Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Bölüm

@zeppertlulu

"Tam hikayemiz bitti derken kader sayfaları çevirip yeni bir bölüm başlatır."

 

Lavin'i kaybedeli tam tamına bir ay olmuştu. Sanki her şeyim bir anda ellerimin arasından Lavin ile birlikte kayıp gitmişti,yok olmuştu. Savrulmuştum,oldukça mahvolmuştum. Bende yaşayan bir ölüydüm artık. İnsan sevdiği bir insanı kaybedince içinden bir parça koptuğu söylentisinin gerçekligini kanıksıyordu yorgun ruhum. Lavin'i kaybettikten sonra bende kafedeki işimden istifa etmiştim. İstifa etmemin en büyük nedeni Lavin'e çarpan ve kafeyi birbirine katan lüks arabanın sahibinin kafemize para teklif etmesiydi. Kafeye cadde içerisinde yüksek hızla dalan şerefsiz ünlü bir iş adamının oğlu olması gerekçesi ile bu olaydan yakası hiç buruşmadan ayrılacağını düşünüyordu. Ama çok büyük yanılıyorlardı. O gün Lavin'i kaybettikten kısa bir süre sonra lüks araçtaki adamı siyah bir jip almaya gelmişti. Siyah takım elbiseli adamlar adamı yerde sür7kleyerek götürmek isterken yüzünü saniyelik olsada görmüştüm. Ve aklımda o anda onların yapabilecegi canice planlar geldi. Gözyaşlarımı hızla silerek kafeye sendeleyerek girdim. Ayaklarım uyuşmuştu. Allahım Lavin nasıl dayanmıştı? İçim yanıyordu. Ellerim titriyor ne yapacağımı sürekli beynimle tartışıyordum.Cebimdeki flaşbelleği avucumun içine alarak kontrol ettim. Acele etmeliydim,onlar davranmadan ben davranmalıydım. Kamera görüntülerini kopyalamalıydım.

 

İnce kıvrımlı parmaklarımın arasında tuttuğum siyah flashbelleği yavaşça dudaklarıma yaklaştırarak, büyük bir hüzünle ve duygu karışıklığı içerisinde öptüm. Gözyaşlarıma hakim olmak elimde değildi.

"Sen bizim kurtarıcımızsın!"diye söylendim. Bu sessiz koridorda sesim hafifçe yankılandı.

 

"Tulu Ewart!" Diye içeriden seslendi bir doksan boylarındaki polis memuru.

 

Yarım saattir oturduğum koltuktan ayaklanınca hafifçe başımın döndüğünü fark ettim. Memur beyin bu sendeleyişimi görür görmez hızlı adımlarla yanımda bitti.

 

"İyi misiniz?"diye sordu.

 

Ellerimi iki yana sallayarak"İyiyim, teşekkür ederim." derken gözüm tekrar içeride beni bekleyen polise takıldı.

Daha fazla zaman kaybetmeden içeri girdim. İçerisi tahmin ettiğim kadar karanlık değildi. Memur beyin komutu ile tam karşısına oturdum.

 

Memur önündeki dava dosyasını evirip çevirirken"Evet,Tulu hanım değil mi?"diye gözlerime büyük bir kararlılık ile baktı.

 

Gözlerimi bir saniye bile kırpmadan "Evet benim." Dedim.

 

Flash belleği konuşmanın ilerleyen saatlerinde çıkarıp hızla masaya vurarak koydum. Polis memuru bu ses ile dişlerini sıktığından olsa gerek çene hatlarını gayet iyi gördüm.

 

"Dosyayı geri açın memur bey!" Diye hafifçe bağırdım.

 

Memur sağ elinin parmakları ile masada biraz tıkırtı çıkarttıktan sonra "Ama once kişi arasından neden sizde gelip ifade vermediniz?"diye gözlerini belerterek sordu.

