Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@zeybik_yz

Cahit Sıtkı Tarancı

 

“Vaktiyle gölgesinde dinlendiğimiz çınar,

Eski mahalle, vakıf çeşme, bakımsız cami,

Sakın zannetmeyin sizi garipsediğimi,

Bir güvercin hüznünde susan geçmiş zamanlar!

Affedin beni daldığım oluyorsa eğer,

Neyleyim gönlümce değil bu olup bitenler.”

 

...

 

Ne istiyordu anlayamıyordum. O kadın bu eve geldiğinde onun yatağından çıkıp benim yatağıma girebileceğini mi. Hangi yürek kaldırırdı bunu. Kaldıramazdım ki. Ben berzanı seviyordum. Hoş sevmesem yine de dayanılacak gibi değildi.

 

"Madem o kadını bu eve getirtmekte ısrarcısın. Boşa berzan, boşa beni"

 

Sinirle makyaj dresuarına tekme attı. Dresuarın üzerindeki makyaj malzemeleri, parfümler hepsi bir yana dağıldı. Hiddetle kollarımdan tutup kendine çekti beni. Kollarımı öyle bir güçle sıkıyordu ki eminim parmaklarının izi çıkacaktı.

 

"Ulaan, ulan çıldırtma beni! Çıkar dedim aklından. Ölürümde boşamam lan seni"

 

Onu geri itip ellerinden kurutulmak istedim ama fayda vermedi. Öyle bir güçle sıkıyordu ki. Kurtulamıyordum.

 

"Ne istiyorsun nee! Ne yapayım hı, ne yapayım sen söyle. Sen gözümün önünde

O kadınla birlikte olurken ben ne yapayım!.. Alışacaksın berzan. Başlarda itip kakacaksın, belki istemeye istemeye alacaksın koynuna. Ama zamanla o kadının varlığına, yatağının sıcaklığına alışacaksın.

 

Sen o kadına alıştıkça beni boşlamaya başlayacaksın. Daha çok tartışmaya başlayacağız. Hele birde hamile kalırsa, yanından ayrılmayacaksın, belki haftalarca yanıma gelmeyeceksin. Feraye, hamile kadın alttan al diyeceksin. Ben sana karşı daha da kinleneceğim. Benden laf söz işitmekten yanımda huzur bulamayacaksın. İşte o zaman, o zaman yeni evliliğine bağlanmaya başlayacaksın. Çünkü bende kaybettiğin huzuru o kadında bulacaksın. "

 

Beni mengene gibi sardığı kollarını öyle bir hızla çekti ki üzerimden yerimde sendeledim. O ağzını açıp konuşmadan susturdum onu.

 

" SUS! Dinleyeceksin sus! "

 

Delirmiş gibi bağırıyordum. Gözlerimi kapatıp bir iki saniye bekledim. Söyleyeceklerimi kafamda toparlayamıyordum bir türlü.

 

"Senin o kadından çocuğun hatta çocukların olacak. İkinizi ömür boyu birbirinize bağlayacak o çocuklar. Eskiden seninle gülüp söylediğimiz o avluda sizin çocuklarınız koşturacak.

Ben şu camdan içim yana yana sizi izlerken siz gülüşecek, söyleşeceksiniz. Analarını, atalarını sevecek, sayacaklar...

 

Peki ben ne olacağım berzan. Siz benim gözümün önünde aile saadeti yaşarken ben ne sıfatla bu konakta kalacağım hı."

 

Gözümden akan yaşları hızlıca iki elimin tersiyle sildim. Ne yapıp edip beni boşamasına ikna edecektim. Etmeliydim.

 

" Kafanda kurup kurup masal anlatma bana! Olmayacak dedim bunların hiç biri. O çocuklar seni anaları bilecek. Bende o karıyı sadece gerektiğinde koynuma alacağım. Aşığım ulan ben sana aşık! seni nasıl yabana atabilirim, aklın alıyor mu böyle bir şeyi."

 

Beni çoktan yabana attığını görmüyor muydu sahi. Hala daha aşığım diyordu, çıldıracaktım. Birde utanmadan, o kadını koynuma alacağım, diyordu. Düşüncesi bile midemi bulandırırken bana bunu yaşatırsa ölmekten beter ederdi beni.

 

Bir hışımla üzerine gidip var gücümle tokadı bastım yanağına.

 

" Olmaz olsun senin gibi aşık defol. DEFOL! Boşanacağım senden. Andım olsun boşanacağım berzan."

 

Kafası yana düşmüş biçimde gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Nefesini geri verdiği gibi bir eliyle başımı arkadan sabitleyip diğer elinin avucunu ağzıma kapatıp beni sıkıştırdı.

