@zey_shera11
|
11.09.2017
Sabah gözlerimi Max'in bağırarak ağlamasıyla açtım ve gözlerimi ovuşturarak ayılmaya çalışdım yatağımın yanındaki sehbanın üzerinde duran dijital saatten saatin kaç olduğuna baktım sayılar 10.45' i gösteriyordu. Bugün yedinci sınıfa başlayacaktım yaşıtlarım aksine hiç heyecanlı değidim çünkü yine yalnız kalıp o saçma lakaba maruz bırakılacaktım "Uzaylı kız" bana neden böyle diyorlardı bilmiyordum ama saçma ve can sıkıcıydı. Kalkmak istemiyordum ama zorundaydım ayağı kalkar kalmaz dudaklarımın arasından acı dolu bir inleme döküldü "Ahhhh!" ayağımı kaldırıp baktığımda ayağıma saplanan kardeşim Mike'ın legosuna baktım ve öfke ile soludum aşağı inince bunun hesabını tabiiki de soracaktım. Ayağımı legodan kurtarıp yere baktığımda yüzüme anlamayan bir ifade takınıp "Hadi ama oynadıktan sonra şu oyuncakları niye toplamazsın ki." diyerek Mike'a sitem ettim sanki bir parkur oyunundaymışım gibi oyuncakları başarıyla geçerek odamdan çıkıp lavobaya yöneldim. Elimi yüzümü yıkayıp merdivenlerden aşağı inerken burnuma mis gibi omlet kokusu doluyordu anlaşılan bugün omlet yiyecektik.Aşağı indiğimde Mike ve babamın televizyon izlediğni, Max'in mama sandalyesinde oturmuş sandalyenin boncukları ile oynadığını annemin ise tahmin ettiğim gibi omlet yaptığını gördüm Max' e gülümseyip annemin yanına gittim. "Günaydın anne, yardıma ihtiyacın var mı?" diye sordum bana gülümserek "Günaydın kızım, tabak ve çatalları götürebilirsin." dedi tabak, çatlları alıp masadaki yerlerine yerleştirdim. Annem, benim gibi kızıl saçlıydı mavi gözleri ve çilleri adeta yüzünü süslüyordu, cana yakın bir kadındı çoğu zaman sesiz kalmayı seçer ama yeri geldiğinde çok konuşur hatta ve hatta çirgefleşirdi bu genellikle bize yani ailesine bir şey söylendiği zaman yaşanan bir durumdu, anneannemler ile neredeyse hiç görüşmüyoruz akraba olarak sadece dayımı görüyoruz tabii ben bir kaç kez de olsa anneannem ve dedemi görebilmişdim ama Mike ve Max hiç görememişlerdi annem nedenini hiç bir zaman anlatmadı. Annem elinde tava ile yanıma gelince başımı ona döndürdüm omleti tabaklara servis ediyordu tavayı bana uzattı ve Max'in tabağına koymamı işaret etti. Max, 2 yaşında kahverengi saçlara ve mavi iri gözlere sahip tatlı bir bebekti Mike ise tam tersiydi 7 yaşındaydı koyu kahve saçları mavi gözlerini bir perde gibi örtüyordu daha şimdiden yakışıklı olacağı belliydi ancak çok neşeli ve hiperaktif bir çocuktu bu yönü bazen sinir bozucu olabiliyordu. Annem elindeki tepside duran çayları masaya kodu ve bana bakıp "Mike, Hopper sofra hazır sizi bekliyoruz!" diye bağırdı babamların oturduğu koltuğa doğru ve kendi de sandalyesine oturdu.Babam ve Mike da sofraya oturunca kahvaltımızı etmeye başladık. "Jonathan buraya geliyor bir süre burada kalacakmış." dedi annem çayını yudumlarken "Neden geliyor yine?"diye sordu babam memnuniyetsiz bir suratla babam hep öyledi zaten beyazlamaya başlamış kahverengi saçları mavi gözleri ve catık kaşaları hiç bir zaman normale dönmüyordu yüzünde yaşının daha genç olmasına rağmen bazı yerler kırışıklıklar oluşmuşdu kirli sakalı favorilrinden yanağı, dudağının