar da korku vardı içimde.

Adımlarımı hızla asansöre yönlendirip düğmeye bastım yerimde duramıyorken asansörün gelmesini bekledim.

Asansör sonunda gelmiş bende asansöre binip düğmesine basmıştım. Asansör yavaş yavaş aşağıya kayarken arabanın anahtarını elime alıp duran asansörden çıktım.

Arabanın kilidini açıp arabaya bindim avukatın attığı konuma göz gezdirip arabayı çalıştırdım ve otoparktan çıktım.

İçimde öyle bir heyecan vardı ki yolun nasıl bittiğini anlamadım bile arabayı hastanenin otoparkına park edip indim ve etrafa göz gezdirdim.

Yavaş adımlarla hastaneye doğru giderken avukata mesaj atarak geldiğimi ilettim. Çok geçmeden hastanenin kapısından orta yaşlı avukat olduğu her halinden belli olan bir adam durdu.

Merdivenleri çıkıp Serdar Bey'in önünde durdum ve "Nerede küçük?" diye sordum meraklı bir tonla.

Serdar Bey elini uzatırken ben sadece adamın gözlerine baktım bıkkınca elini indirirken "Gelmezsiniz zannetmiştik..." dediği sırada sözünü keserek "Yani?" diyerek tek kaşımı hava kaldırdım.

Serdar Bey'in gözü etrafta gezinirken "Barut Bey, Pera'yı sevgi evine bırakmamızı söyledi." Dedi.

İçimdeki öfke büyürken "Hangi oda da o piç kurusu?" diye çıkışırken avukat önce şaşırdı daha sonra bana içeriyi göstererek yürümeye başladı.

Her bir adımımda nefretim, öfkem, sinirim içimde dağ olurken sonunda yattığı odanın bulunduğu koridora girdik.

Avukatı durdurarak "Hangi oda?" diye sordum, eliyle oda numarasını gösterirken o tarafa baktım 2706 yazılı odaya bakarak "Siz girin ben kendime bir çeki düzen verip geliyorum." Dediğimde kafasını sallayarak yürümeye başladı.

O odaya girerken bende lavaboya doğru yürümeye başladım boşta olan bir hemşirenin kolundan tutup lavaboya soktuğumda hemşire korkmuştu.

Ona bakarak "Korkmana gerek yok sana bir şey yapmayacağım sadece senden bir şey isteyeceğim ve sende yapacaksın, anlaştık mı?" diye sordum.

Hemşire ilk başta düşündü daha sonra "Benim kazancım ne olacak bu işte?" diye sorduğunda gülerek çantamdan bir miktar para ve şırıngayı çıkardım.

Elimdekileri hemşireye uzattığımda "2706'da yatan hastaya bu ilacı enjekte et paranın devamı iş bittikten sonra!" dediğim soğuk çıkan sesimle, hemşire elimdekileri alırken tedirgindi.

Arkamı dönüp çıkarken hemşire "Barut Bey iyi adamdır neden bunu yapıyorsun?" diye sordu.

Ben gülerken omzumun üstünde kafamı çevirerek "Çok iyi bir adam olmalı ki reddetmedin bile sen sadece sana denileni yap ayrıca eğer birinden bir şey duyarsam senide o iyi adamın yanına gönderirim ama bunu üniformanın içindeyken yapmam bunu çünkü üstündekine saygım sonsuz!" diyerek lavabodan çıktım.

Adımlarımı hızla 2706 yazılı odaya yönlendirdim odanın önüne gelip derin bir nefes aldım ve hızla içeriye girdim.

Başta Serdar Bey olmak üzere yatakta yatan Barut Bey ve yanında oturan yaşlı kadın bana baktı. Tamamen içeriye girip kapıyı kapatarak içeriye göz attım gözüm hasta adama kayarken nefretle baktım yüzüne.

Adımlarımı ona doğru atarken çantamı koltuğun üzerine bıraktım kulağıma yorgun çıkan bir ses geldiğinde o tarafa döndüm "Büyümüşsün tıpkı annene benziyorsun." Dedi bana nefretle bakarken.

Gülerek başucuna geldiğimde "Doğan büyüyor işte Barut Bey!" dedim buz gibi sesimle.

İçler acısı haline bakarken yaşlı kadın girdi söze "Sen babana Bey mi diyorsun sana böyle mi terbiye vermişler?" dedi.