 

Derin bir nefes alarak titreyen sesim ile"Bu zamana kadar gizliden gizliye suçu işleyen kişiler tarafından takip edildim. Hemen ifade vermeye gelseydim muhtemelen beni de öldüreceklerdi. Bu sebeple tam bir ay boyunca saklanarak yaşadım. Bu flash bellekte kazanın kaybedilen ve silininen görüntüleri var. Arkadaşlarımı para ve hayatı tehditle susturdular.Ama beni susturamayacaklar. Hayatım pahasınada olsa ben arkadaşımın başına gelen bu olayı kanıtlayacağım."dedim.

 

Polis memuru huzursuz bir nefesle arkasına yaslandı. Flash belleği parmakları arasında dolaştırdı.

 

"Anlaşıldı. Çabanız ve uğraşınız için teşekkür ederiz. Gerisini biz halledeceğiz. Hiç merak etmeyin."diye sözleriyle güven vermek istedi.

 

Sesimin tonunu düşürerek"Adalet yerini bulmalı memur bey."diyerek işaret parmağımla elindeki flash belleği işaret ettim.

 

"Size koruma vermeliyiz. Yani en azından dava sonuçlanana kadar."

 

"Hayır,istemiyorum."

 

"Ama bu süreç içerisinde başınıza türlü türlü işler gelebilir."

 

"Ne güzel işte,bir suç daha eklenir davalarına."

 

Memur söylediklerim ile aniden yüzüme bakmıştı.

 

"Benim kaybedecek bir şeyim kalmadı memur bey"elimle kahküllerimi kulağımın arkasına aldım ve titreyen sesim ile çenemi kontrol edemeyerek"Bir kişi vardı onuda bu kazada elimden aldılar."dedim.

 

"Tulu hanım arkadaşlar genel ifadenizi alacaklar"diyerek ayağa kalktı. "Kimse sizin kadar cesur olamazdı."ve odadan ayrıldı.

 

Masaya başımı koyarak sessizce gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Memur ile konuşmamda ağlamamak için kendimi kaç kez tuttuğumu hatırlayamıyordum bile.

 

3 gün sonra...

 

Patron beni arayarak kütüphaneyi saat gece 10 'da kapatmamı isterken kafamda bitmek bilmeyen gürültülü bir senfoni çalıyordu. Hava kararacaktı,saat geç olacaktı. Dışarısı onun için tehlike barındırıyordu. Ama her şeye rağmen o çok cesurdu,her şey biricik arkadaşı içindi...

Güzel haber ise emniyetten gelmişti. Görüştüğü memur bey kayıtlı görüntüleri dosyaya kanıt olarak sürüldüğünü söylemişti. Tanıklar tekrardan bir bir çağırılıyordu sessiz mahkemeye...

Tulu'nun istediği sonunda olmuştu. Bir aydır zaten gözüne girmeyen uyku bu sefer ona tatlıca göz kırpıyordu.

 

"Uyuyamam!" Diye iç geçirdi,göz devirdi önündeki numaralandırılmak için bekleyen onlarca kitaba.

 

Sessizliğin hakim olduğu kütüphanenin çanlı kapısı içeriye giren müşteri ile sarsıldı ve yavaşça açıldı. Tulu çan sesi ile içeriye giren kişiye pür dikkat odaklandı.Kalbinin yerinden iyi bir şekilde haberdar olarak ayağa kalkarak ağır adımlarla ona doğru yürüyen kişiyi süzdü. Kadın boyu bir altmış beş gösterirken vücudunun zayıflığı onu bir tuhaf gösteriyordu. Biraz dhaa yaklaşınca Tulu,kadının gözlerindeki yorgunluğu gördü. Onu tıpkı kendisine benzetti. Aynı göz altı morlukları,çökmüş yüz hatları ve durgun başkışlar...

 

"Merhaba size nasıl yardımcı olabilirim?"diyerek kadının ellerini çantasına sokarken gördüm. Sanırım çantasından bir şey çıkarmaya çalışıyordu.

 

Kadın üzgün ve de korkulu bir yüz ifadesi ile "Bu kitabı teslim etmek istiyorum."dedi.

