Yeni Üyelik
29.
Bölüm

29. Bölüm

@zeybik_yz

Son bölümde şarkıyı dinleyerek okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar bebişlerim💖

Bomba gibi bi bölüm bırakıp gidiyorum. Bol bol yorum olmazsa devamı ne zaman gelir acaba 🥲

 

... 

 

İstememizin üzerinden üç hafta geçmişti. Nikah tarihimizi de almıştık ve alparslan istememizden altı gün sonra işine dönmüştü. Dönmeden bir gün önce de dini nikahımız kıyılmıştı. Artık karı kocaydık yani. Alparslan benim kocamdı. Aslan gibi kocam vardı artık. Görevdeydi şuan ve bu gece dönecekti. Bense işten ayrılmıştım. Ücretsiz iznimin süresi bitmişti ve dönmek istemiyordum. Bir süre çalışmamaya ara vermiştim yani. Kafamda farklı planlar vardı hem evleniyordum ve bir kızım vardı. Esra ne zamana kadar dide'ye bakabilirdi ki. Oda artık kendi hayatına odaklanmalıydı. Hem annelik fedakarlık isterdi. Ben canımdan çok sevdiğim minik kızım için kendimden vermeye hazırdım çoktan.

 

Esra dört gündür kendi evindeydi. Ondan önce bizimle birlikte kaldı. Dide benimle kalıyordu alparslan gittiğinden beri. Sadece birkaç kez mesajlaşmıştık kısaca iyi olduğunu ve kendime ve kızıma iyi bakmamı bizi çok sevdiğini söylemişti.

 

Bu sabahta gece geleceğini yazmıştı. Abimi arayıp bu akşam alparslanın döneceğini ve birlikte akşam yemeği yemek için alparslana gideceğimi haber verdim. Ona güzel bir akşam yemeği hazırlamak istiyordum. Özlemiştim fazlasıyla ve birlikte zaman geçirmeye ihtiyacım vardı. Bu akşamı iyi değerlendirmeliydik çünkü nikahımıza az kalmıştı ve sürekli onunla uğraşacaktık. Zorda olsa alparslanı kına istemediğime ikna etmiştim. Güzel, sade bir nikah yapacaktık. Ama hazırlığımız asla yoktu. Gelinlik bile bakmaya fırsatımız olmamıştı. Alparslanın evinde yaşayacaktık ve birçok eksik vardı.

 

Aslında fazla takılmıyordum ona çünkü evlendikten sonra da tamamlayabilirdik ama çoğu odanın perdesi bile yoktu. Bunları düşünürken dide'yle evden çıktım. Araba abimde olduğu için arabayla gidemezdim. Zeyneple anlaşmıştık. Onun kafesine gidecektim ben oda beni alparslanın evine bırakacaktı. Aslında buraya gelip almayı teklif etmişti ama çok uzak değildi buraya ve biraz yürümek iyi gelecekti.

Zeyneple kısa sürede iyi birer arkadaş olmuştuk. Esra zeynep ve ben kesinlikle çok iyi anlaşıyorduk. Seviyordum onu.

 

Kırk dakika içerisinde zeynebin yanına vardım. Yolun sonuna doğru yürürken fazlasıyla hızlanmıştım ama kucağımdaki miniş beni yavaşlatıyordu. Takip edildiğim hissine kapılıyordum ama arkama baktığımda kimseyi göremiyordum. Son zamanlarda fazlasıyla oluyordu bu tedirgin olmaya başlamıştım.

 

Kafeye vardığımda kısa bir sarılma sohbetten sonra arabaya geçmiştik. Zeynep benim sevdiğim ellerden hazırlatmıştı ben gelmeden.

 

"ay zeyni çok fazla bunlar yaa"

 

"senin kız yiyo vallahi ne fazlası. O akşam nasıl iştahlı iştahlı yedi balım yesin"

 

Haklıydı. Didede benim gibi eklerin hastası olmuştu. Tekrar teşekkür ettim.