İçimde fırtınalar koparken "Kim olduğunuzu bilmiyorum dürüst olmak gerekirse umurumda da değil şunu unutmayın ki yanımda bana terbiye verecek kimsem yoktu kendisinde biraz haysiyet olsaydı bana terbiyeyi kendisi öğretirdi." Dedim öfkeyle.

Kadın dik başlılıkla bana bakarken "Babanın annesiyim ben hadsiz doğru konuş benimle!" demişti tam bir Karadeniz kadını edasıyla.

İç çekerken "Bu zamana kadar bana bir faydanız mı oldu? OLMADI, bu saatten sonra size minnet eder miyim? ETMEM, bu hastaneden çıktıktan sonra kim olduğunuzu hatırlayacak mıyım? HAYIR, bu yüzden muhatabım değilsiniz hanımefendi!" dedim ciddi tonla.

Kadın tam bir şey söyleyecekken içeriye hemşire geldi elindeki ilaç tepsisini kenara koyarken ona verdiğim şırıngayı eline aldı.

Herkes hemşireye bakarken yaşlı kadın bu sefer rotasını hemşireye çevirerek "Ne o ilaç?" diye sordu. Hemşire gülerek "Vücut direnci için vitamin merak etmeyin." Diye açıklama yaparak şırıngayı seruma boşalttı ve işini bitirip 'geçmiş olsun' diyerek çıktı.

Yaşlı kadını es geçerek bu sefer hasta adama baktım bu onunla ilk ve son konuşmam olacaktı benim hayatımı mahvettiği gibi mahvedecektim onu. Tam ağzımı açacağım sıra içeriye bir sürü insan girdi yaşlı kadın çocuklarına, gelinlerine ve torunlarına sarılarak içeriye soktu.

İçeriye girenler dikkatle beni süzerken ben hasta yatağında yatan adama dikkatle bakıyordum "Bu kadar insan var hayatında madem neden küçücük çocuğu devletin eline bıraktın bu mu senin babalığın bu kadar mı vicdan yoksunusun sen!" diye çıkışırken herkes hayretle beni izliyordu.

Babam buz gibi gülüşünü atarak bana baktı "Elin iş tutuyor kardeşine bakamayacak mısın yani?" dedi ve sonra devam etti "Hem herkesin kendine göre bir düzeni var!" dediğinde daha da sinirlendim.

"Ben sana ona bakamam demiyorum elbette bakarım hatta senden daha iyi bakarım. Ben sana onu oraya neden gönderdiğini soruyorum geleceğimi biliyordun salağa yatma!" diye bağırırken yaşça büyük olan adam "Sakin!" diye kükremişti.

Ben olduğum yerde sinirden boğulurken tekrarken babama baktım "Lanet olsun senin gibi babaya duydun mu? Anneme bile kızmıyorum artık, senin gibi leş bir adam bırakılıp gitmeyi hak ediyor!" durdum.

Derin bir nefes alıp devam ettim "Sen başına ne geldiyse her şeyi hak ediyorsun nefret ediyorum senden senin kanını taşıdığım için kendimden tiksiniyorum!" dedim sitemle.

Ben içimdekileri haykırırken adam sadece gülüyordu "Anasının kızı ne olacak, kurduğun cümleler bakışların tıpatıp o. Demek artık annene de kızmıyorsun iyi o zaman şunu iyi dinle annen seni terk etmedi." Dedi canımı yakmak istercesine.

Gözlerim dolarken devam etti "Seni annen olacak o kadından ve yanındakilerden ben aldım." Gülerek devam etti "Sen sadece piyondun, annenin canını yakmak için kullandığım piyon işim bitmişti bende seni kenara attım hepsi bu!" dedi sesi sona doğru yükselirken.

Duyduklarımla kanım çekilirken o durmadı ve devam etti "Annen şu an ayakta mutlu gibi görünebilir ama kullandığı ilaçlar olmazsa bir hiç tam yapmak istediğim gibi! Gerçi sen anneni tanımıyorsun değil mi? Tanımayacaksın zaten buna yaşadığım müddetçe izin vermeyeceğim!" dediğinde tiksinerek baktım ona.

Bir adım atarak kulağına eğildim "Merak etme bu piyon küçük kızına çok güzel bir hayat yaşatacak ama sen göremeyeceksin, acı çeke çeke gebereceksin!" diyerek uzaklaştım ondan bana hayretle bakarken bir şey diyemedi.

