Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@zeybik_yz

Kankişlerim görüşleriniz benim için çok değerli. Görüşlerinizi paylaşmaktan çekinmeyin lütfen bol bol paylaşın benimle

 

Keyifli okumalar 😽

 

Gece boyunca düşünmekten gözüme uyku girmedi. Bu konuya o kadar takıldım ki. Evet biliyorum alparslan beni seviyor ama zümra ablanın hikayesi çok benzerdi bizimle ister istemez kötü ihtimaller beynime üşüşüyordu. Çok kısa bir zaman olmuştu birbirimize açılalı ve üzerine oturup derince konuşmaya fırsatımız bile olmadı henüz. Gece ki konuşmadan sonra alparslanın attığı mesaj beni daha çok düşündürdü. Bizde aramızda bir şeyler yokken yakınlaşmıştık acaba mı diye düşünmeden edemedim.

 

Sonra kendime o kadar kızdım ki. Böyle bir damgayı alparslana yakıştırdığım için alparslan hakkında bunu düşündüğüm için. Ben onun sevgisini ta yüreğimde hissetmiştim çünkü. Bana bakışları bile yeterdi konuşmasına anlatmasına gerek yok. Gözlerinin gözlerime döndüğü her anda büründüğü naiflikten anlardım zaten. Bana öyle güzel bakıyordu ki diyorum allahım bunu hakedecek ne yaptım ki ben.

 

Kafamı fazlasıyla kurcalayan beni bu düşüncelere iten en büyük sebep alparslanın evliliği ve ne kadar canımdan çok seviyorda olsam dide'ydi.

Evlenip boşanmış olabilirdi pektabii ama beni yıllardır sevdiğini söyleyen adamın ve hala beni sevdiğini iddia ettiği bir zamanda evlendiği gerçeğini kabul edemiyorudum sanırım.. daha doğrusu kendime yediremiyordum.

 

Alparslanın yaşadıkları çok zor şeylerdi çok ağırdı. Kendi isteği dışında gelişen bir olayla bebek sahibi olmuştu hemde tanımadığı, sevmediği birinden böyle şeyler yalnızca filmlerde olur gibi gelirdi bana ama öyle olmuyormuş.

 

Hele o kadının başta evlenmek için diretip sonra dideyi karnındayken öldürmeye çalışması tüyler ürpertici.

 

Alparslanın anlattığına göre alparslan o kadına evlenmek zorunda olmadıklarını bebeği istemiyorsa doğurduktan sonra isterse hiç bir bağı kalmadan gidebileceğini onu hiç bir şekilde istemediği bir hayata sürüklemeyeceğini söylemiş ama kabul etmemiş alparslanı suçlamış ve kesinlikle evlenmeden çocuk doğurmam, seninle evlenmek istiyorum demiş. Ardından zaten zorla evlendiğini iddia ederek boşandı ve çocuğunu terk etti.

 

Bilmiyorum belki de beni severken böyle karmaşık bir sebepten de olsa başka bir kadından çocuk yapmasını hala yediremiyordum kendime.

 

Alparslana çok üzülüyordum ona yuva olmak istiyordum. Yaşadıklarını unutturmak onunla yeni tertemiz bir sayfa açmak.

 

Dide iyi ki vardı onu çok seviyordum ve gittikçe içselleştirdiğimin kendi içimde onu kızım kendimi onun annesi bellediğiminde farkındaydım. Elbette alparslanın kızı olmasının etkisi vardı ama tek sebep o değildi. Bazı insanlar nasibinizdir'ya hani sulusepkende benim nasibimdi demekki. Allah içime benim olmayan bir bebeğe karşı bu denli anne sevgisini verdiyse vardı rabbimin bir bildiği.

...

 

İşten çıkmış eve gidiyordum alelacele evde misafirlerimiz vardı sonuçta ve yarın sabah yola çıkacaklardı onlarla daha çok zaman geçirmek istiyordum.