Eve yaklaştığımızda vedalaşıp indim arabadan. Arabasını yeni almıştı oda. Daha jelatinleri üzerindeydi.

 

Eve gelince önce her yeri iyice havalandırdım. Minişim için evde hazırlayıp kavanoza koyduğum çorbayı ısıtırken İnternetten de ihtiyacım olan malzemeleri sipariş verdim. Çorbasını içirip öğlen uykusuna yatırdım pamuk kızımı.

 

Evi öyle bir elden geçirip yemekleri hazırladım. Karnıyarık ve pilava bayılıyordu alparslan. Yanında mercimek çorbası ve salata da yaptım. Börek ve birkaçta meze de sipariş vermiştim. Aslında mutfakla çok aram yoktu. Hepsini İnternetten bakarak yaptım. Tavuk bulyon kullandığım için lezzetli olmuşlardı.

 

Sofrayı hazırlayıp dide uyanmadan banyoya girdim. Üzerime gel hep yemek kokusu sinmişti. İyi uyumuştu balım ve umarım gece de uyurdu. Sonuçta anne baba saatiydi canım!

 

Akşam olmuştu çoktan. Bense makyajımı yapmış didoşumu da giydirmiş onunla oynuyordum. Üzerimede siyah taşlı etekli takım giymiştim. Biraz kilo aldığım için vücuduma iyice yapışmış ve hatlarımı oldukça belli ediyordu. Güzel kızdım allahıma.

 

 

 

Kapı çalınca minişi kucağıma aldığım gibi kapıya koştum ve bekletmeden açtım ve boynuna atladım.

 

"hoşgeldiin"

 

"hoş buldum güzeller güzeli karım benim"

 

Ayy karısıydım değil mii. Didoşta babasına atıldı heyecanla. Alparslan kucağına alıp öperken içeri geçti.

 

"ohh pamuk kızım benim. Özledin mi babayı"

 

Didoşta ellerini alparslanın kafasının iki yanına vurarak sesler çıkarıyordu.

 

"baabbaa"

 

"babaamm. Mis kokulu kızım"

 

Alparslan tekrar bana dönüp kolunun altına aldı beni. Kafama bir öpücük bıraktı.

 

"ne güzel olmuşsun sen yavrum.Çok yakışmış üstündekiler tenine"

 

Şımarıklık yaptım ona biraz. Çok heyecanlıydım yerinde duramıyordum ki. Yandan sarıldım o yürürken. Güldü oda.

 

"çok özledik seni alparslaan"

 

"bende sizi çok özledim güzel bebeğim. Burnumda tüttünüz." masayı görünce gözleri ışıldadı. E acıkmıştı tabii. Yemekleri soğumasın diye koymamıştım ama onun dışında her şey sofradaydı. Ardından alparslan didoşla ilgilenirken bende servisleri hazırlayıp oturdum. Babasının saçlarıyla oynuyordu kızımda.

Alparslanın suyu bittiği için kalkıp tekrar doldurdum. Önüne koyduğum sırada beni kucağına çekti. Boynumdan bir öpücük aldı.

 

"ben seni yesem doyarım ki"

 

Boynumdan huylanıyordum.

 

"ya alparslaan"

 

"ya efsuun"

 

 

Temsili!

 

Yemek yerken bir yandan da konuşuyorduk.

 

"alparslaan, dide artık desteksiz ayakta durabiliyoo"

 

"maşallah benim kızımaa yakında yürürde pamuğum"

 

Yemekten sonra tatlıyla çay içtik. Miniş ekleri yaladı yuttu. Uykusu gelince alparslan minişi uyutup odasına çıkardı ve yanıma geldiği gibi belimden tutup kendine çektiği gibi kafasını boynuma gömdü.

 

"napacağız benim sana bu bağımlılığımı ha"

 

Dudaklarıma doğru konuşuyordu. Elimdeki göz bandajını gösterdim ona.