Arkamı dönerek kalabalığa doğru ilerledim gözüm küçükken beni doldurmaya gelen halama atakılırken "Ne o küçükken doldurmaya geldiğin masumdan farklı birini görmek zoruna mı gitti? Tüh, bak işler ters tepti desene!" dedim gülerek.

Halamı kenara iterek çantama uzandım kapıya doğru giderken avukatta peşimden geliyordu. Kapıyı açıp çıkacakken aklıma gelen şeyle onlara döndüm "İçinizin pisliği nasılda yüzünüze yansımış ama hiç birinizin suratında nur kalmamış!" diyerek çıktım dışarıya.

İçimi boşaltamamanın verdiği öfkeyle merdivenlerden inerken Serdar Bey'de peşimdeydi. Hastaneden bir hışımla çıkarken arabaya doğru ilerledim çantamdan çıkardığım anahtarla arabayı açıp bindim. Ben bindikten birkaç dakika sonra Serdar Bey'de binerken arabayı çalıştırarak otoparktan çıktım.

Ben sinirle arabayı sürerken Serdar Bey'de sakince yolu tarif ediyordu. Sonunda Pera'yı bıraktıkları yere geldiğimizde arabayı durdurdum arabadan inerek kocaman bahçeye girdik.

Çocuklar bütün dertlerini bir kenara bırakmış omuzlarındaki yükü hiçe sayarak neşeyle oyun oynuyorlardı.

Acıyla etrafa göz gezdirirken bir kenarda korkuyla olup biteni anlamaya çalışan bir kız çocuğu çarptı gözüme büyük bir ihtimal bu Pera'ydı, Serdar Bey ilerlerken Pera onu görerek bize doğru koşmaya başladı.

Tam bize yaklaştığı sırada ayağı taşa takılıp yere düşmüştü korkuyla yanına gidip ayağa kaldırdığımda ağlamaya başlamıştı.

Arkadan koşarak gelen görevli kadın Pera'yı birden çekerken ikimizde tökezlemiştik. Sinirle ayağa kalkarken Serdar Bey görevli kadına beni göstererek "Kendisi Pera'nın ablası ve onu almaya geldi, imzaları atıp Pera'yı ablasına teslim edeceğiz" dediğinde kadın kafasını salladı.

Pera hala ağlarken bütün çocuklar oraya toplandı. Yere çökerken elimi Pera'ya uzatarak yanıma çağırdım korkmuş olacak ki gelmek istemedi.

Ona gülümseyerek ayağa kalktığımda Serdar Bey yolu göstererek yürümeye başladı arkasından giderken birinin ceketimin eteğini çektiğini hissettim.

Kim olduğuna bakarken Pera kanayan dizini göstererek "Çok acıyor." Diyerek tekrar ağlamaya başladı.

Yere tekrar çökerken önce gözyaşlarını sildim daha sonra onu dizime oturtarak dizindeki kanı temizleyip yara bandı yapıştırdım.

Pera'nın ela gözlerine bakarak gülümsedim "Eve gidince daha detaylı bakarız olur mu?" dediğimde burnunu çekerek kafa salladı saçlarına küçük bir buse kondurarak ayağa kalktım.

Ona göz kırpıp son imzalar için merdivenlerden çıkıp içeriye girdim Serdar Bey müdürle ayaküstü sohbet ederken beni gördü. Yanlarına gittiğim zaman müdür elini uzatırken elini sıktım ve odaya girdik.

Müdür masasına oturup evrakları hazırlayıp bana uzattı "Pera'yı bir gün misafir etmemize rağmen bize hiç zorluk çıkarmadı uslu bir kız umarım iyi anlaşırsınız." Dedi samimiyetle.

Gülerek imzaları atarken Serdar Bey'de çantasındaki evrakları uzattı onları da okuyup imzaladıktan sonra derin bir oh çektim.

Kapı çalarken kafamızı o yöne çevirdik kapı açılırken gözleri kızarmış minik ve arkasında bahçedeki görevli kadın içeriye girdiler.

Ben ayağa kalkarken kadın elindeki çantayı bana uzattı Pera ise hala çekingen bir tavırla bana bakıyordu ona gülüp göz kırparken o da hafiften tebessüm etmişti.

Elime aldığım çantalarla müdürün elini sıkarak teşekkür ettim ve Pera'ya doğru yürüyüp elimi uzattım.

