Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@zeybik_yz

Bir gece de beş bölüm attım ve üstüme düşeni yaptım peki ya kankişler sizin yorumlarınız nerdee😅

 

Bana dünyaları vaadeden adam dünyamı başıma yıkmıştı. Uğruna çabaladığım her şeyin enkazında kalıyordum ben ve bu çok ağırdı.

 

Organlarım susuzluktan birbirine geçmiş gibi hissediyordum. Ağzım dilim felaket şekilde kuruyordu.

 

Yavaşça gözlerimi açtığımda nerede olduğumun farkında değildim. Tüm bu insanlar neden başımdaydı anlamıyordum.

 

Yüzüme serpilen suyla biraz daha kendime geldim. Herkes bir yandan bir şeyler söylüyordu fazla uğultu vardı.

 

"Feraye, feraye kendine gel"

 

Berzanın yavaş yavaş yüzümü tokatlayarak bana uyaran veriyordu. Galiba şekerim düşmüştü.

 

"Verin şu şekerli suyu! İç feraye hadi birkaç yudum"

 

"Berzan"

 

"Hadi iç güzelim"

 

Küçük yudumlarla bana uzattığı şekerli suyu içtim.

 

"Hadi, kalk tutun bana"

 

Yavaşça başımı sallayıp kollarımı berzanın boynuna doladım. Üzerinde ki takım elbiseyi yeni fark ediyordum. Neden böyle giyinmişti. Etrafta çok kalabalıktı davet vardı galiba. Ve ben herkesin içinde mi bayılmıştım! Şehnaz hanım burnumdan getirecek diye düşündüm.

 

Berzan kolunun birini belimden birini bacaklarımın altından geçirip beni havaya kaldırdığında başım göğsüne düştü. Yorgunlukla gözlerini kapayacakken beyazlar çarptı gözüme.

 

Beyazlar içindeki dilan. Yeni yeni bilincim yerine geliyordu sanırım. Olanları yeni hatırlıyordum. O kadar yorgundu ki bedenim berzana beni bırak bile diyemiyor düşen başımı göğsünden kaldıramıyordum.

 

"Ver kızı bana! Senin yerin karının yanı. Ben burayı hallederim, sen karını da al odana çık! "

 

Tavizsiz ses tonu ve duruşuyla karşımdaki adam öyle güçlü duruyordu, öyle büyüktü ki. Beni berzanın kucağından almak için uzattığı ellerine karşın berzan benimle birlikte geriye adımlamıştı.

 

Karşımdaki adamın kaşları çatıldı bu hareketle.

 

Ah doğru ya! Bu adam beni konağın delisi sanıyordu.

 

"Odasına bırakacağım sadece demir. Şeker hastası o, gidemez kendisi. Bir şeyler yemesi gerek"

 

Daha çok kendi kendine söylüyor gibiydi. Ben yiyeceğimi yemiştim. Bizzat kendi elleriyle yedirmişti!

 

Bir anda koca eller tarafında berzanın kucağından alınmamla kuş gibi titreyen bedenim havalandı. Konuşamıyordum da sanki. Konuşmakta istemiyordum. Demirhan... Bir anda heni kucaklayan bu adam çocukluğumda beni insan yerine koyan birkaç kişiden birisi olarak kalmıştı zihnimde.

 

"Zırvalama ulan. Karın karşında seni beklerken sen başka bir kadınla mı ilgileneceksin. Hududunu bil berzan. Al karını çık odana"

 

Titriyordum. Bana eskiden tanıdık şimdi yabancı olan bir adamın kollarının arasındaydım. Nefes alışverişlerim bile öylesine korkaktı ki.

 

Kocam olacak! Karşımda dururken ben başka bir adamın kollarındaydım.

 

Berzan bize doğru birkaç adım attı.

 

"Korkar feraye, yabancılardan çok korkar, alışık değil o. Bırak onu!"

 

Beni bu yabancıların eline düşüren kendisi değil miydi? Çevreden gelen sesleri de duyuyordum. Duymamalıydım.

 

Kıza bak dünden razıymış kucaktan kucağa taşınmaya.

 

Birde deli diyorlar, hepimizden akıllı bu baksana nasıl çıktı dağ gibi adamın kucağına.

 

Böylesinden korkacaksın. Kendini saf salak gösterip saman altından su yürütür.

 

Kevaşe kızım bunlar. Nereye olta attı oraya tutunur.

 

Değildim. Ben bu saydıklarının hiç biri değildim. Allah aşkına ben buradan gitmek için savaş veriyordum! Şuan kılımı kıpırdatacak halim yoktu. Utanıyordum ayrıca. Çok utanıyordum.

