İyi okumalar .
Takip edin büyütelim ♡
♤♤♤♤
Ölüm bir defa gelir, fakat hayatın her anında kendisini hissettirir. Ölüm korkusu, ölmek ıstırabından daha ağırdır.
İşte te bu söz ölümü tanımlayan en iyi cümle olabilir .
Ölüm!
İsmini andığınız anda bile insanın her bir organına işleyen o müthiş korku .
Sizi sarıp sarmalar ,ruhunuzu bir sarmaşık gibi sarar ve ölümün son anına kadar sizi bırakmaz.
Siz ne yaparsanız yapın hiçbir zaman ölümden kurtulamazsınız.
Ölümden daha beter olan şeyde, korku ;
O korku ,sizi mahveder ,içten içe bir kemirgen gibi için için tüketmeye başlar.
Ama iyi tarafıda vardır o korkunun ,
Sizi yaşama bağlar ve bir ömür boyu o korkunun kölesi olursunuz,isteseniz de istemeseniz de .
İşte bu ölüm korkusu beni yaşama bağlıyordu.
Aslında korktuğumu da söyleyemem.
Ölümle her an burun burunayım, benim arkadaşım gibi oldu artık ben nereye o oraya sanırım Azrail bu aralar bana takmış olabilir.
Neden mi diyorum çünkü; peşimde bir mafya manyağı var .
Neden peşimde anlamıyorum ama bir tahminim var . İki milyoncuk borcum olduğu için olabilir ,benim borcum değil tabiki şerefsiz eniştemin borcu ve benim üstüme kaldı.
Saçma yani her boku yapıyor , sonra olan bana oluyor . Daha öncede böyle bir halt yedi onu da ben ödedim, ablam olmasa asla onun pisliğini temizlemem fakat arada o var .
Ve tabiki tatlı gülüşlü, sarı saçlı civcivim ,onun payı daha büyük.
Şuanda akşam saat 20.00 ve güneş yerini geceye bırakıyordu . Karanlık yavaş yavaş sislerini yaymaya başlamıştı.
Yeniden, zihnimde dolaşan ve hergün onu meşgul eden düşüncelerimle yine baş başa kaldımıştım.
Durgunlaşan göz kapaklarım bi gayretle açılarak gök yüzüne yönlendi ve bir şey fark etti .
Bugün havada çok yıldızsızdı, normalde gökyüzünün karanlığını gideren beyaz yıldızlar bugün yerini koyu gri bulutlara bırakmıştı. Ay , kendini gri bulutların arkasına gizlemiş arada çıkıp ' ben buradayım. ' Diyordu.
Yağmur bulutlarının gönderdiği hafif bir serinti eşliğinde durgun adımlarımı durdurup ,gözlerimi kuştepe mahallesinde gezdirdim çok sakindi . Normalde gece bile olsa ,gır gır şamata asla eksik olmazdı fakat diğer günlere göre sayılacak kadar insan vardı.
Belkide okadar çalıp-oynamaktan yorulmuşlardır. İmkansız bir ihtimal gibi duruyor dimi?
" hımmmm.."
" Ohhhh!"
Bir iç çekip yeniden adımlarımı hareketlendirdim. Ellerimi siyah kapşonlu ceketimin cebine sokup ,başıma bir bela gelmemesini umarak, zihnimde kaybolan düşüncelerin eşliğinde yürüdüm.
Kendi kendime ' herzamki ' konuşmaya başladım, gecenin kör ışığının altında.
" Hım! Aklıma gelmezdi başıma böyle şeyler geleceği. " biraz yüksek çıkan sesim cadde boyunca hafif de olsa bir yankı bıraktı. Sağıma soluma bakıp kimse var mı diye kontrol ettim ama bana doğru gelen teyze hariç pek kimse yoktu . Onunda duymadığı farz ederek yeniden kendi kendime konuşmaya devam ettim .
" Ah ! Başına ne geleceğini hiç anlamıyorsun, bir bakmışsın bataklığa girmişsin ve tutacak bir el arıyorsun ama hiçkimse yok. Tek başına ,çamurun içine doğru çekiliyorsun. " konuşmamı az öncekine nazaran biraz daha alçak çıkmıştı.
