Yeni Üyelik
27.
Bölüm

27. Bölüm

@zeybik_yz

Bu bölüm @mdnylmz(Medine yılmaz) 'a ithaf edilmiştir 💖

Yorulmarınızı esirgemeyin bebeklerim. Devam etmek için varlığınızı ve severek okuduğunuzu hissetmeye ihtiyacım var

🥲💖

Bir söz ki; bir gönlü bir ömür bahtiyar eder.
Bir söz ki; bir gönlü bir günde ihtiyar eder.

Alparslan ve dide benim ömrümü bahtiyar edenlerimdi. Huzur buydu işte. Huzur bazen koca bir adamda, bazen ise yetmiş santimlik bir bedende olabiliyordu. Niyet samimi olunca hayal nasibe dönüşür derler. Onlar benim nasibimdi. Şu fani dünyada payıma düşen şükürlerimdi.

Alparslan aramış birkaç saate hazır olmamı bir yere gideceğimizi söylemişti. Daha çok vardı, o yüzden rahattım. Kahvaltı hazırlıyordum. Esra içeride fosur fosur uyuyordu. Abimde birazdan gelirdi. Hem kahvaltıya karşı komşumuz zeynebide davet etmiştim. Biz taşınırken çok yardımı dokunmuştu. Bir nevi teşekkür amaçlıydı.

Sofraya son dokunuşlarıda yaptım. Patates kızartması, limonlu kek, küçük milföy pizzalar ve kakaolu krep yapmıştım. Yanına da kahvaltılıkları koydum. Servisleri de açınca her şey hazırdı. Sadece beklemek kalmıştı geriye.
Dide yürütecinde durmuyordu artık huysuzlanmıştı. Onu koltuk altlarından tutup kucağıma aldım. Küçük ellerini şap şap yanaklarıma vurmaya başladı. Ağzından da tükürükler çıkarıyordu. E ben bu kıza boşuna selikli demiyordum ki. Birde o selikli ağzını getirip yanağıma dişlerini geçirdi.

"kız o minicik dişlerini yerim senin, ay her tarafım selik oldu vallahi"

Ağzını yanağımdan çekmek için yukarı doğru kaldırdım. Havaya atıp tutar gibi yaptım, nasılda gülüyordu. Şu kahkahalarına bir ömür verilirdi can kızım benim. Ellerini yanaklarıma uzatıyordu hala. Agu bugu sesler çıkarıyordu. Tekrar havaya kaldırıp indirdim. Boğum boğum minik parmaklarını saçlarıma daldırdı.

"misafirimizi çağırmaya gidelim mi annesii"

Ah şu utangaç bakışlar yine bizimleydi. Azıcık ilgileri üstüne toplamaya görsün hemen utanıp gözlerini kaçırarak başını yana çeviriyordu. Kucağıma bastırıp poposuna iki pat pat yaptım.

"kız kime diyorum been. Anneyi de dinlemiyoruz artık öyle mi annesii"

Ağzında seliklediği minik elini yine yüzüme pat pat indirdi.

"aanii niinii"

"oy annesi ağzını yesiin "

Karşı komşumuz zeynebin kapısına vurmuş bekliyordum. Kahvaltıya çağıracaktım hem teşekkür amaçlı hem de iyi birer arkadaş olurduk kim bilir. Çok geçmeden kapı açıldı. Uykudan uyanmıştı sanırım üzerinde şortlu pijama takımı vardı ve ipek gibi koyu kumral saçları omuzlarından beline kadar dökülüyordu.

"ay uyandırdım sanırım kusura bakma"

Gözlerini ovalıyordu bir yandan. Akılsız kafam bu saatte çalınır mı kapı. Hem belki eşide hala evdeydi, uyuyordu.

"yok estağfurullah. Hem uyanmıştım zaten. E gelsene içeri buyur"

Eliyle bir yandan içeriyi gösteriyordu. Yeni uyandığı her halinden belliydi aslında. Uyku sersemi olacak ki kapıyı bana böyle açtı. Çünkü zeynep kapalı bir kız ve şort askılıyla açmıştı kapıyı.

"gelmiyim hiç çünkü ben seni kahvaltıya çağırmaya geldim. Emrivaki gibi oldu böyle de ama müsaitsindir umarım. Hatta eşin evdeyse oda gelebilir, abimde gelir birazdan zaten tek kalmaz yani"

Huh tek nefeste nasıl konuşmuştum öyle ya. Kaşları çatıldı ilk sözlerime sonra kahkaha attı.