 

" oyun oynayacağız"

 

Ne alaka der gibi baktı. Dur aslanım azıcık şevk, şehvet lazım bize, karın hepsini halledecek.

 

"bana takıl hayatını yaşa diyorum canım. Eğil azıcık"

 

Ayağımda topuklu da olmadığından boy farkımız bir tık fazlaydı. Eğilince gözlerini bağladım önce. Ardından yatağın karşısındaki sandalyeye oturttum. Alparslan bundan pek memnun değildi. Çünkü onu çırılçıplak soymuş ve gözlerini bağlamıştım. Bende şimdi üzerimi çıkartıyordum. Sandalyede otururken sabırsızlandığı için eli gözlerini açmaya gitti ki hemen tuttum. Alparslanında beni kucağına çekmesi bir oldu tabii ki. Beni kendine iyice bastırırken konuştu.

 

"ateşle oynadığını farkındasındır umarım güzelim"

 

Farkında olmaz muydum farkındaydım.

Onun tehlikeli ses tonuna nazaran benimki cilveliydi.

 

"sana güzel oyunlarım var alparslan. Azıcık sabır"

 

Son cümlemi kulağına fısıltıyla söyleyip kulak memesini ısırıp üzerinden kalkmıştım. Bu gece için özellikle aldığımı jartiyerimi giydim.

 

Bacak kemerinide takmış ama külotunu bilerek giymemiştim. Alparslanı çıldırtacaktım.

 

 

Siyah peluş kelepçeyi alıp alparslanın arkasına geçtim ve ellerini arkaya uzatmasını istedim.

 

"düşündüğüm şeyi yapma efsun."

 

Kafasını iki yana sallıyordu konuşurken. Maalesef alparslancım düşündüğün şeyden daha fazlasını yapacaktım. Uzun süre ayrı kalmıştık ve yaşadığımız o ilk gecenin tadı damağımdan gitmiyordu. Alparslanı ve oğlunu fazlasıyla özlemiştim. Şuan kızışmış mart kedileri gibiydim. Bu gece utanmak yoktu ki o bende zaten yoktu. Bu gece tutku ve şehvet vardı. Ellerine kelepçeyi geçirdiğim gibi kahkahayı bastı. Kesinlikle tehlikeli bir tını vardı ses tonunda.

 

Odanın ışığını kapatıp aldığım loş ışığı prize taktım. Kesinlikle daha iyiydi böyle. Ve alparslanın karşısına geçip dudaklarına bir öpücük bıraktım anında karşılık verdi ama derinleşmesine izin vermeden geri çekildim. Ve gözlerini açtım. Alparslan öylece büyülenmiş gibi gözlerime bakıyordu. Gözleri arsızca vücudumda dolaşmaya başladı. Dudağının tek kenarı tehlikeli bir şekilde havaya kalktı. Ve sonunda o kara gözlerini göğüslerimden aşağı indirdi. Gözleri beğeniyle parladı. Derince yutkundu. Erkekliği yavaş yavaş uyanıyordu.

 

"iç çamaşırını giymedin demek güzelim"

 

Cilveli bir şekilde kıkırdadım. Ve gidip tek dizine ata biner gibi oturdum. Bu hareketimle hırladı resmen.

 

"giymedim. İyi mi böyle beğendin mi"

 

Yüzünü boynuma doğru getirip kokumu derince içine çekti.

 

"bundan sonra sana evde iç çamaşırı giydiren alparslanı siksinler.."

 

Bacağına sürtünmeye başladım. Islanmıştım ve ıslaklığım alparslanın hayvan gibi kaslı bacaklarına bulaşıyordu. Alparslan başını geriye atıp derince inledi. Dur daha aslanım yeni başlıyoruz. Dizinden kalktım. Alparslan gözlerime öyle bir bakıyordu ki. Sanki beni parçalayacakmış gibi. Domine edilmekten nefret eden bir adamdı ve ben onu kelepçelemiş üzerinde oynuyordum.