Az önceki teyze ,kendi kendime konuşurken , "Bir şey mi dediniz?" Dedi omuz hizamda durup, onun durması ile bende durdum ikimizde yan bakışlarımızı birbirimize gönderdik. Yüzünde zamanın verdiği izler ve onlara eşlik eden gri,beyaz karışımı saçları onun güzelliğine güzellik katıyordu.
Gözlerinin altı çökmüş, göz kapakları düşmüştü fakat ela gözleri parlaklığından hiçbir şey kaybetmemişti. Üstünde mor işlemeli penyesi ,altında siyah kumaş pantolonu ile dik duruşunu hiç bozmuyordu. Bir an kendimi gördüm sanki ,geleceğimi...
Kapanmış gözleri ile bakmaya devam etti sanki içimi görüyormuş gibi.
Bu anlamsız durumu sonlandırmak için ," Hayır! Teyzecim size demedim ." Dedim , kadın tuaf bir bakış atıp yoluna devam etti . Deli olduğumu düşündü kesin, kim olsa öyle düşünür.
Tabikide umursamayıp ,yeniden yoluma devam ettim dediğim anda bir ses ile irkildim,
" Nâleee!" Bu ses ! Mafya manyağının, adamlarının sesiydi .
Hâlâ beni arıyorlardı sabahtan beri hiç durmadan ,bense onlardan ne kadar kaçabilirsem kaçmaya çalışıyorum ama eninde sonunda beni yakalayacaklar ve ya öldürecekler ,işkence yapacaklar başka ne olabilir ki?
İğrenç sesi ile," Nâleee! Sonsuza kadar kaçamazsın. " diyordu . Kıçını yırta yırta bağırıyor arkamda ya.
Yürüdüğüm kaldırımda ayaklarımı durdurdum ve ellerimi pantolonumun cebinden çıkardım. Kafamı omuz hizamdan sağ tarafıma doğru çevirdim, tahmin ettiğim gibi 20 adım mesafede arkamda duruyorlardı. İki gerizekalı adam ,1,70 boylarında,biri sarışın digeride esmerdi ,siyah bir takım elbise vardı. İkisininde sağ tarafında muhtemelen kemere sıkıştırılmış bir tabanca vardı.
Bana karşı kullanmazlar inşallah, doğrusu bu salaklar denk de getiremezler.
Bide tam tersi oluyormuş!
Konumuza dönelim, esmer olan adam pis pis sırıtarak bana bakıyordu keza diğeride öyleydi.
Sarışın olan," Nereye gideceksin şimdi köpek!" Dedi köpeğin üstüne bastırarak ,sırıtışının yerini iğrenç bir gülmeye bıraktı. Gülmek bir insana hiç mi yakışmaz ya!
Bende ona karşılık alaycı bir seste,"Sonsuza kadar kaçamam ama ölünceye kadar kaçabilirim." Dedim ve tabana kuvvet diyerek koşmaya başladım.
Ne kadar kaçabilirsem ,nereye kadar gidebilirsem.
Sanki soluk borum yıkılacaktı hızlı nefes almaktan ,her nefes almamda soğuk havanın Boğazımdan yakıcı geçişini hissediyorum . Vücudumu ele geçirmiş yorgunluk ve uyuşukluk ,artık bacaklarım hatta bütün organlarım bana isyan etmeye başlamasına sebep olmuştu.
Tüm mahalleyi 40 dakikada turlamıştık fakat sokakta bir sessizlik vardı. Bedenimi arkamda kalan sokağa çevirdiğimde hiçkimse yoktu .
" Bir dakika! Ektim mi acaba onları?" Dedim kendi duyacağım bir seste ,etrafıma bakındım.
" Oh ,şükür! " Dedim Rahat bir nefes verip olduğum yerde ellerimi diz kapaklarımın üstüne koydum ve biraz soluklandım .
" ah-ha-ah-ha..."
"Gerçekten çok yoruldum ya!" Nefesle karışık bir ses ağzımdan çıktı.
Kalbim yavaş yavaş atışlarını düzeltmiş ,yeniden aynı hızda atmaya devam etmişti. Ellerimi diz kapaklarımdan çekerek doğruldum.
