@zeybik_yz
|
Yok saymak, çok zarif bir intikamdır. Ben günlerdir berzanı yok saydığım için çıldırmıştı. Şimdiyse akşam onunla gitmeyi teklif ettiğimden aramızdaki buzları eritmeye çalıştığımı ve onu deli gibi kıskandığımı sandığından ses etmemiş izin vermişti. Gururu okşanmıştı çünkü.
Herkes aşağıda toplanmış gitmek için berzanı bekliyordu. Berzan da beni bekliyordu.
"Hadi feraye, geç kalıyoruz"
"sen ilerle önden, ben çantamı unuttum hemen alıp geliyorum"
"tamam hızlı ol"
Tamam anlamında kafamı sallayıp hızlıca odaya girdim. Ne olur ne olmaz diye çantamı son anda hazırladım. Çantama kimliğimi ve evlendiğimde bana hayırlı olsuna geldiklerinde berzanın akrabaları tarafından takılan birkaç cumhuriyeti ve birazda nakit parayı çantama atıp ağzını kapattım.
Onlardan kurtulmak için onların parasını kullanacaktım. Hiç öyle gurur yapıp tek çöp almadan gideyim havasında değildim. Yalnızca beni kalacak yer ve bir iş bulup idare ettirecek kadar bir şeyler almıştım yanıma. Beş parasız gitsem ne yapabilirdim ki?
Üç yıldır köpek gibi önlerinde çalıştığıma saysınlardı...
Telefonum yoktu. Kocam olacak! O gece yürüyüşe çıktığımda kaçtığımı düşündüğü için elimden almıştı telefonumu. Ee ne olmuştu yani? O telefonu elimden almasa bile ben içindeki hattı kırıp atacaktım bir çöpe. Yanıma yeterince para almıştım zaten. Gittiğimde - ki eğer gidebilirsem- altınlarının birini bozdurur alırdım kendime yeni bir telefon.
Daha fazla oyalanmadan odadan çıkıp avluya inen merdivenlere ilerledim. Dilan berzanın koluna girmiş hatta yapışmıştı. Berzansa oflayıp kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Şehnaz hanımsa oflaya poflaya neyi beklediğini soruyordu berzana.
Ayağımdaki topukluların tıkırtısını duyduklarında gözleri üzerime çevrildi. Bense başım dik bir şekilde yanlarına doğru ilerliyordum.
"Beni bekliyorsunuz Şehnaz hanım. Kusuruma bakın beklettim biraz"
Kaşları anlamazca çatıldı. Bundan sonra her fırsatta ezdiği feraye yoktu karşısında.
"Hayrola gelin hanım sen nereye"
Tek yanlı aşağılayıcı o gülüş geldi kondu dudaklarıma.
"E ailecek yeni gelinimizin ailesine el öpmeye gitmiyor muyuz? Kocamın ailesi de ben olduğuma göre tabii ki kumamla birlikte el öpmeye gideceğim"
Dilanı hızla öne atılıp karşımda durdu.
"Saçmalama feraye, fazla ileri gidiyorsun. Demir abim bilmiyor durumu, öğrenirse ne olur hiç düşünüyor musun? Sen gelmiyorsun benim evime. İleri gidiyorsun, gitme!"
Karşımdaki kadının parmağını sallayarak bana doğru konuşmasıyla ona da sadece güldüm.
"Ha yani sen evli bir adamın nikahına girip dostuna ihanet ettiğinde ileri gitmemiştin öyle mi?"
Bana iyice yaklaşıp sesinin tonunu kısıtı. Sadece ikimizin duyabileceği bir şekilde
"sevdim! Elimde değildi, bende sevdim. Ben sadece sevdiğim adam için çabaladım. Sırf onun için seni hatta abimi bile yok saydım. Sevmek suç değil feraye. Ben aşkım içim bunca şey yapmışken suç değil"
İçini bildiğimiz rezillerin kendini iyi göstermeye çalışıp anlatması...
"Sen bir kadının yuvasını yıktın dilan! Yaptığınız kepazeliği şirin göstermeye çalışma bana. Sen dostunu kaybettin ama inan ki çaldığın dostunun kocasını da kazanamayacaksın... Sevdiğim diye peşinmde dolaştığı benim gözümün yaşına bakmayan berzan, seni tek kalemde harcar. "
Ben günlerce küçücük umutlarla kandırmıştım kendimi.
" Ben olmasan başkası olacaktı. Senin üzerine yine de o kuma gelecekti. Ben sadece sevdam için çabaladım. Bende istemezdim senin yuvanı yıkayım ama bana yuva olsun istediğim adam senin kocand-"
Dilanın sözünü kesen şey yanağında patlayan tokadımdı. Haddini aşıyordu. Ettiği densiz laflar beni çileden çıkarmıştı. Bana yuva olsun istediğim adam senin kocan ne demekti Allah aşkına!
Elini tokadı bastığım yanağına koyup kafasını yavaşça bana çevirdi. Şehnaz hanım anında müdahale ederek beni kenara ittiğinde berzanda yanıma geldi.