 

"sana diyorum bırak kadını!"

 

Demirhanın beni saran kolları sıkılaştı. İki adam birbirine kızgın boğa gibi bakıyor, hızla nefes alıp veriyorlardı.

 

"Hasbinallaah... Ulan var git karının yanına. Beni dinden imandan çıkarma. Sanane ulan elin kadınından"

 

Berzanın gözleri gözlerime öyle derin bir öfkeyle bakıyordu ki. Sanki ben bu duruma bilerek düşmüştüm. İlk fırsatta hesabını soracağım der gibi bakıyordu. Daha fazla boynumu dik tutamayınca başım demirhanın boynuna düştü.

 

Bakışlarını boynuna düşen başıma çevirdi. Öyle titriyordum ki.

 

"Feraye, titriyorsun"

 

Ağzımı açıp tek kelime edemedim. İçimden de gelmiyordu zaten. Gözlerimi kapattığımda kalabalığa döndü. Buradan gitmek istiyordum.

 

"Düğün bitmiştir haydi! Evli evine köylü köyüne ağalar"

 

Sesi aksinin iddia edilemeyeceğini kanıtlar nitelikte sertti.

 

Tek sözüyle, tek bir sözüyle avluda ki kalabalık dağılmaya başladı. Berzansa annesine sinirle bir şeyler söyledi ve yeni karısını önüne katıp ilerlemeye başladı.

 

"Odana mı götüreyim seni, mutfağa mı?"

 

O odaya tekrar dönmeyecektim. Bir şeyler yemem lazımdı. İçtiğim şekerli su beni ayakta tutmaya yetmezdi. Kan şekerimi düzenleyip Civan ağayla oğlunun beni boşamasını konuşacak, sonra da gidecektim buradan.

 

"mutfağa"

 

Varla yok arası çıkan sesimi duydu mu emin değildim.

 

"sen o deliyi bırak oğlum biz ilgileniriz tamam. İşine gücüne bak sen"

 

"İthamlarınıza dikkat edin şehnaz hanım. Mutfağa kadar bırakıp çıkacağım"

 

Şehnaz hanım, demirhandan korkuyordu. O kadar belliydi ki. Kafa sallayıp mutfak yolunu gösterdi.

 

Üçümüz birden mutfağa girdiğimizde beni sarmalayan kollar bir sandalyenin üzerine bıraktı. Şehnaz hanımın üzerimdeki bakışları beni fazlasıyla geriyordu. Eğer olurda bugün bu evden gidemezsem, çekeceğim vardı. Biliyordum.

 

"Kızlar, ferayeye yiycek bir şeyler hazırlayın hemen"

 

Masanın altındaki ellerim titriyordu.

Şehnaz hanım tabağı önüme bıraktı. Midem almıyordu ki yiyeyim. Ama bünyem zayıf düştüğü için yemek zorundaydım. Lakin elim gitmiyordu önümdekilere. Tabakta pilav üstü kavurma vardı. Yanında bir dilim ekmek ve ayran.

 

Zaten pirinç pilavını yiyemezdim ki. Şekerim vardı, sadece bulgur pilavı yerdim ben. Şehnaz hanımda, mutfaktakiler de biliyordu.

 

Karşımdaki sandalyenin çekilmesiyle kafamı kaldırdım. Demirhan karşıma oturmuş bana bakıyordu.

 

"Yesene feraye, tekrar bayılmak mı istiyorsun"

 

Elim hala önümdeki yemeklere gitmeyince şehnaz hanımın elleri saçlarımı buldu. Yukarıdan aşağı doğru okşuyordu. Onun elleri benim saçlarıma değmezdi ki hiç. Buda neyin nesiydi?

 

"Aa yesene kızım! Bak yine düşüp kalacaksın"

 

Yalandan gülerek konuşmasında zerre samimiyet yoktu. Bir anda saçlarımı okşayan eli çaktırmadan ensemdeki saç tutamını avuçlayınca aldığım nefes boğazımda kaldı.

 

"Ye kızım bak düşüp bayılacaksın. Öyle olsun istemeyiz değil mi?"

 

Saçlarımı iyice eline doladı. Şeytandı bu kadın şeytan.

 

Dolan gözlerimi karşımdaki adama diktiğimde kollarını dizlerine yaslamış başını iki elinin arasına almış kendini toplamaya çalışıyordu.

 

Titreyen elimle ekmeğe uzanıp ağzıma götürdüm. Bir ısırık aldığımda lokma ağzımda büyüdü. Göz yaşlarım durmaksızın akmaya başladı. Bir yandan elimdeki ekmeği yiyor bir yandan da ağlıyordum.

 

Lakin ağlamak... Bazı acılara yetmiyordu.