Her an tetikteyim çünkü bunların nereden çıkacakları belli olmaz .
Sağıma, soluma, arkama ,doğuya batıya her yönüme baktım ama ne ses nede görünürde onlar vardı.
Atlattım sanırım diye düşünüyorum fakat belli olmaz heryerden çıkabilirler dimi?
Şimdi! Eve gitsem çok uzakta Oraya gidemem peki nere gideceğim(?)
Of ! Bide en tehlikeli mahalledeyim kuştepe mahallesi.
Romanların en çok yerleşim kurdukları mahalledir.
Çok tekinsiz ve tehlikeli ,nereye gitsem hangi kapıyı çalsam başıma her şey gelebilir.
Oyüz-
" Nâle! Seni kaçak. Nereye kadar kacabileceksin ." Kulaklarımın beynime gönderdiği sinyal doğru muydu yoksa ben mi yanlış duydum(?)
"HA ! CEVAP VER!"
Kahretmesin! Doğru sinyal göndermişler günahlarını aldım bu ses o şerefsiz heriflerin sesiydi . Yüksek dozda ki sesleri mahallede bir yankı oluşturmuştu ve muhtemelen her bir kişi duydu .
" kaçacak yerin kalmadı artık teslim ol!" Birinci uyarı, bu seferki daha tehditkar ve alçak çıktı.
Burnumdan nefes borumu delercesine ciğerlerime kadar bir oksijen çektim ,bir -iki saniye bekledikten sonra yavaş yavaş ciğerlerimdeki oksijeni havaya saldım.
Hayır! Bu kadar kolay değil nâle ,daha
zamanım dolmadı.
Omuzlarımı dikleştirip ,sağ omzumdan onlara doğru umursamaz ve alaycı bir bakış attım.
Aramızda bir -iki metre mesafe vardı.
Ne çok yakın ne çok uzaktı. Sağdaki adam hafif sarışın soldaki adam onun tam tersine esmerdi ve çok ,Allah günah yazmasın, çirkindi.
" Sonun geldi nâle ,tahtalı köye vınnn!" Dedi, sarışın olan şerefsiz, alaycı konuşması ile dudakları yana kıvrıldı.
Tüm soğuk kanlığımla ," yakalarsanız gönderirsiniz ." Dedim alaycı bir tavırla, ikisinde kaşları dikleşti ,yüz hatları kasıldı . Sinirlendikleri çok belliydi ,lafımı kaldıramadılar herhalde.
" öyle mi? " dedi sert çıkan sesiyle esmer olan .
" öyle şerefsiz. " Dedim ve hızla arkama bakmadan yol boyunca koşmaya başladım.
Ah nâle Ah! Şu diline bir sahip çık ya sahip çık.
Ne geldiyse başına şu konuşmandan geldi.
" kaç lan kaç! Yakalarsam seni lime lime doğrayacam." Gırtlağını yırtarcasına Arkamdan bağırıyordu pislik.
Tabi benim ağzım boş durur mu? Hayır!
" bok yakalarsın!" Dedim ,gülerek.
Tut şu çeneni ya tut! Hâlâ çen çen konuşuyorsun ya!
Söylediklerimle daha çok kızmış olacaklar ki koşmaları daha çok hızlanmıştı.
Neyseki bacaklarım uzun, hızlı bir şekilde koşabiliyorum .
Bir iki metre sonra sağa bir dönüş vardı. Planım kesinlikle oraya dönmekti çünkü başka çarem yok . Buradaki hiç kimse kapıyı açmaz.
Hadi nâle bi gayret daha, az kaldı. Kendi kendimi gaza getiriyorum ya.
" kaçma lan kaçma!" Hâlâ Arkamdan bağırıyordu şerefsiz herif .
Durur muyum ,
" yakalayamaz kiii!" Dedim sesimi incelterek, sağımdan onlara doğru baktım . Aramızda baya bir mesafe açılmıştı.
En sonunda ! Çevik Bir hareketle sağa doğru döndüm.
Arkama baktığımda hickimse yoktu. Sanırım onları atlattım ya da yavaşladılar .
Sert nefes çekişlerim soluk borumun yanması ile bana geri dönüyordu.