"Uğursuz, Allah belanı versin senin. Ne hadle vurdun gelinime"
Dilan dolu ve kinli gözlerle bana bakıyordu. Benim üzerime atıldığında berzan onu tutup benden uzaklaştırdı.
"Kendinize gelin lan! Lan kocaman kadınlarsınız şu halinize bakın"
"ama ilk o bana vurdu berzan, sende gördün benim suçum y-"
Dilanın kendini mağdur gösterip açıklama çabasına sadece güldüm.
"Höff kes sesini dilan. Haketmiştin. Eninde sonunda olacak bir şeydi. Arkadaşının üzerine kuma geldin sen. Nasıl bir tepki bekliyordun! Aldınız işte hıncınızı birbirinizden defolup gidelim artık haydi!"
Hepsi hala olduğu yerde dururken ben ilerlemeye başlamıştım ki arkadan gelen sesle duraksadım.
" Bende geleceğim, bekleyin."
Zeliha'nın sesiyle arkama döndüğümde şıkır şıkır giyinip hazırlanmış bir Zelihayla karşılaştım. Zeliha evin en küçüğüydü. Yirmi bir yaşında, benden bir yaş küçüktü.
Etliye sütlüye asla karışmaz hep bir köşeden izlerdi olanları. Dünya yansa ucu ona değmediği müddetçe onun için önemi yoktu.
"Hayırdır, hangi dağda kurt öldü de bizimle geliyorsun Zeliş hanım?"
Berzanın sorusuyla Zeliha burnunu dikleştirdi.Liseden sonra ailesi okumasına engel olmamasına rağmen okumak istememişti. Evden de pek çıkmazdı.İnsan sevmiyordu bence.
"Ne oldu abi, yeni karın bana da yengem gibi veto koyup evine almaz diye mi korkuyorsun"
Gerektiğinde şimdi olduğu gibi beni ailesine karşı korurdu. Kuma mevzusu ilk çıktığında da berzana, yanlış yaptığını yaparsa beni kaybedeceğini söylemiş ama berzan oralı olmayınca daha da ağzını açmamıştı. Çok yakın değildik birbirimize ama uzakta sayılmazdık. Değişik bir ilişkimiz vardı.
Düğünden sonra zana halaya gitmiş orada kalmıştı. Dün dönmüştü eve. Stres sevmiyordu ve kuma gelen bir evin ilk günlerde çalkantılı olacağını bildiğinden sanırım evden uzaklaşmayı tercih etmişti. Akıllı kızdı. Kendini incitmiyordu. İlk evlendiğimde çok kıskanırdım onun bu halini.
"Haydaa, sizi bana sayıyla mı veriyor lan lan. Yürüyün"
Zeliş'in bize doğru adımlarken
"Hadi yengem gidelim" demesiyle dilan hevesle öne atıldı. Bana zafer gülümsemesi gönderirken onun önünden geçip benim koluma giren zelişle alın al morun mor oldu.
Şaşırmış ve sinirli bir halde bize bakarken zeliş göz kırpıp kafa salladı ne oldu der gibi.
"Ha sen sana yenge demediğim için mi bozuldun. Ay kusura bakma dilan, ev üstüne ev olmadığı gibi yenge üstüne de yenge olmuyor ne yazık ki"
Sonra bana dönüp göz kırptı ve beni Kolumdan çekerek ilerlemeye başladı.
"özledin mi beni kız yengelerin gülü"
Güldüm bu hareketlerine.
"Daha çok özleyeceğim gibi duruyor"
Yürürken iyice kulağıma yaklaşıp fısıltıyla sordu.
"Gidiciyim diyorsun yani"
Sadece omuz silktim dediğine. O evet olduğunu anlamıştı.
"Git, git ben arkandayım"
Bunu bile gülerek söylüyordu. Boşuna demiyordum rahat kız diye. Gideceğimi bilse de berzana söylemezdi eminim. Zeliş böyleydi işte. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın derdi. Bende öyle olmak isterdim.
İki araba gidiyorduk. O üçü berzanın kullandığı arabada giderken ben ve zeliş diğer arabada şoförle gidiyorduk.
"Bu abim olacak bozuntu giriyor mu dilanın koynuna"
"Dilanın koynundan çıkıyor mu diye soracaksın! Nasıl hevesliyse baba olmaya her gece yoğun çalışıyorlar. Onun koynundan çıkıp yanıma geliyor bazen."
Sadece kafasını salladı ve yüzüme doğru döndü.
" çiçeklerin çöplerden daha güzel olduğuna sinekleri ikna edemezsin işte feraye "
Ne güzel söylemişti. Çiçeklerin çöplerden daha güzel olduğuna sinekleri ikna edemezdiniz.
Nihayet yol bittiğinde çalhanoğlu konağının önündeydik. Hepimiz arabalardan indiğimizde kapının önünde durduk. Konak pekte değişmiş durmuyordu dışarıdan.
Kapısında kocaman harflerle 'çalhanoğlu konağı' yazıyordu. Benim için önemli olan dışının değil içinin aynı kalmasıydı. Bu sayede avucumun içi gibi bildiğim bu konak benim çıkış biletim olacaktı...
Hadi ferayeeem kaç kurtar kendinii🥳
|
0% |