Yeni Üyelik
17.
Bölüm
@zero__

Gece saat üç bucuğa kadar Strangee Things izledik. Çünkü salağız biz, süzme salak. İleri düzeyde geri zekalılarız. Aptalın önünde gideniyiz. Malız. Neden mi? Çünkü biz şu an okuldayız, ilk ders matematik ve hoca elinde sınav kağıtları ile girdi.

 

Buraya kadar sorun yok. Sorun sınav soruları.

 

İKİ SORU VAR!

 

Evet, iki soru.

 

Şu an ben ve Demir dahil herkes elindeki kağıdı evirip çeviriyor ve gerçekliği idrak etmeye çalışıyor.

 

"Hocam, siz direkt elinize alın bir tabanca, hepimizin tam kafasında dayayın namluyu, çekin teyiği daha az iş çıkar, temiz iş." Bunu söyleyen Utku'ya güldüm. Sınıfın neşesi.

 

"Hocam tabancayı biz tahsis ederiz yani, tertemiz." Diyerek ona katıldı Demir.

 

Demir'e doğru eğildim. "Dikkat et de o tabanca ile sinirden kadını öldürme." Oda benim gibi fısıldayarak cevap verdi.

 

"Planım oydu." İkimiz de güldük.

 

"Ada ve Demir. Neden gülüyorsunuz?" Diye sordu lanet olasıca hocamız Şebnem. Adını da hiç sevmedim.

 

Demir cevap verdi. Hazırcevap. "Diyorduk ki hocam, sisteme bile gimediğiniz, herhangi bir resmiyeti olmayan sınavı biz neden oluyoruz. Sedat Hoca'dan pek memnun değildik, biraz katı bir öğretmedi kabul. Fakat Sedat Hoca asla resmiyet dışına çıkmazdı, ayrıca iki soru da sormazdı." Dedi ve bütün sınıfın imalı bakışları Şebnem Hoca'yı buldu.

 

Demir devam etti. "'Kendi okulumda' Sedat Hoca yüzünden sınıfta kalmış olabilirim ama sorun değil, adamda vicdan vardı." Demir, kendi okulum, kısmına ekstradan vurgu yapmıştı. Uyarı.

 

"Kendi okulum derken?" Dedi hocamız saf saf.

 

"Ay yeter ama gına geldi." Dedi Demir. "Hocam şu an size öyle büyük bir garezim var ki meslek hayatınızı bitirmek için onlarca plan var aklımda. Yeter ama, insaf insaf!" Dedi en sonunda.

 

Melek gibi çocuğu ne hale getirdiler.

 

"Adınızı ve soyad8nızı yazın, kağıdınızı teslim edin arkadaşlar." Dedi Utku. Herkes, ben dahil, onun dediğini yaptık. Adımı soyadımı yazdım ve kağıdı teslim ettim. Sonra hepimiz teker teker sınıftan çıktık.

 

"Müdürün odasına!" Utku kendini lider olarak damagalamıştı, şu an anlıyorum.

 

Biz en üst kattaydık ve müdür bir alt kattaydı. Merdivenle inerken Demir bir anada bağırdı. "BARTU ABİM!" Abim? İşine gelince abim. Koşarak Bartu'nun yanına gitti. "Niye sabah sabah buradasın diye sormayacağım." Dedi Demir.

 

"Peki o zaman ben sorayım. Neden derste değilsin?" Dedi ve cevap veren ben olduk.

 

"Sınav kağıtlarımızı teslim ettik çünkü."

 

"Ne sınavı?"

 

"Matematik."

 

"Ders başlayalı on beş dakika olmadı, Ada."

 

"Hoca resmiyeti olmayan bir sınav yaptı, Bartu."

 

Alper benim yerime son cümleyi kurdu. "Kaderdaşım haklı. Ayr8ca biz buna itiraz ettiğimiz için buraya geldik. Soruları çözmedik. Adımızı yazdık geldik."

 

Müdür. "Saçmallamayın çocuklar. Gidip sorularınızı çözün."

 

Defne, "Hocam Allah'tan korkun iki soru vardı ya. Uğraşmazdık." Bartu kaşlarını çattı.

 

"İki soru mu?" Onayladık. "Üstelik resmi bir aınav değil, öyle mi?" Yine onayladık. "Kovuldu. Size çok daha iyi bir öğretemn getireceğiz." Dedi ve Defne lafa atladı.

 

"Cidden?" Öyle bir tonda söylemişti ki bunu hepimiz gülmüştük. Bartu o ses tonunu taklit etmek istercesine cevap verdi.

 

"Cidden." Ama gülerek söylediği için benzememişti.

 

"Bir dakika!" Dedi Kaderdaşım Olan Günah Keçisi Alper. "Bizim dersimiz şimdi boş mu?" Müdür onayladı.

 

"DÖRT DERS BOŞ!" Dedi eski yengem. Demir'in eski sevgilisi. Ömür varken Demir ona bakmazdı zaten.

 

*

 

İlahi Bakış Açısı

 

Bartu eski odasındaki fotoğrafa dikattlice baktı, öptü, okşadı, sevdi...

 

Eski eşi ile olan fotoğrafına özlemle baktı. Uzun süre önce kaybolan eşi.

 

Fotoğrafı aldığı yere geri koydu ve eski odasındaki yatağa oturdu. Uyandığında eşini göremediği o yatağa. Eşini kaybettiği o yatağa. Uzun süredir giremiyordu bu odaya. Ada gelene kadar...

 

Ada o odaya girdiğinde acıları ile yeniden yüzleşmişti. Sonra bir şey fark etmişti.

 

Acılar ve yaralar ile dolu bir insan başkasının acısını dindirip yaralarına merhem oluyormuş. Ada gibi...

 

*

 

Kız hızlı adımlar ile yürüyor ve peşindeki adamdan kurtulmak için kalabalıkta yürüyor ve kalabalık ortamda kalmaya özen gösteriyordu. Fakat gizlenme konusunda başarılı değildi.

 

Karşısında kaçtığı adamlardan birini görünce afallayarak durdu. Yutkundu. "Buldum seni..." Dedi adam. Elini tutarak, sert bir şekilde, kızı peşinden sürükledi. Kız adamın silahını gördüğü için ve bu adamların ne tür kaçıklar olduğunu bildiği için karşı koymadı.

 

Kendini değil, diğer insanları düşünüyordu.

 

Adam kızı bir arabaya bindirdi ve yanına oturdu. Şoför koltuğunda oturan kişiye başı ile gitmek için bir hareket yaptı. Sonra kıza döndü. "Bizden kaçabileceğini mi sandın?" Kız güldü.

 

"Kaçtım ama."

 

"Üç gün."

 

"Sonuç olarak kaçtım."

 

"Bizden kaçmak istiyorsan önce saklanacak yerin olsun!" Dedi adam ve kıza yaklaştı. Kız refleks olarak uzaklaştı ama bu sadece adamı gülümsetti.

 

"Bir dahakine sözüm olsun!" Dedi kız. Adam güldü bu sefer.

 

"Bir dahakine diye bir şey olursa tabii." Dedi ve kıza daha da yaklaştı. Kız bu yakınlıktan nefret ediyordu. O adamların eline düştüğünden beri bu yakınlığa katlanıyordu.

 

Kız içinden geçirdi,

 

Az kaldı. Bulacağım seni ve koruyacağım Ada, sözüm olsun...

 

 

 

 

Loading...
0%