Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.BÖLÜM " Tahlihsiz plan"

@zemheria97

Huu! Bir nefes verdim.

Nâle ,belki buradan çıktığın zaman evine varacaksın belkide ölüm, kılıcını kalbine saplayacak. Zaten yaşamıyordun dimi? Ölsen de pek bir şey değişmeyecek.

 

Arkandan bir iki gün ağlarlar ,yas tutarlar ,mevlüt okuturlar biraz hayır yaparlar ...

 

" peki sonra?" Dedim göz pınarlarımdan damlayan tek bir damla ile kirpiklerimi birbirine geçirdim ne olacağını bilerek yinede bu soruyu sormuştum.

 

Ne olacağını çok iyi biliyorsun nâle her ölen insana olacağı olacak unutulacaksın belki bi ihtimal hafızalarda yer tutarsan hatırlanırsın.

Ve sonra naçiz vücudun, yaratıldığın , bitkilerin can bulduğu, yağmur tanelerinin bir bir kendini bıraktığı

Beyaz toprağa, bir dahaki dirilişe kadar gömülürsün ve yavaş yavaş naçiz bedenin eriyip bitkilerde can bulur .

 

İşte olacağı bu Nâle cevabı başka bir yerde arama kendine sor 'o' sana cevabı verecek .

" yapacak bir şey yok ! Buradan kaçmam lazım. Ya bu adam benim ölümüm olacak ya onlar ." Islanmış kirpiklerimi açtığımda her yer bulanıktı.

Sol elimle gözlerimi ovuşturdum evet ,daha netti.

 

Bi burun çekip tokmağı aşağıya indirdim ,temkinli adımlarımı toprağın üstüne doğru uzattım " yapmasam mı acaba ?" Bu düşünce zihin kıvrımlarında dolaşırken çoktan diğer ayağımı da toprağa dokundurmuştum.

 

Boğazındam aşağıya bir yutkunma ile arkamda kalan kapıya doğru döndüğümde açık kalan kapıyı bir daha gelmemek üzere kapattım. Ya bu adam gittiğimi anlayıp öfkeyle beni öldürmek için bulmaya çalışırsa?

 

" Hım!" Dedim omzumu çekerek, " Ne fark edecek ki ben ölümü hergün yaşıyorum. " içli bir oksijen çe-

Bir dakika burası neden karanlık ? Bulanmış düşüncelerimde gezinirken hiç fark etmedim.

Kafamı yukarı kaldırdığımda çukurun rötar kapağı ile kapandığını gördüm.

 

" Kahretmesin! Ne yapacaksın şimdi nâle? Kapana mı kısıldın? Bide kendini o kadar duyguya soktun bir sürü şey söyledin ne oldu şimdi?"

 

" sus be !" Dedim kendime,kendi kendimi sinir etmekten başka işim yok zaten anca onu yaparım. Peki şimdi?

....

Yere bağdaş kurmuş salak gibi 5 dakikadır ne yapacağımı düşüyorum.

" Salak, altına sandalye koysana her şeyi ben mi söyleyeyim(?)" Dedim parmaklarımı şıklatarak ,tozlu toprağın üstünde kalkıp ,maalesef bir daha geri dönmemek üzere kapattığım kapıyı açmak zorunda kaldım.

 

Ahşap kapının tokmağını çevirip çok az bir kısım açarak kafamı içeri doğru soktum. Belki gelme ihtimaline karşı dikkatli ve temkinli olmalıydım bu manyağın nereden çıkacağı belli olmaz .

Koca kafamı dar bir kısımdan zar zor sokarak içeri baktım kimse görünürde yoktu .

Hım!

 

" lan ! Geldin mi?" Dedim yüksek ve tiz çıkan sesim ile bağırdım eğer burada ise kesinlikle ' benimle yüksek sesle konuşama!' Der.

Bakalım 3 'e kadar sayıyorum hâlâ ses çıkmazsa direk içeri dalarım.

 

Ses bir iki üç sesimi ayarlayıp saymaya başladım.

"1-2-2.5-2.75-3 ..." irislerimi odanın her karışında bir daha dolaştırdım lakin hiçbir şey yoktu . Zaten olsa şimdiye kadar on kere çıkardı.