"teşekkür ederim ince davetin için ben gelirim gelmesine de eşim gelemez"

İşteydi demek ki ya da evde değildi.

"aa neden evde mi değil "

Kızım ne sorguluyorsun sanane elin kocasından, neredeyse nerede.

"evet evde değil çünkü evde olacak bir kocam yok. Bekarım ben hatta besbekarım. "

Ardından yine kahkaha attı. Eğleniyordu baya hı. Ama böyle gülmesine bende güldüm. Kızın kapısındaki süslü paspastan evli olduğunu düşünmüş sormamıştım bile. Ön yargınında böylesi ilahi ben yani.

"aaa şaşırdım. Niye evli sandım seni onu da bilmiyorum ki ya. Şu paspasların, tabakların falan çok süslüya, yeni gelin gibi. Öyle düşündüm daha da sormak aklıma gelmedi "

"ha annemin onlar. Birlikte yaşıyorduk, onlar kısa süre önce memlekete taşındılar tekrar.Annem biraz süslüdür sever böyle şeyleri"

Ardından kısa bir kapı önü sohbetinden sonra ben eve dönmüş esrayı da uyandırmıştım. Elini yüzünü yıkıyordu şuan. Dün gece geldiğinden beri ağzı kulaklarındaydı. Aptal aşıklar gibi dolaşıyordu ortada. Direk uyuduğu için konuşmamıştık ama kaçışı yoktu.
Sonunda banyodan çıktı baygın balık.

"pşşt yavru anlat noldu dün.. Kızım az dur alacağım seni kucağıma "

Hem esraya dünü sorup hemde emekleyerek önüme gelip parçalarımdan üzerime tırmanmaya çalışan dide'yi oyalıyordum.

"hazır mısın duymaya"

Ellerimle üzerimi yokladım.

"bakiyim e valla hazırım. Gönder gelsin hadi"

Heyecanla ellerini kalbinin üzerinde birleştirdi. E anladım ki ben kesin tuğrul abiyle olmuşlardı.

"tuğrulla biz, ikimiz yani. O bide ben... sevgili olduk işte yaa"

Ellerini de yüzüne kapattı utanır gibi. Hey yavrum hey benden kaçar mı ya.

"e hadi hayırlı olsun esoşuum. Seni de gelin ediyoruz ooh"

İkimizde kahkaha atarken sımsıkı sarılmıştık. Başımıza gelen kötü şeylerden sonra kurduğumuz yeni düzende mutluyduk biz ya. Esra dediğimle omuzuma vurdu hafifçe.

"sus be deli. Önce seni vereceğiz kocaya, abime yani. Heveslenme başkasına sakın hı, biraz ayı falan ama iyi adamdır ya. Sen almazsan evde kalır diye demiyorum cidden."

Göz kırptı birde deli bu kız. Miniş daha fazla yerde durmayınca kucağıma aldım. Kapıdan sesler geliyordu. Birileri tartışıyor gibi sanki. Esrayla bakıştık. Gözlerini kapatıp açtı. Bu kapıya ben bakarım demekti. Bende karşıda bekliyordum. Önce delikten baktı.

"e zeyneple savaş abim kapıda"

Kesin tartışıyorlardı, yıldızları bir türlü barışmamıştı. Kız kek getirdiğinden beri abimde onun burnundan getiriyordu.
Esra daha fazla beklemeden açtı kapıyı.
Zeynep, abime doğru konuşurken ona bir mikropmuş gibi bakıyordu.

"ya sensin tamam."

"dır dır konuşuyorsun sonra suçlu ben oluyorum. Haydaa çattık sabah sabah"

"yeter içim şişti ya! Allah aşkına tamam ne diyorsan haklısın."

"şimdi niye haklı oldum ben durduk yere"

Abimin söylediğine zeynebin ağzı şaşkınca açıldı. inanamazca bir abime bir bize baktı.

" ya sen bana neden sataşıyorsun ki her seferinde. Bak Allah aşkına diyorum susalım artık. Hasta olan sensin bence. Ne saçma sapan bir şeyi tartışıyoruz şu an"

"sen abartıyorsun ulan ne dedik sank-"

Artık müdahale etmem gerekiyordu. Yoksa her an birbirlerini boğazlayabilirlerdi. Ayrıca cidden ne saçma muhabbetti bu.

