Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@zehratugral

2.Bölüm. (Carol Miller'in gözünden.)

 

Kanepe de baygın halde uzanan neredeyse yarı ölü kızın yanına yaklaştım, berbat bir durumdaydı. İlk müdahalelerini yapmıştım, uyanıp uyanmamak onun elindeydi.

 

Elimdeki sirkeli bezi alnına koydum, kanepenin yanına oturup genç kızın yaralar içindeki elini tuttum destek vermek istercesine. Uzun parlak sarı saçları kendi kanıyla kaplanmıştı, kafasında kocaman bir yarık vardı, ayrıca vücudunda irili ufaklı bir çok yara da vardı, fakat bunlar diğer yaralarına kıyasla hiçbir şeydi. Gene de bu hali ona güzelliğinden hiçbir şey kaybettirememişti.

 

Onun yaşaması bile mucizeyken küçük bebeği de yaşıyordu, güçlüydü, çok güçlüydü tıpkı Annesi gibi. Buraya geldiğinden beri kaç kere tekmelediğini sayamaıştım, belki de çaresizce Annesini uyandırmaya çalışıyordu bu küçük can. Sebebi ne olursa olsun hareketli bir çocuk olacağı belliydi. Elimi tekrar baygın yatan genç kızın karnına götürdüm, gene hareketlenmiş ardı ardına tekmeler atıyordu, bu gidişle Annesini uyandırmayı başaracaktı.

 

Genç kız acıyla inleyerek gözlerini açtı, telaşla elimi karnından çektim, sanki yanlış bir şey yapıyordum ama hayır yapmamıştım aksine ben ona yardım ediyordum.

 

Genç kız hemen elini karnına götürdü, sanki bebeğini kontrol etti, sanki hala orada olup olmadığını anlamak istedi. Nerede olduğunu merak etmedi, ona ne olduğunu, nasıl olduğunu buraya nasıl geldiğini merak etmedi. Bebeğini merak etti, yaşayıp yaşamadığını merak etti.

 

Bebeğinin tekemelerini hissettiğinde yüzünde gözle görülür bir rahatlama oluştu.

 

“Korkma, güvendesin.” diyerek onu rahatlatmaya çalıştım, gözleri anında bana döndü, anlamaya çalışırcasına bakıyordu bana , kafasında bir sürü soru işareti vardı, biliyordum. “Yaşıyor, o yaşıyor değil mi?” Güven vermek istercesine gülümseyip başımı salladım. “Annesi gibi güçlü.” Rahatlayıp derin bir nefes aldı. “Ben neredeyim? Sen kimsin?” “Benim evimdesin, adım Carol, seni uçurumun kenarında baygın şekilde buldum, neyse ki taşlara takılmışsın taşlar düşüşünü yavaşlatmış. Şanslısın.”

 

Masmavi gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı ama sanki mutluluk göz yaşlarıydı bunlar, yaşadığı için mutluydu.

 

“Teşekkür ederim.” dedi kesik nefeslerinin arasında, uzanıp gözyaşlarını sildim. “Sorun yok, ağlayabilirsin.” Sanki bunu söylememi bekliyormuşcasına ağlaması daha da şiddetlendi, elimi saçlarına göürüp saçlarını okşadım. “Kaç aylık hamilesin?” “7ay oldu.” dedi burnunu çekerek , masadan bir mendil alıp ona uzattım, mendili alıp burnunu sildi.

 

“Dönecek bir yerin var mı? Yani evin, ailen...” “Ailem beni böyle kabul etmez ki, tek umudum onun kabul etmesiydi ama o da...” Devamını getiremedi, içimde bir sinir dalgasının yükseldiğini hissettim ama sakinliğimi korudum. “Seni uçurumdan o itti değil mi? Bebeğin babası...” Başını onaylarcasına salladığında sinirle dişlerimi sıktım, sakin kalmalıydım, sakin kal Carol.

 

“Sorun değil, burada kalabilirsin.” Gözleri şaşkınlıkla ve heyecanla parladı, içinin umutla dolduğunu hissettim. “Gerçekten mi? Size zahmet vermek istemem.” dedi çekingence. “Sorun değil, zaten tek yaşıyorum. Bana arkadaşlık edersin.” “Siz neden tek yaşıyorsunuz?” “Bu uzun bir hikaye...”