 

" Amaaan! Giriyom ya kork kork nereye kadar ." Deyip kapıyı sertçe açtım.

 

" Ananı! Bismillah ya ödüm ağzıma geldi. " baş parmağımı damağıma götürüp kafamı geriye doğru attım. Annemden öğrenmiştim böyle durumlarda işe yarıyor ama neden böyle yaptığını hiç anlamamıştım hâlâ da anlamıyorum .

 

" Bu atın ne işi var burada be ! Onun yüzünden ruhumu teslim ediyordum . " Dedim parmağımı ağzımdan çekip kalbime götürdüm hani çizgi filmlerde kalp yerinden çıkacakmış gibi atar ta bende de öyle şeklini görebiliyorum.

 

Oh! Nefesimi sakinleştirip daha fazla vakit kaybetmeden üstüne çıkabileceğim bir eşya bulmam lazım her an gelebilir. Adımlarımı hızlandırıp aramaya koyuldum .

 

" Eveet! Bakalım burada ne varmış. " masanın önünde duran deri koltuklara baktım ama çok kısaydı işe yaramaz yerine koyup gözlerimi sağ tarafa çevirdim, fark etmemiştim burada başka bir alan vardı . Hemen o tarafa doğru gidip göz atmaya başladım.

 

Hım! Ellerimi belime koyarak eşyaları kurcaladım, yanlış bir biliyorum ama ne yapayım dayanamıyorum işte kurcalayasım geliyor. Çok büyük bir alan değildi burası karşılıklı iki tane beyaz renkte , yüksek sandalye ,ortasında küçük beyaz bir sehpa vardı . Sehpanın üstünde ise tabikide şaha kalkmış bir kara at vardı.

 

Atları baya seviyor.

 

" ha! İşte bu sandalyeler benim işime yarar ." Sanki hazine bulmuş gibi heyecanla çıkmıştı. Sol taraftaki sandalyeyi kucaklayıp, çok ağır olmayan sandalyeyi , dışarıya doğru götürüp tam rötar kapağının hizasında yerleştirdim.

 

" işte bu kadar nâle. "

Çık artık aklımdan zihnimde dolaşan düşünceyi engellemeye çalıştıkça ısrarla kendini gösteriyordu. Düşünmeden duramıyorum ama bu adam nereye gitti? Başka bir kurbana mı gitti ?

 

••••••

 

" kabus ! Yemin ederim bildiğim her şeyi söyledim. Yalvarırım sana bırak artık beni ." adamın yalvarışları boş benzin deposunun duvarlarında yankılanıyordu. Tavandan zincirle asılmış adamın üstü başı kan revan içinde kalmıştı .

Fakat bunların hiçbiri kabusun umrunda değildi . İstediği cümleyi duyana kadar İşkence eder ama ölüme yaklaştırmazdı.

 

Kabusun bi elinde beyzbol sopası diğer elini yumruk yapmış halde deli gibi öfkeyle adamın karşısında bir sağa bir sola sert adımlarla yürüyordu.

Duraksadı, "Kes lan! Kes ! Kabus kabus diyordun al geldim karşındayım ama 2 saattir bi bok anlatımıyorsun." Tamamen öfkenin vücud bulmuş haliydi . Yüzüne, mimiklerine ,hareketlerine dahi yansıyordu.

 

"Barut! " sesiyle depoyu adeta inletiyordu İlk seslenişinde duymamıştı. Sanki önünde bir adam öldüresiye dövülmüyormuş gibi sakince etrafa bakınıyordu.

"Barut!" Evet,şimdi duymuştu. Koşarak kabusun yanına gitti. " Efendim abi!" Dedi ellerini önünde birleştirdi. " Oğlum , demitten beri sana sesleniyorum duymuyor musun? " gayet sakin ,el işaretiyle anlatıyordu.

 

" Duymadım abi kusura bakma ." Sesini kısıp, Çekingen bakışlarını yere eğdi.

Bu bir korku değildi tamamen Mehmet 'e olan saygısıydı. Onun her zaman yanında olur ,kötüde olsa iyide olsa istediği her şey yapar, asla lafını iki letmez,şimdikini saymayalım tabiki saniyelik bir dalgınlıktı.