"abi duur. Misafirimizle tartıştığının farkında mısın"

Abime susmasını söyleyen bir bakış atıp zeynebi içeri davet ettim. Esra zeynebe hoş geldin derken abimde peşinden girdi. Miniş abimin içeri girmesiyle kucağımdan kendini atmaya çalışıyordu yere bıraktım. Ceketini vestiyere asan abime doğru hızla emekledi. Abimde hiç durur mu hemen eğildi kucağına aldı.

"amcasının gülü beni mi özlemiş. Vay çiçeğim. Yanak ver amcaya öpeyim"

Minişteki bu cilve bende yoktu vallahi. Önce utangaç utangaç bir bakış atıp gözlerini kaçırdı. Ardından yanağını uzattı abime.

"ohh misler gibiymiş amcasının gülü bu bal kız"

Onların bu haline gülüp herkesi masaya topladım. Masaya geçince zeynebin, ne gerek vardı bu kadar şeye zahmet etmişsin, sözlerinden sonra sohbet ederek yemeye başladık.

Esra en başa oturmuştu karşısına abim. Onun sağ çaprazına zeynep, sol çaprazına ise dide ve ben oturmuştuk. Dide'yi mama sandalyesine koymuş öyle yediriyordum yemeğini. Zeynepte karşıdan dide'ye laf veriyor, seviyordu.
Dide yememek için direndikçe bende yedirmek için direniyordum. Birde iki yandan topladığım saç tutamlarıyla bana şirinlik yapıyordu ya.

"aanii"

Oy annesi kurban olsun. Bu ne güzelliktir allahım bu ne şebekliktir. Cennetti cennet. Tek bakışı dahi huzur deniziydi yavrumun.

"kızıım"

"oonii"

Avcumu ağzına tutup sıktım. Bir tane de öptüm sulu sulu. Mıncıra mıncıra sevesim geliyordu.


Didoş tam yemelik değil mi teyzelerii. (maşallah diyelim)

Zeynepte esra gibi hemşireymiş ama oda mesleğini yapmıyormuş. Bir cafe işletiyormuş şu an.

" e ben biliyorum orayıı. Çok güzel mekan"

Esra heyecanla söyledi. Bende biliyordum çünkü birlikte gitmiştik esrayla. Diazynı ve mekanın enerjisi aşırı güzeldi. E fiyatlarıda bir tık fazlaydı ama menüleri de kaliteli olduğundan değerdi yani.

"e çıkın çıkın gelin artık. Misafirim olun beklerim."

"geliriz vallahi. Orda yediğim lotus ekler çok güzeldi tadı damağımda."

Bende ona karşılık beğendiklerimi söyledim. Gerçekten tatlıları muazzamdı.

"ismi bile garip, cherry cherry. Gavur ismi gibi. Hayır ne kadar güzel olabilir ki peh!"

Abim yine zeynebe sinir krizi geçirtmeye yemin etmiş gibiydi. Zeynep cevap vermeden konuyu değiştirmek için soru sordum ama nerden bileyim bir tartışmanın daha fitilini ateşleyeceğimi.

"ya siz kapıda niye tartışıyordunuz"

Zeynep hemen anlatmaya başladı. Anlatırken bile sinirlendiği belliydi.

"sizin kapıyı çalacağım sıra senin bu ökü- ıhım, abin geldi. Bana diyor ki yanlış evin önündeymişim. Yaşlanmışım heralde evimi unuttuğum için alzheimer olabilirmişim. Yok bir doktora görünseymişim. Sonra ben çıkışınca da tartıştık işte"

"şaka kaldıramıyorsan suçlu ben miyim kızım. Ne dedik sanki abartıyorsun"

Zeynebin ağzı yine şaşkınlıkla açıldı. Abim neden bu kızın üzerine bu kadar gidiyordu anlamış değildim. Zeynep bize iki defa daha yiyecek bir şeyler hazırlayıp getirmiş ikisinde onu de eve davet etmiş birlikte çay eşliğinde yemiştik. Abim o zamanlarda da kıza demediğini bırakmamıştı. Hatta en son boyu 158 olduğu için o iğrenç esprileri yapıp yataktan inerken paraşüt falan da kullanıyorsundur demişti. Hayır cidden abim normalde mizahı bu denli düşük birisi değildir ama bende anlam vermiyordum ki. Kendini savunacak bir yanı da olmadığından şaka deyip geçiyordu. Olaylı tanışmalarının ardından ağızlarından çıkan her söz bombaydı yani.