Gideceğimizi anlayarak elimi sıkıca tutarken herkese el sallayıp odadan çıktık Serdar Bey'de arkamızdan çıkarken arabaya doğru ilerledik.

Arabayı açıp Pera'yı bindirirken Serdar Bey'in telefonu çaldı hareketli bir şekilde telefonla konuşurken Pera'nın emniyet kemerini bağlayıp kapıyı kapattım ve yanına gittim.

Telefonu kapatıp bana döndüğünde "Benim tekrar hastaneye dönmem gerekiyor size iyi günler." Diyerek yürümeye başladı.

Sinsice gülerken "Bir şey mi oldu Serdar Bey?" diye sorduğum da durdu ve bana dönerek "Barut Bey, tedavisi olumlu ilerlerken aniden beynine pıhtı atmış ve geç fark edilmiş şu an yoğun bakımdaymış, durumu ciddi." Dediğinde omuz silkip umursamaz bir tavırla"Geçmiş olsun!" dedim arabaya binerken.

Arabayı çalıştırıp hızla Serdar Bey'in yanından geçerken kornaya bastım. Dikiz aynasından Pera'ya bakarken "Canın hala yanıyor mu?" diye sordum.

Pera gülerek "Birazcık acıyor ama geçecek dimi?" diye bir soru yöneltirken gülerek "Evet, geçecek." Dedim.

Ben yola odaklanırken Pera merakla "Adın ne senin?" diye sorunca tebessüm ederek "Benim adım Tamay tatlım." Dedim samimi bir şekilde.

Kıkırdayarak "Peki seninle mi yaşayacağım?" diye tekrar sorarken kafamı sallayarak "Evet, benimle yaşayacaksın ve istersen bana abla bile diye bilirsin." Dediğimde hızla kafasını salladı.

Eve gitmeden birkaç parça bir şey almak marketin önünde durup arabayı park ettim. Arabadan inerken arka kapıyı açıp Pera'nın emniyet kemerini çıkarıp yavaşça aşağıya indirdim.

Elinden tutup markete girdik ben eksikleri hallederken Pera'da dikkatlice etrafa bakınıyordu.

Birden yanımdan koşarken gittiği yere baktım oyuncak reyonundaki ayıcıklara bakarken bende yanına gittim.

O oyuncaklara bakarken gözü pelüş ayıya takıldı gülerek ayıyı alıp ona uzattım. Pera şaşkınca bir elimdeki ayıya bir de bana bakarken ayıyı tekrar bana ittirdi yüzü düşerken sessizce "Babam çok kızar." dedi.

Bana uzattığı ayıya bakarken "Hayatında artık ben varım Pera bundan sonra benimle yaşayacaksın baban sana kızamaz hem senin hiç oyuncağın yok mu çantanda da göremedim?" diye sorarken Pera kafasını hayır anlamında salladı.

Onun boyunda eğilerek "Sana bir oda dolusu oyuncak alacağım bu da abla sözü olsun o zaman." Dedim elindeki oyuncağı ona verirken. Pera'nın gözleri ışıldarken "Abla sözü mü?" dedi neşeyle, kafamı sallarken Pera'nın küçük kolları boynuma dolanmıştı.

Bana bu kadar çabuk alışması beni şaşırtırken bir yandan da mutlu etmişti.

Pera'dan ayrılıp ayağa kalkarak kasaya doğru ilerledik kasiyer aldıklarımı geçirirken bende poşetlemeye başladım ayıyı Pera uzatıp ödemeyi yaparak marketten çıktık ve arabaya bindik. Pera ayıcığıyla oynarken bende yola odaklandım.

Eve geldiğimizde arabayı park edip indim, Pera'nın emniyet kemerini açıp aşağıya indirdim ve kapıyı kapattım bagajdaki poşetleri de alıp yürümeye başladık. Asansörün gelmesiyle binip düğmeye bastım Pera gülerek "Ne kadar çok sayı var." Dediğinde bende güldüm.

Asansör durup kapısı açılırken asansörden inerek eve doğru yürüdük anahtarı çıkarma gereği duymadan kapıyı çaldım.

Selim sırıtarak kapıyı açarken elimdekileri ona uzattım. Şaşkınca elimdekileri alıp içeriye girdi Pera'nın ayakkabılarını çıkarıp onu içeri sokarken bende ayakkabılarımı çıkarıp içeriye girdim.

Salona doğru ilerleyip kendimi direk koltuğa bıraktım Selim diğer koltukta oturan Pera'yı işaret ederken "Kim bu minik?" diye sordu yanına otururken.