 

"Çöz hadi ellerimi güzel karım, bana sergilediğin o güzel amcığının hakkını vereyim çöz"

 

İtiraz kabul etmez sesine karşın ben karşısına geçip birkaç kez kendime dokundum ve alparslanın önünde diz çöktüm. Yapacağım şeyi anlayınca yüzündeki sırıtış büyüdü. Zevkle beni izliyordu şuan. Önce erkekliğini elime alıp sıvazladım onunda zevk suyu aktığı için elimde kayıyordu. Ardından başına bir kez öpücük bırakıp ağzıma aldım. Ağzımda birkaç kez gitgel yaptım. Alparslan sanki bir hayvan gibi hırlıyordu. Elleri bağlı olmasa kesinlikle başımdan bastırıp boğazıma kadar girmesini sağlardı ama ben onu çıldırtmak istiyordum. Sadece yarısına kadar aldım ve tekrar ayağa kalktım.

 

Şokla bakıyordu şuanda gözlerime onu öyle yarım bıraktığım için. Çok zevkliydi böyle. Aslında bende zor dayanıyordum ama alparslanın ellerimde kıvrandığını bilmek haz veriyordu.

 

"bu yaptıklarının cezasını çekeceğini biliyorsun değil mi küçük karım"

 

Ses tonuna ihtiras bulaşmıştı, bana da korku. Alparslan beni parçalayacaktı. Azgın bir hayvan gibiydi şuanda. İyi mi ettim kötü mü ettim bilemedim. Çünkü bu sabaha sağlam çıkamayabilirdim. Yine de vazgeçmedim. Alparslanın karşısına yatağa uzandım ve kendimi okşamaya başladım. Pür dikkat beni izliyordu.

 

Her zaman alparslanın oynadığı o tepecikle bu kez ben oynuyordum. Kendi parmaklarımı alparslanın gözü önünde iki kez içime soktum ve çıkardım. Alparslan kollarını çekiştiriyordu kurtulmak için. Aslında istese eminin ki kurtulurdu. Adam özel harekat polisiydi ve bir sex kelepçesinden mi kurtulamayacaktı.

 

Hala elimi içime itip çıkarırken aldığım zevkten karşısında inliyordum. Neredeyse kendimden geçmiştim. Kesinlikle daha da azmıştım. Alparslanın gözlerinden alevler çıkıyordu resmen.

 

"amcığına soktuğun o parmakların yerini sikim aldığında bağırta bağırta inleteceğim seni altımda güzel karım"

 

Karım demesi o kadar hoşuma gidiyordu ki. Daha fazla uzatmadan çözmem gerekiyordu yoksa beni sabaha sağ çıkarmazdı bu adam. Yerimden kalkıp karşısına geçtim. Ellerini serbest bırakmak için anahtarı alıp arkasına geçeceğim sırada alparslan konuştu.

 

"içine soktuğun parmaklarını getir"

 

Arsızca gülümsedim ve havaya kaldırdım parmaklarımı.

 

"şimdi napayıım"

 

"şimdi tekrar içine sok.."

 

İkiletmedim dediğini. Karşısında tekrar parmaklarımı içime sokup çıkardım.

 

"şimdi getir o ballarını ağzıma"

 

Kafamı geriye atıp güldüm tekrar ve parmaklarımı alparslanın ağzına verdim. Parmaklarımı emerken daha ne olduğunu anlamadan beni belimden tuttuğu gibi yatağın üzerine fırlattı. Gözlerim korkuyla açıldı. İşte şimdi yandın efsun. Yüzündeki o tek yanlı gülüş o kadar tehlike vadediyorduki.

 

"intikam zamanı güzel bebeğim"

 

Sözlerini bitirmesiyle üstüme çıkması bir oldu. Dudaklarıma parçalarcasına bir öpücük bırakıp kadınlığıma geçti ve oraya da derin bir öpücük bırakıp parmaklarıyla okşamaya başladı.