 

Alparslan aramıştı yoldayken beni işten almayı teklif etmişti ama kabul etmedim. Neden bilmiyorum ama dün geceki acabalarım, kafamda alparslan için düşündüğüm o yüz kızartıcı itham yüzünden alparslanın yüzüne bakmaya utanıyordum her ne kadar o bunu bilmesede ben henüz yüzleşmeye hazır değildim.

 

Eve yaklaştığımda ikilemde kaldım dideyi iki gündür görmüyordum. Sadece gece uyuduğunda esra fotoğrafını atıyordu.

 

O kadar özlemiştim ki gidip görsem mi bir beş dakika dedim ama hemen caydım bu fikirden alparslanı görebilirdim eğer evdeyse hazır değildim. İçimde sonuçlandıramadığım bir hesaplaşmayla karşı karşıyaydım. Bu düşüncelerle eve ilerlerken görkemin sesiyle arkaya döndüm.

 

"fıstığımın böyle fıstık gibi olmasına ne diyoruz peki"

 

Kolunu boynumdan omzuna doğru atarak kolunun altına aldı beni

 

"ya görkem yapma şöyle saçımı başımı bozuyon ya"

 

"ne var kızım küçük kardeşimizi şöyle sevemeyecek miyiz"

 

"görkem ben küçük değilim kabul et artık ya"

 

"sus kız abilere karşı çıkılmaz sen hala benim küçük fıstığımsın güzelim"

 

Tam olarak kafamın üstünden öperek söyledi bunu deliydi bu çocuk deli . Kolundan kurtulup saçlarımı düzeltirken alparslanı gördüm kucağında minişimle buraya doğru geliyordu. Bizi böyle görmüştü ve kesin yanlış anlamıştı dünden beri ona soğuk yaptığımın da farkındaydı elbette, sürekli beni güldürüp mutlu etmeye çalışıyordu dünden beri. Sanırım moralimin bozuk olduğuna yormuştu o davranışlarımı. Ah aptal efsun ah. Kendi elinle kendini yaktın.

 

Tam ona doğru yürüyüp kendimi açıklayacaktımki gözlerindeki harlı öfkeyle başını sağa sola hayır anlamında salladı. Şuan çok sinirliydi farkındaydım. Alparslan öfke problemleri yaşayan bir adamdı ve sakinleşmeden de benimle konuşmazdı eminim. Öyle bir hızla yanımdan geçip kendi evlerinin bahçesine girdi ki bıraktığı yel tenimi ürpertti.

 

O arada görkem tekrar beni kolunun altına alıp arabadan getirdiği poşetleri bana göstererek

"fıstığıma fıstıklı krokanlı ekler aldım en sevdiğinden yani güzelim. Teşekküre gerek yok aman ha bir masum öpücük bana yeter"

 

Arkamı döndüm alparslan duymuştu eminim. Of görkem Of yaktın beni yaktın sırası mıydı şu yılışıklığının ya.

 

... 

 

"efsun kızım çayı çok koyuver hemi münevver teyzenlerde gelecek çaya"

 

"he ya bacım onu da bir özledim ki"

 

"aa siz tanışıyo musunuz"

 

"tabi kızım annenler bir gezmeye gelmişidi bizim orayada münevverde kocasıynan beraber gelmişidi heh öyle tanıştık işte anan aracı oldu. Sonra da kopmadık daha ele gülhanım"

 

"he ya bacım ondan belli bacıyız biz"

 

Ay evet anne ikiydiniz üç oldunuz. Mahşerin üç atlısı.

 

Çayı hazırlamış gergince gelmelerini bekliyordum. Çünkü alparslana nasıl yaklaşmam gerektiğini bilmiyordum. Kafamdaki kuruntular ve akşamüzeri bizi o halde görüp çekip gitmesi yüzünden.

 

Kapı çalınca hızla kapıya koştum.

 

Münevver teyze ali amca ve esra girdi içeri hoşgeldiniz deyip onları içeri aldım. Alparslan yoktu kızımı da yollamamıştı cani herif.