Pera hızla Selim'in yanından kalkıp yanıma koşarken gülmeye başladım "Pera, kardeşim." Dedim Pera'ya bakarak "Bu da Selim başımın belası." Dediğimde Pera gülerek "Baş belası mı?" dedi.

Selim sahte bir gülüş atarken "Çok komik gülmekten öldüm." Dediğinde daha çok güldüm. Selim arkasına yaslanırken "Nasıl anladın burada olduğumu?" diye bir soru yöneltirken bende "Arabanı gördüm otoparkta." Dedim. Selim kafasını sallarken bende ayağa kalkarak odama gittim.

Üzerimi değiştirip ilk yardım kutusunu alarak tekrar salona girdim. Pera'yla Selim şakalaşırken bende Pera'nın yanına oturup dizindeki yara bandını çıkardım önce yarasını temizledim ve krem sürdüm daha sonra yara bandı yapıştırıp saçına bir buse kondurdum.

Elimdekileri odaya bırakmak için salondan çıkarken Selim kolumdan tutup beni durdurdu gözü sarılı koluma takılırken "Ne oldu koluna?" diye sordu.

Kafamı sallayarak "Önemli bir şey değil." Diyerek geçiştirdim. Selim kolumu bırakıp tekrar salona girerken Barlas'a haber uçuracağını bildiğim için oflayarak odaya girdim.

Kutuyu banyo dolabına koyup Pera'yı odaya çağırarak üzerini değiştirdim birlikte salona girerken Selim telefonla konuşuyordu. Pera koltuğa otururken bende mutfağa girip yemekleri ısıtmaya başladım.

Elimdeki tabaklarla salona girerken kapı çaldı Pera fırlayıp kapıyı açarken Selim'de bana yardım etmek için ayaklandı.

Ben mutfağa girdiğimde Pera bağırarak "Abla biri geldi." Dedi, tekrar salona döndüğümde Barlas'a bakarken o çoktan oturmuş Selim'le konuşmaya başlamıştı.

Barlas, Pera'ya sorular sıralarken Pera "Kusura bakma yabacılarla konuşamam!" diyerek Barlas'ı terslemişti.

Ben gülerek salona girdiğimde Barlas bana bakarak "Tebrikler senden bir tane daha var!" diyerek arkasına yaslandı.

Ben hala gülerken "Kendini tanıtsaydın belki bu tepkiyi almazdın Barlas." dediğinde sahte bir gülüş peyda oldu suratında.

Barlas'la göz devirirjen "Sizde iyice su yolu yaptınız burayı ipini koparan burada maşallah! " dediğimde Selim bana dönerek dil uzattı.

Ben gülerken bir yandan yemekleri tabaklara koyup herkesi masaya çağırdım. Barlas'la selim yan yana otururken Pera'yı yanıma alarak masaya oturdum.

Pera zevkle tabağına bakarken sorun çıkarmadan yemeğe başladığın derin bir nefes verdim. Çocuklar her yemeği yemezdi ve Pera'nın neyi sevip neyi sevmediğini bilemezdim neticede.

Keyifle yemek yerken Barlas koluma dikkatle bakarak "Leggio gene iş başındaymış!" diyerek keyfimi kaçırmıştı. Sinirle ona bakarken "Bu konuyu konuşmak şu durumda ne kadar doğru!" dediğimde elindeki çatalı masaya koyup boş bir şekilde bana bakmaya başladı.

Elleri yeni çıkan sakallarına kayarken "Bu konuyu konuşmanın doğru bir zamanı yok ki senin için ne zaman açılsa kaçmak için kırk takla atıyorsun!" dedi sakin ama bir o kadar sert çıkan sesiyle.

Benden ses çıkmazken Barlas "Ne istiyor bu sefer?" diye sordu. Gözlerimi gözlerine kenetlerken "Barlas yeter!" diye çıkıştığımda Pera'da korkmuştu.

Gözüm Pera'ya kayarken gülümseyerek "Korkmana gerek yok tatlım hadi devam et sen." Diyerek onu sakinleştirdim.

Masadan kalkarken Barlas'ta benimle kalkmış arkamdan geliyordu odamın kapısını açarak içeriye girdim Barlas arkamdan odaya girerek kapıyı kapattı. Sinirle ona dönerken "Ne yapmaya çalışıyorsun Barlas?" diye sordum.