 

Tulu kadındaki bakışlara bir türlü anlam veremezken kadının masaya hızla bir kitabı çıkararak koyması ile gözleri belli bir yerde odaklanmıştı. Dış kapağı sarı ve siyah renkle harmanlanmış olan kitapta...

 

Kitabın adında gözleri takılı kalmıştı.

 

"Guhon Krallığı"

 

Bunca zamandır kütüphanede çalışıyordu ancak bu zamana kadar böyle bir kitap görmemişti. Elleri bilgisayarın klavyesine giderken kaçamak bakışlar ile kadını süzmeye devam ediyordu. Kadın, kitabı çıkardıktan sonra kahve tonlarındaki çantasını bagrına basmış etrafı büyük bir tedirginlik ile izliyordu.

 

Tulu ekrana odaklanarak kitabın teslim işlemlerini kontrol ediyordu.

 

"Eveet, bu kitabı dün almışsınız."

 

Hızlı bir cevap "Evet!"

 

Tulu hem ortamı yumuşatmak hemde kadının bu gerginliğini kırmak için konuşmaya başladı.

 

"Siz bir kitap kurdu olmalısınız!"Kitaba hızla bir bakış atarak tekrar ekrana baktım."Böylesine kalın bir kitabı bir günde bitirmek her baba yiğinin harcı değil çünkü."diye ekledim.

 

Çıt dahi yoktu. Kadın donuk bir şekilde Tulu'ya bakmaya devam ediyordu.

 

Bu sefer sessizliği bu tuhaf kadın bozmuştu.

 

"Bir gün mü?"dedi ve gülerek"On yılımı aldı bu lanet kitap!"dedi.

 

Tulu ekrandan uzaklaşarak kadına doğru yönelerek baktı.

 

"Anlamadım?"

 

"İşimi zorlaştırıyorsunuz. Şu lanet kitabı artık benden teslim alır mısınız?"diyerek bağırdı.

 

Tulu kadının bağırması ile oturduğu sandalyeden fırlayarak kalktı.

 

"Hanımefendi lütfen sakin olun!" Diyerek kadının bu sinirli halini süzdüm. "Siz iyi misiniz?"

 

"İyi değilim!"

 

"Bakın hanımefendi,size yardım edebilirim! Bana sorunun ne olduğunu söyleyin. Takip mi ediliyorsunuz?"

 

Tuhaf kadın kahkaha atarak gülmeye başladı. Tulu burusan yüz ifadesi ve karmakarışık duygu içerisinde kadını izliyordu.

 

"Sen bana yardım edebileceğini mi zannediyorsun!"diyerek küçümseyici bir bakış attı. Ardından Tulu'ya biraz daha yaklaşarak parmağı ile kitabı işaret ederek konuşmaya başladı.

 

"Bu kitap benim hayatımı mahvetti!"Geri adım atarak ellerini iki yana açtı"Orası bambaşka bir dünya! Kraliçe,savaş,kan!"Tulu kadın ile korkuyla göz göze geldi."Bu kitabı yakın! Lütfen size yalvarıyorum!" Kadın Tulu'nun ellerine dokunmak istedi. Biraz daha yaklaştı. "Lütfen bu kitabı yok edin!"diyerek yaşlı gözlerini belertti.

 

Tulu hızla inip kalkan gögüs kafesine hakim olmak adına sağ elini gögsünün üstüne koyarak"Kitabı teslim aldım. Artık gidebilirsiniz!"diyerek başını hafifçe yukarı kaldırdı ve sertçe yutkundu.

 

Tuhaf kadın başını olumsuz anlamda sağa sola sallayarak Tulu'ya bakakaldı.

 

"Yanlış yapıyorsun! Bu kitap insanların sonunu getiriyor! Kimsenin eline geçmemeli!"

 

Tulu daha fazla dayanamayarak sinirle"Lütfen artık gidin!"Kadın Tulu'nun sesi ile titredi."Yoksa polis çağıracağım!"diyerek ekledi Tulu.