 

"birde benim parmaklarım baksın kıznın tadına değil mi"

 

İki parmağını birden içime soktu. İki kez yavaşça soktuktan sonra o kadar sert ve hızlıydı ki parmakları. Canımı yakmıştı ama ses etmedim. Alparslan intikam alırcasına üçüncü parmağını da içime itti. Beni gerçekten altında inletiyordu. Parmaklarını oramdan çıkarıp direk ağzıma soktu. Ardından yerini dudakları aldı. Öperken dilini dilime sürttü ve çekildi.

 

"balımın balları çok lezzetliydi."

Ardından öyle bir baktı ki bana.

 

"dizlerinin üstünde dur şimdi "

 

İkiletmedim tutku dolu sesiyle istediğini. Daha ben dizlerimin üstüne kalkarken beni tuttuğu gibi ters çevirdi. Bir çığlık çıktı ağzımdan. Ve daha ben ne olduğunu anlamadan sertçe içime girdi. Bir eli kalçama iki şaplak atıp orada durdu. Diğeriyle omzumdan tutuyordu. O kadar sertti ki içime her vuruşunda ben ileri gidiyordum ama omuzumda ki eliyle sabitliyordu. Gerçekten bağıra bağıra inliyordum altında. O kadar sert çarpıyordu ki duvarlarıma.

 

"bir daha o güzel amcığını bana siktirmek için gösterip benimle oynayacak mısın söyle"

 

İşveli bir şekilde güldüm altında. Kirli konuşması beni daha da azdırıyordu.

 

" eveet eve- ahh ıhğ"

 

Kendimden geçmiştim ve zevkten gözlerim kayıyordu. Bir süre sonra pozisyonu değiştirdi. Beni sanki hiç ağırlığım yokmuşçasına sırtüstü yatırıp bir bacağımı omzuna attı. Diğer bacağımıysa eliyle ayırmış tutuyordu. Arsızca arzuyla kıkırdadım altında. Alt dudağımı ısırdım.

 

" şimdi öyle bir sikeceğim ki seni efsun. Durmam için yalvaracaksın.. Bu gece yorulmak yok,sana acımak yok. Teninde morarmadık yer girilmedik delik bırakmayacağım."

 

"bana acımanı isteyen kim alpa- aahh ah"

 

İçime sertçe çarparken konuşmasına karşılık verdim. Sesim çıkmıyordu bile ama o beni duydu ve mümkünmüş gibi daha da hızlandı. Kendi sonumu kendim getirmiştim. Bu gidişle yarın sabah penguen gibi yürüyecektim.

 

... 

 

Sevildiğinden emin olunca insan ne kadarda cüretkar oluyordu. Alparslanın sevgisini yüreğimde gölgesini arkamda hissettiğim her daim gücüm her şeye yeterdi sanki. Alparslan benim baharımdı. Bugün tamamiyle karı koca olmuştuk. Nikahımızı kazasız belasız atlatmıştık. İkimizinde yüzünden gülücükler eksik olmuyordu.

 

Alparslanla yaşanacak bir ömrü düşünmek bile sefaydı bana. Yol yormuyorsa, yolu bilen yoldaştandır derler. Ben ona güvenmiş çıkmıştım bu yola ve çok mutluydum şükürler olsun ki.

 

Alparslanın evine daha doğrusu artık evimize taşınmıştım. Tüm eşyalarım oradaydı. Evin eksiklerini de tamamlamıştık. Şimdi nikahtan çıkmış eve gidiyorduk. Esra dide'yi almıştı çünkü bu gece gerdek gecemizdi. Biz çoktan mercimeği fırına vermiştik tabii ama bilmelerine gerek yoktu değil mi.

 

Eve geldiğimizde birlikte duşa girdik. Biraz birbirimizide sevdikten sonra pijamalarımızı giyinip koltuğa uzandık. Sohbet ediyorduk alparslanla. Çocukluğumuzdan konuşuyorduk.