Barlas elleri cebinde "Aklımı kurcalayan soruların cevabını!" dedi sinirle. Kollarımı önümde bağlarken "Aklını kurcalayan sorularından bana ne Barlas git başka yerde ara cevaplarını!" dediğimde sinirle gülmeye başladı.

Hala bana boş gözlerle bakarken "Bütün cevaplarım sadece sendeyken nasıl başka yerde arayabilirim gerizekalı mısın sen?" diye bağırırken bir adım geri gittim.

Barlas yavaş yavaş sinirlenirken kapı çaldı Selim kafasını içeriye sokarak "Pera'yı parka götürüyorum haberin olsun Tamay." Diyerek çıktı.

Pera'nın hırkasını alarak odadan çıktım ve salona girdim Pera'nın korkmuş olduğunu gördüğümde içimden kendime saydırmaya başladım.

Elimdeki hırkayı Pera'ya giydirerek "Selim'i üzmek yok, fazla koşup da terleme hasta olmanı istemiyorum tamam mı?" diye sorduğumda ayısını alıp kafa sallamıştı.

Selim Pera'nın elinden tutup kapıya doğru giderken arkasını dönüp "Peki dondurma yiyebilir miyim?" diye sorduğunda kafamı sallayıp "Üzerine su içersen neden olmasın." Dediğimde Selim çoktan kapıyı açmış Pera'nın ayakkabılarını giydiriyordu.

Selim kapıyı kapatırken Pera el sallamıştı bende el sallayarak havadan öpücük yolladım. Kapı tamamen kapanırken koltukta oturan Barlas'a döndüm ağzımı açmama fırsat vermeden "Sen daha kendini koruyamıyorsun o kızı nasıl koruyacaksın?" diye sordu sivri diliyle.

Sorduğu soruyu anlamayarak gözlerine baktığımda "Bu zamana kadar gayet iyi korudum kendimi bundan sonrada korurum bizi sen o tarafı düşünme!" dedim.

Barlas dikkatlice yüzümü incelerken gülmeye başladı "Kendini çok iyi korumuşsun dudağının kenarı daha yeni kabuk bağlamış mesela!" dediğinde parmağımı oraya değdirdim.

Parmağımı indirirken "Bana bir şey olmaz Barlas ben alışığım bunlara, çok kişi korudum ben ve hala korumaya devam ediyorum bu beni yıldırmaz bence sen kendine dikkat et!" dediğimde Barlas ciddileşmişti.

Kaşlarını çatarak bana baktığında "Ne demek oluyor bu?" diye sorduğunda güldüm. Tekli koltuğa oturduğumda "Leon dün gece Türkiye'ye giriş yapmış büyük ihtimal toplantı için geldi." Dedim.

Barlas sıkıntıyla çenesini sıvazlarken "İmkansız bir elim onların üzerindeydi gelse haberim olurdu!" dedi ciddi bir şekilde.

Kaşlarımı kaldırıp indirirken "Senin elin üzerlerinde olsa ne yazar Barlas gören gözlerin benim üzerimdeyken." Dediğimde Barlas hızla ayağa kalktı "Yine konudan sıyrılmaya çalışıyorsun dimi?" diye sorduğunda kafamı salladım.

Barlas sıkıntıyla evde volta atarken "Tehlike büyük değil mi Barlas Kara bugüne kadar uğraştığın koltuk miras yoluyla başkasına geçecek, yazık oldu!" dediğimde siniri daha da büyüdü "Kes sesini! buna izin verir miyim ben?" dediğinde omuz silktim.

Aklına bir şey gelmiş olacak ki durdu "Senin toplantıdan nasıl haberin oldu?" diye sordu.

Yerimde kıpırdanırken gülümsedim "O toplantıda bende yer alacağım belki sorularının bir kısmını yok edebilirim." Dediğimde kafasını salladı "Olamaz o toplantıya kadınların girmesi yasak!" dedi.

Rahat bir şekilde arkama yaslandığımda "Ben Leggio'nun manevi kızıyım Barlas, Lena öldüğüne göre onun bütün hakları bana geçti. Mesela Leggio öldüğünde onun yerine geçecek kişi seçme hakkı." Diyerek göz kırptım.

Barlas'ın kafası karışırken gülmeye başladım "Bazı şeyleri yaşayıp göreceğiz Barlas he belki göremem orasını bilmiyorum tabi!" dediğimde Barlas kaşlarını çattı.