 

" Hani bu şerefsiz her şeyi anlatacaktı? " sorusunu Çekingen tavırlı Baruta doğru yöneltti.

" Hı! Barut sana diyorum oğlum (?) Kafanı kaldır yüzüme bak! " eliyle kafasını kaldırdı.

' daha fazla kaçamam. ' diye içinden geçirdi Barut.

 

" Bende anlamdım abi bana öyle demişti. Kabus gelmeden konuşmam, dedi . " sinirle söylendi.

 

" en önemli olan cümleyi söylemiyor acaba daha fazla mı dövsem ne yapsam bilmiyorum ki . " ilk defa birisini on dakikadan fazladır konuşturamadığı için kendi içinde tereddüte düştü.

Az önceki öfkeli adam yerini sakin bir adama bırakmıştı.

 

Yumruk yaptığını elini gevşetip saçını düzeltti.

 

" Ee ! Abi ne yapalım ? Asit banyosu yaptıralım mı?" Eski rahatlığına dönerek kasılan bedenini gevşetti. Gözlerini Mehmet'e dikmiş ne diyeceğini bekliyordu.

Bir kaç saniye duraksadı ve " Sanki süt banyosu yaptırıyor s.k kafalı bandıralım da gebersin ! " dedi Mehmet alay edercesine baruta söyleniyordu.

 

" Yani işe yarar diye düşündüm abi ."

 

" Öldürecek olsak işe yarar da şuan bir şey öğrenmeye çalışıyoruz ya Barutcum ." Dedi Dişini sıkarak eliye barutun kafasına çok sert olmayacak şekilde vurdu . Ve yeniden gözlerini tavanda asılı olan ,kanı bütün vücudunu kaplamış olan adama dikti .

 

' ben seni nasıl konuştursam ki ?' Dedi düşünceli ifadesiyle içinden geçirdi. Elindeki sopayı yere bırakıp altına bir sandalye çekip sağ bacağını sol bacağının üzerine atıp sağ eliyle kirli sakalını sıvazladı .

......

 

" Barut!" Dedi bir kaç dakika düşündükten sonra aklına bir şey gelmişti.

" Efendim abi!" Hemen altına bir sandalye çekip yanına yerleşti.

" hayret ! Bu sefer seslendiği mi duydun az önce kafan neredeydi?" Dedi yarım gülüşle sakalını sıvazlamaya devam etti .

" Hiç abi ya önemli bir şey değil. " Belli etmeden gözleriyle Mehmet bakıyordu.

 

" iyi bakalım öyle olsun şimdilik sonra konuşacağız bunu." Dedi kafasını sallayarak elini sakalından çekip, ayağa kalktı tavanda aslı duran adama doğru yürüdü. Barutta kalkıp onun arkasında bekledi,ne diyeceğini çok merak ediyordu.

 

" sen ne diyecektin abi ? " Dedi mehmetin yere attığı sopayı eline aldı. ' acaba aklından ne geçiyor?' Dedi içinden. " Normal de böyle bir şey benim kitabımda yoktur ama beni mecbur ettin köse Ali ." Dedi elleri cebinde yarım gülüşle konuştu. Adam ' ne diyor bu? ' dercesine anlamaz gözlerle Mehmete bakıyordu.

 

Mehmet arkasını dönüp, " Barut bu adım bir zaafı var mı? " Dedi yanına gitti .

Barut tedirgin bir nefes verip," Evet abi ,var arayayım mı? " Dedi telefonu cebinden çıkarıp numarayı tuşladı .

 

" Ne zaafı be ! Ne diyorsunuz siz ?" Dedi Bağırarak sanki ne konuştuklarını , neyden bahsettiklerini anlamış gibi endişeli gözlerle bakıyordu. Bu adam da bir hâl vardı bir zaafı vardı.

" sakin ol köse sakin sinirlenmeye gerek yok. Bak ben ne kadar sakinim ."Dedi ve adama dönüp karnına sert bir yumruk geçirdi.

 

" Aaaaa " acıyla çıkan sesi tüm binayı inletmişti.