 

Ben ağlaya ağlaya önümdeki yemeği güç bela lokmalarla boğazımdan gönderirken demirhan gözlerini üzerime dikti. Kızarmış gözlerimi önümdeki yemekten çekip bende gözlerine baktım. Ağzını açıp bir şey diyecekti ki durmasını istercesine bir elimi kaldırıp gözlerimi yumdum. Ağlamamın durmasını bekliyordum.

 

Bir yudumda ayrandan aldım. Güç bela elimdeki ekmeği bitirdim. Mideme giren birkaç lokma daha iyi hissetmemi sağlamıştı.

 

"Daha iyi misin feraye"

 

Gözlerimi gözlerine çıkardım. Hafifçe aşağı yukarı kafa salladım.

 

"seninle bir konuda konuşmak istiyorum"

 

Yüksek ihtimalle ciddi anlamda deli olup olmadığımı soracaktı. Tekrar bir şey diyecekti ki çalan telefonu buna engel oldu. Telefonu açıp kulağına götürdü.

 

"Efendim... Yok, bırakmayın bir yere, hemen geliyorum ben"

 

Kısaca konuşup telefonu cebine attığında Şehnaz hanıma döndü.

 

"Şehnaz hanım, madem bir kızcağızın sorumluluğunu üstlendiniz. Üstünüze düşeni hakkıyla yerine getirin.Hadi eyvallah!"

 

Son kez sözlerini dile getirip bakışlarını yüzüme değdirip mutfaktan çıktı. Şehnaz hanım hemen kapının pervazına gitti peşinden. Demirhan'ın gittiğinden emin olunca üzerime doğru gelirken hacer ablaya seslendi.

 

" Haceer, berzanı çağırın gelsin. Gelsin de karısının rezilliğini görsün"

 

Kolumdan tutup sandalyeden aniden kaldırmasıyla başım döndü. Öyle güçlü çekmişti ki. Katır güçlü karı ne olacak!

 

"Sana aşağı inme demedik mi kız biz. Soysuzluğun tuttu da oğlumun düğününü mü mahvettin. Senin erişemediklerine gelinim erişecek diye mi hazmedemedin he"

 

İki parmağıyla kafamı ittire ittire konuşuyordu. Ne çabuk benimsemişti yeni gelinini. Gelini'm diyordu.

 

Halbuki üç yıldır benim varlığımı dahi kabullenememişti.

 

"Boşasaydı oğlun beni! Onca yalvardım hepinize. Boşasaydı beni, ne işim olurdu bu cehennemde!"

 

"Sus nankör! Yıllardır ekmeğimizi yedin de şimdi nankörlük ediyorsun. Oğlumun düğün gününü mahvettin de başın göğe mi erdi soysuz seni"

 

"Asıl nankör sizlersiniz Şehnaz hanım! Beni elinizin altında bir köle etmediğiniz kaldı. Yetmedi üzerime kuma getirdiniz. Boşasın gideyim diyorum. Oğlunuzun da gelininizin de canı cehenneme!"

 

Yüzümde patlayan tokatla yere savrulmam bir oldu. Ayakta zar zor duran bedenim bir tokatla yere yığıldı. Göz yaşlarım göz bebeklerime tünedi. Hayır ağlamayacaktım. Bu soysuzlar için daha fazla ağlamayacaktım.

 

Ben şimdi neye yanacaktım. Ben aşağıda annesi tarafından bu şiddete maruz kalırken yeni gelinin yanında ki kocama mı yoksa kendi halime mi?

 

Hacer abla berzanın aşağı indiğini haber verip mutfağa girdi. Ben yerde elim yanağımda öyle beklerken Şehnaz hanım kapının eşiğinden dışarı bakıp karşıma geçti.

 

"Merak etme göndereceğim seni bu evden"

 

Yüzüme doğru fısıldayarak konuşmasından sonra aniden arkamdan saçlarımı tutup çekmeye başladı.

 

"Oyy oğlumun ocağını söndürecek bu soysuz. Utanmadın mı elin adamına kendini peşkeş çekerken he."

 

Ellerimle saçlarımdaki ellerini Kurtarmaya çalışıyordum.

 

"Derdin kendini ortaya atıp millete göstermek miydi he. Güzelliğine mi güvendin neyine güvendin. Neydi o adamın kucağında öyle cilvelenmelerin seni nankör kevaşe"

 

Bıçak boğaza dayanmıştı artık. Bana böyle iftiralar atamazdı. Ben nankör değildim, soysuz değildim, hele kendini para karşılığı satan bir kadın hiç değildim!