Sorar gibi yüzüme bakarak "Göremem derken?" diye sorduğunda "Ölebilirim gerçi onlar öldürmezse belki de sen..." cümlemi tamamlamama izin vermemişti.

Ciddi bir tonla "Ben kadınları öldürmem Tamay ne olursa olsun ama cezasını kesmeden bırakmam orası başka gerçi bu zamana kadar hiçbir kadının arkamdan iş çevirdiğini hissetmedim sen ve Lena hariç!" dediğinde sırıttım.

Kafamı sallarken "Ben kimsenin arkasından iş çevirmedim sadece bildiklerimi gizliyorum bu kadar ve bunu yapmaya mecburum anla beni!" dedim. Artık köşeye sıkışmıştım her şeyi bir çırpıda anlatıp kaçmak istiyordum ama prensibime tersti işte.

Barlas tekrar otururken kapının kilidi açıldı korkuyla kapıya baktığımda Selim kucağında Pera'yla içeriye girdi. Dışarıya sesli bir nefes bırakırken ayağa kalkarak yanlarına gittim.

Pera yorgunluğa dayanamamış uyumuştu gülerek odamın kapısını açarak Selim'e yol verdim. Selim içeriye girerek yavaşça Pera'yı yatağa yatırıp üzerini örttü.

Birlikte dışarı çıkarken Selim sessiz bir şekilde "Hallettiniz mi?" diye sorduğunda kafamı belli belirsiz salladım.

Selim gözleriyle onaylarken salona girip Barlas'a "Hadi eve gidelim saat baya geç oldu." Dediğinde Barlas kafasını olumsuz sallarken "Bu gece burada kalacağız!" dedi otoriter bir sesle.

Selim'le birbirimize şaşkınca bakarken Selim "Neden?" diye sordu. Barlas arkasına yaslandığında "Kör müsün salak mı? Ne zaman Tamay'la bu şekilde konuşsak Leggio piçi ortaya çıkıyor!" dediğinde cidden mantıklı gelmişti.

Ne zaman Barlas'la bir araya gelsem hep karşıma çıkıyordu ve sonu iyi bitmiyordu.

Otururken "Hanginiz salonda yatıyor o zaman?" diye sorduğumda Selim hızla Barlas'ı gösterdi. Barlas göz devirirken "İyi siktir git yatakta yat sen bir tarafların incinmesin!" dediğinden kıkırdadım.

Barlas bana sinirle bakarken "Ben yataklarınızı hazırlayayım o zaman." Diyerek ayağa kalktım.

Helin'in odasına girerek hızlı bir şekilde yatağı hazırladım. Odadan çıkıp salona girdiğimde "Yatak hazır Selim kusura bakma giymek için bir şey veremiyorum bu şekil de sana iyi geceler." Dedim.

Selim telefondan kafasını kaldırarak "Sorun değil ben çıplak yatarım zaten." Diyerek ayaklandı.

Ağzım açık ona baktım yanlış anladığımı fark eder etmez "O kadar çıplak değil yanlış anlama." Diyerek hızla yanımdan geçti.

Barlas gülerken "Gülme ya olabilir insanlık hali!" dedim sitemle. Barlas'ı oturduğu koltuktan kaldırarak çarşafı koltuğa serdim yastığı ve yorganı koltuğun üzerine koyup Barlas'a döndüm "Teşekkür ederim bu gece kaldığınız için, iyi geceler." dedim yanından uzaklaşırken.

Barlas sinsice gülerken "Bende çıplak yatıyorum bir sorun olur mu?" diye sorduğunda küçük yastığı Barlas'a fırlatarak "Aptal!" dedim odama doğru yürürken.

Barlas hala gülerken sessizce odamın kapısı açıp yaramaz bir çocuk edasıyla ona dil uzatarak içeriye girdim.

Üzerimi değiştirip sessizce Pera'nın yanına yattım. Bu gece benim için huzurlu geçecekti,nedense kendimi güvende hissetmiştim.

Pera bana dönüp küçük kolunu bana sararken bende kolumu ona sarmıştım içimdeki o hisle gözlerimi kapattım zaten çok geçmeden de uyuya kalmıştım.

Herkese merhaba yeni bölümle sizinle tekrardan buluşmak beni çok mutlu etti.

Umarım zevkle okursunuz.

Beğendiyseniz yıldız atmayı ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın ☺️

 

 

Loading...
0%