"boğacağım kendimi. Yav sen kaç yaşındasın savaş. Yeni tanıştığın insana öyle şaka mı yapılır allasen. Hemde ciddi ciddi söyledin şaka falan değildi."

Abim baygın baygın bakıyordu. Biliyorum ben bu bakışı. Sanki umurunda değilmiş gibi davranıp alttan alta eğlendiği bakışı bu. Ne fena bu benim abim ya.

"yirmi yedi neden"

"hıh bak otuzuna merdiven dayamış adamsın, ben senden dört yaş küçüğüm. Abim yaşındasın. Hatta abi diyeyim sana da barış sağlayalım uğraşma benimle ya"

Abim sinirle yaslandığı sandalyeden öne doğru atıldı.

" Abin falan değilim kızım. Nerden abin oluyorum! "

"bende senin kızın değilim!"

Orası ayrı diye mırıldandı ağzının içinde.

"yine söylüyorum abarttın. Ayrıca çokta memnun değilim seninle didişmekten"

Ha yani bu biraz memnunum mu demekti abi. Abimin ilk kez bir kadınla bu denli tartıştığını görüyordum. Bu konuyu kesinlikle abimle konuşacaktım.
Zeynep konuşurken dişlerini sıkıyordu. E kızı çileden çıkarmıştı besebelli.

"bende sana bayılmıyorum zaten!..Bir söz var bilir misin savaş abi"

İnadına abi demişti abime çok belli. Abimde bunun üzerine hasbinallah çekti.

" erkeklerin hepsinin aynı böyle olduğunu ifade eden bir söz. Tırnak içinde söylüyorum ayıp olmasın bak tüm erkekleri katıyorum içine tek değilsin."

Abim sakince ee der gibi göz kırptı.Bende o arada yemeği bittiği için sandalyesinde durmayan dide'yi kucağıma alıyordum. Esrada gülerek tartışan ikiliyi izliyordu.

"Atalarımız demiş kii"

"ne demiş kızım söyle artık. Çayımız soğudu"

"Katranı kaynatsan olur mu şeker. Cinsine tükürdüğüm cinsine çeker"

Abimin gözleri şokla açıldı. Ağzındaki götürdüğü çayı püskürttü. Onların bu haline esrayla ben bastık kahkahayı. Dide de bizim gülmemizle ellerini çırparak gülmeye başladı. Abimin hala şokla zeynebe bakışına zeynepte elini göğsüne sürerek ooh dedi ve çayından bir yudum alarak karşılık verdi.
Hava da bir koku vardı ya neydi bu?

...

Kapı çalınca hızla kapıya koştum. Alparslan gelmişti.

"hoşgeldin"

Boynuna atlamama ellerini belime sararak karşılık verdi. Boynumdan da bir öpücük çalıp geri çekildi.

"hazır mısın yavrum"

Kafamı salladım evet der gibi.

"tamam beş dakika kızımı göreyim çıkalım"

"Minişi de mi götürsek ya. Nasıl tek bırakacağız abimle"

Kaşları çatıldı sözlerime.

"esra ilgilenecekya bugün güzelim."

"yok iştee küçük bir işi varmış onunda abim dedi ben ilgilenirim."

Sakallarını kaşıdı nasıl yapsak der gibi.

"biz götüremeyiz ki onu da.. Kavuşamam o zaman sana"

Son sözlerini ağzının içinde söylemişti ama duymuştum bile. Bende özledim kara gözlüm bende.

Alparslan düşünürken benim odamdan dide'yle esra çıktı. İkiside hazırlanmıştı. Hemde fazlasıyla şıklardı. Didoşa beyaz bir elbise giydirmişti. Bacaklarını ısırasım geldi allahım bu ne tatlılıktır. Esra tuğrul abiyle buluşacağı içindi sanırım bu hazırlığı. Siyah bedenini saran bir elbise altına da tek bantlı topuklu giymişti. Fazlasıyla özendiği belliydi demekki fazlasıyla önemli bir gün geçireceklerdi. Vay esoşum vay.


