Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@zeybik_yz

 

. Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi satır aralarında bizimle de paylaşın Kankişlerim

 

Keyifli okumalar 😽

 

Aptal aşıklar gibi gülümseyerek ellerim göğsümde oturuyordum öyle utanıp arada bir ellerimi yüzüme kapatıp yerimde sağa sola dönüyordum. Sanırım hala şoktan şoktan çıkamadım nolmuştu az önce öyle ya. Alparslanın göğsümü görmesi yetmezmiş gibi adam birde göğsümden öpmüştü olacak iş miydi yaptığı kalpten gidecektim az daha.

 

Evet aramızdaki tutkunun farkındayım ,birbirimize çekiliyoruz. Hatta bazen alparslan öyle derin bakar ki gözlerime, çıplakmışım gibi hissettirir. Göz göze gelince de hemen çeker gözlerini ama çok defa gördüğümü söyleyebilirim.

 

Peki ya bana ne demeli, neden onu durdurmadım, durdurmak istemedim ki sanki off yüzüne nasıl bakacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yok.

 

10 dakikadır her şeyden bi haber fosur fosur uyuyan esranın odasında sakinleşmeyi bekliyordum. Hey gidi esra hey arkadaşın elden gidiyo sen daha kıçındaki pireleri kovamadın.

En iyisi sessizce, kimseye görünmeden eve gitmekti çünkü eminim ki alparslan şuan kızıyla vakit geçirerek bana zaman tanıyordu ve birazdan konuşmak isteyecekti.

 

Aramızdaki olan bu manasız ilişkiye netlik kazandırmak istiyordu ya da sadece bana duygularını açmak, belkide bana karşı herhangi bi duygu barındırmadığını yalnızca aramızdaki çekime kapılarak hareket ettiğinden bahsedecekti bilmiyorum ama sonuç her ne olursa olsun yüzleşmekten korkuyordum.

 

Aferin kızım aferin hem ne demiş atalarımız

Düşmandan iki yolla kurtulabilirsin: ya ellerini ipe bağlayarak ya da ayaklarının hızına güvenerek.

Tabana kuvvet kızım nereye kadar kaçarsak o kar haydi bismillah.

 

Arka fonda hayda rinda rinda rinda rinanay çalıyo sanki dimi öyle bi efelendim noluyoruz demeye kalmadan alparslanın odasından ses gelince tabiri caizse alt kata uçtum ve eve koştum.

 

Akşama kadar ne evden çıktım ne doğru dürüst odamdan çıktım. Alparslan defalarca aramış konuşmak istediğini söyleyen mesajlar atmıştı hatta hiç birine cevap vermediğim için esrayı peşime göndermişti ama ben annemden uyuduğumu söylemesini isteyip geri göndermiştim esrayı.

 

İçim kıpır kıpırdı hala hem çok tedirgin hemde çok mutluydum çünkü alparslana yakın olmak bendeki serotonin seviyesini arttırıyordu.

 

"Efsun hadi artık gel çayları getir en azından kızım sabahtan beri yapıştın ha o odaya"

 

Annemin söylenmesiyle mutfaktan çayları alıp bahçedeki masaya götürdüm.

Annem sabahtan beri sorgu sual yapmamıştı. Bu beni bi nebze de olsa rahatlattı.

 

"Kızım gel şöyle gel"

 

Annemin yanına pat pat yaparak gösterdiği yere oturdum. Hay dilimi eşek arıları soksun aldık mı başımıza belayı.

 

"sende bi şeyler var kızım son zamanlarda ağzın kulaklarında utanmasan zil takıp oynayacaksın hatta.

Benim kaz kafalı kızımın bile ayaklarını böyle yerden kesen bu çocuk kimmiş anlat bakalım"

 

"a aa anne yok öyle biri ya ne diyon yani mutlu da mı olmayalım. Mutlu olmamız için illa bi bıyıklıya mı ihtiyacımız var illahi anne"

 

"kızım se-"

 

Annemin susturan şey dudaklarına koyduğum işaret parmağımdı

 

"şş şşt sen böyle değildin annem bak sen ya sen yatsı namazını kıldın mı anne a bak vakitte geçti kaçırmazdın hiç sariyim mi seccadeni hı sariyim tamam"

 

Kadına söz hakkı bile tanımadan odama kaçtım bunu da atlatırdık evelallah ya şimdi yarın için bi sahil çantası hazırlamam gerekti hem pamuğuma diktiğim o muhteşem denizkısı bikinisini giydirmek için sabırsızlanıyordum.