 

"pişt esra"

 

Efendim der gibi göz attı

 

"sulusepkeni niye getirmediniz özledim"

 

"abim istemedi getirmemizi"

 

Esra böyle söyleyince başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki. Ne yani kendini benden uzak mı tutacaktı. Kendi yetmezmiş gibi kızımı da.

 

Gözlerim dolmaya yakın esra konuştu

 

"ya duştan yeni çıktı abim dide uyuyodu uyansın birlikte geliriz dedi"

 

"salak baştan söylesene kalbime indiriyosun"

 

"sus be sen yanlış anlamaya meyillisin"

 

Omzuma vurarak güldü o arada zümoş indi yukarıdan

 

Esrayla tanıştırdım kısaca içeri geçtik. Ben görkemle esrayı tanıştırıyordum.

 

"hee şu senin hep bahsettiğin arkadaşın mı esra fıstığım"

 

"ben miyim fıstığın aa ne münasebet canım "

 

Esranın söylediğiyle ilk kaşlarım çatılsa da yanlış anladığını anlayınca görkemle kahkaha attık

 

"hayır hayır yanlış anladın fıstığım efsun"

 

"o niye senin fıstığın ya ne münasebet "

 

Eso noluyo sana kurban verene görümceliğin mi tuttu

 

"esracım efsun benim kardeşim gibidir. Zümra benim için neyse efsunda o benim gözümde."

 

Sanırım görkem yanlış anlaşılmak istemediği için kendini açıklamıştı aksi takdirde bunu asla yapmaz çünkü umursamazdı o kim ne düşünmüş.

 

"fıstığım küçüklükten kalma ya Karabükte görkemlerdeyken çok fazla fıstık yemiştim elimden alamamışlardı. Ordan kalma yani.. Görkem fıstık seven fıstık gibi olur deyip geziyordun hatırlıyo musun"

 

Biz kendi aramızda gülüşürken kapı çaldı. Zümra abla ben ayaktayım bakarım deyince bir şey diyemedim alparslan gelmiş olmalıydı.

 

Alpars kucağında dide ve yanında zümra ablayla içeri girdiğinde herkesin gözleri onlara döndü. Babam

"vay hoşgeldin oğlum nerde kaldın yav gözümüz yollarda kaldı"

 

Aslında bunu dide için söylemişti. Alparslanın gözleri girdiğinden beri bir kez olsun gözlerime değmezken bıkkınlıkla kafamı çevirdim. Münevver teyze dikkatimi çekti. Zümoşu süzüyordu ama öyle böyle değil baştan aşağı sonra dudaklarının kenarı beğeniyle kıvrıldı fark ettim ve gözleri alparslana döndü onu da iyiden iyiye bir süzüp kendince utanarak güldü.

 

Zümoş farkında bile değildi. Sanırım münevver teyze biricik oğlu için talip arayışındaydı ve zümoşu uygun görmüştü. Sen bak bakiyim bana münevver teyze ben alparslanı kimselere yar edecek efsun muyum.

 

Ben daha alparslanın yanına birinin yakıştırılmasına dayanamıyorken o beni görkemle sarmaş dolaş görmüştü. Ah be efsun be. Aptal efsun.

 

Şuan öyle sert bir duruş sergiliyordu ki yanına gidip dideyi almaya çekindim. Ama yinede dayanamadım gittim sandalyede oturuyordu kalabalık olduğu için ve yanında bir sandalye daha vardı tam dideyi ondan alacaktım ki kapı çaldı öylece kapıya yöneldim. Abim gelmişti ona da sinirliydim.

 

Misafirler gelecek diye evden gitmişti hemde annemlere şehir dışında iş gezisi olduğu yalanını söyleyerek ve otelde kalmıştı biliyordum ama neden böyle yapıyordu en ufak bir fikrim bile yoktu. Abim misafir misafir diye ölür çünkü çok sever ama anlamamıştım vardı bunda da bir bit yeniği

 

"Abi nerdesin ya sen iki gündür"

 

"dedimya yavrum iştey-"

 

"bana yalan söyleme abi şehir dışına bile çıkmadın bir otelde kaldın biliyorum"

 

Abim dağılmış gibiydi sanki niye böyleydi alışkın değildim onu böyle görmeye. Üzülüyordum. Arada eve böyle dağılmış gelirdi 2 yıl önce en son fecii dağıtmıştı. Onu ben topladım sebebini bilmiyorum anlatmadı hiç ama tahminlerim vardı. Sadece kim olduğunu bilmiyordum.