" Daha fazla direnemeyeceğim artık. " Dedim ve kaldırım üstüne kıçımı koydum .
" Okadar çok yoruldum ki ..." kuruyan boğazımı ıslatmak için yutkundum ,ağırlaşan gözlerim bacaklarımı bulduğunda ikisinin de titrediğini gördüm.
" Bacaklarımın dermanı kalmadı artık. " soğuk kaldırım taşlarının üstüne tüm bedenimi bıraktım. Uyuşan bedenim acıyı, soğuğu hissetmiyordu.
" Ay! Nefes nefese kaldım ya! Hayatımda bu kadar koşmadım ya ! Koşucular benim kadar koşumuyordur ." Yavaşlayan göğsüm kendini düzene soktuğun da kulağıma bir ses geldi.
" işte abi , orada oturuyor ." Allah kahretmesin, yetişmiş şerefsizler .
" NÂLE! Yeter dur artık. " ikiside bitkin bir haldeydi. Birbirlerine tutunmuşlar bana doğru geliyorlardı.
Çok komik gözüküyorlardı salaklar.
" nolu lan! Yoruldunuz mu ? " Dedim alaycı bir tavırla, güldüm.
Oldukları yerde durup doğruldular .
Derin bir nefes çekip bakışlarını bana doğru yönlendirdiler.
Terleri yüzlerinin kıvrımlarından şıpır şıpır damlıyordu .
" Elime geçince etlerini tek tek doğrayıp köpeklere atacam." Dedi,el hareketleriyle bana ne yapacağını anlatıyordu gerizekalı.
" Pis köpek! Benim etim sana haram be ! " Dedim Bağırarak.
Aniden koşmaya başladılar üzerime doğru.
Yanımda duran varilleri onlara doğru fırlattım tek tek.
Zaten yorgundular,bu onları yavaşlatır.
Yeniden koşma pozisyonu aldım.
Dar ,karanlık sokakta nereye gideceğimi bilmeden koşuyorum.
Arkama baktığımda hiçkimse yoktu sanırım işe yaradı.
Tam karışmada sağa dönüş vardı yine , oradan dönerek bir çıkmaz sokağa geldim.
Ne yapacağım şimdi!
"NÂLEEE!"
Eyvah ! Bu onlar .
Bi o duvara bi bu duvara döndüm durdum deli gibi .
Ayağımın bir çukura girmesiyle ," Allahhh! " dedim bir inilti Karanlık sokağa, sert bir çarpmayla sırtımdan yukarı doğru etrafı kaplayan bir toz kalktı.
" Anam -anam! Sırtımı fena acıttım ya!" Dedim , yavaş yavaş düştüğüm yerden kalkıp ayağa dikildim.
" Sırtım - Sırtım!" Elimle Sırtımı sıvazlayıp geriye doğru eğildim.
" Anam ! Belim küt Dedi sanki ."
" Birazda ,sağa - sola çevireyim belimi daha iyi kendine gelir ." Evet bu haraket belime ve sırtıma iyi geldi.
Düştüğüm yerden yukarı baktığımda küçük bir çukurdu .
Ben nasıl fark etmedim bunu ya! Önüne bakmazsan bu olur işte.
Of!
Imdat desem olmaz duyarlar ,en iyisi burada beklemek onlar gidene kadar.
Nerede olduğumu anlamak için etrafıma bakındım.
Lağım çukuru değildi burası, şimdi fark ettim.
Tamamen topraktandı heryer ve çok temizdi.
Biraz daha yürüdüğümde karşımda bir kapı vardı. Siyah renkte kaplanmış kapının yüzeyinde dikdörtgen bir şekilde ahşaptan bir oyuk açılmış.
Topmak ise kristal bir camla kaplanmıştı ve çok zarif duruyordu. Kafamda yanıt bulamayan bir soru vardı.
Çukurda bu kapının ne işi vardı? Bu sorunun cevabı kapı açılınca belirsizliğini yitirecekti.
Kapıya doğru büyük bir adım ve tam önünde durdum , elimi tokmağa yerleştirip sertçe kavradım. Yine düşüncelerim zihnimde geziniyordu.