Dide balımızın elbisoşuu

"heh geldin mi abi. Bizi bi kızılaya atsana ya"

Babasını görünce ellerini çırparak esranın kucağından babasına doğru atıldı didoş. Alparslanda bekletmeden aldı kucağına. Başına bir öpücük kondurdu.

"babasının pamuk kızı babasını mı özlemiş hı"

Yüzünü gözünü minik öpücüklerle doldurdu. Didoşta babasına, minik ellerini iki yandan babasının kafasına vurarak karşılık veriyordu.

"pamuk kızım benim bal kızım."

"baa abbb baabb"

Alkış yapmakta favorilerimizdendi bu ara söylemiş miydim.

Esra dide'yi dedesine götürecekmiş. Ali amca biraz dede torun zaman geçirmek istemiş. Haklı olarak tabii üç gündür görmüyordu torununu. Alparslan istemediği için münevver teyze istese de göremiyordu. Alparslanla birlikte kızları Kızılaya bırakıp alparslanın sürpriz dediği yere gitmek için yola koyulduk.
Esra da didoşu dedesine teslim edip tuğrul abiyle buluşacaktı.

"alparslan nereye gidiyoruuz"

Sabırsızca sormama güldü. E napayım heyecanlıydım. Uzun zaman sonra bir aktivitemiz olacaktı. Yaşam belirtisi verecektik.

"az kaldı güzelim sabret"

"nereye gittiğimizi de söylemiyorsun ki..e napacağız orada onu söyle barii."

Yüzünü bana çevirdi. Şöyle bi baştan aşağı süzdü iyice.

"bal yemeye yavrum"

Ne alakaydı bal.

"alparslan bal ne alak- hiih"

Elimi ağzıma kapatıp hiih çektim. Alparslanın dediği bal, bal değildi ki.

"seni arsız aslan"

"senin aslanımım kızım. Sana arsızım."

Elimi yanağına koyup sakallarını okşadım. Çok seviyordum kirli sakallarını okşamayı. İyi hissettiriyordu.

"oy koca bebeğim benimm"

"birde ormanının kralı mı"

Güldüm dediğine. Oyuncu bu adam ya. Aynı didoş gibi aynı. Al birini vur ötekine diye boşuna dememişler.

"evet birde ormanımın kralı evet"

Bana çapkınca bir bakış attı. Tek yanlı gülümsemeyi de eksik etmedi ama gergin bir hali vardı.

" bu aslan, gece ormanında girilmedik delik bırakmayacak"

Önce alt dudağımı ısırdım sonra bi tane yapıştırdım omuzuna.

"ya alparslaan o nasıl söz"

Göz devirip güldü.

"şu hem utangaç hem istekli hallerin beni benden alıyor demiş miydim yavrum"

Bu sefer ben göz devirip güldüm. Deliydi bu adam. Bende ona deliydim.

Alparslan arabayı yeşil bir arazide durdurdu. İleride birbirine oldukça uzak konumlanmış karavanlar vardı. Ufak bir kaçamak yapacaktık. Bu adam aşktı ya nefesti. Lazımdı. Banaydı, benimdi.

Hava da kararmıştı artık. Ben ağzı açık etrafımı izlerken alparslan birden dudaklarıma kapanıp nefesimi nefesine hapsetti. Şefkat vardı bu öpücükte, umut vardı.

İlerideki karavana doğru adımladık. Alparslan kapısını açtı. Tek eliyle içeriyi gösterdi.

"buyrun matmazel"

Bende hemen tuttum elini. Tek elimle de saçlarımı geriye atıp içeri adımlarken konuştum ;

"mersi canım çekilebilirsin"

Alparslan bunu duyunca belimden birde bacaklarımdan tutup beni yine un çuvalı gibi kucağına attı. Bu adamın benimle derdi neydi yahu.

"ben çekildim çekileceğim kadar. Sana çekildim daha ne yapayım"

Ellerimi iki yanağına bastırıp dudaklarına minik bir buse kondurdum. O karşılık veremeden geri çekildiğim için homurdandı beni geri indirdi. Karavanın içine girdik. Şok geliyor şok. Karavanın içinde küvet vardı. İlerisinde çift kişilik bir yatak. Yatağın iki yanından küçük komodinler ve karşısında da küçük ekran bir televizyon vardı. Yatağın üzerindeki iki tane kıyafet kılıfı ve iki kutu ayakkabı dikkatimi çekmişti.