 

"yaa çok kötüsün alparslaan. Ne istedin benim topumdan"

 

" sende mahallenin erkeklerini başına toplayıp maç yapmasaydın patlatmazdım topunu"

 

Kahkaha attı. Küçükken abimle birlikte esrayla beni erkeklerden uzak tutma politikaları vardı da. Daha birçok şeyden konuşup huzurla uykunun kollarına bıraktık kendimizi.

 

... 

3 hafta sonra

 

Evliliğe gitgide alışıyordum. Ben artık evli ve çocuklu bir kadındım ve hayatımda yaşadığım en huzurlu, en heyecanlı zamanları yaşıyordum çekirdek ailemle. Alparslan sabah çok erken çıkmıştı evden. Aslında beni uyandırmamak için oldukça sessiz hararet ediyordu ama ben başımı göğsünden çektiği anda uyanmıştım.

 

Her sabah ona kahvaltı hazırlıyordum. Alparslan ısrarla buna gerek olmadığını, çok erken gittiği zamanlar yatıp uyumam gerektiğini söylüyordu ama dinlemiyordum. Gecesi gündüzü de pek yoktu aslında gece üçte gittiği de oluyordu mesela. Alparslan duş alırken bende hemen kahvaltısını hazırladım. O yerken bende onu izliyordum. Bu aralar favori aktivitelerimden ikincisiydi. Birincisini söylemiyorum!

 

Akşamları eve geldiğindeyse kapıyı anahtarla açtığı halde ben önce tıklatmasını istemiştim. Duyar duymaz kapıya koşup onu kapıda karşılıyordum. Bence bunlar minik ama evliliği ayakta tutan sebeplerden birkaçıydı.

 

Alparslan gittikten sonra uyumadım. Çünkü didoşum için doğum günü partisi yapacaktım. Esrada akşama doğru yardıma gelecekti. Aslında sabahtan gelecekti ama bugün özel bir hastanede iş görüşmesi vardı. Didoş bir yaşını geçmişti aslında ama ben güzel bir şey istediğim için alparslanın gelmesini beklemiştim. O görevdeyken girmişti yaşına. Tüm süslemeleri her şeyi halletmiştim. Pastanında siparişini vermiştim.

 

Minik kızım uyanmadan evi temizledim.

İkramlıkların hepsini Zeynepten sipariş vermiştim. Aslında kafe dışı satış yapmıyorlardı ama beni kırmadı sağolsun. Akşama doğru çalışanlardan birisi getirecekti. Didoşum uyanınca ona kahvaltısını yaptırdım.

 

"aanii paak"

 

Anne baba ve park diyordu benim kızım. Tam bir park hastasıydı tam. Yoldan geçerken gördüğümüz her parkta dururduk. Her gün güneşin iyi olduğu saatlerde parka götürüyordum onu.

 

"Kızıım bugün senin doğum günün. Süslerin gelecek şimdi. Park sonra tamam mı pamuğum"

 

Ellerinden destek alıp kalktı. Bak sen şuna ayakta duruyordu cimcime ya.

Ellerini dizlerine vurduğu yerde bez bağlı totişinin üzerine düştü. Çok komikti bu halleri. Belli ki söylenmeye başlayacaktı hemen kamerayı açıp video kaydı almaya başladım.

 

Ellerini iki yandan halıya vurup anlamsız sesler çıkarıyordu.

 

"aanii ligiligi paak aanii"

 

"oyy anneem sinirlendin mi sen hı"

 

"paak babbaabb"

 

Güldüm bu tatlı haline

 

"bak babası kızın park istiyo. Akşam erken gel parka götürelim dimi kızım"

 

Video kaydını bitirip alparslana attım. Her gün ona bir sürü resim ve video atıyordum.

 

Didoşun aklından park çıksın diye onunla oynadığım sırada kapı çaldı.

Doğum günü için stant kiralamıştım o gelmiş olmalıydı ki doğru tahmin. Kapıyı açınca görevliler içeri geçip gösterdiğim yere kurdular standı. Biraz uzun sürmüştü o arada İkramlıklar da gelmişti. Ben o arada didoşumu uyumuştum ve bir saattir uyuyordu bile.