Yapmasam mı acaba ya! En fazla ne olabilirdi ki dimi ?
Derin bir nefes verip,tokmağı sola doğru çevirdim "Bismillah ." Diyip , kapıyı içeri doğru açtım.
" oha! Bu nasıl bir yerdi böyle." Dedim şaşkınlıkla elimi ağzıma götürdüm.
Hayretler içinde bakan gözlerimle kaşlarım dikleşti. Küçük bir saraydı resmen burası , harikaydı. İrislerimi ,çukurda saklanmış olan ,mahzenin içinde gezindirdim.
Heryer kırmızı ve siyah tonları hakimdi , tavandan aşağıya doğru sarkan üç tane yuvarlak şekilde lamba vardı.
Az da olsa odayı aydınlatıyordu . Bir adım daha atıp kapıyı kapattım. Büyük oda ama sade ve şıktı.
Böyle bir yerin ne işi vardı kim yaşıyordu.
Aklımda deli sorular.
Tam kapının önünde ahşaptan bir masa ve ona uygun bir sandalye vardı rahat olduğu belliydi. Masanın üstünde şaha kalkmış bir at vardı. Siyah bir tanede laptop vardı.
Masanın önünde 2 tane karşılıklı siyah deri koltuk aralarında işe küçük bir ahşap sehpa ve üzerinde yine şahlanan bir at vardı.
Sanırım bu kimse atları seviyordu .
" Evet , atları seviyorum yabancı. " sağımdan
Kulağıma doğru bir adam sesi geldi.
Kalın ve hırıltılı bir sesti ama kimdi.
Korkuyla sağıma doğru baktığımda karşımda üstsüz, altında kumaş bir pantolon ve elinde sigarasıyla bir adam vardı.
Ama nasıl adamdı çok karizmatik ve yakışıklıydı. Kahretsin! Çok seksiydi.
1,90 boyunda , derisini kaplamış esmer teni , üçgen bir vücut, geniş omuzları, özensizce taranmış siyah saçları ,kemikli bir yüzü kaplayan hafif kirli sakalıyla çok ihtişamlı duruyordu.
Nâle ! Kendini toparla.
Bakışlarımı adamın gözlerine yönlendirdim.
" Sen kimsin? " Dedim bir adım atıp adama yaklaştım.
Sağ elinin yüzük ve orta parmağının arasında tuttuğu sigarayı kül tabağının içine koyup bana baktı.
Bana doğru beş adım atıp tam karşımda durdu. Boyu uzun olduğu için gözlerimi yukarı doğru çevirdim o da aynı şekilde bana doğru gözlerini indirdi .
" Asıl sen kimsin?" Dedi ,sesini kısıp yüzüme doğru eğildi.
Doğru söylüyor.
Asıl bu soruyu onun bana sorması gerekti ama ilk önce ben sordum .
Davetsizce girdiğim adamın evinde saçma bir şekilde asıl onun bana sorması gereken soruyu ben sordum.
Geceden daha koyu olan kara gözleriyle kehribarlarıma baktı. Uzaktan fark edemedim ama sağ gözünde bir çizik vardı.
Sağ kaşının üstünden göz kapaklarını delip geçen iz alt kipriklarinin altında son buluyordu.
Bu iz onu daha da ürkütücü yapıyor.
Ama bana tam aksine içten içe yaralı bir adamı gösteriyor . Sanki içindeki gizli yaraları saklamak için kendine böyle ürkütücü bir görünüm yapmıştı.
Ne yalan söyleyeyim çok karizmatik duruyor zaten heybetli olan vücuduna ayrı bir hava. Katıyor.
"Bir soru sordum yabancı kimsin!" Dedi bir okadar sert ve yüksek çıkan sesiyle sorusunu yineledi.
Bense aval aval yüzüne bakıyorum.
Ne diyeceğimi bilmiyorum yani, " mafya adamlar kaçıyordum sonra ayağım kaydı çukura düşüp merakımdan evine mi girdim." diyim.
İçimden söyleyince tuaf oldu ya!
Benden on adım geriye gidip masanın arka kısmında olan çekmeceyi açıp içinden siyah bir Silah çıkardı.
Elinde tuttuğu silahı bana doğru doğrulttu.