 

"alparslaan karavanın bile fantazilisini mi buldun"

Kahkaha attı dediğime. Arkadan yaklaşıp sarıldı bana. Boynumu kokladı derin bir öpücük bırakıp birde dilini gezdirdi ıslak ıslak.

"seninle yapmak istediklerimi bir bilsen bu daha neki...Fantazinin alasını yaşatacağım bu gece sana."

Tüylerim anında diken diken olmuştu. Yok bu adam bizi... Arkamdan geçip yatağın üzerindeki kıyafet kılıfını getirdi. Fermuarını aşağı indirdi içinde beyaz bir elbise vardı.

 

 


Fotoğraflar temsilidir. Kararsız kaldım ikisinide koydum. Herkes aklındakiyle devam edebilir kankişler :)

" bugün benim için bu elbiseyi giymeni istiyorum. Senin için aldım"

Elinden aldım kılıfı. Elbiseyi içinden çıkardım. Giymem mi kara gözlerine bir ömür sığdırdığım giyerim tabii ki. Elimi yüzüne koyup yavaşça biraz sevip geri çektim.

"Giyerim kara gözlüm yeter ki sen iste."

Alnıma bir öpücük kondurdu geri çekildi. Ben üzerimi giyerken bana mahremiyet alanı tanımak adına karavanın dışına çıktı. Kaladabilirdi ne de olsa görmediği bir santimim bile yoktu. Ama ince düşünmesini seviyordum. Ben üzerimi değişince alparslan geldi. Kutudaki ayakkabıları alıp beni yatağa oturttu. Önümde diz çöktü ve ayakkabıları bana giydirdi. İnce düşünceli adamım benim.

Ayak bileğime bir öpücük bırakıp ayağa kalktı. Yatağın üzerindeki diğer kılıfı alıp içindeki beyaz gömleği giydi. siyah kumaş pantolonuda çekti üzerine. Yatağa oturmuş gözlerimi ellerimle kapatmıştım güya ama parmaklarımı aralayıp onu izliyordum. Kıçı bile güzeldi bu adamın ya. Kutudaki ayakkabıyı da giyince hazırdı oda. Kahkaha atıp konuştu kemerini takarken.

"aç artık ellerini güzelim baştan sona izledin farkındayım"

Ellerimi iyice yüzüme bastırdım.

"ay utandım"

Daha da çok kahkaha attı. Bu adam bir tek benim ve kızımızın yanında bu kadar gülüyordu vallahi de billahi.

" utanmak yok. Benden utanma. Aç göster de ortaya sereyim yavrum"

Bi tane çaktım yine omzuna.

"ay arsızsız arsız"

Gel buraya gel deyip beni önünde sabitledi. Yatağın üzerindeki uzun ince bez parçasını alıp gözlerime getirdi.

"alparslan"

Yavaşça gözlerimin önüne koydu. Başımın arkasından düğüm attı. Önümü göremiyordum artık. Koca bir karanlığın içindeydim. Neden böyle yaptığına dair bir fikrim de yoktu ki. Karavana gelmemiz hatta ikimizinde güzel güzel giyinmesi tamamdı da gözlerimi kapatmasaydı iyidi.

" gözlerimi neden bağladıın"

"açacağım güzelim sabret"

Beni yavaşça karavanda indirdi. Bir elini belime sarmış diğer eliyle kolumdan tutmuş beni ilerletiyordu. Güçlü kollarının arasında olmak muazzam bir histi. Biraz daha yol aldıktan sonra alparslan durunca bende durdum.

"sana bandajı aç deyince yavaşça gözlerinden açacaksın tamam mı bitanem"

Tamam deyip onu onayladım. Niye bu kadar heyecanlanmıştım ki. Gözlerimi açınca ne görecektim mesela. En ufak bir fikrim dahi yoktu. Tek bildiğim deli gibi göğsüme vuran kalbimdi.

"aç gözlerini bir tanem"

Dediği gibi yavaşça gözlerimi açtım. Alparslan önümde diz çökmüştü elinde de bir yüzük. Adı ağzımdan şaşkınlıkla mırıltı gibi döküldü. Göğsüm artık göğüs duvarımı delip geçercesine vuruyordu.
Neydi benim içimden bu adama oluk oluk akan his. Sevda mıydı. Sevdaydı tabii ben bu adama sevdalıydım, kara sevdaydı hemde.

