@zeybik_yz
|
Hafif meltemli esinti tenimi okşarken okuldan çıkmış eve gidiyordum. Hava o kadar güzeldi ki güneş aşık olduğu geceye kavuşmak için renkten renge girmişti sanki. Gök kızıla boyanmıştı. Bu muhteşem gökyüzünü hemen fotoğrafladım. Sevdiğim anları zihnimin bi kenarına atmaktansa kaydetmeyi seviyordum.
Ben fotoğraflarla belleğe kaydettiğimiz anların sadece görüntüden ibaret olmadığını, belleklerde depoladığımız anlarla birlikte o anın bize yaşattığı hisleri de kaydettiğimize inanıyorum. Hele bazı anlar var ki ipek mendillere sarıp saklamak gelir içimden.
Mahallenin renkli ama eskiye nazaran sessiz sokaklarından bu sokakların herkesten bir anı sakladığını düşünerek yürüyordum.
Eve yaklaşmıştığım sırada telefonumun melodisi kulağıma doldu. Annem arıyordu. Bekletmeden telefonu açtım ve etrafı izlerken kulağıma götürdüm.
- Annelerin en güzeli, söyle canımın içi.
- Kızım neredesin, münevver teyzenlere geçtim ben. İki gün önce alparslan abinler döndü biliyorsun, akşama buradayız sende direk buraya gel istersen.
- tamam annecim yaklaştım zaten orada görüşürüz.
Döndüklerini biliyordum. Alparslan ve eşi hazal. Alparslan münevver teyzenin biricik oğlu 27 yaşında özel harekat polisiydi. Yaklaşık 189 boyunda kalıplı hatta dev cüsseli, yanık buğday tenli, mesleki deformasyondan mı bilinmez sert mizaçlı, çatık kaşlı ama içinizi ısıtacak merhamete sahip bir adamdı.
Üç yıldır Şırnakta doğu görevini yapıyordu. Bir buçuk yıl önce şaşırtıcı bir şekilde ve ışıkların kırk fırın ekmek yese ulaşamayacağı bir hızda evlenmişti. Üç dört aylık bir kızları vardı hakkında tek bildiğim adının dide olduğuydu. Eşini ve kızını daha önce hiç görmemiştim, alparslan abi onları ilk defa ankaraya getiriyordu.
Münevver teyzem gelininden hiç hazetmezdi hatta evliliklerinde sıkıntılar olduğunuda münevver teyzemden duymuştum. Onun mutlu olmasını her şeyden çok isterdim. Alparslan abiyi çok severdim bende yeri her zaman başkaydı.
Düşüne düşüne yolu bitirdiğimi fark ettim. İki katlı evlerinin önüne geldiğimde içimde anlamlandıramadığım garip bi his vardı. Şimdi iki yıldır görmediğim adamı görecektim lakin eşi ve çocuğuyla. Münevver teyzemden duyduğum kadarıyla hazal pek insan canlısı değildi. off hadi ama efsun alt tarafı basit bir tanışma. Aslında kızıyla tanışacağım için çok heyecanlıydım annesi için ise bir o kadar gergin.
Kapıyı çalmaya hazırlanıyordumki Ali amca kapıyı açtı bana selam dahi vermeden koşar adımlarla çıktı. Siniri yüzünden okunuyordu peşindende babam hızla ali amcayı takip etti. Babam ve ali amca çok yakın iki dost daha da ötesi kardeştiler. İki ailenin birbiriyle olan samimiyetinin temeli de bu dostluktu zaten.
Yüz ifadeleri ve hızla çıkıp gitmelerinden içeride hoş şeyler olmadığını anlamam uzun sürmedi. Yavaş adımlarla eve girip kapıyı örttüm çantamı portmantoya astıktan sonra topuklularımıda çıkarıp bir çift terlik giydim ve seslerin geldiği büyük odaya doğru ilerledim beni gören münevver teyze hoşgeldin kızım deyip sarıldı ve elindeki su dolu bardağı orta sehpaya bırakarak koltuğa geçip oturdu.
Annemde baş selamı verip iki gözünü kapatıp açtı yüzlerinden düşen bin parçaydı tam nedenini soracaktım ki içeri Hazal olduğunu düşündüğüm sarı saçlı 174 75 boylarında zayıf bir kadın girdi.
Beni görür görmez baştan aşağı süzüp gözleri bendeyken alparslan abinin kulağına eğilip bir şeyler söyledi yaptığına anlam veremezken annemlere göz geçirdim annem münevver teyzeye usulca bir şeyler söylüyordu telkin verir gibiydi.
Daha fazla beklemeden Hazala "Hoşgeldin. Sen hazalsın galiba " deyip güleryüzle elimi uzattım sarılmak ya da bi samimiyet kurmak istememiştim çünkü ilk izlenimim çok itici olduğu ve asla yakın olmak istemeyeceğim şeklindeydi.
O'da aynı şekilde düşünüyor olacak ki yapmacık gülümsemesiyle göz devirip samimiyetsizce elimi sıktı ve elimle birlikte beni sağa doğru ittirerek " kenara kayar mısın tatlım "deyip köşedeki tekli koltuğa yayvan bi şekilde bacak bacak üstüne atıp oturdu ardından tırnaklarıyla oynamaya başladı.
Evet benden 6 yaş büyüktü alparslan abiyle yaşıttı ama böyle bi tepki beklemediğimden şaşırsamda üzerinde durmadım alparslan abiye döndüm ki o gözünü bile kırpmadan beni seyrediyordu.
Temkinli bi şekilde "hoşgeldin alparslan abi nasılsın" deyip gergin bi suratla vereceği tepkiyi bekledim.
Sonuçta sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yerdi değil mi. Ama o uzun sayılabilecek bir süre baktı derin bi nefes çekti. Bana bakışlarında bir şeyler yakaladım ama anlamını çözemedim. sadece baş selamı verdi ve kafasını hafif yana yatırarak ufak çok ufak bi tebessüm etti sanırım bu iyi değilim ama sen beni iyi say demekti.
Dağılmış gözüküyordu, göz altları bile çökmüştü resmen. Onu böyle görmek içimin cız etmesine sebebiyet verdi asla 2 yıl önce gördüğüm alparslan değildi evlendikten sonra hiç gelmemişti buraya. Evlilikleri garipti çok garipti ama yakında çıkardı kokusu.
Selamlar👋
Öncelikle başlarda baya acemi bir yazım tarzım var ama ilerde düzeliyor.
Başlama tarihlerini alayıım!
Bu hikayeyi sizinle paylaşırken çok tutulsun çok okunsun gibi bir gaye taşımıyorum. Okunması, sevilmesi beni elbette mutlu eder ama asıl amacım bu değil.
Ben yazarken mutlu hissediyorum kötü düşüncelere set çekiyor, akıp giden hayat telaşına kısa bir ara veriyorum.
Sizinde kaygılarınızı kapı dışında bırakarak benimle tatlı bir ara vermeniz dileğiyle hoşça kalın sağlıkta kalın 💖
|
0% |