 

Kadın kitaba son bir kez bakarak

"Anlaşılan kitap olması gerektiği yerde."diyerek kütüphaneden büyük bir tedirginlik içinde kaçarak çıktı. Tulu az önceki yaşananlardan sonra sandalyeye şaşkınlık ve akıl karışıklığı içinde oturdu.

 

"Bu kadın çıldırmış olmalı!"Gözlerim masanın üstünde duran kitaba ilişti. "Bu kağıt parçası nasıl bu kadar ürkütücü olabilir?"

 

Kütüphanenin numaralandırılması gereken bütün kitaplarını masadan aşağı bir yerlere -kıyıya köşeye- koyarak tuhaf kadının getirdiği kitabı masanın üstüne koymuştum. Kadının böyle tuhaf davranması beni iyice meraklandırmış ve heyecanlandırmıştı.

 

Kitap çok eski ve yıpranmışa benziyordu. Bu zamana kadar bu kitabı nasılda fark edememiştim. Her şeyi bir kenara bırakarak sadece onunla ilgilenmek istiyor gibiydim. Peki bu duygularım ne kadar doğruydu? Yanlış mı yapıyordum? Hayır bence abartıyordum. Hatta saçmalıyordum. Deli bir kadının tuhaf sözlerine inanacak kadar da salak değildim herhalde.

 

"Yalnızca bir kitap!" Diyerek iç geçirdim. Ve ince parmakların kitabın kapağına iliştiğinde kapağı büyük bir heyecanla açtım. Normalde bende bir kitap kurduydum. Kitaplardı ikinci dostum. Çok okurdum,biricik dostumla okuduğumuz kitaplar hakkında bolca sohbet ederdik. Ne güzel günlerdi diye geçirdim içimden.

 

"Tarihin tozlu sayfalarında kaybolmaya yüz tutmuş bir krallık..."

Diye başlıyordu kitap. Yalan yok böyle eski püskü bir kitap için iyi bir başlangıçtı.

 

Bir sayfa daha çevirdim...

 

"Ben bir koruyucuyum ve bu kitapta kaybolmaya hazırım."

 

Tulu'nun okuduğu cümle ile kaşları havalandı. Ne garip bir cümleydi. Tam o sırada tekerlekleri yeri yakan bir araba sesi geldi. Bu fren sesi çok keskindi. Çok sürmeden Tulu saniyeler içinde bir sarsıntı hissetti. Deprem mi oluyordu? Hayır,deprem filan olmuyordu sadece anlık bir sarsıntıydı. Gözlerinin önüne düşen kahkülleri düzeltirken bir anda kütüphanenin kapısına oldukça sert bir şekilde girişme sesi geldi. Tulu bu ses ile irkildi. Ayağa kalkarak bu kişinin kim olduğunu anlamaya çalıştı.

Titreyen bacakları her ne kadar geri adım atmak istesede o kadının geri gelebileceği düşüncesi onu cesaretlendirmişti. Bir dakika bu kişi hala ne diye kapıyı kıracakmış gibi vuruyordu ki? Kapı açıktı,istese her an içeriye girebilirdi.

İşte tam bu sırada kapıyı dahada ileri seviyede tekmelemeye başlayan kişi kapıyı açmaya çalıştı ama kapının kilitli olmasından dolayı içeri giremedi.

Bir dakika kapı nasıl kilitli? Biraz daha korku ve merakla kütüphanenin girişine doğru yürüdüm. Ve gördüklerim ile gözbebeklerimin büyümüştü. Bu bu bir kadın değildi. Bunu yapan bir erkekti. Yüzü çok tanıdıktı.

Adam yüksek bir sesle ve sinirle"Aç şu lanet kapıyı ezik! Seni buldum! Aç kapıyı!"diye söylendi.

 

Şimdi taşlar yerine oturmuştu. Bu adı herif kafeye kırmızı lüks spor arabasıyla dalarak Lavin'in ölümüne sebep olan kişiydi.

 

"Senide öldürüp gireceğim o pislik hapishaneye!"

 

Geri adım atarak titreyen elim ile şaşkınlıktan beş karış açılan ağzımı kapattım.