"Efsunum. Efsunkarım. Bin dert var, bir sen deva biçare yüreğime. Adın gibisin efsun. Büyüsün, büyülüsün. Gözlerim güzelliğinin esiri olmuş. Sensiz daha da uslanmaz bu deli gönlüm.. Üzerindeki benim için giydiğin ilk beyaz. Eğer kabul edersen ikincisi gelinim olurken giyeceğin gelinliğin olacak.. Benimle ve kızımla saçlarımızın beyazlığını görmeye, bir ömrün cefasını da sefasını da sürmeye var mısın gönül çiçeğim. "

Gözlerim dolmuştu. Heyecanla başımı aşağı yukarı salladım. Sanki mutluluktan dilim tutuldu.

" evet. Varım alparslan varım.

Alparslanında elleri titriyordu yüzüğü elime takarken.

Ağlaya ağlaya alparslana sarılınca ağzından dökülen şükürleri duydum. konfetiler patladı. Ortalığı alkış seli aldı. Şaşkınlıkla arkamı döndüm. Herkes buradaydı. Abim, esra kucağında didoşum, tuğrul abi hatta zeynep bile buradaydı. İyice ağlamaya başladım alparslanın göğsüne sokulup. Alparslan saçlarımdan öptü bana sıkıca sarılırken. İkimizde titriyorduk. Alparslanın boynuna doğru fısıltıyla konuştum.

"Kara gözlerine kurban olduğum. Kara gözlüm, bir ömür bekledi seni bu gönül çiçeğin. "

"kavuştuk güzel yarim. Sabrımın selameti oldun, kavuştuk şükürler olsun"

Bir kez daha sıkıca sarılıp ayrıldık. Tüm sevdiklerim buradaydı. Ortam da şahaneydi. Ağaçlardaki ışıklandırmalar yerdeki minderler ve kasalardaki ay çiçekleri. Mumluklar.


Bize gelmek için ileri atılıp duran didoşumu kucağıma aldım. Herkesle teker teker sarıldık. Ağzım kulaklarıma varıyordu. Esra sarılırken belimi cimcikleyip 'oh sonunda abimi elden çıkardık. Tepe tepe kullan hayırlı olsun bebeğim' deyip gülmüştü. Bende güldüm onunla. Zeyneple sarılırken başımızdan bir konfeti daha patladı. İkimizde anlık korkuyla hiih diyerek yerimizde zıpladık. Abim elinde konfeti yüzünde deve kuşu gülüşüyle bize bakıyordu.

"abi napıyorsun allah aşkına"

"ne var kızım kutlama işte. Gidiyorsun diye konfeti de mi patlatmayalım"

Tövbe tövbee diyerek gülüm. Alparslan beni bir kolunun altına alıp öpücük kondurdu diğer kolunda da kızımız vardı. Ah.. kızımız..bizim kızımız.

Herkes yerdeki minderlere oturmuştu sohbet ediyorduk. Herkes çok mutluydu. Gönül denizimde dinmeyen fırtınalarım dinmişti sanki. Dingin bir huzura ermiştim. Herkesin yüzünde gülücükler meydandaydı. Ben alparslana sinmiş dizinin dibinde yanımda kızımla oturuyordum.Esra gizliden gizliye tuğrul abiye cilve yapıyordu. Abim yine zeynebin heyheyleriyle oynuyordu.

"ya nasıl olur hiç anlamam ya. Hiçbiriniz hissettirmediniz bana. Hiç mi fark etmez insan"

Esra yerinde dikleşerek konuştu.

"e olsun o kadar bi tarafımızdan ter attık belli etmiyeceğiz diye kızım."

"e peki yiyecekler. Daha sabah öğrendik zeynebin cafesini ne ara ayarladınız eso"

Zeynep karşılık verdi bu sefer.

"dünden her şey hazırdı aslında. Bizde dün öğrendik yani. Esra bana söyleyip aperatif ayarlamak için bildiğin mekan var mı diye sorunca bende kendimi önerdim işte"

"vay sizi gidiler vaay"

Hepimiz güldük tekrar. Esra da iyi rol yapmıştı ama şaşırmış gibi. Allahım çok mutluydum.

Abimle zeynep yine rahat durmuyordular ki.

Zeynep çantasından çıkardığı abimin arabasının anahtarını abime uzattı.