Güzel resimlerimiz olsun diye pembe plakaların olduğu bir plaka seçmiş ve üzerine dide yazdırmıştım. Balonlarlada süslemişlerdi. İki gün evde kalacaktı sonra gelip toplayacaklardı. Pastayı orada üfleyecektik. Çok heyecanlıydım.

 

 

Masaya son dokunuşlarımı yaparken didoşum uyandı. Biraz terlemişti doğum günü elbisesini giydirmek yerine biraz kalın bir şeyler giydirdim. Bir satten hem kızımı giydirir hemde ben giyinirdim. Dide'yi alıp aşağı inerken esra aradı yarım saate kalmadan geleceğini söyledi. Ali amcada işten çıktığında gelecekti. Abimlerde öyle.

 

Didoş dalmış etrafla ve stanttaki balonları almaya çalışıp onlarla oynarken ben masayı da tamamen hazırladım. En son aldığım letleri perdeye sabitleyip ışığını yaktım. Çok güzel olmuştu.

 

Alparslana da sürpriz yapacaktım. Ona sadece sabah işe giderken bu gece özel bir gece olacağını elinden geldiğince erken gelmesi gerektiğini söylemiştim. Tabii o farklı şeyler anlamıştı eminin. Evlendiğimizden beri neredeyse boş geçtiğimiz gece yoktu. İkimizde arsızdık yahu!

 

Didoş tekrar park diye ağlamaya başladığı sırada midem bulanmaya başladı. Sabahtan beri bir şey yemediğimden olacak ki mutfağa gidip bir şeyler atıştırayım demeye kalmadan ağzıma gelen safrayla banyoya koştum. Boş boş öğürdüm kusamadımda. E tabii mide boştu. Havalar soğumuştu ve ben hep ince giyindiğim için üşütmüşüm sanırım.

 

Banyodan çıktığımda didoş bas bas bağırıyordu park diye. Her şey hazırdı bir tek üzerimizi giyinecektik o yüzden didoşumun kalın ceketini giydirdim. Bende üzerime deri ceketimi giydim sporlarımıda giydiğim gibi çıktım evden. Park azıcık uzaktı ve adetim yaklaştığı için biraz sancım vardı. Bu yüzden bebek arabasına koydum yanıma da suyunu almıştım. Birde parkta yesin diye atıştırmalık. Kısa duracaktık ama kahvaltıdan sonra bir şey yememişti zorlasam da ama parkta yiyordu. Kızın parkta iştahı açılıyordu.

 

Park biraz tenhada kalıyordu. Daha doğrusu sitenin dışında olduğu içindi. Sitedekilerin çoğu zengin ailelerdi. Yani zenginlere hitap eden bir siteydi ve içerisinde park yoktu. Görünüşü etkilediğini falan düşünüyorlardı sanırım bilmiyorum.

 

Bebek arabasından çıkarıp salıncağa bindirdim. Bir iki kişi daha vardı parkta. Bende salıncağın önüne geçmiş yavaş yavaş sallıyordum. Kızımda ortalığa gülücükler saçarak "aanii paak" diyordu. Oy annesi yesin.

 

Bir anda ürperti sardı bedenimi. Bir şey bildiğimden ya da gördüğümden değil ama izleniyormuşum gibi hissettim. Etrafıma baktım hızlıca. İleride siyah bir araba vardı. Parkın bitişinde bir araba daha vardı ve ikiside 34 plakalıydı. Ben zaten son bir buçuk iki aydır hep izlenildiğim, takip edildiğim hissine kapılıyordum ama bu başkaydı. Tedirginlik dört bir yanımı mesken tutmuştu. Kızıma zarar gelmesinden deli gibi korkuyordum şuanda. Alparslanı aramam lazımdı. Telefonumu çıkardığım sırada esradan gelen çağrı düştü ekranıma. Hemen açtım.

 

"Kızım çalıyorum çalıyorum açmıyorsun kap-"

 

"esra dinle. Ben dideyi parka getirdim, şu sitenin arkasındaki."