 

"Kızım ağaç oldum kapıda ya nerdesin sen arıyorum bakmıyosunda"

 

Kapıda dikilmiş esraya hesap soruyordum tam tamına 4 dakikadır kapıdaydım ve her en alparslan çıkabilirdi gitmemiz lazımdı.

 

"Efom yaa napayım bal böceğinin çantasını anca hazırladım"

 

"hı tamam alparslan evde mi"

Evin içine göz gezdirerek sordum ki görürsem tekrar kaçacaktım

 

"alparslan mı ooo abi sıfatını kaldırdık diyosun hı"

 

Şaşkın balık nasıldır hah işte suratım tam öyleydi şuan

 

"abi yani alparslan abi ya her neyse eso, sulusepken nerde alıp gidelim artık şurdan abimler çıkmadan yoksa peşimize takılırlar biliyosun"

 

Dediğime güldü imalı imalı niye öyle güldün iki gözüm açıkta bi yer mi gördün. esra içeri geçti çantaları almaya.

 

"demek abiler peşinize takılır ha efsun"

 

Duyduğum adamın sesiyle hiih diyerek arkamı döndüm baş parmağımı üst dişime vurarak korktuğumu belli ettim.

Benim dağ ayısı kucağında sulusepkenle, şimdi yakaladım seni der gibi bana bakıyodu.

 

"siz nerden çıktınız ya korktum"

 

Baş ve işaret parmağıyla saçlarımın ucunu okşayıp bana yaklaşarak :

 

"halbuki henüz seni korkutacak bi şey yapmadık ki değil mi kızım"

 

Gülerek yalandan kucağındaki minik yandaşçısına kendini onaylattı. Sulusepkende dünden razı abb abb diyerek elini babasının omzuna vuruyordu. Kızım neye heyecanlandın senin benim yanımda olman lazımdı şuan. Alparslan bedenini hafif geri çekip gelen giden var mı diye kontrol etti sonra bana yaklaştı tekrar.

 

Baş ve orta parmağının tersiyle elimin sırtından omuzuma doğru yavaşça süzdürdü parmaklarını. boynuma gelince 4 parmağını enseme götürerek baş parmağının içiyle kulağımın alt kısmını okşadı.

 

Nefesi yüzüme çarpıyordu ve temiz nefesi bana sıcak yaz günlerinin serin akşamlarını anımsatıyordu öyle ferah, taze. Dilim lal olmuştu resmen ağzımı açıp tek kelime bile edemiyordum. Arsızca evet ama bana daha çok dokunsun onu daha çok hissedeyim istiyordum şuan içimde yanan kızgın ateş beni çöllere vuruyordu sanki. Ben alparslana günlerce çölde kalmış susuz bi bedevi gibi muhtaçtım şuan. İstek değil ihtiyaçtı yani.

 

Ellerini usulca boynumdan kulak meme çıkardı baş ve işaret parmağıyla yavaşça parmakları arasında ezdi, dudaklarını kulağıma yaklaştırdı

 

"alparslan"

 

İsmi dudaklarımdan bir inleme gibi dökülmüştü. Ona muhtaçlığımı belli edercesine.

 

"kork efsunum, efsunkarım benden kaçtığın için alacağın cezadan kork"

 

Kulağıma fısıldadıklarıyla gözlerimi gözlerine diktim hızlıca anlımdan öpüp geri çekildi.

 

Benimle eğleniyordu resmen, hah şaka gibi onun karşısında ufacık dokunuşlarıyla bile kendimden geçmem ona epey zevk veriyordu her halinden belliydi.

 

Öyle olsun alparslan bey öyle olsun. Hele bi gidelimde o sahile bak bakayım sende benimle eğlenecek akıl bırakıyo muyum. Görelim bakalım el mi yaman bey mi yaman.

 

Nasıl bu hale geldik bilmiyorum ama şuan bizim sulusepkenle birlikte 6 kişi denize gidiyorduk hemde sahile de değil. Neymiş efendim iti, kopuğu, sapığı varmış o yüzden koya gidiyorduk. Aslında bi yandan daha iyiydi sessiz sakin olurdu ve biz bize zaman geçirirdik.