(Silah sesi)
" SANA DEDİM YABANCI ! SAĞAR MISIN?" tam sağ tarafımdan duvarı delen sert bir Silah sesiyle neye uğradığımı şaşırdım.
Kurşun, hızıyla saçımı havaya arttırmıştı. Bu bir uyarı ateşiydi öyle değil mi ? Öyle olmasa şuan ben ölmüş olurdum .
Ama ikinci sefer kesinlikle uyarı olmayacaktı. Bir şey yapmam lazım...
Birden! İki dizimin üstüne çökerek iki elimi birleştirip yalvaracaktım .
Normalde böyle bir şey asla yapmam ,bana terstir ama şuan yaşamak için bunu yapmam lazım.
Kendim senden çok özür diliyorum.
" lütfen! Beni öldürmeyin lütfen!" Hafif iç çekerek Hafif ağlamaklı bir sesle konuşuyordum . Kendimi acındırmaya çalışıyorum ne kadar işe yarar bilmiyorum. İnanır mı onu da bilmiyorum.
İnşallah bu kendime yaptığım rezillik sonuç verir .
" bakın benim başka çarem yoktu .
Yoksa beni öldüreceklerdi ."
" farkında mısın bilmiyorum ama şuanda ben seni öldürücem yabancı yani demem o ki ölümden kaçamazsın. " Dedi sakin, bir o kadarda alaycı çıkan sesiyle.
Adım adım bana yaklaşıyor.
Öldürmek için mi yoksa... aklıma bir şey gelmiyor ki her şey bekliyorum şuan bu adamdan .
Beni öldürebilir ,işkence edebilir yada başka şeyler... her şey olabilir .
Of ! Allahım lütfen yardım et.
Bir kaç adım sonra önümde durdu .
Havada birleştirdiğim ellerimi iki dizimin üstüne yerleştirdim . Kapattığım gözlerimi yavaşça araladım, kirpiklerimin arasından nerede durduğuna baktım. Tam Dizlerimin önündeydi, ayaklarında spor tarzı klasik bir ayakkabı vardı, mat siyah renginde .
Derin bir nefes çekip kendimi olabildiğince sakinleştirmeye çalışarak kafamı yukarı doğru kaldırdım . Göz kapaklarımı onu daha net girebilecek şekilde açtım.
Elinde tuttuğu silahı siyah deri koltuğun üzerine bıraktı.
Yakından daha heybetli ve karizmatik duruyordu .
Simsiyah gözleriyle tepeden bana doğru delici bakışlarıyla bakıyordu.
Ve beni kurduğum düşüncelerimden uyandıran onun boğuk sesi oldu.
" Ayağa kalkmayı düşünüyor musun,yabancı ?" Dedi ılımlı ve boğuk çıkan sesi kelimelerin her birini daha seksi yapıyordu.
" Evet-evet dalmışım kalkıyorum. " gayet sakin çıkan bir ses tonunda .
Ellerimi Dizlerimin üstüne koyup kalkmaya çalıştım ama geri yere oturdum çünkü bacaklarım oturmaktan uyuşmuştu.
" Allah ya! Bacaklarım uyuştu kalkamıyorum. "
Dedim biraz sesim ince ve yüksek çıkmış olabilir.
Bacaklarımı siyah ,beyaz desenli halının üstüne uzatıp ellerimle masaj yapmaya başladım. Yoksa diğer türlü geçmezdi.
" Offf ! Allahım ya! " bir ' of ' sesi kulağıma gelmişti.
Benim suçum mu ? Uyuştu yani ne yapayım.
Kipriklerimi onu görecek şekilde yukarı doğru açtım .
Kara irisleriyle benim batırdığım yerlere bakıyordu.
" Her yeri batırdın ya ! Şu hale bak ,her yer toz toprak oldu. " yüksek ve sinirli çıkan sesiyle yerlere baktı.
Gerçekten şu anda bunu düşünüyordu? Ne biçim bir adam böyle bu anlamdım.
Tamam,haklı biraz kirletmiş olabilirim ama bu kadar sinirlenmesine gerek yok.