altını ve çenesini sarıyordu. "Annemler ile kavga etmiş yine," dedi gözü ile bizi işaret ediyordu "Biliyorsun işte." dedi babam sıkıntılı bir iç çekiti ve masada duran gazeteyi alıp okumaya başladı. Annem bana gülümsedi ve "Okul için heyecanlı mısın bakalım?" dedi,tek düze "Hayır." dedim ortamı kısa bir sessizlik kapladı babam gazetesini indirdi annem ise tek kaşını kaldırdı "Neden tatlım bir sorun mu var?" dedi omzumu silktim "Mildred ne oldu?" diye sordu babam "Sıradan bir gün işte yeni sınıfa başlıyorum diye yeni bir hayata başlamıyorum yine yalnız kalacağım ve bana yine o garip lakapla seslenecekler." dedim sesim hem yüksek hemde öfkeli çıkmıştı. Babam "Neymiş o lakap?" diye sorunca Mike "Ablama okulda uzaylı kız diyorlar." dedi dirseğimle ona vurdum "Ahh! acıdı niye vurdun ki şimdi." dedi kolunu tutarak, ona sinirli bir şekilde baktım annemlerin bilmesini istemiyordum ama çenesini yine tutamamışdı işte. Annem "Kardeşin dorğru mu söylüyor Mil." dedi "Evet aman boş verin apatal bir lakap işte." dedim annem imalı bir şekide "Mil," dedi, babam sözü devralarak "Sanan bunu kim diyor." dedi "Bu konuyu konuşmak istemiyorum." dedim babam kaşlarını çatarak "Sana, bunu kim diyor dedim!" ellerimi masaya vurarak masadan bir hışımla kalktım sandalyem yere düşmüşdü onlara bu konuyu konuşmak istemediğimi zaten söylemişdim ama onlar sanki bunu hiç dememişim gibi diretmeye devam etmişlerdi. Odama çıktım üniformamı giyip aşağı indim Mike ve babama sinirli olduğum için anneme bakıp "Ben okula gidiyorum." dedim ve daha cevap bile veremeden kapıyı çarpıp çıktım. Beynim susmuyordu bu beni öfkelendiriyordu, öfkem ile beynim ortak olup beni bir şeye zarar vermem ya da ağlamam için zorluyordu resmen ama onlara yenik düşmedim. Okul kapısından girip sıraya geçitim diğer öğrenciler ile müdürün konuşma için gelmesini bekmeye başladım beni gören bir erkek grubu yanıma gelip "Sen ne zaman kendi gezegenine döneceksin uzaylı kız." dedi içlerinden biri kafasını yana yatırarak alaycı bir tınıyla konuşuyordu ona aldırış etmemeye çalıştım zaten öfkeliydim. Ben onlarla muhatap olmamaya çalışırken içden içe öfkem beni yiyordu çocuklardan biri kafama vurudu diğeri kapşanumu kafama geçirirken bir diğeri beni itekleyerek yere düşmeme sebep oldu o an onu gördüm; kahverengi uzun saçları omuzlarına dökülüyordu, mas mavi gözleri tıpkı bir cam gibiydi, yüzü küçük ve güzeldi yaşına göre ideal bir boyu ile fiziği vardı yanmıza gelip çocuklardan lider olanın omzuna dokundu ve ona dömesini sağladı. "Hey, siz hepiniz şimdi bu kızı rahat bırakıp buradan uzuyorsunuz tamam mı?" dedi çocuklar birbirine bakıp gülmeye başladıklarında kızın sinirli bir şekilde çenesini sıktığını gördüm "Gördünüz mü çocuklar bu kız bizim uzaylıyı koruyor? Ne kadarda acınası." dedi yine o alay dolu sesiyle kızın daha fazla kasıldığını gördüm "Size hemen buradan uzayın dedim." dedi ama bu sefer daha sinirli ve gergindi "Bana bak Jack eğer ilk günden disiplinlik olmayı planlayarak geldiysen bunu seve seve yaparım. Aa dur yoksa beni hatırlamadın mı?" dedi lider olan çocuğa, çocuk boş boş kızın suratına bakıp hatırlamaya