 

Abim tuğrul abiyi de davet etmişti ve tuğrul abinin bildiği kimselerin uğramadığı bi koy varmış hep beraber oraya gidiyorduk iki araba.

 

"kızııım burası cennet gibi bi yeer"

 

"sevdin mi burayı esra"

 

Tuğrul abinin esraya hülyalı hülyalı bakarak sorduğu soruyla kaşlarım çatıldı. Evet tuğrul abi çok iyi bi insandı, abimizdi ama esraya karşı hep soğuk davranırdı, bana öyle değildi mesela benimle daha çok şakalaşır güler arada takılırdı bana. Esraya sadece onu sinirlendirecek şeyler söyler, yapardı genelde.

 

"Babacığım bak tuğrul amcan seni nereye getirdi sevdin mi burayı hı atayım mı seni şu dingin sulara "

 

Alparslanın sulusepkene söylediği şeylerle güldüm en son dide'nin tatlılığına dayanamıyıp ağzına avuç içini kapatıp sıkmıştı, bizimki mıncırılıp sevilmeyi pek sever de o yüzden gülücükler saçıyodu oda etrafa çok tatlıydı bu halleri. Onları izlediğimi fark eden alparslan bana bakıp göz kırptı bende ona öpücük attım. Gözleri şaşkın balık gibi açıldı. Her zamanki gibi utanıp kaçmamı bekliyodu muhtemelen sen dur daha alparslan bey bu kız 160 lık boyuyla seni ne hallere sokacak.

 

Havlularımızı kuma serdik tuğrul abiyle abimde getirdiğimiz taşınabilir şemsiyeleri kurup yanlarına yerleştirdiler.

Arka tarafımızda ağaçlar doluydu yemyeşil bi cennet gibiydi. Sağ arka tarafımızda yüksek kayalıklar vardı ve sanki kumları ikiye bölüyordu burdan bakınca o taraf gözükmüyodu mesela işte bu hoşuma gitmişti kafamda kurnaz tilkiler dolaşıyodu.

 

Abimler masayı açıp katlanabilir sandalyeleri de çevresine dizdi önce orda soğuk bi şeyler içip denize kendimizi öyle atacaktık. Hepimiz yerleştik abimde içecekleri mini buzdolabından çıkarıp masaya getirdi.

 

"efom ya hadi minişe diktiğin denizkı kıyafetini giydirelim de güneş yüzünü dönmeden fotoğraflarını çekelimm"

 

"aa nasılda unuttum tamam hadi gel önce biz üzerimizdekilerden kurtulalım da çantada zaten alırız ordan da"

 

"ne giydirecek mişsiniz benim kızıma ya bakayım"

 

"Ya giydirince görürsün alparslan abii ver sen şu sulusepkeni bana"

 

Kucağından tuttuğum gibi kendime çektim sulusepkeni. Abi dediğim için şuan sinirli bakışlarını bana gönderiyordu napabilirim abimler buradaydı adıyla seslenemezdim ki.

 

Esrayla şortumuzu ve tişörtümüzü çıkarmış sulusepkenin üzerini giydirmeye uğraşıyorduk.

 

 

Esra'nın bikinisi

 

 

 

Efsun'un bikinisi

 

"ayy efom eline sağlık şunun güzelliğine bak kızıım"

 

"ya mıncırıcam her yerini tam yemelik oldu buu"

 

 

 

"ay bi an önce abimlere göstermemiz lazım"

Dide'yi alıp yanlarına geçti

 

"amcasının gülü ne tatlı olmuş bal gibi bal"

Esranın kucağından dide'yi alıp öperek konuşan abimi, abiminde kucağından alıp havaya atıp tutan tuğrul abi takip etti

"lan arslan bu çocuk senden nasıl çıktı merak ediyorum oğlum melek gibi bi şey lan bu" gülerek söylediklerinin üzerine alparslanda tuğrul abiden aldı kızını

 

"yavrum rabbim ayağına taş değdirmesin"

 

Kızının boynundan öperek sözlerine devam etti :

" ayıp değil mi kızım halanla efsunu kıskandırıyosun sollamış sizi bu cimcime"

Esraya bakıp gülerek söylediklerine bende güldüm. Benim adımın yanına herhangi bi sıfat eklememesi gözümden kaçmamıştı. Beni dide'nin ablası olarak nitelendirmek istememişti. Bu hoşuma gitmişti.