 

"içeride mi"

 

Abimin sesiyle daldığım gözlerinden çıktım

 

"kim "

 

"içerideler mi yani.. herkes"

 

"evet abi geç"

 

içeri girmedi abim odanın kapısına çapraz bir şekilde durdu. İçeridekiler fark etmemişti henüz geldiğini. Öylece o noktaya bakıyordu nefes alış verişi hızlanmıştı

Kaşlarım çatıldı arkasından çıkıp baktığı kişiye baktım gözlerim şokla açıldı. Olabilir miydi? Abim zümoşa...

 

Abimi ilk zümra abla fark etti yerinde rahatsızca kıpırdandı fark ettim.

Sonra gözler kapıya döndü annem hızla yanına gelip sarıldı. Allahım şu kadın oğlunu iki gün göremeyince nasıl bu kadar özleyebiliyordu ya iyidi hoştu ama abimdi sonuçta be.

 

"savaş hoş geldin yavrum e sen yarın akşam gelecektin erken mi bitti işin çocuğum"

 

Ne işi anne ne işi abim sizi ayakta uyuttu.

 

Abim misafirlerimize hoş geldin deyip abimin yanına oturdu. İkisi bir sohbete girişti. Asıl amacımı unuttum yahu aklımı karıştırdın abi. Sulusepkeni alacaktım ben. Daha ben harekete geçmeden görkem geçti. Bebeklere ayrı bir zaafı vardı kesinlikle. Pratisyen hekimdi çocuk acilde. O yüzden fazlasıyla içli dışlıydı bebeklerle.

 

Alparslanla sadece hoşgeldin muhabbeti dönmüştü aralarında hatta alparslan görkemin kendine attığı ölümcül bakışları da umursamadı ve alparslandan dideyi istedi.

 

"Alparslan iznin varsa verde şu bal kızı biraz seveyim ya"

 

Alparslanda ağırca kafasını sallayarak dide'yi görkeme uzattı.

 

Görkem dideyi önce kucağına bastırdı

 

Allahım nasılda gülüyorduu. Dayanamadım bu haline görkemin kucağındayken yanağından öptüm kocaman.

 

"ohhğ mis mis benim boncuğum"

 

"fıstığım yaa bu kız bal gibi. Beni de sevdi ha baksana nasıl gülüyor"

 

Alparslanın bizi izlediğini unutmuştum sanki

 

"hiiçte bilee ya bi kere benim boncuğum güleryüzlü herkese güler sana özel değil görkemcim"

 

"kıskanma fıstığım kıskanma bak bak öpüyor beni"

 

Öpüyor beni dediği sulusepkenin yanağına baa abb abb yaparak seliklerini bırakmasıydı

 

"Kızım ben sana demedim mi öyle herkese mavi boncuk dağıtmaa ben sana böyle mi öğrettim boncuğum aa"

 

Alparslan kucağında dideyle yerine oturduğunda annemde bana seslendi çayları getir kızım artık diye zümoş ve esrada benimle birlikte geldi. Zaten bardaklar ve ikramlıklar hazırdı. Çayları doldururken abim girdi mutfağa.

 

"zümra yukarıda bir telefon çalıyor ama senin sanırım"

 

"aa yukarı da mı unutmuşum. Tamam savaş sağol bakıyorum"

 

Zümra abla üst kata giderken abimin de peşinden gittiğini gördüm durur muyum esraya sen dağıt çayları diyerek bende peşlerine takıldım. Işığını da açmadılar üst katın

 

"savaş nerde çaldı telefonum"

 

"çalmadı"

 

"konuşacağız zümra"

 

"hayır savaş konuşacak bi şey yok aramızda"

 

"zümra konuşacağız dedim geç içeri"

 

"istemiyorum savaş benden uzak dur lütfen"

 

Abim kolundan tuttuğu gibi arkadaki odaya çekti zümoşu benim odama yani. Noluyodu ya benim acilen bu olayı çözmem lazımd- hiiiih ay noluyo be

 

Belimden tutulduğum gibi sert bi bedene yaslandım. Karanlıktı ama kokusundan tanıdım zaten alparslan olduğunu

 

Kolunu belime dolayıp beni kendine iyice çekti.