çalışıyordu ama kız onun hatırlamasını beklemeden "Emily, Emily Keery. Şimdi tanıdık geldi mi? Hani o altıncı sınıfta tenha bir yerde kıstırıp dakikalarca dövdüğünüz ve döverkende videoya çektiğiniz Emily; eğer o videonun müdürün mesaj kutusunda görmek istemiyorsan şimdi defol git ve bir daha bu kıza bulaşma!" dedi çenesi daha fazla kasıldı dişlerini daha fazla sıktı ve gözlerinden yaş akmaması için büyük bir direniş içerisindeydi. Çocuklar koşarak uzaklaştıklarında elini bana uzatarak yerden kalkmam için destek verdi "Teşekkür ederim, ben Mildred." dedim elimi öne doğru uzatarak bana karşılık vermesini umdum ve umduğum gibi de oldu "Rica ederim, bende Emily." dedi elini sıktım "Memnun oldum." dedim "Bende,hangi sınıftaydın bu arada?" diye sordu "7-M, sen?" "Önceki sınfımda hiç hoş anılarım yoktu bende sınıfımı değiştirdim yani artık aynı sınıftayız." dedi gülümseyerek demek aynı sınftaydık bu benim için iyi bir şeydi. *** "Arkadaş olsak ya baya kafa dengi kızmışsın." dedi "Olur!" dedim sesimde heyecan, şaşkınlık ve mutluluk vardı sesim titremişti ve bunu mutluluk duygusu yüzünden olduğuna adım gibi emindim. Artık bir arkadaşım vardı hemde çok benzediğim biriydi her konudan acı,zorbalık görmemiz,zevk ve huy olarak hatta aynı mahallede oturuyoruz. Okuldan çıkınca mahallenin sonundaki parka gittik ve orada gördüklerimiz karşısında şok olmuştuk o Jack denen çocuk bizim sınıftan birine daha zorbalık yapıyordu. Emily'e bakıp sırıttım oda karşılık verdiğinde onlara doğru ilerledik "Ya sen nasıl bir insansın zorbalıktan zevk mi alıyorsun heh?" dedi Emily, Jack "Evet, ne oldu bu pisliğinde mi sahibi sensin?" dedi nefret ettiğim o alaylı tınıyla kızı göstererek.Karşımda bir kıza hayavan gibi davranması ayriyeten sabah ki öfkem kendini aşağıda yumruk yaptığım elime aktarmıştı ve o yumruğu Jack'in iğrenç yüzüne geçirmem ile yere düşmüştü yakasına yapışıp yerde yumruklamaya devam ettim bütün öfkemi Jack'den çıkarmışdım adeta gözüm dönmüştü. Emily ve diğer kızın beni çekiştirmesi ile onların kollarında çırpınırken Jack'e onu öldürmek istercesine bakıyordum. İğrenç suratı kana bulanmıştı ve bu görüntü nedense beni iyi hisseddirmişti beni tuttukları için kaçmıştı ama olsun en azından öfkemi atmıştım. Kız ve Emily beni bıraktığında kız bana dönerek "Çok teşekkür ederim." dedi ağlıyordu zorbalığın ne kadar kötü bir his olduğunu en iyi ben yani biz biliyorduk bu yüzden onu yargılamadım kız ağlamklı bir tınıyla "Ben, Nancy Harriggton. Mildred'i tanıyorum aynı sınıftayız ama sen, seni hiç görmedim." dedi "Emily Keery, sanırım artık benimlede aynı sınıftasın," Nancy anlamayarak kaşlarını çattı "Eski sınıfımla kötü zamanlarım oldu ve bende sizin sınıfınıza geçiş yaptım." dedi. Nancy elini uzatı "Memnun oldum Emily." dedi Emily ona karşılık vererek "Bende." dedi "O zaman hepimiz artık arkadaşız değil mi?" diye sordum gereksiz bir heyacanla kızlar birbirine bakıp aynı anda "Evet!" dediler ellerimi çırparak ikisinede aynı anda sarıldım. Bir günde bana her yöden çok benzeyen iki kız arkadaş bu çok güzel bir şeydi hiç ayrılmayacağımıza adım gibi emindim. Umarım. |
0% |