 

Abimler denize açıldı ama girmeden önce alparslanın üzerime olan sert bakışlarını fark ettim açık olduğu için çıldırıyordu şuan eminim ama biz bizdeydik sonuçta ve denize girecektik ne giyelim yani hem ben hep giyerdim. Abimi artık alıştırmıştımda benim dağ ayısı için biraz uğraşmam gerekecekti sanırım.

 

Onlar yüzerken biz bir sürü fotoğraf çekildik. Hele cimcimenin fotoğrafları o kadar güzel olmuştu ki tam bi deniz kızıydı ya deniz kızları yanında halt etmiş o derece yani.

 

"efom sen henüz girmeyceksen az dideyle ilgilensende ben bi iki kulaç atsam"

Tatlı tatlı söylediklerine gülümseyip

"sen geç geç ben biraz daha güneşlenip öyle gireceğim"

 

Tamamen yalandı biliyorum ki esra da gidince alparslan dibimde bitecek.

 

Dediğim gibi oldu esra suya girerken benim dağ ayısı da sudan çıkıyodu.

Rabbim o ne heybet o ne boy pos endam yarabbim bu nasıl yiğit bi erkek ya ağzına vura vura sevesim geliyordu. Tabi daha başka şeylerde geliyordu da şunu hiç sırası değildi düşünmenin işe koyulma vaktiydi. Hemen telefonumu hoparlöre bağlayıp Hakan Peker - karam açtım şimdi cilve zamanıydı.

 

Dide'yi de kucağıma alıp ayağa kalktım yavaş adımlarla bana doğru gelen adamın gözünün içine baka baka şarkıyı söyleyerek baştan aşağı onu süzüyordum

 

Karam aşkın sevgin bu mu

Ne olacak bu aşkın sonu

Bir barışır karam bir küsersin

Beni böyle divane edersin

 

Kaşlarımla gözlerini işaret ederek yüzümü tatlı tatlı hallere sokup şarkıya devam ediyordum

 

Kömür gözler ya bal dudaklar

Ya bu endam cilve bu nazlar

O dudaklar helalim haktır

Bende canım bana da günahtır

 

Kalçalarımı ritimle uyumlu sallaya sallaya etrafımda dönüyor arada ateş basmış gibi elimle kendimi yelliyordum

Ya bu endam cilve bu nazlar derken elimi kendi vücudumda gezdiriyor ona görsel bi şölen sunuyordum.

 

Bilemem yarını göremezsem seni şansım yok

Çalarım kapını başka çarem yok

 

Bilemem yarını görmezsem seni şansım yok dediği yerde dudaklarımı büzüp küsünce omuzlarımı indirip

Çalarım kapını başka çarem yok kısmında kucağımdaki tek kolumla tuttuğum sulusepkenle bacaklarımı düz tutup belimden hafif eğilerek diğer elimi yumruk yapıp kapı çalar gibi yapıyordum

 

İyice yanına yaklaşıp su damlacıkları olan köprücük kemiğine işaret parmağımı koyup teninden çekmeden çizgi çizer gibi arkasından da dönerek tekrar önüne gelip devamını da öyle söyledim

 

Al artık koynuna beni karam

Günahım boynuna can karam

Anladım sensizlik haram

Gel artık insafa be karam

 

Gözlerindeki ateşi ben bile görebiliyordum iyi mi yaptım kötü mü bilmiyorum ama işe yaradığına emindim.

Bana öyle bi bakıyordu ki gözleri parlıyordu bakarken. Mutluluğu gözlerinden okunuyor ama gözlerindeki tutkuyu asla bastıramıyordu.

 

Arkasını kontrol etti ve beni kalçalarımdan tuttuğu gibi kucaklayıp kayalıklar arkasına götürdü. Bu adam gerçekten dağ ayısı hem beni hem kızını kucakladı ama zorlanmadı bile.

 

Dide'yi kucağımdan alıp yumuşak kumlara indirdi beni de aniden belimden tutup arkamdaki kayalığa yasladı.

Nasıl yani yine mi ben yenilecektim hayır hayır kesinlikle bu sefer zafer benimdi. Çünkü kurnaz tilkilerim iyi saatte olsunlara gelmişti bile.

 

 

 

 

Loading...
0%