Aval aval etrafı sürerken,
" ALLAH! " Dedim bir bağırış bıraktım odaya ,çünkü bu manyak adam ,beni iki koltuğumun altından tutup havaya kaldırıp, bildiğin havada asılı kaldım, sonra halının üstüne bıraktı.
Sanki kedi eniği tutuyor.
Anlamsız gözlerle birbirimize bakıyoruz.
Bakalım bu suskunluğu kim bozacak.
Koltuğun üzerine bıraktığı silahı alıp tam iki kaşımın arasına doğrulttu.
Tetiği çekti ve ,
" Evet yabancı, kim olduğunu ve neden burada olduğunu anlatacak mısın yoksa kafana sıkayım mı? " Dedi sakin ,kalın çıkan sesiyle .
Boğazımdan aşağıya doğru giden sert bir yutkunma geçti.
Dilim lâl olmuş sanki konuşamıyorum , ne diyeceğimi bilmiyorum .
Endişeli gözlerle onun soğuk karalarına baktım ve gözlerinde hiçbir duygu kırıntısı barındırmayan adamda bir katil havası vardı.
" yabancı, sağar mısın? Üçe kadar sayacağım eğer konuşmazsan TAK !" Dedi , yüzüme doğru Bağırarak söyledi.
Ani bir hareketle olduğum yerde istemsizce sıçradım.
Sol elini yukarı kaldırıp sadece üç parmağını gösterdi.
Kaşlarını dikerek hem kendi eline sonrada bana baktı.
" birrr..." dedi ve yüzük parmağını indirdi .
" ...ikiii " orta parmağını indirdi .
" üççç... Ve " Dedi , bu adamın şakası yok.
Mecburen söylemek zorundayım.
" TAMAM-TAMAM! " Dedim , üçüncü parmağını indirmeden , sesim yüksek ve tiz çıkmış bu onu biraz sinirlendirmişte olsa umursamadan devam ettim ," Anlatacağım. " Dedim daha alçak bir ses tonunda çıkan kelimelerin onun sinirinin geçmesine neden olmamıştı.
Sinirden kafasını iki yana salladı ve gözlerini açıp ,kaşlarını dikerek bana bakmaya devam etti .
Anlıma doğrulttuğu silahı sertçe yere atıp bana daha çok yaklaştı.
Sol eliyle sertçe çenemden tutup yüzümü kendine doğru çekti , 1cm bir mesafe vardı aramızda , dudaklarımız birbirine değecek durumdaydı. Gözlerimi gözlerine dikip endişe içinde baktım o da öfkeli, kara gözleriyle bakıyordu.
Bir kaç saniye daha bakıştıktan sonra ,hint dizileri gibi, yüzüme doğru bir sıcak bir nefes verip ,
" Anlat ozaman yabancı. " Dedi dişini sıkıp sert bir dilde ,sıcak nefesini tüm organlarım da hissetmiştim.
" Tamam anlatacağım ." Dedim kısık çıkan sesimle.
Sol eliyle tuttuğu çenemi sertçe bırakıp karşımda duran deri ,siyah çift kişilik olan koltuğa doğru yürümeye başladı.
Kısa bir mesafe değildi.
En az... bir metre vardı.
Evin büyüklüğünü mü desem mahzen mi desem bilemedim,sanırım her ikisi de.
Arkadan geniş omuzları çok iyi duruyordu.
Benim bu geniş omuz takıntım ne olucak(?)
Ama cidden iyiydi .
Deri koltuğa oturup iki kolunuda koltuğun üzerinde açtı.
Bana doğru bir bakış atıp konuşmaya başladı.
" Şimdi yabancı, ben soracağım sen anlatacaksın!" Dedi emreder gibi,
" Tamam, anlatacağım ama bir sorum var ." Dedim ürkek çıkan konuşmam yüz mimiklerime de yansımıştı.
Kaşlarını dikleştirip bana doğru, soğukluğun yuva kurmuş irisleri ile dik dik baktı. Az önceki halinden eser yoktu .
İki kolunu dizlerinin üstüne koyup , öne doğru eğilip İki elini bağladı.
" Hım! Sor bakalım ." Dedi anlamamış bir ifade ile sağ elini kirli sakalına götürüp sıvazladı.