Göbekli , 1,70 boyunda , kel ,bıyıklı normal bir aile babası tipi vardı. Üzerindeki mavi çizgili beyaz gömleği ve beyaz pantolonu kanlar içinde kalmıştı.

Ama bu yaşadıklarını sapına kadar hak etmişti.

 

Mehmet ,kahkahaları ile kimsesiz depoyu doldurmuş şimdi sıradaki hamlesini yapacaktı. En can alıcı olanını.

" Lafı çok uzatmaya gerek yok kösecim ."

 

" karın ve çocukların elimde eğer onlara bir kurşunun yada bir bıçağın değmesini istemiyorsan bence anlat ." Dedi sakin sakin elleri cebinde kösenin baygın gözlerine bakarak tatlı bir dilde uyardı.

 

" yalan söylüyorsun sana inanmıyorum. " Dedi yorgunluktan sesi kısık çıkmıştı.

Mehmet ellerini cebinden çıkarıp barutun elinden telefonu aldı ve numarayı aradı .

" Efendim abi."

" Süleyman ! Telefonu kösenin eşine ver." Dedi emredercesine.

" Tamam abi !" Telefonu kadına verip " konuş! " Dedi.

" Ali ! " kadın hıçkırarak ağlıyordu.

 

" Fatmam! Korkma tamam mı hiçbir olmayacak ." Dedi o da ağlıyordu hıçkırarak olmasada gözünden bir damla yaş aktı.

" Süleyman ben arayana kadar sakın bir şey yapmayın. " Dedi ve telefonu katıp yenden baruta verdi.

" Ee ! Duydun Alicik benim şakam yok bir tuşla ikiside ölür anlatabiliyor muyum? " Dedi ciddi konuşması mimiklerine de yansıdı.

Barut ,mehmetin kulağına doğru sesizce " abi gerçekten söylemese yapacak mısın? " Dedi sorusunda bir eminsizlik vardı . Kaşlarını çatıp sorusunun cevabını bekledi.

 

Kafasını 'evet' anlamında sallayıp " dediğimi yaparım barut beni bilirsin dimi?" Dedi kaşlarını dikleştirip gözlerini dikti . Bu sefer soruyu o yöneltti. Barut hiçbir şey söylemeden kafası karışmış bir halde yanından ayrılıp arkasında durdu .

Yeniden aliye doğru dönüp " Söyleyecek misin artık ha! Zaman geçiriyor tik tak tik tak. " saatini işaret ederek.

 

"Tamam, anlatacağım. "

 

" Aferin sana, hadi anlat dinliyorum. "

 

....

 

Of ! Nereye gittiyse gitti sen kendi işine bak . Bu adam gelmeden buradan gitmem lazım.

Dikkatli bir refleksle sandalyenin üstüne çıktım . Dengemi sağladıktan sonra rötar kapağını elime dışarıya doğru yavaşça kaydırdım.

" Gitti mi acaba bunlar?"

Kafamı açık olan yerden dışarıya çıkarıp etrafa bakındım görünürde kimse yoktu .

 

Allah! İşte oradalar salak salak dolaşıyorlardı.

Hâlâ beni bekliyorlar ya kafayı yiyecem. Sizi çocuğunuz çoluğunuz yok mu ya insan bi merak eder be!

" Biz bu hırsızı nereden bulacaz ya! " Dedi bana doğru yaklaşıyorlardı.

" SENSİN HIRSIZ GERİZEKALI!" Dedim yine çenemi tutamadım ya !

" kaçağın sesi bu " gözleriyle etrafı taramaya başladı Allahtan burada olduğum aklına gelmezdi .

İnşallah gelmez yoksa kesinlikle bu sefer bittin nâle kaçışın olmaz.

 

Rötar kapağını ses çıkarmadan kapatıp sandalyeden indim.

Peki şimdi kürkçü dükkanına geri mi döndün nâle?

Evet,geri döndüm maalesef iç sesim .

 

 

....

Eveeet kuşlarım bir bölüm daha sonuna geldik inşallah beğenmişsinizdir.

Değerli yorumlarınızı bekliyorum.

 

Nâleye ne olacak?

Mehmet neyin peşinde?

Mehmet hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Loading...
0%