 

Baştan aşağı siyah giyimli bir adam indi arabadan. Bakışları fazlasıyla tekinsizdi. Yavaşça etrafı kolaçan ederek bana doğru geliyordu. Hemen dideyi salıncaktan aldım.

 

"esra birileri bizi takip ediyor. Alparslana haber ver parktayız sitenin arkasındaki." gittikçe yaklaşıyordu bana. Arkamı dönüp hızlı hızlı yürümeye başladım. Çok korkuyordum. Kendime zarar gelmesinden ziyade dide'ye zarar gelirse ben yaşayamazdım. Diğer arabadanda indi birileri. Belindeki silahı gözüküyordu kahretsin.

 

" esra silahlılar. Bize zarar verecekler. Plakaları 34 le başlıyor. Alparslana haber ver yardı- aaah"

 

Siyahlı adamın arkadan dizime vurmasıyla dizlerimin üzerine düştüm. Kucağımdaki kızıma zarar gelmesin diye sıkı sıkı tutuyordum.

 

"sen kimsin, ne istiyorsun"

 

"seninle bir derdim yok" belindeki silahı gösterdi. "kızı ver defol buradan haydi"

 

Ayağa kalktım zorlukla. Korkudan bacaklarım titriyordu. Kucağımdaki kızım gitgide ağırlaşıyordu sanki.

 

"ölürümde vermem kızımı size. Gidin burdan bağırırım gidin"

 

Kucağımdaki minişimi almak için bana doğru bir adım attığı sırada bacak arasına geçirdim tekmeyi. Evet eğitim almıştım. Ama kucağımdaki kızımla ve ona zarar gelecek korkusuyla karşımdaki adamı alt etmem çok zordu ki iki araba dolusuydu şerefsizler.

 

Ben ona tekmeyi atınca arkasındaki adamda bana tokadı bastı. Yangı yüzümün her yanına dağıldı. O kadar sert vurdu ki yere düştüm. Beynim zonkluyordu. Kızıma zarar gelmesin diye kollarımı başına sarmıştım. Boğazı yırtılırcasına ağlıyordu. Adam eğilip tekrar dideyi almaya çalışınca var gücümle kenetlendim kızıma. Öyle bir güçle sarmalamıştım ki. Alamadı kucağımdan. Saçlarımdan tutup kaldırdı beni. Niye kimse yardım etmiyordu. Neden herkes biranda yok olmuştu. Az önce burada iki erkek vardı çocuklarını oynatan. Gıkları bile çıkmamıştı, yok olmuşlardı ortadan.

 

"ulan seninle derdimiz yok. Ver kızı git yoluna"

 

Dudağımdan akıyordu kan. Kanın o mide bulandırıcı tadı tüm damağıma yayıldı.

 

"ONU BENDEN ALMAK İÇİN CESEDİMİ ÇİĞNEMEN LAZIM ŞEREFSİZ ."

 

Adam arkasına dönüp bir işaret yaptı ve araba bize doğru yanaşmaya başladı. Beni tutan adam kollarını benden çektiği an adımlarım ileri atıldı. Kaçabilirdim belki kurtulabilirdim. Kızımı kurtaracaktım, ona zarar gelmesine izin veremezdim. Daha üçüncü adımımı atmadan kafama silahın kabzasıyla vurulduğunu hissettim. Son hatırladığım şey kızımın bas bas bağırarak, çığlık çığlığa ağlamaları ve şakalarımdan yüzüme doğru akan sıcak sıvıydı. Yinede kızıma kenetlediğim kollarımı açmadım. Ölüm... Ölüm bir nefes kadar yakınımızdaydı. Ölüm bizden can değil canlar almaya hazırlanıyordu...

 

Her başlangıç bir sondur derler...

 

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz ve en sevdiğiniz sahne?

 

Umarım her şey için çok geç olmadan alparslan kızlarımı bulur 🥺

 

 

Loading...
0%