 

"şimdi de ajanlığa mı büründün efsun"

 

"alparslan ne alaka odama gidiyodum şey almaya"

 

"ney almaya"

 

"şey işte.. şey olduya aşağıda dedim bi şeyi şeyapiyim"

 

"ne diyosun kızım"

 

"ya hiç hiç yakalanıcaz az öte git inelim aşağı"

 

"hiç kusura bakma kaçışın yok efsun hanım verilecek hesabın var"

 

Merdivenlerden gelen sesle alparslan beni banyoya çekip kapıyı kilitledi.

 

"alparslan napıyosun ya biri görürse ne diyeceğiz "

 

"Efsun yeter.. benim kimseden gizlediğim bir şey yok zaten içim rahat değil gizli saklı yaşadığımız için ilişkimzi.. En kısa zamanda da savaşla bu durumu konuşacağım zaten. Ailelelere sen istediğin zaman açarız ama en azından savaş bilmeli"

 

"alparslan ama he-"

 

"onları boşver şimdi iki gündür bana olan bu soğuk tavrının benden kaçmanın hesabını ver. Tabi birde o itle sarmaş dolaş o hallerinizin... Ulan ben sana dokunmaya kıyamıyorum adam seni saçlarından öpüyor lan"

 

Ağzımı açmama izin vermeden beni kendine yaslayıp anlını anlıma dayadı

 

"Efsun kurban olduğum bana uzak olma ben sensizlikle daha fazla sınanacak adam değilim. Sen bana uzaksan benim sığınacak limanım, gidecek kapım yok."

 

"alparslan"

 

"anlat efsun anlat bitanem kuşkuların mı var ilişkimizde ya da bende hoşuna gitmeyen şeyler mi var"

 

"alparslan hayı-"

 

"evet efsun.. Evet. İnkar etmeni istemiyorum var seni benden bir anda uzaklaştıran kafanı kurcalayan bir şeyler. Anlat ki bileyim. Derdinse dermanın olayım. Ama benden kaçarak beni cehennem ateşine atma"

 

"alparslan seni çok seviyorum yemin ederim çok seviyorum"

 

"kurban olduğum bende seni çok seviyorum ama bu sana sorduklarıma cevap değil. Niye birden sevgini ispatlamaya çalışıyorsun efsun seni buna iten şey ne.. Efsun yoksa sorun dide mi. Yani bir çocuğum olması mı seni benden iten şey "

 

Alparslanın söylediği şeyle verdiğim nefesi geri alamadım. Dünyam karardı sanki. Nasıl böyle bir şeyi düşünürdü nasıl. Dide benim canımdı ben kendime onunla anneliği tattığımı söylerken onu böyle düşündürmek beni derin sularda boğdu sanki. Gözlerimden yaşlar sicim sicim akıyordu yanaklarıma doğru tutamıyordum kendimi

 

"şşt güzelim neden ağlıyorsun.. Ben seni üzecek ağlatacak bir şey mi söyledim özür dilerim, özür dilerim ağlama.. ağlama dayanamam "

 

O elleriyle göz yaşlarımı silerken konuştum

 

"hayır hayır alparslan benim hatam ben... Nasıl düşündün dide'nin benim için bir sorun olacağını hı"

 

Bir yandan ağlıyor bir yandan konuşuyordum. Alparslanda şaşkın şaşkın bakıyordu bana çünkü o kadar içli ağlıyordum ki şaşırmıştı.