"arabanın anahtarını bende unuttun. Sende de alzheimer başladı galiba savaş"

Göz kırparak söylemişti. Evden çıkarken karşılaştılar için abimin teklifi üzerine birlikte gelmişler ve geldiklerinden beri tartışıyorlardı. Anlam veremediğim bir şey vardı ki oda abim anahtarı neden zeynebe vermişti ki. Sonuçta erkekler anahtarı cebine koymaz mıydı?

"seni test ettim hatırlayacak mısın diye. Yoksa doktor tanıdıklar var ayarlayayım dedim. E gençsin güzelsin. Erken tedavi hayat kurtarır "

Abimde göz kırparak konuşmuştu.
Zeynep dişlerini sıkmaya başladı. Bir elide yumruk olmuştu. Ay o değilde ben daha yeni evlilik teklifi almıştım. Bunlar bizi bile çiğ çiğ yerdi.

" alzheimerın tedavisi yok bikere.. Çirkin dinozor seni maymun dinozor"

Abimin ağzı şokla açıldı. Kusura bakma abi hakettin ama o nasıl bi hakaretti ya hepimizi bir gülme aldı. Abimden çıkan son söz göstereceğim ben sana oldu buna karşılık zeynebin elini göğsüne sürerek ooh demesiyle tartışmayı bitirdiler. Ağızlarından çıkan her söz bombaydı cidden.

Sürekli yüzüğümü alparslana gösteriyordum. Tekrar elimi uzatıp gösterdim.

"alparslan şimdi biz evlenecek miyiz gerçekten yaa çok mutluyum. Seninle ve dide'yle bir yuvamız olacak. Kızım benden ayrı büyümeyecek"

"hemde en kıza sürede olacak . Sana kavuşmam lazım artık sabredecek yerlerim ziyanda"

"hepsine el atarız aslanım sen yeter ki ormanına sahip çık"

Alparslan belimi sıktı dediğime.

"o ormanlarda seni evirip çevirip altına almayan alparslanı da ankaranın alayı s-"

Hemen elimi ağzına kapattım çocuk vardı yanımızda çocuk.
Arsız diye boşuna demiyordum ki. Benimde ondan altta kalır yanım yoktu. E ne demişler ; körler sağırlar birbirini ağırlar.

Alparslan bir kutu çıkardı arkasından. Dide'yi de kucağımdan alıp ikimizin önüne oturttu.

" hak geçmesin diye kızıma da kolye ve küpe aldım annesi" kutunun içindeki takıları çıkarıp bana verdi. "birlikte takalım istiyorum."

"alparslan hayranım sana. İnce düşüncene. Ölürüm sana adam ölürüm ya"

Ardından alparslan kolyesini ben küpelerini taktım. Kızım neredeyse bir yaşına girecekti ve çok yakışmıştı ikiside.

"pamuk kızıma nasılda yakıştı annesi bak"

"annesi yesin o ağzını burnunu. Bal kızım benim sarı sarı tam bal oldun kızıım"

Alparslan ikimizinde saçlarından öptü.

"siz benim bu dünyadaki en değerli varlıklarımsınız, cennetimsiniz"

 

Biz duygu diyarlarına sürüklenirken didoşta kolyesini tutup ağzına götürmeye çalışıyordu. Ellerini çekip önümdeki eklerden didoşa yedirmeye başladım. Ağzı yüzü hep çikolata olmuştu balımın. Hala bana şirinlik yapıyordu.

"doydun mu kızım yedireyim mi daha"

"aannii"

"anneem"

Ağzını o şeklinde yuvarlayıp

"oonii"

Dedi tekrar. Yeni stil anne demekti buda allahım ısıracağım bu kızın etlerini butlarını.

"oy annesi yesin doymuş benim kızım"

Alparslan başını boynuma doğru soktu.

"şimdi annesi kızını doyursun. Gecede babasını doyuracak. Sende ye yavrum çok efor harcayacağız bu gece."

Yanaklarıma toplandı damarlarımdaki tüm kan. Bu gece oldukça ateşli geçecekti belli ki.

Bölüm çok uzayacaktı o yüzden burada bitirmek zorunda kaldım kankişlerim. Kontrol etmeden atıyorum hata varsa bildirin düzelteyim.

Bölüm fotoğrafları paylaşacağım şimdi çünkü içime sinen fotoğraflar bulduum.

En sevdiğiniz sahnee???

 


Alparslan ve Efooş


Tuğrul ve esooş

 

 


 

Loading...
0%