 

" Bu konağa gelmeden önce yaşadığın hayatı unuttun mu karıcığım. Sana bir köpek kadar değer verilmeyen o evde başına gelenleri unuttun mu ha. Ne sanıyorsun sen. Ben seni özgür bıraksam, amcanın evindeki o it oğlu itin seni rahat bırakacağını mı düşünüyorsun."

 

Elinin tersiyle yavaşça yüzümü okşamaya başladı. Korkuyordum. Deli gibi korkuyordum. Sakinlikle konuşuyor gibi duruyordu ama böylesi sakinlik çok korkutucuydu.

 

" Bu konaktan çıktığın gibi gideceğin tek kapı o cehennem. Sende çok iyi biliyorsun ki benden başka gidecek kapın yok. Güzellikle söyledim anlamadın. Başka çaremiz yok. İster seve seve ister sike sike alışacaksın. Anla artık Senin benden başka gidecek kapın yok! "

 

Ellerinin altında titriyordum. Sözlerini bitirdiğinde yavaşça dudaklarını göz yaşlarımla ıslanmış dudaklarıma bastırdı. Midem bulanıyordu. Çok fazla stres altındaydım.

 

Hissediyordum. Bayılacaktım yine. Yine ayık olmaya en ihtiyacım olduğu zamanda bilincim beni saf dışı bırakacaktı. Hep böyle olurdu zaten. Üzülünce ya da ağır strese girince bayılırdım. Son hatırladığım, berzanın kollarına düşen savunmasız bedenimdi.

 

...

 

Zorlukla gözlerimi açtığımda felaket şekilde ağrıyan baş ağrımın gözlerime vurmasıyla tekrar kapadım gözlerimi.

 

Birkaç saniye ne olduğunu kavrayamasamda dışarıdan gelen bağrışma sesleriyle kendime geldim. Son hatırladığım berzanın kollarında bayıldığımdı.

 

Yine de gitmişti.

 

Beni o halde bırakıp yeni karısını istemeye gitmişti. Onca yalvarmama, yakarmama rağmen.

 

Gözümden akan tek damla yaşı silip odadan çıktım. Merdivenlerin başına geldiğimde artık her şeyi daha net duyuyordum.

 

Berzan babasıyla tartışıyordu. Annesi onları susturmaya çalışırken diğer aile üyeleri sessizce izliyordu.

 

" Torun istiyoruz kuma alacaksın dediniz, kabul ettim. Karımı üzmek pahasına kabul ettim ama bu kadar erken olmaz baba! Feraye daha bu duruma alışamadan olmaz. Karımı evde baygın bırakıp gittim ben baba. Nasıl diyeyim bir haftaya evleneceğimi"

 

Bir haftaya evlenecek miydi. Ben bir hafta sonra bu avluda kocamın düğününü mi izleyecektim? Gözlerimi kapatıp derince nefes aldım.

 

Bu konağa gelecek yeni gelin için herkes, en çokta şehnaz hanım, bayram edecekti. Hiç mi hiç haz etmiyordu benden. Benim gibi eğitimsiz, kimsesiz ve yokluktan gelmiş birisini oğluna yakıştırmıyordu. Artık bunu açık açık yüzüme söylüyor, çekinmiyordu da.

 

İlk gelin geldiğim sıralar beni neden insan yerine koymadıklarını anlamazdım. Ne de olsa kendileri gelip beni amcamdan istemiş, almışlardı. Benim söz hakkım dahi yoktu. Durumları iyi olduğu için amcam kendince çıkarlar elde edeceğini bildiğinden beni öylece vermişti.

 

Anlam verememiştim o zaman ağa konağına neden benim gibi birisini aldıklarını. Genelde ağa konağına gelen gelinde damatta büyük ailelerin çocuklarından olurdu.

 

Sonradan öğrenmiştim. Berzan beni görüp beğenmiş ve illede bu kızla evleneceğim diye tutturmuş. Karşı gelememişler o zaman ona. Başta gördüğüm muamelenin sebebini anlayamasam da öğrendiğim üzere istenmeyen gelindim ben. Yine de gıkım çıkmadı hiç birine. Saygıda kusur etmedim.

 

Onlar beni ezdikçe ben kendimi daha çok ezdim. Peki neye yaradı...

 

Ben düşüncelere dalmışken onlar hala bağrışmaya devam ediyordu.

 

"Hala feraye alışsın diyor yahu! Oğlum aldık kızı aldık. Bir haftaya koynuna girecek. Neyine alışamadı bir aydır konakta dönüyor bu mevzu. Madem ki bize bir erkek torun veremedi. Alışsın biricik karında!"

 

Şehnaz hanımın konuşmasıyla bende merdivenleri inip yanlarına gittim. Anlam veremiyordum bu olanlara. Rüya gibi geliyordu. Kabus gibi...