 

2 Ay sonra

 

“Söz ver.” dedi acılar içinde. “Söz ver bana bir şey olursa çocuğuma sahip çıkacaksın.” Elini tutup güven verircesine sıktım. “Sana bir şey olmayacak,çocuğunu kendin büyüteceksin. Söz veriyorum.” Acılar içinde kıvranmaya devam etti ama sanki ona verdiğim güvenceyle biraz olsun rahatlamıştı. “Son bir kez ıkın.” dediğimi yapıp son bir kez ıkındı, artık bebeğin kafasını görebiliyordum. “Bir kere daha.” derin bir nefes alarak tekrar ıkındı, bebeğin vücudunun yarısı çıkmıştı.

 

“Yapamayacağım.” diyerek ağlamaya başladı Lenora. Onun için çok zordu, biliyordum ama şimdi vazgeçemezdi, bu kadar yaklaşmışken olmazdı. Dünyaya yeni bir can getiriyordu hem de kimsenin, istemeyeceği, kabullenmeyeceği bir can. Tekrar Lenora’nın elini tuttum sıkıca. “Hayır, hayır yapacaksın! Bu kadar yaklaşmışken vazgeçemezsin Lenora, bu bebeğin sana ihtiyacı var. Tekrar ıkın.”

 

Tekrar ıkındığında bu sefer bebek tamemen çıkmıştı, ayaklarından tutup bebeği ters çevirdim ve çok da sert olmayacak şekilde poposuna vurdum, bebek ağlamaya başladığında rahatlayarak tuttuğum nefesimi verdim, yaşıyordu.

 

“Yaşıyor Lenora, yaşıyor!” Bebeği heyecanla kucağıma yatırdım, o kadar güzel, o kadar büyüleyiciydi ki gözlerimi ondan ayıramıyordum. İlk kez böyle bir ana tanıklık ediyordum ve bu dünyanın en güzel hissiydi.

 

“Lütfen Carol...” Heyecanla Lenora’ya döndüm ama onun yatakta yatan yarı baygın halini gördüğümde heyecanım soldu. “Söz ver.” dedi cılız bir sesle, sanki son nefesini verir gibi halsiz ve cansızdı. “Hayır Lenora, hayır.” gözlerim istemsizce doldu, parmağımı şah damarına bastırarak nabzını kontrol ettim, hiç hareket yoktu. Gözlerimden ardı ardına akan yaşları tutamadım. Daha demin dünyaya yeni bir can geldi diye sevinirken şimdi dünyadan bir can ayrıldığı için üzülüyordum, halbuki dünyanın kanunu buydu, doğum ve yaşam birbirleriyle oldukça zıt iki şeydi ama o aynı zamanda da o kadar aynıydılar ki...

 

“Hayır Lenora, hayır! Bak bebeğin burada, ne olur uyan, aç gözlerini.” Bebeği Lenora’nın kucağına koydum, bebek sanki Annesini nsıcaklığını hissetmiş gibi ağlamayı kesti. “Uyan Lenora!” gözlerimden yaşlar süzülürken bebeği tekrar kucağıma aldım. “Bu bir kız, senin gibi güçlü, senin gibi güzel bir kız...” Bebek kucağımda mızmızlanmaya başlarken ileri geri sallayarak susturmaya çalıştım. Gözlerim yatakta kanlar içinde yatan Lenora’ya döndü. “Söz veriyorum Lenora, çocuğuma sahip çıkacağım, onu kendi çocuğum gibi bakıp büyüteceğim. Söz veriyorum.” Kucağımda yatan bebeğe baktım tekrar, sakinleşmiş kucağımda öylece yatıyordu. “Söz veriyorum sana Annenin eksikliğini hiç hissettirmeyeceğim, seni canım pahasına koruyup seveceğim. Söz veriyorum.” Siyah saçları ve soluk beyaz teniyle aynı bir yaz gecesini andırıyordu, yüzüne rastgele düşmüş çilleri sanki yıldızlardı...

 

“Ayın çocuğu...” Elimi bebeğin yanağına koyup yanağını okşadım. “Amaris...senin adın Amaris...

Loading...
0%