 

Bir sarsıntının etkisi ile dengemi kaybederek yere düşmüştüm. Ve etraf kapkaranlık bir zifiri karanlığa boğulmuştu. Neler oluyordu? Yoksa bütün bu olanlar yaşadıklarım bu adi herif mi planlanmıştı?

Hala kapıyı kıracak derecede dışarda küfür ederek,kapıyı kıracak gibi vurmaya devam ediyordu.

Ne yapacağımı bilemeden telefonumu aramaya başladım. Ellerim ilk önce cebime gitti. Ve hızla cebimden çekip çıkardım acil aramalara kayıt ettiğim polis memurunun ismine titreyen parmaklarım ile dokunarak aradım.

 

Çalıyordu... Çalıyordu... Açmıyordu.. Allah kahretsin! Memur aç şu telefonu...

 

Etrafı pür dikkat edecek bir ateş sesi...

 

Lanet herif kütüphaneye ateş ediyordu. Az önceki mermi çok yakınımdan geçerek karnımda bir yanmaya sebep olmuştu. Yanmanın etkisi ile kendimi yere atmıştım. O sırada düşmenin etkisi ile bir kaç metre uzağa giden telefonumdan ses gelmişti.

 

Bu memurun sesiydi?

 

Endişeli bir ses tonuyla"Alo? Tulu hanım! İyi misiniz?" Dediğini duymuştum.

 

Bir ateş sesi daha...

 

Yerde sürünerek başımı dahi kaldırmadan memura ses vermek için nefesimi topluyordum ki..

 

O ışıkta neydi öyle?

 

Bir dakika o ışık kitaptan mı çıkıyordu?

 

Evet yanılmıyordum. O beyaz ışık kitabın içinden çıkıyordu. Saniyeler sonra etraftaki her nesne -bende dahil olmak üzere-titreşmeye başlamıştı. Kitapların düşme sesi ile bakışlarım bu zifiri karanlığı hafifçe aydınlatan ışığın sayesinde raflara ilişmişti. Kitaplar yere düşülerek yerde titreşimle hareket ediyordu, bir dakika bende istem dışı hareket ediyordum. Hareket etmiyordum hayır! Bir şey tarafından kendisine çekiliyorduk. Evet kitap bizi kendisine çekiyordu.

Allah kahretmesin kitap beni yutacaktı. Sırt üstü pozsiyondan yüzüstü pozisyonuna saniyeler içinde geçerek masanın ayağına tutunmuştum. Hayır.. çok kuvvetli bir çekim...

 

"Yardım et memur! Yardım et bana!!" Diye haykırdım.

 

Ne memurun sesini nede kapıdaki adı pisliğin sesini duyabiliyordum. Etrafta yanlızca yerde titreşen kitaplar ve kitapa doğru çekilen -ben- ve masanın,sandalyenin yerde sürtünme sesleri vardı. Karnımdaki yanmanın acısı ile bağırmıştım. Işık iyice büyürken artık çığlık çığlığaydım.

 

"İmdaaaat! Yardım ediiin!"

 

Çekim bir anda iyice kuvvetlenince duyduğum sesin biraz daha artması ile başımı sağa çevirmiştim. Üstüme doğru gelen demir askılık hızla yaklaşıyordu.

 

"Oh! Hayırrrrr!"

 

"Dank!"

 

Kitap çekimi bittiği an büyük, beyaz ve güçlü ışık kütüphanenin tavanını aşarak göğe ulaştı ve saniyeler içinde kapandı. Kapanmanın etkisi ile kütüphanenin bütün etrafını kaplayan camlar patlamıştı. Şehrin ışıkları geri gelirken etrafta koskoca bir dağınıklık hakimdi. Şimdi ise sabırsız arabaların birbirine çalan kornaları, insanların bu garipliğe tepkileri vardı.

 

 

 

Lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınız. Sonraki bölümde Guhon Krallığın da görüşmek dileğiyle.Hoşcakalın💫✨💘🌟

Loading...
0%