@zero__
|
Arsen beni evine getirmişti. Kapıdan girdiğinizde sizi soluk gri renginde duvarlar karşılıyordu. "Çantanı bırakabilirsin." Arsen'in seslenmesi üzerine kendime geldim. Çantamı kenara bıraktım.
"Aç mısın?" Başımla hayır anlamında cevapladım onu. Bir süre daha etrafı inceledim.
"Yalnız mı yaşıyorsun?" Diye sordum Arsen'e bakarak. Hafif ve buruk bir tebessüm ile başını olumsuz manasında salladı. Koyu kahvelerindeki özlemi okuyabiliyordum. Aynı duyguyu kendi gözlerimde de okumuştum.
Sen gittikten sonra o duyguyu kendi gözlerimde gördüm, Eda...
"Ailem tarafından sevilmeyendim. Öz annem öldükten sonra üvey annem babamı ikna etti ve burada okumaya geldim." Derin bir nefes aldı. Belki de iç çekti. "Elimin altında koskocaman bir servet var ama sefalet içindeyim... Hakkım olanı alamıyorum." Yutkundu.
Yutkundum.
"Ben elimin altındaki serveti hakediyordum. Ama layık görmediler. Ben de ayrıldım." Kısa bir biçimde açıkladım kendimi. Nedenini sormayın, bilmiyorum.
"Sahi, soyadın ne?" Hangisi? Akgül mü yoksa Timurtaş mı? Sanırım ikincisi. Çünkü kimliğimi değiştirmişlerdi ve şu an Timurtaş'tım.
"Timurtaş. Ada Timurtaş." Bana şok içinde baktı.
"Sen o servete layık görülmediğin için vazgeçtin ve oradan ayrıldın mı? Kızım salak mısın sen? Timurtaş ailesinden bahşediyoruz. Holdingler, hukuk büroları, eğitim kurumları, çocuklar için yardım kurumları... ve daha fazlası. Sen bunun için çabalamak yerine vazgeçtin?" Dedi.
Biraz düşününce harbi salağım ben.
"Aslında tek neden bu değil. Daha büyük bir nedeni var..." bana soran gözlerle baktı. Gerçek bana ulaşmak ve ne olduğunu anlamak istercesine. Gözlerim başka bakıyor sesim başka söylüyor...
"Evet?" Söyleyip söylememek arasında uzunca bir süre gidip geldim. Kahveleri beni süzdü ve cevabımı sabır ile bekledi.
"Bartu, en büyükleri. Ama öz çocukları değil..." başı ile onayladı. Dudaklarını birbirine bastırdı. Yanağının içini de ısırıyordu.
"Eee..?" Dedi. Merak ediyordu. Gerçekliğimi merak ediyordu.
"Taciz..." tek kelime ve tüm yüz ifadesi değişti. Merak duygusundan iz kalmadı. Şaşkınlık ve öfke ile bakıyordu. İnanamıyordu.
"Nasıl ya?" Dedi. Sesi titriyordu.
"Aslında beni bir nevi kovdu."
"Sana ne yaptı?" Bana ne yaptığını öğrenmek istiyordu. Her şeyini. Be yapacağını bilmiyorum ama söylemek geldi içimden. 'Ona güvenmelisin!' Diye bağırıyordu içimden bir ses.
"İlk geldiğim gün pek bir şey yapmadı. Ama sonra beni kendisi işe aynı yatakta yatırdı. Bir şey yapmadı ama aynı yataktaydık. Korkumu ve korkumdan dolayı söylediklerimi bahane ederim. Krizi fırsata çevirdi." Yutkundum. "Melek yüzlü şeytanı oyladı."
Başını sola eğmişti. Gözlerimi öfke ile açmıştı. Daha topu topu on beş dakika tanıdığı insanın ona anlattıklarını hazmedememişti.
Karşısındakinin bir kadın olmasını ve bunları yaşamasını kendine yediremiyor, hazmedemiyordu.
Gözlerindeki öfkeyi gördüm. Bu güne dek görmediğim türden bir öfke. Ne yapacak bilmiyorum ama yapacağı şey benim için iyi Bartu için kötü bir şey olacaktı...
*
İlahi bakış açısı
Arsen mutfağa doğru ilerledi. Ada'nın aç olabileceğini düşünüyordu. Ablası için ayırdığı odayı ona vermişti ve zor da olsa Ada'yı dinlenmesi için ikna etmişti.
Buzluktaki pizzaları çıkardı. Ada tezgaha nerdeyse fırlattı, çünkü öfkeliydi. Herkesin iyi bildiği, kadınlar ve çocuklar için özel çalışmalar yapan Bartu Timurtaş nasıl böyle bir şey yapabilirdi?
Fırından tepsiyi çıkardı ve fırın biraz ısınsın diye açtı. Pizzaları paketten çıkardı ve tepsiyi biraz -yok denecek kadar az- bir şekilde yağladıktan sonra pizzaları üstüne koydu ve fırına attı.
Telefonunu eline alarak birini aradı.
"Alo?"
"Sercan..."
"Ooo Arsen Bey, siz bizi arar mıydınız(?)"
"İşim düştü sana."
"Ne işi?"
"Birini araştıracaksın, Bartu Timurtaş."
"Herkesin bildiğ-"
"Ben her şeyi istiyorum. Öz kardeşi Ada'yı duymuşsundur. Onu taciz ediyormuş. Eğer evden kaçmasaymış tecavüze kadar gidermiş."
"Ne!"
"Ciddiyim."
"Seninleyiz lan! Ölümüne! Gerekirse milli arşive bile sızarım lan!"
"Adamsın!"
"Cinsiyetim kız değil çünkü."
"Olmadı."
"Tamam."
"Haber et."
Sonra telefonu Sercan'ın yüzüne kapattı.
Bir yanık kokusu aldı.
"LAN GİTTİ PİZZALAR!" Deyip hızlıca fırını açtı ama çok geçti. Çünkü dereceyi de çok açmıştı.
"Mecbur sipariş edeceğiz."
*
|
0% |