 

"Yeteer, yeter bırak beni"

 

Öyle bir güç tünedi ki içime. Üzerimdeki şeytanı aldım attım üzerimden. Yere serilmiş bedeninde yüzüne tokadı ben bastım bu sefer.

 

"ASIL SOYSUZ SENSİN! SEN ŞEYTANSIN ŞEYTAN."

 

"Ne oluyor burada! Feraye kendine gel!"

 

Berzanın beni belimden tutup kucağına almasıyla şeytan Şehnazın üzerinden çekti.

 

"Ne yaptığını sanıyorsun sen feraye, anama vurmakta ne demek"

 

Beni koluyla kenara atıp annesini yerden kaldırdı.

 

Ben bir anda bu adamın gözünde nasıl bu kadar değersizleşmiştim aklım almıyordu.

 

"Neler dedi bana berzan. Ağza alınmayacak sözler etti. Hem bak, bak oda bana vurdu. B-ben kimseye el kaldırmam berzan bilirsin beni"

 

Aceleyle saçlarımı çekip yanağımı gösterdim. Parmaklarının izinin çıktığına emindim. Tenim çok hassastı.

 

Berzan gözlerini yanağımda gezdirdi. Göz yaşlarımı tutmuyordum artık. Benim bu evde hatta bu dünyadaki tek sığınağım oydu. Şimdi beni bu şeytanın karşısından götürecekti.

 

"Anaa ne oluyor burada, niye kedi köpek gibi birbirinize girdiniz"

 

Şehnaz hanım ağlamaya başladı. Oğluna sarıldı hemen.

 

"Oğlum getirdik ki mutfağa yemek yesin. Adamın kucağında bir cilveler bir işveler. Ne ar kalmış ne namus, bende söyleyince nankör oldum şeytan oldum. Tutturdu oğlun beni boşasın"

 

Berzan sinirle bana döndü. Öyle kötü bakıyordu ki gözleri. Gözleri bendeyken annesine ithafen konuştu.

 

"Bir kez soracağım, anamın dedikleri doğru mu feraye?"

 

Ne yani benim elin adamına işveleneceğime ihtimal veriyor muydu?

Bunun düşüncesi bile benim canımı acıtmaya yetti.

 

"ferayee sana diyorum"

 

Ne diyebilirdim ki? İnanmak istediğine insansındı.

 

"Neye inanmak istiyorsan ona inan. Gönlün neye el veriyorsa onun arkasında dur berzan"

 

"Bak oğlum edecek tek kelimesi yok gördün mü kevaş-"

 

"Sakın anaa! Sakın karıma tek bir kötü söz daha etme. Ortada kesilecek bir hesap varsa ben keserim"

 

Yabancı bir adamın kucağındayken de karısı değil miydim sahi?

 

Şehnaz hanım uysalca yaklaşmayı denedi bu kezde

 

"ama oğlum sende gördün nasıl çıktı elin adamının kucağına. Mutfağa kadar kucağında sırnaşa sırnaşa getird-"

 

Dayanamıyor, hazmedemiyordum dahasını.

 

"Sus artık sus! Sizin yüzünüzden. Bana deli diyen siz değil miydiniz Şehnaz hanım! Oğlumun karısı değil bu kadın, bu kadın deli dedinizya!"

 

Berzan tam ağzını açtı konuşacaktı ki onu da susturdum.

 

"Sus! Sus, senin konuşmaya hiç hakkın yok. Ağzını açıp bu kadın benim karım diyemedin. Berzan ben senin karınım, o adam beni perişan halimle kucağında taşırken sen beni almadın ki. Gücüm yetmedi ben ineyim, seninde yüreğim yetmedi çekip almaya. Şimdi analı oğullu beni suçlamayın. Hakkınız yok buna!"

 

Elini sakallarına atıp sıvazladı öfkeyle.

 

"Ulan bana bu evde bir parça huzur yok mu ulan"

 

Beni götürmek için kolumdan çektiğinde birkaç adım sonra durup Şehnaz hanıma döndüm.

 

"Şehnaz hanım! Bu konakta siz bana gün yüzü göstermediniz, rabbimde sizlere gün yüzü göstermesin"

 

Gün yüzü görmeyeliden ki günüm dün gibidir, bana bin yılca gelir gerçi sana dün gibidir.

 

Daha da diyecek sözüm yoktu. Ben rabbime güvenmiş ona sığınmıştım. Elbet bana da bir kapı açacaktı.

 

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizz?

 

Şehnaz hanım gibi kaynana düşman başınaa

 

Bu demirhan kardeşinin bile isteye kuma gittiğini öğrenince nasıl bir tepki verir sizcee?

 

Feraye'yi kollarında taşıdığında eridik mii🤭

Loading...
0%