Tek bir nefes verip, " Ben her şeyi anlatacağım ama , ya bana inanmazsınız ? " Dedim ,
" Ona, ben karar veririm yabancı. " Dedi, keskin konuşması, çenesinin gerilmesine neden olmuştu.
" Pek-" lafımı bitirmeden ,
" Daha sözümü bitirmedim ." Dedi , sağ eliyle 'dur' İşareti yaptı.
" Tamam, özür dilerim. " dedim, korkudan üç buçuk atıyordum ve bu konuşmama da yanmıştı .
" Eğer sana inanmasam kafana sıkarım ama
sana inanırsam, duruma göre yardım ederim ." Dedi,
Bunu söyleyeceğini hiç tahmin etmemiştim
çok şaşırdım gerçekten ama ,ya inanmazsa o zaman nâle bu sefer direkt tahtalı köye geçiş biletin olacak .
Yapacak bir şey yok!
Tek kânâtım inanması ,Allahım lütfen inansın🙏
" Şimdi yabancı, " Dedi, ayağa kalkıp ahşap masanın önündeki deri siyah koltuğa oturdu .
Sırtını yaslayıp banada geçmem için göz işaretiyle ' otur ' Dedi.
Onu kızdırmamak için hemen karşısındaki deri koltuğa oturdum .
" İlk önce adın ne ? " Dedi , sanki karşımda komutan vardı. Durmadan emir kipi ile konuşuyordu ve gerçekten sinir bozucu ama elden ne gelir.
Sakin bir nefes verip ," Nâle benim adım. " dedim, aynı kedi gibi olmuştum karşısında.
Normal de böyle değilim yani yanlış anlaşılmasın, aslan gibiyimdir fakat şimdi mecbur böyle olmak zorundayım.
Bu adama hiç güvenmiyorum ,içimden bir ses bunun altından bir şey çıkacak, diyordu.
Bencede çıkacak sonuçta o da bir mafya değil mi ?
Diğerlerinden bir farkı yoktur bence .
Bana inanır yardım ederse gerçekten ona bir şey olmaması için baya dua edeceğim.
Gözlerimle etrafı gezindim ve cidden çok karanlık , ürkütücü fakat bir yerdende çok sadeydi .
" YABANCI ! Gözlerime bak etrafa değil ." Dedi bağırmasıyla olduğum yerde sıçradım.
" Adım nâle 'yabancı ' değil. " Dedim biraz sesimi yükseltmiş olabilirim.
Salak nâle şimdi çenesizliğin zamanı değil,kendini öldürteceksin,kendi kendime konuşurken, bir an gözlerim onu bulmuştu.
Bana doğru yaklaşıp, " Bir daha bana sesini yükseltme nâle!" Dedi dişini sıkıp ,adımı üstüne basa basa söylüyordu.
Kekeleyerek, " Ö - özür dilerim. " dedim ona bakan gözlerimi önümde birleştirdiğim ellerime çevirdim.
Geriye doğru yaslanıp konuşmasına devam etti .
" Nâle , başını kaldır bana bak !" Korkakca takındığım ifadeyle ,Kafamı kaldırıp bu sefer gözlerim onun gözlerine yönlendirdim.
Donuk bir söyleyişle, " Hazırsan sorguya başlayalım. " dedi hırıltılı bir nefes bırakıp karanlık göz bebekleriyle bakmaya devam etti.
Her söyleşisinde her bakışında içimde oluşan o " sıcaklık" hissi neden oluyordu? Korkudan mı yoksa başka bir şey mi?
Bu sorunun cevabı uzun bir zaman yanat bulamayacaktı.
" Tamam. " Dedim başımı öne eğdim istemsizce , bir itaatkar gibi söylediği her şeyi yapıyordum. Tamamen, elimden gelmeyerek gerçekleşiyordu.
Köle ve efendi olmuştuk .
♤♤♤♤
Buraya kadar geldiysen yorum yapmayı ve yıldıza dokunmayı unutma 👋
Aralarında neler olacak?
Diğer bölüm hakkında tahminlerinizi yorumlarda belirtin bebekler👋
Kendinize çok iyi bakın sonraki bölümde görüşmek üzere.