 

" Şehnaz hanım! "

 

Son bir aydır berzanla kavga ettiğimiz zamanlar dışında ilk kez sesimi yüksek tonda duyuyorlardı. Hanım diyordum kaynanama. Ana demiyordum. İstemiyordu çünkü. Bana sadece benim kanımdan olan ana diyebilir diyordu.

 

Açıkçası pek umursamamıştım. Annemi, babamı hayal meyal hatırlıyordum. Yani öyle aile sıcaklığı, anne şefkati, bana sevgisi pek bilmezdim. Aslına bakarsam Berzan hariç kimseden ne şefkat ne sevgi ne de saygı görmüştüm. Sanırım ben sevilmek nedir onu bilmezdim...

 

"Sizinde olmamış çocuğunuz. Evlendiğinizin üçüncü senesi almışsınız ilk çocuğunuzu kucağınıza. Ama sizin üzerinize kuma gelmemiş. Hani hep göğsünüzü gere gere anlatıyorsunuz, allem ettim kallem ettim kumayı ocağımdan içeri sokmadım diyorsunuz...

Peki oğlunuzun ocağına niye sokuyorsunuz şehnaz hanım"

 

Konuşurken tutamadığım incilerim yanaklarıma aktı. Öyle mahzun bir ses tonuyla konuşuyordum ki. Dudaklarım titriyordu. Konuşmadı şehnaz hanım bir süre.

 

"Sen oğlumu hak etmiyorsun çünkü. Davul bile dengi dengine kızım. Sen kendini berzanın yanına yakıştırıyor musun Allah peygamber aşkına"

 

Şehnaz hanım sözlerini bitirdiğinde berzanın sert, uyarıcı sesi duyuldu.

 

"ANNEE!"

 

Şehnaz hanım şimdiye kadar berzandan çekindiği için benimle uğraşmıyordu. Benden haz etmediği için bu evde yokmuşum gibi davranıyordu. Sadece emir verirdi bana her zaman. Biliyorum ki elinden gelse bana bir bardak su vermeyecekti. Peki artık onu ne dururacaktı?

 

Berzan dedim içimden. Annene en korkutucu en caydırıcı bakışlarını da yollasan bundan sonra bana bu evde huzur vermeyecek. Zaten bir parça olan huzurumu da kendi elleriyle almıştı elimden.

 

"Annen doğru söylüyor berzan. Annen senin gibi ağa oğluna benim gibisinin yakışmadığımı çok iyi biliyor. Çünkü kendiside bir zamanlar bu konakta hamallık yaparken civan ağayla basıldığı için mecburiyetten civan ağanın nikahına gird-"

 

Sözümü kesen şey yanağımda patlayan tokatla yere savrulmamdı. Düştüğüm yerden kalkmadan elimi yanağıma koyup bana vuran civan ağaya baktım.

 

Yanağıma aldığım tokat sadece derime değen bir darbe değildi. Civan ağa... Ben onu içten içe babam yerine koyardım. Pektabii oda bunu bilir hatta oda beni kızı yerine koyar sanırdım. Bu zamana kadar aramızda bir sözlü anlaşma varmış gibi hiç konuşmamıştık bunu ama şimdi anlıyordum ki benim sevgiye olan açlığımın yanılsamasıydı.

 

Berzan bir hışımla beni yerden kaldırıp babasına doğru konuştu.

 

"Babaa naptın baba! Ne hakla benim karıma el kaldırırsın ba-"

 

Civan ağa berzanın sözünü kesti.

 

"KES ULAN SESİNİ! Bu kıza en büyük tokadı sen attın berzan efendi sen. Bu satten sonra karını gelen giden şamar oğlanına çevirir. Herkes yüzüne bir tane patlatarak yapmaz amma ve lakin dilleriyle döverler... Şimdi parmağında karının değil bir saat önce nişanlandığın kumasının yüzüğü varken bana burada ahkam kesmeye çalışma."

 

Gözlerim hemen berzanın yüzük olan eline kaydı. Dolu gözler ve titreyen dudaklarla karşısında per perişan, boynu bükük bir şekilde bakıyordum ona.

 

" seni ömrüm boyunca affetmeyeceğim. Ahımı aldın berzan. Sana tek bir kötü söz de etmeyeceğim. Sadece bil ki yetimin ahını aldın. Hepiniz aldınız"

 

Herkes biçecek ektiğini,

Not al gönlüm çektiğini.

Mahşer günü defterini,

Boş görmesin yaradan...

 

Hayat bu ya, kimsenin ahı kimsede kalmazdı. Verdiği umutları geri alanlar aldığı ah'ları da güle güle kullansındı...

Loading...
0%