 

"dide'yi nasıl candan, kendim doğurmuş gibi sevdiğimi. Kızıma içimdeki anne sevgisini, şefkatini verdiğimi. Onun her zaman yanında olacağım hakkında kendime verdiğim sözleri en iyi sen biliyorken alparslan nasıl bunu düşünürsün"

 

"özür dilerim yavrum özür dilerim ama sende beni anla. Hiç bir sorun yokken birden uzaklaşmana bir sebep bulamadım ve her ne kadar senin için

öyle olmadığını bilsemde ben evlenmiş boşanmış dul bir adamım. Bir çocuğum var ve sen henüz açmamış gonca gülsün. İstemeyedebilirsin efsunum anlarım inan gıkımı çıkarmam yüreğim dağlanır ama dayanırım. Ben seni istemediğin bir hayata mahkum edemem hakkım yok. "

 

" alparslan sen neler diyosun be-"

 

" şşt yavrum tamam biliyorum kızıyorsun bana bunları söylediğim için ama ben bunları sana sormaya onayını almaya mecburum. Bu şekilde bir banyoda değil tabii ki. Seninle ve kızımla baş başa vakit geçirmek birimizi daha iyi anlamak istiyorum. Bu yüzden iki günlük bir kaçamak ayarladım.. Dünden beri benden kaçtığın için söylemeye anca fırsatım oldu. Dökme o incilerini kurban olurum sana.. Yarın akşam sen işten gelince yola çıkıyoruz. Burda sorunlarımızı halledemeyiz de zaten şu banyoda. "

 

Gözlerimi tekrar silip anlımdan öptü. Ağlamam artık iç çekişlere dönmüştü. Adamın hiç bir suçu günahı olmadığı halde böyle ağlayınca suçlu durumuna düşmüştü resmen. Her neyse kafamdaki saçma düşüncelerden kurtulup yarın gideceğimiz ufak tatili düşünmeliydim orda her şeyi hallederdik. Biz bize olacaktık.

 

Hala konuşmuyordum. Mırıltılar çıkararak alparslana sırnaşıyordum. Utanıyordum da azıcık onun hakkında ben neler düşünmüştüm o benim mutluluğum için çabalarken.

 

"şu halini öyle çok seviyorum ki. Kızım kedi gibisin. Şöyle mırıl mırıl bana sokulmuyor musun ağzını yüzünü yiyesim geliyor"

 

"tahmini ne zaman yersin"

 

"seni şurda yemem için böyle söylüyosun demi dayanamam yavrum sana gelme üstüme"

 

Söylediğiyle beni güldürdü. Az önce ağladığım için çok garip çıkmıştı sesim. ne ara bu hale geldik bilmiyorum. Ben onun beline sarılmış göğsüne kafamı koymuştum. Oda bana sarılmıştı. 15 dakika kadar olmuştu biz yukarı çıkalı. Hayret nasıl hala peşimize kimse gelmedi bilmiyorum.

 

"güzelim"

 

"efendim sevgilim"

 

"sevgilim diyen dilini yerim ulan.. Ben yarın savaşla konuşmak istiyorum. İlişkimiz hakkında onayın var mı"

 

Biraz düşündüm. Ben alparslanla ilerisini istiyordum bir ömür onu ve boncuğumu istiyordum. Dünden beri kafamda kurduklarımdan alparslana bahsetmeyi de düşünmüyordum ayrıca. Onu üzmek istemiyorum çünkü.

 

"birlikte konuşsak daha iyi olmaz mı"

 

"güzelim birlikte de konuşacağız ama önce abinle benim yalnız konuşmam gerek. Onayın var mı dedim"

 

"tamam konuş. Konuşalım "

 

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz??

 

Efsun son iki bölümdür bizi biraz yordu haklı olduğu taraflar da var haksız olduğu da.

 

Efsun'un hareketlerine ne diyorsunuz siz onun yerinde olsaydınız ne yapardınız??

 

Bidahaki bölüm alparslanın ağzından yazılmış bir sahne okumak ister miyiz ne diyorsunuz Kankişlerim??

 

 

 

 

 

Loading...
0%